Ehl-i Beyt İmamlarının Siyasi Tutumları


Hz. Mehdi'nin Döneminin Özellikleri



Yüklə 1,04 Mb.
səhifə40/43
tarix20.11.2017
ölçüsü1,04 Mb.
#32306
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   43

Hz. Mehdi'nin Döneminin Özellikleri


Şiî ve Sünnî âlimler bu sözün mütevatir olarak Resulullah'tan (s.a.a) nakledildiği hususunda ittifak etmişlerdir. Hz. Resulullah'ın (s.a.a) "Dünyanın ömründen bir günden fazla kalmasa bile evlatlarımdan bir kişi kıyam edinceye kadar Allah Teâla o günü uzatacaktır." diye buyurduğunda hiç kimse şüphe etmez. Burada söylenmek istenen şudur: Dünyanın ömründen ancak bir gün kaldığı farz edilse bile bu kesinlikle gerçekleşecektir; bu Allah'ın kesin hükmüdür. Bu rivayeti hem Ehlisünnet, hem de Şia nakletmiştir; bunda şüphe yoktur.

Bazı arkadaşlar, Hicazlı Şeyh Halilurrahman'ın[1] sürekli Hz. Mehdi'nin (a.f) zuhurundan bahsettiğini görünce, onun Şia olmadığı hâlde nasıl Hz. Mehdi'nin (a.f) zuhurunu beklediğine şaşırıyorlardı. Bizim çoğumuz belki de alışkanlık ve coğrafi bölge gereği bu sözleri sarf ediyoruz; ama o inanarak bunları söylüyor. Ben, bu konunun Şia ve Sünnîsi olmadığını, Ehlisünnet'in de bu konudan çok bahsettiğini belirttim.

Şimdi bakın Resulullah (s.a.a) o günü nasıl da insanoğlunun aydın ve kemal dönemi olarak tanıtıyor:

Mehdi, ümmetim arasında şiddetli ihtilaf ve depremler olduğu zaman gelecektir.

(Depremlerden maksat, yeraltındaki maddelerden kaynaklanan şey değildir.) Esasen insan tarafından yer yerinden oynamakta ve yerin yok olma tehlikesi insanoğlunu tehdit etmektedir.

Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolup taştığı gibi adalet ve eşitlikle dolacaktır. Ondan hem göklerdekiler ve hem de yerdekiler razı olacaklar ve (bu zulümlerin şerrini bizden giderdiğin için) elhamdulillah söyleyecekler. Serveti doğru bir şekilde bölüştürecektir.

Bunun üzerine, "Ya Resulullah! Serveti doğru bir şekilde bölüştürecektir, sözünden neyi kastediyorsunuz?" diye sorduklarında, "Adaletle ve eşit bir şekilde bölüştürecektir." buyurdu. "Allah, Muhammed'in ümmetinin kalbini zenginlikle dolduracak ve adaleti onları kapsayacaktır." [2] Yani, zenginliğin sadece maddi zenginlik olduğunu sanmayın, kalpler zenginleşecek, fakirlikler, ihtiyaçlar, miskinlikler, zavallılıklar, kinler, hasetler, hepsini kalpten çıkaracaktır. "Ve Allah'ın adaleti onları kapsayacaktır."

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) Nehcü'l-Belâğa'da şöyle buyuruyor:

Sonunda savaş diz boyu yücelir; dişlerini gösterir; dokuz aylık gebe kadınlar gibi memeleri dolar; verdiği süt önce tatlı gelir, fakat sonu acıdır.

Hz. Mehdi'nin (a.f) zuhurundan önce dünyada kargaşa çıkacağını, çok korkunç ve tehlikeli savaşların baş göstereceğini öngörüyor. Buyuruyor ki, savaş kendi ayakları üzerinde duracak, yırtıcı bir hayvan gibi dişlerini gösterecek; göğüslerdeki süt kendini gösterecek; yani savaş ateşini yakanlar bu savaş göğsünün iyi süt verdiğini, yani kendi yararlarına olduğunu görecekler, fakat bu savaşın kendi zararlarına sonuçlanacağını bilmeyecekler. Sağımı çok tatlı, fakat sonu çok acı olacaktır.

Bilin ki yarın, bilmediğiniz, ummadığınız olaylar gelip çatacak; o yarın da uzak değil; tez gelecek.

Yani bilin ki, yarın dünya tahmin etmediğiniz, tanımadığınız ve bilmediğiniz şeylere hamile kalacak; fakat bilin ki böyle bir şey vuku bulacak ve yarın onu kendisiyle birlikte getirecektir.

"Buyruk sahibi, onların kötülük yapanlarını sorguya çekecektir." O ilâhî buyruk sahibinin yapacağı ilk iş; valilerini ve amirlerini cezalandıracak, yardımcılarını ıslah edecek ve böylece dünya ıslah olacaktır.

"Yeryüzü, ciğerinde ne varsa dışarı atacak;" yani içindeki her meyveyi, madenleri ve aklınıza gelen her türlü hazineyi dışarı çıkaracak; bugüne kadar esirgediği her şeyi dışarı atacaktır.

"Anahtarlarını ona sunacak." Yeryüzü tüm varlığıyla teslim olan bir köle gibi anahtarlarını ona teslim edecektir. (Bütün bunlar kinayeli birer tabirdir.) Yani artık doğada onun tarafından keşfedilmeyen bir sır kalmayacak, o dönemde tabiatta ortaya çıkmayan bir meçhul kalmayacak.

"O da adalet neymiş, adaletle hükmetmek nasılmış, size gösterecek;" Yani işte o zaman size gerçek adaletin ne olduğunu, bütün bu insan hakları ve özgürlük yönündeki iddialarının yalan olduğunu, dem vurdukları sulh ve barışın yalan ve nifak olduğunu, "buğday gösterip, arpa satmak"tan ibaret olduğunu ortaya koyacaktır.

"Kitabın, sünnetin ölmüş hükümlerini diriltecek." Terk edilen ve zahirde ölen ve ortadan kaldırılan Kitab ve sünnet kanunlarını diriltecektir. Ve yine buyurmuştur ki: "Kâim kıyam edince adaletle hükmedecek."

İmamlarımızın her birinin bir lakabı vardır; örneğin Emirü'l-Müminin, Ali Murtaza; İmam Hasan, Hasan Müçteba; İmam Hüseyin, Seyyidü'ş-Şüheda ve diğer imamlar: Seccad, Bâkır, Sadık, Kâzım, Rıza, Taki, Naki, Zekî, Askerî. İmam Mehdi'nin (a.f) de kendine has bir lakabı var; bu lakap "kıyam" kavramından alınmış, dünyada kıyam edecek kişi anlamındadır: "Kâim." Esasen biz İmam Mehdi'yi (a.f) kıyam ve adaletiyle tanıyoruz. Her imam bir sıfatıyla tanınır. İmam Mehdi (a.f) ise kıyam ve adaletiyle tanınmaktadır.

"Onun döneminde zulüm yok olacaktır. Yollarda emniyet olacaktır." Kara, deniz ve hava yollarında emniyet olacaktır; çünkü bu emniyetsizliklerin kaynağı rahatsızlık ve adaletsizliklerdir. Adalet hâkim olunca; insanoğlunun fıtratı adalet fıtratı olduğundan dolayı emniyetsizliğin söz konusu olması için bir delil kalmayacaktır.

"Yeryüzü tüm bereketlerini çıkaracak ve sizden bir kişi sadakalarını vermek ve iyiliklerini yapmak için bir yer bulamayacak… Bu konuda Allah Teâla şöyle buyurmaktadır: "Akibet muttakilerindir."

O dönemde insanların neden rahatsız olacaklarını biliyor musunuz? İnsanlar bir sadaka vermek, bir yardımda bulunmak isteseler, bunun için bir kişi bulamayacaklardır; yeryüzünde bir tek müstahak ve bir fakir bulunmayacaktır.

Tevhid hakkında buyuruyor ki:

Allah'ı bir bilecekler ve hiç bir şeyi O'na ortak koşmayacaklar.

Emniyet hakkında ise:

Güçsüz bir yaşlı kadın en küçük bir rahatsızlık ve eziyete maruz kalmadan dünyanın doğusundan batısına gidecektir.[3]

Adalet hakkında, gerçek anlamda sulh ve barış hakkında, tam anlamıyla özgürlük ve emniyet, çok miktardaki servet ve bereketler hakkında, servetin adilane bir şekilde bölüştürülmesi, araç-gereçlerin bolluğu, meyve ve koyunların fazlalığı, fesadın olmayacağı hakkında söylenenler çoktur. Artık şarap içilmeyecek; zina olmayacak, insanlar yalan konuşmaktan nefret edecekler, dedikodu yapmak ve gıybet etmekten, iftira etmekten, zulüm ve sitem etmekten nefret edecekler. Bunlar hangi felsefeye göre olacaktır? Daha önce de dediğim gibi İslâm, "Beşerin sonucu adalettir." buyuruyor. Fakat sonunda gelecek olan adaletin, sadece insanoğlunun düşüncesinin, "Benim menfaatim diğerlerinin çıkarlarını korumaktadır." sonucuna varmasından kaynaklandığını söylemiyor. Hayır; o dönemde insanoğlu için adalet sevimli olacaktır; yani ruhu tekâmül edecek, eğitimi tamamlanacak; bu ise iman, Allah'a tapma, Allah'ı tanıma ve Kur'ân hükümeti üzerine evrensel adil bir hükümet kurulmadıkça gerçekleşmez ve biz Müslümanların, Batı dünyasındaki bu kadar karamsarlıklara rağmen insanoğlunun geleceğine iyimser bakmasıyla övünmekteyiz.

Russel "Ümidhay-i Nov" (Yeni Ümitler) adlı eserinde diyor ki: Bugün artık bilginlerin çoğu beşeriyetten ümitlerini kesmiş, ilmin yüksek bir aşamaya ulaştığına ve beşerin yakında ilim vasıtasıyla yok olacağına inanmaktadırlar. Örneğin bunlardan biri olan Einsten'dir. Einsten insanoğlunun kendisinin kazdığı mezara bir adım mesafesi kaldığına inanmaktadır. Ona göre insanoğlu öyle bir hadde varmış ki, bir düğmeye basması yeryüzünün yok olmasına neden olacaktır. Gerçekten de biz Allah'a ve gaybî yardıma inanmayacak olursak; Kur'ân-ı Kerim'in insanoğlunun geleceğiyle ilgili vermiş olduğu güven olmasaydı; yani eğer sadece günümüz dünyasının zahirine bakacak olursak onlar haklıdır. Her gün daha tahrip edici, daha yıkıcı, daha güçlü ve daha korkunç şeyler çıkmaktadır. Yaklaşık yirmi yıl önce, atom bombasının Hiroşima'ya düştüğü günden itibaren günümüze kadar insanoğlunun sanayi alanında tahrip gücü kaç kat artmıştır bir bakın? Öyle bir merhaleye ulaşmıştır ki, günümüz dünyasında ne galip gelen var, ne de mağlup düşen diyorlar. Üçüncü dünya savaşı gerçekleşecek olursa Amerika'nın mı, Rusya'nın mı, yoksa Çin'in mi galip geleceği mevzu bahis değildir. Üçüncü dünya savaşı gerçekleşecek olursa mağlup düşecek olan yeryüzü ve insanoğludur; ama hiç kimse galip değildir.

Oysa biz diyoruz ki, insanoğlu ve yeryüzünün başına bu gibi şeyler daha önce de gelmişti. Allah'ın eli bütün ellerin üstündedir: " Siz ateşten bir çukurun kenarında bulunuyordunuz, (Allah) sizi ondan çekip kurtardı." [4] Bize demişlerdir ki, "En üstün amel zuhuru beklemektir." [5] Bu iyimserlik ve genel zuhur ve kurtuluşu beklemenin fazileti her şeyden fazladır. Neden mi? Çünkü bu çok yüksek seviyede bir imandır.

Allah'ım! Bizi Hz. Mehdi'yi (a.f) gerçek bekleyenlerden eyle.

Allah'ım! Onun hak hükümetini görme liyakatini bizlere nasip eyle.

Allah'ım, biz senden İslâm ve ehline izzet bağışlayacağın; nifak ve ehlini zelil edeceğin onurlu bir devletin tahakkuk bulmasını istiyoruz. Öyle bir devlet ki, bizi o devlette, itaatine davet edenlerden ve hidayet yolunun öncülerinden kılasın.

 

Ve sallallahu âlâ Muhammedin ve Âlihi't-tahirîn



Allah'ın rahmeti, Muhammed ve tertemiz Ehlibeyti'nin üzerine olsun.

 

[1]- Hüseyniye-i İrşad tarafından davet edilen Kur'ân karilerinden biridir.



[2]- A'lamu'l-Verâ, s. 401.

[3]- Nehcü'l-Belâğa, 138. hutbe.

[4]- Âl-i İmran, 103.

[5]- Biharu'l-Envar, c.52, s.122.



Yüklə 1,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin