Bakara sûresi


(239-) Fein hıftüm fericalen ev rükbana* feiza emintüm fezkürullahe kema allemeküm ma lem tekünu ta'lemun



Yüklə 2,66 Mb.
səhifə65/75
tarix28.10.2017
ölçüsü2,66 Mb.
#17892
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   75

(239-) Fein hıftüm fericalen ev rükbana* feiza emintüm fezkürullahe kema allemeküm ma lem tekünu ta'lemun;


* Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın).

وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنكُمْ وَيَذَرُونَ أَزْوَاجاً وَصِيَّةً لِّأَزْوَاجِهِم مَّتَاعاً إِلَى الْحَوْلِ غَيْرَ إِخْرَاجٍ فَإِنْ خَرَجْنَ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِي مَا فَعَلْنَ فِيَ أَنفُسِهِنَّ مِن مَّعْرُوفٍ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ


(240-) Velleziyne yüteveffevne minküm ve yezerune ezvacen, vasıyyeten liezvacihim metaan ilel havli ğayra ıhrac* fein haracne fela cünaha aleyküm fiy ma fealne fiy enfüsihinne min ma'ruf* vAllahu Aziyz'ün Hakkiym;


* İçinizden ölüp geriye dul eşler bırakan erkekler, eşleri için, evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Ama onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

وَلِلْمُطَلَّقَاتِ مَتَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ حَقّاً عَلَى الْمُتَّقِينَ


(241-) Ve lil mütallekati metaun Bil ma'ruf* Hakkan alel müttekıyn;


* Boşanmış kadınların örfe göre geçimlerinin sağlanması onların hakkıdır. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir borçtur.

361


كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

(242-) Kezâlike yübeyyinullahu leküm ayatihi lealleküm ta'kılun;


* Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır.

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ خَرَجُواْ مِن دِيَارِهِمْ وَهُمْ أُلُوفٌ حَذَرَ الْمَوْتِ فَقَالَ لَهُمُ اللّهُ مُوتُواْ ثُمَّ أَحْيَاهُمْ إِنَّ اللّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَشْكُرُونَ


(243-) Elem tera ilelleziyne harecu min diyarihim ve hüm ülufün hazerel mevt* fekale lehümüllahu mutu sümme ahyahüm* innAllahe lezufadlin alenNasi ve lâkinne ekseranNasi la yeşkürun;


* Binlerce kişi oldukları hâlde, ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi? Allah, onlara “ölün” dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insânlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insânların çoğu şükretmezler.

O kimseleri görmedin mi ki, diyarlarından çıkartılır onlar, ölüm korkusuyla yerlerinden çıkartılırlar, gerçi burada geçmişteki bir hadiseden bahsediyor ama her geçmiş bir an’dan her gelecekte bir an’dan oluşmaktadır.

Tefsirlerde bunların Kudsü Şeriften çıkartılan Yahudiler olduğu söyleniyor, diğer yönüyle baktığımızda kendi varlığımızda bulunan hakikati İlâh-îyyeyi nefsi emmâremiz, levvâmemiz bulunduğu yerden ölüm korkusuyla çıkartmaya çalışıyor.

Allah (c.c.) onlar için ölünüz dedi, kendilerinde var olan bireysellikleri itibarıyla öldürdü, sonra onlara yine bir hayat verdi, ebedi hayatı verdi, kendindeki Hayy esmâsının zuhurunu onlarda kemâliyle meydana getirdi, ama bu Allah’ın öldürmesiyle oldu ancak, evvelâ onlarda ölüm korkusu vardı fakat kaçmakla ölümden

362

kurtulamadılar ve Allah onları öldürdü, yani kendi varlıklarının ölmesine razı olmadılar, kimliklerinin ortadan kaybolmasına razı olmadılar, ama onların yapamadığı şeyi Allah yaptı ve onları beşeriyetlerinden öldürdü.



Allah insânlar üzerine fazl sahibidir, onların beşeriyetlerini alır mefta haline sokar, sonra da onlara hakiki hayatı verir. Ancak insânların çoğu şükretmezler, kıymetini bilmezler.

وَقَاتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ


(244-) Ve katilu fiy sebiylillâhi va'lemu ennAllahe Semi'un 'Aliym;


* Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir.

Allah yolunda katledin, öldürün, neyi öldürün, kendi içinizde Allah yolunun dışına sizi çıkartmaya çalışan güçleri öldürün, ve iyi bilin ki muhakkak ki Allah sizin yaptığınız şeyleri duyucu ve bilici’dir.

مَّن ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللّهَ قَرْضاً حَسَناً فَيُضَاعِفَهُ لَهُ أَضْعَافاً كَثِيرَةً وَاللّهُ يَقْبِضُ وَيَبْسُطُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

(245-) Menzelleziy yukridullahe kardan hasenen feyudaıfehu lehu ad'afen kesiyreten, vAllahu yakbidu ve yebsut* ve ileyhi türceun;


* Kimdir Allah’a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. (Rızkı) Allah daraltır ve genişletir. Ancak O’na döndürüleceksiniz.

Şu kimseler ki, Allah’a borç verirler, hemde güzel bir borç vermek sûretiyle borç verirler, Allah’ta o borcu öderken onun için onu katlar, çoğaltır ve çoğaltarak ona iade eder, muhakkak ki Allah kabz eder yani sıkar veya bast eder yani genişletir, herşey neticede ona dönecektir.

Menzelleziy” derken burada bir tahsis var, yani bazı

363


kimseler var ki, bu kimselere Cenâb-ı Hakk Zâti ve şahsi varlık verdiğini belirtiyor evvela. Borç vermek için kişinin kendi öz varlığı olması lâzımdır, daha evvel Hakk’ın verdiği ama kendilerine tahsis edilmiş oluşumlar vardır, güzellikler vardır, o öldükten sonra yeni bir hayatla yeni bir mülk kendilerine verilmiş oluyor, o mülkünden o malzemesinden de yine Cenâb-ı Hakk borç alıyor, daha sonra da o borcu fazlasıyla ödüyor, daha üst mertebeleriyle.

Zahiri mânâ da Cenâb-ı Hakk bazı kimselere mal mülk vermiş onlarda maddi mânâ da infak ederek Allah’a borç vermiş oluyorlar, çünkü o verdikleri yerler Allah’ın kulları, dolayısıyla O’na râci oluyor, bir yandan onun verdiği maldan infak ederken bir bakıma da imtihan oluyoruz, yani verenler de imtihan edilmiş oluyor, bakalım verebilecek mi onun hakkını ayırabilecek mi diye.

Bâtın olarak, o kimseler ki Benim Kelâm’ıma sahiptirler, Ben onlara Kelâm’ımdan verdim, onlar ki Benim Hay’atıma sahiptirler, Hay’atımdan onlara verdim, hemd e asli malları olarak verdim, Zâtımdan da onlara verdim, öyleyse Benim malımdan infak et, yani senin malından infak et çünkü sana ait artık o bizatihi, zat olarak senin zatının malı , ondan infak et, ama o neticede yine Bana dönecektir.

O’na dönecektir diyor, buradaki ifadeyede dikkat etmek lâzımdır, Allah’a veya Rahmân’a dönecektir demiyor, “ileyhi” O’na dönecektir, buradaki “O” işaret zamiri olduğundan burada ifade edilen Allah’ın Zâtıdır, çünkü herşey hakikati itibarıyla Allah’ın Zâtından meydana geldiğinden hangi hadise ve iş olursa olsun Allah’a dönecektir, yani Ulûhiyyet mertebesine dönecektir, aslında her an dönmektedir de, bizler farkında değiliz.

أَلَمْ تَرَ إِلَى الْمَلإِ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ مِن بَعْدِ مُوسَى إِذْ قَالُواْ لِنَبِيٍّ لَّهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكاً نُّقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِن

364


كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلاَّ تُقَاتِلُواْ قَالُواْ وَمَا لَنَا أَلاَّ نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِن دِيَارِنَا وَأَبْنَآئِنَا فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ تَوَلَّوْاْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ

Yüklə 2,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin