Emirül-Mü'minin: 7 Emr-i Bi'l-Ma'ruf Ve'n-Neh-Yi Ani'l Münker: 7



Yüklə 1,14 Mb.
səhifə30/40
tarix12.01.2019
ölçüsü1,14 Mb.
#95669
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   40

Helâl:

İşlenilmesi dinen sakıncalı olmayan şeyler"dir. Helâl, haramın zıddıdır. İslâm hukukunu ihtiva eden meşhur Mecelle adlı kitabında şöyle bir kaide bulunmaktadır:

"Eşyada asi olan ibahedir." Yani birşeyin haram olduğu­na dair bir delil yoksa, o şey helâl ve mubah kabul edilir. İslâm'da haramlar ve helâller İslâmî kaynaklardan (KİTAP - SÜNNET - İCMA - KIYAS) öğ­renilir. İslâmî ölçülere dayanmadan he­lal veya haram hükmünü vermek kişiyi çok defa İslâm'ın dışına iter. Çünkü helal veya haramları tayin etme görevi kullarına verilmemiştir. Kur'an-ı Kerim'de meâlen şu ayet-i kerimeyi oku­maktayız:

"Dillerinizin yalan yere vasıflandırageldiği şeyler için: Şu helaldir, bu haramdır, demeyin. Çünkü bu su­retle Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a yalan uyduranlar ise, şüphe yoktur ki felah bulmaz­lar."

Hendek Savaşı :

Medine'nin çevresinde geniş hen­dek kazıldığı için bu ismi almıştır. Müs­lümanlara yaptıkları anlaşmaya riayet etmedikleri için Medine'den çıka- rılan yahudi kabilelerinden Beni Nadir ile Beni Kaynuka çeşitli yerlere dağıl­mıştı. Bunlardan 20 kadar yahudi büyü­ğü Hayber'e yerleşmişlerdi. Bunlar bit­meyen kinlerinin sonucu olarak, müslümanların Medine'den çıkarma yollarını arıyorlardı. Mekke'ye giderek Ebu Süfyan ile görüştüler. Onlara put­perestlerin müslümanlardan çok üstün Olduklarını söylediler. Müslümanlarla savaşma konusunda moralî iyice bozulmuş olan Ebu Süfyan'a bu teklif moral verdi. Ve "kimki Muhammed'e düşmanlıkta bize yardım ederse, bizim için sevgili odur" dedi. Etraf kabilelerin iştirakini de sağ­lamak üzere derhal faaliyete giriştiler. Kısa zamanda birçok kabile ile gö­rüştü. Görüş birliğine vardıkları kabile­ler ile de, Hayber'in bir yıllık hurma mahsûlünü kendilerine vereceklerine dair anlaşma yaptılar. 4000 kişilik Kureyş ordusu Ebu Süfyan'ın kumandasında Medine'ye doğru yola çıktı.

Kureyşin yahudilerle ittifak ederek büyük bir ordu ile Medine'ye doğru gel­diklerini haber alan Hz. Peygamber (s.a.s) Ashabını toplayarak istişarede bulundu. Uhud savaşından önce oldu­ğu gibi, düşmanın Medine içinde veya dışında karşılanması hususu tartışıldı. Herkesin fikri dinleniyordu. Ancak, konuşanlar, uhud savaşı için alınan ka­rarın sonucunu düşünerek daha tem­kinli olmayı tercih ediyordu. Ashabın içerisinde aslen İranlı olan Selmân-ı Farisî, Medine çevresine geniş bir hen­dek kazılarak düşmanın Medine'dekar-şılanmasının uygun olacağını teklif etti. O zamana kadar Arabistan'da uy­gulanmamış olan bu tedbirin alınması herkes tarafından kabul edildi.

Medine'nin dışa açık olan kuzeydoğu tarafına, 5 zira genişlikte, 5 zira derin­likte hendek kazıldı. Hz. Peygamber (s.a.s) 6 günde tamamlanan bu kaz­ma işinde bizzat kendisi de çalışmıştır.

Savaş başlamadan önce, kadınlar, ço­cuklar ve kıymetli mallar yüksek ve emin bir kaleye yerleştirildi.

3000 kişilik islam ordusunun önünde hendek arkasında da "Selâ" dağı vardı. Medine yakınlarında bulunan ve müs~ tumanların müttefiki olan Beni Kurey-za yahudileri müslümanlarla birlikte bu savaşa işti rak etmişlerdi.

Kureyş ordusu Mekke'den hareket ederken 4000 kişi idi. Hezâre kabilesi reisi Uyeyne b. Huseyn, Gatafanlılardan 1000 askerle gelip kendisine katıl­dı. Ayrıca yollardan geçerken yahudilerin teşviki ile bazı kabileler de katı­lınca Kureyş ordusunun mevcudu 60001 aştt. Büyük bir ümit ve şevkle ilerleyen müşrik ordusu, Medine'ye gelip de o güne kadar görmediği yepyeni bir mü­dafaa tarzı ile karşılaşınca şaşırdı ve karşıya geçmeye cesaret edemiyerek hendeğin kenarına karargâh kurmayı tercih etti.

Müslümanlar iç tarafta saf halinde savaş düzeni almışlardı. Kureyş ordusu ile karşılıklı bir kaç ok atışı yapıldı ise de, her iki tarafta bununla sonuca varıl­mayacağını anlayarak beklemeye ko­yuldu.

Bekleme dönemi bir hayli uzadı. Mevsim soğuktu. Kureyş ve Gatafanlılar soğuktan ve beklemekten sıkıntıya düştüler. Müşrik ordusunun içerisinde bir homurdanma ve bir ümitsizlik baş gösterdi. Ebu Süfyan da aynı ümitsizliğe kapılmış beklemekten usanmıştı.

Bu sererin hazırlanmasına sebep olan Beni Nadir reisi Huvey b. Ahtab ordu­sunun ve Ebu Süfyan'ın durumunu gö­rünce telaşa kapıldı. Derhal Ebu Süfyan'la istişare ederek, Beni Kureyza yahudilerini kendileriyle birleştirmek üzere teşebbüs etmeyi kararlaştırdı. Bununla bilhassa ordunun moralini dü­zeltecekler, müslümanların da moralini bozacaklardı.

Huyey b. Ahtab, Beni Kureyza'ya git­ti. Önceleri Beni Kureyza reisi Kaab b. Esed kendisi ile görüşmeyi kabul etme­diyse de onu ikna ederek görüşmeyi sağladı. Ona, "Ey Kaab, sana ebedi iz­zet getirdim. Kureyş büyük bir ordu ile geldi. Muhammed'i aşmadıkça dönme­meye yemin ettiler" dedi ve Beni Kureyza'nın kureyş ile ittifakını sağladı.

Hz. Peygamber (s.a.s) Beni Kurey­za yahudilerinin ittifakı bozarak Kureyşle birleştiklerini işitince, onlardan meydana gelen bir saldırıyı önlemek için 500 kişilik bir kuvveti hendeğin kenarından çekip devriye olarak görevlendirdi.

Beni Kureyza'nın düşmanla ittifakı beklendiği gibi kureyş ordusunda bü­yük bir sevinç uyandırırken müslümanlan da korku ve endişeye sevk etti. 232

Hendeğin iç tarafında, müslüman­ların bu şaşkınlığından en çok istifade eden münafıklar oldu. Münafıkların başı Abdullah b. Übey b. Selül Medinelileri savaştan vazgeçirmek için fesat tohumları saçıyordu. 233

Müşrik ordusu soğuktan, kısmen aç kalmaktan ve daha çok beklemeden bıkmıştı. Bekledikleri yeni bir kuvvet olarak Beni Kureyza da kendilerine iş­tirak etmişti. Artık bir hareket gereki­yordu.

Bu moralle, ilk olarak Amr b. Abdivedd, Ebu Cehil'in oğlu İkrime, Hz. Ömer'in kardeşi Dirar b. Hattab ve üç arkadaşı hendeğin dar bir yerini bula­rak müslümanların tarafına geçtiler.

Amr'ın karşısına Hz. Ali çıktı, Amr, Kureyşin en güçlülerindendi. Önce "Müslümanlar arasında bu çocuktan başka yiğit yok mu? diye Hz. Ali ile alay etti ve hamle yaparak bir darbede Hz. Ali'nin kalkanını ikiye böldü. Ancak Hz. Ali yaptığı karşı hamle ile onu katletti. Hz. Ömer de kardeşi Dirar'ı önüne almıştı. Diğerlerini de birer miislüman karşıladı. Fakat onlar, birer hamleden sonra, arkalarını dönüp geldikleri gibi koşarak hendeğin dış tarafına geçtiler.

Müşrikler yeni müttefiki, Benî Kureyza'nın da iştirakiyle müslümanları ok yağmuruna tuttular. Müslümanlar da aynı şekilde okla kendilerine cevap verdi. Bu karşılıklı ok atışı akşama kadar devam etti. Müslümanlar sıkın­tıya düştüler. (Müslümanlar devam eden ok yağmurundan fırsat bulup da gelen ikindi ve akşam namazlarını vak­tinde kılamayinca karşılıklı ok atışı durduktan sonra ve karanlık çöktükten sonra üç vakit namazı bir arada kıldı­lar.) Soğuk ve açlık onları da etkiliyor­du. Ertesi gün de aynı şiddetle karşılıklı ok atışları devam etti.

Hz. Peygamber (s.a.s) düşman ara­sına ihtilaf sokmak suretiyle bu tehlike­yi bertaraf etme yolunu denemek istedi. "Harb hiledir" kavli gereğince bu iş için Nuaym b. Mesud'u (Nuaym b. Mesud: Gatafan reislerinden olup, gerek Kureyş, gerekse Yahudiler arasında sevi­lip sayılırdı. Henüz müslüman olmuş faka? bunu açıklamamıştı.) görevlen­dirdi. Nuaym bu görevi gerçekten iyi becerdi.

Evvela Beni Kureyza'ya giderek on­lara, Kureyş'in beklemekten usandığını ve çekip gideceklerini, onlar gittiği za­manda kendilerinin çok perişan olaca­ğını söyledi. Aynca onlara, kendilerini terk etmemesi için Kureyş'in reislerin­den bir kaçını rehin almalarını teklif etti. Bundan sonra Ebu Süfyan'ın yanı­na gitti. Ona da. Beni Kureyzalı yahudîlerin onları Hz. Muhammed'e teslim edeceklerini söyledi ve sizden rehin isterlerse sakın vermeyin dedi.

Durumdan kuşkulanan Ebu Süfyan, Beni Kureyza'ya giderek, buraya yahu-dilerin teşviki ile geldiklerini halbuki kendilerinin ağır davrandıklarını söy­ledi. Soğuktan ve açlıktan perişan ol­duklarını ya çekip gidilmesini veya topluca hücum edilmesini istedi.

Buna karşılık Benî Kureyzalılar da o günün cumartesi olduğu için hücuma kalkışamıyacaklarını ertesi gün hücum edebileceklerini ancak kendilerinden emin olabilmek için aralanndan birkaç reisin rehin olarak verilmesi gerektiği­ni bildirdiler.

Bu durum karşısında Ebu Süfyan'ında, Benî Kureyzalilann da birbirleri­ne itimat etmeleri artık mümkün değil­di. Böylece ittifakları tehlikeye düştü.

Savaş birkaç gün daha devam etmişse de artık şiddetini kaybetmişti. Bir gün ikindi ile akşam arasında soğuk bir rüz­gar çıktı ve fırtınaya dönüştü. Hertarafi toz bulutu kapladı, göz gözü görmez oldu. Çadırlar yıkılmaya başladı. Ateş üzerine konan yemek kazanları ters yüz oldu. Karanlık basınca da, korku, ve ür­perti Kureyş'in içini kemirmeye başla­dı. 234

Müşrikler arasında huzursuzluk son haddini bulmuştu. Yiyecekleri bitmek üzere idi, soğuk ve rüzgar herşeyi alt üst etmişti. Benî Kureyzahlarla da ara­lan açılmıştı. Moral diye birşey kalma­mıştı. Bu durum karşısında çekip gitmekten başka çare yoktu.

Nihayet müşrik ordusu son çareye başvurarak sabahı beklemeden gece yarısı herşeylerini toplayarak geri çekildi.




Yüklə 1,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin