Emirül-Mü'minin: 7 Emr-i Bi'l-Ma'ruf Ve'n-Neh-Yi Ani'l Münker: 7



Yüklə 1,14 Mb.
səhifə18/40
tarix12.01.2019
ölçüsü1,14 Mb.
#95669
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   40

Halid Bin Velid:

Peygamberimi­zin övgüsüne mazhar olan büyük İslam kumandanı, sahabi. Halid bin Velid, Kureyş'in Mahsumoğullan soyundan, zeki, cesur ve sa­vaş yeteneği üstün bir kişiydi. Müslü­manlarla müşrikler arasındaki mücade­lede, Mekkeli kafirlere büyük bir bir güç sağlayan Halid'in Uhud savaşında­ki operasyonu, (Hz. Peygamber'in İs­lam ordusunun arkasındaki dağa yer­leştirdiği ve durum ne olursa olsun yerlerinden ayrılmamalarını bildirdiği as­kerlerin, orayı terk etmeleri üzerine yanındaki atlılarla müslümanları arkadan çevirmesi) savaşı müşriklerin lehi­ne çevirmişti.

Böyle kıymetli bir askerin İslam'a büyük katkılarda bulunacağını bilen Hz. Peygamber Hudeybiye anlaşmasından sonra Halid'in daha önce müslüman olan kardeşi Velid'e onu sordu. Velid Hz. Peygamber'in bu iltifatım bir mek­tupla derhal kardeşi Halid'e bildirdi. Bunun üzerine Halid bin Velid, müslü­man olmak üzere Mekke'den ayrıldı. Yolda karşılaştığı Amr bin el-As ile bir­likte Medine'ye gelip müslüman oldu­lar.

Mute savaşma bir asker olarak katı­lan, fakat komutanların ardarda şehit olması üzerine ileri gelenlerin istişaresiyle, komutayı ele alan Halid, bu olayı Medine'de insanlara anlatmakta olan Resulullah tarafından 'Allah'ın kılıçla­rından bir kılıç' şeklinde nitelendirilmiş ve bu olaydan sonra Seyfullah (Allah'ın kılıcı) lakabını almıştır. Halid bu sa­vaşta kendisinden kat kat kalabalık düşman ordusu karşısında müslüman orduyu tamamen imha edilmekten kur­tarıp Medine'ye getirmiştir. Bundan sonra Halid, Huneyn savaşına, Mek­ke'nin fethine ve Taif kuşatmasına katıldı ve yararlı oldu. Daha sonraResu-lullah tarafından Dumetu'l-Cendel hristiyanlanmn ve Necran'daki Harisoğullarının üzerine genderildi. Dumetu'l-Cendel emin Ukeydir ile kardeşini esir alıp Hz. Peygamber'e getirdi. Necranlılar ise İslam'ı kabul ettiler.

Halid bin Velid'in askeri yetenekleri Resulullah'ın vefatından sonra Hz. Ebu Bekir tarafından da değerlendirilmiştir. Halife Hz. Ebu Bekir, onu yalancı pey­gamberlerin üzerine gönderdi. Bu sa­vaşlardan biri olan Malik bin Nuveyra'ya karşı yaptığı savaşta Onun, silah bırakan düşmanı öldürdüğü ve bu yüzden Hz. Ömer tarafından eleştiril­diği rivayet edilmektedir. Ardından zekat vermeyi reddedenler üzerine gitti ve kısa sürede onları da sindirdi. H.12 yılında Irak cephesine, Sasanilere karşı savaşmak üzere gönderildi. Burada İran ordularını kısa zamanda yıprattı ve Hire ile Fırat çevresini ele geçirdi. Bu sırada Suriye cephesinde bazı yeni gelişmeler olunca halife tarafından Şam'a gitmesi emredildi. Bu cephede de üstün başarılar gösterdi. Yermuk savaşında Bizanslıları bozguna uğrattı. Şam ve Humus şehirlerini fethetti. H.14. yılda kutsal şehir Kudüs'ün müslümanlara açılmasını sağladı. Böylece kısa süre içinde bütün Suriye bölgesi müslüm ani anneline geçti.

Tarihçiler tarafından sert mizaçlı, ka­rarlı ve hatta kendi başına buyruk hare­ket edebilecek kadar dik başlı bir komu­tan olduğu belirtilen Hz. Halid, H.17 yılında Halife Hz. Ömer tarafından görevinden alınmıştır. Halid bin Ve­lid'in komutanlık görevinden alınması konusu tartışmalıdır. Bazı araştırma­cılar onun ele geçirilen ganimet mal­larını boş yere harcaması sebebiyle az-ledildiğini belirtmekteyse de bu konu­da en doğru sebep, Hz. Ömer'in vali­liklere dağıttığı fermanda yaptığı açıklamadır. Buna göre Halid, herhangi bir kusur veya hatasından dolayı değil, müslümanlann zihinlerinin aydınlan­ması için, yani bu kadar yerin fethedil­mesinin Halid tarafından gerçekleşti­rilmediğinin, yalnız ve yalnız Allah'ın yardımıyla sağlandığının ispat edilme­si için görevinden alınmıştır.

Savaşlara yalnız Allah rızası ve hanımın Resul ullah'ın yanına geldiği ve Peygamberimizin süt annesine saygı gösterdiği de rivayet edilmektedir.

Halk (Tıraş Olmak):

Halk; Tı­raş olmak, saç ve kılları gidermek ma­nasına gelir.

İslâmda tırnakları kesmek, kasık ve koltuk altındaki kılları traş etmek, bı­yıklan kısaltmak sünnettir. Bu sünnet­leri ilk yapanın İbrahim (a.s) olduğu rivayet olunur.

Bıyık bırakıldığı zaman, üs dudağa sarkan ve yanlara doğru fazla uzanan kısımlar kesilir; çünkü bıyıkların içilen suya, yenen yemeğe dokunması mek­ruhtur.

Sakalı kesmemek sünnettir. Sünnet olan; sakal avuçlandığı zaman fazla gelen kısımları kesmektir. Aşırı derece­de uzun bırakılan sakal da hoş karşılan­mamıştır.

Kasık traşı, kırk günü geçmemelidir. Koltuk altlarını yolmak sünnet olmakla beraber traş etmekte de bir beis yoktur. Tıraş edilen, yolunan ve kesilen kılları gömmek mendup, hela ve hamama atmak mekruhtur. Bunun hastalığa se­bep olacağı da söylenmiştir. 169



Halk (Yaratmak):

Arapça ya­ratmak, bir şeyi meydana getirmek, yoktan varetmek anlamlarına gelen bu kelime, aynı zamanda yaratılmışlar, in­san topluluktan manalan da kazan­mıştır.

Kelime yaratma, yoktan var etme (ibda) anlamında kullanıldığı zaman, İslam alimlerine göre yalnızca Allah için kullanılabilir. İslam'da yoktan var etme anlamındaki yaratma fiili yalnız­ca Allah'a aittir. Ancak bir şeyden bir başka şeyi meydana getirme anlamın­daki yaratma fiili, yaratılmışlar için de kullanılabilir.

Halk terimi Kur'an-ı Kerim'de hem yaratma, hem de yaratılan şeyler şek­linde şöyle kullanılmıştır:



"Gökleri ve yeri altı günde yaratan (halk eden), sonra Arş'a hükmeden O'dur.170

"Allah'ın yaratılışında (halk edişin­de) hiç bir değişiklik yoktur171 "(Şeytan şöyle dedi)

“Yine onlara em­redeceğim, Allah'ın yaratışını değiştirecekler.”172 Görülüyor ki, Kur'an-ı Kerim halk kavramını aynı za­manda fıtrat, insanın yaratılışındaki ilk şekil anlamlanna gelecek şekilde de kullanmıştır. 173



Halku'l-Kur'an:

Halku'l-Kur'an terimi, Kur'an'ın yaratılışı anlamına gelmekle birlikte, bir kavram olarak H. 1. asırdan sonra ortaya çıkan ve İslam tarihinde çetin tartışmalara konu olan Kur'an'ın yaratılmış bir şey olup olma­dığı meselesini ifade eder.

Kur'an'ın mahluk olduğu, yaratılmış bir şey olduğu iddiası ilk defa Mutezile alimleri tarafından Ca'd bin Dirhem (ö. 736) ve Cehm bin Safvan (ö. 745) orta­ya atılmıştır. Bu tartışma bir süre İslam dünyasını ifrat ve tefrite sürüklemiş ve kimileri yüce Allah'ın kendisine mah­sus bir kelamı (sözü) olmadığını ve Kur'an'ın yaratılmış bîr şey olduğunu ileri sürerken, kimisi de Kur'an'ın tama­men ezeli bir şey olduğunu iddia ederek tefrite düşmüştür.

Konu büyük imam Ebu Hanife tara­fından çözüldü ve hemen hemen bütün Ehl-i Sünnet alimleri bu görüşe katıldı. Buna göre, kelam (söz) Allah'ın sıfat­larından biridir ve bu anlamda yüce Allah'ın buyruğu (sözü) olarak Kur'an mahluk (yaratılmış) değildir. Ancak Allah'ın yarattıklarına ait olan nitelik­ler, kendileri gibi mahluk (yaratılmıştır)tur. Bu itibarla Kur'an-ı Kerim'i oku­yanların dilindeki ses, ezberleyenlerin zihnindeki tasavvur, Mushaflardaki yazı mahluktur. 174




Yüklə 1,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin