Emirül-Mü'minin: 7 Emr-i Bi'l-Ma'ruf Ve'n-Neh-Yi Ani'l Münker: 7



Yüklə 1,14 Mb.
səhifə23/40
tarix12.01.2019
ölçüsü1,14 Mb.
#95669
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   40

Hz. Hasan:

Hz. Peygamber Efendimiz'in çok sevgili torunu, Hz. Ali bin Ebi Talib'in Hz. Fatıma'dan doğan büyük oğlu. Ehl-i Sünnet'e göre beşinci Raşid Halife, İmamiyye'ye göre ise 2. imamdır.

Hz. Hasan, H.3 (624) yılında Rama­zan ayında Medine'de doğdu. Torunu­nun doğum haberi Resulullah'a ulaşın­ca hemen Hz. Ali'nin evine geldi. Çocuğubizzat kendisi, dahaönce Arap­lar arasında bilinmeyen Hasan adını koydu ve kulağına ezan okudu. Yedi günlük olunca da Hasan için akika kur­banı kesilmesini ve saçlarının ağırlığınca gümüş dağıtılmasını emret­ti. Hasan, dedesinin şefkat ve sevgisiy­le, Peygamber terbiyesiyle yetişmiştir. Kaynaklarda Hz. Peygamber'in torunu Hasan'ı (kardeşi Hüseyin ile birlikte) ne kadar çok sevdiği ile ilgili ayrıntılı bilgi bulunmaktadır. Peygamberimizin, her iki torununun da cennet ehli gençlerin efendileri olduğunu belirten hadisleri sahih rivayetler arasındadır.

Resululllah vefat ettiği sırada Hasan henüz sekiz yaşındaydı. Bu tarihten ha­life seçildiği zamana kadar geçen hayatı hakkında pek fazla bilgi yoktur. Yalnız Hz. Osman'ın şehid edilmesi sırasında, Hz. Hasan'ın, da halifeyi savunmak için yardım edenler arasında olduğu rivayet edilmektedir. Fakat Hz. Hasan tarihteki asıl yerini, babası Hz. Ali'nin şehid edil­mesinin ardından Kufelilerin kendisine biat ederek halife seçmesiyle alır.

Hz. Hasan biat töreninden sonra ba­basının katili Abdurrahman b. Mülcem'in ifadesini aldı ve ölüm cezasına çarptırdı, Bu arada Kufeliler, Hz. Hasan'ı babasının intikamını almak için Muaviye'ya savaş açmak konusunda kışkırtmaya başladılar. Hz. Hasan adeta baskıya varan bu teşvikler karşısında orduyu hazırlattı ve yola çıktı. Ordu ko­mutanı, babası Hz. Ali'nin de güvendiği kumandanlardan biri olan Kays bin Sa'd idi. (Başka bir rivayate göre ise komu­tan Ubeydullah bin Abbas, onun yar­dımcısı Kays idi.)

Bu sırada Muaviye'nin ordusu da yola çıktı ve iki taraf Enbaryakınlanndakar­şı karşıya geldi. Fakat ordu idare etme konusundaki tecrübesi daha fazla olan Muaviye, aralarına soktuğu casuslarla Hz. Hasan'ın ordusunda kısa zamanda büyük bir kargaşa meydana getirdi. Kargaşa paniğe, o da yağma ve çapulculuk hareketlerine dönüşmekte gecik­medi. Hattabu karışıklıklar sırasında Hz. Hasan'a bile saldırıldı ve bacağın­dan yaralandı. Ordusu neredeyse dağıl­mış durumda olan Hz. Hasan çaresiz, Medine'ye döndü. Burada içinde bulunduğu durumu gözden geçirdi. Elinde güven vermeyen, disiplinsiz, hatta ken­disine bile saldırabilecek kadar tehlike­li insanlardan oluşan bir ordu ve karşı­sında tecrübeli komutanlar tarafından yönetilen güçlü bir ordu bulunuyordu. Üstelik yaratılışı icabı fitne ve kan dönmekten hiç hoşlanmazdı. Bu du­rumda İslam ümmetinin iyiği için hilafetten çekilmeye karar verdi. Anlaşma yollarını ve heriki tarafın da razı olacağı bir çözüm şeklini içeren bir mektubu Muaviye'ye gönderdi. Muaviye bu tek­lifi kabul etmekte tereddüt göstermedi. Hz. Hasan'a iki elçi göndererek ne ister­se kendisine verileceğini bildirdi. Bu arada durumu öğrenen Hz. Hüseyin bu anlaşmaya karşı çıktı. Hz. Hasan kar­deşinin itirazlarına kulak asmadım anlaşmayı yaptı. Buna göre eğer Hz. Hasan'dan önce ölecek olursa tekrar kendisine verilmek üzere hilafet Mua­viye'ye bırakıldı. Ayrıca Küfe hazine­sinde bulunan mal ve paralar da Hz. Hasan'da kalacaktı. Böylece Buhari'de kaydedilen Hz. Peygamber'in şu hadis-i şerifi tecelli etmiş oldu:



"Hiç şüphe yok ki, bu oğlum bir seyyittir. Allah onun sayesinde iki mümin grubu ba­rıştıracak."

Hz. Hasan'ın halifelik süresi konu­sunda farklı rivayetler bulunmakla bir­likte en güçlü görüş hilafetinin 6 ay sürdüğü şeklinde olanıdır. Hz. Hasan hilafeti Muaviye'ye teslim ettiğini bir hutbeyle insanlara açıkladı ve geri kalan ömrünü Medine'de geçirmek üzere yola çıktı. Bu sırada Ehl-i beyt'in Hasan Medine'de on yıl kadara yaşadı. Ölümünün yaklaştığını edince Hz. Aişe'den, dedesi Hz. Peygamber'in yanına defnedilmek için istedi. Hz. Aişe bu isteğe olumlu karşılık vermesine rağmen, Hz. Hasan ölüm döşeğinde kardeşine öldükten sonra tekrar izin istemesini, Hz. Aişe kabulettiği halde Emevilerin buna karşı ırak bir huzursuzluk doğurmaya anaları durumunda onlarla uğraştırmasını ve kendisini Baki mezarlığı defnetmesini vasiyyet etti. Bir aydan fazla hasta yattıktan sonra H. 50 (670) hinde vefat etti. Onun ölümüyle ilgili olarak zehirlenme iddiaları da bulun­maktadır. Kardeşinin ölümünden sonra Hüseyin, Hz. Aişe'den tekrar Hz. Peygamber'in yanına gömülmesi için izin istedi. Fakat bunu haber alan Ümaye oğulları şiddetle karşı çıktılar, sonra da bir çatışma çıkmasına ramak kalmışken ashaptan bazılarının araya girip Hz. Hüseyin'e kardeşinin vasiyetini hatırlatmaları üzerine Hz. Hasan Baki mezarlığına defnedildi.

Hz. Hasan, Resulullah vefat ettiği zaman küçük yaşta bulunduğu için, Hz. Peygamber'den ancak bir kaç hadis nakniştir. Kaynakların bildirdiğine göre ak ve fizik açısından Hz. Peygamber'e çok benzerdi. Fitne ve kargaşalıktan hiç hoşlanmayan, takva sahibi ve cömert bir kişi idi. Öte yandan Hz. Hasan çok evlenip boşanması ile ünlü­dür. Hz. Peygamber'in soyu kardeşi Hz. Hüseyin ile birlikte kendisi vasıtasıyla devam etmiştir. Halk arasında Hz. Hüseyin'in soyundan gelen kimseler seyyid, Hz. Hasan'ın soyundan gelen kimseler ise şerif diye anılır. 195

Hasan-ı Basri:

İlmi, fazileti ve takvası ile ünlü İslam büyüklerinden bi­risidir. Tabiinin önde gelenlerindendi. Asıl adı Ebu Said el-Hasan bin Hasan Yesar el-Basri'dir. Babası Meysan'ın fethi sırasında esir düşen ve Medine'ye götürülen bir köledir. Burada azad edil­miş ve Hz. Peygamber'in hanımı Ümmü Seleme'nin yardımcılarından biri olan Hayra isimli bir kadınla evlen­miştir. İşte bu evlilikten Hasan-ı Basri doğmuştur.196 Bu Hz. Ömer'in hilafeti dönemine denk gelmek­tedir. Rivayetlere göre Ümmü Sele­me'nin Hasan'ı emzirdiği veya Hz. Ömer'e götürerek dua ettirdiği ve bu yüzden fakih bir kişi olduğu bildiril­mektedir. Kaynaklar Hasan-ı Basri'nin gençliğinde İran seferlerine katıldığını, Horasan valisi İbn Ziyad'ın katipliğini yaptığını ve bundan sonraki hayatının büyük bir bölümünü Basra'da geçirdi­ğini belirtmektedirler. Onun hayatı açısından en önemli konulardan biri yaklaşık üç yüz kadar sahabiyle görüş­müş olmasıdır. Bu bakımdan hem fıkıh alimleri tarafından, hem de tasavvuf ehli tarafından saygı görmüş, önder kabul edilmiştir. Onun kelam, fıkıh ve tasavvuf konularındaki görüşleri Ehl-i Sünnet alimleri arasında yol göstericiymişti.

Hasan-ı Basri, 89 yaşında iken (h. 110/728) vefat etmiştir.


Yüklə 1,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin