Bakara sûresi


(66) Fece'alnaha nekalen lima beyne yedeyha ve ma halfeha ve mev'ızaten lil müttekıyn



Yüklə 2,66 Mb.
səhifə23/75
tarix28.10.2017
ölçüsü2,66 Mb.
#17892
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   75

(66) Fece'alnaha nekalen lima beyne yedeyha ve ma halfeha ve mev'ızaten lil müttekıyn;


* Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık.

Bunu bir nakil olarak kıldık, mîsâl olarak, benzeyiş olarak yaptık maymun oluşumlarını, önde olanlara da arkada olanlara da yani o gün yaşayanlar için ve sonra gelecek olanlar için bir ibret vesilesi yaptık, ittika sahipleri içinde bir uyarı bir nasihat yaptık.

120

وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُواْ بَقَرَةً قَالُواْ أَتَتَّخِذُنَا هُزُواً قَالَ أَعُوذُ بِاللّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ


(67-) Ve iz kale musa likavmihi innAllahe ye'muruküm en tezbehu bekareten, kalu etettehızüna huzuva* kale e'uzü Billahi en eküne minelcahiliyn;


* Hani Mûsâ kavmine, “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti.

O zamanlar beni İsrâîl arasında şöyle bir hadise olmuş; Yahudi zenginlerinden birini öldürüp iki köyün arasına koymuşlar, o günlerdeki anlayışa göre de, maktul hangi yerleşim birimine yakınsa kâtil’in o yerleşim biriminden olduğuna karar verilir ve kâtil’in kimliği onlardan araştırılırmış. İşte bunu bilen kâtil cesedi tam iki köyün sınırına bırakmış, iki köyde bulunanlarda bize yakın değildir, size yakındır diyerek neredeyse aralarında kavgaya başlayacaklarmış, bunun üzerine sorunu çözmek üzere Mûsâ (a.s.)a geliyorlar.

Mûsâ (a.s.)da onlara “Rabbim bana bir inek(bakara) kesin onun bir uzvuyla (dili veya kuyruğu ile) ölüye vurun o dirilecektir” diye bildirdi diyor, sonra onlar ineği kesip, bir uzvuyla ölüye vuruyorlar ve ölü diriliyor, dirildikten sonra “beni yeğenim öldürdü” diyerek tekrar ölüyor. Öldürülen kişi evli değilmiş ve çocuklarıda yokmuş, kardeşinin bir çocuğu varmış, o da mirasın bir an önce kendisine kalması için amcasının canına kastetmiş,

Şimdi o ineğe gelelim, bütün vasıfları belirtildikten sonra, ineği aramaya başlıyorlar ve beni İsrâîl köyleri arasında o vasıfta bir tek inek buluyorlar, bu inek kimindir diye araştırdıkları zaman, ineğin sâhibi, genç bir delikanlı çıkıyor, meğerse gencin babası genç yaşta vefat eden mü’min bir Yahudi imiş, vefat ettiğinde çocuk küçükmüş,

121

ve sahip olduğu küçük bir buzağısı varmış, komşuları ve yakınları vasıtasıyla, buzağı yavaş, yavaş büyümüş, onu çayıra salmışlar, kendi kendine büyüsün diye, çevresindekilerde bunu bildiği için o salma bir inek olarak çayırda büyümüş ve görenlerde ona bir şey yapmamışlar. Çocuk büyüdüğü zaman “bu sana babandan kalma mirastır, al artık ondan faydalan” diyerek ineği kendisine vermişler. Bu genci bulup ineği bize sat bunu diye teklifte bulunduklarında genç “satmam, o babamın hatırası” demiş, bunun üzerine çok ısrar etmişler ve sonunda genç “satarım ama derisi dolusu altın isterim” diyor, işte Âyette “ve ma kâdu yef'alun-az daha vaz geçeceklerdi” dediği yer burası, çünkü bu para çok geliyor gözlerine, fakat neticede içlerinden atak, işbitirici birkaç kişi çıkıyor ve sonunda gencin isteğini kabul edip ineği alıyorlar.



Bura da bir başka hikmet var ki o da, Cenâb-ı Hakk mü’min kuluna böyle bir yönden nimetlerde bulunuyor, eğer beni İsrâîl daha baştan yani Cenâb-ı Hakkk onlara bir inek kesin dediğinde yani inek hakkında hiçbir özellik mevzubahis değilken, istenilen sıradan bir inek iken, çünkü orada ineğin kendisi değil uzvu lâzımdı, onlar belki işi atlatırız diye bir sürü soru sordular, fakat bu onların başına iş açtı, peki bu bizim başımıza ne iş açacak şimdi; Evvelâ mühim olan şu, bir şey yap dediği zaman onu yapmaya çalışmalı yani şeyhi bir dervişe bir şey söylediği zaman, derviş olabildiğince onu yapmaya çalışmalı fazla teferruatına girmemeli, neden, niçin, olur mu, olmaz mı vb. gibi akıl yürütmeden, ne isteniyorsa mümkün olduğu şekilde yapmaya bakması lâzım, o anda beşeri aklıyla bir şeyler düşünürse, o zaman şunu da yapıver, derler yani daha büyük yükler biner sırtına.

Bakara sûresine ismini veren Âyete gelmiş bulunuyoruz, bakar bilindiği gibi inek demek veya eti yenebilen hayvan cinsinden demek. Bu olay mühim olmalı ki koskoca bir sûreye isim olmuş, Bakara Sûresi Kûr’ân-ı Kerîm’in en uzun sûresi, okumaya başlayacağımız bu Âyetler bir hâdiseyi hikâye ederek bize anlatıyor, biz ler bu

122

hikâyenin içerisinden almamız gereken ne özellikler var onları anlamaya çalışalım, yoksa buradaki gaye yaklaşık 3500 sene evvel yaşanmış bir hâdiseyi Kûr’ân-ı Kerîm’de sadece tekrar etmek değil, onu tekrar etmekle birlikte onun hakikati bizlere neler veriyor onu almamız lazım, biz bunları alırsak Kûr’ân-ı Kerîm’den yararlanmış oluruz yoksa okuduklarımızı sadece tarihi bir vesika olarak okumuş oluruz.



Musa bir zamanlar kavmine şöyle bir söz söyledi, muhakkak ki Allah size bir inek kesmenizi emrediyor, dedi”

Bunun öncesinde beni İsrâîl Mûsâ (a.s.)a bir olguyla geldi, Mûsâ (a.s.) bunun üzerine onlara bu cevabı verdi, Âyetlerin devamında bunu anlayacağız. Onlarda bunun üzerine “Ey Mûsâ sen bizimle alay mı ediyorsun” diye cevap verdiler, Mûsâ (a.s.) da “cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım”dedi, yani onu câhillikle suçladılar, nasıl bir işle bize geliyorsun gibi.

Levvâme mertebesinin hakikatine gelmiş bulunuyoruz.

Ey dervişler, ey müslümanlar o vakti hatırlayın Mûsâ (a.s.) ın kavmiyle olan bir konuşması vardı.”

Burada Mûseviyyet mertebesi itibarıyla meseleye bakmamız gerekiyor, Mûsâ kavmi demek tenzih mertebesinde yaşayan insânlar ve onun altındakiler demektir, tenzih ise Cenâb-ı Hakk’ı ötelerde zannedip arayıp bulmaya çalışmaktır.

Mûsâ (a.s.) kavmine Allah size bir inek kesmenizi emrediyor dedi” ,

Burada kesilmesi istenen inek ile kastedilen nefsi levvâme’dir, bu basamağı atlamadan kişi öteki basamaklara geçemez. Mânâ âlemindeki basamakların arası, bildiğimiz basamakların arası gibi zıplayarak aşılacak gibi değildir, ancak yaşayarak, tahakkukla aşılması gerekir. Burada ineğin (bakara’nın) yani nefsi levvâmenin kesilmesi emrediliyor, demek ki daha önce nefsi emmâre

123


kesilmiş olması lâzım ki, bakara emrediliyor, bunun üzerine kavim yani bizdeki nefsi mülhimenin evham tarafı (ilham tarafı değil), sen bizimle alay mı ediyorsun diyor, levvame nefiste evham olduğu için, kendindeki vehmin ortadan kalkmasını istemiyor, bunun üzerine Mûsâ (a.s.) çok güzel bir cevapla “cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” bu bendeki ilim, Hakkikat-i İlahiyye ilminden başka bir şey değildir eğer bu sözü bana isnad ediyorsanız ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım, size anlatmaya çalıştığım ilim tenzih mertebesinden gelen İlâh-i bilgidir, bu ilmin dışına çıkmaktan ve cahil olmaktan Allah’a sığınırım, diyor.

قَالُواْ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لّنَا مَا هِيَ قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لاَّ فَارِضٌ وَلاَ بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَلِكَ فَافْعَلُواْ مَا تُؤْمَرونَ



Yüklə 2,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin