Dinlerarasi diyalog tuzağI ve Dinde reform


“PARÇA PARÇA OLMAKTAN SAKININ!”



Yüklə 1,16 Mb.
səhifə46/67
tarix21.12.2017
ölçüsü1,16 Mb.
#35568
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   67

“PARÇA PARÇA OLMAKTAN SAKININ!”


Daha önce ayrılıkların, parçalanmaların nelere mâlolduğunu Almanya’dan bir örnekle gözler önüne sermeye çalışmıştım. Bu çok önemli konu üzerinde bugün de durmak istiyorum.

İnsanların hayvanlardan önemli bir farkı da, beraber, toplu olarak yaşama mecburiyetinde olmalarıdır. İnsan, hayatta kalabilmesi için mutlaka diğer insanlara muhtaçtır. Hayvanlarda böyle bir mecburiyet yoktur.

İnsan topluluklarının huzur içinde yaşamalarının en büyük düşmanı, aralarındaki ayrılık, fitne, fesattır. Bunun için, insan topluluklarında, birlik beraberliğin önemi büyüktür. Ayrılıkların zararı, kötülüğü de meydandadır. Hele bu ayrılık îmânda, inançta olursa durum daha tehlikeli olur. Çünkü îmândaki ayrılık, Âhırette insanı sonsuz felâkete sürükleyebilir.

Bunun için dînimiz, bu ayrılığın üzerinde çok durmuştur. Dünya ve âhıretteki zararlarını geniş olarak bildirmiştir. Bu konuda ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır.

En'âm sûresinin 153. âyetinde meâlen, “Doğru yol budur. Bu yolda olunuz! Fırkalara bölünmeyiniz!” buyuruldu. Âl-i İmrân sûresinin yüzüçüncü âyetinde meâlen, “Hepiniz, Allahü teâlânın ipine sarılınız! Fırkalara bölünmeyiniz!” buyuruldu.

Tefsîr âlimleri, Allahü teâlânın ipi, cemâ'at, birlik demektir dediler. Cemâ'at de, fıkıh ve ilim sâhibleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan, dalâlete, sapıklığa düşer. Allahü teâlânın yardımından mahrûm kalır, Cehenneme gider. Çünkü, fıkıh âlimleri doğru yoldadırlar. Muhammed aleyhisselâmın sünnetine yapışan ve Hulefâ-i râşidînin yanî dört halîfenin yoluna sarılan bunlardır. İslâm âlimleri, bunların yolundan ayrılanların Cehennem ateşinde yanacaklarını bildirdiler.

Bunların yolunda olan kimselere, "Ehl-i sünnet vel-cemâ'at" denilmiştir. Allahü teâlânın yardımı ve koruması bu fırkada olanlaradır. Bugün bu i'tikâddaki kimseler dört mezhebde toplanmıştır.

Resûlullah efendimiz, birlik beraberlik üzerinde çok durmuş, cemâ'atten, topluluktan ayrılmanın zararlarını açık ifâde ile dile getirmiştir:



"Kim Cennetin ortasında olmak isterse, cemâatte, Eshâbımın yolundaki kimselerle beraber bulunsun. Muhakkak şeytan, yalnız kalan kimseyle beraberdir. İki kişi olunca, o yaklaşamaz."

"Allahü teâlânın rahmeti cemâat üzeredir. Şeytan, cemâate katılmayıp, muhâlefet eden kimse ile beraberdir."

"Sürüden uzak kalan koyunu kapan kurt gibi, şeytan da insanın kurdudur. Parça parça olmaktan sakının. Cemâ'at hâlinde olun. Mescidlere koşun!"

"İki kişi, bir kişiden hayırlıdır. Üç kişi, iki kişiden, dört kişi de, üç kişiden daha hayırlıdır. Cemâate koşunuz. Muhakkak ki Allahü teâlâ, ümmetimi hayır üzere toplar."

Peygamber efendimiz, bir sohbetinde, ümmetinden sâdece bir fırkanın kurtulacağını bildirince, orada bulunan Eshâb-ı kirâm, bu fırkanın kimler olduğunu sordular: Peygamber efendimiz, "Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gittiği yolda gidenlerdir" buyurdu. Bunun için bu fırkaya ehl-i sünnet vel-cemâ'at denilmiştir.

Eskiden din, temel fıkıh kitaplarından, ilmihallerden öğrenildiği ve bu kitaplar da herkesin anlayabileceği seviyede olduğu için Müslümanlar arasında bugünkü gibi parçalanma yoktu. Birlik ve beraberlik vardı. Sinsi din düşmanları, Müslümanları fıkıhtan uzaklaştırıp, doğrudan Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere yönlendirince görüşler, anlayışlar çoğaldı, bugünkü dağınık parçalı durum ortaya çıktı. Asırlardır devam etmiş birliğe tekrar dönülmek isteniyorsa bu ancak fıkıh kitaplarına geri dönüşle mümkündür.


VIII. Bölüm

DİNLERARASI DİYALOG ve DİNDE REFORM




DİNDE REFORM


Dinlerarası diyalog ve Dinlerin birleştirilmesi fikri hemen oluşmadı. İki asırlık aşamalı faaliyetler sonucunda ancak gelinebildi. Önce alimler ve temel fıkıh kitapları devre dışı bırakıldı. Arkasından dinde reform faaliyetleri yapıldı. Bunun için İslam aleminde ısrarla şu görüş öne sürüldü: “İslamiyet çağın şartlarına artık uymamaktadır. Zamanımıza göre, dînimizde de yenilikler, değişiklikler yapılmalıdır..”

Reformcular, “reform” kelimesine karşı halkta bir tepki oluştuğunu bildikleri için bu kelimeyi ağızlarına almıyorlar. Yeri geldiğinde, “Biz reforma karşıyız, İslamiyetin reforma ihtiyacı yoktur. Biz dini aslına döndürmek istiyoruz” diyorlar. Fakat yaptıkları, savundukları dinde reformun ta kendisidir. Reform kelimesinin yerine, modernlik, modernize, Müslümanlara yeni elbise, çağa göre.. gibi kelimeler kullanıyorlar. Maksatları, refom demeden reformu yerleştirmek.

Bu, açıkca ifade edilmese de dolaylı olarak İslamiyette Reform yapılmasını istemektir. Reform bozulmuş dini yenileme, eski haline getirme demektir. İslamiyet, Hıristiyanlık gibi bozulmadı ki reform yapılarak eski haline getirilsin!..

Müslümanlarda, birkaç yüz seneden beri bir duraklama, hatta gerileme olduğu meydandadır. Bu gerilemeyi bakarak, islâmiyetin bozulduğunu söylemek, çok haksız ve pek yanlıştır. Geri kalmanın sebebi, Müslümanların dine sarılmamaları, dinin emirlerini yerine getirmekte gevşek davranmalarıdır. İslâm dinine, başka dinlerde olduğu gibi, hurâfeler karışmamıştır. Cahillerin yanlış inanışları ve konuşmaları olabilir. Fakat bunlar, islâmın temel kitaplarında bildirilenleri değiştirmez.

Bu temel kitaplar, Resûlullahın sözlerini ve Eshâb-ı kirâmdan gelen haberleri bildirmektedirler. Hepsi, büyük âlimler tarafından yazılmışlardır. Bütün islâm âlimlerince sözbirliği ile beğenilmiştir. Asırlar boyunca, hiçbirinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Cahillerin sözlerinin ve kitaplarının ve dergilerinin hatalı olması, islâm dininin temel kitaplarına kusur ve leke kondurmaya sebep olamaz.

Dinin emir ve yasaklarını, her asrın modasına, gidişine göre değiştirmeye kalkışmak, mesela, namazı üç vakte indirmek, ibadetin Türkçe yapılmasını istemek, Haccın her mevsimde yapılmasını savunmak, Kurban kesmeyip parasını vermek, kadınların başını örtmeleri dini bir emir değil Anadolu kadınının adetidir demek gibi şeyler her zaman için yeni bir din yapmak demek olur. Böyle değişiklikleri, Kur'an-ı kerime ve hadis-i şeriflere dayanarak, bunlara uydurarak yapmaya kalkışmak, Kur'an-ı kerimi ve hadis-i şerifleri bilmemenin, islâmiyeti anlamamanın bir alâmetidir.

İslâmın emirlerinin, yasaklarının zamana göre değişeceğini sanmak, islâm dininin hakikatine inanmamak olur. İslâm dini ilim üzerine kurulmuştur. Her bakımdan, selim olan akıllara uygundur. Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmemiş olan şeylerde, akla ve ilme uygun yeni emirler çıkarmak, yani kıyâs ve ictihâd yapmak islâmiyetin ana kaynaklarından biri ise de, bunu mezhep sahibi müctehid alimler zaten yapmışlar, eksik bir şey bırakmamışlardır.

Dinimiz dört ana direk üzerine bina edilmiştir. Edille-i şeriyye denilen bu dört direk; Kur'an-ı kerim, hadis-i şerifler, icma ve kıyastır. Burada esas kaynak, Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifler ise de, bunların doğru anlaşılabilmeleri diğer ikisi sayesinde olmaktadır.

İslâmın bu ana bilgilerini, temel kitaplarını değiştirmeye, zamana uydurmaya kalkışmak, islâmiyeti değiştirmek, bozmak olur. Müslüman demek, bu ana bilgilere inanan, saygı gösteren, bunları bozmaya kalkışmamaya söz veren kimse demektir.

Reform yapmak istiyenler, önlerinde en büyük engel olarak mezhepleri, âlimleri gördükleri için, bunları kötüleyerek devre dışı bırakmak istiyorlar, kendilerini onların yerine geçirmek istiyorlar. İmam-ı azam olmak istiyorlar. İslâmiyetin temel bilgilerini toplamış, dünyaya yaymış olan islâm âlimlerini ve topladıkları islâm ilimlerini ayaklar altına alıyorlar.

Dinde reform istiyenler, temel kitaplara dokunmayıp, yalnız cahil halk arasına yerleşmiş olan hurâfeleri yok etmeyi düşünüyorlarsa, buna birşey denemez. İslâmiyete hizmet etmiş olurlar. Fakat, böyle iyi düşündüklerine inanabilmemiz için, önce kendileri İslamiyeti eksiksiz olarak yaşayarak hakîkî ve samîmî müslüman olduklarını isbât etmeleri gerekir.

İslâm çağa uymuyor diye reform yapmak istiyenler, bilerek veya bilmiyerek İslamın yıkılmasına yardım etmektediler. Reform yapmak istiyenlerin ortak özelliği, dinimizin temel fıkıh kitaplarını kabul etmemek, doğrudan Kur’an-ı kerimden hüküm çıkarılmasını savunmaktır.

Halbuki, İslamiyetin bozulmadan bugüne gelmesini sağlayan temel fıkh kitaplarımızdır. Bundan sonra da bozulmadan devamı bu fıkıh kitaplarına ve alimlere tabi olmaya bağlıdır!..


Yüklə 1,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   67




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin