(190-) Ve katilu fiy sebiylillahilleziyne yukatiluneküm ve la ta'tedu* innAllahe la yuhıbbul mu'tediyn;
* Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.
Sizi öldürenleri sizde öldürün, yan çizmeyin, Allah yan çizenleri yani görevini hakkıyla yapmayanları sevmez, bu Âyet her ne kadar zâhirî savaştan bahsediyorsa da, bugün belirtilen şekilde savaş yoksa, bu Âyet düşüyormu hükümden değil tabi, müslümanın savaşı her zaman vardır, nefsiyle vardır, çevreyle vardır, duygularıyla vardır,
308
müslümanın savaşı biter mi hiç, çünkü nefis ona sürekli saldırıyor, ne kadar onu terbiye etsede o hep saldırıyor mutlaka bir boşluğunu arıyor ve oradan saldırıyor.
Allah yolunda öldürünüz, nefsinizin menfaati için değil, seni Allah yolunda engelleyen şeyleri ortadan kaldır, en azından kenara at, eğer sen onu öldürmezsen o seni öldürecek, bu bir gerçek, biraz boş bıraktığımız anda kendimizi o neyse bize karşıdan saldıran, nefsimiz hangi yönden saldırıyorsa saldıracak öldürecek yani o kısmı, ama işte bizim ona mâni olup bizim onu öldürmemiz gerekiyor, Allah yolunda, bu işi hafife almayın, bakın kim size doğru yönelmiş hakkınızı gasp etmek istiyor, onu hemen önünüzden çekin diyor, sınırlama yok, şimdi biraz fazla olacak ama, ana, baba, eş, kardeş, mal, mülk, dünya ne varsa sizi Hakk’tan ayıran bunların hepsini kenara çekmek gerekiyor, tabi burada ölüm kadar şiddetli şeyler olmazda, en azından mâni olmayacak hale getirmek lâzımdır en azından ikna ederek, önünden çekildiği zaman, o işte ölü hükmündedir, mâni olmadığı takdirse yaşasın, onun zararı Hakk yolunda sana mani olduğu içindir, belki uzun süreler çekemezsin ama o istikamette olacaksın en azından ve neticede onu sevdirerek o kendisi çekilecek zaten işte bu da bir mücadele, bu da bir öldürme hükmündedir. Bir bakıma öldürmeden kasıt, hükümsüz bırakmaktır.
وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ وَالْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ وَلاَ تُقَاتِلُوهُمْ عِندَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ حَتَّى يُقَاتِلُوكُمْ فِيهِ فَإِن قَاتَلُوكُمْ فَاقْتُلُوهُمْ كَذَلِكَ جَزَاء الْكَافِرِينَ
(191-) Vaktüluhüm haysü sekıftümuhüm ve ahricuhüm min haysü ahrecuküm vel fitnetü eşeddü minel katl* ve la tükatiluhüm ındelMescidil Harami hatta yükatiluküm fiyh* fein kateluküm faktüluhüm* kezâlike cezaül kâfiriyn;
* Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı,
309
adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.
فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
(192-) Feinintehev feinnAllahe Ğafurun Rahîym;
* Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ لِلّهِ فَإِنِ انتَهَواْ فَلاَ عُدْوَانَ إِلاَّ عَلَى الظَّالِمِينَ
(193-) Ve katiluhüm hatta la tekûne fitnetün ve yekûned diynu Lillah* feinintehev fela udvane illâ alezzalimiyn;
* Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.
الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ فَمَنِ اعْتَدَى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُواْ
عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَى عَلَيْكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ
(194-) Eşşehrülharamu Bişşehrilharami vel hurumatu kısas* femenı'teda aleyküm fa'tedu aleyhi Bi misli ma'teda aleyküm* vettekullahe va'lemu ennAllahe maalmüttekıyn;
* Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (saygı
310
gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir. O hâlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, (fakat ileri gitmeyin). Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
وَأَنفِقُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
(195-) Ve enfiku fiy sebiylillahi ve la tülku Bi eydiyküm ilet tehlüketi ve ahsinu* innAllahe yuhıbbul muhsiniyn;
* (Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.
وَأَتِمُّواْ الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّهِ فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ وَلاَ تَحْلِقُواْ رُؤُوسَكُمْ حَتَّى َبْلُغَ
الْهَدْيُ مَحِلَّهُ فَمَن كَانَ مِنكُم مَّرِيضاً أَوْ بِهِ أَذًى مِّن رَّأْسِهِ فَفِدْيَةٌ مِّن صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ فَإِذَا أَمِنتُمْ فَمَن تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ذَلِكَ لِمَن لَّمْ يَكُنْ أَهْلُهُ حَاضِرِي
الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
(196-) Ve etimmül Hacce vel Umrete Lillah* fein uhsırtüm femesteysera minel hedy* ve la tahliku rüuseküm hatta yeblüğal hedyü mahılleh* femen kane minküm merıydan ev Bihi ezen min re'sihi fefidyetün min Sıyamin ev Sadakatin ev Nüsükin,
311 feiza emintüm*femen temettea Bil Umreti ilel Hacci femesteysera minelhedy*femenlem yecid feSıyamü selaseti eyyamin fiyl Hacci ve seb'atin iza
raca'tüm* tilke aşeratün kâfiretün, zâlike li men lem yekün ehlühu hadıril Mescidil Haram* vettekullahe va'lemu ennAllahe şediydül ıkab;
* Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kûrb’ânı gönderin. Bu kûrb’ân, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kûrb’ân kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kûrb’ânı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin.
Allah için, Haccı tamamlayın.
Hac bilindiği gibi İslâm’ın içerisinde hem bedenen hem malen yapılan ibadetlerdendir, ibadetler değişik şekilde, olmaktadır sadece mâlen yapılan ibadetler vardır, sadece bedenen yapılan ibadetler vardır, hem bedenen hem mâlen yapılan ibadetler vardır, Meselâ zekât vermek mâlen, oruç tutmak bedenendir, ama hac hem mâlen hem bedenen yapılan bir ibadettir, evvelâ hac ne idi onu düşünmemiz lâzımdır, yani hac kelimesinin ifade ettiği mânâ ne idi,? kısaca şöyle özetleyebiliriz, (Hakkikat-i İlâhiyye de Cemâllûllah’ı seyir) dir, hac bir yolculuk, ve seyri sülûkta bir yolculuktur, işte hac demek hakikati İlâh-î ye de Cemalullah’ı seyir, sâliklere yol ehline bunları, haccı tamamlayın deniyor, böyle bir emir vardır.
Hac zâhir olarak Kâbe-i Şerifi ziyaret etmek, bâtın olarak İnsân-ı Kâmil’i ziyaret etmektir, üçüncü olarakta
312
İnsân-ı Kâmil’i kendi bünyesinde bulabilmektir, en mühim olan hac’ta budur işte, ama diğer hacları yapmadan bu haccı yapmak mümkün değildir, gerçi zâhirî Kâbe-i Şerifi ziyaret etmeden bâtıni haccı yapmak mümkündür ama eksik kalır, oradaki o yaşantıyı görmedikten sonra kişi sadece bulunduğu yerde yaptığı haccı tek taraflı bir hac olmuş, bâtıni bir hac olmuş olur sadece, ama zâhir ile bâtın birbirlerinden ayrı şeyler olmadıkları için onu da yapması, işte haccı tamamlayın demesi bu yönüylede ayrıca.
Umreyi de aynı şekilde, umre Hakkikat-i Muhammediye’de Hz. Muhammedi (s.a.v.) seyirdir, yani bir bakıma dış âlemdeki İnsân-ı Kâmil’i seyirdir.
Allah için olacak bunlar, bir “ilaAllah” yani Allah’a doğru gidiş için bir ifade ile ama başka bir ifade ile Allah’ı ve Rasûlullah’ı kendinde bulman ve Ulûhiyyet mertebesini idrak etmen için, sadece gezip dolaşman için değildir.
Eğer herhangi bir şekilde bu oluşumdan engellenirseniz, çevre mâni çıkar, aile mâni çıkar, iş mâni çıkar, belirli bir şekilde seyri sülûktan engellenirseniz, geçici olarakta olsa bu hallerden mahrum olmamak için kolayınıza gelen bir kûrb’ân gönderin, diyelim gece derse kalkamadık, veya kalktıkta yarım kaldı gücümüz buna yetti samimi olarak, işte o hac yerine geçen hedy kûrb’ânı, kûrb’ân diyor bakın, kûrb’ân demek can demek, mal demiyor kûrb’ân diyor, işte her bir Hakk yolu yolcusunun, nefsi emmâresi, levvâmesi, mülhimesi hangi ahlâk üzereyse ve hangisini boğmak kolay geliyorsa onu hediye olarak göndersin yani zorlamıyor ne kadar kolaylık gösteriyor, o yoldan hiç olmazsa kûrbiyyet sağlasın diye, bazılarımıza büyük gelen bir şey diğerlerimize küçük gibi gelir veya tam tersi, işte kendi mücadelesi neye yetiyorsa onu göndersin deniyor.
Başını traş etmesin, hediye kûrb’ânı yerine ulaşıncaya kadar, kûrb’ânın yerine ulaşması demek kûrbiyyet halinin yani kişinin İlâh-î varlığa mümkün olduğu kadar yakın ulaşması demektir, işte oraya ulaşmadıkça kendisinde
313
Hakkikat-i İlâhiyye zuhura çıkamayacağından kendisindeki beşeriyyet görüntülerini noktalamasın kesmesin, daha henüz, çünkü o beşeriyyeti içinde yaşamak zorunda hem Hakk’a ulaşamadı hem de beşeriyyetini tamamen keserse iki boşlukta kalacak, ne Hakk’a ulaşmış olacak ne de nefsinde kalmış olacak, işte hediyeniz Hakk’a ulaşıncaya kadar başınızı traş etmeyin, ne zaman Hakk’a ulaşacak o zaman saçtan murat nefsani uzantıları, onları o zaman traş edebilir.
Kim ki içinizden seyri sülûk yolunda hac yolunda hastalandı veyahut başı ağrıdı, sıkıldı herhangi bir şeyden bunun karşılığında fidye versin, fiili görevlerini veya lâfzi kelâmı dualarını yapamadıysa bunun karşılığında fidye versin yani oruç tutsun veya sadaka versin veya hediye kûrb’ânı göndersin Hakk’a, burada oruç sadece bedeni ibadet, sadaka mali ibadet kûrb’ânda mali ibadet yani hem canınla hem malınla mücadele etmen gerektiği anlaşılıyor, diğer yönden oruç tutmak nefsani hallerimizi muhafaza altına almak, sadaka vermek sûretiyle de verici olmak yani seyri sülûkun bir çok yönleri olduğunu biri olmazsa diğeri yapılır şekliyle kolaylığını gösteriyorlar.
Umreden faydalanmak istiyorsanız engellemeler kalktığında umreden faydalanbilirsiniz, hacca kadar, yani Hz.Rasûlullah’ın hakikatini idrak etmeye çalışabilirsiniz.
Yine kolayınıza gelen bir kûrb’ân gönderiniz.
Kim ki bunu bulamadı yani kûrb’ân gönderemedi, oruç tutsun, hac günleri içerisinde üç gün, yedi günde döndükten sonra oruç tutsun, üç gün oruç tutmak, birincisi haccın hakikatlerini ilmel yakîn olarak idrak etsin, ikincisi aynel yakîn, üçüncüsü hakkel yakîn olarak, işte kendinde var olan bu duygu ve bilgileri oruç tutmak sûretiyle bâtınına alsın, bâtınında olan özellikleri de zâhire çıkarsın, yani bu hakikatleri ilmel, aynel, hakkel yakîn olarak idrak etsin ve döndükten sonrada yedi gün oruç tutsun yani nefsi emmâresi, levvâmesi, mutmainnesi, mülhimesi, mardıyyesi, razıyesi, safiyesi yönüyle oruç tutsun ve
314
bunlarında hakikatlerini ortaya çıkarmış olsun.
On olur ve Kâmil bir oluşum meydana gelmiş olur, birden dokuza kadar olan sayılar tek haneli sayılar, ve onlarda bir hükmündedirler çünkü birin iki tanesi iki olur ve dokuza kadar benzer şekildedir ama önüne bir sıfır geldiği zaman kesret başlıyor, on rakkamında tek haneli sayılar bitiyor çoklu sayılar başlıyor, Kâmil olması burada işte hem vahdet var hem kesret var, önündeki sıfırı arkaya koyduğumuz zaman hiçbir şey ifade etmiyor, işte bütün sayıların aslı bir ve o da Ahadiyet mertebesidir ve o da oniki noktadan meydana geliyor, birin önüne hiçlik konulduğu zaman bu âlemdeki varlık ve çokluk ortaya çıkmış oluyor, kaç sıfır koyarsanız koyun netice değişen bir şey olmuyor çokluğun ifadesini gösteriyor.
Bu oluşumlar Mescidil Haramın dışında yaşayan kimseler içindir, Mescidil Haramın içinde yaşayan kimseler için ne böyle bir zorunluluk vardır ne de bir oluşum vardır ne de bir gereği vardır, çünkü o oluşumları onlar daha evvelce yaptıkları için Mescidil Haram ashabı olmuşlardır, yani Kâbe sakinleri olmuşlardır, onların artık bunları yapması gerekli değildir, ancak bu yollardan geçileceği için ve oranın sakinleri olanlarda bu yollardan bu faaliyetlerden geçtikleri için daha evvelce yaptıklarından tekrar yapmalarına gerek yoktur.
İşte Allah’tan böylece ittika edin, sakının , her mertebede sakınma başka başka, irfan ehlinin ittikası gönlünün bir nebze dahi olsa Hakk’ın dışındaki şeylerle meşgul olması veya gönlünün beşeriyetine dönmesi veya Hakk’tan gafil olması, işte onun ittikasını bozan bu hal olur bundan sakının yani varlığınızla birlikte olduğumu unutmaktan sakının, ancak insân bunun bilincinde olarak beşeriyetini yaşayabilir yine dünyevi yaşantısını sürdürebilmesi için o ayrı konudur , bakarsınız o gaflet ehli gibi gözükür ama içinden Hakk ile dışından hâlk iledir, ittikası bozulmaz.
İşte bunu mutlak böyle bilin ki Allah’ın karşılığı çok şiddetlidir, kim ne yaparsa onun karşılığını görecek, cennet
315
fiili işleyenin cezası-karşılığı cennet, cehennem fiili işleyenin cezası cehennemdir, muhabbet ehlinin cezası muhabbettir,”Hel cezaul ihsâni illel ihsân” (Rahman, 55/60.Âyet) ”İhsânın karşılığı ancak ihsândır”.
“şediydül ıkab” demesi, kişinin Rabbine olan muhabbeti ne kadar şiddetli ise Rabbinin muhabbeti de ona o kadar şiddetli olur.
الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَّعْلُومَاتٌ فَمَن فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلاَ رَفَثَ وَلاَ فُسُوقَ وَلاَ جِدَالَ فِي الْحَجِّ وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَتَزَوَّدُواْ فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَى وَاتَّقُونِ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ
Dostları ilə paylaş: |