Doğrularin öYKÜSÜ Şehit Murtaza Mutahhari



Yüklə 0,68 Mb.
səhifə5/37
tarix08.01.2019
ölçüsü0,68 Mb.
#92994
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   37

16- İMAM ALİ(AS) VE ASIM

Hz. Ali(a.s) Cemel Savaşı’ndan23 sonra Basra’ya geldi. Basra’da kaldığı günlerden birinde Ela B. Ziyad Harisi adında yarenlerinden birinin ziyaretine gitti. Bu adamın güzel ve geniş bir evi vardı. Hz. Ali(a.s) evin güzelliğini ve genişliğini görünce ona:

- Bu genişlikteki bir ev, dünyada senin ne işine yarar? Oysaki ahirette geniş bir eve daha muhtaçsın. Ama istersen dünyada ki bu geniş evi, ahiretteki geniş evi elde etmek için kullanabilirsin. Bunu da ancak, evde misafir ağırlarsan, akrabalarına iyilik eder, onların ziyaretlerine önem verirsen, Müslümanların haklarını bu evde gözetirsen, bu evi hakların savunulduğu bir mekan karar kılarsan ve şahsi tamahlarla sınırlandırmazsan gerçekleştirebilirsin, diye buyurdu.

Hz.Ali’nin (as) sözü bittikten sonra, Ziyad Harisi şöyle devam etti:

-Ey Emir-el Müminin! Kardeşim Asım’ı sana şikayet ediyorum. 24

Hz.ali(as):

-Şikayetin nedir? Diye sorunca Ziyad Harisi şöyle devam etti:

-Dünyaya yüz çevirmiş, eski elbiseler giyiyor, inzivaya çekilerek her şeyi ve her kesi boş vermiş bir durumdadır.

Ziyad’ın bu sözüne karşılık Hz.Ali(as):

-Onu çağırın gelsin, diye buyurdu.

Hz.Ali’nin(as) buyruğu üzerine Asım’ı oraya getirdiler. Hz.Ali(as), ona dönerek şöyle buyurdu:

-Ey kendi canının düşmanı! Şeytan senin aklını çalmış. Niye eşine ve evlatlarına merhamet etmedin? Sana bu tertemiz dünyevi nimetleri helal kılan Allah’ın, sen bu nimetlerden faydalandığında senden rahatsız mı olacağını zannediyorsun? Sen Allah katında bundan daha küçüksün.

Asım:

-Ey Emirel Müminin! Sen de benim gibisin. Sen de kendine sıkıntı veriyorsun. Yumuşak elbiseler giymiyor, lezzetli yemekler yemiyorsun. Demek ki ben senin yaptığını yapıyor ve senin gittiğin yoldan gidiyorum, diye cevap verince, Hz.Ali(as) şöyle buyurdu:



-Hata yapıyorsun. Ben senden farklıyım. Benim bulunduğum konumda değilsin. Ben önderlik elbisesini giymişim. Yöneticinin görevi daha farklıdır. Allah-u Teala, adil yöneticilere yaşam tarzı bakımından halkın en düşkünü olanları ölçü edinmelerini farz kıldı. En fakir insan nasıl yaşıyorsa halkın yöneticisi de öyle yaşamalıdır. Böylece fakirlik ve yoksulluk , yoksul kesimi etkilemez. Demek ki benim görevim başka , senin görevin de başkadır.25

17-FAKİR VE ZENGİN

Resulü Ekrem(s) , her zaman olduğu gibi mecliste oturmuştu. Ashabı, onun etrafında toplanmış, peygamberi sıkı bir çembere almışlardı. Bu arada fakir bir Müslüman mescide girerek boş bir yere oturdu. Tesadüfen yanına oturduğu adam da zengin biriydi. O fakir Müslüman’ın yanına oturduğunu gören zengin şahsiyet, hemen elbiselerini toplayıp kendini kenara çekti. Bu durumu fark eden Resulü Ekrem(s), zengin adama dönerek:

-Bunun fakirliğinin sana bulaşmasından mı korktun ? diye sordu.

Adam:


-Hayır Ya Resulallah, diye cevap verince, Peygamber(s) :

-Zenginliğinin ona bulaşmasından mı korktun? Diye tekrar sordu.

Adam tekrar :

-Hayır Ya Resulallah, diye cevap verince, Peygamber(s) :

-Elbiselerinin kirlenmesinden mi korktun? diye tekrar sordu.

Adam :


-Hayır Ya Resulallah, diye cevap verince, Peygamber(s) :

-Niye o zaman kendini kenara çektin? Diye sorunca, adam :

-Hata yaptığımı itiraf ediyorum. Günahımın keffaresi olarak servetimin yarısını bu Müslüman kardeşime bağışlamaya hazırım, diye cevap verdi.

Bunun üzerine fakir olan Müslüman araya girdi:

-Ama ben bu teklifi kabul etmiyorum.

Nedeni sorulduğunda şöyle cevap verdi:

-Çünkü bir gün ben de bunun gibi, bir Müslüman kardeşimi aşağılamaktan korkuyorum.26


18-DÜKKANCI VE ORADAN GEÇEN ADAM

Uzun boylu, iri ve atletik yapılı, gözünün kenarındaki nişaneden, meydanlarda savaştığı belli olan, esmer bir adam, ağır ve kendinden emin adımlarla Kufe Pazarından geçiyordu. O esnada dükkanında oturan bir adam, arkadaşlarını eğlendirmek için eline geçen bir çöpü dükkanın önünden geçen adama fırlattı. Oradan geçen adam, dönüp bakmadan, ağır ve kendinden emin adımlarla yoluna devam etti. Oradan uzaklaşır uzaklaşmaz dükkancının arkadaşlarından biri:

-Saygısızlık ettiğin o adamın kim olduğunu biliyor musun? Diye sordu.

Dükkancı:

-Hayır, tanımıyorum dedi.. Her gün dükkanın önünden geçen binlerce insandan biriydi herhalde.

-Allah Allah! Tanımadın mı? O adam meşhur komutan Malik Eşter Nehei idi.

-O adam Malik Eşter miydi? Aslanların yüreğine korku salan ve adı geldiğinde düşmanlarını titreten Malik mi?

-Ta kendisi…

-Eyvah! Mahvoldum. Ne yaptım ben. Şimdi cezalandırılmam için emir verecektir. Hemen gidip yalvarıp yakarıp, kendimi affettirmeliyim, diyerek Malik Eşter’in peşinden gitti.

Malik Eşter’in camiye girdiğini görünce o da peşinden camiye girdi. Onun namaza başladığını görünce, bir köşede namazın bitmesini beklemeğe başladı. Namazdan sonra Malik Eşter’in yanına giderek yalvarmaya ve:

-Ben sana cahillik edip saygısızlık eden kimseyim, diyerek kendisini tanıttı ve af dilemeğe başladı.

Bunun üzerine Malik:

-Ant olsun Allah’a camiye senin için geldim, dedi. Çünkü gördüm ki sen çok cahilsin ve sebepsiz yere insanlara eziyet ediyorsun. Sana acıdım ve Allah’a seni hidayet etmesi için dua etmeğe geldim. Asla zannettiğin gibi seni cezalandırmayı düşünmedim.27

19-GAZALİ VE EŞKİYALAR


Meşhur İslam alimi Gazali, Tus’luydu.( Tus, Meşhed Yakınlarındaki bir köydür.) O zamanlarda , yani yaklaşık Hicri beşinci asırda , Nişabur, o yörelerin ilim merkezi sayılırdı. O yörelerde ilim öğrenmek isteyen insanlar, Nişabur’a geliyorlardı. Gazali de her kes gibi Nişabur’a geldi ve büyük bir hırsla yıllarca değerli üstatlardan dersler aldı. Öğrendiklerini unutmamak için de sürekli yazıyordu ve yazdıklarını muntazam bir şekilde biriktiriyordu. Yıllarının zahmeti olan bu yazdıklarını, tatlı canı gibi seviyordu.

Yıllar sonra vatanına dönmeğe karar verdi. Yazdıklarını düzenli bir şekilde bir sandığa yerleştirerek kafileyle memleketine gitmek üzere yola çıktı.

Tesadüfen kafilenin önü eşkıyalar tarafından kesildi. Buldukları her şeyi alıyorlardı. Sıra Gazali’nin eşyalarına gelmişti. Sandığı açmak istediklerinde Gazali:

-Neyim varsa alın ama bu sandığa dokunmayın, diye atıldı.

Eşkıyalar, sandıkta çok değerli bir şey olduğunu zannederek sandığı açtıklarında, karalanmış kağıtlardan başka bir şey göremediler. Bunun üzerine içlerinden biri:

-Bunlar nedir, ne işe yarar? Diye sorunca Gazali şöyle cevap verdi:

-Her ne ise size pek yaramaz. Ama bana yarayacak.

-Sana ne faydası var bu kağıt parçalarının?

-Bunlar benim kaç yıllık tahsilimin semeresidir. Eğer bunları benden alırsanız, hem öğrendiklerim yok olacak, hem de yıllarca çektiğim zahmetler boşa gidecek.

-Gerçekten senin bütün ilmin bunlardan ibaret mi?

-Evet…

-Yeri sandık olan ve çalınmaya müsait olan ilim, ilim değildir. Git kendine bir çare kıl.



Eşkıyanın bu basit sözü, Gazali’nin uyanık ruhunu şiddetle sarstı. O güne kadar hep, papağan gibi üstattan dinleyip, yazmasını biliyordu. Gazali,o günden sonra, artık kendisini beyin olarak daha çok geliştirmeli, daha çok araştırma yapıp önemli konuları aklında tutmalıyım, diye düşündü.

Gazali, o olay üzerine şöyle demiştir:

-Ben, hayatıma yön veren en güzel nasihati, bir eşkıyadan aldım.28


Yüklə 0,68 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin