Ekolojik tarimda iÇ pazarin geliŞİMİ



Yüklə 3,61 Mb.
səhifə52/64
tarix01.08.2018
ölçüsü3,61 Mb.
#64962
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   64

Ekonomiklik


Çilek çok önemli ve yaygın olarak tüketilen bir meyve türüdür. Özellikle küçük çaplı üretimler dünyanın pek çok yerinde yaygınlaşmıştır. Diğer meyve türerine göre karlı ve daha az girdi istemesi yaygınlaşmasını hızlandırmıştır. Bununla birlikte organik yöntemlerle çilek yetiştiriciliği herkes için uygun değildir. Çilekler kısa raf ömürleri ve pazarlama sezonları dolayısıyla özel üretim gereksinimlerine sahiptirler. Arazi hazırlığı, sulama ve diğer ekipmanlarla birlikte diğer bitkilerin kültürü de yapılacaksa ilk yatırımlar oldukça yüksek olmaktadır . Organik üretimin geleneksel üretime oranla bazı farklılıkları vardır. Öyle ki; organik yetiştiricilik ürün münavebesi sistemine dayanır. Bu yüzden ekolojik yöntemlerle yapılan çilek yetiştiriciliği kısa sürede gerçekleştirilmek zorundadır. Verim hem düşük hem de konvansiyonel sistemlere göre daha değişkendir. Ayrıca iş gücü gereksinimi iki kat daha fazladır. Yüksek üretim masraflarıyla yüzyüze olan organik yetiştiriciler, kar yapmak için ilk masraflardan kaçınmamalıdırlar. Organik yetiştiricilikte, konvansiyonel yetiştiriciliğin hemen hemen yarısı kadar verim alınır. Fakat, ekolojik ürünün fiyatı % 30-50 daha yüksektir. Organik sistem üç yıllık yetiştiricilik periyodundan sonra oldukça karlı hale geçmektedir. Yapılan çalışmalar bölgelere göre kara geçiş durumunun 2. yıldan sonra başlayabildiğini göstermiştir. Ayrıca, organik sistemlerin geleneksel sistemler kadar karlı olabilmesi için ürün primlerinin % 35-40 daha yüksek olması gerektiği hesaplanmıştır (Gliesman, 1994; Yanmaz, 2001).

KAYNAKLAR

Ames, G., H. Born, 2000. Strawberries: Organic and IPM options. ATTRA, Fayetville, AR 72702. http://www.attra.org/attra-pub/straw

Anon, 1995. WVU Extension Service 1995, Recycling newspaper for mulching strawberries. MSW 1,2. pages. http://www.wvu.edu/exten/

Anon, 1997 a. Methyl Bromide Alternatives. January.



http://www.rma.usda.gov/pilots/feasible/txt/strawbry.txt

Anon, 1997 b. Organic Fertilize Materials.

http://www.attra.org/attra-pub/orgfert.html

Anon, 1999 (a). Science News. Briefs. September 25. p.207.

Anon, 1999 (b). http://www. tarim.gov.tr

Archbold, D.D., T.R. Hamilton-Kemp; B.E. Langlois; M.M. Barth, 1997. Naturel volatile compounds control Botrytis on Strawberry fruit. Acta Hort. 439 (2):923-930.

Beylemans, D., F. Meurrens, 1997. Anti-resistance strategies for two spotted spider mite. Tetranicus urticae (Acari:Tetranychidae), in strawberry culture. Acta Hort. 439 (2): 869-876.

Childers,F.N., Morris, J., Sibbett, G.S., 1995. Modern Fruit Science. ISBN Nımber:0-938378-01-10, P 509.

Clouter, D.C., M. Lamarre, 1997. Weed control and winter protection of strawberries in Quebec using interseede crops. Acta Hort. 439 (2):893-898.

Daar, S., 1986. Update: Supressing weeds with allelopathic mulches. The IPM practitioner, April p:1-4

Daar, S., 1988. Japanese beetles. Fine Gardening. May-June. P. 52-54

Day, W.H., 1990. Establishment of Peristenus digoneutis (Hymenoptera: Braconidae) a parasite of the lygus bug (Hemiptera:Miridae), in the United States. Environmental Entomology. October. P 1528-1533.

Easterbrook, M.A., A.M.E. Crook, J.V. Cross, D.W. Simpson, 1997. Progress towards ıntegrated pest management on strawberry in the United Kingdom. Acta Hort. 439 (2):899-904.

Er, C., 1999. Organik Tarım Ders Notları, Ankara

Gliesman, S.R., 1994. Conversion to an organic strawberry production system in coastal central California: a comperative study agroecology program, University of California at Santa Cruz Quarterly 33:23-34.

Grossman, J. 1990. New crop rotations foil root-knot nematodes. Common Sense Pest Control. Winter 1990. p 6.

Khanizadek, S., D. Buszard, O. Carrise, P.O. Thibeau, 1996. “Joilette” a new leaf spot and red stele resistant strawberry cultivar for fresh market and pick-your own. http://www.exent.iastate.edu.pages

Konarlı, O., 1986. Çilek. TAV Yayınları No:12 s 71

Kovach, J., G. Englissh-Loeb. 1997. testing the efficiacy of mycotrol ES. Beauveria bassiana, on tarnished plant bugs, Lygus lineolaris, in New York Starwberries. http://www.nysaes.cornell.edu/impnet/

Legard, D.E., C.K. Chandler; J.A. Bartz, 1997. The control of strawberry diseases by sanitation. Acta Hort. 439 (2):917-922.

Liu, D.L.Y., E.N. Christians, J.T. Garbutt, 1994. Herbicidial activity of hydrolizide corn gluten mealon three grains species under controlled environments. J. Plant Growth Regul. 13:221-226

Liu, D.L.Y., E.N. Christians, 1994. Isolation and ıdentification of root inhibiting compounds from corn gluten hydrolysate. J. Plant Growth Regul. 13:227-230

Maas, J.L., 1987. Compendium of Strawberriy diseases. American Phytopathological Society, St.Paul, MN. 138 p.

Martin, M.V., 1989. Plastics for the protection of strawberry crops. Plasticulture No:82(2):83-92

Nonnecke, G.R., N.E. Christians, 1993. Evaluation of corn gluten meal as a natural weed control product in strawberry. Acta Hort. 348:315-320.

Pattern, K.G.N., E. Neuendorff, 1990. Evaluation of living mulch systems for rabbiteye buluberry production. Hort. Sci. 25 (8): 852.

Peng, G., J.C.Sutton, 1992. Biological alternatives in management of Botrytis in strawberries. Northland Berry News. December, p.8-10.

Pralavorio, M., A. Rojas, 1980.Influence of temeperature and humudity on development and reproduction of Phytoseiulus persimilis. Bulletin SROP 3(3):157-162.

Pritts, M., J. Kovach, 1996. Strawberry production systems.

http://hort.cornell.edu/department/faculty/pritts/organic.htm

Pritts, M.P., M.J. Kelly, 1997. Weed thresholds in strawberries. Acta Hort. 439 (2):947-950

Pritts, M., M.J.Kelly, 1999. Trials and tribulations weed management in starwberries. New York Fruit Quarterly. Vol 7, No,3.

Quarles, W.,1996. New microbial pesticides for IPM. The IPM Practitioner. August. p: 5-10

Sanches, F.V., E.R. Ingham, 1996. Organic soil amendments and plug plants as alternatives to methyl bromide fumigation on California soils. P. 4-1, 4-2. In: 1996 Annual International Research Conferance on Methyl Bromide Alternatives and Emissions Reductions. EPA and USDA. Orlando, FL.

http://www.rma.usda.gov/pilots/feasible/txt/strawbry.txt

Skroch, W.A., J.M.Shribbs, 1986. Orchard floor management: An overview. Hor. Sci. 21 (3):390-394

Stenseth, C., 1979. Effect of temperature and humidity on the development of Phytoseiulus persimilis and its ability to regulate populations of Tetranychus urticae (Acarina:Phytoseiidae, Tetranychidae). Entomophaga 24(3):311-317

Sterk, G., P. Meesters, 1997. IPM on strawberries in glasshouses and plastic tunnels in Belgium,new possibilities. Acta Hort 439 (2):905-912.

Sutton, J.C., 1988. Harvesting and bedding practices in relation to grey mould of strawberries. Annals of Applied Biology. Vol. 113, No:1, p.167-175.

Wattkins, G., 1989. Non-toxic weed control in blueberries. Ozark Organic Growers. Association newsletter. May p:6-7.

William, R.D., 1981. Complementary interactions between weeds, weed control practises and pests in horticultural cropping systems. Hort. Sci. 16 (4): 508-513

Whitcomb, C., 1979. Effect of black plastic nad mulches on growth and survival of landscape plants. Research report p:791-798. N.R.F. Oklohoma State Univ.

Yanmaz, R., 2001. Organik tarım ve Türkiye’de organik meyve ve sebze üretiminin durumu. Türk Koop Ekin Derg. No:16 s:41-47.

Zacharda, M., M. Hluchy, 1996. Biological control of two spotted spider mite Tetranycus urticae on strawberries by the predatory phytoseiid mite Thypodramus phyri. Acta Hort. 422:226-230.



ENDÜSTRİYEL ATIKLARIN EKOLOJİK TARIMDA KULLANILMA OLANAKLARI
Banu İMAMGİLLER DAL1 , Kezban YAZICI 1 , Lami KAYNAK 2
ÖZET
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde gıda endüstrisine yönelik üretimlerdeki bitkisel atıkların konvansiyonel ve organik tarım için önemleri uzun zamandan beri bilinmektedir. Ancak yakın zamanlara kadar ülkemizde bu konudaki çalışmalar çok sınırlı kalmıştır.

Şarap, meyve suyu, şeker, yağ gibi oldukça önemli miktarlarda organik atığın olduğu endüstrilerde bu atıklar yetiştiricilikte oldukları gibi değerlendirilebilirse de özel ve çok yönlü kullanımlarına yönelik olarak işlenerek de değerlendirilebilirler. Bu şekilde işlenmiş bitkisel kökenli organik atıklar değişik şekil ve isimler altında dış ülkelerden ithal edilmekte ve gerek konvansiyonel gerekse organik yetiştiricilikte yetiştiriciler tarafından kullanılmaktadır.

Ülkemizde bu tür ürünlerin üretimi henüz başlangıç aşamasındadır. Bu makalede organik kökenli endüstriyel atıkların kompost haline dönüştürülerek yeniden kazanılması ve atık suların tekrar kullanılabilirliği incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Ekolojik tarım, organik atık, atık su, kompost, Lemna minor L.
GİRİŞ
Tarım alanları bakımından büyük bir potansiyele sahip ülkemizde, ekonomimizin temel kaynağını da tarım oluşturmaktadır. Endüstriyel devrimin ardından yoğun tarım uygulamalarıyla en yüksek düzeylerde verime ulaşılmıştır. Yoğun girdi kullanılan tarım sistemleri maliyeti yükseltmekle birlikte, su kirliliği, toprak erozyonu, pestisit kalıntıları, hastalık ve zararlıların pestisitlere dayanıklılık kazanması gibi sorunlara da yol açmıştır. Bitkisel üretimin artırılması ve birim alandan daha fazla ürün alınması için yapılan gübreleme, dengesiz ve gereğinden fazla yapılması durumunda çeşitli problemleri de beraberinde getirmektedir. Özellikle son yıllarda gerek tarımsal ilaçların, gerekse gübrelerin bilinçsizce kullanımı bitkisel üretimde artış yerine kalitesiz ve insan sağlığını tehdit edecek ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Agro-ekosistemlerden toprağın derinlerine sızan fosfat ve nitrat tatlı su kaynaklarına ulaşabilmektedir. Ayrıca kimyasal tarım ilaçları toprakta birikmekte ve bitki sağlığını olumsuz yönde etkileyerek sistemin ekolojik dengesini bozmaktadır (ZEREN ve ark., 2001).

Son yıllarda modern tarımın yarattığı kirliliği önlemek için çevreye dost, kaliteli ürün elde edilen bir alternatif tarım tekniği olan ekolojik tarım (organik veya biyolojik tarım) uygulanmaya başlanmıştır. Ekolojik tarımın öncülüğünü giderek artan çevre koşullarına duyarlı ve tarımdaki üretim tekniklerini ve kullanılan girdileri sorgulayan Avrupa'lı bazı üreticiler yapmıştır. Önceleri üretilen ürünler çiftliklerde veya yakın çevresindeki yöresel pazarlarda tüketilirken sonraki yıllarda olay ticari boyut kazanmış ve 1980'li yıllardan sonra tüm dünyada giderek artan bir kabul görmüştür.

Ekolojik tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik olup esas itibarıyla sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımını yasaklamasının yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını talep eden, üretimde miktar artışından çok ürünün kalitesini amaçlayan bir üretim sistemidir (ALTINDİŞLİ ve İLTER, 1999).
ORGANİK KÖKENLİ ENDÜSTRİYEL ATIKLARIN VE ATIK SULARIN EKOLOJİK TARIMDA KULLANILMA OLANAKLARI
Kompost yapımında kullanılabilecek organik kökenli endüstriyel atıklar kısaca; gıda sanayisinde konserve, marmelat, meyve suyu vb. amaçlarla kullanılan meyve ve sebze kabukları, çekirdekleri, posaları vb. kısımları, zeytin yağı fabrikalarının yine benzer atıkları, mantar üretim artıkları, salça fabrikalarının atıkları, şarap - pekmez fabrikalarının artıkları, otellerin mutfak artıkları, mayalı içki atıkları, maya üretim tesisleri atıkları, sigara fabrikalarının artığı olan tütün sapları, mezbaha ve balık endüstrisinden kalan hayvansal atıkların işlenmiş ürünleri, tekstil ve gıda endüstrisi organik yan ürünleri, mobilya sanayisi artığı olarak talaş ağaç kabukları ve odun artıkları, odun küfü, kağıt fabrikası atıkları şeklinde özetlenebilir.

Ayrıca ekolojik tarım alanlarının sulanmasında bitkilerle arıtma tekniğiyle arıtılmış atık suların kullanılması ile atık sudaki mevcut besleyici maddelerden de yararlanılabilmektedir.


Organik kökenli endüstriyel atıkların kompost yapımında kullanılabilirliği ve önemi
Organik kökenli endüstriyel atıklar ekolojik tarımda kompost haline dönüştürülerek kullanılabilir.

Kompost, yüksek moleküllü bitkisel ve hayvansal kompleks maddelerin nem ve sıcaklık varlığında, mikrobiyolojik olarak ayrışması ve bu suretle dokuları gevşemiş, yapısında bulunan bazı elementleri ( N-P-K-S vb. ) serbest hale geçmiş, başlangıca göre farklı özellikler kazanmış bir organik materyaldir. Kompost, toprağa çeşitli besin maddelerini ve özellikle N elementini kazandırırken, toprağın fiziksel özelliklerini düzeltir, hava ve su giriş çıkşını iyileştirirken, toprakların su tutma kapasitelerini ve katyon değişim kapasitelerini arttırır, böylece bitki kök gelişimi hızlanırken bu durum bitkisel gelişim ve verim üzerine de yansır.

Kompost yapımının amaçlarından biri, olabildiğince fazla humus miktarını elde etmektir. Ayrışmanın tamamlanması gerekmektedir. Ayrışma bir olgunlaşma prosesi tarafından elde edilir. Olgunlaşma prosesi; bitki ve hayvan kalıntılarının özellikle bakteri ve fungus olmak üzere bazı mikroorganizmaların ve bunun yanısıra böcekler ve solucanların da oksijen (hava) ve nemin bulunduğu koşullar sağlandığında çalışarak ortaya koydukları etkileri sonucunda ortaya çıkan bir dönüşümdür (AKDENİZ, 1999).

Kompost yapımının nedenleri kısaca özetlenecek olursa;


Ekolojik nedenler

  • Organik materyal biyolojik çevrime geri dönüştürülür.

  • Bitkisel artıklar yeniden kullanılabilir hale getirilir.

  • Bitkilerin büyümek için topraktan aldıkları enerji toprağa geri döndürülür.

  • Toprak üzeri alanlara bırakılan bitkisel artık miktarının azaltılmasını sağlar.

  • Tarla ve bahçe tarımında hasat sonrası elde edilen bitkisel artıkların işletme için bir sorun değil, yeni bir gelir kaynağı olmasını sağlar.

  • Bitkisel artıkların yakılması gibi hiçbir zaman önerilmeyen bir işlem önlenir.

  • Kompost yapım prosesi esnasında azot (N) , katı organik bileşiklere dönüştürülür. Bu toprak suyunun kirlenmesini azaltır.

  • Kompost , toprağın ıslah edilmesi ve bitkiler için besin kaynağı olarak ekolojik açıdan uygun bir materyaldir.

  • Kompost kullanımı, turba kazılmasını azaltır ve bozkırları korur.


Ekonomik nedenler

  • Kompost yapımı bitkisel artıkları ve elden çıkarma giderlerini azaltır.

  • Bitkisel artık yığma alanları daha az atık depolanmasından ötürü, daha uzun bir süre kullanılır.

  • Kompost yapım şirketlerinin kurulması, atık yığın alanlarının merkezi olmasını sağlar ve böylece birkaç yığın depolama alanı bulunması durumuna göre taşıma giderlerini azaltır.

  • Kompost üretim satış zinciri yeni iş alanlarının ortaya çıkmasını sağlayarak, katma değer oluşturur.

  • Kompost, toprağın ıslahında ve bitkiler için besin maddesi olarak ekonomik bir materyaldir (AKDENİZ, 1999).

Çizelge 1. de ideal bir komposta ait özellikler verilmiştir.


Çizelge 1. İdeal Bir Komposta Ait Özellikler (OKUR ve ÇOLAKOĞLU, 1999).


Özellikler

İstenilen Değerler

C/N oranı

25-30

Partikül büyüklüğü

Havalandırılan sistemlerde 10 mm., uzun yığınlar ve doğal havalandırma koşullarında 50 mm.

Nem içeriği

% 50-60

Hava akışı

Oksijen içeriğinin % 10-18 arasında olması sağlanmalı

Isı

Kompostlaşma sırasında 55-60 C°

Ph

5.5-9.0

Yığın yüksekliği

Doğal havalandırma yapılacaksa 5 m. yükseklik, 2.5 m. genişlik ve istenilen uzunlukta yığınlar yapılır.

Mikrobiyolojik aktivite

Selülotik fungus ve bio gübreler ile arttırılır.


Kompost hazırlığı işlemleri

Bitkisel üretimde kompostun sayısız etkilerinden yaralanabilmek için, organik maddenin çok dikkatli bir şekilde hazırlanması gereklidir. Çeşitli temel materyaller ; mümkün olan en kısa zaman içerisinde , homojen ve yüksek kaliteli kompost elde etmek üzere işlenmek zorundadır. İşleme fazı aşağıdaki prosesler şeklindedir;



  • Karıştırma

  • Parçalama

  • Namlu şeklini vermek üzere yığın oluşturmak (Temel amaç kompost namlusunda yer alan organizmalar için optimum yaşam koşullarının sağlanmasıdır. Bunun sağlanması aşağıdaki koşullara bağlıdır (AKDENİZ, 1999) :




  1. Besin desteği

  2. Nem içeriği

  3. Oksijen içeriği

Kompost içerisinde aktif olan organizmalar kabaca iki faza ayrılırlar:


  1. Isınma fazı

Birinci faz sırasında, yoğun ayrışma proseslerine bağlı olarak, mikrobiyal flora ve faunanın namlu içerisindeki ısıyı kısa bir zaman periyodu içerisinde 60 °C -80 °C civarına yükseltmesi temeldir. Bu sıcaklıklarda yabancı ot tohumları, bitki parçalarının yeşil kısımları öldürülür ve kompost materyali sağlıklı hale getirilir.
2. Soğuma fazı

Olgunlaşma fazı olarak da adlandırılan ikinci faz esnasında düşen sıcaklık ile birlikte, kompost yapım prosesi için makrofaunanın önemi artar. Bu faz, temel materyalin yapısal ve biyolojik olarak komposta dönüşümünde artan bir şekilde etkilidir. Burada, organik ve mineral bileşenlerin karıştırılması önemlidir.

Yapılan araştırmalar , namlu içerisinde kompost yapım prosesinin başlaması için başlangıçtaki C/N oranının 30/1 - 40/1 olmasının gerektiğini ortaya koymuştur.

Mikroorganizmaların optimum çalışma koşulları, materyalin nem içeriği %60-70 olduğunda oldukça uygundur. Optimum nem içeriğine ulaşıldığında, materyal yumruk içinde sıkılırsa , parmaklar arasından su çıkışı olmayacaktır. Yumruk açıldığında , sıkıştırılan materyalin şekli hemen hemen korunmalıdır.

Organizmalar için hayati olan diğer element havanın oksijenidir. Bu havalanma materyalin yığın olarak değil, belirli bir şekli olan namlu halinde olması ile sağlanabilir. Böylece hava dolaşımı sağlanmış olacaktır.

Eğer materyal çok gevşek yığılırsa çok kolay kuruyacaktır ve besin maddelerinin büyük bir kısmı kaybolacaktır.

Kompost yapımı için kullanılan materyal, kompost kalitesini önemli ölçüde bozabildiğinden kirletici ve zararlı maddelerden arınmış olmalıdır (AKDENİZ, 1999).
Şekil 1. de organik atıkların kompostlaştırma aşamaları şematize edilerek verilmiştir (KAYNAK, 2001).

Şekil 1.Kompostlaştırma İşlemi.
Şahin ve SEYREKOĞLU (1991), Göller Bölgesindeki su ürünleri artıklarının değerlendirilmesi üzerine bir araştırma yapmışlardır. Bu araştırmada işleme artıkları yıkamadan geçirildikten sonra pişirilerek preslenmiştir. Presleme sonrası oluşan kek, kurutma kazanına aktarılarak kurutulmuştur. Kuruma sonrası materyal değirmenden geçirilerek balık unu elde edilmiştir. Araştırmada elde edilen balık unlarının temel besin madde , mineral madde ve aminoasit içerikleri yönünden kaliteli bir hammadde olduğunu açıklamışlardır. Balık unları, insan yiyeceği olarak değerlendirilemeyen tüketim fazlası olan balıkların veya balık işleme tesislerinde arta kalan baş, yüzgeç, kuyruk, deri, kılçık, kemik ve iç organlarının değişik yöntemlerle yağı alındıktan sonra kurutulup öğütülmesiyle elde edilmektedir.

Araştırıcılar, Göller Bölgesinde su ürünlerini işleyen çok çeşitli işletmelerin mevcut olduğunu ancak bunların bölgedeki göllerden bazen de bölge dışından aldıkları kerevit, sudak, turna ve kurbağayı teknolojisine uygun olarak işledikten sonra işleme artıklarını çöpe atarak çevre kirliliğine neden olduğunu bildirmişlerdir. Göller Bölgesindeki işletmelerin sudak ve turna artığı miktarının yıldan yıla değişmekle birlikte ortalama 400 ton civarında olduğu belirtilmiştir. Bu atığın değerlendirildiği zaman, ortalama 100 ton balık unu elde edilebileceğini bildirilmiştir. Araştırıcılar, işleme artıklarının belli bir teknoloji sonrası değerlendirilmesinin hem çevre kirliliğinin önlenmesi, ekolojik tarıma katkı sağlaması hem de hayvan beslemede yeni yem kaynaklarının ortaya çıkarılması bakımından önem arz ettiğini vurgulamışlardır.

KARA(1996), tütünün fabrikasyon atıklarının toprağın biyolojik aktivitesi ve azot kazancına etkisi üzerine bir çalışma yapmıştır. Kil bünyeli bir toprağa dört farklı dozda tütün artığı uygulamış ve belirli dönemlerde biyolojik aktivitenin ölçüsü olarak; toprağın CO2 üretimi,dehidrogenaz (DHG)enzim aktivitesi ile toprağın azot kazancını belirlemek için, NH4-N ve NO3-N tayinleri yapmıştır. Sonuç olarak ,toprağa uygulanan tütün artıklarının toprağın CO2 üretimi ve dehidrogenaz (DHG)enzim aktivitesi ile azot içeriğini artırdığını belirlemiştir. Ayrıca toprağın biyolojik aktivite ve azot içeriğindeki artışın buğday bitkisinde kuru madde miktarına yansıdığı ve 4 ton/da tütün artığı ile 2 ton/da çiftlik gübresi uygulamasının toprağın biyolojik aktivitesine benzer etki gösterdiği saptanmıştır.

ÖZGÜVEN (1998), çay atıklarının çilek yetiştiriciliğinde çiftlik gübresine alternatif gübre olarak kullanılmasını araştırmıştır. Deneme 216 (Dorit) çilek çeşidine ait frigo fideler ile yaz dikim sistemine göre kurulmuştur. Organik madde olarak değişik oranlarda çay atığı ve kontrol olarak da çiftlik gübresini kullanmıştır. Araştırıcı, her iki deneme yılında da çay atığının çiftlik gübresinden daha yüksek ,bitki başına verim, meyve ağırlığı ve SÇKM değerleri verdiğini belirtmiştir. Araştırıcı elde edilen bulguların , çay atığının çilek yetiştiriciliğinde çiftlik gübresine alternatif bir gübre olarak kullanılabileceğini ortaya koyduğunu bildirmiştir.

Yaygın olarak çay tüketimi yapılan ülkemizde bir günde çok miktarda çay atığı vd. çöpe dökülmektedir ve bu atıklar böylece tarım alanlarından uzaklaştırılmaktadır. Yanmış çiftlik gübresi ise oldukça pahalı olup , tarlada yabancı ot sorununu artırması ise maliyeti artırmaktadır. Bu durumda çiftlik gübresinin yerini tutabilecek organik atıkların kompost yapılarak organik madde olarak toprağa kazandırılması sonucunda, basit bir atık olarak tarım alanlarından uzaklaştırılacağı yerde ,tekrar organik madde olarak tarım topraklarına eklenmesi hem ekonomik açıdan hem de topraklarımızın besin içeriğinin korunması açısından önemlidir.
Atık su Arıtma Tekniğinin,Ekolojik Tarımda Kullanılma Olanakları
Atık suların sulama suyu olarak kullanım nedenleri

Son yıllarda dünyanın pek çok yerinde, artan nüfusla birlikte , geleneksel kaynaklardan su kullanımındaki artış ve bunun beraberinde getirdiği su kaynaklarında azalma problemi, insanoğlunu yeni su kaynakları araştırma yoluna itmiştir. Özellikle kurak ve yarı kurak alanlarda, kullanma ve sulama amaçlı tüketim için su ihtiyacındaki büyük artış nedeniyle atık suları potansiyel su kaynakları halinde düşünmek zorunlu hale gelmiştir. Arıtılan atık suların özellikle tarımsal sulamada yeniden kullanılması, bir yandan ekolojik problemleri çözmesi, bir yandan çevre kirliliği sorunlarını azaltması, bir yandan da su kaynaklarının sınırlı olduğu bölgelerde, alternatif bir su kaynağı oluşturması bakımından oldukça kullanışlı bir yöntemdir. Bunun yanısıra, sulama amacıyla kullanılan atık sular, yüksek besin maddesi içerikleri nedeniyle tarımsal faaliyetlerde kimyasal gübreye olan ihtiyacını da azaltacaktır. Bugün, tarım alanlarının sulanmasında arıtılmış atık suların kullanılması sonucu, atık sudaki mevcut besleyici maddelerin bolluğu nedeniyle özellikle hiçbir kimyasal maddenin kullanılmadığı ekolojik tarım sisteminde tarımsal alanda gübre kullanımında da tasarrufa gidilmiş olacaktır (MANDI , 1994.; ZEREN ve ark.,2001).


Atık suların geriye kazanılma yöntemleri

Endüstriyel ve evsel atık suların arıtılması için son yıllarda geliştirilen pek çok yöntemin yanında, özellikle iklimi sıcak ve güneşlenme süresinin uzun olduğu yörelerde yüzen su bitkilerinin kullanılması giderek yaygınlaşmaktadır. Bu sistemlerin yapım ve işletim maliyetlerinin düşük olması, herhangi bir kimyasal madde ya da mekanik teçhizata gerek olmayışı, tamamen doğal mekanizma ile çalışması ve buna ilaveten gıda sektörü ve evsel atık su gibi besin maddesince zengin bir ortamda, organik yükün proteince zengin bitki biyokütlelerine dönüşmesi nedeniyle hayvan yemi yapımında ve biyogaz üretiminde yararlanılabilmesi önemli avantaj sağlamaktadır (ORON ve ark., 1987.; ZEREN ve ark.,2001).



Endüstriyel ve evsel atık suların sulama amacıyla geriye kazanılması için yapılan çalışmalara Zeren ve ark. (2001)'nın uyguladıkları yöntem örnek olarak verilebilir. Araştırıcılar, yaptıkları çalışmada yüzen su bitkilerinden su mercimeği (Lemna minor L.)'nin atık sulardan bazı besinlerin giderimindeki etkinliği ve arıtılan bu atık suların sulama suyu olarak kullanıldığında ekolojik tarıma olan katkısını araştırmışlardır. Yapılan analiz sonuçlarına göre, su mercimeğinin atık su arıtımında NH4-N ve PO4-P parametreleri gideriminde başarılı olduğu, ayrıca elde edilen arıtılmış suyun sulama suyu kriterlerine uygun olduğu (Türk Çevre Mevzuatına göre I. Kalite sulama suyu olup tarımda sulama amaçlı kullanılabileceği saptanmıştır) ve ekolojik tarımda kullanılmasının yararlı olduğu kanısına varılmıştır. Böylece hiçbir kimyasal maddenin kullanılmadığı organik tarım anlayışı içinde, yine hiçbir kimyasal kullanmadan yapılan atık su arıtım sisteminin en az masraf ve doğaya zarar vermeden kullanılması mümkün olacaktır. Çalışmada kullanılan yüzer su bitkisi, Lemnaceae familyasına ait bir çok tür arasında yer alan Lemna minor L . (su mercimeği) dir (Şekil 2.). Su mercimeği türleri dünyanın her yerinde durgun sularda yaygın olarak bulunan küçük, yüzen su bitkileridir ve besin içeriği zengin tatlı sularda, su yüzeyini bir tabaka halinde kaplayarak gelişirler. Su mercimeği türleri çiçek açan bitkilerin en küçük, en basit ve tomurcuklanma yoluyla en hızlı çoğalan türleridir. Sadece birkaç mm. genişliğinde yaprakları ve genellikle 1 cm. den küçük kısa iplikçikler halinde kökleri vardır (GRISVARD, 1964).


Şekil 2. Lemna minor L.
ERGÜDER ve DEMİRER (1999), zeytin atıklarının arıtımı ve biyogaz üretim potansiyeli üzerine bir çalışma yapmışlardır. Zeytinyağı üretimi sırasında ortaya çıkan atık su ve küspenin uygun yöntemlerle arıtılmadığında önemli çevre sorunlarına neden olduğu ve çok yüksek kimyasal oksijen ihtiyacına (KOİ) sahip olan bu atıkların alıcı ortama deşarjı sonucu, ortamın ekolojik dengesinin ciddi şekilde tehdit edildiğini vurgulamışlardır. Anaerobik arıtımın aerobik arıtımla karşılaştırıldığında ; mevsimsel olarak işletilebilmesi, daha az enerji ve besin ihtiyacına gerek duyması, daha düşük işletme maliyetine sahip olması, daha az miktarlarda çamur üretilmesi ve de oluşan metan gazı sayesinde kullanılabilir biyogaz enerjisi üretmesi gibi avantajlara sahip olduğundan bahsetmişlerdir. Yaptıkları çalışmada, Türkiye' deki toplam zeytin üretiminin % 5.6 'sını oluşturan Bursa zeytin üretim işletmelerinin alıcı ortamlara deşarj ettiği zeytin atık su ve küspesinden numuneler alınmıştır. Bunların karakterizasyon çalışmaları yapılmış ve içerdikleri KOİ, pH, askıda katı madde (AKM), toplam fosfor ve azot miktarlarına bakmışlardır. Zeytin atık su ve küspesinin sırasıyla, 138.25 g KOİ/L ve 1,675 g KOİ/g küspe ihtiva ettiğini saptamışlardır. Zeytin atık suyu çeşitli konsantrasyonlarda uygulanarak biyokimyasal metan potansiyeli (BMP) deneylerine tabii tutulmuştur. Elde edilen bilgiler sonucunda zeytin atık suyundaki KOİ miktarının anaerobik ortamda artırılabildiği anlaşılmıştır. Oluşan toplam biyogazın % 77 ± 6 'sını da metan gazının oluşturduğu bulunmuştur. Araştırıcılar, bu çalışmanın gerek çevre gerekse üreticiye büyük faydalar sağlayacağı ve zeytin gibi diğer tarım ürünlerinin üretiminde ve atıkların değerlendirilmesinde kısacası ekolojik tarımın gerçekleştirilmesinde teşvik edici bir etmen olacağı düşüncesini savunmuşlardır.
SONUÇ
Buraya kadar endüstriyel atıkların gerek kompost haline dönüştürülerek yeniden kazanılması gerekse atık suların tekrar kullanılabilirliğinden bahsedildi. Önemli noktaları vurgulayacak olursak; kompost yapımı ile bitkisel artıklar kullanışlı bir yolla elden çıkarıldığı gibi, aynı zamanda organik maddenin geri dönüşümü de sağlanır. Böylece bu atıkların hem çevre hem de çiftçi için bir sorun değil, gelir getiren bir unsur haline dönüşmesi sağlanacaktır. Toprak ıslahında çok gerekli olan kompost diğer organik materyallerin tüketilmemesinde de alternatif olacaktır. Toprak yüzeyine malç şeklinde serilen kompost buharlaşmayı engelleyecek, topraktan su kaybını önleyecektir. Düşük volüm ağırlığı nedeniyle kompost, toprakların havalanma ve su hareketlerini olumlu yönde geliştirecektir. Kompost ilavesi ile yapılan birçok çalışma kompost artışına paralel olarak nitrifikasyonun hızlandığını ve elverişli N miktarının arttığını, hümik asit içeriğinin, C içeriğinin ve toprakların agregat stabilitesinin arttığı saptanmıştır. Topraklarımız, besin maddeleri varlığını tamamen kaybetmeden , organik madde geri dönüşümünün bilinen en eski yöntem olan kompost yapım tekniği etkin bir şekilde uygulanmalıdır.

Tarımsal amaçla atık suların kullanımı ise çok eskiye dayanmaktadır. Suya olan talebin artması nedeniyle arıtılmış atık sularla sulama özellikle kurak bölgelerde su tasarrufunu sağladığı gibi, atık suların yeniden kullanımı, su kaynaklarının planlanması ve geliştirilmesinde önemli bir bileşen durumundadır. Ekolojik tarım alanlarının bitkilerle arıtılmış atık su ile sulanmasıyla kimyasal maddelerin kullanılmadığı ekolojik tarım sisteminde tarımsal alanda gübre kullanımında da tasarrufa gidilecektir.


KAYNAKLAR

AKDENİZ C.,1999. Kompost hazırlama mekanizasyonu. Ekolojik Tarım. ETO. s:97-110.

ALTINDİŞLİ A. ve İLTER E. 1999. Eko-Tarımda ilke ve kavramlar. Ekolojik Tarım . ETO. s:24-29.

ERGÜDER T.H., DEMİRER, G.N.,1999. Zeytin atıklarının anaerobik arıtımı ve biyogaz üretim potansiyeli. Türkiye I. Ekolojik Tarım Sempozyumu. İzmir . Bildiri Özetleri . s: 46.

GRISVARD, P. 1964. Le Bon Jardinier. Encyclopedie Horticole, 2. p:1305. La Maison Rustique, Paris.

KARA, E.E., 1996. Tütünün fabrikasyon artıklarının toprağın biyolojik aktivitesi ve azot kazancına etkisi. Anadolu.6.(2),s:100-11.

KAYNAK, L., 2001. Doktora ders notları. Akd. Üniv. Zir. Fak. Bahçe Bitkileri Bölümü. Antalya.

MANDI L.,1994. Marrakesh waste water purification experiment using vascular aquatic plants Eichhornia crassipes and Lemna gippa. Water science and tecnology, 28, 10,177-181.

OKUR B.; ÇOLAKOĞLU H., 1999. Kompost yapımı ve organik tarımdaki önemi. Ekolojik Tarım . ETO. s:79-85.

ORON G.;DEVEGENT A.; PORATH D.,1987. The role of the operation regime in wastewater treatment with duckweed. Water Science and Tecnology, 19, 97-105.

ÖZGÜVEN A.I.,1998. Çay atıklarının çilek yetiştiriciliğinde kullanımı. Bahçe27(1-2):47-53.

Şahin A., SEYREKOĞLU H.F., (1991). Göller Bölgesindeki su ürünleri artıklarının değerlendirilmesi . Gıda Yem Bilimi ve Teknolojisi. Sayı:2 s:31-34

ZEREN O. ;UYSAL Y.; ARSLAN H.; CANEL E.; AVCI E., 2001. Ekolojik tarımda, bitkilerle atık su arıtım tekniğini kullanma olanaklarının araştırılması. I. Türkiye Su Kongresi.Cilt 1. s: 139-146.
DENİZ YOSUNLARININ ORGANİK TARIMDA KULLANIM OLANAKLARI
Kezban YAZICI1 , Lami KAYNAK2

GİRİŞ
Deniz yosunları üzerinde araştırmalar ve onların kullanılmaları üzerindeki çalışmalar çok uzun yıllardan beri yapılmaktadır. Deniz yosunları M.Ö. 2700 yıllarında kullanılmaya başlanmıştır. Milattan sonraları da tıbbi ve besin maddesi olarak Çin, Japonya ve Kore’de büyük öneme sahip olmuşlardır. Fakat bilimsel metodlarla değerlendirmeleri son yüzyıllarda olmuştur.

Genellikle ada ülkelerinde besin olarak kullanılma olanakları nedeniyle dikkati çekerek zamanımıza kadar artan bir ilgiyle gözlenmiştir. Bu nedenle çok uzun bir tarihsel geçmişleri bulunmaktadır.

Deniz yosunlarının bilinen en eski kullanım sahası gübre olup en çok uzak doğuda kullanılmıştır. Avrupa’da 12. yüzyılda Fransa, İrlanda, İngiltere gibi kıyıları geniş ülkelerde bu tip değerlendirme çok olmuştur. Fransa , deniz yosunlarından yararlanmaya genel olarak 17. yy’da başlamıştır. İngiltere de 1720 yılından itibaren yosun toplanmaya başlanmış ve bu yüzyılın sonlarında İskoçya’da yıllık yosun üretiminin 20.000 ton kuru alg ağırlığına eriştiği söylenmektedir. Bu değer de yaklaşık olarak 400.000 ton yaş alg’e eşdeğer kabul edilmektedir (Abetz 1980).

Deniz yosunları; Japonya, Çin, Kore, Filipinler ve benzeri yerlerde yiyecek olarak, Avrupa ve Amerika’da endüstrinin bir çok alanında bazı ürünlerin ham maddesi olarak kullanılmıştır. Bu nedenle deniz yosunları her yönleriyle incelemeye ve üzerinde durulmaya değer organizmalar olarak karşımızda durmaktadırlar.

İçinde bulunduğumuz yüzyılda deniz yosunlarından ham madde olarak yararlanma çalışmaları hızlanmış ve bu konuda çok sayıda yeni alg cinslerinden ve türlerinden ürün elde eden endüstriler geliştirilmeye başlanmıştır. Örneğin Danimarka’da agar elde etme denemeleri önem kazanmış ve 1940 yılında “Danimarka agarı” adı altında kırmızı alglerden olan Furcellaria cinsinden bol miktarda ürün elde edilmeye başlanmıştır (Blunden 1992).

Deniz kıyısı uzun ve deniz yosunu bol olan Norveç, İrlanda, Fransa ve Amerika gibi ülkelerde mevcut algleri değerlendirmek için yukarıdaki çalışmaların dışında diğer yararlanma yollarıda aranmış ve gübre olarak fakir toprakların değerlendirilmesinde kullanılmalarına yönelinmiştir. Dolayısı ile gübre sanayi gelişmeye başlamıştır.

Deniz yosunlarının tek hücreli, hareket edenleri olduğu gibi, Antarktiklerde yaşayan metrelerce uzunluğunda ve ağırlıkları 100 kg’ı bulan türleri de vardır. Dünyada ticari olarak büyük ölçüde kullanılan yosun kaynakları genellikle 4 ayrı yosun türünü veya bu türlerden bazılarının karışımını ya da isimleri tam olarak belirlenmemiş türleri kapsamaktadır (Güner ve Aysel 1996);
1. Rhodophyta (Kırmızı Algler)

2. Phaeophyta (Kahverengi Algler)

3. Chlorophyta (Yeşil Agler)

4. Cyanophyta (mavi-yeşil algler)


Besin ve diğer ekonomik değerleri tam olarak saptanmış olan deniz yosunları, yeryüzünün 2/3’ünü kaplayan denizlerdeki dağılımı, suların yapısına ve iklimlere göre büyük değişiklikler göstermektedir. Denizler, genellikle suyun üst sınırından, 1000m derinliğe kadar değişik nitelik ve sayıda deniz yosunu ile örtülüdür (Güner ve Aysel 1996).

Yosun özleri; meyve depo kayıplarının azaltılması, ürün miktarının, topraktan inorganik besin maddelerinin alınımının, tohum çimlenmesinin ve stres koşullarına direncin arttırılması gibi alanlarda özellikle gelişmiş ülkelerde organik tarımda daha fazla değerlendirilmektedir (Blunden 1991).



DÜNYA TARIMINDA DENİZ YOSUNLARININ KULLANIM OLANAKLARI


Yüklə 3,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   64




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin