Be gibi şehir ve kaleleri kendisine bırakması şartıyla Haiep'i Mahmûd'a testim etti



Yüklə 1,09 Mb.
səhifə20/26
tarix15.09.2018
ölçüsü1,09 Mb.
#82133
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   26

(a.g.e., s. 183; krş. Okic. sy. 21, s. 327-328). Eser Mehmet Hanciç tarafından Boşnakça'ya çevrilmiştir [Kalendar Gaj-retza 1940godinu, Sara]evo 1939, s. 34-63; 2. bs. nşr. B. Kalajdzic, Sarajevo 1943). 2. Ezhârü'r-ravzât û şerhi Raviâti'l-cennât (Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 2800, 3240; Millet Ktp.. Ali Emîrî Efendi, nr. 1354, 4343; İÜ Ktp., AY, nr. 2589, 5235; ayrıca bk. Sabanovic, s. 184). 3. Nûrü'l-yakin fî uşûli'd-dîn (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 764, vr. 45b-i30a; ayrıca bk. a.g.e.,s. 185). Estergon Kalesi'nin mu­hasarası esnasında (1014/1605) kaleme alınıp Lala Mehmed Paşa'ya ithaf edilen eser Tahâvî'nin Risale tî uşûli'd-dîn adlı kitabının şerhidir. Başagiç, T. Okiç ve M. Hanciç tarafından Hasan KâfTye nisbet edilen el-Münîre adlı akaid kitabı Şa-banoviç'e göre Kemalpaşazâde'ye aittir

327


HASAN KÂFÎ AKHİSÂRÎ

(Handzic, Knjizeunİ Rad, s. 107; a.mlf., el-Ceuherü'l-esnâ, s. 67; Sabanovic, s. 185). Risale fî ahvâli ehli'l-ehvâi ve 7-bida' adlı eserin Hasan Kâfî'ye nisbet edilmesi de [TÜYATOK, 1, 260) yanlıştır.

D) Fıkıh. 1. Semtü'i-vuşûl ilâ Hlmi'l-uşûl. Ebü'l-Berekât en-Nesefî'nin fıkıh usulüne dairMenârü'l-envâr adlı eseri­nin muhtasarı olup Beyazıt Devlet (Ba-yezid, nr. 1851/1) ve İstanbul Üniversite­si (AY, nr. 5317) kütüphanelerinde birer nüshası mevcuttur (diğer nüshaları için bk. Sabanovic, s. 181). 2. Şerhu Semti'l-vüşûl ilâ cHmi'l-uşûl (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 466; Nuruosmaniye Ktp., nr. 1336; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1851/2; Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 517, 4557; diğer nüshaları İçin bk. a.g.e., s. 181-182). İstanbul ve Rumeli ulemâsının tavsiyesi üzerine önceki ese­re şerh olarak yazılmıştır. Muhammed Salih Debdûb bu iki eseri, Medine'deki Arif Hikmet Kütüphanesi'nde bulunan birer nüshasına dayanarak el-Câmiatü'l-İslâmiyye'de yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlamıştır (Medine 1992). 3. Ha-dîkatü'Ş'Silât fî şerhi Muhtasari'ş-şa-lât (Millet Ktp., Feyzuilah Efendi, nr. 719; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1851/4, 2010; Atıf Efendi Ktp., Atıf Efendi, nr. 867). Kemalpaşazâde'nin Muhtaşarü'ş-şalât adlı eserinin şerhi olup Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesindeki iki nüshasına da­yanılarak (R-4478 ve R-2946) eser üzerin­de Mustafa Jahic tarafından bir araştır­ma yapılmıştır (bk. bibi). 4. Risale ü hâ-şiyeti Kitâbi'd-Da'vâ li-Şadrişşerî'a. Tâcüşşerîa'ya ait Vikaye tü'r-rivây e üze­rine Sadrüşşerîa tarafından yapılan şer­hin kısmî bir hâşiyesidir (yazma nüsha­ları için bk. Izabrani Spisi, s. 166; Saba­novic, s. 180). S- Seyfü'l-kudât fi't-tâ-zîr. Hanefî mezhebinin zina konusunda­ki görüşlerini eleştirenlere cevap olarak kaleme alınmıştır (yazma nüshaları için bk. Izabrani Spisi, s. 167; Sabanovic, s. 180). Eserin dipnotlar eklenmiş Boşnak­ça tercümesi Amir Ljubovic ve Fehim Na-metak tarafından yapılmıştır [Izabrani Spisi,s. 115-117).Hasan KâfTnin, Hanefi fakihlerinden Kudûrînin el-Muhtaşar'ı üzerine dört ciltlik bir şerh yazdığı, ese­rin bir nüshasının Bursa'daki bir kütüp­hanede bulunduğu söylenmişse de (Sa­banovic', s. 181) bugüne kadar nüshasına rastlanmamıştır. Eser, büyük bir ihtimal­le Nevlzâde Atâî'nin kaydına dayanılarak {Zeyl-i Şekâik, s. 584; ayrıca bk. Kâtib Çe­lebi, I, 380-381) sonraki kaynaklarda zik-

328


redilmiştir. Mehmet Hanciç'in bahsettiği {et-Ceuherü'l-esnâ, s. 67) Risale fî bcfzı mesâ*İH'l-fikh adlı eserin de herhangi bir nüshasına tesadüf edilmemiştir.

E) Biyografi. Nizâmü'l-^ulemâ3 ilâ hâtemi'i-enbiyâ3 (Süleymaniye Ktp., Kı­lıç Ali Paşa, nr. 753; Saraybosna Gazi Hüs­rev Bey Ktp., nr. 946, 3673; Orijentalni Institut, nr. 252; ayrıca bk. Izabrani Spisi, s. i 73; Sabanovic, s. 188). Müellif bu ese­rinde, Hz. Peygamberdin sîretini anlattık­tan sonra Ebû Hanîfe'den itibaren kendi hocası Hacı Efendi Kara Yılan'a kadar meşhur Hanefî fakihlerinin biyografileri­ni kısaca zikretmiş, son kısmında da ken­disinin ve meşhur üç öğrencisinin biyog­rafisini vermiş, böylece otuz başlık altın­da otuz altı kişinin hayatını anlatmıştır. 1007-1008 (1599-1600) yıllarında ta­mamlanan eser Damad İbrahim Paşa'ya ithaf edilmiştir. Mehmet Hanciç tarafın­dan Boşnakça'ya çevrilerek önce "Nizam ul-ulama* ile hatam il enbija" başlığı altın­da ("Niz ucenjaka do posljednjeg Bo-zijeg Poslanika", fioui Behar, Sarajevo, VHI/1934-1935), daha sonra ayrı baskı olarak {Posebno Izdanje, Sarajevo 1935) yayımlanmıştır. Eserin dipnotlarla zengin­leştirilmiş yeni bir Boşnakça tercümesi de Fehim Nametak tarafından Izabrani Spisi adlı eser içerisinde neşredilmiştir (Sarajevo 1983, s. 125-154).

F) Siyaset. Vşûlü'l-hikem iî nizâmi'l-câ/em. Hasan KâfTnin devlet düzeni hak­kında kaleme aldığı bu kitabı eserleri için­de en tanınmışıdır. Müellif eseri 1004'te (1596) önce Arapça olarak kaleme almış, bir yıl sonra da Türkçe açıklamalı tercü­mesini yapmıştır (her İki metni bir araya getiren nüsha için bk. Nesâih-i Cündiy-ye-i Mülûk, Atıf Efendi Ktp.. nr. 2852, vr. 33a-6Ob). Girişten sonra bir mukaddime, dört bölüm (asi) ve bir hatimeden oluşan eserin girişinde telif sebebi anlatılmış, mukaddime kısmında ise toplum çeşitli gruplara ayrılmıştır. Eserin birinci bölü­münde devletin düzenini sağlayan husus­lar, ikinci bölümde istişare, re'y ve ted­bir, üçüncü bölümde harp aletlerinin kul­lanılmasının gerekliliği, dördüncü bölüm­de zafer ve hezimete sebep olan konular ele alınmıştır; hatimede ise barış ve ant­laşma konularına dair meseleler incelen­miştir. Müellif eserin telif sebebini. Os­manlı Devleti'nde 1572 yılından itibaren birbiri ardınca meydana gelen felâketle­rin, başarısızlıkların ve karışıklıkların or­taya çıkmasının sebeplerini tesbit ede­rek bunlara çare bulmak şeklinde açıkla­maktadır. Devrinin diğer bazı müellifleri

gibi Osmanlı Devleti'nin içinde bulundu­ğu durumdan memnun olmayan Hasan Kâfî'ye göre adalet bozulmuş, İdarede ih­mal ve suistimaller meydana gelmiş, dü­rüst ve İşinin ehli olmayan kimseler çe­şitli görevlere getirilmiştir. Devlet adam­ları ulemânın görüşlerine itibar etmez ol­muş, askerî alanda özellikle savaş aletle­rinin kullanılmasında ihmalkâr davranıl-mış, rüşvet yaygınlaşmıştır. Hasan Kâfî1-nin en dikkat çekici tesbiti, yeni savaş teknikleri ve silâhların ortaya çıkışı ile Av­rupa'nın üstünlük kazanması ve Osmanlı askerlerinin buna uyum sağlayamama-sıdir. Bir başka önemli konu, eski sınıf­landırmaya uyularak Osmanlı toplumu­nun dört gruba ayrılmasıdır (padişah ve idareciler, ulemâ, ziraat erbabı/reâyâ, zenaat ve ticaret ehli). Hasan Kâfi. bun­ların dışında kalanların da bu sınıflardan birine girmesi gerektiğini söyler. Üzerin­de durulması gereken bir diğer husus da müellifin savaş ve barış hakkındaki görüş­leridir. Savaş acı ve zordur, barış ise em­niyet ve rahatlık sağlar; barış isteyen bir milletle savaş yapmak büyük hatadır: ah­di bozmak da aynı şekilde hata olduğu gibi büyük bir günahtır. İhtiva ettiği ko­nular, meselelere yaklaşımı ve değerlen­dirmeleri bakımından dikkat çeken bu ri­salesinin Türkiye'de ve Türkiye dışında pek çok yazma nüshası bulunmaktadır (Millet Ktp.. Ali Emîrî Efendi, Askerlik, nr. 70; Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 2879; Atıf Efendi Ktp., nr. 1726. 2852; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1851/3. 3903; İÜ Ktp., TY. nr. 1808, 3484, 3678; ayrıca bk. Izabrani Spisi, s. 168-169; Sabanovic, s. 190-191). Yer ve tarih be­lirtilmeden yapılan taş baskısından son­ra düzeltilerek Tevfık imzası ile Asır ga­zetesinde tefrika edilen (1287) ve ardın­dan basılan (İstanbul 1287) eseri Meh­met İpşirli Latin harfleriyle neşretmiştir (bk. bibi). AhmedReşid Paşa tarafından Arapça'sı ile birlikte yayımlanan eserin (Hicaz Vilâyet Matbaası, 1331) edisyon kritikli Arapça metnini Ömer Nakiçeviç (et-Meceltetü 't-Târîhiyyetü 'I-Mışriyye, Kahire 1971, XVIII, 244-264) ve İhsan Sıdkî el-Amd (Kuveyt 1987) neşretmiştir. Risa­leyi Garcin de Tassy Fransızca'ya [Jour­nal asiatique, Paris 1824, IV. 213-226,

283-290), Imre v. Karâcson Macarca'ya (Budapest 1909), L. v. Tallöczy Almanca'-ya (1. bs.. Archiu fürslatuische Philologie, XXXII, s. 139-158; 2. bs., iUyrisch-alba-nische Forschungen, München-Leipzig, I, 537-563) ve Safvet-beg Baâagic Boş­nakça'ya (Sarajevo 1919) tercüme etmiş, eserin dipnotlar eklenmiş yeni bir Boş-

nakça çevirisi de Amir Ljubovic tarafın­dan {tzabrani Spisi, s. 91 -112) yapılmıştır (bk. bibi.) Mustafa Sarıbıyık eser üzerin­de bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (bk. bibi.).

Bursalı Mehmed Tâhir'in Hasan KâfF-ye nisbet ettiği Eğri Meltıamesi Tarih­çesi adlı eseri (Osmanlı Müellifleri, l, 277) Mehmet Hanciç Târîhu Gazveti Eğrî adıyla zikretmişse de (et-Cevherü 't-esnâ, s. 69) yazma nüshasına rastlanmamıştır (Sabanovic, s. 192). İstanbul Üniversite­si Kütüphanesi'nde Hasan Kâfî adına ka­yıtlı (TY, nr. 468) Lugat-ı Müşkilküşâ adlı eser Hasan b. Hüseyin b. İmâd el-Ka-rahisârfye aittir. Türkçe, Arapça ve Fars­ça şiirler yazan Hasan Kâfî'nin yirmi ka­dar şiiri günümüze ulaşmıştır [a.g.e., s. 177).

BİBLİYOGRAFYA :

BA. TD, nr. 58, s. 18, 108, 110; nr. 211, s. 137; nr. 535, s. 103; Hasan Kâfi. Nizâmü't-Cule-mâ3, Gazi Hüsrev Bey Ktp., nr. 946, vr. 49; a.mlf.. Risale fi tatykiki lafzı çelebî[ttc. Amir Ljubovic- Fehim Nametak, Izabrani Spisİ için­de], Sarajevo 1983, tür.yer.; a.mlf.. "Nizâm al-âlem, Historijsko - politicka rasprava" (trc. Saf-vet-beg Basagic}, Giasnİk Zemaljskog Muzeja, XXXI, Sarajevo 1919, s. 165-181; Kâtib Çelebi. Fezleke, I, 380-381; Evliya Çelebi. Seyahatna­me, V, 445-446; Atâî. Zeyi-i Şekâik, s. 283, 583-584; Osmanlı Müellifleri, 1, 277; Sicitt-i Os-mâni, II, 130; I. v. Karâcson. Ay Eğri török em-lekerat a kormanyzas modjarol. Eğer vara el-foglalasa alkalmaual az 1596, evban irta Mol­la Haszan eikjafı, Budapest 1909, tür.yer.; Ba-binger. G0W, s. 144-145; Mehmed Handiifj. Knjizeuni Rad Bosansko-Hercegooackih Mlls-limana, Sarajevo 1934, s. 9, 10-11, 21,43,44, 72, 104, 106-107; a.mlf.. el-Ceuherü'l-esnâ fi terâcimi 'uiemâ'i ue şu'arât Bosna (nşr. Ab-dülfettâh M. el-Hulv), Kahire 1413/1992, s. 61-71; Brockelmann, GAL Suppi., II, 659; Hediyyelü'l-'ârirın, I. 291-292; TÛYATOK, I, 42, 260; Hazım SabanoviĞ. Knjizeunost Musti-mana BiH na Orijentalnim Jezicima, Sarajevo 1973, s. 153-192; Ömer Nakidevifj, Hasan Kafı-ja PrusĞak Pionİr Arapsko-lslamskih Nauka u Bosni i Hercegouini, Sarajevo 1977, tür.yer.; a.mlf., "eş-Şeyh Hasan Kâfî el-Akhişârî ve ri-sâletühû Uşûlü'l-hikem fî nizami"l-'âlem", el-Mecetletü't-Târihiyyetû'l-Mışriyye, XVIII, Ka­hire 1971, s. 227-264; Safvet-beg Basagit, Bosnjaci i Hercegouci u Islamskoj Knjizeunos-ü, Sarajevo 1986, s. 82-90; Mustafa Jahifj. "Basça namaza Hasana Kafije Pruscaka", Takvim, Sarajevo 1987, s. 62; Mustafa Sa­rıbıyık. Hasan Kâfi Akhİsârî'nin üsûlü'l-hi-kem fi nizami'lâlem Adlı Eseri üzerinde Bir Tetkik (yüksek lisans tezi, 1989, SÜ Sosyal Bi­limler Enstitüsü], tür.yer.; J. Just VVitkam, "Ha­san Kafi al-Aqhisâri and his Nizâm al-'Ula-mâ' ilâ Kâtam alAnbiyâ", Manuscripts ofthe Middle East, Leiden 1989, IV, 85-114; Sâlihiy-ye. el-Mufcemü 'ş-şâmit. I, 93; Smail BaliĞ, Das ünbekannte Bosnien-Europas Brücke zur is-lamischen Welt, Köln-Wien 1992, s. 229-231; Nathalie Clayer, "Mystİques", Etat et societe.

Leiden 1994, s. 98-104; Garcin de Tassy. "Prİn-cipes de sagesse, touchant l'art de gouverner par Rizwan-ben-abdoul Ac-hissari", JA, IV (1824). s. 213-226,283-290; L v. Tallöczy, "Eine Denkschrift des bosnischen Mohammedaners Molla Hasan alkjafi, über die Art und VVeise des Regierens", Archiu für slaıvischephltolo-gie, 1911, s. 139-158 (aynı makale: lllyrisch-Albanische Forschungen, 1, München- Leipzig 1916, s. 537-563) M. Tajjİb Okic, "Hasan Kjafı Pruscak - Naâ Najveci Mislilac XVI vijeka", Gajret, sy. 21, Sarajevo 1.11. 1927, s. 327-329; Kare! Petrâcek, "Die Chronologie der Werke von Hasan al-Kâfî al-Aqhisârî", Ar.O, XXVII/ 4 (1959), s. 407-412; Mahmud Traljic. "Orijen-talna aıkopisna djela domaah autora u Narod-noj Biblioteci Bosne i Hercegovine", Biblıote-karstuo (Casopis Drustva Bibliotekara Bosne i Hercegovine), XVI/4, Sarajevo 1970, s. 55-64; Bechir Tlili, "Aux origines de la pensee refor­miste ottomane moderne: Un important doc-ument du Sayh al-Aqhisari (XVII s]", Reuue de l'occident musulman et de la mediterranee, sy. 18, Aİx-en-Provence 1974, s. 131-148; Fe­him Nametak. "Traktat o Izrazu Celebi od Ha­sana Kaflje Pruscaka [ kasnija upotreba te ri-jeci", Anali GHB, sy. 2-3 (1974), s. 33-40; a.mlf.. "Yaşam Öykücüsü Olarak Hasan Kafi Prusaç (Akhisari)", Çevren, VII/4, Priştine 1980, s, 35-49; a.mlf.. "Hasan Kafija Pruscak - Zivot i Dje-lo", Dijalog,sy. 1-2,Sarajevo 1995,s. 199-203; Amir LjuboviC. "Osvrt na monografiju o Hasa-nu Kafiji Pruscaku", POF, XXV (1976), s. 337-349; a.mlf.. "Jedan autograf Hasana Kafije Pruscaka", a.e.,XXVII-XXlX (1980), s. 123-134; a.mlf., "Bibliografîja radova Hasana Kafije Pruscaka", Ziuot, LVII/2, Sarajevo 1980, s. 217-227; a.mlf., "Fİlozofsko-Polİtİcki Spisi Hasa­na Kafije Pruscaka", Dijalog, sy. 1-2, Sarajevo 1995, s. 204-208; Esad Durakovir:, "Pruscako-vi radovi o Arapskoj retorici", a.e.,s. 209-213; Sulejman Grozdanit, "Hasan Kafija Pruscak-Naucnik, Mislilac i Drustveni Reformator", a.e., s. 225-228; Igor Primorac. "Od Pruscaka do Whiteheada: Jedna neobicna knjiga o sav-remenoj filozofiji", Theorija, XIX/1 -2, Beograd 1976, s. 137-143; MuhamedZdralovif:, "Djela Hasana Kafija u Orijentalnoj zbirci [AZU", Zi-vot, LII/9, Sarajevo 1977, s. 289-303; Mehmet İpşirli, "Hasan Kâfî el-Akhisârî ve Devlet Dü­zenine Ait Eseri", TED, sy. 10-11(1981), s. 239-278; a.mlf.. "Çelebi", DİA, Vlll, 259; Muharem Omerdic, "Doprinos Hasana Kafije Pruscaka teoloskim i serijatsko-pravnim znanoscima", Glasnik, sy. 1-3, Sarajevo 1995, s. 27-36; İhsan Sıdkî, "Akhişârî", Mevsû'atü'l'hadâretİ'l-İslâ-miyye, Amman 1993, s. 409-411.

İKİ MUHAMMED ARUÇİ

HASAN b. KASIM ed-DÂÎ

Ebû Muhammed ed-Dâî-İlelhak

el-Hasen b. Kasım

b. el-Hasen el-Alevî

(ö. 316/928)

Taberistan ve Deylcm'de hüküm süren

Zeyrîîler'in ünlü kumandanlanndan

(bk. ZEYDÎLER).

J

HASAN KENZÎ HASAN KENZÎ "*



(ö. 1126/1714)

Halveti-Sünbülî şeyhî, şair ve bestekâr.

Kaynakların çoğu Ayaş'ta doğduğunda birleşir. Ancak Safâî onun Alâiye'de (Alan­ya) dünyaya geldiğini söyler. Uzun yıllar Manisa'da yaşadığı için Manisalı Hasan Kenzî Efendi diye tanınmıştır; ayrıca Ken-zî-i Rûmî diye de bilinir.

Hasan Kenzî, ilk tahsilinden sonra İs­tanbul'a giderek Koca Mustafa Paşa Sün­bülî Âsitânesi şeyhi Mehmed Alâeddin Efendi'ye intisap etti. Sülûkünü tamam­layınca şeyhi tarafından irşadda bulun­mak üzere Manisa'ya gönderildi. Uluca-mi, Hafsa Sultan ve Ali Bey camilerinde yaptığı vaazları ve sohbetleriyle tanındı. Şehrin dışında yaptırdığı tekkesi bir müd­det sonra eşkıya tarafından yıkıldığı için 1110 (1698) yılında Aynî Ali Sultan Tür-besi'nin yakınında tekkesini yeniden inşa ettirdi. Bir süre de Aynî Ali Zâviyesi'nde zâviyedâr olarak hizmet gören Hasan Kenzî vefatında kendi tekkesinin nazi­resine defnedildi. Yerine oğlu Alâeddin Efendi geçti.

Hasan Efendi"nin yaptırdığı cami ve tekkenin XIX. yüzyıl sonlarına kadar var­lığını sürdürdüğü Manisa şer'iyye sicille­rinden anlaşılmaktaysa da türbesinin de dahil olduğu bu külliyeden günümüzde hiçbir iz kalmamıştır. Sadece o civardaki bir caddeye Kenzî adı verilmiştir.

Şair ve bestekâr olarak da ün yapan Ha­san Efendi'nin Kenzî mahlasıyla ve he­ce vezninde yazdığı şiirlerine yazma şiir mecmualarında rastlanmaktadır (mese­lâ bk. Mecmua, Millet Ktp., Ali Emîrî Efen­di, Şer'iyye, nr. 637, vr. 48J; Müstakimzâ-de, Mecmua, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3397, vr. lb). Kendi ilâhilerinin birçoğunu, ayrıca Yûnus Emre'nin ve di­ğer bazı mutasavvıf şairlerin şiirlerini bestelemiş, bunlardan, "Aldın mı safa ile musaffa haberin sen" mısraı ile başlayan bir ilâhisi notasıyla birlikte yayımlanmış­tır (Şengel, III, 127). Güftesi Hasan Ken-zî'ye ait olan ilâhiler uzun yıllar Halvetî dergâhlarında okunmuştur. Kaynaklar­da bir divanının bulunduğu kaydediliyor-sa da eser bugüne kadar ele geçmemiş­tir. Sadettin Nüzhet Ergun çeşitli mec­mualardan topladığı bestelenmiş yedi şi­irini yayımlamıştır {Antoloji, I, 291-293). Aynı müellif, İstanbul Üniversitesi Türki-

329

HASAN KENZÎ



yat Araştırmaları Enstitüsü Kütüphane­si Hüseyin Sadettin Arel yazmaları ara­sında Kenzfnin mûsiki nazariyatıyla ilgili küçük bir risalesinin bulunduğunu kay-detmişse de adı geçen kütüphane koleksi­yonunda böyle bir esere rastlanmamıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Mecdî, Şekâik Tercümesi, IV, 428; Safâî, Tez­kire, İÜ Ktp., TY, nr. 2524, vr. 165; Salim. Tezki­re, İstanbul 1315, s. 589-590; SicitU Osmânî, II, 147; Osmanlı Müellifleri, I, 154; Hediyye-tüV arifin, I, 296; Ergun. Antoloji, I, 143, 291-293; M. Çağatay Uluçay, Manisa. Ünlüleri, Manisa 1946, s. 64; Vasfi Mahir Kocatürk. Tek­ke Şiiri Antolojisi, Ankara 1955, s. 373; Şengel. İlahiler, II], 125, 127; Nuri Özcan, XVIII. Asırda Osnıanlılar'da Dinî Mûsikî (doktora tezi, 1982, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). II, 689-697; "Ha­san Kerizi", TA, XIX, 12; Öztuna. BTMA, 1, 334; "Hasan Kenzî", TDEA, V, 281.

İm Necdet Okumuş P HASAN KUVEYDİR ~"

Hasen b. Alî (b.) Kuveydir el-Halîlî (ö. 1262/1846)

Arap edip ve şairi.

1204 (1789) yılında Kahire'de doğdu. Aslen Mağribli olan ailesi bir süre Filis­tin'in el-Halîl bölgesinde oturmuş, daha sonra babası ticaret yapmak için Mısır'a gidip yerleşmiştir. Hasan Kuveydir, Ezher Üniversitesİ'ne devam ettiği sıralarda Ez­her şeyhi olan şair ve âlim Hasan el-At-târ ile Hasan el-Ebtah, İbrahim es-Sekkâ, İbrahim el-Bâcûrî ve diğer bazı âlimler­den çeşitli ilimlere ait dersler aldı ve ede­biyat okudu. Edebiyat ve lugata karşı özel ilgisi sebebiyle kısa zamanda bu alanlar­da üne kavuştu. Ayrıca manzum ve men­sur birtakım risaleler kaleme aldı. Hasan Kuveydir'in resmî görevde bulunduğuna dair herhangi bir bilgi yoktur. Babasın­dan kalan servetle Mısır-Suriye arasında ticaret yaptığı bilinmektedir (Muham-med Kâmil el-Fıki, XXII 11950], s. 435). Ancak bu ticaret ilimle meşgul olmasını engellememiştir. 1262 Ramazanında (Ey­lül 1846) vefat eden Hasan Kuveydir Hal-vetiyye tarikatına mensup cömert bir zattı. Bazı şairler onun arkasından mer­siyeler yazdılar. Talebelerinden şair Mah-mûd Saffet es-SââtTnin hocasının vefa­tından önce söylediği rivayet edilen "Rah-metullâhi alâ Hasan Kuveydir" ifadesinin ebced hesabıyla karşılığı onun vefat tari­hi olan 1262'ye tekabül etmektedir.

Sanatkârane fakat suniliğe kaçan bir üslûpla kaleme aldığı nesirlerinde Hasan Kuveydir'in cinas sanatına fazlaca yer

330

verdiği görülür. Nitekim onun zamanın­da bu tür edebiyat revaçtaydı. İnşâ'ü'l-ıAttâi adlı eserinde de görüldüğü gibi hocası Hasan el-Attâr da yazılarında süs­lü nesre ve özellikle seciye çok önem ver­miştir (a.g.e., s. 436). Nesirdeki tekellü-füne rağmen eserlerinde mâna bütünlü­ğünü gözeten açık ve yalın ifadelere de rastlanır. Şiirleri de nesirleri gibi sanat­kârane olup didaktik manzumeleri sa-natkarâne söylenmiş şiirlerinden ayırt edilemez. Hasan Kuveydir'in şiirleri he­nüz divan halinde toplanmamıştır.



Eserleri. 1. Neylü'1-ereb fî (nazmf) müşelleşâti'l-'Amb (Bulak 1298, 1302; Kahire 1319). 1260'ta (1844) kaleme alı­nan recez bahrinde ve mesnevi (müzde-vic) tarzındaki eser 221 beyittir. Eserin başında müellifin Muhammed Fennî ta­rafından yazılmış hal tercümesi yer al­maktadır. Hasan Kuveydir, Kutrub'la (ö. 206/821) başlamış bir sözlük türüne ör­nek teşkil eden bu eserinde, sadece bir harfinin harekesinin değişmesi dışında lafızları ayni, mânaları farklı kelimeleri (müsellesât) toplamıştır. Alfabetik bir ter­tiple nazmedilmiş olan Neylü'l-ereb'in hamişinde, metinde geçen ve açıklanma­sı lüzumlu görülen kelimeler ele alınıp kökleri ve hangi mânaya geldikleri izah edilmektedir. Eser Enrico Vitto tarafın­dan İtalyanca'ya çevrilerek metniyle bir­likte neşredilmiştir (Beyrut 1898). 2. Müzdevicât. Şairin kendi hayatından

söz ettiği mesnevi tarzındaki şiirleri olup Mahmûd el-Cezâiri tarafından çeşitli şa­irlere ait mesnevilerle birlikte Mecmûhı Müzdevicât adıyla yayımlanmış (Kahire 1274) ve eser daha sonra birçok defa basılmıştır (Kahire 1279, 1283. 1287, 1299, 1300). 3. Şerhu Manzûmeti'l-cAt-târ (Nûzhetü'l-ebşâr £a/â Manzûmeti'l-(At-târ). Hocası Hasan el-Attâr'ın nahve dair manzum eserinin şerhidir (Kahire, ts.). 4. eî-Ağlâl {Risâletü'l-Ağlâl) ve's-selâ-sil fî Mecnûn ismuhû 'Âkil. Çağdaşı olan şairlerden Ali Efendi'nin yaptığı inti­hallerin gösterildiği bir eserdir (Brockel-

mann, GAL, II, 629; SuppL, II, 725).

Bunların dışındaZehrü'n-nebât fi'l-inşâ* ve'1-müröselâtile Dürerü'l-bihâr ve künûzü'l-ahbâr da Kuveydir'in eser­leri arasında kaydedilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA :

Sendûbî, A'yânü'l-beyân, Kahire 1914, s. 17, 26; Serkîs, Mu'cem, II, 1534-1535; Brockel-mann. GAL, II, 629; Suppi, II, 725; fcât\u'l-meknûn, 1,464, 559, 619; II, 697; Necîb el-Aki-ki, el-Müsteşrikün, Kahire 1964,1, 366;Kehhâ-le, Mu'cemü't-mü'ellirın, III, 258-259; Halil Mer-dem Bek, A'yânü'l-karni'ş-şâlise%şer (nşr Ad­nan Merdem). Beyrut 1977, s. 157-158; C. Zey-dân, Âdâb, II, 596-597; L Şeyho, Târîhu'l-âdâ-bi'l-'Arabiyye, Beyrut 1991, s. 53-54; Abdür-rezzâk el-Baytâr. Hilyetü'l-beşer (nşr. M. Behçet el-Baytâr), Beyrut 1413/1993, i, 504-511; E. Fendik,/fctı/â'ü'f-fcanû'. Kum 1409, s. 397,471; Muhammed Kâmil el-Fıki, "Alâmü'l-Ezher: eş-Şeytj Hasan Kuveydir el-tfalîlî", ME, XXII (1950), s. 434-439. |T|

ffil Recep Dikici

HASAN b. MUHAMMED b. ABDURRAHMAN

(bk. MEVLAY HASAN).

L J


r HASAN b. MUHAMMED "" b. HANEFİYYE

Ebû Muhammed el-Hasen

b. Muhammed b. Alî

(ö. 100/718 [?})

Hz. Ali'nin oğullarından Muhammed b. Hanefiyye'nin

küçük oğlu

ve devrinde Ehl-i beyt'in

önde oelen âlimlerinden biri.

L J

Medine'de doğdu. Kaynaklardaki ifa­delerden, Medine'de Hâşimoğulları ara­sında zarif ve akıllı bir insan olarak tanın­dığı, fazilet ve doğruluk itibariyle kardeşi Ebû Hâşim Abdullah b. Muhammed'den daha üstün olduğu anlaşılmaktadır (Bu-hârî, V, 187; Zehebî, Aclâmü'n-nübelâ\ IV, 130).



Muhtar es-SekafTnin 66 {685) yılında Kûfe'de Emevîler'e karşı başlattığı isya­nın son safhasında ona katılmaya karar verdiği, ancak geç kaldığı, bunun üzeri­ne Nusaybin'e gittiği ve orada Haşebî-ler'in başına geçtiği, daha sonra Abdul­lah b. Zübeyr'in adamları tarafından ya­kalanarak hapsedildiği, fakat bir fırsatı­nı bulunca kaçıp Mina'da babasının ya­nına gittiği Avâne b. Hakem'den (ö. 150/ 767) naklen rivayet edilmekteyse de (Ze­hebî. Târthu'l-Islâm, s. 334) bu bilgilerin tarihî açıdan doğrulanması güçtür. Ba­bası Muhammed b. Hanefıyye. Abdullah b. Zübeyr'in öldürülmesinin (73/692) ar­dından Abdülmelik b. Mervân'a biat et­meye karar verince Hasan'ın onun attığı bu adımdan en iyi sonuçlan çıkarabilmek için çaba sarfettiği, bu amaçla yazdığı Kitâbü'1-İrcâ* adıyla tanınan risalesini Mekkeli bir azatlı köle olan Abdülvâhid b. Eymen'e vererek onu insanlara okuyup duyurmakla görevlendirdiği şeklinde yay­gın bir kanaat bulunmaktadır.

Hasan b. Muhammed'in ölüm tarihi ih­tilaflıdır. İbn Sa'd. Halîfe b. Hayyât, İbn Hacer ve Zübeyri onun Ömer b. Abdüla-zîz devrinde (717-720). Buhârî Abdülme­lik b. Mervân zamanında (685-705), İbn Asâkir ise 95 (713-14) yılında vefat etti­ğini söyler; çocuğu olmadığı için nesli de­vam etmemiştir.

Hasan babası Muhammed b. Hanefıy­ye, Abdullah b. Abbas, Seleme b. Ekva', Ebû Saîd el-Hudrî ve diğer bazı sahâbîler-den rivayette bulundu. Kendisinden riva­yet edenler arasında en önemlileri Zührî, Amr b. Dînâr, Mûsâ b. Ubeyde ve İbn İs-hak'tır. Amr b. Dînâr, insanların ihtilâf et­tikleri konularda Hasan'dan daha bilgili­sini görmediğini, Zührî'nin ancak onun öğrencisi olabileceğini söyler (Zehebî, AHâmü'n-nübelâ\ IV, 130). Bu ifadeden. Hasan b. Muhammed'in Ehl-i beyt'in ön­de gelen âlimlerinden olduğu anlaşılmak­tadır.

Hasan b. Muhammed'e nisbet edilen Kitâbü'l-İrcâc\n sıhhati konusunda ke­sin hüküm vermek güçtür. Zehebî ve İbn Hacer gibi İslâm tarihçileriyle Madelung ve J. van Ess gibi Batılı araştırmacıların risalenin sahih olduğunu kabul etmele­rine karşılık yine bir Batılı araştırmacı olan Michael Cook, Kitâbü'l-İrcöcm is-nadmdaki râvi zincirine, râvilerdeki zaaf­lara ve Küfe menşeli oluşuna dayanarak Haricîler ve Şiîler'e karşı durumlarını sağ­lamlaştırmak amacıyla Kûfeli Mürciî-ler'in Hasan b. Muhammed'e isnat ettik­leri uydurma bir risale olduğunu ileri sürer {Early Müslim Dogma, s. 68-88 ve tür.yer).

Müellif Kitûbü'l-İrcâ'öa Allah'ın kita­bını indirdiğini, her şeyi orada açıklayıp nimetini tamamladığını. Hz. Muham­med'e nübüvvet ve risâlet görevlerini verdiğini ve onu Câhiliye karanlıklarında bulunan bütün insanlığa rahmet olarak gönderdiğini, emir ve yasaklarını onunla bildirdiğini, onun da kendisini yalanla­yanlarla helâli helâl, haramı haram ola­rak benimseyip itaat edinceye kadar sa­vaştığını. Hz. Peygamber'den kısa bir sü­re sonra ümmetin fitneye düştüğünü be­lirtir ve kendi durumunun izahına geçe­rek şöyle der: "Allah rabbimiz, İslâm di­nimiz. Kur'an İmamımız, Muhammed ne-bîmizdir; ona güvenir ve durumumuzu Allah'a ve Resulü'ne bırakırız. İmamları­mız Ebû Bekir ve Ömer'den razıyız. Onla­ra itaat etmekten memnun olur. karşı çıkmaktan nefret ederiz. Bundan dolayı bize düşman olana biz de onlar adına düş­man oluruz. İlk fırka mensupları hakkın­daki hükmü irca {tehir} ederiz. Ebû Bekir ve Ömer yönetiminin meşru sayılması için çalışırız, çünkü ümmet onlar için ne Çarpışmış, ne ihtilâf etmiş ve ne de du­rumları hakkında şüpheye düşmüştür. İrca, bizzat şahit olmadığımız halde suç­lanan kimse hakkındadır". Risalede dik-


Yüklə 1,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin