BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Nisan 2007 - Çankaya sorunu tesettürden kaynaklanmıyor



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə20/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   102

10 Nisan 2007 - Çankaya sorunu tesettürden kaynaklanmıyor


Ali Bayramoğlu, Yeni Şafak’taki “Yasaklar bölücüdür” başlıklı yazısında başörtüsü sorununu toplumsal sorunlar açısından değerlendirdi:Çözülmeyen derin toplumsal sorunlar, sebep oldukları siyasi kavgalarla, bu kavgaları besleyen toplumsal kutuplaşmalarla, güvensizlik ve tedirginlik ortamıyla krizler üretirler. Bu krizler gündemin içinden, somut sorunlardan doğmaz, sistemin dibindeki tortulardan, korkulardan ileri gelir ve gündemi bir anda kuşatır... Tesettür sorunu, ona bağlı yönüyle Çankaya sorunu, tesettürden, dindarlıktan, dinî hareketlerden kaynaklanmaz örneğin... Güç kavgalarından ve bir kesimin sistem üzerindeki kültürel tekelini korumak çabasından, bu çerçevedeki kurmacalardan ileri gelir. Bu ise derindeki bir modele, aşırı devletçi, toplum üzerinde tahakküm kuran bir yönetim anlayışına dek uzanır.Bu anlayışın bugün toplumun özellikle İslami kimlikten Kürt ve Alevi kimliğine farklı aidiyetlerle ilgili kimi sorunlarını çözülmez hale getirdiği açıktır...Türk siyasi sistemi tâbi olduğu, rejim krizleri üzerine oturan fasit daireyi bir türlü kıramıyorsa, bu, büyük ölçüde bu derin toplumsal sorunların varlığını devam ettirmesinden, devam ettirdikçe toplumsal ortak paydaları örselemesinden kaynaklanıyor... Böyle oldukça, sorunlar çözümden uzak düştükçe önlem gerektirir, en nihayetinde yasaklar üretir... Ama özgürlükler ne denli birleştiriciyse, yasaklar o denli bölücüdür.”

10 Nisan 2007 – Örtülüler bazı yazarlarda parça tesirli bomba etkisi yapıyor


Özlem Albayrak, Yeni Şafak’taki “İrticadan önce son çıkış; laikçilere öneriler” başlıklı yazısında bazı yazarların başörtüsüne yaklaşımlarını ortaya koydu: Bütün benlikleri, tüm varlıklarıyla iman edip, iki yazısından birinde sokakların muhafazakarlaştığından, yolda 'açık' olarak yürümenin zorlaştığından yana yakıla bahseden ama sadece anlık bir zaman dilimi içinde aynı kaldırımı paylaştığı örtülünün onda nasıl ve neden bir parça tesirli bomba etkisi yaptığını açıklayamayan, 'nasıl zorlaştı sokakta yürümek pardon' deyip tezine somut, tutarlı, anlamlı tek bir örnek rica ettiğinizde aval aval bakacak yazarlar var bu memlekette. Bir süre sonra kendilerine yönelik bir dayatmanın aktörleri haline geleceğinden adları gibi emin oldukları örtülülerin, çapkın rüzgarla savrulan farbelalı eteklerine, gün ışığının devinimlerine ahenkli salınımlarıyla eşlik eden saçlarına nasıl bir tehdit oluşturduğunu izah edemeyen. Ama ille de örtünmeyi 'tehdit' konsepti üzerinden değerlendiren, sırf 'manzarayı bozuyor' diye haklarından feragat etmelerini beklediğini telmihe mahal bırakmadan deklare eden, duyduğu rahatsızlığın sokakları 'ayıklamak'la giderilmesi gerektiğini düşünecek kadar 'ayrımcılıkta' ileri gidebilen…”

10 Nisan 2007 – “AKP'lilerden ‘türban' adımı”

Antalya İl Genel Meclisi'nin AKP'li üyeleri, içtüzükte yer alan yemin ve kılık kıyafet maddelerini kaldırdı. AKP'lilerin oyçokluğuyla aldığı karara, muhalefet sert tepki gösterdi. CHP'li üyeler, AKP'lilerin kafalarının arkasındaki düşünceleri uygulamaya geçirmeye çalıştığını belirterek "Türbanın önünü açmaya çalışıyorlar" dedi. Geçen aylarda hazırlanan ve içinde kılık kıyafet ile meclis üyelerinin yeminini de içeren içtüzük, AKP'li Turhan Anatürk başkanlığındaki 5 kişilik İl Özel idare Komisyonu'nda görüşüldü. Ardından konu meclise getirildi. Mecliste yer alan gruplara içinde kılık kıyafet ve yemin maddelerinin yer aldığı içtüzük verildi. Ancak oylama sırasında ise bu maddeler çıkarılarak oylamaya gidildi. Tepkilere karşın içtüzük, söz konusu iki madde çıkarılarak onaylandı. CHP İl Başkanı Ömer Melli, AKP'li meclis üyelerinin, "Yasaların İl Genel Meclisi'ne verdiği görevleri tanı ve tarafsız uygulayacağıma, hukukun üstünlüğüne demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma, toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı, insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma, namusum ve şerefim üzerine ant içerim" yeminini etmek istemediklerini, kılık kıyafetleriyle Cumhuriyet yasalarına karşı çıkma niyetinde olduklarını söyledi. Melli, "Niye kılık kıyafet maddesini kabul etmek istemiyorlar? Kafalarının arkasındakileri söyleyemiyorlar ama yaptıkları bunun açığa vurulmasıdır" dedi. (Cumhuriyet)


10 Nisan 2007 - Başörtüsü yasağının çözümü gerilim olmasın diye ertelenmişti


Zeki Ceyhan, Milli Gazete’deki “Ortamı germeme ilkesi!” başlıklı yazısında Cumhurbaşkanlığı seçimi ve başörtüsü sorununu ele aldı: “Tedirginlik had safhada! Oysa AKP iktidarının “Ortamı germeme” gibi bir ilkesi vardı! Ortamı geren taraf olmamaya büyük özen(!) gösterirken de önce toplumsal mutabakattan sonra da kurumsal mutabakattan söz ediyorlardı! Mesela başörtüsü yasağının kaldırılmasıyla ilgili beklentiler hep bu “Ortamı geren taraf biz olmayalım” gerekçesi ile ertelendi! Şimdi ise ortam giderek geriliyor! Ama AKP iktidarı bu ilkesini unutmuş gibi gözüküyor! İnanıyoruz ki iktidar sahiplerinin gözü biraz kara olmalı! Ama bu gözü karalığı sadece kendileri için ya da ulaşmak istedikleri makam ve mevkiler için değil kendilerini iktidara taşıyan kitlelerin beklentilerini karşılamak için de göstermeliydiler!”

12 Nisan 2007 – “Çankaya Tartışması ye 14 Nisan Mitinginin Özü”

Cumhuriyet’teki yazısında Ali Sirmen, cumhurbaşkanlığı seçiminin başörtüsü boyutu hakkında şunları yazdı: “Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Tayyip Erdoğan'ın kişiliğine odaklamak büyük bir yanılgıdır. Önemli olan, oraya Tayyip Bey'in çıkıp çıkmaması veya Çankaya'ya çıkacak kişinin eşinin başının örtülü olup olmaması değildir. Önemli olan Çankaya'nın yeni sakininin sivil darbeyi kolaylaştıracak bir kişi olup olmayacağıdır. Sivil darbeye "okey" diyecek olan, AKP'li olmayan, eşi türbansız birini bulmak bugünün Türkiye'sinde pek güç değildir. Olaya bu açıdan bakıldığı zaman, muhalefetin taktiklerinin ve liderlerin demeçlerinin de bir anlam taşımadığını, hatta tam tersine kafaları karıştırıp gerçeklerin gözden kaçmasına neden olduğunu görmemek mümkün değildir. Görüldüğü gibi tablo karanlıktır ve Çankaya seçimi gerçekten yaşamsal önemdedir.”



12 Nisan 2007 – RTÜK’ten STV’ye başörtüsü uyarısı

RTÜK, "Yağmurdan Sonra" adlı di­zide, başörtülü olduğu gerekçesiyle tedavi edilmeyen ve hastane kapısında yaşamını yitiren bir kadının ekrana yansıtıldığı bölümü nedeniyle Samanyolu Televizyonu'nu (STV) uyardı. Senaryoya göre, ‘silahla yaralanan türbanlı bir kadın cankurtarana konularak özel bir vakfa ait hastaneye götürülüyor. Ancak doktor, kızın babasına hastayı kabul edemeyecegini söylüyor. Bunun sebebini soran babaya doktor kurallara göre başörtülü bir kadını ameliyat edemeyeceğini kaydediyor. Çaresiz baba kızına başörtüsünü açmasını rica ediyor. Bu sırada sedyede yatarken "Olmaz baba" diye bağıran hastaya babası "Mecburuz kızını" yanıtını veriyor. Tartışmaların ardından hastanın babası, kızının başörtüsünü çıkarıyor. Kız, ameliyata götürülürken babasına "Başörtüm nerede baba" diye sesleniyor, babasının "Mecbur kaldım" yanıtı üzerine "Gerek yoktu baba" diyen kız, "Hakkını helal et" sözlerinin ardından şahadet getirerek sedye üzerinde ölüyor.’ Olayın seyrinin bu şekilde ifade edildiği raporda, söz konusu yayının, insanların sağlık kuruluşlarında ve ölüm kalım halinde bile inançlarından ötürü farklı muamelelere tabi tutulduğu şeklinde gösterildiği ancak böyle bir durumun yaşanmadığı belirtildi. Oysa ki, İstanbul Üniversite’sine bağlı bir poliklinikte, Medine Bircan adlı yaşlı bir kadının yeşil kartındaki başörtülü fotoğrafı gerekçesiyle tedavi edilmediği ve hayatını kaybettiği olay hafızalardaki yerini koruyor.



12 Nisan 2007 – “Cumhurbaşkanı adayının her şeyi tartışılabilir”

Mehmet Yakup Yılmaz, Hürriyet’teki yazısında, Başbakan Erdoğan’ın muhtemel adaylığı hususunda eşinin başörtüsünün gündeme getirilmesi hususundaki rahatsızlığını ifade etmesini eleştirerek, “cumhurbaşkanı adayının her şeyi tartışılabilir” dedi. Yılmaz, yazısında şu cümlelere yer verdi: “Şu anda Cumhurbaşkanlığı için adı geçen en önemli aday Recep Tayyip Erdoğan. Ve bir demokraside, Cumhurbaşkanlığı gibi önemli bir göreve aday olan kişilerin, sadece kendilerinin değil, tüm aile fertlerinin de kamuoyunda mercek altına alınmasında bir tuhaflık olamaz... Kendisi de önemli kamu görevlerine atadığı kişilerin eşlerinin türbanlı olup olmadığına bakmıyor mu? Siyasette böyle makamlara talip olanların sadece kendilerinin değil, eşlerinin ve ailesinin öteki fertlerinin de "temsil kabiliyetine sahip olup olmadıklarını" tartışmak, yapılması gereken bir şeydir.”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin