Emevi Ailesinde Çatlama
Yezid, Hicri 64 tarihinde 38 yaşında Huvvarin'de öldü. Üç sene birkaç ay süren yönetimi boyunca amel defteri, Peygamberin (s.a.a) kızının oğlunu öldürmek, vahiy ailesini, risalet hanesinin özgür kadınlarını esir almak, Medine şehrinde katliam gerçekleştirmek ve Kâbe-i Şerifi yıkmak gibi kara sayfalarla doluydu.
Yezid'in ölümünden sonra Şamlılar, onun oğlu Muaviye'ye biat ettiler. Fakat Muaviye'nin yönetimi kırk günden fazla sürmedi. Kırkıncı günün sonunda tahttan indiğini ilan etti ve ondan sonra da karanlık bir şekilde öldü. Emevî hanedanını destekleyen güç odakları kendi içinde iki gruba bölündü. Bir grup Mervan b. Hakem'in önderliğini destekliyordu. Bu grubu, Hassan el-Kelbi önderliğindeki Yemen kabileleri destekliyordu. Dahhak b. Kays el- Fehri önderliğindeki Kaysiyyin güçleri de Abdullah b. Zübeyr'e arka çıkıyordu.
Yezid'in kısa süren egemenliği müddetince, Kelbiler yavaş yavaş iktidarın merkezine nüfuz ettiler. Bu yakınlığı kullanarak Kaysilere ağır baskılar uyguladılar. Bu durum Dahhak'ı rahatsız ediyordu. Nitekim fırsat doğar doğmaz da Adnani Araplardan İbn Zübeyr'e biat etti. Kelbilerle Kaysiler Mercu Rahit2 denilen yerde birbirine girdi. Savaş Kelbilerin zaferiyle sonuçlandı. Mervan b. Hakem halife oldu. Böylece Şam'daki durum nispeten durulur gibi oldu.
Emevi Yönetimine Karşı Muhafeletin Artması
Abdullah b. Zübeyr, Muaviye'nin ölümünden itibaren başlattığı Emevî yönetimine karşı muhafet hareketinin dozunu gün be gün artırıyordu. Hicazlıları Müslümanların halifesi olarak kendisine biat etmeye davet etmişti. Hicaz bölgesinin büyük çoğunluğu da ona biat etmişti. Irak da Emevî yönetimine karşı hareketlenmelerin yeniden başladığına tanık oluyordu.
Öyle anlaşılıyor ki, ardı arkası kesilmeyen mektuplarla Hüseyin'i (a.s) çağıran, onun temsilcisini coşkuyla karşılayan, sonra onu (a.s) o utanç verici tarzda yalnız bırakan Iraklılar, bu aşağılayıcı tavırlarından dolayı pişman olmuşlardı. Acaba Şam'a karşı harekete geçenlerin tamamı, daha önce bu yönetimi destekledikleri için pişmanlık duyan kimseler miydiler?
Cevap: Hayır, Yezid'in ölümünden sonra harekete geçenlerin tümü İslâmî endişelerle harekete geçenler değildi. Örneğin Şam'ın Irak'a tabi olmasını hilafetin başkentinin yeniden Irak'a taşınmasını isteyen kimseler de vardı.
Her neyse, gerek dini endişelerle harekete geçenler, gerekse politik emeller peşinde koşanlar, Şam yönetimine karşı muhalefetlerini ilan etmişlerdi. Ancak bunlar, kısa vadede Emevî yönetiminin yıkılması hususunda kayda değer bir iş başaramadılar.1 Tevvabinler grubunun komutanı Süleyman b. Sured öldürüldü. Ordusundan geri kalanlar da Kûfe'ye döndü. Bu esnada Muhtar b. Ebu Ubeyde es-Sakafi "Ya Lesaratu'l-Hüseyn" (Hüseyin İntikamı Uğruna) sloganıyla etrafına insan toplamaya başladı.
Muhtar, Tevvabin grubunun başarısızlığından sonra Şiileri ayaklanmaya hazırladı. Herhangi bir Şiî hareketin başlaması için Resulullah'ın (s.a.a) Ehl-i Beyt'inden birinin önderliğinin gerekliliğini çok iyi biliyordu. İsyanı başlatmanın, Ehl-i Beyt adına olmasının şart olduğunu anlıyordu. Ali b. Hüseyin'den (a.s) daha iyisi var mıydı? Şayet İmam (a.s) bu öneriyi reddetseydi, bu takdirde önündeki tek seçenek İmam Seccad'ın (a.s) amcası Muhammed b. Ali b. Ebutalib'ti.
Bundan dolayı Muhtar, İmam'a (a.s) ve amcasına aynı anda mektup gönderdi. İmam (a.s), açıkça kendisini desteklediğini belirtmedi. Ancak babasının intikamını aldığında bu hareketini onayladığını belirtti. Amcası Muhammed b. Hanefiye ise, Kûfe'den gelen heyetin, Muhtar'ın sancağı altında harekete geçmenin meşruiyeti ile ilgili olarak kendisine yönelttiği soruya şöyle cevap verdi: Bizim kanımızın intikamını alma isteği ile sizi davet eden kişi ile ilgili olarak zikrettiklerinize gelince, Allah'a yemin ederim ki, yüce Allah'ın, kullarından dilediği kimselerin eliyle bizi muzaffer kılmasını isterim.1
Heyettekiler, İbn Hanefiye'nin, Muhtar'ın hareketini desteklediği sonucunu çıkardı. Böylece Muhtar, İbrahim b. Malik el-Eşter gibi şianın ileri gelenlerini yanına çekebildi.
Muhtar, Ubeydullah b. Ziyad ve Ömer b. Sa'd'ın kesik başlarını İmam'a (a.s) gönderdi. İmam (a.s) düşmanlarının kesik başlarını görünce Allah için şükür secdesine kapandı ve şöyle dedi:
"Düşmanlarımdan intikamımın alındığını bana gösteren Allah'a hamd olsun. Allah, Muhtar'ı hayırla mükafatlandırsın."2
Yakubi şöyle der: Muhtar, İbn Ziyad'ın pis kafasını İmam Ali b. Hüseyin'e gönderirken elçiye, kesik başı, İmam (a.s) öğlen namazını bitirip yemek sofraya konulduğu zaman onun önüne koymasını emretti. Elçi İmam'ın (a.s) kapısına geldi. İnsanlar yemek için eve dolmuşlardı. Adam var gücüyle şöyle bağırdı: "Ey Peygamberin (s.a.a) Ehl-i Beyt'i! Risalet madeni! Meleklerin inip çıktığı mübarek hane! Vahyin iniş mekanı! Ben, Muhtar b. Ebu Ubeyde es-Sekafi'nin elçisiyim. Yanımda Ubeydullah b. Ziyad'ın kesik başı var. Haşim oğullarının evlerinde tek bir alevi kalmayacak şekilde hepsi hüngür hüngür ağlamaya başladı.3 Tarihçiler şöyle diyorlar: İmam Zeynülabidin'ın (a.s), babasının şehit edilmesinden sonra güldüğü görülmemişti. O günden sonra sadece İbn Mercane'nin kesik başını gördüğünde güldüğü görülmüştü.4
Bazı tarihçiler şöyle diyorlar: İmam (a.s), tağutun kesik başını gördüğü zaman şöyle dedi:
"Subhanallah! Allah'ın kendisine hiçbir nimet vermediği kimseden başkası dünyaya aldanmaz. Ebu Abdullah'ın kesik başı İbn Ziyad'ın yanına götürüldüğü zaman, yemek yiyordu."1
MİHNET VE KARIŞIKLIKLARLA GEÇEN YILLAR
Hicri 66 – 75 tarihleri arasındaki yıllar, Şam, Hicaz ve Irak açısından sıkıntıların ve çalkantıların had safhada olduğu yıllardı. Bu süre zarfında adı geçen bölgeler huzur ve güven yüzü görmedi.
Hicaz, Halife Abdulmelik'in kuvvetlerinin Mekke'ye saldırmasına ve Abdullah b. Zübeyr'in öldürülmesine tanık oldu. Ancak çalkantılar bakımından Irak'ın payına düşen, diğer iki bölgeden de fazlaydı. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, Iraklıların başına gelenler, Resul-i Erkemin (s.a.a) torununun onlara yaptığı bedduanın bir sonucuydu. İmam Hüseyin (a.s) Kerbela'da elini göğe açmış ve şöyle beddua etmişti:
"Allah'ım! Onların üzerine gökten bir damla yağmur yağdırma. Yusuf zamanındaki kıtlık yılları gibi yılları üzerlerine gönder. Sakifli delikanlıyı başlarına musallat et. Ağzına kadar zehir dolu kaseyi onlara içirsin. Çünkü onlar bizi yalanladılar ve bizi yalnız bıraktılar…"2
Yüce Allah, Hüseyin b. Ali'yi (a.s) yalanlayan ve onu yalnız bırakan Iraklılardan, Haccac b. Yusuf es-Sakafi gibi zalim ve cani bir adam aracılığıyla intikam aldı. Bu adam, "kan dökmeden duramayan, kendisinden başka hiç kimsenin yapamayacağı cinayetleri işleyen" bir kimseydi.3
Haccac, ne sıcağa ne de soğuğa karşı koruyan zindanlar yapmıştı. Tutuklulara işkencelerin her türlüsünü, en şiddetlilerini uyguluyordu. Tutukluların ellerini ucu çatallaştırılmış fars kamışı ile kan akıtıncaya kadar kesiyordu.
Tarihçiler anlatıyor: Onun yaptırdığı zindanlarda elli bin erkek ve otuz bin kadın can verdi. Bu kadınların on altı bin tanesi çıplaktı. Erkekleri ve kadınları aynı yerde tutuyordu.4 Zindanında otuz üç bin kişi sayılmıştı ki, bunların borç muamelesi veya başka bir sorumluluk gibi herhangi bir suçu yoktu.1 Zindana gider ve tutuklulara: "Sinin, alçalın orada, bana karşı konuşmayın." derdi.2
Hz. Peygamberin (s.a.a) kabrini ziyaret eden Müslümanlarla alay eder ve şöyle derdi: "Elleri kuruyasıcalar. Çürümüş odunları ve kemikleri tavaf ediyorlar. Emirü'l-Müminin Abdulmelik'in sarayını tavaf etseler ya! Kişinin halifesinin, Peygamberinden daha üstün olduğunu bilmezler mi?!"3
Abdulmelik b. Mervan, kendisinden sonra tahta geçmek üzere oğlu Velid'i veliaht tayin etti. Büyük cani ve terörist Haccac'a iyi davranmasını tavsiye etti. Ona dedi ki: "Haccac'a dikkat et ve ona ikramda bulun. Çünkü sizin için minberleri elverişli hale getiren odur. O, senin kılıcındır, ey Velid! Ve sana kötülükle yönelenleri engelleyen elindir. Kimsenin onun aleyhine söylediği sözleri dinleme. Onun sana muhtaç olduğundan çok, sen ona muhtaçsın. Ben öldükten sonra insanları biat etmeye çağır. Başı ile hayır diyenin başını kılıcınla kes…"4
Nitekim bu vasiyeti, onu hayatının sonuna kadar kötülüğe sevkedecek şekilde somutlaştı. Çünkü bu vasiyetten kısa bir süre sonra öldü. Ölüm tarihi Hicri 86 senesinin Şevval ayıdır. Hasan el-Basri'ye onu nasıl gördüğü sorulmuş, o da şu cevabı vermişti: "Kötülüklerinden biri Haccac olan bir adam hakkında ne söyleyeyim."5
Dostları ilə paylaş: |