Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə19/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   134

Bibi. Dukas, Bizans Tarihi, İst., 1956, s. 26 vd; Mehmed Negrî, Kitâb-ı Cihannümâ, I, Ankara, 1987, s. 325 vd; Hoca Saadettin Efendi, Tâcü't-Tevarih, I, Eskişehir, 1992, s. 216 vd; G. Schlumberger, Un empereur de Byzance a Paris et a Londres, Byzance et leş Croisades, Paris, 1927, s. 87, 147, 361 vd; Ostrogorsky, Bizans, 504 vd; J. von Ham-mer, Devlet-i Osmaniyye Tarihi, \, ist., 1329, s. 257 vd; Evliya, Seyahatname, II, ist., 1314; s. 41; D. Kantemir, Osmanlı İmparatorluğunun Yükseliş ve Çöküş Tarihi, I, Ankara, 1979, s. 50 vd; F. Dirimtekin, istanbul'un Fethi, İst., 1949, s. 29; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II, 145 vd.

NECDET SAKAOĞLU



BAYEZİD H

fjCj/'. y,<, ('J/JjfJX t fa u»,



(Aralık 1447/Ocak 1448, Dimetoka [bugün Yunanistan'da] - 10 Haziran 1512, Çorlu yakınları) Osmanlı padişahı (22 Mayıs 1481-24 Nisan 1512). Sultan Bayezid Han-ı Sani, Bayezid-i Velî, Sultan Bayezid olarak da bilinir. II. Mehmed (Fatih) ile Gülbahar Sultan'ın oğludur. İstanbul'da tahta çıkan ilk Osmanlı padişahıdır. Saltanatının başlangıcında ve sonunda yeniçeri ayaklanmaları oldu. İstanbul'un imarına çalışan II. Bayezid, adını taşıyan büyük bir külliye yaptırdı. Kent tarihinin en korkunç depremi de bu dönemde, 1509'da oldu. Hattat ve şair olan II. Bayezid, şiirlerinde Adlî mahlasını kullanmıştır.

İstanbul'un fethi sırasında henüz çocuk olan Bayezid, 1454'te Edirne Sara-yı'ndan kalabalık bir eğitimci-musahip kadrosu ile sancakbeyi olarak Amasya'ya gitti. Padişah oluncaya değin bu kentte oturdu ve Rumiye-i Suğra valiliği yaptı. Arada, kimi seferlere katıldı. Amasya'daki yarı mistik, yarı şairane saray muhitinde afyon bağımlısı olan Bayezid, babasının takdirini kazanmaktan uzaktı ve tahtı elde etme olasılığı da azdı. Ancak, Fatih'in çıktığı Doğu seferinin ilk menzili olan Gebze'de ansızın ölmesi (4 Mayıs 1481) üzerine beklenmedik gelişmeler oldu ve Bayezid, kardeşi Konya Valisi Cem'den daha önce İstanbul'a gelerek tahta oturdu.

II. Bayezid'in gelişine kadar geçen sürede İstanbul kanlı bir ayaklanma yaşadı. Fatih'in cenazesi ile İstanbul'a dönen Vezirazam Karamanî Mehmed Paşa, kapıkulu birliklerini Gebze'de bırakmış, padişahın ölümünü de gizli tutmuştu.

U

K



K

M

K U



...Kıyamet-i sugrâ deyü şayi zelzele-i azimdir ki ol âna dek ne olmuş idi ve ne kütüb-ü tevârihde yazılub sıhhati vukuu bulmuş idi... Kırkbeş gün ale't-tevâli yer depindi. Halk örtü altına giremeyüb bağçelerde ve açık yerlerde yaldılar. Mücerred zelzele İstanbul'da değil, belki etraf-ı memleketde cem'i yerlerde deprendi... Amma nefs-i İstanbul'da 109 mescid bin yetmiş hâne harab olduğundan gayri beş bin mıkdarı er ve avret ve sıbyanın helaki mukarrer oldu ve şehr içre mili bütün minare kalmadı ve Sur-ı Kostantiniyye'nin iki kat yarusu kara tarafında Eğri Kapu'dan başlayub Yedikule'ye gelinceye münhedim oldu. Badehu dolaşub derya tarafından Narlı Kapu'dan başlayub İshak Paja Kapu-su'na varınca câbecâ yıkılub ancak temelleri yerinde kaldı ve Saray-ı Amire'nin deryadan tarafı Hasdeler Kapusu'ndan Kayıklar Kapusu'na varınca câbecâ yıkılub hâlâ ki Bağçe Kapusu dedikleri mahâldir harabe vardı. Ve Avret Pazarı kur-bünde İsa Kapusu ki bin dokuzyüz yıldan berü berkarar idi. Yıkılıb hâk ile yeksan oldu ve bil cümle sur-ı şehirden, bina zıra'ı ile kırkbin üçyüz arşun yer harab ve yebâb olub yere döküldü... ve Sultan Mehmed Câmi-i şerifinin dört amud-ı kebirinin başı çatladı... ve bir rivayetde kubbesi eğilüb sonradan me-rammat olundu derler ve imaret ve bimarhânenin nice kubbeleri yıkıldı ve Se-maniye Medresesi'nde Zamirî Medresesi deyü meşhûr-ı âfâk olan medresenin nice kubbeleri yıkıldı. Ve Semaniye Medresesi'nin üç kapusu yere indi... ve Karaman Pazarları başından başına varınca yıkıldı... Sultan Bayezid Câmi-i şerifi dimekle ma'ruf ve meşhur olan mabedin kubbesi dağılub pare pare oldu. Akibet Hudavendigâr-ı âli menzelet (padişah) içün Safay-ı Âmire'de bir çatma oda tedarik olundu. On günde tamam olub Şehriyâr-ı Sahib Vekar Hazretleri ânın içine girüb karar eyledi.

Solakzâde Tarihi, ist., 1297, s. 321-322

85

BAYEZİD H

dası ile etkisini daha da artırdı. Anadolu eyaletlerine İstanbul'dan atanan valiler, sancakbeyleri ve kadılar halkın tepkisini çektiler. Tımar arazilerinin bir bölümünün vakıf konumuna dönüştürülmesi, tımar sisteminde öngörülen değişiklikler uzun vadede etkileri İstanbul'da da hissedilecek toplumsal hoşnutsuzlukların doğmasına yol açtı.

Diğer yandan İstanbul, Anadolu'dan göçlere, toprak, iskân ve vergilendirme düzeni bakımından kapalı tutulurken devşirme yöntemi ve esir ticaretiyle kente sürekli yabancı nüfus alınmaya başlandı.

II. Bayezid'in uzun hükümdarlığı boyunca İstanbul, halkın bu padişahı "uğursuz" saymasına neden olacak bir dizi felaket yaşadı. Şiddetli sağanaklar, yangın ve fırtınalar, iki büyük deprem, salgınlar ve kıtlıklar oldu. 1488'deki deprem aralıklarla iki ay sürdü. Kent önemli ölçüde hasar gördü. 1490'da korkunç bir fırtına çıktı. Atmeydanı'ndaki baruthaneye yıldırım düştü. Çevredeki mahalleler yan-

ettiği Cem'i tahta oturtmaktı. Fakat, ölüm olayını öğrenen yeniçeriler öfkeyle İstanbul'a döndüler. Sur kapılarını açtırdılar. Kentte korkunç bir katliam ve yağma başlattılar. İlk hedefleri Karamam Mehmed Paşa'nın konağı oldu. Vezira-zamı parçalayıp başını mızrağa geçirdiler. Yahudi mahallelerini yağmaladılar. Sokaklarda Bayezid lehine gösteriler yaptılar. Fatih'in hekimi Yahudi Yakup Paşa öldürüldü. Venedikli ve Floransalı tüccarların mağazaları da yağma edildi. İstanbul Kaymakamı İshak Paşa, olaylara bir süre seyirci kaldıktan sonra duruma el koydu ve ayaklanmacıları yatıştırdı. Bayezid'in İstanbul'daki oğlu Şehzade Korkud'u, babası gelinceye değin tahta oturttu ve alay düzenleyerek kentte dolaştırdı.

Bayezid, 4.000 kişilik bir süvari gücüyle 21 Mayıs 1481'de Üsküdar'a ulaştı. Halkın ve askerin tezahüratı arasında İstanbul'a geçti. Limandan kente girişi görkemli oldu. Matem işareti olarak siyah giyinmiş, atının başına da siyah sorguç takılmıştı. İstanbullu zenginler, kurtuldukları kâbusun sevinciyle yeni hükümdarın önüne taslar dolusu altın ve gümüş paralar serptiler. İskeleden saraya kadar yollara sırma işlemeli serendaz halılar döşenmişti. 22 Mayıs günü ilkin babasının cenaze törenine katılan ve tabutunu taşıyan Bayezid, aynı gün Top-kapı Sarayı'nda düzenlenen cülus töreniyle tahta oturdu. İlk iş olarak kendisini tutan ve taşkınlıkları güçlükle yatıştırılan kapıkulu askerlerine 3'er bin akçe cülus bahşişi dağıttırdı ve gündeliklerine de 5 akçe terakki (zam) verdi.

Küçük kardeşi Cem Sultan'ın saltanat hakkı savıyla harekete geçmesi II. Baye-zid'i bir yıl uğraştırdı. Bursa'ya kadar ilerleyen Cem Sultan, büyük hala Hatun Selçuk'u (Çelebi Mehmed'in kızı) İstanbul'a elçi olarak gönderdi ve Bayezid'e, ülkenin, İstanbul ile Rumeli toprakları ve Bursa ile Anadolu toprakları olmak üzere bölüşümünü önerdi. II. Bayezid, mülkün paylaşılmayacağım belirterek bunu reddetti. Giriştiği savaşta yenik düşerek Rodos şövalyelerine sığınan Cem, II. Bayezid'in saltanatı için 1495'e değin bir dizi sorun doğurdu. Rodos şövalyelerine, papalığa, Napoli ve Fransa krallıklarına karşı ödüncü politikalar izlendi. Papalık ve Katolik dünyası, Cem'in Avrupa'daki on üç yıllık serüveni boyunca, İstanbul'un yeniden Hıristiyanlığa kazandırılması umudunu taşıdılar. II. Bayezid ise barışçı bir politika izleyerek Cem sorununun İstanbul'a yönelik bir Haçlı seferine neden olmasını önlemeyi gözetti. Buna koşut olarak Balkanlar'daki statünün de Osmanlı Devleti aleyhine bozulma-masına özen gösterdi. Başarılı Boğdan (1484) ve Arnavutluk (1492) seferleri, Polonya ve Venedik'le imzalanan barış antlaşmaları, Osmanlı Devleti'nin gücünü kanıtladı. 1498'de Venedik'in Fransa ile anlaşması karşısında ise İstanbul'daki Venedik kolonisi enterne edildi. Tüccarlar tutuklanarak mallarına el konuldu.

Venedik'le dört yıllık bir savaş durumundan sonra 14 Aralık 1502'de ateşkes imzalandı. 20 Mayıs 1503'te yenilenen antlaşma ile de Venedik Cumhuriyeti, eskiden olduğu gibi yılda 10.000 duka vergi ödemeyi kabul etti. Buna karşılık İstanbul'da ve Türk karasularındaki ticaret ayrıcalıklarını yeniden elde etti. İstanbul'daki daimi Venedik balyosunun(-0 her yıl yerine üç yılda bir değişmesi de antlaşmada yer aldı. İstanbul'a, balyos sanıyla gelen ve daha sonra Venedik do-ju olan Andrea Gritti, II. Bayezid'le iyi ilişkiler kurdu.

II. Bayezid'in, Akdeniz havzasındaki barışı ilgilendiren ve İstanbul'un sosyal ve ekonomik yaşamını da uzun vadede etkileyecek olan önemli bir girişimi, İs-panya'daki gelişmelere müdahalesi oldu. 1492'de İstanbul'dan Kemal Reis'in komutasında gönderilen bir filo, İspanya kıyılarını vurmakla birlikte Endülüs Araplarını ve İspanya Yahudilerini, engizisyon katliamından kurtarmaya çalıştı. Bunların bir bölümünü Afrika kıyılarına

II. Bayezid'in

cülusu.

Hünemame

l. ciltten

minyatür, 1584.



TSM Kütüphcmesi,

H. 1523

ve Osmanlı topraklarına, çoğunluğu Yahudilerden olan yüzlerce sığınmacıyı da İstanbul'a getirdi (bak. Yahudiler).

II. Bayezid, uzun süre idarecilik yaptığı ve koşullarım bildiği Anadolu'ya ve Doğu'ya dönük başarılı bir politika izleyemedi. Bunda ise İstanbul'daki danışmanlarının, giderek etkinliğini artıran başkent medreseleri ortamının ve Anadolu kökenli olmayan yönetici kadroların rolü vardı. Fatih döneminde gelişme olanağı bulan medrese muhiti ve giderek güçlenen ulema sınıfı, Sünnîlik dışı mezhep ve tarikatların yaygın olduğu Anadolu'ya olumsuz bakmaktaydılar. A-levî-Bektaşî topluluklar, inançlarının ya-nısıra Türk oluşları ile de İstanbul'daki devşirme-köle kökenli kozmopolit kadroların tepkisini çekmekteydiler. Bu açıdan, İstanbul-Anadolu kültürel ve sosyal farklılaşması, II. Bayezid'in saltanatı boyunca belirginleşti. Bu olgu, aynı süreçte yaşanan Şahkulu Ayaklanması ve Şah İsmail Safevî'nin Anadolu içlerine değin yaygınlaştırdığı tarikat propagan-

dı. O yıl ikinci bir deprem daha oldu. Camilerin minareleri yıkıldı. Bununla birlikte kente gelen yabancıların gözlemlerine göre İstanbul yine de çevresi görkemli surlarla çevrili, bakımlı ve güzel bir şehirdi. 1494 ve 1502'de Avrupa'dan yayılan iki veba salgını pek çok insanın ölümüne neden oldu ve yıllarca sürdü.

1497-1502 arasında ise kıtlık yaşandı. 50 dirhemlik bir ekmek İstanbul'da l altına müşteri bulmaktaydı. Rumeli topraklarına birkaç yıl yağmur düşmedi ve ürün alınamadı. Halk, yaşanan sıkıntı için "Fukara aç, zengin muhtaç!" demekteydi. Asıl büyük felaket ise 11 Eylül 1509'daki deprem oldu. Bir buçuk ay, aralıklarla yinelenen bu deprem, İstanbul tarihinin en büyük felaketi olarak bilinir. Halkın "kıyamet-i suğra" (küçük kıyamet) diye tanımladığı sarsıntılar boyunca kaynaklardaki sayılara göre 109 cami, 1.070 ev yıkıldı. Eğrika-pı-Yedikule-İshakpaşa surlarında büyük yıkıntılar oldu.

ı ^^eMı^âMs^ii_^i^ki;/:ı^\vvXA\:v>\ ;n:^

II. Bayezid'in

Topkapı


Sarayı'ndaki

yaşamından

bir kesit;

huzurunda

Tunus

sultanının



hediye ettiği

bir aslan ile

susığmnın

mücadelesi ve

padişahın su

sığırını


öldürmesi.

Hünemame

l. ciltten

minyatür,

1584.

TSM Kütüphanesi,

H. 1523

Hasar gören yapılar arasında Fatih Külliyesi, saray binaları ve surları da bulunuyordu. Karaman semti baştan başa yerle bir olmuştu. Yeni yapılmış olan Bayezid Camii'nin ise kubbesi çöktü. Kent çevresindeki su bentleri, kemerler, isale yolları tahrip oldu. Bozdoğan Ke-meri'nin bir bölümünün yıkılması yüzünden bulunduğu çevre, akan sularla bir bataklığa dönüştü. Tahminen 5.000 kişinin öldüğü kentte yaşam olanağı kalmadığından herkes, çevre köylere, kırlara dağıldı. II. Bayezid ise bir süre saray bahçesinde yapılan ahşap bir barakada barındı ve 23 Ekim 1509'da Edirne'ye gitmek zorunda kaldı. Hareketi sırasında bir ayak divam(->) toplayarak İstanbul' un depremden sonra yeniden imarı konusunda hazırlıkların yapılmasını, usta, ırgat, taş ve kireç temin edilmesini istedi. Bu divanda, her 20 haneden bir kişinin yükümlü olarak istenmesi, hane başına 22 akçelik avârız(->) konması, cerahor denen ücretli işçilerin derhal getirtilmesi kararlaştırıldı. Yapılan hesaplar sonunda Anadolu'dan 37.000, Rumeli'den 29.000 kişi geleceği anlaşıldı. Kısa sürede İstanbul'a 77.000 işçi, 3.000 usta toplandı. Edirne'den dönen II. Bayezid, imar çalışmalarıyla yakından ilgilendi. Mimar Hay-reddin'in sorumluluğunda tüm kente yayılan çalışmalar, Topkapı Sarayı, surlar, Galata Kulesi ve Galata surları, Kız Kulesi, Çekmece köprüleri, Rumeli ve Anadolu hisarları ile büyük camilerde yoğunlaştırıldı. Pek çok yapı, yeni baştan yapılırcasına onarıldı. Haliç Tersanesi de onarılan yerler arasındaydı.

II. Bayezid, babası Fatih'in merkez ve taşra yönetimlerindeki ödünsüz tutumunu izleyemediğinden saltanatının son iki yılında, her biri olgunluk çağına gelmiş oğullarının taht için başlattıkları mücadeleye tanık oldu. Şehzadelerin, İstanbul' daki nüfuzlu kesimleri ve kapıkulu o-caklarım kazanma girişimleri II. Bayezid'in durumunu büsbütün sarstı. Ocaklıların, vezirlerin ve diğer etkili grupların hangi şehzadeyi tuttukları yeterince açık olmadığından güvensiz bir ortam doğdu. Padişah, şehzadeleri Selim, Ahmed ve Korkud'la uzlaşma yolları aradı. Selim'in, 1511'de İstanbul'a yürüyüşü, gerçi Uğ-raşlı'da önlendi, ama bundan kaygılanan Amasya Valisi Şehzade Ahmed, kendisinin İstanbul'a çağrılması konusunda diretti. Fakat onun Maltepe'ye gelmesi, yeniçerilerin eyleme geçmelerine neden oldu. Ahmed, Divan-ı Hümayun'dan kendisi lehine bir karar çıkartamadan Amasya'ya döndü. Ahmed'in İstanbul'a gelme girişimi, kenti bir kez daha karıştırmaya yetti. Askerler, Ahmed yanlısı vezirlerin konaklarını, Tacizade Cafer Çelebi'nin, Müeyyedzade'nin evlerini yağmaladılar. Deniz ulaşımını kestiler. Gizlice İstanbul'a gelen Şehzade Korkud ise, kışlalarına konuk olduğu yeniçerilerden beklediği yakınlığı göremedi.

Yeniçerilerin tam desteğini sağlayan Şehzade Selim'i (Yavuz), II. Bayezid İstanbul'a davet etti. 5.000 yeniçerinin



l'..:

BAYEzron


86

87

BAYEZİD KÜLLİYESİ

şabildi. 10 Haziran 1512'de Abalar Köyü'n-de öldü. İstanbul'a getirilen cenazesi, adını taşıyan külliyede caminin kıble tarafına gömüldü. Oğlu I. Selim (Yavuz) üzerine bir türbe yaptırdı.

İstanbul'un gerçek anlamda Osmanlı başkenti ve bir kültür merkezi oluşu süreci II. Bayezid'in hükümdarlığı döneminde başlamıştır. Bilim adamlarını ve sanatçıları koruyan hükümdar, Doğu-Batı dengesine babası kadar hoşgörüyle yaklaşamamış olsa da pek çok sanatçıyı, tarihçiyi, yazar ve ozanı himaye ettiği bir gerçektir. Çağdaşı otuz kadar bilgin ve sanatkâra yüksek aylıklar bağladığı bilinmektedir. Bellini'nin Fatih'e yaptığı resimleri saraydan çıkartmasına

Bayezid'in yaptırdığı şehir içi suyollarını gösteren haritadan bir bölüm. Aslı Türk İslam Eserleri Müzesi'ndedir. Çeçen. Halkalı

gösteriler yaparak kent dışında karşıladığı padişah adayı, 19 Nisan 1512'de Top-kapı'dan İstanbul'a girdi. Yeniçerilerin hazırladığı Yenibahçe ordugâhında beş gün boyunca gelişmeleri izledi. Bu arada kardeşi Korkud geldiği gibi, gizlice İstanbul'dan ayrıldı. 24 Nisan 1512'de Topkapı Sarayı'nda düzenlenen ve tüm kapıkulu askerlerinin de izlediği bir ayak divanında II. Bayezid, tahtı Selim'e bıraktı.

Eski padişah, hazırlıklardan sonra Di-metoka'ya hareket etti. I. Selim (Yavuz) hasta ve yaşlı babasının bindiği tahtırevanın yanında Edirnekapı'ya kadar yaya yürüdü. II. Bayezid, hastalığı nedeniyle ancak mayıs ayı ortalarında Çorlu'ya ula-

karşılık, Leonardo Da Vinci'ye Haliç ve Boğaz köprüleri için projeler yaptırtması, aynı konuda Michelangelo'nun önerileriyle ilgilenmesi önemlidir. Saltanatının hemen hemen tamamını İstanbul'da geçiren II. Bayezid, kentin bir payitaht olarak kurumlaşmasına çalışmıştır. Uzun yıllar bulunduğu Amasya'ya, Osmanlı Devleti'nin ilk başkentleri olan Bursa'ya ve Edirne'ye, anayollar üzerine pek çok hayır eseri yaptırtan ve iman seven II. Bayezid, harabe görünümünden henüz kurtulamamış olan İstanbul'u, bakımlı ve bayındır bir kent durumuna getirebilmek için çalıştı. Geleneksel bütün üniteleri kapsayan bir külliyeyi (bak. Bayezid Külliyesi), kentin su gereksinimine cevap verecek Cebeciköy su isale yolunu yaptırdı. Yaşanan iki büyük deprem felaketinin neden olduğu yıkıntıları, saltanatının son iki yılında ve İstanbul'un tamamını bir şantiyeye dö-nüştererek onarttı. Acemioğlanlannm eğitimleri için Galata Sarayı'nı yaptıran da II. Bayezid'dir.

II. Bayezid döneminin başında İstanbul, çoğu Bizans'tan kalma eski kagir binalarla fetihten sonra iskân edilen Türklerin inşa ettikleri yeni ahşap evlerden oluşan bir dokuya sahipti. Yapılar tek katlı, pek azı iki katlıydı. İkinci kat üstündeki ahşap çıkmalara gurfe deniyor ve bunlar kaçak sayılıyordu. Altında dükkân bulunan evlere "menzil", tek katlı konutlara "beyt" denmekteydi.

II. Bayezid'in 1495'te düzenlettiği vakfiye, İstanbul'un mahalleleri, yerleşim düzeni hakkında önemli bilgiler içerir. İlginç bir yöntem ise, her mahallenin gece bekçiliğini, semt sakinlerinin kendi aralarında nöbetleşerek yapmalarıydı. Galata, Eyüp ve Üsküdar ayrı birer kent konumunda kadılıklardı.

İstanbul nüfusunun çoğunluğunu Müslümanlar, Rumlar, Yahudiler ve Ermeniler oluşturuyordu. Fakat başka dinlerden ve uluslardan da küçük topluluklar ve koloniler vardı. 15. yy sonlarına doğru İstanbul ile Galata'da 9.753 Türk, 31 Müslüman Çingene evine karşılık, 3.743 Rum, 818 Ermeni, 1.647 Yahudi, ayrıca Galata'da 332 Frenk evi vardı. Bu sayılara göre ortalama olarak İstanbul 16.000 haneli 70-80.000 nüfuslu bir kentti.

İstanbul'un iaşesi II. Mehmed (Fatih) döneminde (1451-1481) belirlenen esaslara göre temin ediliyordu. Eflâk ve Boğdan'dan, Tuna iskelelerinden, Trakya ve Karadeniz yalılarından hububat geliyordu. Gerektiğinde Erzurum, Sivas eyaletleri de tahıl şevkiyle yükümlü tutuluyordu. Diyarbakır ve Maraş Türkmenlerinin yetiştirdiği hayvanlar yakın iskelelere indirilerek İstanbul'a ulaştırılmaktaydı. Batı Anadolu'dan bakliyat, Mısır'dan ithal yoluyla pirinç gelmekteydi. Pirinç ve arpa yüklü gemilerin, İzmir gemilerinin, Mısır malı yüklü gemilerin yanaştığı iskeleler ayrı ayrı olup buralarda gümrüklendirme ve narh işlemleri, toptancılara dağıtım yapılmaktaydı.

Adapazarı ve İzmit'ten taze sebze, meyve, tavuk ve yumurta geliyordu.

II. Bayezid'in. Topkapı Sarayı Arşi-vi'ndeki fermanları, mülknameleri, beratları, yazışmaları, mektupları, adına kaleme alınan methiyeler, kendisine verilen layihalar, istihbarat belgeleri, arizâlar, zengin bir koleksiyon oluşturmaktadır. Bu belgeler, kent tarihi açısından önemli olduğu kadar, II. Bayezid'in afyon alışkanlığından, vasiyetine dek pek çok konuya da açıklık getirmektedir. Şiirleri küçük bir divanda toplanmıştır. Döneminde ve daha sonra onun ermişliğine inananlar olmuştur. Ölümüne düşürülen "Geçdi Sultan Bayezid-i Velî" dizesindeki "velî" (ermiş) sözcüğü buna kanıttır. Onunla ilgili efsaneler, keramet öyküleri anlatılır. Topkapı Sarayı'nda yaptırttığı ve Sultan Bayezid Divanhanesi adıyla bilinen yapı sonradan tadil edilmiştir. Sarayın Cebehane Meydanı'ndaki 909/1503 tarihli nişan taşı, oğlu Şehzade Ahmed'in fırlattığı topuzla ilgili olup sarayın en eski anıtlarındandır.

Bibi. İbn Kemal, Tevarih-i Âl-i Osman, VII. Defter, Ankara, 1991, s. 524 vd; Hoca Saadettin Efendi, Tacü't-Tevarih, III-IV, Eskişehir, 1992; J. von Hammer, Devlel-i Osmaniye Tarihi, III, İst., 1330, s. 257 vd, IV, s. 3 vd; Tarih-i Solakzade, 303 vd; Ataî, Hadaiku'l-Hakaik, 55, 218, 377 vd; S. Tansel, Sultan II. Bayezit'in Siyasi Hayatı, İst., 1966; Uzunçar-şılı, Osmanh Tarihi, II, 16i vd; İ. H. Uzun-çarşılı, "Bayezid II", İA, II, 392 vd; Ş. Tekin-dağ, "İstanbul", İA, V/2, s. 1202-1213; S. Eyi-ce, "II. Bayezid Devrinde Davet Edilen Batılılar", BTTD, 19, 23 vd; Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi Kılavuzu, I. Fas., İst., 1938, s. 61-64.

NECDET SAKAOĞLU



BAYEZİD AĞA CAMÜ

Fatih İlçesi'nde, Topkapı'da, suriçinde, Beyazıtağa Mahallesi'nde, Kara Ahmed Camii'nin karşısındadır.

Banisi II. Mehmed'in (Fatih) sekban-başılarından Bayezid Ağa'dır. Yapı 8577 1453'e tarihlendirilmekte, ancak vakfiyesi 927/1520 tarihini taşımaktadır. Bazı ayrıntılarından, 19. yy'ın sonlarında, muhtemelen 6 Muharrem 1312/10 Temmuz 1894'teki büyük depremden sonra esaslı bir onarım geçirdiği anlaşılmaktadır. Cumhuriyet döneminde kullanılma-

ya başlanan caminin çatısı çökmüş, duvarları harap olmuş, minaresi 1944-1945'te yıktırılmış, yapının harabesi Vakıflar İdaresi'nce ardiye olarak kiraya verilmiştir. İstanbul Fetih Cemiyeti tarafından 1955'te yenilenmiş, bu arada baninin, kaybolmuş bulunan kabri de ihya edilmiştir.

Caminin duvarları beş sıra kesme taş-iki sıra tuğla şeklinde, almaşık düzende inşa edilmiştir. Doğu ve batı cephelerinde, ikişer sıralı üç pencere, mihrap duvarında ise, üst kısımda üç, alt kısımda mihrabın yanlarında birer pencere bulunmaktadır. Tepe pencereleri sivri kemerli ve revzenlidir. Alt sıradakiler dikdörtgen açıklıklı olup mermerden kesme sövelerle ve lokmalı demir parmaklıklarla donatılmış, tuğladan basık tahfif kemerleri ile taçlandırılmışım 1955'teki yenilemeden önce, yapının kuzey cephesinin önünde görülen sütun kaidelerinden ve bir servi ağacının dibinde yatan iki adet büyük sütundan, bu kesimde dört sütunlu, üç birimli bir son cemaat yerinin var olduğu anlaşılmaktadır. Onarım sırasında özgün son cemaat yeri ihya edilmemiş, harim girişini kuşatan bir camekânla yetinilmiştir.

Harimdeki fevkani mahfil iki adet betonarme direğe oturur. Korkulukları ahşaptandır. Alçıdan mamul mihrap, mukarnaslı bir yaşmağa sahiptir. Basit görünümlü ahşap minberin Şehremini çevresinde yıkılan bir camiden getirildiği söylenmektedir.

Duvarlar, son yıllarda, pencere altına kadar mavi renkte fayanslarla kaplanmış, harim tavanı betonarme olarak yenilenmiş ve kiremit kaplı bir ahşap çatı altına alınmıştır. Caminin kuzeydeki avlusunda, yeni abdest alma yerinin yanında, üzerinde barok üslubunda bitkisel süslemeler görülen ve camiye göre çok daha geç bir döneme (18. yy ikinci yarısı) ait olduğu anlaşılan mermerden yontulmuş bir abdest teknesi bulunmaktadır.

Bibi. Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 395; Ayvansarayî, Hadîka, I, 57; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, I, 18-19, no. 97; İSTA, IV, 2227; Öz, İstanbul Camileri, I, 35; Ayverdi, Fatih III, 323; Fatih Camileri, 67.

EMİNE NAZA

Bayezid Ağa

Camii'nde

girişin yer

aldığı kuzey

cephesi.

Emine Naza, 1993

BAYEZİD KÜLLİYESİ

Bayezid Külliyesi, şehrin içine yerleştirilişi, mimarisi ve süslemesi ve çeşitli ek binaları bakımından Osmanlı dönemi Türk mimarisinin en başta gelen eserlerinden olduğu gibi, Türk mimarlık tarihinin gelişme zincirinin de halkalarından birini teşkil eder.

Külliye bir cami, türbe, aşhane-ima-ret, sıbyan mektebi, tabhaneler, medrese, hamam ve kervansaraydan ibaret olup bütün bu yapılar Fatih Camii ve Külliyesi'nden değişik olarak, onun gibi tamamen simetrik bir esasa göre değil, fakat şehrin ortasındaki araziye dağınık bir biçimde yerleştirilmiştir. Böylece II. Bayezid, bu külliyesi ile Bizans'ın en merkezi yerine Türk damgasını vurmuş oluyordu.

Cami: Bayezid Camii, İstanbul'un merkezi bir yerinde, şehrin Bizans devrindeki en büyük meydanı olan Forum Theodosiacum veya Tauri Forumu'nun bir köşesinde II. Bayezid (hd 1481-1512) tarafından inşa ettirilmiştir. Geç Roma devrinde, 393'te açılışı yapılan Forum Theodosiacum'un, bir Roma forumu karakterini bin yıllık Bizans İmparatorlu-ğu'nun süresi içinde ne dereceye kadar koruyabildiği bilinmez. İlk yapıldığında bu meydan ve çevresinde büyük bir anıt, atlı iki imparator heykeli, bir bazilika, bir kilise, bir hamam, Kapitol binası ile I. Teodosius'un iki oğlu, Honorius ve Arkadios'un heykelleri bulunuyordu. 1984'te bir işhanı yapımı için yapılan kazıda Beyaz Saray yanında meydana çıkarılan çok kalın duvarlı tuğladan yapı kalıntıları herhalde Roma çağındaki forum çevresinde olan önemli binalardan birine aitti.

Caminin cümle kapısı üstündeki celi sülüs ve hattat Şeyh Hamdullah tarafından yazılan Arapça kitabesine göre caminin 906 Zilhicce'si sonu/1500'de yapımına başlanmış ve 911/1505'te tamamlanmıştır.

Aynı-semtte bulunan Mimar Hayred-din Camii vesilesiyle Ayvansarayî Hüseyin Efendi Hadîkatü'l-Cevâmi adlı eserinde, bu caminin banisinin "Sultan Bayezid mimarı" olduğunu bildirdiğinden uzun süre, Bayezid Camii ve Külliye-si'nin Mimar Hayreddin'in eseri olduğu kabul edilmiştir. Sonraları, Laleli Camii karşısında cadde kenarında Merdivenli Mescit adıyla tanınan küçük bir hayratı olan Mimar Kemaleddin'in, Bayezid Camii'nin mimarı olabileceği hususunda değişik bir görüş ileri sürülmüştür. Mimar Kemaleddin'in mezarı olduğu sanılan yerdeki kemikleri, İhtifalci Mehmed Ziya Bey'in öncülüğü, Evkaf Nezareti nazır vekili müderris Said Bey'in yardımı ve mimar Muzaffer Mecid Bey'in gayreti ile büyük bir törenle 1922 Şubat'ımn ilk günlerinde Bayezid Camii naziresine taşınmıştır. Uzun yıllar çatısız durumda kalan mescit ise 19öO'lı yıllarda yıktırılarak yerine bir işhanı-apartman yaptırılmıştır. Nihayet bazılarına göre ise Baye-


Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin