Sonuç
İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Şubat 2009 – Mart 2011 arasında yürütülen Belgeleme ve Raporlama Yoluyla Türkiye’de Ayrımcılıkla Mücadele Projesi çerçevesinde gerçekleştirilen bu çalışmada ırk veya etnik köken, din veya inanç, engellilik ve cinsel yönelim temelinde ayrımcılık yasağı alanında çalışan STK’ların, sendikaların ve sivil girişimlerin haritalanması amaçlanmıştır. Bu çalışma ile bu alanda çalışan kurumların ayrımcılık vakalarının izlenmesi, belgelenmesi ve raporlanmasına yönelik eğitim ihtiyaçlarının ortaya çıkarılması hedeflenmiştir.
STK’lar ve sendikalar benzer alanlarda çalışan kuruluşlarla ortaklaşa çalışmalar yürütmektedir ve çeşitli nedenlerle diğer kurumlarla işbirliğine önem atfetmektedir. Ancak ortak faaliyetler genellikle geçici nitelikte olmakta ve belirli konularla kısıtlı kalmaktadır. İşbirliği eksikliği, benzer alanlarda çalışan kurumların faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkan etkinin oldukça sınırlı olmasına yol açmaktadır. Bu çalışma, Türkiye’de ulusal nitelikli işbirliği ağlarının oldukça az sayıda olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrımcılık yasağı da dâhil olmak üzere Türkiye’de birçok alanda kurumsallaşmış sivil toplum ağları bulunmamaktadır. Oluşturulacak ağlarla kurumların tek başlarına yaptıkları çalışmaların koordine edilerek ülke çapına yayılması sağlanabilecek ve bu şekilde sonuç odaklı ve kalıcı etkileri olan faaliyetler hayata geçirilebilecektir.
Türkiye’de ayrımcılık yasağı üzerine çalışan kurumlarla ağ oluşturulması ve ayrımcılıkla mücadele ederken gerçekleştirilen savunuculuk çalışmalarında ağ oluşturmanın önemi ve işlevi üzerine farkındalığın artırılmasına yönelik çalışmalar yürütülmesi gerekmektedir. Bu şekilde, bu raporda da değinilmiş olan, işbirliği içinde faaliyet yürütmenin önündeki engellerin ortadan kaldırılmasına yönelik adımlar atılabilecektir.
Ayrımcılık yasağı alanında çalışan STK’ların karşılaştığı en önemli sorunlardan bazıları; maddi kaynakların ve fonların yetersizliği, yetersiz idari kapasite, proje/etkinlik/kampanya yönetimi kapasitesinin yetersiz olması, deneyimli ve yetkin insan kaynağının eksikliği, uzmanlık düzeyinin yetersiz oluşu, kamu kurumlarının STK’lara karşı çeşitli kalıpyargılara sahip olması, sürdürülebilirlik sorunu, gönüllülerle çalışma ve onları yönlendirme konusunda kapasite yetersizliği ve bu alanda çalışan STK’lara karşı toplumun şüpheci yaklaşımıdır. Bazı STK’lar ise bunlara ek olarak medya ile özel sorunlar yaşamaktadır. Örneğin, LGBTT örgütleri medyanın kullanmakta olduğu homofobik dil sebebiyle çeşitli sorunlar yaşamaktadır.
Çalışmaya katılan kurumların ihtiyaçları konusunda ön plana çıkan en önemli nokta ise kaynak yetersizliğidir. Bu sorun genel olarak tüm sivil toplum yapılanmaları özel olarak da ayrımcılık yasağı alanında çalışan sivil toplum için büyük bir kaygı konusudur. Zaman ve çaba çoğunlukla kaynakla ilgili meseleler için harcanmakta, bu durum da STK’ların temel ve zorunlu etkinliklerinin yanında farklı konular üzerine vakit harcanmalarına sebep olmaktadır. Ayrıca, fon kaynaklarının çoğu yürütülen proje esnasında ve sadece o proje için kullanılabilmekte, bunun sonucu olarak kurumların çalışmalarının sürekliliğine dair sorunlar yaşanabilmektedir. Türkiye’de STK’lar genellikle üye aidatlarıyla finansmanlarını sağlamaktadır. Ayrıca, STK’lar AB’nin ve diğer kuruluşların sunduğu fon kaynaklarına başvurabilmekte ve bu fon kaynaklarından faydalanabilmektedir. Diğer yandan, Türkiye’deki özel sektör kuruluşları çoğunlukla sosyal yardım projelerine veya eğitim alanına yönelik fonlar sağlamaktadır. Bu kuruluşların insan hakları projeleri ve özel olarak ayrımcılık yasağı ile ilgili yürüyen çalışmaları destekleme konusunda isteksiz oldukları göze çarpmaktadır. Sendikalar yasal düzenlemeler gereği ne merkezi ne de yerel düzeyde devletten kaynak alabilmektedir. Sendikalar Türkiye’de sıkı kurallara bağlı olarak çalışan gönüllü kuruluşlardır ve tamamen üye aidatlarıyla finanse edilmektedirler. Ancak STK’lardan farklı olarak, sendikalar toplanan üye aidatları sayesinde maddi sıkıntı veya kurumsal devamlılık gibi sıkıntılar yaşamamakta, kaynak geliştirme faaliyetleri çalışmalarda önemli bir yer teşkil etmemektedir. Buna rağmen sendikalarda ayrımcılık konusunda anlayış, bilinç ve bilgi eksikliği ve ayrımcılıkla mücadeleye dair bir ilgi yetersizliği gözlenmektedir.
Türkiye’de engelliler için çalışan STK’lar dışındaki STK’ların büyük bir bölümü devletten doğrudan destek almamaktadır. Ayrımcılık yasağı ile ilgilenen STK’lar genellikle devlet finansmanını bağımsızlıklarını ve etkinliklerinde devlete karşı sergiledikleri eleştirel dili tehlikeye atacak bir unsur olarak algılamaktadırlar. STK’lar çeşitli AB hibe programlarının, Birleşmiş Milletler’in, hükümetlerarası örgütlerin, uluslararası yardım kuruluşlarının ve yabancı ülke elçiliklerinin sunduğu fonlar aracılığıyla kaynak sağlayabilmektedir. Bazı siyasi partiler ve milliyetçi STK’lar böylesi bir fon kaynağı geliştirme yöntemini devletin bütünlüğüne saldırı girişimi şeklinde algılayarak eleştirmektedir.
Türkiye’de ayrımcılık yasağı konusunda düzenlenen çok az sayıda eğitim programı söz konusudur. Bu alanda çalışan STK’lar kimi zaman akademik kuruluşlar ve/veya akademisyenlerle iletişime geçerek bu konudaki açıklarını kapatmaya çalışmaktadır. 2005 yılında AB tarafından mali olarak desteklenen Ayrımcılık Yasağı Üzerine Çalışan STK’ların Kapasite Gelişimi Projesi kapsamında bir eğitici eğitimi düzenlenmiş ve bir eğitim rehberi hazırlanmış ancak çalışmanın devamı gelmemiştir. Sendikalar ise ayrımcılık yasağı konusunda herhangi bir eğitim programına dâhil olmamıştır.
Ayrımcılık yasağı alanında daha önce faaliyet yürüttüğünü belirten kurumların faaliyetleri ağırlıklı olarak farkındalık yaratma konusuna yoğunlaşmaktadır. Yasal düzenlemelerin oluşturulmasına yönelik çabalar, hak arama mücadeleleri, kamuoyu oluşturma, lobicilik, savunuculuk, araştırma yürütme, imza kampanyaları düzenleme, izleme, veri toplama, dokümantasyon, rapor hazırlama ve kültür-sanat alanında çalışmalar gerçekleştirme bu alanda yürütüldüğü belirtilen diğer faaliyetler arasındadır.
Ayrımcılık yasağı alanında faaliyet yürüten kurumlar en çok toplumun farkındalık düzeyinin yetersizliğinden yakınmışlardır. Bu konuya ilişkin teorik bilgi birikiminin yetersizliği de kurumlar tarafından vurgulanmıştır. Toplumun değer yargıları ve muhafazakar yaklaşımlar, var olan önyargıların kırılması bakımından güçlük yaratmaktadır. Veri toplamada yaşanan güçlükler, güvenlik kaygısı nedeniyle ayrımcılığa maruz kalanların bunu paylaşmaktaki isteksizlikleri, bu alanda faaliyet yürütenlerin ceza davalarıyla karşılaşma riski faaliyetler sırasında karşılaşılan güçlükler arasında belirtilmiştir. Ayrımcılık yasağı alanında faaliyet gösteren kurumlar açısından kamu kesimiyle işbirliğinin geliştirilmesi ve konuyla ilgili yasal düzenlemelerin iyileştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Mevcut yasaların uygulanmasının sağlanması da ayrı bir mücadele konusudur. Bunun için bu alanda çalışan kurumların işbirliğini geliştirmeleri bir zorunluluk olarak gözükmektedir.
Araştırmada ortaya çıkan bir diğer bulgu ise, ayrımcılık mağdurlarının kurumlardan, yaşadıkları hak ihlaline ilişkin destek almaları mümkün olmakla birlikte bu desteğin kurumsal bir işleyiş kazanması gerektiğidir. STK’lar bünyesinde bu tür hak ihlallerinde mağdurların başvuruda bulunabilecekleri, bu konuda uzmanlaşmış birimlerin geliştirilmesi benzer vakalara hızlı ve etkili müdahale edilebilmesini sağlayacaktır.
Ayrımcılık yasağıyla ilgilenen STK’lar genel olarak stratejik planlama, STK yönetimi, proje döngüsü yönetimi, yerel ve bölgesel ağların kurulması, kampanya yönetimi, kaynak geliştirme, lobi çalışmaları yürütme, çatışma çözme, müzakere teknikleri, gönüllülerle çalışma, iletişim ve halkla/medyayla ilişkiler, aktivizm, iletişim teknolojileri, sorun ve ihtiyaç değerlendirmesi, ortaklık geliştirme, ayrımcılık yasağı düzenlemeleri ve bu alandaki çağdaş yaklaşımlarla ilgili eğitim programlarına ihtiyaç duymaktadır. Bu çalışma, özellikle ayrımcılık konusunda ülkede mevcut olan hukuk mevzuatının büyük ölçüde bilinmediğini ve ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına dair zaten sınırlı olan düzenlemelerin bu sebeple neredeyse hiç kullanılmadığını ortaya koymaktadır.
Bu alanda çalışan STK’ların ve sendikaların toplumla bağlarını kuvvetlendirmeye ve daha olumlu sonuçlar elde etmek için lobi çalışmaları yürütme, bilinç düzeyini artırma, insan hakları aktivizmi, kampanya yönetimi, proje yönetimi gibi konularda kapasitelerini geliştirmeye ihtiyaçları vardır. Ayrıca, ağların ve işbirliğinin geliştirilmesi ve bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde aynı alanda çalışan STK’lar ve sendikalar arasında koalisyonların oluşturulması gerekliliği söz konusudur. Son olarak ise, kamu kurumlarıyla iletişimin ve işbirliğinin geliştirilmesi, diğer yandan ortak çıkarlara sahip olunduğuna dair anlayışa yönelik bilincin artırılması gereklidir.
Ekler
Dostları ilə paylaş: |