EğİTİm sen



Yüklə 2,07 Mb.
səhifə27/39
tarix18.05.2018
ölçüsü2,07 Mb.
#50700
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   39

Örgütlenme Sorunu


İşkolumuzda 800 bin civarında çalışanın yaklaşık 300 bin kadarı sendikalara üyedir. Sendikalara üye olmuş olanları örgütlü kabul etsek bile bu oran düşüktür. Elbette bunca olumsuz koşulların yaşandığı bir ortamda yaklaşık 130 bin civarında üyesi ile Eğitim-Sen çok önemlidir. 130 bin üye ciddi bir sayıdır. Ancak aynı ciddiyetle yetersizdir, azdır. Eğitim Sen’in bu üyeleri üzerindeki etkisinin ne olup olmadığı da tartışılır olmakla birlikte bu sayı işkolu çalışanının yaklaşık % 15-17’sine karşılık gelmektedir.

Sendikacılık bilgimizin yetersizliği, bölünmüşlük, ideolojik saplantılar, sendika-parti ilişkisindeki yanlış tutumlar, eylem fetişi, sendikalarımızdaki işlevsel sapmalar, çalışanların ilgisini çekecek somut programların ortaya konamamış olması vb. örgütlenme oranımızın düşük oluşunun nedenleridir.

"Bu sorunlar aşılmadıkça, “çağdaş insan, örgütlü insandır” türünden söylemler, örgütlenme sorununu çözmeyecektir."

Yıllardır sendikaların gücünün öncelikle üye sayısından geldiği gerçeğini ortaya koymaya çalışmamız karşısında yaşanan "kelle sayısı önemli değil, önemli olan niteliktir" gibi anlamsız tartışmalar, umarız bugün, yaşamın gerçeği karşısında son bulmuştur.


Programsızlık


Ülkemizde demokrasi mücadele içindeki özellikle sivil örgütlerin çok ciddi programlar ortaya koydukları söylenemez. Sendikamızda KESK’te maalesef böyledir. Zaman zaman program olarak ortaya konan metinlerde, genel olarak, ya ağıtlarla ya da ilkelerle doludur. Bu metinler, duygularla yüklü yuvarlak ifadelerin ilerisine geçememektedir.

Oysa programlar gerçeklere dayanmalı ve somut olmalıdır. Elbette ilkelerimizi ortaya koyacağız. Ancak ilkelerle birlikte, görevler, görevlerin yerine getirilmesi için zaman, insan, kaynak yöntem ve araçlar belli değildir.

Örgütlerimiz, programsızlık yüzünden, genellikle gündem yaratamamakta, olayların peşinden sürüklenmekte, işverene ya da rakip örgütlere laf yetiştirmekle zaman kaybetmektedir.

Öte yandan sermayenin IMF ya da başka sömürü odaklarınca hazırlanmış programları her zaman hazırdır.



EĞİTİM SEN, KESK ve bağlı diğer sendikalar olarak artık bu sorunu aşmak zorundayız. Bundan böyle uzak ve yakın hedeflerimize yönelik somut, gerçekçi, zamanı, yöntemi, parasal kaynağı, elemanı belirlenmiş, gerçekten üyelerin özlemlerini hedefleyen programlar ortaya koyup, programımız doğrultusunda kararlı olarak yürümeliyiz.

SATIRBAŞLARIYLA EĞİTİM SORUNU

1. Eğitim hakkı toplumun tüm kesimlerine ulaştırılamıyor.


Zorunlu ilköğretimde kız çocuklar, erkek çocuklardan 1 milyon eksik. Güneydoğu kırsalında yaklaşık 20 yıldır eğitim felç, son alınan önlemler de sorunu çözecek gibi gözükmüyor. Temel eğitim çağında bulunan (4-18 yaş) 1 milyon engelli çocuktan 32 bin kadarı eğitilebiliyor. Anayasaya göre, eğitimin mali yükü "zorunlu/parasız" ilköğretimde bile ailenin sırtına yıkılmıştır.

2. Eğitimde öğrenci eğitimin öznesi olmaktan çıkmıştır.


Özne, yöneticiler ve çocuğunun eğitiminden beklentisi olan ailedir. Sistem bilgi yüklemeyi, ezberciliği ve yarışı amaç haline getirmiştir. Bugünkü programlara, ders kitaplarına ve uygulanan yönteme göre, "insan hakları" konuları bile ezberletilerek öğretiliyor. Eğitim kurumlarında çocuklar ve gençler korunmuyor, beslenemiyor ve sağlık önlemlerinden yoksun bulunuyor. Kantin mafyası çocukların cep harçlıklarını bile yutmaktadır. Servisçiler de öyle. Çoğu zaman yöneticiler bu duruma seyirci, sayıları az da olsa buna ortak olanlar bile var.

3. Okullarda demokrasi ikliminden eser yoktur.


Anayasa, yasa, programlar, Çocuk Hakları Sözleşmesi hükümlerine karşın eğitim kurumlarında demokrasi eğitimini gerçekleştirecek, katılımı sağlayacak, demokrasiyi yaşatacak olanak ve önlemler yoktur. Öğrenciler, öğretmenler ve aileler eğitime katılamıyorlar; onlardan sadece "katkı" bekleniyor.

4. Eğitim sistemi eleyici ve seçkincidir.


Eğitim, satın alınan bir "mal" durumundadır. Herkes "parası kadar" eğitim alabiliyor. Böyle olunca da ayrıcalıklı okullar, öğrenciler, hatta ayrıcalıklı öğretmenler ortaya çıkıyor. Örneğin, aynı okulun içinde bile lise/süper lise (âmiyane adı "süper"), meslek lisesi/Anadolu meslek lisesi/Anadolu teknik lisesi gibi farklı lise türleri bulunuyor. Bunların kamuoyundaki itibarları bile farklı. Bu okullara girmek, ciddi ekonomik yatırım istiyor.

5. Sistemde tam "bir lise anarşisi" alıp yürümüştür.


Belirtildiği gibi, birçok lise türü var. Bunların süreleri 3-5, haftalık ders yükü de 34-48 saat arasında değişiyor. Bazı meslek liselerinde beden eğitimi, müzik gibi sanatsal ve artistik etkinlikler yoktur. "Sıradan" liselerle meslek liselerini bitirenlerin gidebileceği en yüksek eğitim aşaması "meslek yüksek okulu". Bir yandan aşırı branşlaştırma, diğer yandan aşırı ders yükü altında boğulan meslek ve endüstri meslek liselerinin öğrencileri, hem kişilik gelişimi, hem meslek edinme, hem de yükseköğrenime geçiş açısından son derece avantajsız durumdadır.

6. Meslek eğitimi modeli akılcı ve işlevsel değildir.


Belirtilen meslek liselerinin "ara eleman" yetiştireceği varsayılıyor. Bu kesinlikle olanaksızdır. 1999 yazında toplanan 16. Milli Eğitim Şûrası, dünyadaki gelişmenin aksine, meslek liselerinin çoğaltılması kararını aldı. Yine bu şûra kararlarına göre, "çok programlı lise" adı altında birçok kasaba lisesi fiilen "imam hatip lisesi" durumuna getirildi.

7. Din eğitimi iyice çığırından çıkmıştır.


1997 yılında gerçekleştirilen "Sekiz yıllık kesintisiz eğitim" yönündeki yasal düzenleme kuşkusuz çok olumlu bir adım. Ancak, bunun delinebilecek yönleri de saklı duruyor. Eğitimin genelindeki bilim dışılık; araştırma, deney, araştırma ve gözleme dayanmama, demokrasi eğitiminden uzaklık, "dinsel" telkinlere elverişli bir zemin hazırlıyor. Ayrıca, 1982 darbe Anayasasının getirdiği "Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Öğretimi" kamburu, laikliği tehdit etmenin yanında Anayasa belirli bir din ve mezhepten söz etmediği halde programlar İslâm dininin Hanefi mezhebini içeriyor, kişilerin inançlarına da ipotek koyuyor. Çünkü çocukların dinini ve alacağı din eğitimini, yürütme organı belirliyor. İlköğretim okulu programında konuların sadece yüzde 20-25 kadarı "ahlak"la ilgili olup bunlar da "dinsel ahlak"ı temel alıyor. Öte yandan, Anayasaya göre "ilk ve ortaöğretimde zorunlu" (m.24) olan bu ders "Din Kültürü ve Meslek Ahlakı" adı altında yaygın eğitime de konulmuştur.

Yüklə 2,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   39




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin