Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹


Sitâyifl i eflkâl i zemîn i kal‘a i Litre



Yüklə 6,32 Mb.
səhifə42/72
tarix27.07.2018
ölçüsü6,32 Mb.
#60056
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   72

Sitâyifl i eflkâl i zemîn i kal‘a i Litre

Uyvar'›n bat› taraf›yla flimâle meyyâl sehel sa€ tarafa düfler Uyvar'›n sahrâs› nihâyetinde evc i âsu­mâna ser çekmifl bir kaya y› ser-bülend üzre fieddâdî seng-t›râfl bir sûr › üstüvâr › savafld›r kim refî‘u'l-bünyân bir sedd i Alaman bî îmân dâr › bî-îmân iken hamd i Hudâ dâr › mü’minân oldu, ammâ kü­çükdür. Hattâ hakîr dendân › bedenleri üzre ad›m­lad›m, gird-â-girdi iki bin ad›md›r ve flekl i bâdemî vâk›‘ olmufldur kim sehelce kal‘a i Üstürgon'a mü­flâbeheti vard›r. Ve derûn › hisâr› mâl-â-mâl alt› yüz aded flindire tahta örtülü tahtânî ve fevkânî cihân-nümâ revzen ve flâhniflînli kârgîr binâ musanna‘ hânelerdir kim her birine niçe milyon mâl › firâvân gitmifldir.

Hattâ bu kal‘adan alt› sâ‘at Uyvar kal‘as› bu Litre kal‘as› evlerinden ayân u beyân görünür. Tâ bu mertebe hâne i âlîleri vard›r, ammâ bu kal‘an›n bat› rûzgâr› taraf›ndaki da€lar sâfî bâ€lard›r, ammâ kal‘aya havâlelerdir. Ve bu kal‘an›n iki kapusu var, biri cânib i k›bleye nâz›r afla€› varofla ener büyük kapudur ve biri küçük kapudur cânib i garba mef­tûhdur. Ve bu kal‘ada iki aded deyr i azîmleri var idi. Biri sa‘âdetlü pâdiflâh içün câmi‘ i Mehemmed Hân oldu ve Macar deyri Vâlide Sultân nâm›na ma‘bedgâh oldu.

Ve bu kal‘an›n cebehânesi ve g›lâl mahzenleri ve altm›fl pâre kolumburna toplar› var, ammâ bal­ye­­mez toplar› yok idi, lâkin âlât › silâh› gâyet çok idi.

Bunda bir çâh › cahîm i hamîm-vâr kesme ka­yadan bir zindân› var kim Allâhümme âfinâ görenin akl› gider. ‹çine girüp mahpûs olan›n akl› ve cân› gi­der. Hattâ vezîr i dilîr Gâzî Hüseyin Pafla bu zindân› açup kemendleri dollâblar ile çeküp bu sicn i derk i esfelden kâmil bin altm›fl aded ümmet i Muhammed ç›kup Allâhümme âfinâ her biri riyâzât u cû‘ ile za‘îf ve nahîf ve zerd-rû olmufllar kim gûyâ her biri birer gûl-beyâbânîye dönmüfller. Kafllar› ve b›y›klar› ve sakallar› biribirine mergûle mergûle olup gözle­rini ve kulaklar› ve burunlar› deliklerini kehleler yaralayup sakallar›nda kevâhileler âfliyân etmifller.

Me€er bu kadar ibâdullâh yedi aydan berü bu zindândan taflra ç›kmayup her birine yigirmi dörder sâ‘atde ellifler dirhem yulaf ekme€i verirler imifl.

Hemân Hüseyin Pafla bunlara merhameten on s›€›r ve bu kadar pilâv, çorba ve yahni ve ekmek ›s­marlad›€›nda hakîr eyitdim:

"Amân sultân›m, flimdi bu kadar ibâdullâh o kadar zifir ni‘metullâh› yeyince cümle k›r›l›rlar. Hemân bunlar ekmek ve su vereler, gayri fley ver­meyeler. Bunlara kisb i havâ etdikleri yetiflir. Bir iki günden dahi ziyâdece ta‘âmlar versinler, hemân bunlar› arabalara kosunlar ve kal‘a i Uyvar'a götür­sünler. Anda bunlar› Sadr›a‘zam kal‘a kulu etsinler. ‹steyenleri vatan › aslîlerine gitsinler" dedi€imde,

Hüseyin Pafla "Vallâhi Evliyâm ma‘kûl dedin" deyüp bunlara birer nân-pâre verüp cümlesin as­ker i ‹slâma verüp gözetdiler, ammâ niçesi Ma‘dî Kerib Gâzî kadar ta‘âm yeyüp merhûm ol­du­lar. Tâ bu mertebe Litre zindân› bir mel‘ûn sicin i sakard›r.

Bu kal‘a içre yine seng i hârâdan oyma bir çâh › mâs› var kim çâh › gayyâdan niflân verir. Hîn i muhâsarada bu kuyudan dollâblar ile âb › nâb› çeki­lüp def‘ i atflân ederler.

Ve'l-hâs›l e€er havâlisi olmasa bu kal‘a gûyâ kal‘a i Van olurdu.

Evsâf › varofl › kal‘a i Litre

Bu rabât › ma‘mûre kal‘a i Litre'nin zeylinde kal‘a i Litre'nin cânib i k›blesinde bir düz çemenzâr yerde bir varofl › azîmdir kim etrâf› dolma çit dîvârl› ve r›ht›m dolma palankal› kavî ve metîn rabât › flîrîn­dir kim dâ’iren-mâdâr› alt› bin hatve hisâr › üstü­­vârd›r. Her tarafda cümle yedi aded tabyalard›r. ‹çinde olan evleri cümle üç bin aded kârgîr binâ musanna‘ ve müzeyyen ve ma‘mûr u âbâdân hâne­dânlard›r kim serâpâ flindire tahta örtülü yokufl afla€› vâk›‘ olmufl birbirinden âlî binâ olunup cümle rev­zenlerinden ve cümle dam u bâmlar›ndan Uyvar'a var›nca medd i basarl› cihân-nümâ hânedân › ra‘nâ­lar­d›r.

Cümle yedi aded binâ y› musanna‘ ve âsâr › kadîm kal‘a-misâl manast›rlard›r, ammâ cümlesi Macar düyûrlar›d›r. Bu kenîselere aslâ ve kat‘â vaz‘ › yed olmayup câmi‘ler olunmayup cümle bu varoflda sâkin olup re‘âyâ kayd olunan on bin aded [123b] Macar küffârlar›na bu kenîseleri verdiler. Ve cümle küffârlar evli evlerinde oturdular. Ve cümle asâkir i ‹slâma zahîre verüp harâc-güzâr ol­dular.

Ve bu varoflun cümle üç aded büyük flâhrâh kapular› var ve cânib [ü] etrâf› sarp handakd›r kim kapular üzre hafleb cüsûr › memerr i nâslar› var.

Ve bu handakdan taflra tâ havâle da€lar›na var›nca cümle otuz bin aded bâ€d›r. An›niçün bu kal‘a i Litre Orta Macar'›n b†› ‹remidir. Ve âb [u] hevâs› latîf oldu€undan mahbûb u mahbû[be]si gâyet çok­dur. Hakkâ ki bunlara cemâl i bâ-kemâl veren Cenâb › Hak'd›r.

Memdûhât›ndan âdem kellesi kadar hofl-hor ve âbdâr k›rm›z› elvân elmas› ve siyâh eri€i ve ›ss› ye­mez emrûdu olur, ammâ müflebbek bostân › âbâdâ­n›nda hâs›l olan her gûne sebzevâtlar› vefret üzredir, ammâ iki vukiyye gelir müdevver siyâh turpu bir diyârda olmazd›r. Hattâ rîhi ol kadar tahlîl eder kim (eder kim) hattâ cümle rîh bevâsûru bile izâle eder.

Ve nehr i Litre varoflu yan›ndan cereyân edüp kal‘a i Uyvar'dan geçüp nehr i Vak ile Komaran kal‘as› önünde Tuna'ya mahlût oldu€u mektûbdur.

Ve bu kal‘a içine üç oda yeniçerileri ve Sirem ve Semendire sanca€› çerileri ve Budin gönüllüleri askeri ve bir oda cebecileri ve bir oda topçular› cümle on bin güzîde asker i muhâfazac›lar› Hüseyin Pafla hazretleri koyup eyâlet i Uyvar'da sancakbe€i taht› oldu, ammâ dahi be€ine hâs ve tîmâr u ze‘âmet kayd olunmad›.

Ba‘dehu Hüseyin Pafla bu kal‘an›n cemî‘i mü­himmât [u] levâz›mâtlar›n gere€i gibi müstevfâ gö­rüp cümle askeriyle kal‘a i Uyvar'a do€ru azîmet ederken kal‘a i Litre'den bir yayl›m top u tüfeng flâdumânlar› edüp ba‘dehu üç aded vedâ‘ toplar› dahi atup ol gün alay › azîm ile ordu y› Âl i Os­mân'a gelüp vâs›l oldukda Hüseyin Pafla Sadr›­a‘zam'dan bir hil‘at semmûr geyüp bafl›na bir mü­cev­her çeleng i gâziyân tak›ld›. Ve ol gün Litre kal‘as›n›n miftâhlar›yla müjdesi sa‘âdetlü pâdiflâha revâne oldu.

