göreli özerkligi insa ediyor. Çünkü Türkiye’nin Bati-Dogu arasinda, ilk defa palavra degil, gerçek bir köprü olmasina zemin hazirliyor. “Türk’ün Türk’ten baska dostu yoktur” geri zekâliligindan “Komsularla Sifir Sorun”a geçerek paranoyadan siyrilmak, bu sayede de, kendisini “müseccel problemli” olarak siniflandirmis bir Bati’nin karsisina yepyeni bir kimlikle çikmak nedir, bir düsünün.
2) Iç politikada çogulculuga götürüyor. “Demokrasi” diye bildigimiz alt-kimliklerin taninmasina. Osmanli’daki çogulcu espriyi modernlestirerek geri getiriyor. Mesela, Türkiye’nin Filistinlilere verdigi muazzam destegi “Sehirler çokkültürlü olmali”ya dayandiriyor. Tabii, kendisinin büyük bir avantaji var: TC ve dünya tarihinin bu çok özel noktasinda göreve gelmek. Ama bir düsünün; kendi ayagina kursun sikmanin milli spor oldugu bir memleket burasi.
Davutoglu’nun bir tek zayif noktasini gördüm: Ermenistan’la protokollerin bu hale düsmesi. Bunu pek savunamiyor; savunulacak gibi de degil zaten. Bilmiyorum fazla mi torpil geçiyorum ama, bu onun degil hükümetin politikasi. Bu bakan, küçük boyuyla, Türkiye’ye birkaç boy büyük. Insallah balta saplari baltalamazlar.
Dostları ilə paylaş: |