Diyanet iŞleri başkanliğI


II. FİRAVUN VE TABİİNİN HELAK OLMA SEBEPLERİ



Yüklə 1,08 Mb.
səhifə17/23
tarix27.10.2017
ölçüsü1,08 Mb.
#16699
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   23

II. FİRAVUN VE TABİİNİN HELAK OLMA SEBEPLERİ

1. FİRAVUN’UN KENDİNİ İLAH GÖRMESİ


Mısır’ın üçüncü firavunu olan Velid b. Musab, Hz. Musa’nın muasırı ve Kuran’da zikredilen Hz. Musa-Firavun ilişkisindeki kişidir. Bu kişi kavmini elli yıl putlara tapmaya davet etti. Baktı emrine muhalefet edilmiyor, kavmini topladı ve “Ben sizin en büyük Rabbinizim” dedi. Mısırlı Kiptiler onun bu sözüne inandılar. İsrailoğulları ise kabul etmediği için ağır işkencelere maruz kaldılar.577 Kuran’daFiravunun kendini ilah görmesi şöyle anlatılır ve bu davranışın dünyada ve ahirete azaba sebep olduğu açıkça belirtilir.

“Sonunda (yardımcı güçlerini) topladı, seslendi. Dedi ki: "Sizin en yüce Rabbiniz benim." Böylelikle Allah (c.c.) onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı. Gerçekten bundan, 'içi titreyerek korkacak' olan bir kimse için elbette bir ibret (ders) vardır.”578

“Ben sizin en büyük Rabbinizim” ayetini tefsir ederken Maverdi şu noktalara değinir. “bu söz üç anlama gelebilir.

-Firavun putlara tapıyor, kavmi de firavuna tapıyordu

-Firavun güzel gördüğü bir inek putuna tapıyor kavmi de Firavuna tapıyordu.

-Kavmi en büyük Rableri olan Firavuna yaklaşmak iç,in başka putlara tapıyordu.579

Kendini ilah gören Firavun bu sefer kendince Hz. Musa’nın ilahını öldürmeye çalıştı. Bunu için yüksek bir kuleye çıkarak semaya ok attı. Ve Musa’nın ilahını öldürdüğünü iddia etti.580

“Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka bir ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum."581

Firavun dedi ki: "Ey Hâmân, bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim.Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum. İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli-düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı.”582

Firavun bununla kavminin, yer ve göklerin yaratıcısı olduğunu kastetmiyordu, kastetmiş de olamazdı. Çünkü böyle bir şey ancak bir deli tarafından ortaya atılabilirdi. Bununla birlikte o, kendisinden başka ilahların olmadığını da kasdetmiyordu. Zira Mısırlılar birçok tanrıya ibadet etmekteydiler ve bizzat Firavun, Güneş Tanrısı'nın hulûl ettiği şahıs haline getirilmişti. Kur'an-ı Kerim bizzat Firavun'un birçok tanrıya ibadet ettiğine tanıklık etmektedir: "Firavun kavminin ileri gelenleri şöyle dedi: "Musa ve takipçilerini, ülkede karışıklık çıkarsınlar, seni ve ilahlarını geçersiz kılsınlar diye mi ülkede serbest bırakacaksın?"583 Dolayısıyla Firavun kendisi için "ilah" kelimesini kullanırken bunu zaruri olarak yaratıcı ve hakiki ulûhiyet sahibi anlamında değil, tartışmasız yüce iktidar sahibi anlamında kullanmıştı. Demek istediği şuydu: "Bu Mısır Ülkesi'nin sahibi benim. Tüm emir ve yasakların teşriî menbaı ancak ben kabul edilebilirim. Benden başka hiçkimse emir vermeye yetkili değildir. Musa da kim oluyor? Kim bu alemin rabbinin delegesi sıfatıyla karşıma çıkıp da, kendisi hükümdar, ben tâbî imişim gibi bana emirler tebliğ eden adam?" Saray erkanına dönerek onlara: "Ey kavmim! Mısır'ın krallığı bana ait değil mi? Bu altımdan akan ırmaklar benim değil mi."584 diye sorması bundandır. Ve Musa'ya tekrar tekrar: "Bu ülkeyi ele geçiresiniz diye bizi atalarımızın dininden vazgeçirmeye mi geldiniz."585, "Ey Musa, büyücülüğünün kuvvetiyle bizi ülkemizden sürmeye mi geldin!"586 ve "Onun dininizi değiştireceğinden yahut ülkede karışıklığa sebeb olacağından korkuyorum."587 şeklinde sorular sorması bundandı.588


2. İNKAR ETMELERİ


Şüphesiz küfredenler, onların malları da, çocukları da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar.Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, böylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. Küfredenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o.”589

“Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o küfredenlerin canlarını alırken görmelisin. Bu, ellerinizin önceden takdim ettiği işler yüzündendir. Yoksa şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir. Tıpkı Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş-tarzı gibi. Allah'ın ayetlerine küfrettiler de, Allah da onları günahlarından dolayı yakalayıverdi. Şüphesiz, Allah, en büyük kuvvet sahibidir, sonuçlandırması da pek şiddetlidir. Nedeni şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir.40 Allah şüphesiz işitendir, bilendir. Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar, Rablerinin ayetlerini yalanladılar; biz de günahları dolayısıyla onları yıkıma uğrattık, Firavun ordusunu suda boğduk. Onların tümü zulme sapanlardı. Allah katında canlıların en kötüsü, şüphesiz küfre sapan olanlarıdır. Onlar artık inanmazlar.”590

“Fakat onlara kendi katımızdan hak geldiği zaman; "Musa'ya verilenlerin bir benzeri de buna verilmeli değil miydi?" dediler. Onlar, daha önce Musa'ya verilenleri inkâr etmemişler miydi? İki büyü birbirine arka çıktı" dediler. Ve: "Gerçekten biz hepsini inkâr edenleriz" dediler.”591

“(Firavun ve leri gelenleri) Onun için: Biz, dediler, "kavimleri bize kölelik ederken bizim benzerimiz olan bu iki adama inanacak mıyız?"592


3. PEYGAMBERLE MÜCADELE ETMELERİ

a. Peygamberi yalanlaması


Hz. Musanın gösterdiği asasının yılan olması ve elinin koynundan çıkardığında bembeyaz bir nur içinde olması mucizesini gözleriyle gördüğü halde Firavun onu yalanladı ve “Bu büyük bir sihirdir” diyerek kendini kandırdı.593

"Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve beni zikretmede gevşek davranmayın. İkiniz Firavun'a gidin, çünkü o, azmış bulunmaktadır. Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki o öğüt alıp-düşünür ya da içi titrer-kokar. Dediler ki: "Rabbimiz, biz gerçekten, onun bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından' ya da 'azgın-davranmasından' korkmaktayız."

Dedi ki: "Korkmayın, çünkü ben sizinle birlikteyim; işitmekteyim ve görmekteyim." Haydi ona gidin de deyin ki: -Biz senin Rabbinin elçileriyiz, İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder ve onlara (artık) azab verme. Sana Rabbinden bir ayetle geldik. Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun. Gerçekten bize vahyolundu ki: Doğrusu azab, yalanlayan ve yüz çevirenlerin üstünedir." Ona gidip aynı şeyleri tekrarladıklarında, Firavun (onlara) Dedi ki: "Sizin Rabbiniz kim ey Musa?" Dedi ki: "Bizim Rabbimiz, her şeye yaptılışını veren,sonra doğru yolunu gösterendir" (Firavun) Dedi ki: "İlk çağlardaki kuşakların durumu nedir öyleyse?"

Dedi ki: "Bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz.. Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı, onda sizin için yollar döşendi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık. Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Şüphe yok, bunda sağduyu sahipleri için elbette ayetler vardır. Sizi ondan yarattık, sizi ona geri vereceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız. Andolsun, biz ona ayetlerimizin tümünü gösterdik; fakat o, yalanladı ve ayak diretti.594

“Andolsun, biz Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık ispatlı bir delille gönderdik. Firavun'a, Hâmân'a ve Kârun'a. Ama onlar: (Bu,) Yalan söylemekte olan bir büyücüdür" dediler.595

Musanın mucizesini gördüğünde Firavun ve ileri gelenleri “ Bu Musa sihrin tüm çeşitlerini bilen ve tecrübe eden büyük bir sihirbazdır.” dediler.596

“Onlardan önce de Nuh kavmi, Ad ve kazıklar sahibi13 Firavun da yalanlamıştı. Semud, Lût kavmi ile Eyke halkı da. İşte onlar da, (Allah'a karşı isyanda birleşen ve güç toplayan) fırkalar(dı). Hepsi de peygamberleri yalanladılar, böylece azabla-sonuçlandırmam (onlara) hak oldu.597

“(Firavun ve ileri gelenleri) 598Böylece onları yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular. Andolsun biz Musa'ya belki onlar yola gelirler diye, o kitabı da verdik.”


b. Peygambere isyan etmek


“Firavun (kavmi), ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler 6(halkı da hep) o hata ile (tarih sahnesine) geldiler. Böylece Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bu yüzden onları, şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı.”599

“Hiç şüphesiz biz size, üzerinize şahid olacak bir peygamber gönderdik; Firavun'a da bir peygmber gönderdiğimiz gibi. Fakat Firavun peygambere isyan etti, biz de onu pek vahim bir tarzda (azabla) yakalayıverdik. Eğer küfredecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde, siz kendinizi nasıl koruyacaksınız?”600


c. Peygamberden yüz çevirmesi


“Musa (olayın)da da (düşündürücü ayetler vardır). Hani biz onu açık bir delille Firavun'a göndermiştik. Fakat o, 'bütün kişisel ve askeri gücüyle' yüz çevirdi.”601

d. Peygamberle alay etmesi


Firavun halkına konuşurken kendi saltanat ve zenginliğinden, Musa’nın ise fakir ve zavallı birisi olduğundan bahsediyor, onun dilindeki tutuklukla alay ediyordu. Halkına, eğer Musa peygamberse gökten altın yağdırması, meleklerin saf saf yanında dizilmesi gerektiğii alaylı bir üslupla anlatıyordu.

“Andolsun ki, biz Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve ileri gelen adamlarına gönderdik. Musa: "Ben gerçekten âlemlerin Rabbi olan Allah'ın peygamberiyim." dedi. Musa onlara mucizelerimizi getirince onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler. Bizim onlara gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü. Belki doğru yola dönerler diye biz onları azapla yakaladık.”602

Kadim dönemlerde bir hükümdar, herhangi bir vilayete bir vali ya da elçi gönderdiğinde, kendisine vekaleten görevlendirdiği kimseye, güzel elbiseler, altın bilezikler bağışlar ve ayrıca o şahsın hizmetine matuf olmak üzere asker ve hizmetçiler verirdi. Böyle yapılmasının nedeni, görevli elçi vasıtasıyla, hükümdarın şan ve debdebesinin sergilenmek istenmesiydi. Dolayısıyla Firavun da kendisine böyle bir elçinin gönderilmesi gerektiğini düşünüyordu. "Şayet Musa gökyüzünün hükümdarını temsil etmiş olsaydı, benim gibi yeryüzünün hükümdarına gelirken, kıymetli elbiseler giyinmiş, altın bilezikler takmış ve emri altında meleklerden bir ordu bulunduğu halde yanıma gelirdi. Bu nasıl bir elçi ki elinde bir asayla, bir fakir gibi çıkageliyor? Üstelik bir de Allah'ın elçisi olduğunu iddia ediyor?603

“Firavun kavmine seslenerek dedi ki: "Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz? Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayan şu zavallıdan daha hayırlı değil miyim? Eğer O'nun dediği doğru ise üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle beraber onu tasdik eden melekler gelmeli değil miydi?"604

Firavun bu sözüyle saraylarını ve altından akan Nil nehrini kastederek kudret, servet ve ihtişamını gururlanarak ortaya koyuyor, buna karşılık Hz. Musa’nın zayıf ve fakirliğini söyleyerek onunla ince bir ifadeyle alay ediyordu.

e. Peygamberi delilikle itham etme


“Firavun şöyle dedi: "Âlemlerin Rabbi dediğin nedir ki?" Musa cevap olarak: "Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi'dir." (Firavun) etrafında bulunanlara: "İşitmiyor musunuz?" dedi. Musa dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, daha önce ki atalarınızın da Rabbidir." (Firavun): "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir" dedi.605

f. peygamberi sihirbazlıkla itham etme


Firavun: "Haydi getir onu (iddia ettiğin mucizeyi) bakayım, doğrulardan isen" dedi. Bunun üzerine Musa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi.- Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi. - Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz! Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?"

- Dediler ki: "Bunu ve kardeşini eğle, şehirlere de toplayıcılar gönder. Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler." Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi. Halka, "Siz de toplanıyor musunuz? (Haydi çabuk olun)" denildi. "Üstün gelirlerse herhalde sihirbazlara uyarız" dediler. Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?" dediler. Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız" dedi. Musa onlara "Atın, ne atacaksanız" dedi. Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un kudreti hakkı için şüphesiz elbette bizler galip geleceğiz" dediler. Ardından Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor! Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. "İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine!" Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş!”606

“Firavun: "Ben size izin vermeden mi ona iman ettiniz? O, muhakkak size sihir öğreten büyüğünüzdür.”607

“ Musa onlara “Bu sizin (meydana) getirdiğiniz şey sihirdir. Allah hiç şüphesiz onun boşluğunu, asılsızlığını meydana çıkaracaktır. Allah elbette fesatçıların işini düzenlemez. Allah günahkarların hoşuna gitmese de hakkın hak olduğunu kelimelriyle ıspatlar” dedi.608

“Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi). Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür"609

“Sonra bunların arkasından Musa ile Harun'u âyetlerimizle Firavun'a ve cemaatine gönderdik. İman etmeyi kibirlerine yediremediler ve günahkâr bir kavim oldular. Kendilerine tarafımızdan hak gelince, "Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir." dediler. Musa dedi ki, "Size hak gelince, ona böyle mi diyorsunuz? Bu sihir midir?" Halbuki sihirbazlar iflah olmazlar.”610


g. Peygamberi uğursuzlukla itham etme


“Andolsun, biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp-düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. Onlara bir iyilik geldiği zaman "Bu bizim için" dediler; onlara bir kötülük de isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Allah katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler.”611

Başlarına bir musibet geldiği zaman “Bu bizim başımıza Musa’nın yüzünden geldi” dediler.612


h. Peygamberi zindana atmakla tehdit etme


“Musa devamla şöyle söyledi: "Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir." Firavun: "Benden başkasını ilâh tutarsan, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim" dedi.”613

“Başlangıçta yumuşaklıkla, hikmet sahibi olarak söz söyleyen Musa, bu inad ve tecavüze karşı yine önceki sözünü tefsir edip açıklayarak aynıyla karşılık verdi. O, doğunun ve batının ve bütün aralarındakilerin Rabbı'dır, eğer siz akıllılarsanız, dedi. Bu defa d a Firavun münakaşadan tehdide geçerek Yemin ederim ki, dedi, eğer benden başka bir ilâh edinirsen seni mutlak ve muhakkak o zindandakilerden ederim. Zindana atarım, yerinde bu ifadeyi kullanması, o zindandakilerin acıklı halini özellikle hatırlatmak içindir.”614


i. Peygamberi ve müminleri öldürmeye teşebbüs etmesi


Hz. Musa’nın sihirbazları yenmesi ve iki büyük mucize ile insanların kalplerine iman nüveleri atması Firavunu hemen zor kullanmaya sevketti. Eman eden sihirbazları öldürdüğü gibi Hz. Musa’yı da derhal öldürmek istedi. Firavunun, Hz. Musa ve müminleri öldürme fikrini bazı saray erkanı derhal uygun bulurken bazıları Hz. Musa’nın ilk anda öldürülmesinin doğru olmadığı görüşünü savundular. Zira onu öldürdüğü zaman halkın zihninde şüphe oluşabilir ve daha fazla kişi iman edebilirdi. Saraydaki bu tartışmayı Kur’an şöyle nakleder.

“Bir de Firavun: "Bırakın beni, öldüreyim Musa'yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum" dedi. Musa da: "Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım" dedi.”615

Firavunun Hz. Musa’yı öldürme gerekçesi olarak iki neden belirtir.. Bunlar “Musa’nın, kavminin dinini değiştirmeye çalışması” ve “yeryüzünde fesat çıkarmasıdır”

Firavun yandaşlarına bu iki endişesini belirterek “ben bunun bir devrim yapabileceğinden veya bozgunculuğa neden olacağı için tehlikeli olduğundan korkuyorum. Bu yüzden o, herhangi bir şey yapmadan önce, çıkaracağı bozgunculuğu önleyebilmek için onun öldürülmesi gerekir.” demek istemiştir. Burada Firavun'un korktuğu hususlardan birisi olan "dini değiştirmek" ifadesinin iyice anlaşılması gerekir. Çünkü Hz. Musa (a.s), Firavun'un korktuğu bu husus dolayısıyla öldürülmeyi hak etmiştir. Buradaki "din" ifadesi ile yönetimin işleyiş biçimi kastedilmektedir. Yani, Firavun'un deyimiyle: "Ben onun, hükümdarınızı değiştireceğinden korkuyorum" deniliyor. Başka bir ifadeyle, "onların siyaset, kültür, medeniyet, ekonomi ve Mısır'da yürürlükte olan sistemleri" burada "din" olarak nitelenmiştir. Firavun, Musa'nın yaptığı davet sonucunda sözkonusu sistemin değişeceğinden korkuyordu. Fakat her sahtekar politikacı gibi Firavun da, aslında kendi iktidarının elinden gideceğini söylememiş ve tam tersine "Ey Kavmim! Musa'nın hareketi, sizlerin dinini yıkmaya yönelik olduğu için ben onu öldürmeyi istiyorum. Ama ben kendimi değil, sizleri düşünüyorum. Sizler benim iktidarımdan yoksun kaldığınız takdirde, çok kötü durumlara düşersiniz. İşte bu yüzden Musa'nın öldürülmesi gerekir. Nitekim o, bir vatan-millet düşmanıdır." demiştir.616

Bazı devlet erkanı Firavuna “Musa’ya daha ne zamana kadar tahammül edeceksin?” dediklerinde Firavun onlar için bir plan hazırladığını söyler. Bu ayette şöyle ifade edilir.617

“Firavun kavminin önde gelenleri, dediler ki: "Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır'da) bozgunculuk çıkarmaları, seni ve ilahlarını terketmeleri için mi (serbest) bırakacaksın?" (Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz, ve kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz, onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz."618

Her insana veya her kavme yapılan tebliğin bir sonu vardır. Allah kitapları ve elçileri vasıtasıyla veya mümin kullarını vesile kılarak insanlara öğüt verir. İnsanlar Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etmeye, Rableri, Yaratıcı’ları ve gerçek Mevlaları olan Allah’a itaat etmeye davet edilirler. Bu tebliğ yıllarca sürebilir. Ama Allah katında tebliğin de belirlenmiş bir sonu vardır. İnkarda diretenlere bu sonla beraber artık azap gelir. Dünya azabıyla başlayan bu azap, asıl olarak cehennemde sonsuza kadar devam eder.

Firavun ve çevresi de yıllarca tebliğe karşı direnmiş ve azaba müstahak olmuşlardır. Allah’a isyan edip peygamberi delilik ve yalancılıkla suçlamışlardır. İnkarları sebebiyle Allah onlar için alçaltıcı bir son hazırlamıştır.

Bu azabın başlangıcında Allah öncelikle Hz. Musa’ya İsrailoğulları’nı Mısır’dan çıkarmasını emretmiştir: “Musa’ya: “Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz” diye vahyettik.”619

“Gerçekten Musa'ya şöyle vahyettik: "Kullarımla geceleyin yürü (Mısır'dan çık)”620

Allah Hz. Musa’ya İsrailoğullarıyla birlikte geceleyin Musır’dan gizlice çıkmasını emrettiğinde, Hz. Musa kavmine bu emri gizlice ulaştırdı. Çünkü kendileri Firavun ve askerleri tarafından takip ediliyordu. Geceleyin yola çıkışın daha süratli ve daha gizli olması için Hz. Musa şu tedbirleri aldı.

- İsrailoğulları Kıptilerden emanet olarak süs eşyaları alacaklar

- Hiçbir kimse arkadaşıyla yüksek sesle konuşmayacak

- Evdeki kandiller sabaha kadar yanık kalacak.

- Gizli çıkış için işaret “Musa”, parola “Amr” olacak

- Evden çıkan yola çıktığını belli etmek için kapısına kan sürerek bir işaret bırakacak.621

Hz. Musa ve Hz. Harun kavmiyle birlikte bir ilkbahar gecesi yola çıktılar. İsrailoğullarının en önünde Hz. Harun, en arkasında Hz. Musa yol alıyordu. Bir mümin Hz. Musa’ya “Ya Nebiyyallah nereye gitmekle emrolunduk?” diye sorduğunda Hz. Musa ona “Denize” diyerek cevap verdi.622

Hz Musa, yola çıktığında Firavuna ve iman etmeyen Kiptilere beddua etti. “Musa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar, acıklı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler."623 Hz. Musa’nın bu beddeasına Hz. Harun “Amin” dedi.624

İsrailoğulları yola çıktıkları zaman bir ara yolu şaşırdılar. Zifiri karanlık çökmüştü. Birbirlerine “Nedir bu hal?” diye sorduklarında yaşlı bilginleri “Yusuf (as) vefat edeceği sırada kendi kemiklerini yanımızda taşımadıkça, Mısır’dan çıkamayacağız diye Allah adına İsrailoğullarından söz almıştı.” dediler. Hz. Musa “Onun kabrinin yerini kim biliyor?” diye sordu. Yaşlı bir kadın yerini tarif etti. Kabrini nil nehrinin kenarında buldular. Onu mermer sandık içinde çıkardıklarında yol ayın doğmasıyla aydınlandı.625

Hz. Musa’nın ve iman edenlerin yola çıktığını Firavun gecenin sonunda öğrendi. Güneş doğarken çok kalabalık bir orduyla takip etmeye başladı. Ordunun önünde Firavun ve Veziri Hzamn bulunuyordu. Orduda 700 bin atlı suvari vardı.626 Her süvarinin başında miğfer ve elinde de harbe vardı. Her bin kişinin başında bir kumandan bulunuyordu. Firavun ayrı bir atlı birlik başında Hz. Musa’yı takip ediyordu.627

İsrailoğulları’nın Mısır’ı terk etmesi Firavun için kabul edilemezdi. O, kendini onların rabbi kabul ediyordu. Tüm İsrailoğulları’nın sahibi olarak kendini görüyordu. Dahası kölelerinin gitmesiyle tüm iş gücünü de kaybedecek ardından Mısır’daki itibarını da yitirecekti. Bu nedenle askerlerini toplayarak İsrailoğulları’nı yakalamak için peşlerine düştü.

“Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur; Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler. ‘Biz ise uyanık bir toplumuz” (dedi). Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık. Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. İşte böyle; bunlara İsrailoğulları’nı mirasçı kıldık. Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.”628

İsrailoğulları, Firavun ve adamlarına yakalanmamak için Mısır’dan uzaklaşırken bir deniz sahiline geldiler. İşte bu sırada da Firavun ve askerleri onların görebilecekleri mesafeye ulaştılar. Firavun ve askerlerini kendilerine doğru yaklaşırken görünce, Hz. Musa’nın kavminde panik ve ümitsizlik hakim oldu. Firavun ve askerleri çok yakın bir mesafedeydi ve görünürde kaçacak hiç bir yerleri yoktu. Yakalandıklarını düşündüler: “İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa’nın adamları: “Gerçekten yakalandık” dediler.”629

İsrailoğullarından bazıları da “Ey Musa! Bize vaad ettiğin yardım ve zafer nerede kaldı”630 dediler. Bazıları da “ Ey Musa! Onlar, daha önce oğullarımızı boğazlıyorlar, kızlarımızı da sağ bırakıyorlardı. Bugün ise Firavun bizi yakalayacak ve hepimizi öldürecek. Önümüzde deniz arkamızda ise Firavun var” dediler.631

İşte bu anda Hz. Musa tüm inananlara örnek bir tavır gösterdi. Allah’ın kendisiyle ve inananlarla beraber olduğunu ve kendilerine mutlaka bir çıkış yolu göstereceğini ümitsizliğe düşmüş olan kavmine hatırlattı:

(Musa:) “Hayır” dedi. “Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir.”632

Bunun ardından Hz. Musa Allah’tan aldığı “Asanla denize vur”633 vahyi üzerine asasını denize vurdu. Allah denizi bir mucize olarak iki parçaya ayırdı ve aradan kuru bir yol kıldı. İsrailoğulları hemen bu yola girdiler. Firavun ve askerleri ise o kadar azgınlardı ki açılan yoldan geçip İsrailoğullarını yakalamayı düşündüler. Ortada apaçık bir mucize vardı ve Allah’ın Hz. Musa ve onunla birlikte iman edenlere olan desteği aşikardı. Ancak daha önceki mucizeler gibi bu da Firavun’un iman etmesini sağlamadı. Akılları tümüyle kapanmış olan Firavun ve askerleri İsrailoğulları’nın hemen ardından denizde açılan kuru yola girdiler. Ancak İsrailoğulları’nın bu yoldan çıkıp karaya ulaşmalarıyla birlikte, sular aniden kapanmaya başladı. Firavun ve onu kendilerine ilah ve rab edinmiş olan tüm ordusu da bu mucize ile birlikte boğulup gitti. Firavun son anda tevbe etmek istedi ama bu tevbesi kabul görmedi:

Biz, İsrailoğulları’nı denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun): “İsrailoğulları’nın kendisine inandığı (ilahtan) başka ilah olmadığına inandım ve ben de müslümanlardanım” dedi. Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın. Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, bizim ayetlerimizden habersizdirler.634

Firavun’un ölmeden önce son anda iman edip tevbe etmek istemesi ve bunun Allah tarafından kabul edilmeyişi, tüm insanlara ders olması gereken çok önemli bir konudur. Allah insanlara ömürleri boyunca dünyada bulunuş amaçlarını düşünmeleri, kulluk etmeleri gerektiğini anlamaları ve nasıl kulluk edeceklerini öğrenmeleri için yeterince zaman ve imkan verir. Elçiler, hak kitaplar ve müminler insanlara Allah’ın emir ve öğütlerini ulaştırırlar. Bu öğütleri dinlemek ve tevbe etmek için de yeterince zaman vardır. Ancak eğer insan tüm bu fırsatları kaçırır ve ölümle yüzyüze geldiği anda tevbe etmeye kalkarsa, bu tevbenin –Allah’ın dilemesi dışında- artık bir kıymeti olmayacaktır. Çünkü ölüm anında, insan ahiretin varlığını ve yakınlığını hissetmekte, ölüm meleklerini karşısında görerek bu mutlak gerçeğe şahit olmaktadır. Bu noktada hiç kimsenin artık inkar etmesi mümkün değildir. Kıymetli olan, daha önceden dünya hayatının içinde iken, yani imtihan ortamı sürmekte iken, insanın kendi vicdan ve samimiyeti ile iman etmesidir. Firavun imtihan ortamı boyunca sürekli küstah ve aşağılık bir karakter sergilemiş, Allah’a karşı çirkince büyüklenmiştir ve dolayısıyla ölüm anındaki korkunun etkisiyle kabul ettiği iman da ona bir fayda sağlamamıştır.

Bu gerçek, gençlik yılları boyunca kendince “gününü gün etmeye” çalışan ve dini sürekli yaşlılık yıllarına erteleyen insanlar için de çok önemli bir uyarıdır. Dinin hiçbir şekilde ertelenmesi olmaz. Ertelemeye kalkanlar, erteleye erteleye sonunda “son an”a varırlar ki, artık bu andaki iman ve tevbelerinin –Allah’ın diledikleri dışında- bir değeri olmayacaktır. Allah bu gerçeği bizlere şöyle bildirmektedir:

Allah’ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: “Ben şimdi gerçekten tevbe ettim” diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azab hazırlamışızdır.635

Kendisine ölüm çattığında “ben şimdi tevbe ettim” diyen Firavun, bu tevbeyle ne kendisine ne de kendisiyle birlikte saptırdığı çevresine hiç bir fayda sağlayamamıştır. Allah, Firavun ve çevresinin cehennemdeki durumlarını şöyle haber verir:

Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün: “Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun” (denecek). Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: “Gerçekten biz, size uymuş (teb’anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz? Büyüklenen (müstekbir)ler derler ki: “Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçekten Allah, kullar arasında hüküm verdi (artık).”636

Cebrail (as) “Yaratıklar içinde iki kişidennefret ettiğim kadar hiçbir kimseden nefret etmedim. Birisi, Adem’e secde etmekten kaçındığı zaman İblis’ten, diğeri de “Ben sizin en büyük rabbinizim” dediği zaman Firavundan.” Sahih bir hadiste Cebrail “Ya Muhammed! Rahmetin firavuna erişmesinden korkarak denizin kara balçığından alıp onun ağzına tıkarken sen beni bir göreydin” demiştir.”637


3. KİBİRLENMESİ


“Sonra Musa ve kardeşi Harun'u ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik. Firavun'a ve ileri gelen çevresine; fakat onlar büyüklendiler. Onlar, 'büyüklenen-zorba' bir topluluktu.”638

“Firavun kavmine seslenerek dedi ki: "Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz? Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayan şu zavallıdan daha hayırlı değil miyim? Eğer O'nun dediği doğru ise üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle beraber onu tasdik eden melekler gelmeli değil miydi?" Firavun kavmini küç ümsedi. Onlar da O'na itaat ettiler. Çünkü onlar fâsık bir kavimdi. Nihayet bizi gazaplandırdıkları zaman onlardan intikam aldık. Hepsini suda boğduk. Onları sonradan gelecekler için ibret ve örnek kıldık.”639

“Sonra bunların arkasından Musa ile Harun'u âyetlerimizle Firavun'a ve cemaatine gönderdik. İman etmeyi kibirlerine yediremediler ve günahkâr bir kavim oldular.”640

Servet, iktidar, debbede ve tantanaları yüzünden "büyüklendiler" ve kendilerini mesajın muhatabı saymadılar. Mesajın hakikatına teslim olup itaat edecekleri yerde kibirlilik tasladılar.

“Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp ) geçebilecek değillerdi.”641

“O (Firavun) ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklendiler54 ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.”642


4. İNSANLARI DALALETE SEVKETMELERİ


Firavun ve onun ileri gelenleri açık bir sapıklık içindeydi ve insanları hak yoldan saptırıyorlardı. Firavun “Ben sizin en büyük Rabbinizim” diyerek hem kendi sapıtmış hem de insanları kendine itaat ve ibadete zorlayarak dalalete sevketmişti. Hz. Musa firavuna iki misyon ile gönderilmişti. Onun ilk görevi, Firavunu Allah’a teslm olmaya davet etmek, ikincisi firavundan, köleleliklerine son verip, zulüm ve cebrini kaldırıp İsrailoğullarını serbest bırakmasını istemekti. Nitekim ilk tebliğ emrini alan Hz. Musa, Firavuna gidip iki misyonunu anlatmış ve iki mucize göstermişti. Fakat veziri Haman onun iman etmesini engellemişti. Mucizelerden oldukça etkilenen Firavuna şöyle dedi.

“Sen şu anda kendine tapınılan bir ilahsın. Sen ona tabi olunca bir kul olacaksın demek!” Firavun Hz. Musa’ya “Bana yarına kadar mühlet ver” dedi. Allah Musa (as)’a ona şöyle demesini vahyetti.

“Ey Firavun! Sana hiç ihtiyarlamamak üzere, gençliğin hiç elinden alınmamak üzere devletin verilecek olsa, evlenmelerden, yenip içmelerden, hayvanlara binip gezmelerden zevk alma gücün sana iade edilecek olsa, öldüğünde de cennete girdirilecek olsan bana iman edermisin?”

Bu sözler Firavunun kalbini yumuşattı. “Senin gibi Haman da yanıma bir gelsin bakayım” dedi. Ertesi gün Haman geldiğinde Firavun ona, Musa’nın söylediklerini anlattı. Haman “Sanırım, sonradan tapan bir kul olmandansa, kendine tapılan bir Rab olman senin için daha hayırlıdır.” diyerek Firavunun iman etmesine engel oldu.643

“Sihirbazlar Firavun'a gelip dediler ki: "Eğer biz galip olursak, her halde bize bir karşılık (armağan) var, değil mi?" "Evet" dedi. "(O zaman) Siz en yakın(larım) kılınanlardan da olacaksınız."644

Firavun, Hz. Musa’ya karşı mücadele etmeleri durumunda sihirbazlara maddi menfaat, makam, mevki teklif ederek onları dalalete sevketti.

“Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: "Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten değil mi?" dediler. "Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan da olacaksınız"645

Firavun ve önede gelenleri insanların iman etmesine engel oluyorlar ve dalalette kalmalrı için onlara önderlik yapıyorlardı. Böylece günahları kat be kat artıyordu. “Biz onları öyle öncüller, öyle başkumandanlar yaptık ki ateşe çağırırlar, cehenneme götürecek iş ve hareketlere davet ederler de kıyamet günü yardım görmezler.”646

Hz Peygamber bir hadisinde “Kim bir dalalete çağırır ve buna uyulursa, bu kimseye kendine uyanların günahının bir misli aynen yazılır. Onların günahından da bir şey eksilmez.”647

Firavun insanları inkara ve kendi ilahlığına çağırırken yaptığı bu çağrının doğru olduğunu savunuyordu. “(Allah’a iman eden kimse) Ey kavmim! Bugün mülk sizindir. Dünyada yüze çıkmış bulunuyorsunuz. Eğer gelecek olursa Allah'ın hışmından bizi kim kurtarır?" dedi. Firavun: "Ben size görüşümden başkasını göstermiyorum ve herhalde ben size doğru yolu gösteriyorum" dedi. O iman etmiş olan kimse de: "Ey kavmim! Doğrusu ben sizin hakkınızda Ahzab (önceki çeşitli toplumlar)ın günleri gibi bir günden korkuyorum."648

Firavun, Hz.Musa’nın insanları İslam’a çağırmasını fesat olarak değerlendiriyor ve bu yüzden onu öldürmek istiyordu. Firavun ailesinden imanını gizleyen bir kişi hemen buna itiraz ederek böyle bir şey yaparlarsa daha önceki Nuh, Semud, Ad kavmi gibi helak olaileceklerini, dünya hayatının geçici, ahiretin ise ebedi olduğunu, iyilerin cennete kötülerin ise cehenneme gireceği hususunda nasihat ettikten sonra şöyle demiştir.

“Hem ey kavmim! Niçin ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni ateşe davet ediyorsunuz? Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve bence hiç ilimde yeri olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya davet ediyorsunuz. Ben ise sizi o çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan Allah'a davet ediyorum."649

Bu ifadeler, Firavunun insanları dalalete çağırdığını açıkça göstermektedir. Dalalete çağıran Firavun ile ona tabi olan kimselerin kıyametteki durmunu ayetler şöyle anlatır.

“Onlar, sabah a kşam ateşe arzolunurlar. Kıyamet kopacağı gün de: "Firavun hanedanını azabın en şiddetlisine tıkın!" (denilecektir). Hele ateş içinde birbirlerini protesto ederlerken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: "Hani bizler size tabi idik. Şimdi siz bizden bir ateş nöbetini savabiliyor musunuz?" derler. Büyüklük taslayanlar da şöyle derler: "Evet, hepimiz onun içindeyiz. Allah kulları arasında hükmünü vermiştir." Ateştekiler, cehennem bekçilerine derler ki: "Rabbinize dua edin de bir gün olsun bizden azabı biraz hafifletsin." Bekçiler de: "Size peygamberleriniz mucizelerle gelmiyorlar mıydı?" diye sorarlar. Onlar: "Evet" derler. Bekçiler: "Öyle ise kendiniz dua edin" derler. Kâfirlerin duası ise hep çıkmazdadır.”650

Sihirbazlar toplanıp da sihirlerini ortaya koduğunda Hz. Musa asasını yere atınca asa büyük bir yılan oldu ve tüm sihirlerini yuttu. Herkesin gözü önünde gerçekleşen bu mucize karşısında halk çok etkilendi. Firavun halkın bu mucizeden etkilenerek iman etmesine engel olmak maksadıyla Hz. Musa’ya iftira etmeye başladı. "Bu bir sihirbazdır, ya da bir delidir."651 diyerek insanları dalalete sevketti.üstelik Hz. Musa’nın sihirbazlarala buluşması olayı kendi aleyhine gelişince bu olayın kendisine yapılan bir komplo olduğunu iddia ederek halkın Hz Musa’ya olan inancını kırmaya çalıştı.

“Dediler ki: "Ey Musa, (ilkin) sen mi atmak istersin, yoksa atanlar biz mi olalım?" (Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) Atıverince, insanların gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehşete düşürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular. Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) Bir de baktılar ki, o, bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor. Böylece hak yerini buldu, onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı. Orada yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak tersyüz çevrildiler. Ve sihirbazlar secdeye kapandılar. "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler. “Musa'nın ve Harun'un Rabbine..."

Firavun: "Ben size izin vermeden önce O'na iman ettiniz, öyle mi? Mutlaka bu, halkı burdan sürüp-çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır. Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz."652

“Andolsun, Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık olan ispatlayıcı bir delille gönderdik. Firavun'a ve onun önde gelen çevresine. Onlar Firavun'un emrine uymuşlardı. Oysa Firavun'un emri doğruya-götürücü (irşad edici) değildi. O, kıyamet günü kavminin önderliğine geçer, böylece onları ateşe götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer, ne kötü bir yerdir.. Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır.”653


5. İŞLEDİKLERİ GÜNAHLAR


Sonra bunların ardından Firavun'a ve onun önde gelen çevresine Musa'yı ve Harun'u ayetlerimizle gönderdik. Fakat onlar büyüklendiler. Onlar suçlu-günahkâr bir kavimdi.654

Karûn'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak onlar yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi. İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.655


6. İBADET ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ENGELLEMESİ


Hz. Musa’nın sihirbazlarla buluşması ve onları mağlup etmesi akabinde sihirbazlar iman etmiş ve Hz. Musa’ya inananların imanı bu mucizeyle daha da kavi olmuştu. Bu durum Firavunu daha da zor kullanmaya sevketmişti. Firavun iman edenlerin açıktan Allah’a ibadet etmelerine tahammül edemiyor ve onları cezalandırıyordu. Müminler açıktan ibadet edemediklerinden evlerinde gizlice ibadet ediyorlardı.

“Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik: "Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz84 kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü'minleri de müjdele.”656

Firavunun karısı Asiye Hz. Musa’ya iman ettiğinde bu imanını önce gizliyordu. O Allah’a gizlice ibadet ediyordu. Firavunun korkusundan namazlarını da gizli kılıyordu.657

7. FİRAVUNUN YAPTIĞI ZULÜMLER

a. İsrailoğullarına yaptığı zulüm


Firavun İsrailoğullarını köle ve hizmetçi olarak çalıştırıyordu. Onları sınıflara ayırıp kimini inşaat işlerinde, kimini tarlada, kimini pisliklerin temizlenmesinde istihdam ediyordu.658 Çalışamayacak durumda olanlara ise vergi koyuyordu. Bunlar hergün güneş batmadan önce vergilerini vermek zorundaydı. Şayet getirmezse sağ kolu boynuna asılarak sıkıca bağlanır, bir ay böyle kalırdı.659

Firavun ilahlığını kabul etmeyen İsrailoğullarına en ağır işkenceleri yapıyordu, hatta zindana atıyordu. “Firavun: "Benden başkasını ilâh tutarsan, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim" dedi.660 Onun bu zihniyetini açıkça gösterir.

Hz. Musa’nın doğumu yaklaştığı sıralarda firavun rüyasında Beytülmakdis tarafından gelen bir ateşin Mısır evlerini sararak Kıpti evlerini yakıp harap ettiğini, İsrailoğullarına ait evlere ise zarar vermediğini gördü. Rüyasını yorumlayan kahinler “Herhalde İsrailoğullarının geldikleri şu Beytülmakdisten bir adam çıkcak ve Mısır’ı mahvetmeye yönelecektir” dediler. Firavunun müneccimleri “İyi bilin ki İsrailoğullarından bir erkek çocuk doğacaktır. Doğum zamanı yaklaşmıştır. O senin mülkünü senden alacak, saltanatına son verecek, seni ülkenden çıkaracak ve dinini de değiştirecektir.661

Eşrafından birinin teklifi üzerine Firavun İsrailoğullarından doğacak her erkek çocuğun öldürülmesini ve kız çocuklarının ise sağ bırakılmasını emretti. Bu emri kadın ebeler de gerçekleştiriyordu. Hamile kadınlar ya keskin kamışlar üzerinde ayakta durdurularak işkence ediliyor ve böylece çocuğunu düşürüyor ya da keskin kamışlar üzerine basamayarak çocuklarının üzerine basmak zorunda bırakılıyor ve böylece erkek çocuklar anneleri tarafından öldürtülüyordu. Yaşlılar da ağır hayat şartlarına dayanamayıp ölüyordu. Her doğan erkek çocuğun öldürülmesi, ihtiyarların ise ecelleriyle ölmesi firavunu telaşlandırdı. Zira İsrailoğulları olmazsa ağır işleri kim yapacaktı. Bu sebepten doğan erkek çocuklarını bir yıl öldürüp bir yıl sağ bıraktılar. Hz. Harun çocukların öldürülmediği yılda dünyaya geldi. Hz. Musa ise öldürülmesi emredilen yılda dünyaya geldi.662

Firavunun yaptığı bu zulmü Allah Kur’an’da şöyle ifade eder. Musa kavmine demişti ki: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O, bir vakit sizi Firâvun ailesinden kurtardı. Onlar sizi işkencenin en kötüsüne sürüyorlar ve oğullarınızı kesip kadınlarınızı da diri bırakıyorladı. Ve bunda Rabbinizden size büyük bir imtihan vardır."663

Mü'min olan bir kavim için hak olmak üzere, Musa ve Firavun'un haberinden (bir bölümünü) sana okuyacağız. Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakın fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.664

“Böylece o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman, dediler ki: "Onunla birlikte iman etmekte olanların erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak kâfirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir.665

“Andolsun, biz kendilerinden önce, Firavun'un kavmini de denemeden geçirdik ve onlara kerîm bir peygamber gelmişti. Dedi ki:"Allah'ın kullarını bana teslim edin;16 gerçekten ben sizin için güvenilir bir peygamberim. Allah'a karşı büyüklenmeyin; hiç şüphesiz ben size apaçık, bir delil getirmekteyim. Ve doğrusu ben, sizin beni taşa tutmanızdan benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan (Allah)a sığındım. Eğer siz bana iman etmiyorsanız, bu durumda benden kopup-ayrılın." Sonunda Rabbine: "Gerçekten bunlar, suçlu-günahkâr bir kavimdirler" diye dua etti. (Allah da:) "Öyleyse, kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, muhakkak takip edilmiş olacaksınız." (diye duasını kabul edip cevap verdi). "Denizi durgun ve açık bırak. Çünkü onlar, suda boğulacak bir ordudur." Onlar nice bahçeler ve pınarlar terketmişlerdi; (Nice) Ekinler, güzel konaklar. Ve kendilerinde 'sevinç ve mutluluk içinde' yaşadıkları nimetler. İşte böyle; biz bunları başka bir kavime miras olarak verdik. Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar (azabı) ertelenenler de olmadı. Andolsun ki biz İsrailoğullarını o aşağılayıcı azabdan kurtardık. Firavun'dan da kurtardık çünkü o üstünlük taslayıp haddi aşan bir zorbaydı.666


b. İman eden sihirbazları öldürmesi


Hz. Musa ile sihirbazların düellosunda Hz. Musa’nın asası ejderha olup hepsinin sihrini yuttu. Bunun sihir olmadığını anlayan sihirbazların hepsi iman etti. Bu durum Firavunu çok kızdırdı. İman eden sihirbazları önce tehdit etti sonra işkenceyle onları öldürdü.

Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın." Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun'un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler. Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor. Anında büyücüler secdeye kapandılar. (Ve:) "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler. "Musa'nın ve Harun'un Rabbine." (Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Hiç tartışmasız, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım." "Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimize dönücüleriz. Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını ummaktayız."667

“Sihirbalar secde etmeyi nerden biliyordu?” diye sorulsa buna iki şekilde cevap verilebilir. Birincisi Allah onlara lutfundan bunu ilham etti. İkincisi Musa ve Harun mucizenin gerçekleşmesi akabinde Allaha şükretmek için secedeye kapandı. Sihirbazlar da Musa’nın yaptığı gibi yaptılar.668

(Firavun) Dedi ki: "Ben size izin vermeden önce O'na inandınız, öyle mi? Kuşkusuz o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. O halde ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarında sallandırıcağım. Siz de elbette, hangimizin azabı daha şiddetliymiş ve daha sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız." Dediler ki: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla 'tercih edip-seçmeyiz'. Neyde hükmünü yürütebileceksen, durmaksızın hükmünü yürüt; sen, yalnızca bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin."669

Bu eski zamanlarda uygulanan çok canice bir işkence metodudur. Bu amaçla yere ya uzun bir sütun dikerler ya da ağaç gövdelerini kullanırlardı. Daha sonra tam tepesine ona çapraz bir tahta parçası çakılırdı. Daha sonra suçlunun elleri yukarıdan bu tahtaya bağlanır ve yavaş yavaş acı çeker, ölmesi için öylece bırakılırdı. Bu, Firavun'un kaybettiği oyunu kazanmak için ortaya koyduğu son tuzaktı. Onları, kendi krallığına karşı Hz. Musa ile birlikte bir oyun oynadıklarını kabule zorlamak için çok acı işkencelerle tehdit etti. Fakat sihirbazların kararlılık ve sebatı, tuzağı, Firavun'un kendi aleyhine çevirdi. Onların en ağır işkencelere bile katlanmaya hazır olmaları, herkese onların Hz. Musa'nın peygamberliğine samimiyetle inandıklarını ve aralarındaki gizli iş birliği iddiasının onları saptırmak için öne sürülen bir hile olduğunu göstermişti.670

Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi idam edeceğim." (Onlar da:) "Biz de şüphesiz Rabbimize döneceğiz" dediler. Oysa sen, yalnızca, bize geldiğinde Rabbimizin ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun. "Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi müslümanlar olarak öldür671

Firavn dediğini yaptı. Halkın gözünü korkutmak ve Hz. Musa’ya tabi olmalarını engellemek için akşam olunca iman eden sihirbazların hepsinin elleri ve ayaklarını çaprazlama kesti ve hurma dallarına astı. Onlar öldürülürken “Ey Rabbimiz! Üstümüze sabır yağdır. Bizi müslüman olarak öldür.” dediler. Günün başında kafir olan bu sihirbazlar günün sonunda şehid olarak Rablerinin huzuruna vardılar.672

Firavunun kavmi yenilgi ve korku içinde toplantı yerinden birbirlerini çiğneyerek döndüler. Firavun da yenilgiye ve lanete uğramış olarak sarayına dönüp küfründe ısrar etmeye ve kötülük yapmaya devam etti.673 Firavun saraya vardığında ileri gelenleriyle şunu konuştu.

“Firavun kavminin önde gelenleri, dediler ki: "Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır'da) bozgunculuk çıkarmaları, seni ve ilahlarını terketmeleri için mi (serbest) bırakacaksın?" (Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz, ve kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz, onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz."674

c. Sarayda iman edenleri öldürmesi


Firavunun hanedanından olan Hızkıl ve zevcesi imanını gizleyen müminlerdendi. İmanını açıkladığında ise idam edildi. Hızkıl’ın zevcesi Maşita Hatun Firavunun kızlarından birinin tarakçısı idi. Birgün Firavunun kızının saçını taraken tarak elinden düşünce “Bismillah” dedi. Kız onun iman ettiğini anladı ve durumu babasına haber verdi. Firavun onu yanına çağırdı ve ona “Senin Rabbin kim” diye sordu. O “Benim de Rabbim, senin deRabbin Allah’tır” dedi. Firavun buna öfkelendi ve tandırda ateşin yakılmasını kadının çocuklarıyla beraber ateşe atılmasını emretti. Sonra oğullarını bir bir ateşe attırdı. Hatta son oğlan çocuğu süt emen bir sabi idi. Bebek annesine “Anneciğim sabret! Çünkü sen hak üzeresin” dedi. Derken annesi bebeğiyle birlikte ateşe atıldı.675

d. Asiye binti Müzahim’in öldürülmesi


Asiye Firavun Kabus b. Musab’ın karısıydı. Kabus ölünce yerine Velid b. Musab Firavun oldu ve kardeşinin karısı Asiye ile evlendi.676 Firavunun İsrailoğullarının çocuklarını öldürdüğü yıllarda Asiye, Nil nehrine bırakılan ve saray bahçesinin kıyısına gelen sandığın içindeki Musa’yı aldı. Firavunun onu öldürmesine engel oldu ve Musa’yı yanında büyüttü.677

Hz. Musa sihirbazları mağlup ettiğinde sihirbazların hepsi iman etti. Bu mucize karşısında Asiye de iman etti. Fakat imanını gizledi. Firavunun korkusundan namazlarını gizli gizli kılıyordu. Asiye Maşita Hatun ve çocuklarına yapılan zulmü ve ruhlarının melek tarafından göklere yükseltildiğini sarayın penceresinden izledi ve imanı daha da güçlendi. O sırada firavun içeri girdi ve yaptıklarını anlattı. Asiye ona “Yazıklar olsun sana! Sen Yüce Allah’a karşı nasıl böyle cüret edebildin ” dedi. Firavun “Yoksa sen de mi onun gibi aklını kaçırdın” dedi. Asiye artık imanını ızhar etti ve “Hayır ben aklımı kaçırmadım. Esas aklını kaçıran sensin. Aciz bir mahluk iken ilah olduğunu iddia edersin. Fakat ben, benim ve senin Rabbi olan Allah’a iman etmişimdir” dedi.

Firavun bu sözler üzerine şaşırdı ve ne yapacağını bilemedi. Hemen Asiye’nin annesini çağırttı. Annesi Asiye ile başbaşa görüştü. Onu Firavunun istediği gibi davranması için ikna etmeye çalışsa da Asiye kabul etmedi. Firavun bunu duyunca onun için yere dört tane kazık çaktırdı. Asiye’yi kazıklara bağlayıp gerdirerekl işkenceyle öldürdü.678 Asiye can verirken gözüne melekler ve kendisi için hazırlanan nimetler görünüp gülmeye başlayınca Firavun “Şunu tutun! Deliliğe bakınız ki işkence içindeyken gülüyor” dedi.679

Firavun Asiye’yi dört kazığa bağlayıp sırtüstü yere yatırdı. Yakıcı güneşin altında bıraktı. Göğsü üzerine değirmen taşı koydurdu. Bununla da yetinmeyip üzerine büyük kaya atılmasını ve işkence edilmesini emretti fakat bu sırada Asiye ruhunu teslim etti.680

Hz. Peygamber “Cennet kadınlarının en hayırlıları Hatice, Meryem ve Asiye’dir” der.681 Asiye hakkındaki ayet-i kerime ise şöyledir.

“Allah, iman etmekte olanlara da Firavun'un karısını örnek olarak verdi. Hani demişti ki; "Rabbim bana kendi katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."682




Yüklə 1,08 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin