(68-) Kalüd'u lenâ Rabbeke yübeyyin lenâ ma hiye, kale inneHU yekulü inneha bekaretün la faridun ve la bikrün, avanün beyne zalike, fef'alu ma tü'merun;
* “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın.” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın.”
Mûsâ (a.s.) öyle dedikten sonra, onlar peki o zaman, “bizim için Rabbine dua et, nasıl bir inektir bunun mahiyetini bize beyan etsin” diye karşı teklifte bulundular, yani Mûsâ (a.s.) Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım deyince işin ciddiyetini anladılar ve dediler ki, nasıl bir inek ki, bunun mahiyetini bize bir daha anlat, Rabbine o dua ettikten sonra Rabbim der ki dedi, muhakkak ki o inek ne çok gençtir nede çok yaşlıdır, işte böyle bir ikisinin arasıdır, o halde emir olunduğunuz şeyi işleyin dedi onlara Mûsâ (a.s.). Diğer yönüyle bunu kendimize alalım;
Hâdiseyi anlatan bizdeki akl-ı küll, kavimde bizdeki güçlerimizdir. Kendimizi derviş olarak düşündüğümüzde, Allah’ın câmi esmâsı bu sahneyi biz de de oluşturuyor ve
124
mertebe-i Mûsâ ve bize bağlı güçlerde bizim kavmimiz oluyor, bizdeki güçler o ineği keseceğiz ama hangi çalışmalarla, hangi sistem içinde o ineği keseceğiz bunun yolunu göster diyorlar. Beden mülkünde, beden sahrasında bu oyun oynanmaya başlıyor artık, o gün beni İsrâîl sahrasında oynanmış, bugün kendi varlığımızda bu oyun oynanıyor.
O bir bakara’dır, ne yaşlıdır ne çok gençtir, burada dervişin halini anlatıyor, evvelâ bir dervişte bakara’lık olması lâzımdır, yani bir dervişin inek ahlâkında olması gerekir, çünkü o mübarek hayvan (bazı insânların ona taptığı şekilde değilde, vericiliği şekliyle) bize sütünü verir, etini verir, derisini verir, kemiğini verir yani herşeyini verir ve biz bunların hepsinden faydalanırız ve önüne bir avuç ot, bir avuç saman koyarız o bunu alır bembeyaz tertemiz biz içecek olarak bize iade eder, hiçbir şey beklemeden, sabahtan akşama kadar işe koşarız, onu kullanırız, bütün zorlu işlerimizi ona yaptırırız, bir dervişin de bu halde olması gerekiyor, hiç bir şey beklemeden hep fayda, hep fayda temin etmesi gerekiyor, işte ineğin vasıflarından biri bu şekilde örneklenmiş.
Ayrıca beni İsrâîl Mısır’dayken Mısır’lılar ineğe tapıyorlardı, putperestlik hükmü ayrı olarak, ineğe tapmalarının sebebi iyi niyete dayanıyor aslında, bütün ihtiyaçlarını inek tarafından giderdiklerinden onu put edinmişler, hürmet babından tazim ediyorlar, işte böyle bir varlığın kesilmesi emredildiği içinde biraz acaiplerine gitti onların, başka bir şey kes denilseydi belki onu hiç düşünmeden keseceklerdi.
Bizde de nefsi emmâremiz terbiye edilmezse bir İlâh hükmündedir, beşeriyet hükmüde bizde olduğundan onu kesmemiz biraz zorlaşıyor, yani duygularımız, hissiyatla-rımız, benliklerimiz, varlıklarımız hep bu inek hükmü altında toplanmış ve onun kesilmesi gerektiğide burada açıkca belirtiliyor, eğer o inek kesilmeden orada bırakılırsa, bizim yerimiz orası olur ve o mertebede kalırız ve kendi hakikatlerimizi de idrak edememiş oluruz. Yol devam
125
edecek, yolcuda ne yaşlı olacak, ne genç olacak, çocuk olursa aklı bu ilmi almaya yetmez, bulûğa ermiş olacak kişi en azından tasavvuf hakikatlerini idrak edebilmesi için, kendini tanıyabilmesi için, çok yaşlı olursa, bu işlere çok geç başlamış olursa onunda belirli bir hayat anlayışı vardır ve ondan sıyrılması zor olur ama bunun istisnaları her zaman vardır o ayrı konu, fakat genel olarak bu ikisi arası bir kemâlde olması lâzımdır, O halde fazla sorup soruşturmayın hemen bu işi yapın, beşeriyet ineğini kesin.
قَالُواْ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا لَوْنُهَا قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَاء فَاقِـعٌ لَّوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِرِينَ
(69-) Kalüd'u lena Rabbeke yübeyyin lena ma levnüha* kale inneHU yekulü inneha bekaretün safrau, fakı'un levnüha tesürrünnazıriyn;
* Onlar, “Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır” dedi.
Beni İsrâîl kavmi tatmin olmadı ve tekrar dediler ki, “Rabbine dua et, bunun rengi nedir bize onu da bildirsin”
Mûsâ (a.s.) dedi ki “Muhakkak ki Rabbim der ki, o şöyle bir inektir, sarı bir inektir, rengide parlaktır, ayrıca o ineğe bakanlar sürur bulurlar, hoşlanırlar, üzerinde hiçbir alacası yoktur.”
Kavim yani nefsi mülhime ve onun vehim yönü, “onun hakkında bize biraz daha malûmat ver, rengi nasıl olacak” diye soruyor, ve işi zora koşmak istiyor, fakat bu seferde, kendine zorluk çıkartıyor. Rengi nasıl olacak, diye sorması, demek ki, bir renklenme hadisesi de var orada, levvâme nefse gelince kişi emmâreye göre biraz güzelleşmiş oluyor, emmâre nefiste ben yaparım, ben ederim derken, burada niye yaptım, niye ettim, keşke yapmasaydım diye üzüntü duyar ve tevazu sahibi olmaya başlıyor ve rengi de güzelleşmeye başlıyor, ayrıca kendisinde oluşmaya başlayan İlâh-î muhabbet ile de rengi sararmaya başlar, ve onu gören kişi kendisinden emin olur artık, bakanlar
126
sürur bulur, hoşlanır ondan. Bazen birisi gelir yanınıza, ona bakarsınız ve bundan bana zarar gelmez diye içinize kanaat gelir, fakat başka birisi gelir, nefsi emmârenin şiddeti ve çirkinliği içerisinde olduğu için, bu sefer ondan uzaklaşmaya çalışırsınız çünkü adeta zarar geleceği aşikar gibidir.
Renginin parlak olması ise yapmış olduğu zikirlerinden, oraya gelinceye kadar yapmış olduğu iyiliklerden kendisinde bir parlama meydana gelmiştir. Üzerinde hiçbir alacası olmayacak, yani o mertebenin vahdet rengine bürünmüş olacaktır,
Bakara 2/138 Âyet “SıbğatAllah* ve men ahsenü minAllahi sıbğaten- Allah boyası! Allah boyası ile boyanmış olmaktan güzel ne olabilir!”
İşte daha burada başlıyor bu Âyet, ve burada sarı renkten bahsediyor, yalnız bu boyama işi yüzeysel bir hadisedir, onu sıyırdığınız zaman altındaki rengi çıkar, süngerin suyu emdiği gibi zamanla kişinin bütün varlığına Hakk’ın varlığının en derinine kadar sirÂyet etmesi lâzım ki, kesildiğinde de yine vahdet renginin içinden çıkması lâzımdır ama evvelâ üstü düz, pürüzsüz renk olacak ki, ardından içerisi düz renk olsun
قَالُواْ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا هِيَ إِنَّ البَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَا وَإِنَّا إِن شَاء اللَّهُ لَمُهْتَدُونَ
Dostları ilə paylaş: |