Hamd i Hudâ bu Litre kal‘as› fethinde dahi bulunup ezân › Muhammedî tilâvet etdik.



Der-beyân › dâstân › â€âze i sergüzeflt [ü] serencâm › seyyâh › âlem Evliyâ y› bî-riyâ

Hikmet i Hudâ kal‘a i Uyvar ta‘mîr ü termîm ve amâr olurken bu hakîrin atlara zahîreleri kalma­yup bir yevm i menhûsda Gürcî Mehemmed Pafla nâm nüfûsun tâli‘ i menhûsunda mutasarr›f oldu€u Haleb eyâletiyle kal‘a i Komaran alt›na ota otlu€a ve zahîreye giden cünûd › muvahhidîne talî‘a i asker olup on bin kadar asker ile mehterhânesin dö€erek kal‘a i Uyvar alt›ndan ç›kup azm i râh › Komaran etdikde hakîr dahi iki re’s seyishâne ve dörd at ile dörd aded gulâmlar›mla Gürcî Pafla ile giderken yolumuz üzre meks eden Eflak ve Bo€dan ve Tatarlardan dahi yigirmi bin aded asâkir i bî-amân ve befl bin kadar esb i gulâmân dahi cem‘ olup böyle bir cemapur kavmi gibi derinti askeri hakîr görünce "Fursat ganîmetdir" deyü mem­lûk­lar›mla "Evvelü'r-refîk sümme't-tarîk" deyüp cümle bu ka­dar haflerât ile Uyvar'dan cânib i cenûba nehr i Litre kenâr›yla dörd sâ‘at gitdikde hemân Gürcî Mehemmed Pafla nehr i Litre kenâr›nda bir h›yâ­bân › çemenistânda at›ndan enüp kethudâs› (   ) A€aya sanca€ u bayra€ u mehterhânesin verüp "Var›n siz gidin" deyüp kendüsi ol mezkûr mesîre­gâhda kald›.

Andan cümle bafls›z ve bu€suz asker üç sâ‘at dahi Komaran taraf›na sahrâ y› giyâhât içre revâne olup kal‘a i Komaran Tuna nehri içinde bir cezîre i âbâdânda beyâz ku€u gibi nümâyân oldukda Gürcî Pafla kethudâs› da bir püflte üzre at›ndan enüp meh­terhânesin çalmadan fâri€ olup cümle paflal›lar zîr i zeber olup etrâf [u] eknâfa karavullar komadan ne­fîr i hâba bafllad›klar›nda cümle derinti asker mûr [u] mâr gibi taraf taraf pârekende ve perîflân olup "Ota otlu€a gideriz" deyü câ-be-câ kurâlar› nehb ü gâret etme€e ve mâl › ganâ’im alma€a ve mahsûlât derme€e mukayyed olduklar›nda serdâr›m›z kethu­dâs› bir sâ‘at gerüde kalup korsa(?) asker i ‹slâm'a dî­debânl›k ederdi. Bu mahalde dahi hakîr gu­lâm­la­r›mla ve birkaç refîklerimle bir ma‘mûr kö€e girüp {m›sra‘:

Mâl › kâfir hest ber mü’min helâl1

deyüp} vâfir yulaf ve bu€day ve arpa bulup fi'l-hâl cak torbalara doldurup ve k›rk demet bu€daylar› dahi seyishâneler üzre tahmîl edüp ve birkaç kaz ve tavuklar cem‘ edüp yola revâne olmak üzre iken,

Seyfî nâm memlûkum eydir "A€a flunda vâfir beyâz elenmifl un var ve f›ç›larda beyâz bal var. Anlardan dahi alal›m, orduya götürüp yeyelim. An­lar­dan dahi alal›m, orduya götürüp yeyelim" deyü derhâl o€lan bir hânenin çitden örülmüfl havl›s›ndan içeri girüp bal› ve ya€› tahsîl ederken Komaran kal‘as› içinden bir bârûd › siyâh alevi nümâyân olup evce peyveste oldukda hakîr eyitdim,

"Bire o€lan tîz ol kal‘adan bârût alâmeti etdiler, bu hayr iflâret de€ildir" derken [124a] hemân ge­rüde olan pafla kethudâs› taraf›ndan ve zahîre cem‘ eden asker içinden bir sadâ y› Allâh Allâh kopup mâbeynimizde bir vâveylâ kopunca asâkir i ‹slâm içinde bir k›l›ç flak›rd›s› ve bir tüfeng pat›rd›s› sadâs› ra‘d-vâr gür gür gürleyüp herkes cân ve bafl› kay­d›na düflüp bu hakîr kal‘a i Komaran ile serdâr›m›z kethudâs›n›n ceng etdikleri yerin ortas›nda kald›m. Me€er hakîr hayli ileri gitmiflim.

Hemân bu hâl i diyer-gûnu görüp,

"Bire o€lan baldan ve ya€dan geçdim, bire cân­dan dahi geçiyoruz, bire o€lan taflra ç›k" deyü fer­yâd etdikde hemân bizim gâret etdi€imiz köyün ard›ndan(dan) tarafa yedi aded haçl› bayraklar ile bin ka­dar küffârlar zâhir olunca ol ân hakîr ti bürrân olup seyishânenin iplerine k›l›ç urup cümle yükleri b›ra€up seyishâneyi yede€ime ald›m ve iki gulâm›m atlar üzre hâz›r idi.

"Bire Seyfî o€lan bire bizi kâfir basd›, bire ev­den taflra ç›k" deyince hemân küffâr ard›m›z önü­müz alup kö€e yaklafld›lar.

Derhâl Seyfî gulâm taflra ç›kup bir flehbâz u flehnâz tüvânâ serbâz yi€it olmufl idi. fialvar›n›n iki ceplerin gûnâ-gûn kelepür flikâr etdi€i eflyâlar ile doldurmufl. Hemân evün çit havl›s›ndan t›rmaflup taflra ç›kam derken fakîr gulâm›n flalvar› çit havl›s› kaz›€›na geçüp o€lan kaz›kda as›la kalup kendüyi gücile kaz›kdan halâs edüp at›na gelirken küffâr bizi çevirdi ve niçe küffârlar köylere girdi.

Hemân bu mahalde gördüm, iki aded kölelerim atlar›yla gerüye bizim askere do€ru firâr edüp hakîr at üzre yaln›z kalup Seyfî gulâm›m atland›rma€a ça­l›fl›rd›m, ammâ on aded küffâr hemân bizi görüp üzerimize at sürüp birkaç kurflum atup Macarca "Ey! befltelelen kurafiya2" deyüp hakîr üzre at ko­pard›lar.

Hakîr dahi Allâh'a s›€›nup bunlara bir kol tü­fengi atup bir kâfir tepesi üzre ser-nigûn olup der-ân hemân tîrkefle el etdi€imde küffârlar mürd olan kâfir üzre gitdiklerinde hakîr Seyfî gulâm›n yine yan›na vard›m.

Me€er at› kurflum ile mecrûh olup at k›ç›n ser­püp kald›k(d›k)da an› gördüm, küffâr o€lan› kova­rak hakîrin üstüne getirdiler.

Hemân bizim askerden on aded yi€itler bize imdâda gelüp küffâr ile alak bulak cengde iken hemân hakîr bizim seyishâneyi Seyfî gulâma götü­rüp "Bire o€lan flu seyishâneye bin" deyüp o€lan fakîr küffâr elinden piyâde rehâ bulmufl ve se€irde se€irde bî-tâb u bî-mecâl kalm›fl, garîb o€lan ipleri kesilmifl semer kafl›na yap›flup süvâr olam derken pah›l gibi semer at›n karn› alt›na gelüp o€lan seyis­hâ­neden zîr i zeber olunca on on befl kâfir o€lan› bas­d›rd›lar ve yigirmi aded küffârlar hakîri bir tara­fa k›sd›rd›lar ve cânib i erba‘amdan hakîre kurflum atd›lar.

Hamd i Hudâ bir yerime hatâ ergirmediler, ammâ der-ceng i evvel at›m› kurflum ile urup zahm­dâr edüp at k›ç›n serpme€e bafllad›. Bu kerre akl›m bafl›mdan gidüp cihân bafl›ma teng u tar oldu.

Âhirü'l-emr gördüm ki ifl iflden geçdi ve bu meydân › arbedede bize imdâd gelen on aded yi€it­ler yigirmi nefer olup yigirmisi de k›l›çdan geçdi. Cânib i erba‘ama bakd›m, arz [u] semâvât› dahi göz­­lerim görmez oldu. Bu hakîr hemân cân hav­liy­le yine tîrkefle el edüp bir ok gezleyüp at boynuna dü­flüp dolu dizgin müflvâr ederken memlûkumun ya­n›na u€rayup hakîr kaçarken hemân fakîr gulâm,

"A€a beni kâfirde b›rakma" deyüp bir kerre de­rûn › dilden bir âh › ci€ersûz çekdi kim ci€erim pâre pâre oldu, ammâ ne çâre kâfirler gulâm›n ve hakîrin dörd yan›n alup beni dahi diri esîr etme€e çal›fl›rlar.

Hemân hakîr gördüm ki bir hayli meydânda küffâr yok. Hemân ol taraf asker i ‹slâm olma€ile ol cânibe bir kerre at b›ra€up ra‘d-vâr flak›yup firâr edüp at boynuna düflüp,

"Bire babam Hamîs at›m" de­dim, ammâ ne at, esb i sâfinâtü'l-ciyâd, nesl i musâ­faha i küheyli'l-Hanâd misilli mu‘teber at idi. Bu eflref i mahlûk kar›ndafl›mdan azîzim ve câ­n›m ile firâr ederken küffâr hâk i pâyimi göremez oldular, ammâ gör­düm ki e€er hânesinde c›dav ye­rinden afla€› kürek bafl› üzre kurflum zahm›ndan k›z›l kan Ceyhûn-vâr re­vân oluyor. Derhâl koynumdan makramemi ç›ka­rup iki pâre edüp at›n cerâhat› olan yerine sokdum. Hamd i Hudâ derhâl kan› teskîn oldu.

Ammâ sa€ taraf›mdan elli mikdâr› küffâr › murdâr [124b] bayraklar›yla nümâyân oldu ve hakîri kovarak bir tüfeng menzili yak›n geldi.

Hemân derûnuma bir ilhâm › Rabbânî lây›h olup derûn › dilden ve cân u gönülden,

"‹lâhî, cemî‘i halk›n ma‘bûdusun, sana s›€›n›­r›m" deyüp bir teveccüh i tâm edüp ol ân var kuv­veti bâzûya getirüp,

"‹lâhî, bu meydân › ma‘rekede hezâr fliddet i su‘ûbetle varta i helâkden serhadd i necâta bu abd i kemterini ergür" deyü fakîr zahmdâr at›ma teklîf i mâlâ-yutâklar ile ibrâm › tâmlar edüp hamd i Hudâ asâkir i ‹slâm'›n germâ-germ ceng etdikleri mey­dân › ma‘rekeye geldim, ammâ dibelik âtefl i savafl › perhâfl içine henüz girdim. Me€er ceng i azîm bunda imifl. Taraf taraf küffâr›n imdâdlar› gelmede. Bizim askerimiz k›r›lup gitmede.

Hikmet i Hudâ Tatar askeri ol ân yetiflüp küf­fâra bir yayl›m tîr bârân etdirüp beri tarafda dahi Osmânl›n›n münhezim olmufllar› bir tarafdan Allâh deyü hücûm edüp tarfetü'l-ayn içre üç bin küffâr bî-cân olup cân › habîseleri azm i nîrân eyledi.

Bu hâl üzre bu meydân › vegâda bir sâ‘at i nü­cûmî kemâkân germâ-germ savafl › perhâfl olup niçe bin küffâr›n lâfle i murdârlar› tîh i Uyvar'da flecere i Vakvâk zeyli gibi cesed i küffâr meydân › neberde zeyn oldu.

Hamd i Bîçûn bu gazâ y› garrâda niçe bin aded gâziyân › serbâzânlar flemflîr i cân-güdâzlar›n bâm › arflda asm›fl niçe bin serverân › dilâverânlar›m›z var iken an› gördük, kâfirin kal‘a i Komaran'› taraf›n­dan bir d›rahtistân [u] h›yâbânistân içre yetmifl aded haçl› direffl i gâviyânîler nümâyân olunca toplar›n çekerek ve torompete luturyan borular›n› rehâvî ma­kâ­m›nda çalarak çet-a-çet olmufl domuz sürüsü gibi küffâr sâf sâf ve fevc fevc olup gelir.

Hemân asâkir i nusret-me’serlerimiz içinde olan Eflak [ve] Bo€dan kefereleri bir tarafda kara­vula ta‘yîn olup âsûde-hâl dururken hemân küf­fâ­r›n haçl› peykerlerin görünce ol ân anlar firâr edin­ce küffâr › hîlekâr ferce bulup vakt i neberdi ganî­met bilüp "Yajuj ve Yajuj" deyerek Tatar üzre bir yayl›m top u tüfeng atup hücûm etdiler.

Tatar kavmi ise topdan ve kurflum cenginden haz etmeyüp karârlar› firâra mübeddel olup Üstürgon cânibine gitdiler.

Hemân küffâr flîrînleyüp bizim ota otlu€a gelen harbendegân esb i gulâmân üzre küffâr › bî-pâyân gürûh gürûh hücûmlar edüp yine bir sâ‘at bunlar ile bir hâsu'l-hâs bir sâ‘atden ziyâde bu vâdî i pür-melâmetde ceng i azîm olup âhirü'l-emr niçe yüz aded gâzî fetâlar›m›z ke’s i cihândan flerbet i flehâ­deti nûfl edüp rûh › revânlar› riyâz › huld i berîne revâne oldu.

Ve bu mahalde hemân Gürcî Mehemmed Pafla kethudâs› üzre küffâr bir kerre at b›ra€up bir yayl›m top u tüfeng i pür-reng atup hücûm edince cümle Gürcîli ve kavm i Görceli sekbânlar› firâren an te­vâlîyi'l-kesürât deyüp cümle davul ve zurna ve san­ca€ u bayra€› b›ra€up Uyvar'a do€ru firâr etdiler.

Ammâ bu hakîr bir alay atlar› kalm›fl fakîrler ile gerü kalup bu ahvâl i pür-melâli görüp bu kemtere bir havf u haflyet târî oldu kim "Âyâ bu meydân › neberdde câm › flehâdetden biz de nûfl edebilir mi­yiz, yohsa selâmetle Uyvar'a ç›kabilir miyiz?" deyü cân bafl›ma s›çrayup câm › flehâdetden nûfl etmeden serhofl olup münhezim olan asker ile ale'l-ittifâk perîflân-hâl ve ma€mûm ve diyer-gûn ahvâl kimes­neler ile bir yere cem‘ olup firâr ederek birbirimizi çi€neyerek gûyâ rûz › mahflerden bir niflân oldu, at›ndan tekerlenen yerde zîr i zeber olup gayri ayaklanamayup kald›.

Bu hâl i diyer-gûnu çeker­ken hemân sol cânibimizdeki ormanlar içinden domuz h›yâbândan ç›kar gibi bir sürü Macar kata­nas› yayas› ve atl›s› dinç-â-dinç üzerimize hücûm edüp perîflân olmufl askerimiz gûyâ bir murg dâma düfler gibi "Bir dâma dahi giriftâr m› olduk" deyüp hemân hakîr "Emir Allâh'›nd›r, kazâya r›zâ" deyüp her birimiz bir cânibe firâr etdikde bu kemter sol cânibde nehr i Vak'dan azm›fl bir azmak ve bir saz­l›kl› bir batak ve çatak içine bir kerre at b›rakd›m ve bir kerre at›mla ol bataka dald›m.

Akl›m bafl›mdan gidüp serâsime kald›m ve at›mla tâ kula€›ma dak gark › âb oldum. Hemân bir kerre alt›mda at›m süheyl urup at su içinde flinâver­lik ederken gerüde kalan küffâr hakîre kurflumu bârân › la‘net [125a] gibi ya€d›rup hamd ol Hâf›z Allâh'a kim bu hâf›z › Kur’ân olan hakîri h›fz edüp bir zarar isâbet etdirmedi.

An› gördüm at›m›n ayaklar› yere de€di ve ol ân merdüm i dîdelerim eflk i hûn-feflân›mla pür oldu. Hemân ol ân içre nehr i Vak'›n karflu kâfiristân câ­nibine ç›kd›€›m bilüp bir teveccüh i tâm edüp eyit­dim:

"‹lâhî havl i kuvvet ve kudret ve nusret senindir. Bu tafl›d›€›m Kur’ân › azîmin ve Furkân › mecîdin kâfire nasîb etme ve Kelâm › kadîmin yüzü suyuna beni kâfire esîr etme ve bu varta i kübrâdan murg › cân› kafes i tenden uçurmadan mask›t › re’simize sâlimîn ü gânimîn vâs›l eyle" deyü derûn › dilden ve cân u gönülden yüz yigirmi dörd bin peygamberi flefî‘ dutup ve yetmifl yedi bin kibâr › kümmelînle­rin rûhâniyyetlerinden istimdâd taleb edüp bu gûne derûnî teveccühler edüp bir çemenzâr › hâmûn › ib­ret-nümûnda serserî gezüp cân › cinden nâm u ni­flân yok, ammâ yine karflu ma‘reke meydân›nda câ-be-câ tüfeng sadâs› istimâ‘ olunur.

"Âyâ ‹lâhî ne cânibe gitsem?" deyü tefekkür ederken taraf › fli­mâlde on pâre balyemez toplar at›ld›, bildim ki Uyvar'dad›r, hemân cân›ma cânlar kat›ld›. Hemân ol toplar sadâs› taraf›na bî-bâk ü bî-pervâ giderken hât›ra niçe hayâlât [u] tasavvurâtlar hutûr edüp bu gûru'l-üns dünyâ y› dehr i denîde henüz cân kurtarmadan bir yana tecemmülât › bâr › iskâl ve bir yana esîr olan memâlîk i perîflân-hâl ve bir yana dörd aded re’s küheylân › Benî Hilâl, anla­r›n endîfle i hâmlar› dilde câygîr oldu.

Bu hâlde iken esb i sabâ-sür‘atim Hamîs'im yâr › gâr › cân›m zahm-âlûd oldu€undan giderek bî-tâb u bî-mecâl olup batiyyü'l-hareke olma€a bafllad› ve henüz cân›m bafl›ma ç›kup at›m›n zahm› gûyâ benim ci€erime iflledi ve bu hâl ile hakîrin ci€eri dâ€nâk ve inkisâr › hât›r ile ber-hâk serserî giderken m›sra‘:

Ne geldü€ün kapu zâhir, ne gitdi€in memer peydâ

ebyât› mazmûnu üzre di€er m›sra‘:



Neresi yâ neresi cây › selâmet neresi

dedi€i gibi gidecek yer yok, bir yan›nda deryâ-mi­sâl nehr i Vak › âk, bir yan›nda kâfirin kal‘a i Koma­ran'› ak bak, görünür. Ne enîsi ve mûnisi gam-güsâr var ve ne bir cânibe gidecek flâhrâh var.

Bu hâl ile âlem i hayretde kalup evrâd [u] ez­kâr›ma mukayyed olup giderken, hikmet i Hudâ y› Sannâ‘ › Lem-yezel, sa€ taraf›mda bir mefleyistân içre bir beyâz gûsfend koç zâhir ola düflüp hemân alt›mda at eflinüp bir levendâne abrafl › gülendâm-vâr ve aflkar › dîvzâd-kâr cünbüfl ü harekâtlar ve gûnâ-gûn rakslar etdi€inden cân›m râhat olup bir kerre koça nazar etdim. Eyle beyâz ve k›v›rc›k ve mahbûb kara gözlü ve kara boynuzlu mülahham ve mücessem ve semîn ve Karaman kuyruklu bir nûr › mahz koyun hemân yan›ma gelüp gûyâ at›ma sürü­nür. Hakîrden aslâ kaçmayup at bafl› berâber gidüp gâhîce savt › hazîn ile bir gûne meleyüp bu âna dek müddet i medîd-i ömrümde aslâ eyle bir mîfl mele­mesi istimâ‘ etmemiflimdir.

Bu temâflâlar› ederken çekdi€imiz âlâm › fle­dâ’idi cümle ferâmûfl edüp gûyâ hayât › câvidân bul­dum. Alt›mda at›m kezâlik merdâne cünbüfl ü hare­ket etmede. Bu koyun hemân at›m›n önüne düflüp meleyerek iltifât nazar›yla nazar ederek yine dönüp hakîre bakup meleyerek gider. Hemân hakîr,

"Bu s›rrullâh ricâlü'l-gaybd›r kim bu sûrete te­messül edüp bize pîflvâ oldu ve at›m›n ve benim câ­n›m râhat buldu. Ben bu koyunun akîbine düflüp giderim" deyüp gide gide nehr i Vak › Kebîr kenâ­r›na gelüp karflu tarafa bakd›m.

Bir gül [ü] gülistân ve nahlistân ve bostân yer­ler. Hemân mezkûr gûsfend kendüyi suya urup fli­nâverlik edüp gâh ayaklar› yere de€üp yürür ve gâh gavvâsl›k ederek bir cezîreye geçüp yine hakîre teveccüh edüp tîz tîz ve s›k s›k meleme€e bafllad›, suya girdi ve yine ç›kd› ve yine me me deyü me­ler­di. Gûyâ lisân › hâl ile sen de bu cânibe gel, geç selâmetdir der idi.

Hemân alt›mda at›m› zabt edemedim. Bir pertâb edüp Hamîs at›m kendüyi suya urup su e€er hâ­ne­sin çalup yigirmi ad›m kadar gidüp su üzengiye gelüp karflu cezîreye ç›kd›m.

Andan koyun ve alt›mda at›m ikisi dîvâne olup at koyun ile ve koyun at ile gûnâ-gûn lu‘be­de­bâz­l›klar etdiler kim hakîr at üzre gücile du­rur olup safâ y› hât›r›mdan hâzâ min fazl› rabbî de­yüp [125b] dîdelerim pür nem oldu.

Ve yine koyun bu cezîreden kendüyi suya urup karflu tarafa geçdi, ammâ aya€› yere basmayup hep flinâverlik ederek e€ri bü€rü gitdi.

Hemân hakîr dal k›l›ç olup bir serâmed mefle dal›n kesüp dallar›n budayup m›zrak gibi a€ac› elime alup hemân Bism i ‹lâh deyüp at›m› suya ur­dum. Hakkâ ki derince imifl, ammâ a€aç ile yokla­yup hamd i ‹lâh selâmetle karfluya geçdim. Hemân yine koyun ve at›m birbirleriyle ol kadar rakkâsl›k etdiler kim gûyâ rakkâs › zühre idiler.

Ba‘dehu gûsfend i beyâz me me deyü bir kerre Uyvar'a do€ru kofla kofla se€irdüp oradan bize me­leyüp feryâd etdi. Biz dahi yan›na vard›k. Hemân Uyvar'a do€ru meleyüp bir kerre kendüyi suya urup gâ’ib oldu ve bir kerre dahi karflu tarafda gördüm.

Hamd i Hudâ selâmetle ol nehr i Vak › âk› bu yüzden min indillâh bilâ-flübhe ricâlü'l-gayb ile beri cânibe selâmet geçdim ve bildim ki Hazret i H›z›r ol sûrete temessül edüp vesîle oldu ve dahi ziyâde bildim ki Cenâb › Bârî'nin inâyeti ve Server i Kâ’inât'›n mu‘cizât› ve k›rk y›ldan {berü} ekâlîm i seb‘ada ziyâret eyleyüp âflinâl›k ve rûflinâl›k kisb etdi­€im ûlû'l-azm enbiyâlar›n ve gayri mürsellerin ve niçe bin kibâr › evliyâullâhlar›n rûhâniyyetleri ve himmetleri berekâtlar›yla bu varta i girdâbdan halâs oldum deyü hamd i bî-hadd ve senâ y› bî-add edüp cânib i Uyvar'a giderken me€er bu taraflarda or­man­lar içre bizim münhezim olmufl âdemler ha­kîri görüp "Yoldafl gerüde ve ileride kâfir var m›?" deyü sorduklar›nda hakîr "Bir fley yokdur" {dedim}.

Hemân ormanlar içre pinhân olmufl âdemlerin cümlesi mecrûh meydân › mahabbete ç›kup niçe pi­yâde bîçâre ve âvâreler yan›ma gelmek isterler, ammâ aslâ yan›ma u€ratmad›m, zîrâ niçe kerre ol­mufldur kim hasta ve mecrûh flekilli âdemler âdemi at›ndan y›kup at›na binüp firâr eder, zîrâ atalardan kalm›fl sözdür, "At binenin, k›l›ç kuflanan›n" demifl­ler, ammâ ba‘z› yaralulara "Gayret eylen flehbâz›m" deyü tesellî i hât›r vererek ve sergüzeflt [ü] seren­câm›m›z› birbirlerimize nakl ederek ileri ve gerü ba­karak giderken hemân bizim mukaddemâ firâr eden Tatar askerinden iki bin mikdâr› çatal atl› Tatar dostlar›m›z gelüp, Hudâ cümlesin yarl›€as›n, gerçi Tatar › adû-flikâr, tîz-firâr bî-karârlard›r, ammâ bize karîb gelüp hakîr cümlesine ricâ edüp asker i ‹s­lâm'›n mecrûh olanlar›n cümle bofl atlar›na bindi­rüp cümle kofl kol yedekler olup cümle alt› yüzden mü­te­câviz mecrûh ve meksûru'l-bâl ve bî-mecâl yi€itler atlar üzre huzûr ile giderken kâmil iki sâ‘at yer gidüp câ-be-câ flühedâlar›m›z cümle bafls›z ve ze­ker­le­rinin sünnet yeri nâhunlar› kesilmifl ve bu ta­raf­lar­da dahi niçe mecrûhlar gelüp cümle Tatar at­lar›na bindirüp giderken on bin kadar salt atl› ve çatal atl› âdemler henüz bizim münhezim olup tav tavlanm›fl ve sav savlanm›fl olan cenge henim imdâda giderler.

Anlar bizden ahvâl i savafl› su’âl edüp biz de ka­z›y­ye i mâcerây› bir bir takrîr etdikde Allâh an­lar­dan ve serdârlar› Sührâb Mehemmed Pafla'dan Hak râz› ola. Bu sahrâda ne kadar flühedâlar var ise cümlesin bir yere cem‘ edüp iki yerde hafr i azîm­ler kazup cüm­le flühedâlar›n namâzlar›n k›lup ceng mahal­lin­de defn edüp Sadr›a‘zam ordusuna elham­dülillâh s›hhat ile dâhil olduk. Cenâb › Allâh'a bin bin hamd [ü] senâlar etdim, ve's-selâm.

Ba‘dehu Âl i Osmân ordusunda niçe veliyyi ni‘am efendilerimiz ahvâl i perîflân›m›z› istimâ‘ edüp bu hakîre befl yerden befl re’s küheylân atlar ve üç aded Macar esîri gulâmlar hedâyâlar ile niçe gûne ihsân u in‘âmlar geldi.

Hikmet i Hudâ üçüncü günde mukaddemâ ceng etdi€imiz mahalde firâr eden kölelerimizin ikisi dahi atlar› ve bisâtlar›yla münhezim olan Gürcî Mehemmed Pafla kethudâ­s›n­dan geldiler. Hamd i Hudâ yine memâliklerimize yeniden mâlik gibi olduk.



Yüklə 6,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   72




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin