Dış lastik bak lastik



Yüklə 2,3 Mb.
səhifə22/25
tarix08.04.2018
ölçüsü2,3 Mb.
#47893
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   25

197 Disraeii, Benjamin

Kimyasal olarak, +3 değerli bütün azrak toprak metalleri gibi davranan disprosyum, donuk sarı renkte bir dizi bileşik oluşturur. Dy" iyonu son derece paramagnetiktir, çok düşük sıcaklıklarda magnetik soğutma yapabilmek için iyonun bu özelliğinden yararlanılır.

atom numarası atom ağırlığı erime noktası kaynama noktası özgül ağırlığı birleşme değeri

elektronların yerleşimi 2-8-18-28-8-2 ya da (Xe) 4/>°56s2



Disraeii, Benjamin, beaconsfield kontu (d. 21 Aralık .1804, Londra - ö. 19 Nisan 1881, Londra, İngiltere), iki kez başbakanlığa gelen (1868, 1874-80) İngiliz devlet adamı ve romancı.

İtalyan göçmeni bir Yahudi ailesinin en büyük oğluydu. Babası Isaac D'Israeli,



Disraeli'nin W. & D. Downey tarafından albüminli kâğıda basılmış bir fotoğrafı

Gernsheim Collection. üniversity of Texas. Austin


Bevis Marks Sinagogu'yla arası açıldığı için 1817'de çocuklarını Hıristiyan olarak vaftiz ettirdi. Babasının bu kararı Disraeli'nin yaşamına yön veren en önemli etken oldu; çünkü Yahudiler ancak 1858'den sonra Parlamento'ya girebilecekti. Özel okullarda öğrenim gören Disraeii, 17 yaşına geldiğinde bir avukatlık firmasında çalışmaya başladı. Ama bu işle yetinmedi ve 1824'te Güney Amerika'daki madencilik şirketlerinin çıkardığı hisse senetleri üzerinde spekülasyona girişti; bir yıl sonra elindeki her şeyi yitirdi ve orta yaşlarına değin kurtulamadığı ağır bir borç yükü altına girdi. Babasının arkadaşı John Murray ile birlikte çıkardığı Representative adlı günlük gazete de batınca payına düşen borcu ödemekten kaçınması, Murray ve öteki ortaklarla arasının açılmasına yol açtı. Disraeii bu gazetenin öyküsünü imzasız yayımladığı ve Murray'i alaycı bir dille eleştirdiği Vivian Grey (1826-27, 5 cilt) adlı romanında anlattı. Bir süre sonra kitabın yazarı olduğu ortaya çıkınca çok geniş bir çevrenin eleştirisine uğradı.


66

162,500 1409°C 2335°C

8,540 (25°C'de) 3
Disraeii bunu izleyen dönemde bir sinir krizi geçirdi ve sonraki dört yıl boyunca önemli bir etkinlik gösteremedi. Daha sonra The Young Duke (1831, 3 cilt; Genç Dük) adlı bir roman daha yazdı. 1830'da Akdeniz ve Ortadoğu ülkelerini kapsayan uzun bir yolculuğa çıktı. Bu gezi, romanları için malzeme sağladığı kadar, siyasette doruğa ulaştığı 1870'lerde Mısır, Hindistan ve Osmanlı Devleti'ne karşı izlediği politikala- n da etkileyecekti.

dişten 198

Disraeli ülkesine döndüğünde Londra'daki edebiyat çevrelerine girdi ve döneminin önde gelen kişileriyle tanıştı. O dönemde yazdığı Contarini Fleming (1832, 4 cilt) çoğu romanı gibi otobiyografik renkler taşıyor ve siyasal görüşlerini yansıtıyordu.

Siyasal yaşamının başlangıcı. 1831'de siyasete atılmaya karar veren Disraeli, High Wycombe'dan radikal bağımsız aday olarak katıldığı 1832 ve 1835 seçimlerini kazanamayınca, bir partiye girmek zorunda olduğunu anladı; kendi radikallik anlayışı ile Muhafazakârların görüşleri arasında kimi benzerlikler kurarak Muhafazakâr Parti'ye girdi. Ama 1835'te Taunton'dan Muhafazakâr aday olarak katıldığı seçimlerde de başarılı olamadı. Abartılı davranışları, yüklü borçlan ve Henrietta Temple (1837, 3 cilt) adlı romanına esin kaynağı olan, Sir Francis Sykes'ın kansı Henrietta'yla ilişkisi, Disrae- li'ye kötü bir ün kazandırmıştı. Gene de 1837'de Kent'in Maidstone seçim bölgesinden katıldığı seçimleri kazanarak Parla- mento'ya girmeyi başardı. Avam Kamarası'nda usta bir konuşmacı olarak kısa sürede dikkatleri üzerinde topladı. 1839'da zengin dul Wyndham Lewis ile evlenerek toplumsal konumunu güçlendirdi.

1841 seçimlerini Muhafazakârlar kazanınca, siyasete atılma konusunda Disraeli'yi desteklemiş olan parti başkanı Sir Robert Peel başbakan oldu. Ama kabinede kendisine görev verilmediği için büyük düş kırıklığına uğrayan Disraeli, Peel'e ve onun muhafazakârlık anlayışına karşı eleştirel bir tutum takındı. Böylece, Peel'in uygulamalarına karşı çıkan ve "Genç ingiltere" olarak adlandmlan bir grup genç Muhafazakârın desteğini kazandı. Coningsby; or The New Generation (1844, 3 cilt; Coningsby ya da Yeni Kuşak) adlı romanında, Peel'in temsil ettiği soğuk, pragmatik ve orta sınıfa özgü muhafazakârlık anlayışı ile Genç İngiltere grubunun romantik, nostaljik ve aris- tokratik yaklaşımı arasındaki farkı vurguladı.

1845'te Tahıl Yasalan tartışmaları Disrae- li'ye Peel'e karşı bir kampanya başlatma fırsatını verdi. Peel, tahıl ithalinden gümrük vergisi alınmasını öngören Tahıl Yasalan' nin kaldırılmasını tasarlıyordu. Oysa bu, Muhafazakâr Parti'nin belkemiğini oluşturan kırsal kesimdeki küçük soylulann çıkar- lanna aykınydı. Disraeli, yasaların kaldırılmasına karşı çıkanların önderliğini üstlenen Lord George Bentick'in sağ kolu olarak yaptığı bir dizi etkili konuşmayla, Peel'e karşı sürdürülen muhalefetin güçlenmesini sağladı. Whig'ler de Peel'in tasansını desteklediği için, Disraeli önderliğindeki korumacılar Tahıl Yasalarinm kaldınlmasını engelleyemediler ama Peel'in parti içinde azınlıkta kalmasını sağlayarak 1846'da onu istifaya zorladılar.

Muhafazakârların önderi ve başbakan. Eski Muhafazakâr bakanların çoğunun Peel'e bağlı kalması ve Bentick'in ölümü, Disraeli'yi Avam Kamarası'ndaki muhalefetin önderi durumuna getirdi. Disraeli, sonraki birkaç yıl boyunca Muhafazakâr Parti'yi, artık umutsuz saymaya başladığı korumacılık politikasından vazgeçirmek için çalıştı. 1847'de Buckinghamshire'dan Parlamento' ya seçilmesi ve 1848'de High Wycombe yakınlarındaki Hughenden Malikânesi'ni satın alması, toplumsal ve siyasal nüfuzunu artırdıysa da mali durumu hâlâ sallantıdaydı.

Liberaller 1852'de iktidardan düşünce, Muhafazakâr Parti başkanı Derby kısa ömürlü bir azınlık hükümeti kurdu ve

Disraeli'yi maliye bakanlığına getirdi. Disraeli maliyeden anlamadığını ileri sürerek başlangıçta bu görevi kabul etmek istememişti. Gerçekten de Disraeli'nin hazırladığı 1852 bütçesi hükümetin düşmesiyle sonuçlandı. Ama bunda Disraeli'nin suçu olduğu söylenemezdi; çünkü Avam Kamarası'nda çoğunluğu elinde tutan serbest ticaret yanlıları, koruyucu önlemler içermese de tarımı geliştirmeye yönelik her girişime karşı çıkıyordu.

Derby, 1858'de Disraeli'nin maliye bakanı olduğu yeni bir azınlık hükümeti kurdu Seçim sistemi reformunu Whig'lere bırakmak istemeyen Disraeli, 1859'da ılımlı bir reform tasarısı hazırladı. Ama tasarı açıkça Muhafazakâr Parti lehine düzenlendiği için reddedilince Muhafazakârlar bir altı yıl için daha muhalefete geçti. 1866'da Lord Rus- sell başkanlığındaki liberal hükümet düşünce, Derby üçüncü azınlık hükümetini kurdu ve Disraeli'yi yeniden maliye bakanlığına getirdi. Disraeli'nin bakanlığı sırasında, Kraliçe Victoria ile Lord Derby'nin girişimiyle seçim sistemiyle ilgili yeni bir reform tasarısı hazırlandı. Tasarıyı Avam Kamara- sı'na sunan Disraeli, çoğunluktaki Liberallerin, tasarıyı Muhafazakârların işine yaramayacak ölçüde değiştirmelerine engel olamadı. Gene de "bütün yaşamının düşü" olarak nitelendirdiği bu yasayla Muhafazakârların güç kazandığına inanıyordu.

Derby'nin 1868'de siyasetten çekilmesi üzerine Disraeli başbakan oldu; ama aynı yıl yapılan seçimleri Liberaller kazanınca, başbakanlıktan ayrıldı. Bunu izleyen 12 yıllık sürede İngiliz siyasal yaşamında yıllardır süregelen karışıklık sona ermiş ve tutarlı politikaları olan iki büyük parti ortaya çıkmıştı. İki partinin başında, birbirine diş bileyen Disraeli ve Gladstone bulunuyordu.

Disraeli önceleri görece barışçıl bir tutum içindeydi. Yeni seçmenler kazanmak umuduyla, Muhafazakâr Parti'ye yeni bir çehre vermeye çalışıyordu. Ama soğuk kişiliği ve siyasal bir taşlama niteliğindeki Lothair (1870, 3 cilt) adlı romanı yandaşlarının bir bölümünün ondan uzaklaşmasına yol açtı.

Disraeli 1872'den sonra parti üzerinde sıkı bir denetim kurdu. Belirli konularda, Muhafazakâr ve Liberal politikalar arasındaki aynm çizgisini keskinleştirdi. Lordlar Ka- marası'm, monarşiyi ve kiliseyi savundu; Hindistan'a özel bir önem vererek imparatorluğun bütünlüğünün korunmasına yönelik bir politika oluşturdu; toplumsal reformlarla ilgilendi; başta en büyük tehlike olarak gördüğü Rusya olmak üzere yabancı ülkelere karşı katı bir dış politika benimsedi.

İkinci başbakanlık dönemi. 1873'te Gladstone hükümetinin istifası Disraeli'nin siyasal yaşamında dönüm noktası oldu. Bu durumda, Disraeli, bir azınlık hükümetinin partiye zarar vereceği düşüncesiyle hükümeti kurmak istemedi. Bunun üzerine gönülsüzce başbakanlığa dönen Gladstone çok geçmeden Parlamento'yu dağıtarak seçimlere gitti; Muhafazakârlar 1874 seçimlerinde büyük bir zafer kazandılar.

Güçlü bir kabine kurarak kraliçenin de dostluğundan yararlanan Disraeli bir dizi toplumsal reform yasası çıkardı ve Tory demokrasisinin bir slogandan ibaret olmadığını gösterdi. Ama toplumsal reformlardan çok, izlediği dış politikayla kamuoyunun desteğini kazandı. İlk büyük başarısı, Mısıı hıdivi İsmail Paşa'dan, Süveyş Kanalı hisselerinin yarıya yakınını satın alması oldu. Biı gazeteci, İsmail Paşa'nın hisselerini satmak istediğini öğrenmiş ve durumu Dışişleri Bakanlığı'na bildirmişti. Disraeli, daha Par- lamento'nun karannı beklemeden, Roths- child ailesinden sağladığı mali destekle hisseleri aldı. 1876 başlarında Parlamento'ya

Kraliçe Victoria'yı "Hindistan İmparatori- çesi" ilan eden bir tasarı sundu; geniş muhalefet karşısında tasanyı geri çekmeye hazırlanırken kraliçenin ısrarıyla tasarı yasalaştı. Disraeli, sağlığının bozukluğu yüzünden Avam Kamarası grubunun önderliğini yürütemez duruma gelince Beaconsfi- eld kontu unvanını kabul ederek Lordlar Kamarası'nın önderi oldu.

Disraeli, 1878'e değin ağırlıklı olarak dış politikayla ilgilendi. 1877'de Osmanlı Devletine savaş ilan eden Rusya 1878'de İstanbul kapılanna dayanınca, İngiltere'nin Hindistan yolu üzerindeki denetimi tehlikeye düştü. Bunun üzerine Disraeli, bir güç gösterisiyle Rusya'yı antlaşmaya zorladı. Osmanlı Devleti'ni büyük kayıplara uğratan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması 1878'de toplanan Berlin Kongresi'ne getirilince burada istediği tüm ödünleri elde eden Disraeli Londra'ya zafer havası içinde geri döndü.

Disraeli, siyasal yaşamının doruğundayken kraliçenin kendisine önerdiği düklüğü geri çevirdiyse de "Order of the Garter" nişanını kabul etti. Daha sonra felaketler birbirini izledi: İngiliz orduları Afganistan'da yenilgiye uğradı, Güney Afrika'daki birlikler katledildi, tarımda ve sanayide üretim düştü. Bunun sonucunda Muhafazakârlar 1880 seçimlerinde ağır bir yenilgiye uğradı. Parti önderliğini sürdüren Disraeli, siyasal yaşamının ilk günlerini anlatan Endymion (1880, 3 cilt) adlı romanım tamamladı. Bunun ardından sağlığı hızla bozuldu, çok geçmeden de öldü.

dişten bak. kiyanit

Distinguished Service Order (D.S.O ),



İngiliz askeri nişanı. Savaşta üstün hizmette bulunan subaylara verilen bu nişan 1886'da Kraliçe Victoria tarafından konmuştur. Nişanı alanlar adlarının sonunda "D.S.O." ibaresini kullanabilirler. İngiltere Silahlı Kuvvetleri'nde hizmet gören yabancı subaylar da "onur üyesi" olarak bu nişanı alabilirler. Haç biçimindeki nişan, beyaz ve altın rengindedir. Haçın kollarının kesiştiği noktada kırmızı zemin üstünde defne çelengiyle çevrili bir taç yer alır.

distorsiyon, akustikte ve elektronikte, temel dalga biçiminin ya da çeşitli frekans bileşenlerinin aralanndaki ilişkinin bozulmasına yol açan sinyal değişikliklerinin ortak adı. Çoğunlukla sinyalin sönümlenmesi biçiminde gelişir. Sinyallerin dalga biçimleri değiştirilmeden doğrudan kuvvetlendirilmesi ya da zayıflatılması, genellikle distorsiyon olarak tanımlanmaz. Sinyalin çeşitli frekans bileşenlerinin farklı oranlarda kuvvetlendirilmesi ya da zayıflatılmasına genlik distorsiyonu, sinyaldeki çeşitli fazlar arasındaki ilişkilerin değişik biçimde yeniden üretilmesine ise faz distorsiyonu denir. Aramodülasyon distorsiyonu ise, sistemin kaynak frekansının doğrusal bileşiminin bozulması, örneğin bir frekans bileşeninin (örn. bir yüksek ses frekansı), başka bir frekans bileşenini (örn. bir düşük ses frekansı) modüle etmesi sonucunda ortaya çıkar. İşitsel sistemlerde en sık oluşan distorsiyon türleri, genlik, frekans ve aramodülasyon distorsiyonlandır. Görsel sistemlerde ise, çoğunlukla yeniden üretilen görüntünün sönümlenmesine yol açan distorsiyon türlerine rastlanır. Bilerek ya da istemeden sinyale gürültü eklenmesi kimi zaman distorsiyon olarak tanımlanır.

distribütör, akim daGitici olarak da bilinir, içten yanmalı motorlarda, indüksiyon bobininden (marş motoru) gelen yüksek gerilimli akımı bujilere(*) dağıtan aygıt. Temel olarak bir kam mili ile bunun üzerine yerleştirilen bir rotordan oluşan distribütör,motor silindirlerindeki supapların açılıp kapanmasıyla eşzamanlı olarak elektrik akımının geçişini sağlar. Rotor kolu, bobinden gelen yüksek gerilim ucuna bağlıdır ve mille birlikte dönerken, distribütör kapağının iç kenarlarına yerleştirilmiş olan iletken parçalara sürtünerek akımın bujilere iletilmesini sağlar. Kam mili, açılıp kapanarak akımın geçişini denetleyen kesiciyi (platin) de hareketlendirir. Kesicinin değme uçlarının arasına bağlanan bir kondansatör (mekse- fe), bu uçlar arasında oluşan elektrik arkını yavaşlatır ve akımın keskin bir biçimde kesilerek bujilerin hızla kıvılcım çakmasını sağlar. Ayrıca bak. ateşleme sistemi.

District of Columbia (D.C.), ABD'nin doğusunda federal yönetim bölgesi. Poto- mac Irmağı kıyısında, Washington, D.C. kentiyle aynı alanı kaplar.

diş, omurgalılarda ağız-yutak boşluğunun çevresinde, çene kemiklerinin kenarlanna dizilmiş olan, yiyecekleri alıp kavramaya,

^ orta kesicidiş

^ _ yan kesicidiş

^ köpekdişi

\ t / İÇ ■ birinci küçük azı

f^S^T ^^ ikinci küçük azı

-SZŞı' ,, birinci büyük azı

i^CAy' ikinci büyük azı

ı^^/^"^V^k azı

insanda altçenedeki dişlerin dizilişi

G. J. Romanes, Cunningham's Textbookof Anatomy. Oxford University Press

çiğneyerek parçalamaya, düşmanlardan korunmaya ve başka özel işlevlere uyarlanmış, beyazımsı renkte, sert ve dayanıklı oluşumların ortak adı.

Omurgalıların çeşitli türlerinde dişler, genellikle yüklendiği işleve uygun özel biçimler gösterir. Örneğin yılanın dişleri çok ince, keskin ve çoğu kez geriye doğru kıvrıktır; bu havyanlar avlarını bütün olarak yuttukları için, dişler çiğnemeye değil yalnızca avı yakalamaya uyarlanmıştır. Kedi ve köpek gibi etçil memelilerin dişleri, insan ve maymunların dişlerinden daha sivridir. Bu hayvanların köpekdişleri uzun, öğütmekten çok kesmeye ve koparmaya uyarlanmış olan küçük azıların yassı çiğneme yüzeyi yoktur. Büyük azıların da bir bölümü kaybolmuştur. Oysa inek ve at gibi otçul memelilerde çiğneme yüzeyi, küçük azılarda çok geniş ve yassı, büyük azılarda çok karmaşık girinti ve çıkıntılarla dolu, köpekdişleri de bazen hiç yoktur. Bu açıdan, çiğnemeye pek elverişli olmayan sivri uçlu dişler genellikle yılan, köpek ve kedi gibi etçil hayvanlara, çiğneme ve öğütme işlevine uyarlanmış olan geniş ve yassı yüzeyli dişler ise otçul hayvanlara özgüdür. Hayvanların pek azı selülozu sindirebilir; oysa otçulların temel besini olan bitkilerde hücrenin çevresi selülozdan bir zarla kuşatılmıştır ve sindirim enzimlerinin hücre içine girebilmesi için önce bu zarın parçalanması gerekir. Hayvan hücresini sindiremeyecek türden bir zar çevrelemediği için, etçil hayvanların yediği et doğrudan doğruya sindirim enzimleriyle işlenebilir. Dolayısıyla, otçulların beslenmesinin temeli olan çiğneme etçiller için o kadar önemli değildir. Hem bitkisel, hem hayvansal dokularla beslenen insanda, gerek yapısal, gerek işlevsel olarak etçil ve otçul hayvanların dişlerinin özelleşme sınırlarına yaklaşan değişik nitelikte dişler (hete- rodont diş yapısı) bulunur. Omurgalıların yalnızca bir sınıfında, kuşlarda, gerçek dişler yoktur. Bu hayvanlar yiyeceklerini, midenin arkasında bulunan ve taşlık denen, kaslardan oluşmuş bir kesenin içindeki taş ve kum parçacıklarıyla öğütürler. Fil, mors gibi bazı hayvanlarda ise dişler beslenmedeki işlevini yitirerek daha çok bir savunma organına dönüşmüştür.

Omurgalıların' dişleri, ataları olan kıkır- daklıbalıklarda gövdeyi örten kemiksi deri levhaların değişime uğramış türevleridir. Bütün dişler genel yapısıyla birbirine benzer ve üç katmandan oluşur. Memelilerde, en dış katman olan mine(*), dişetine gömülü olmayan diştacının tümünü ya da bir bölümünü örten çok sert ve yoğun bir dokudur. Orta katman olan dentin(*), mineden daha yumuşaktır ve bileşimi kemiğe benzer. Dentini besleyen, en içteki dişözü odacığının içine yerleşmiş hücrelerden, ince kan damarlarından ve bir sinirden oluşan dişözüdür. Dişeti sınırının altında kalan diş kökünün büyük bölümünü, dentinden daha yumuşak olan ve özellikleri kemiğe çok benzeyen sement(*) ya da seman katmanı örter. Memeliler dışındaki omurgalıların çoğunda dişlerin kökü ya da sementi olmadığı gibi, diştacı da mine kadar sert olan, ama bileşimi daha çok den tine benzeyen, vitrodentin adında bir maddeyle kaplıdir.







Bir insan dişinin bölümlerini ve çevresindeki dokuları gösteren boyuna kesit

G J. Romanes, Cunningham's Textbook of Anatomy, Oxford University Press



dentin

boyun -

sement

_ diş çevresi zarı

sement

apical loramen

. kemik
Her diş, kök, boyun ve taç olmak üzere üç bölümden oluşur. Kök, dişetinin altında kalan ve diş çevresi zarının lifsi bağlarıyla çene kemiklerindeki diş yuvası çıkıntısına tutunan bölümdür. Diş çevresi zan ya da bağı (periodontum) denen bu etsi bağdoku, embriyonun dişlerini saran bir keseden gelişir ve dişin yuvasında kıpırdamadan durmasını, çiğneme sırasındaki basınca karşı koymasını ve yanındaki dişlere bağlanmasını sağlar. Bu dokuda kan damarlan, ayrıca ağrıya, dokunmaya ve iç organlardan gelen uyanlara duyarlı duyu sinirlerinin uçlan bulunur; iç organlardan gelen uyanla- n alan sinir uçlan, çiğneme ve yutma gibi karmaşık etkinliklerdeki kas hareketlerinin eşgüdümü için gerekli olan bilgileri geribes- leme mekanizmasıyla merkez sinir sistemi- 199 diş çürümesi

ne iletir. Dişin kök ile taç arasında kalan boyun bölümü, ağız boşluğunu döşeyen mukozanın özelleşmiş bir parçası olan diş- etiyle kuşatılmıştır. Dişetinden dışanya taşarak ağız boşluğuna doğru uzanan diştacı ise, dişin ağızda görünen bölümünü oluşturur.

Çene kemiğinin bir bölümü olan diş yuvası kemiği, gelişmekte olan her dişin çevresinde, içine yerleşeceği ve diş çevresi bağlarıyla tutunabileceği kemiksi bir yuva ya da çukur oluşturur. Geçici dişler yerlerini kalıcı dişlere bırakırken, geçici diş kökünün büyük bölümü ile kökü çevreleyen kemik erir ve bunun yerini alacak olan kalıcı diş için yeni bir yuva hazırlar.

insanda, bütün öbür memelilerdeki gibi üç katmandan oluşmuş 20 geçici diş ya da süt- dişi(*) ile 32 kalıcı diş(*) bulunur. Geçici diş düzeninde, her çenede dörder kesicidiş(*), ikişer köpekdişi(*) ve dörder azıdişi(*) vardır. Kalıcı diş düzeni ise, her çenedeki dörder kesicidiş, ikişer köpekdişi, dörder küçük azı ve altışar büyük azıdan oluşur. Geçici azıdişleri yerlerini kalıcı küçük azılara bırakırken, kalıcı büyük azılann geçici diş düzeninde öncülleri yoktur. Kesicidişler ile köpekdişleri yiyecekleri kesmeye ve koparmaya, küçük ve büyük azılar ise parçalayarak öğütmeye yarar. Dişlerin biçimleri de işlevlerine uyarlanmıştır: Kesici- dişlerin taç bölümü keskin kenarları, küçük ve büyük azılarınki ise yiyecekleri ezerek parçalamaya elverişli bir dizi çıkıntıyla donatılmıştır. İnsanın diş düzeni, köpekdişle- rinin küçüklüğüyle hayvanlarınkinden ayrı bir özellik gösterir. Kesicidişler ile köpekdişleri tek köklü, üstçenedeki büyük azılar ise üç köklüdür.

diş çürümesi, diştacının yüzeyinden başlayıp dentin boyunca ilerleyerek dişözü odacığına kadar varabilen delik ya da çürüklerle diş dokusunun yıkıma uğraması. Diş çürümesi, diş dipleri ile dişeti arasındakidiş hekimliği 200

boşluklarda birikmiş yiyecek artıklarında üreyen mikroorganizmalann, şeker ve karbonhidratlı besinleri parçalamasınla açığa çıkan organik asitlerden, özellikle laktik asitten ileri gelir. Bu asitler diş minesini eriterek deler ve mikroorganizmaların daha alttaki dokulara girmesine yol açar; böylece dentin katmanının yapısındaki proteinler de enzimlerin etkisiyle parçalanır ve dişözü odacığına kadar ulaşan mikroorganizmaların başlattığı iltihaplanma buradaki siniri tuttuğunda diş ağrısı dayanılmaz boyutlara ulaşabilir. Dişetleriyle dişler arasındaki boşluklarda ve dişteki delikte biriken organik artıkların çürümesiyle ağız kokuları başlar. Ayrıca, diş kökünün ucundaki apse çene kemiğine doğru ilerleyerek kemik iltihabına (osteo- miyelit) ya da diş kökünün çevresindeki yumuşak dokuları tutarak ödemli bağdoku- su iltihabına (selülit), diş kökünde kistlerin oluşumuna yol açabilir. İltihap ilerledikçe dişler yuvasında gevşeyerek sallanmaya başlar ve dişi çekmekten başka çare kalmaz.



Diş çürümesinin başhca nedeni ağız sağlığına ve temizliğine özen gösterilmemesidir; ayrıca beslenme koşullan, genel sağlık durumu, dişlerdeki yapı bozuklukları ve kalıtım gibi etkenler de çürüklerin oluşmasında rol oynayabilir. Yetersiz ve kötü beslenme, alkol bağımlılığı, D vitamini ve protein eksikliği diş çürümesini hızlandıran koşullardır. Tedavi için beslenmeye özen gösterilmesi, özellikle şekerli yiyeceklerden kaçınılması, dişleri sürekli fırçalayıp temiz'tutarak ve çürükleri ilerlemeden dolguyla kapatarak diş bakımına önem verilmesi gerekir. Flüorür diş minesinin organik asitlere karşı direncini artırdığından, birçok ülkede kullanım sularına sodyum flüorür katılması ve flüorürlü diş macunlarının kullanılması gibi önlemlerle diş çürümelerinde yüzde 50-60 oranında bir gerileme görülmüştür.

diş hekimliği, DişçiLiK olarak da bilinir, öncelikle dişlerdeki ve çene kemikleri, diş- etleri gibi çevre dokulardaki hastalıklann, gelişme bozukluklarının önlenmesini ve tedavisini amaçlayan cip dalı. Diş hekimliği yalnızca çürük dişlerin onarılması ve çekilmesiyle değil, dişİerin çene kemiğinde düzgün olarak dizilmesi, üst üste binmeyecek ya da aralannda boşİuk kalmayacak biçimde kapanması, diş protezlerinin tasarımı, yapımı ve yerine yerleştirilmesiyle de ilgilenir. Bu görevleri yerine getirebilmek için, diş hekimliği içinde, çene cerrahisi(*), ortodonti^), pedodonti(*), periodonti(*) ve prostodonti(*) gibi uzmanlık dalları gelişmiştir.

Diş hekimliğinin tarihi. Diş hekimliği, tıbbın bilimsel temellerinin atıldığı 16. ve 17. yüzyıllarda, özellikle Fransa'nın öncülüğünde gelişerek ayn bir uzmanlık alanına dönüşmüştür. 14. yüzyıla değin, ağrıyan çürük dişleri çekmek berber-cerrahlann işiydi; 16. yüzyılda bile, ilk kez Fransa'da cerrahlara diş hekimliği için yetki belgesi verilmesine karşın, berberler bu alandaki etkinliklerini sürdürdüler. 1544'te İngiltere, kadınların da kabul edildiği Berber-Cerrah- lar Birliği'ne yetki tanıyan VIII. Henry'nin girişimleriyle Fransa'nın açtığı yolu izledi. Diş hekimliğiyle ilgili ilk ders kitabı 1530'da Leipzig'de basıldı, 50 yıl sonra da Fransız üniversiteleri ilk diş hekimliği öğrencilerine kapılannı açtı. XİV. Louis döneminde, diplomalı cerrah diş hekimleri cerrahlar loncasında ayrı bir bölüm olarak örgütlendi; bir yıl sonra da, çene cerrahisi ve diş protezi alanında uzmanlaşmak isteyenlerin yazılı sınavdan geçmesini öngören bir yasa çıka- nldı. Aynı dönemde Fransa'da kadınlann da diş hekimliği yapmasına izin verildiyse de, 18. yüzyılın ortalannda bu yetki geri alındı.

  1. yüzyıla gelindiğinde, diş hekimliğinin çürük dişlerin çekilmesinden ve diş ağrılarının giderilmesinden öte bir tıp dalı olduğunun bilincine varılmıştı. Bu yüzyılda basılan üç önemli ders kitabı, Fransız diş hekimi Pierre Fauchard'ın Le Chirurgien dentiste (1728; Diş Cerrahı), Alman diş hekimi Philipp Pfaff'ın Abhandlung von den Zah- nen (1756; Dişler Üzerine İnceleme), İngiliz anatomi ve cerrahi bilgini John Hunter'ın The Natural History of the Human Teeth (1771; İnsan Dişlerinin Doğal Tarihi) adlı yapıtlarıdır.

İngiltere'de, özellikle yoksullara hizmet vermek üzere, tıp fakültelerinden ve büyük hastanelerden bağımsız olarak diş hastaneleri çok daha önce kurulduğu haîde, 1858'e değin ayrı bir diş hekimliği okulu kurulmamıştı. O tarihte ingiltere'nin ilk diş hekimliği okulu Londra Diş Hekimliği Derneği'n- ce, ikincisi de bir yıl sonra ingiltere Diş Hekimliği Yüksekokulu'nca kurularak öğretime başladı.

Türklerde diş hekimliği. Diş sağlığına ve bakımına büyük önem veren Orta Asya Türklerinde, dişleri bitkisel fırçalarla ovmak ve hilâl denen kürdanlarla temizlemek geleneği yerleşmişti. Orta Asya'da yapılan kazılarda, Türklerin bin yıl önce diştaşlannı (kefeki) temizlemek için kullandıkları aletler bulunmuştur. Diş sağlığına aynı özeni gösteren Osmanlılar döneminde diş bakımıyla ilgili ilk yapıtlar 14. yüzyıldan kalmadır. Gene de 19. yüzyıla değin diş hekimliği, kendi kendini yetiştirmiş hekimler, cerrahlar, hatta berber ve ebeler eliyle yürütülmüştür. 19. yüzyıldan başlayarak, öbür tıp dallan gibi diş hekimliği de örgütlenmeye başladı. Dişçi Mektebi'nin(*) açılmasıyla bu alandaki eğitim belirgin bir düzeye ulaştı. Hastanelerde çalışan diş hekimlerinin yan- lannda çalışanlara verdikleri yeterlilik belgelerinin 1878'den sonra Mekteb-i Tıbbiye Nezareti'nce, daha sonra da sağlık müdürlüklerince onaylanması koşulu getirildi.

1928'de, 1219. sayılı Tababet ve Şuabat-ı Sanatlar Tarzı İcrasına Dair Kanun'un 30. maddesi, diş tedavisinin kesinlikle Diş Hekimliği Okulu'nu bitirenlerce uygulanabileceğini öngörüyordu. II. Dünya Savaşı'nın sonlarına değin yalnızca İstanbul'daki bu okuldan yetişen diş hekimlerinin sayısı, 1960'tan sonra özel diş hekimliği yüksekokullarının açılmasından sonra hızla arttı. 1981'de Yükseköğretim Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle, yedi üniversitede diş hekimliği fakülte ve yüksek okulları açıldı.

Türkiye'de diş hekimliği öğrenimi tıp öğ- renimiyle birlikte başlar. Bir yıllık ortak öğrenimden sonra diş hekimliği fakültelerindeki dört yıllık öğrenimle diş hekimliği yükseklisans diploması, üç yıllık ek bir eğitimden sonra da uzmanlık dallannda doktora derecesi alınır. Diş hekimliğindeki teknik gelişmeler. Elle çalıştırılan ilk diş matkaplarında diş hekimi küçük, yuvarlak testereyi parmakları arasında çeviriyor ya da bir eliyle matkabı kullanırken öbür eliyle bir tutamağı döndürüyordu. Sonraları, dikiş makinesinden esinlenilerek, pedalla çalışan bir model geliştirildi. 1870'te bulunan elektrikli matkap, 1950'lerde yerini hava türbinli matkaplara bıraktı. Bu matkabın dakikada yaklaşık 400 bin devirlik hızı, hastaya daha az rahatsızlık vererek diş tedavisinde büyük kolaylık' sağladı.


  1. yüzyılın sonlarında, anestezik ve ağrı kesici olarak önce kokain ve diazot monok- sitin (güldürücü gaz), sonra daha etkili ilaçların kullanılması diş hekimliğinde önemli gelişmelere yol açtı. X ışınlarının geliştirilmesi de, diş hekiminin diş köklerini ve o bölgedeki çürük ya da iltihapları görmesini sağlayan en önemli adımlardan biriydi.

Geçmişi oldukça eskiye dayanan takma dişler 18. yüzyılda yaygınlaştı, ama başlangıçta pek kullanışlı değildi. Takma diş yapmak için alçıyla çenenin kalıbı alındıktan sonra, bu kalıp hastayı çok rahatsız eden bir işlemle çıkarılarak parçalan yeniden birleştirilirdi. Protezin yapımında tahta, fildişi ya da bağa, dişler için de fildişi ya da porselen kullanılıyor, ama protez ağıza iyi oturmadığı için rahatsızlık veriyordu. Çene kalıbını almak için önce balmumu, sonra plastiklerin, takma dişlerin yerleştirileceği damak protezinin yapımında da lastik ve plastiklerin kullanılmasıyla bu alanda büyük gelişmeler oldu. İlk takma dişler çeneye çatal ya da tellerle tutturulduğu halde çoğu kez sallanıyordu; oysa suyun kılcal etkisiyle yerine sıkıca yerleştirilen modern protezlerde bu sorunun üstesinden gelinmiştir. Günümüzde, diş hekiminin verdiği kalıp ve ölçülere dayanarak takma diş, kuron ve köprü gibi onarım gereçlerinin hazırlanmasından, bu konuda uzmanlaşmış olan diş teknisyenleri sorumludur. Son yıllarda geliştirilen "implant" (diş dikimi) teknolojisi ile, ağzında protez monte edecek tek bir diş bile kalmamış hastaların çene kemiğine özel alaşımlı metaller çakılarak bu metal parçalar yapay dişlerle kaplanmakta, protez bu dişlere oturtulmaktadır.


Yüklə 2,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin