Bu dosya, Ethem Aydın isimli eserin web üzerinden izinli yayınlanan resimsiz hazırlanmış bölümüdür. Değiştirilemez. Serbestçe kopyalanıp dağıtılabilir. Bu dosyanın orjinali



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə55/97
tarix29.10.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#19746
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   97

SEVGİLİ BÜYÜKKAYA


Patlıcan patlıcanlığını, bamya bamyalığını bilmeli, siz Altınkoza eleştirinizde küçücük çakıl taşlarıyla yetinmişsiniz, Büyükkaya da büyük kayalığını kanıtlamalı.

Hürriyet gibi popüler, halka yakın bir gazetede çalışıyorsanız, orada yazıyorsanız, büyük kaya olmalısınız, yuvarlandığınızda ses getirmelisiniz. Nalına mıhına bir sütun doldurmuşsunuz,ihtiyarlar gibi

Bu yazınızı yasak savmak diye niteliyorum. Lütfen tekrar ele alınız, en az benim kadar irdeleyiniz. Yapılan Altın Koza’ya karşı duran kişi olarak ünleniniz. Size Expreste çıkan, ilgililerce çöp sepetini boylayacağına inandığım yazımı yolluyorum. İkinciside aynı gazetede çıkacak. Lütfen kamuoyu oluşturalım, lütfen beraber manyoto yapalım, belki okuyan dinleyen olur. Öperim.

Not: Mersindeki düzene bakınız, bir de bizdeki derbederliğe.

E. Aydın, 29Eylül1992




DOST MEKTUPLARI

SEVGİLİ İSMAİL


Eylül'ün bilmem kaçı1993

Ey yaşam, hoşgeldin! Milyonlarca kez gidiyorum karşılamaya deneyimin gerçekliğini ve dövmeye ruhumun örsünde soyumun yaratılmamış vicdanını

Bugünkü, senin karşı çıktığın, yargıladığın olaylar milyonlarca yıldır gelip gidenlerin bulgularıdır. Doğrusuyla, eğrisiyle! Uzağa gitmeye gerek yok, resmin oluşuna bak, profilden frontala geçiş için bile binlerce yılın deneyimi oldu.... Sen kendini ne sanyorsun acaba? Tanrı bile bugünkü yerine gelinceye kadar ne çok evrelerden geçti. Ölümsüz olduğuna karşın... Biz ölümlüler, sen, ben, baban, şu, bu dünü sorgulayarak, yargılayarak ama ondan büsbütün vazgeçmeyerek, yarının ışığında, onu yargılayarak yaşıyoruz. Dünün deneyimleri yegane hazinelerimizdir. Ondan vazgeçmek ölmek demektir. O senin isimlerini saydığın insanlar, vesika edilmiş edilmemiş bir birikimden hareket etmişler, devingen insan topluluklarından kopmamışlar. O pınarlardan, memelerden emdiklerini, din ve tabuların yardımıyla değerlendirerek, yorumlayarak tekrar kaynağa sunmuşlar.

Evet şu gerçek, sen kendini boşlukta hissediyorsun, bir yerlere vardığını sanıyorsun, diplomaya yaklaştığını, orada özgür bir birey olmana ramak kaldığını sanıyorsun. O bir formalitedir, başlangıçtır

En iyisi sen şu adını vereceğim kitabı hemen al, oku, bir daha oku, özümledikten sonra tekrar konuşalım. Richard Bach’ın yazdığı Martı.

Annene, babana selamlar eder, seni öperim benim çocuk martım.

E. Aydın, 1993

Sevgili İsmail


Bugün Mersin’e gitmiştim. Eş dostla buluşmağa. Döndüm, kapı altında senin mektubunu buldum. Aslında mektubunuzu bekliyordum. Adresin olmadığı için de yazamazdım.

Seni betide duyumsattığın olaylar bende de aynı çizgide oldu. Bir de şiir yazmıştım.

Gönül bir kuş

Konar sevgi dalına

Dalda gül, al al

Kovanda bal

Kırşehir Adana

Yol var yolak var

Kırşehir Aksaray Adana

Gönül üzere yaşam güzel

Gönül üzere gönül gezer.

Ayrıca ortaoklu ve Kırşehir için yazdığım güncede yine senin anlattıkların mota mot var. İstersen gel buna suçlu aramayalım. Zira yaşam devam ediyor. Gelecek nesil, yani yetke sahipleri bunu şimdi görüyorlarsa, ki görüyorlar, bir gün düzeleceğine inanalım.

Türkiye Cumhuriyeti henüz daha çocuk. Yetmiş yaşında. Olanlar da az değil. Ben istiyorumki biraz daha büyü. Büyük düşün, dünya vatandaşlığına soyun. Avustralya’ya gitmeği düşle. Böyle de yaşanabileceğini düşün. O zaman Türkiye’nin her yanı size güzel gelecek. Tarih, heryerde tarihtir. Hele Antalya bir başka hazine. Biz bu kadar hazineyi korumağı düşünsek Türkiye’yi müze yapıp kendimize yeni bir vatan bulmamız gerekecek . İstanbul’a bak. Ölüler dirilerden daha saltanatlı. Sanki biz insanlar onlara sığınmış gibi yaşıyoruz. Biraz bencil olmamız gerekmez mi? Mecburen yaşanacağına göre zaman zaman yıkıp yapacağız. Koyunu, tavuğu yemek için kestiğimiz mantıkla

Sanatı, oluşumda birincil alıyorsunuz. O bunu hiç sevmez. Zira sanat özgürdür, faydacı değildir. Bugün altın ararken kömür bulursun, yarın kömür ararken altına rastlarsın. Asıl olan aramaktır. Kimin ne zaman ne kadar sanatçı olacağını kimse bilemez. Karacaoğlan olacağım diye Karacaoğlan olunmaz. Yaza çize, söyleye çala, belkide yolumuz O’na, Veysel’e, Yunus’a, Mikelanj’a, Rodin’e, Ranbrant’a çıkıverir, belli olmaz. Onun için yapabildiğin kadar alçaktan uç. Çünki sen bir bireysin, ham cevhersin. Yontulup yontacaksın, hep kalemtıraşın ağzında olacaksın. İşte beni ele al. Hiç beklemediğim aklımın kenarından bile geçmediği bir anda Altın Koza beni yılın sanatçısı seçti. Biraz abartı, biraz gerçek, ama bu hep böyle olur. Nobel ödülleri bile.

Hem sen liselerde resim öğretmeni olarak programlanmışsın. Neye programa uygun olmak için meslek derslerine daha çok yüklenip felsefe, mantık, sosyoloji, psikolojiye ağırlık vermiyorsun? Sen devletin halkla ilk temas kuracak elemanı olacaksın. Çocuğa sanat sevgisini düzeni, düşünmeği, yani sanatsal düşünmeği, iki boyutta üçüncü boyutu anlatmağı öğreteceksin. Ulus senden bunu bekleyecek.

Programlar amaçsız, yetersiz diye boş veremezsin. İşte sen bunun için Ankara’dasın. Sanat olayı çok çok arkada düşünülecek senin kişisel sorunundur. Maaşı öğretimden alacaksın. Onun için dağarcığını doldur. Bir veya iki de lisan yapmağı amaçla. Buda iyi bir vatandaşın asil görevidir. Ülke böyle olursa yücelir.

Hem de artık hiç sıkılmayacaksın, sıkılacak zamanın kalmayacak. Sen ve senin gibi isimsiz kahramanlara gereksinim var. Alçak gönüllü ol, oradan memleketi idare etmeğe kalkma, yola gir.

Güzel ve sanata giden yol, şu sana anlatmağa çalıştığım çizgilerden geçer. Üstüne düşen görevi iyi yap. Yani herkes evinin önünü süpürürse şehir temiz olur. Nuri’ye selam, O’nu merak ediyorum. Bana yazsın yoksa gönül koyacağım.

E. Aydın, 16Ekim1994

İSMAİL DOST


Çoktandır mektuplaşamıyoruz, her halde bundan sonra adresinizin oluştuğuna göre haberleşmemiz kolay olacak.

Hala belli bir çizgiyi zorlayamadın,gerçi merkez bir kaç yerde çember her yerde, bu durumda belli bir çizgi oluşturmak sadece kişinin kendisine kalıyor. Sana daha önce mektuplarda yazmış olacağım, yapacağın birinci işin diploma olmalı, sarflarını sadece bunun içinyap, biliyorsun piyasa alak bullak para iyice değerini yitirdi. Kırşehir’ide pek zorlama derim.

Sanatta bir kişiliğe varmak için, önce kendini biryerlere oturtman gerekir. Dahası ben ben diye konuşabilmen gerekir, bunun içinde ders ödevleri dışında resim yapma. Ancak başta felsefe olmak üzere, müsbet ilimlerin her biriyle yakından ilgilen, sanat tarihini iyi oku, bir takım sana özgü bindirimlere ulaşmak için bu çok gerekli. Espirisi sanat olan roman eleştirmeleri kaçırma, çünki sen yenibir zaman birimi içinde yeni bir isim olacaksın öylede olman gerekli.Turan Erol diyorsun , Orhan Peker diyorsun Bedri Rahmi diyorsun, bunları neden sevdiğini de kendine sorduğun oluyor mu? Bu soruyu sorarken aldığın yanıtların tutarlı olması için çok okuman şart. Bunların hiç birine benzememek için seninde bir felsefen oluşmalı, yoksa at sineği gibi onların kuyruk altında yaşar gidersin. Ben ben diyebilmen gerekir.

Sözüm şu ki, sen henüz çocuksun,kendini öyle görüyorsun o zaman çocuk kalırsın. Çocuklukdan maksadım, onları taklide yeltenirsin, özgürlüğünü bulamazsın.

Kimseyi açıktan meth etme ama yine açıktan tenkit etme, zira her fırça yarının kıymeti olmağa namzettir.

Sergiler iyi bir derstir. Onları kaçırma Ankara ’da bu günlerde Adana’lı bir sanatçının sergisi var (*) sergisini gör ve bana mektubunda izlenimini yaz (*). Dam da olabilir. Jean Ppaul Sartre, Benrar Chauv’un hangi eserini bulursan içtenlikle oku tekrara tekrar oku. Mektuplarınızı da dosyalanabilecek gibi yazmağı unutma. Öperim, yanıt beklerim.

E. Aydın, 15Kasım1995


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   97




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin