Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹


Menzil i karye i Güzeldere



Yüklə 7,57 Mb.
səhifə28/74
tarix14.02.2018
ölçüsü7,57 Mb.
#42780
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   74

Menzil i karye i Güzeldere: Şirvân ve Hizân dağlarından cem‘ olur bir âb ı zülâldir kim bu mahalde bahr i Van'a mahlût olur, ammâ fi's-sayfı ve'ş-şitâ geçit verir bir nehirdir ve kendi hân hâkinde üç yüz hâneli Ekrâd u Ermenî köyüdür. Ağası Güzeldereli Muslı Ağa iki bin güzîde Rujikî askeriyle gelüp ol gice ordu-yı İslâm'ın etrâflarında keşik beklediler. Andan Güzeldere'yi kimi at ile kimi cisrden topları dahi geçirüp bu kerre Van deryâsı kenârıyla cânib i şarka el-iyâzü billah sen­gistân u çengelistân içre giderken hândan yaya bir çaşıt kâğız ile gelüp "Benim efendim! [281a] Gâfil me-bâş, hapsinizde olan beğleri bir hoş zabt edüp yollarda çarha ve pusu edüp karavullar ile gitmeden hâlî olmasın." deyü haber geldikde gelen âdeme on altun verüp paşa-yı müdebbir mahpusları atlar üzre kayd ü bend edüp cemî‘i piyâdelerimizi dağlara döküp giderek 6 sâ‘atde,

Menzil i karye i Surp: Van deryâsı kenârından ba‘îd Van hâkinde iki yüz hâneli ma‘mûr Ermenî köyüdür. Bir deyr i kadîm vengi vardır. Papasları paşaya hedâyâ getirüp çümle asker i İslâm dağlara ve taşlara konup paşa bir çemenzâr öz içinde cümle Vanlı ile meks etdiler. Beğleri ol gice kayd ü bend edüp cümle kûh ı Kuskunkıranlara karavullar kodu­lar. Andan ale's-seher yine tuğlar ile,

....................(7 satır boş)....................

Evsâf ı cezîre i kal‘a i Ahdim-var

İbtidâ bu cezîreyi binâ eden Hazret i Dâvûd as­rında Van'ı binâ eden Melik Câlût Hazret i Dâvûd'dan halâs içün bu cezîrede bir deyr binâ et­mişdir kim cemî‘i millet i Mesîhiyye içre mu‘teber bir deyr i ebterdir. Ammâ bu cezîre Van deryâsı içre şarkdan garba tûlânîce vâki‘ olup eflâke ser çekmiş cebel i âlîdir. Dâ’iren-mâdâr cirmi yedi mil ihâta eder. Ancak cânib i cenûba zirve i a‘lâsında olan deyri ve bâtıl hâneleri nümâyândır.

Ve sebeb i tesmiyyesi oldur kim kaçan Hazret i Risâlet-penâha kırk yaşında Mekke i Mükerreme içre nübüvvet gelüp ibtidâ İslâm ile müşerref olan Hazret i Ebâbekri's-Sıddîk'dır kim ibtidâ Hazret i Risâlet anları diyâr ı Ermenîstân-ı Enûşirvân vilâyet­le­rinde kal‘a i Van'a gönderüp mezkûr Câlût'un deyrinde olan papası İslâm ile müşerref eder. Bu cezîrede olan papaslar harâcı kabûl edüp Hazret i Ebâbekir'in akîbince Mekke'ye gidüp Hazret i Osmân'ın hattıyla Hazret i Risâlet-penâh'dan ahd i emân kâğızın alup ümmetlerinde hıfz u emânda olalar. Mürûr ı eyyâm ile sene 955 târîhinde Süley­mân Hân kal‘a i Van'ı feth edüp bu kal‘a içinden ruhbânlar azîm toplar atup şâdumân­lar ederler.

Ba‘dehû Süleymân Hân'a cevâhirli kutu içre ahd i emân ı Resûlullah'ı gösterdiklerinde Sultân Süleymân yüzüne gözüne sürüp "Bunların destinde ahd i emân ı Resûlullah var imiş." deyü bir mu‘âfnâme i hatt ı şerîf {verüp} kal‘a i ahdim-var buyururlar. Anınçün hâlâ ana Ahdim-var kal‘ası derler, ammâ kavm i Ekrâd Ahtimâr derler.

Cümle papasları paşaya hedâyâlarıyla ve ahid­nâme i Resûl i mübîn ile gelüp paşa hatt ı Hazret i Osmân ve mühr i Nübüvvet i Resûlullah'ı yüzünü sürüp hamd i Hudâ bizler de bu âsî yüzümüze küstâhlık edüp muhabbaten sürdük ve paşa el­lerinde olan Âzerbaycân şâhlarının ve Âl i Osmân pâdişâhlarının hatt ı şerîflerine nazar edüp paşa da anların mûcebince bir beyâz buyurdı ver[di] ve hedâyâları kabûl olundukda paşaya "Safâ geldiniz." deyü kal‘alarından yedi aded şâhî toplar atup cümle papaslar kayıklara binüp giderken hakîr dahi yedi aded huddâmımla bile kayıklarına süvâr olup varup temâşâ etdik. Yedi yüz adım cirminde bir Şeddâdî taş binâ bir kal‘a i ra‘nâdır. Cânib i garba bir bâb ı sağîri var. Derûn ı kal‘ada mezkûr deyr i kadîmdir.

Ammâ Revân yanında olan üç kenîse ve Nahşevân yanında yedi kenîse ve Kudüs i şerîfde Kamâme kenîseleri bunun yanında ne şeydir. Eğer bu deyrin binâsı ve hücreler ü âvîzelerin ve imâret ü tarz ı tavrın tahrîr etsek bir tomar ı dırâz olur.

İki yüzden mütecâviz ruhbân ve kıssîsleri var kim riyâzat ı perhîz ile siyâh alıfı kopmuş bakla yemeden kadîd-i mahz olmuşlar, ammâ mahbûb marâlî ve gazâlî mûğ-peçe gulâmları var kim [281b] her hizmete cân baş ile müsta‘cellerdir. Ve bu cezîre i teferrüce gelenlere ol kadar i‘zâz u ikrâm ederler kim ni‘metlerinde kuş südü ve kutr-ı nebât bulunur. Ve dîbâ vü şîb ü zerbâf câme i hâbları vardır kim her müsâfirîne hizmet ederler. Ve kal‘alarının cümle altı mağaralardır ve me’kûlât u meşrûbâtlarıyla mâl-â-mâldir. Ve ahâlîsi cümle küf­fâr ı dûzah-karârdır. Anda Müslümân bir ân karâr idemez, hemân temâşâ edüp giderler. Terk i dünyâ şeklinde üç yüz mikdârı terzi kâfirleri vardır. Cümle kâfiristândan nezerâtlar gelüp anınla geçinirler ve cümle suları sarnıçlardır.

....................(2 satır boş)....................

Andan yine kayık ile beri tarafa geçüp (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) bu cezîrenin cânib i garbîsinde beş mil mikdârı ba‘îd,

Cezîre i Akkirpi: Bunda kal‘a yokdur, ammâ Gevaşlıların keçileri çokdur. Andan,

....................(2 satır boş)....................

Andan paşa ile yine cânib i şarka leb i deryâ ile giderken sol tarafı Van deryâsı, kim bir halîc i sağîre gibi nümâyândır, ol kayaların altlarına serâpâ Van deryâsı girüp mezkûr kûhların altları cümle boş­dur. Sağ tarafımız ise evc i âsumâne çıkmış Ke­pân kayası nâm bir kûh ı benâmdır kim seng i hâ­râsı çakmak taşı gibi âteş verir. Bu diyârda sarp yol­lar ve bellere kepân derler. Rûm u Arab u Acem'de Van deryâsı kenârında Kuskunkıran yol­unda Hak­karî dağlarında kepân meşhûr ı cihândır. Bir âdem yu­karu kayalardan bir taş yuvarlasa bin âdemi he­lâk eder. Aşağısı çâh ı derk i esfel i gayyâ deryâdır. Yukarusu yalçın kayadır. Allahümme âfinâ.

Hatta Cenâbî Ahmed Paşa nâm bir vezîr i hümâm deryâdan tarafa kârgîr binâ ile bir korkuluk sedd idem ve dağdan tarafa kûhkenlere kesdirüp şâhrâh ı vâsi‘ idem deyü himmet etmişken Kızılbaş vilâyetimize âsân vech ile gelmeğe yol olur, deyü mâni‘ olmuşlar. Lafzen eyle demişler ammâ ma‘nen Osmânlı'dan kendi diyârların halâs içün eyle demişler. Bu mahalde,

Sergüzeşt i azîm Çomar Bölükbaşı (   ) (   )

Sene 1055 târîhinde, niçe kapuya intisâb etmiş Çomar Bölükbaşı nâm bir nâmerd i benâm er kimesne idi. Hatta o illerde Melek Ahmed Paşa efendimizin Diyârbekir'de Sincâr'da bölükbaşısı idi. Bizden ayrılup Üsküdar'da sene 1058 târîhinde Gürcî Nebî ve Katırcıoğlu ile bu Çomar Bölükbaşı bile gelüp Sadrıa‘zam Murâd Paşa ile ve Çarıkçı Defterdârzâde Mehemmed Paşa ile Gürcî Nebî ve Katırcıoğlu ve Çomar Bölükbaşı ceng i azîm edüp hikmet i Hudâ yedi sâ‘atden sonra Gürcî Nebî bozulup bu Çomar Bölükbaşı dahi firâr eder. Hakîr dahi bu Üsküdar cenginde mevcûd bulunup Murâd Paşa'dan ulak emîrleri alup Şâm ı şerîfde Murtezâ Paşa'ya giderken Adana kurbünde Çakıt Hânı nâm mahalde bir orman içre bu Çomar'a râst gelüp harâmî zannetdim. Belî yine harâmîliğe inmişdi, ammâ hamd i Hudâ hakîre âşinâ çıkup "Hay kapu yoldaşım ve karındaşım cânım." deyü öpüşüp kocuşup hâl u hâtır sorup Üsküdar'da Murâd Paşa ile ceng edüp firâr etdiklerin bir bir takrîr etdikden sonra "Gel birâder seni Şâm'da Murtezâ Paşa'ya götüreyim." dedikde cânına minnet bilüp âheste âheste kat‘ ı menâzil ederek Şâm'a vardıkda bu Çomar Bölükbaşıı[yı] Murtezâ Paşa'ya intisâb et­dirüp Sıfet'e giderken Dürzî seferinde bile olup Nakura boğazında hayli yüz aklığı eyleyüp Şâm'a gelirken Şâm'ı İpşir Paşa'ya verdiler ve Murtezâ Paşa'ya eyâlet i Sivas'ı verüp Sivas'a vardığımızda Murtezâ Paşa bu Çomar Bölükbaşı'ya bayrağıyla Niksar şehri subaşılığın verdi. Altı ay mutasarrıf olup üzerinden subaşılığı, Tabanıyassılı Merzivân'da sâkin Dilâver Ağa alup muhâsebe içün Dilâver Ağa Çomar Bölükbaşı'yı haps edüp cümle mâlın alup Çomar'ın ancak üç atı kaldı.

Âhir Çomar hapisden halâs olup cümle yüz aded yiğidiyle Merzivân'da kendüyi haps edüp mâlın alan Dilâver Ağa'nın [282a] çiftliğin basup elli mikdârı küheylân atların alup bu kadar gâret ü hasâret edüp çiftliği âteşe verüp bu kadar mâl ü menâl ile doğru Van'da Şemsî Paşa oğlu Mehem­med Emîn Paşa, Melek Ahmed Paşalı ol­mağile ana varup yine bayrak açar. Mehemmed Emîn Paşa Van'da Hakkarî'yle ve Hoşâb Hâkimi Mahmûdî Süleymân Beğ ile hasm olup bu Çomar'ı serdâr edüp kâh Hakkarî ve kâh Mahmûdî köylerin nehb ü gâret etdirüp bay [u] muğtenim yine Van'a gelirdi. Niçe kerre böyle Hakkarî'den intikâm alup baş u dil ü mâl alurdu. Âhir Vanlılar bu Çomar'ın fetâlığından hazz edüp Çomar'a dirlik etdiler.

Âhir sene 1056 târîhinde efendimiz Melek Ahmed Paşa vezîria‘zam iken Van'da Mehemmed Emîn Paşa âsî olup (   ) gün ceng i azîm edüp yukaru kal‘adan yeniçeriler aşağı kal‘aya balyemez toplar ura ura aşağı kal‘ada Hüseyin Ağa sarâyı ve Paşa sarâyının niçe yerlerin harâb u yebâb etdik­lerinde Diyârbekir Vâlîsi Haydar Ağazâde cümle eyâlet i Diyârbekir askeriyle ve Van eyâleti askeriyle Van'ın imdâdına gelince Mehemmed Emîn Paşa kal‘adan kemend ile inüp taşrada hâzır olan atlarına binüp Van'dan dokuz günde Melek Ahmed Paşa efendimize gelüp dahl düşdükde defter i cerâ­yi­mine afv kalemi çekilüp Rûmeli'nde Köstendil sancağı ihsân olunup Girit'e gitmeğe me’mûr oldu. Beri tarafda Çomar Bölükbaşı başında âteşler yanup "Emîn Paşa'dan sonra Van'da durmak bana harâmdır." deyü doğru Bitlîs Hânı'na kaçar. Hânın bir mükellef ağası olup safâsında iken Van kulu Çomar'ı muhabbeten Van'a isterler.

{Çomar Bölükbaşı'nın Kepân'da kapanup ceng i azîm etdiğinin netîcesin beyân eder}

Çomar dahi elli aded yiğidiyle Kuskunkıran yolundan Van'a gelirken meğer Hakkarî hânının beş altı yüz nefer âdemleri Çomar Bölükbaşı'yı bu Kepân nâm kapânda gözedirlermiş. Derhâl Hak­ka­rîli Çomar'ın ol kepânda ardın önün çevirüp çıt-a-çıt cenge başlarlar. Hemân Çomar yarar atın­dan piyâde olup "Koma kurdum!" deyü Hakkar'lıdan tarfetü'l-ayn içre yetmiş âdem düşürür. "Bre koma hay!" deyüp ceng kızışup kâmil beş sâ‘at germâ-germ ceng-âşûb ederler. Ammâ Çomar'ın elli yigitden yigirmisi kırılup otuz âdemle kalır. Yine böyle iken yüz nefer-i Hakkar'ı kırarlar, ammâ Hakkarî şehir­lerinden Vastân kal‘ası karîb olmağile Hakkarî'ye iki bin yarar tüfeng-endâz imdâd gelir. Ammâ Çomar'a imdâd nereden gelir? Âhir çomar köpek gibi kudurup hırran fahran köpek cengi ed­erek görse ki cümle yiğitleri kırıldı, kendüsi de altı sâ‘at cengde âteş deryâsında bî-mecâl kalup bir gulâ­mıyla atının yanına varup atının iki gözlerin bûs edüp "Bismillah ey dağlı doru! deyüp süvâr oldukda dal-tîğ i âteş-tâb olup bu kadar Hakkarî âteşinin üstüne at koyup niçe Hakkarîleri yalnız at üzre kırar ammâ görse kim o dar Kepân boğazında üç binden mütecâviz âdemler kendüyi çevirmişler. Bir taraf­dan kendüye bir halâs bulup rehâ bulacak bir yer yok. Ammâ deryâya nâzır kayalar üzre âdemsiz yer çok. İki Süleymâniyye minâresi kaddi yalçın kaya­lar ve aşağısı deryâ-yı Van'dır. Hemân bir kerre "Yâ Allah, sana sığındım" deyüp dolu dizgin ata ökçe edüp bu halkdan kendüye kurşum bârân ı ni‘met gibi yağarken mezkûr kayanın başından yüğrük gelmiş atıyla kendüyi Çomar gözünü yumar ve deryâya atar.

Hudâ âlimdir yine ol cengde olan Hakkarî kavmi Çomar kendüyi atdığı kaya başında nakl et­diler kim "Sultânım anı gördük, Çomar bu kayadan ‘Yâ Allah!’ deyüp uçardı, ammâ kendüyi hevâdan yere niçe uçursa Çomar'ın atı ayakları yine kel-evvel seğirdir gibi yumulmuş ve Çomar üstünde ata sarılup büzülmüş. Bu hâl üzre uçduğun gördük. Âhir pâre pâre oldu atıyla" deyü mukayyed ol­mayup herkes cür’etine tahsîn etmeğe başladık.

Niçe kimesneler de bir iki sâ‘at yerden kayaları dolaşup "Varalım leşinde kemerinden kılıcı ve tüfengi ve gayrı bisâtından bir kelepirin alırdık." derlerken birkaç âdem gelüp "Bre koman, Çomar işte atıyla deryâ içre yüzüp karşu Van denizi kenârına gidiyor." dediklerinde anı gördük. Atının sağ tarafına asılmış atından ayrılmayup atıyla yüze yüze karşu tarafa bî-bâk gidiyor.

Niçe merd yigit kim "Bre ümmet-i Muhammed! Bu Çomar bu kadar zamân bizim Hakkarî ocağın­dan bu kadar mâl ı ganâ’imler ile bu kadar kelleler almışdı. Şimdi kezâlik iki yüz kadar âdemimiz kır­mışdı. Ve şimdi böyle karşu tarafa gidüp [282b] halâs ola? Yarınki gün "Hakkarî Hâkimi Yezdenşîr Hân'ımıza ne cevâb verelim?", dedik. Niçemiz de, "Eyle yarar yiğidin yoluna cân u baş fedâ olsun. Şimdi burada bu kadar âdem kırup atıyla deryâya cân atdı. Gör deryâda balık gibi yüzüp gider, Allah işin onara, diyenin haddi pâyânı yok idi." deyü nakl etdiler.

Ve niçe yüz âdemler atlarıyla ve piyâdeleriyle Çomar'ın kendüyi deryâya atduğu yerden deryânın karşu tarafına üç sâ‘atde dolaşup Çomar'ın önün almağa at bırağırlar. Zîrâ Çomar kendüyi deryâya atduğu yer ile karşuda çıkacağı yere varınca üç sâ‘atde ancak dolaşılır Vastân kal‘ası boğazıdır kim ol boğaz kurbünde Hoşaf nehri deryâya karışır. Cümle Hakkarî askerleri Çomar'ı karşılamağa gitmede, ammâ hikmet i Hudâ Çomar ı yarar karşu tarafa yüz bin renc [ü] anâ çekerek at bürâderiyle çıkar. Ammâ bi-emri Hudâ bir bataklı ve çataklı kenâra çıkar, kendi yorgun ve atı durgun. Atdan inüp kâh atı kaldırır kendi batar ve kendi çıkar atı batar. Âhir çizmesi ve çakşırı bırağup pâbürehne atıyla bir sâ‘at kâmil ol bataklıkdan çıkmağa çalışırken Hakkarî'nin yüğrük atlılarının evvelleri gelüp yetişir. Çomar görür kim ne tüfengden ve ne de gedelecdeki yeleksiz okdan asla fâ’ide yok ve atında dahi dermân yok. Hemân bu ileri gelenlere dal satur olup yigirmi nefer Hakkarî'yi kaçırup yine kaya altından aziz atının yanına gelüp bir kerre "Yâ Hayy!" deyüp atı kaldırır. At dahi bir süheyl urup ayağı turâba basar. Hemân Çomar atına süvâr olup hasmına sunar, ammâ görse kim atta tâb u tüvân kalmamış, ammâ kazâ vü kader yine hasmları git­dikce çoğalup dörd yanından üşerler.

Çomar ı fakîr ıslak çıplak ve şallak u mellak ve silâhdan bî-gallak neylesin, kâh atıyla ve kâh piyâde çomar cengi ederek bir kerre atına süvâr olur. Görse at beş altı yerde yaralanmış, bu kerre atda aslâ der­mân kalmamış. Âhir atdan me’yûs olup hemân Çomar yine Rüstemâne piyâdece dal satûr olup cengleşerek leb-i deryâda Süren Baba nâm bir ziyârete girüp ceng ederken bir pencere deliğinden biri Çomar'a bir kurşumu alnından urunca şehîd edüp başın Hakkarî hânına getirirler. Ba‘dehû "Yigitdir" deyü başını cesedi yanına götürüp ol Süren Baba cenbinde medfûndur. Hâlâ ziyâretgâh ı inâs­dır. Hatta Melek Ahmed Paşa efendimize ol cengde hâzır olup Çomar kılıcından kurtulanlar bu ser­gü­zeşt i Çomar'ı böyle nakl edüp paşa dahi ziyâret eyledi. Hâlâ eyâlet i Van ı Şirvân'da ve mâbeyn i gâzîyânda Çomar'ın sergüzeşti dâstân ı dûstândır. Hatta bir gâzî yiğit Çomar'ın kabrini kârgîr bina ile imâr edüp Çomar kendüyi deryâya atup uçduğu kayaya Çomar'ın târîhin taşa yazmışdır. Hakkâ ki sikkeyi mermerde kazmışdır.

Eğer su‘âl olunursa bir âdem kendüyi bir kayadan deryâya atmış ve bir kenâre çıkmış, katl etmişler. Ya bu dibâceyi tûl u dırâz medh etmeden murâd ne ola denirse {cevâb oldur kim} gerçi bir sarıca haşerâtı idi ammâ kapu yoldaşımız olup nân u nemek hakkı olduğundan dahi {değil hakku'l-insâf oldur ki} bir sâlih ü mütedeyyin ve mü’min ü mu­vahhid ve Şâfi‘îyyü'l-mezheb Malatıyye kurbünde İzoli Kürdlerinden şehbâz u yarar u bahâdır bir er i server i hünerver idi. Hatta Şâm'da anın Nakura Boğazı'nda Dürzî ile bir ceng i Alî etmişdir kim az değil bu abd i hakîr kırk iki yıldan berü niçe ceng­lerde niçe bin gâzîler görmüşüm ammâ Seydî Ahmed Paşa ve Ketagaç Paşa ve bu Çomar Bölük­başı gibi nefsinde bahâdır ü şecî‘ er görmedim. {Anınçün medh etdim}. Rahmetullahi aleyh.

Me’âl i kelâm ı dırâzımız işte hayr ile yâd eylemek idi, ve's-selâm.

....................(6 satır boş)....................

Andan yine cânib i şarka (   ) sâ‘atde, [283a]

Evsâf ı şehr-i Hoş-âvân, ya‘nî kal‘a i Vastân

Hulefâ-yı Âl i Benî Abbâssiyân'dan el-Mu‘temed Billah'ın hoş âvanâsından bir emîr i ahûr binâ etmişdir kim ol şahsın ismiyle müsemmâ olup şehr i Hoş-avan derlerdi. Ba‘dehû yine hulefâ-yı Abbâsî'den Hâkim Cüvânmerg destine girüp ta‘mîr etdikde Hakkarî'nin Şatak kal‘asıyla Van kal‘ası mâbeyninde olmağile nâmına Vasatan kal‘ası dediler. Hâlâ Hakkarî hâkimi destinde bir yalçın püştecik üzre şekl i murabba‘ kârgîr binâ bir kal‘adır kim sene (   ) târîhinde Cenâbî Ahmed Paşa nâm bir mîr i mîrân ı hümâm top ı kûpile döğüp niçe yerinde kârgîr taş dîvârları harâbdır. Cânib i şimâle bir kapusu var, içinde hâneleri azdır ve çârsû-yı bâzârdan bir şeyi yokdur. Ammâ dağlarında keçileri ve aşağı sahrâda bâğları çokdur. Ve kal‘a kaya üzre olmağile handakı yokdur ve dâ’iren-mâdâr cirmi ma‘lûmum değildir. Zîrâ meşhûr ı âfâk kılâ‘ ı azîmelerden olmamak ile adımlamadım, ammâ kal‘anın şimâlî tarafında bir çemenzâr u lâle-ızâr yerde bin mikdârı hâk i pâk ile mestûr hâne i ma‘mûrlardır. Cümle bâğ u bâğçe içindedir. Hâkim i örfî Hakkarî hâkimi tarafın­dandır ve hâkim i şer‘î Van monlâsı niyâbetindedir. Bir câmi‘i ve iki hânı ve bir hammâmı ve kifâyet mikdârı beş on dükkânları vardır. Gerçi bu kal‘a Van hâkindedir ammâ Hakkarî tağallüben zabt et­mişdir. Cenâbî Ahmed Paşa asrında Van paşası sub­aşılığı imiş. Ve Hakkarî hânının bu kasaba i Vastân'da hedâyâ-yı vâfiresi geldi. Hatta hemân bir katar-ı katır yükü kaplan ve vaşak postu gelüp "Askerim edâ-yı hizmet etmişlerdir. Lûtf edüp izin viresüz!" deyü ricâ etdikde Paşa "Yabana söyler." deyü izin vermeyüp Van'a götürdü. Andan kalkup cânib i şimâle 3 sâ‘atde,

Menzil i karye i bâğ ı İremezât ı Erdemid;: Van sahrâsında deryâya karîb (   ) hâneli câmi‘ ve hân u hammâmlı bâğ u bâğçeli ve müşebbek bostânlı ravza i cinândan nişân verir bir ma‘mûr kend i İrem i Erdemit olduğu Van bâğları evsâfında tahrîr olunmuşdur.

Ale's-sabâh bu mahalle Van'ın cemî‘i a‘yân u eşrâfları istikbâle çıkup ale's-seher bir alây ı azîm ile sene 1065 Şevvâl'inin dördüncü günü cemî‘i asâkir i İslâm ile mansûr u muzaffer Van'a dâhil olurken kal‘a i Van ı kaviyyü'l-bünyân ı celîlü'ş-şân top şâdumânîsinden murg ı semender-vâr âteş i Nemrûd içre kalup bir yaylım tüfeng i pür-ceng atılup ale'l-akîb derûn ı kal‘adan bir gülbâng ı Muhammedî sadâsı istimâ‘ olup sadâ-yı Allah Allah evce peyveste olıcak Süleymân Hân'ın Kesik nâm topun bir kerre atup sahrâ-yı Van lerzân oldu. Van kal‘asına girerken kal‘a i Van'ın dâ’iren-mâdâr burc u bârûları ve dendân ı bedenleri niçe yüz bin sancağ u bayrağ ve tuğ u alem ve filandıra bayrak­lar ile zeyn olmuş ve beş bin aded kelleler nîze ve sekü ve cidâ ve hıştlar üzre ârâyiş i nîze olup kel­leler ile kal‘a ebdânların zeyn etmişler. Paşa "Bre bu kelleler nedir?" dedikde "Sultânım, hân cenginde kırdığımız kellelerdir kim kânûn ı Van üzre getürüp böyle kelle nakılları ederiz!" dediler. Paşa hayretde kalup hakkâ çam ağacı direklerine kellelerden servler ve kulleler etmişler kim ve mine'l-acâ’ib idi.

Meğer bu Van kulu Bitlîs kulu ile kadîmî düş­man imiş kim zâlimler bir nezâketle paşayı hân üzre götürüp bir intikâm almışlardır kim deryâda katre-misâl tahrîr olunmuşdur. Paşa-yı muzaffer bu hâl ile kal‘a i Van'da sarâyına dâhil olunca kânûn ı Âl i Osmânî üzre Kâ’immakâm Ahmed Ağa beş bin sa­han ta‘âm bir sommât ı Muhammedî çekmişdir kim vasfında lisân kâsırdır.

Ba‘de't-ta‘âm dîvân dağılup cümle eyâlet i Van askeri Van sahrâsında haymeleriyle Van deryâsı kenârında meks etdiklerinde mezkûr sefer imdâdına gelmeyen Kürdistân beğlerin kal‘aya urup haps etdikde bildiler kim Paşa ol beğleri katl eder deyü mâbeyne Van Yeniçeri Ağası Abdî Ağa'yı sulh et­meğe kodular. Ertesi gün mukaddemâ Paşa ile İslâmbol'dan gelen Kabakulak Kapucubaşı'ya on kise ve bir katar katır ve beş küheylân atlar ihsân edüp mektûblar ile Der i devlet tarafına Erzurûm üzre yolladı.

Der-beyân ı tahsîl i mâl ı firâvân, berâ-yı Melek Paşa yı vâlî i Van

Evvelâ a‘yân ı Van'dan ol kadar bî-hisâb zî-kıymet boğça boğça esbâb ı eskâl, akmişe i fâhire ve kamîs ı seâvîller geldi kim gılmân ı hâssaların cümlesi don ve gömlekden müstağnî oldular.

Yevm i mezbûrda paşa a‘yân ı Van'a buyurdu­lar kim: "Biz hân cenginde {iken} mübârek yevm i Ramazân'ı cümle ale'l-ittifâk yemiş idik. Tiz dellâl­lar nidâ olunup cümle guzât ı müslimîn ale'l-ittifâk sâ’im olsunlar ve bile ıyd ı şerîf idelim." deyü fer­mân edince münâdîler nidâ edüp kal‘adan toplar atılup cümle ahâlî i Van haberdâr olup [283b] sâ’im oldular. Ve üç gice cemî‘i minârelerde çerâ­ğân olup otuz gice cemî‘i çârsû-yı bâzâr ı Van kü­şâde olup kanâdîller ile çerâğân olup her gice sabâha dek cân sohbetleri olurdu. Hâlâ Van'da "Melek Ahmed Paşa Ramazânı'nda şöyle etdik ve böyle etdik." deyü Melek Paşa Ramazânı meşhûr­dur. Otuzuncu gün kal‘adan toplar atılup herkes abâ-yı ıydiyyesin giyüp ancak salât ı ıyd kılınmayup cemî‘i halk birbirlerine varup gelüp ıyd ı Ramazân ı Melek Paşa etdiler ve yine kânûn üzre sommâtlar olup ma‘sûm ı ciğer-kûşeler içün çârsû-yı bâzâr tezyîn olup sûk ı sultânîlerde beşikler ve dollâblar ve salıncak nâm bid‘atlar ile şehir müzeyyen olup üç gün ale's-seher kal‘adan toplar atılırdı. Hâlâ bu ıyd dahi "Melek Paşa ıydı." deyü meşhûrdur.

Ezîn-cânib alây ile Van'a dâhil olduğumuzda Melek ramazanının ikinci gün bir dîvân ı azîm olup cümle ümerâ edâ-yı hizmet etdik deyü izin taleb eylediklerinden ibtidâ Hakkarî hâkiminin kethu­dâ­sına destûr olup bir hil‘at i fâhire ihsân ol­unup paşa­ya on kise ve on katar-ı katır pîşkeş keşîde kılup Çölümerik nâm kal‘asına şâd [u] handân gitdi. Andan Mahmûdî beği hil‘at giyüp paşaya sekiz kise ve yedi katar-ı katır ve üç tula Mahmûdî kühey­lân atlar verüp Hoşâb kal‘asına gitdi ve Pinyanişî beği hil‘at giyüp paşaya üç kise ve bir katar-ı katır hedâyâ verüp vedâ‘ mahallinde paşa eydür: "Beğ, yine vaktine hâzır ol! Hizmet i pâdişâhîye gelmeyen Evliyâ Beğ üzre seferim vardır. Hâzır olun gâzîyân, bilmedim ve işitmedim demen!" dedikde cümle asâkir i Van mesrûr u şâd­kâm oldular. Ve Gâzîkıran beği ve Bârgîrî Beği ve Şeref Beğ ve Bâyezîd Beği Budak Hân Beğ ve Ercîş beği ve Âdilcevâz beği ve Muş beği birer hil‘at i fâhire ve birer çeleng ihsân olunup anlar da paşaya üçer kise guruş ve birer katar katır kendi kânûnları üzre verüp livâlarına revâne oldular.

Ba‘dehû Van ağaları ve yeniçeri ağası ve hapisde olan Zerikî beği ve Espa‘ird beği ve Karni beği ve Kesân beği içün paşaya kırkar kise guruş ve birer katır yükü kaplan ve vaşak postları ve beşer katar-ı katırlar ve birer tula küheylân atlar verüp Paşa'dan hil‘at giyerlerken dördine de birer sille i pehlivânî urup ağızlarından ve burunlarından kan Van'da revâne olup "Bir dahi pâdişâh vekîlinin fer­mânların tutun, yohsa sizi hayâsızlar kelle paça ede­rim. Tiz Evliyâ Beğ üzre sefere hâzır olun!" deyü bunları reddetdi ve her biri dâr ı diyârlarına gitdi. Ertesi gün ne kendiler ve ne imdâdları gelmeyen Van beğlerinden Ağakis beği tarafından ve Ekrâd tarafından ve Benî Kutur tarafından ve Berda‘ beği tarafından ve Erecik beğindan ve Şureger'den ve Çobanlu tarafından ve Alagird tarafından ve Körladik beğinden bu merkûm dokuz aded Ekrâd beğlerinden âdemler gelüp Van a‘yânlarına daşınup her birinden beşer kise ve beşer katar-ı katır ve birer tola küheylân atlar hedâyâ gelüp gelen âdemleri hil‘atler giyüp cürümleri afv olunup ertesi gün dokuz aded beğler i‘timâd edüp paşaya birer el hedâyâlarıyla gelüp müşerref olup hil‘atler giyüp her birine yine birer sille urdu kim Çobanlu beği sadme i pehlivânîden teker meker oldu. Meğer fakîrin fıtıkı var imiş. Şehrine varup merhûm olıcak yerini Murâd Hân'a verüp yigirmi kise dahi andan geldi. Melek Paşa efendimizin de'bi ol idi kim, kendü fermânın dutmayana deyenek ururdu. Fermân ı pâdişâhîye itâ‘at etmeyeni ya katl ederdi ya muşt ve sille ile çehresine urup elbette kanın akıdırdı. Ve ceng mahallinde Allahümme âfinâ ejder i heft-ser olurdu. Ammâ gayrı zamân halûk u halîm ü selîm olup pek gazab-âlûd olsa, "Bre âdem", "Hey hayâsız" ve "Hey nâmerd" deyü ıtâb etmeden gayrı bir şetm etmezdi. Ammâ hırsız ve harâmîye asla amân u zamân vermezdi.

Üçüncü gün Evliyâ'nın tarafından Yeniçeri Ağası Deli Abdî Ağa mâbeyne girüp Paşa'ya yüz on kise mâl ve on tula küheylân ı Mahmûdî ve Benî Helâl ve on katar-ı katır yüküyle post ı bebr ü kap­lan ve vaşak ve zerdevâ ve sâ’ir akmişe i fâhire ve haliçeler gelüp cürmü afv olup mektûblar ile Kâ’immakâm Arganalı Ahmed Ağa ile hakîr gidüp Ahmed Ağa kendüye hil‘at i vezîri giydirüp Ahmed Ağa'ya bir kise ve beş at ve hayli pârçe harîr i Gucerât verdi. Hakîre bir kise ve bir at ve bir gulâm ı bihzâd verüp üçüncü gün yine nâmeler ile Van'a geldik. Ammâ Evliyâ Beğ kendüsi ibtidâ gelmedi.

Netice i kelâm İpşir Paşa merhûm bize [284a] eyâlet i Van'ı fenâ mansıbdır deyü tahkîren verdi, ammâ sa‘âdetlü pâdişâh hatt ı şerîf ile serdâr ı mu‘az­zamsın deyü sorguç ı şâhî ve otağ ı serâ­perde i pâdişâhî ihsân edüp eyâlet i Van'da hân ı atîkden ve ehli hanım sultândan ve yeni hân­dan ve eyâlet i Van'da cümle yigirmi yedi aded mîr i livâlardan ve on bir aded kal‘a kullarından ve sâ’ir beğlerin cürm i cinâyet [ü] bâd ı hevâsından ve eyâlet i Van'ın hâss ı hümâyûnu mahsûlünden cümle-i cümele beş yüz yetmiş kise mâl kendüye kaldı. Ba‘de'l-harc ve'l-masârıf ve bir o kadar dahi ana karşılık gelen tuhaf u tefârûk ı bî-hisâb emti‘a i fâhire ve akmişe i kâsire hisâbın Feyyâz ı mutlak bilir. Hulâsa, Van Melek Ahmed Paşa'ya Mısır oldu, ve's-selâm.

Ertesi yedi katar-ı katır mâl ile beş yüz pür-silâh askere Ahmed Ağa'yı serdâr edüp Kaya Sultân'a hedâyâlar gönderirken Âsitâne tarafından Sad­rıa‘zam Murâd Paşa'dan emr i şerîfler ve mek­tûblar ile Benli Ömer Ağa nâm bir kapucubaşı-yı benâm gelüp dîvân ı pâdişâhîde emr i şerîfler alâ mele’i'n-nâs kırâ’at olunup mefhûm ı kelâm ı emr i şerîf oldur kim Mukaddemâ sene 1065 târîhinde İpşir Mustafâ Paşa'ya diyâr ı Haleb'de mühr i şerîf gitdikde Gürcî İpşir mahzûz oldu, ammâ mühr ile diyâr ı İslâmbol gibi dâr yere varmağa havf edüp Acem tarafına bir sefer açmağa tedârikler görüp beş ay kâmil Haleb'de oturup bu eyâlet i Van'da mez­kûr Pinyanişî beğlerine haber gönderüp elbette Kızıl­baş'ın bir tarafını urup sulha muğâyir bir iş edüp ol tarafa serdârlığ ile varırsam sizin hâslarınız ve sancaklarınız dahi ziyâde ideyim." deyü İpşir Paşa Haleb'den bu Pinyanişî kavmine haber gön­derir.

Fakîr Ekrâd ı sâf-dil İpşir'in va‘de i dürûğlarına i‘timâd edüp bir gice altı bin askerle Şâh Gediği'n aşup vakt i Şâfi‘îde şehr i Rûmiyye ve Dümbülî ve Salmas ovalarında olan kendleri gâret edüp yay­lalarda olan koyunlardan on yedi bin Avşarî ve Dümbülî koyunu sürüp vilâyetlerine gelirler. Şâh ı Acem bu hâl i pür-melâli gûş edüp bir çapar ile bir nâme Haleb'de İpşir'e gönderüp İpşir asla nâmeye vücûd vermez. Âhir ı kâr Acem dahi Kürd'den in­tikâm almak içün Rûmiyye hânı ve Çulan sultânı ve Biredos sultânı ve Dümdümî sultânı ve Dümbülî sultânı ve Salmas sultânları cümle on bin asker olup şâhî topların çekerek nefîr i Efrâsiyâbların ve ker­renây ı Menûçehrlerin ve kös i hâkânîlerin çalarak asker i Âzerbaycân Pinyanişî vilâyeti üstüne düşüp niçe köylerin alan u tâlân ve ahâlîsin nâlân edüp Hasanî yaylasından kâmil kırk bin koyun dahi sürüp şehr i Rûmiyye'ye dâhil olurlar.

Bu kerre Pinyanişî Ekrâdları bu hâl i pür-melâli İpşir'e i‘lâm etdiklerinde İpşir mühr ile Konya şehri altına varmış bulunup andan İslâmbol'a gelince "Acem diyârıyla Ekrâd mâbeynlerinde sulha mugâ­yir iş olmuşdur." deyü ol takrîb {ile İpşir Paşa} bi­zim Melek Ahmed Paşa'yı Van'a sürdü ve biz Van'a alây ile girerken İpşir'i katl etdikleri haberi gelüp Kara Murâd Paşa sadrıa‘zam oldukda mezkûr Pinyanişî'nin koyunlarını Acem'den tahsîl içün emîrler geldi kim mazmûn ı kelâmı bu idi.

Paşa bu emr i şerîfin vârid olduğundan hazz edüp gelen Kapucubaşı Ömer Ağa'yı Yûsuf Ket­hudâ'ya müsâfir verüp emr i şerîfler ile mek­tûblar geldiğin vezîria‘zama i‘lâm edüp Kaya Sultân'a hazîne ile gidecek Ahmed Ağa'ya mek­tûbları verüp anlar Âsitâne'ye gitmede. Yine ol gün mektûblar yazılup Acem ile sulha muğâyir iş eden Pinyanişî beğine Şinikçi Ahmed Ağa mektûblar ile Pinyanişî beğin getirmeğe üç yüz yiğit ile me’mûr olup üçüncü günde Pinyanişî beği cemî‘i ulemâ vü sulehâ ile ve arz ı mahzar huccet i şer‘iyyeler ile ve Acem'den dâd u hârnâmeler ile gelüp feryâd eylediler.

Paşa bunlara "Gam yemen, inşâallah maslahat­larınız âsân-vech üzre hâsıl olur." deyüp bu gâzîlere hüsn i dil gösterüp hayli i‘zâz u ikrâm edüp bunları cümle Van ağalarına müsâferete verdi. Ve Dîvân Efendisi Gınâyîzâde'ye tenbîh edüp Bağdâd ı be­hişt-âbâd'da şâha tahrîr etdiğin gibi şâha bir nâme i hoş-âyende-i belîğ ve bir nâme Tebrîz i dilâvîz Hânı Kaytaman hâna ve bir nâme Rûmiyye hânı Gencî Alî Hân ı sefîhe ve yedi aded mektûblar dahi [284b] Kutur sultânına ve Çevlân ve Biredos ve Harr ve Domdomî ve Dümbülî ve Salmas ve Enzelî ve Avşarlı sultânlarına mü’ekkedâne mektûblar tahrîr eylegil bir gün mukaddem bu Pinyanişî'nin koyunların tahsîl ideler ve illâ asâkir i Van diyâr ı Âzerbaycân'a çöküp illeri vilâyetleri nehb ü gâret olunur." deyü mektûbları ve nâmeleri böyle tahrîr eyle deyü paşa-yı müdebbir dîvân efendimize ten­bîh [ü] te’kîd etdi.

Hikmet i Hudâ işbu 1065 senesinin mâh ı Zilka‘desinin üçüncü günü bâlâda tahrîr olunduğu üzre Melek Ahmed Paşa ıydı olduğu gün "Vâlî i Bağdâd Murtezâ Paşa tarafından hedâyâ-yı azîmeler ile bir kapucu geliyor." deyü haber geldikde paşa kethudâsıyla iki bin Van askeriyle istikbâline çıkup alây ı azîm ile mezkûr ağayı kal‘a i Van'da paşa huzûruna getirüp Alî Ağa nâm bu mîr i kelâm ve müdebbir i hümâm kimesne paşanın zânûsun bûs edüp kırk kıt‘a mektûblar ile Murtezâ Paşa'nın mektûb ı muhabbet-uslûbların verüp dîvânda kırâ’at olundu.

Netîce i kelâm ı muhabbetnâme "Benim veliyy i ni‘am efendim! Mukaddemâ mataracı kulu­nuzu Bağdâd'dan Gürcîstân'a gönderüp Hırtıs kal‘a­sından bürâderimiz çıkarup mataracı kulunuz ile Acem diyârından geçüp Bağdâd'a gelirler iken sultânımın mutasarrıf olduğu Van hudûduna müşâ Rûmiyye deryâsı kenârında Dümbülî kal‘ası sultânı nâm Kızılbaş ı bed-ma‘âş bizim Türkçe bilir Gürcî bürâderimiz mataracı kulunuzla haps etmişler. Sultânıma müşâ olmaları cihetden efendime arz olundu. Lûtf edüp {bürâderimizin} ıtlâkına sa‘y i belîğ edüp bizi elli yıllık hasretimiz ile mülâkât idesüz. Bâkî fermân sultânımındır. Ve benim efendim. Elhamdülillah sümme elhamdülillah. Bitlîs hânı nâm şakînin mâh ı ramazânu'l-mübârekde asker i Van ile hakkından gelüp bu kadar bin Yezîdîlerin kılıçdan geçirdiğiniz haber i meserreti bu hakîre gelüp mesrûr oldum. Zîrâ bu abd i kemterin dahi ana dâğ ı derûnu var idi. Lâkin {hakkından gelmeğe} me’mûr değil idim. Hakkâ ki gazâ-yı ekber etmişsiz. Cenâb ı İzzet gazânız mübârek eyleye ve sultânıma mektûb ı muhabbet-üslûbumuz tehî olmak içün iki katar-ı katır ile bâr-ı bî-ma‘nîler gönderdik. Sultânıma lâyık değil ise de kabûl idesiz ve küstâhâne mühürlü defterimizle amel idesiz. Bâkî hemîşe devlet bâd bi-Rabbi'l-ibâd" deyü Murtezâ Paşa'nın mektûbu kırâ’at olu­nup hemân Alî Ağa iki katar yükü akmişe i fâ­hi­releri dîvânhâneye çeküp yüklerin yıkup katar­ları emîr i ahûra teslîm edüp sâ’ir yükleri hazînedâr kaldırdı.

Meğer dörd yükü bir çetr i mülemma‘ imiş kim mehterbaşı Van sarâyı meydânına kurup Paşa gördükde, "Bu bir gûne tarz [u] tarh üzre dikilmiş bir oba kim cihân şâhlarına serâperde i Süleymânî ve hayme i Efrâsiyâb ve sâ’ir yaban ı hâkânî bile eyle değildir." deyü meddâhlar eyle tavsîf etdiler.

El-hâsıl cümle zer-ender-zere müstağrak olmuş sâfî Firengî atlas üzre incü ile dal dal işleme bir cibinlik idi. Ve cümle tınabları sâfî sırma ile mebrûm Lahîcân ibrişimi idi. Eğer sâ’ir kâlây ı metâ‘ı tahrîr eylesek tatvîl i kelâm olur.

Ancak elli külçe köse destâr ve beş yüz nâfe müşk i Hoten ve üç yüz şemmâme amber i hâm ı Sînî ve yüz çift kâse ve fincân ı fağfûr ı Çînî ve sâ’ir gûnâ-gûn Hindistân tuhefleri ana göre kıyâs oluna.

Murtezâ Paşa'nın defter i kâ’imesi üzre Alî Ağası bu eşyâları cümle âb ı rûları üzre teslîm edüp ağaya bir semmûr kürk giydirilüp ağaya benim atımdan bir at verin." dedikde,

Ağa eydür: "Sultânım taşrada bizim pîşkeş Bağdâd atları vardır. Emr i şerîfiniz olursa huzûr ı şerîfinize getirelim, temâşâ edin" dedi.

Paşa eyitdi: "Bu dîvânhâneye çeksinler" dedi.

Ağa eyitdi: "Devletli sultânım, kâmil elli re’s atdır" dedikde,

Paşa eyitdi: "Bre cânım. Ne garîb temâşâ, elli at çok değil midir?" dedi.

"Sultânım on at on kısrak paşa oğlunuzdandır ve otuz re’s at ve kısrak Bağdâd ı behişt-âbâd'daki çerâğ ı efrûhtelerinizindir" dedikde,

Paşa eydür: "Tiz cümle birer birer bu dîvânhâ­ne­ye çeksinler." deyü fermân edince elli aded sâ­finâtu'l-ciyâd misilli atlar ve hussân ü mühreler geldi kim Hudâ bilür her biri birer genc i Kârûn değer karınlı ve kasıklı küheylân [285a] atlar idi. Cümlesin paşa emîr i ahûru alup kabz etdi ve paşa ol atları birer birer erbâbına ve hân cenginde atı şe­hîd olanlara ve dahi Van ağalarına verdi. Hamd i hudâ bu du‘âgûya da bir at ve bir kısrak verüp "Hâzır ol seni Acem diyârına göndersem gerekdir." dedi. Gûyâ "Cihân benim olup yine mi Acem ülkesini seyr [ü] temâşâ ederim." deyü sürûrdan ayağım yere basmaz oldu.

Ve ol ân atları getiren ağaya bir kise guruş verüp Yûsuf Kethudâ'ya ağa-yı mezbûru müsâfir verüp ol ân dîvân efendisine paşa tenbîh edüp "Murtezâ Paşa karındaşımızın karındaşın haps eden Dümbülî hânına mektûb ı mü’ekked yazup Paşa karındaşımızın bürâderin mataracısıyla hapisden ıtlâk eder. Yohsa Şâha bildirüp kendinin hakkından geldiririm." deyü bir nâme yazmağa tenbîh etdi.

Ol gün hakîre bir kise guruş harcırâh ve bir semmûr kafası kürk i siyâh ve bir kat libâs ı fâhire ve bir kemer raht ı nâdire ve bir sırma-i mebrûm zeyn i şemmâre ve bir gulâm ı meh-pâre ihsân edüp,

Paşa eydür: "{Evliyâm! Varacağın} diyâr ı Acem'dir. Ferzend-i rindi çokdur, dînleri yokdur. Zemmâm u nemmâm ve fassâl u feddâh şu‘arâları çokdur. Seni imtihân ederler. Basîret üzre olup şer‘ i Resûl i mübîni elden komayup anları ilzâm ide gör ve dâ’imâ salâh ı hâli ve zühd [ü] takvâyı ve ehl i sünnet [ve'l-]cemâ‘ati elden komayup evkât ı hamseye sünnet i Resûl üzre müdâvemet eyle ve ırz [u] nâmûsunla olup tevâbi‘ [u] levâhıkını zabt [u] rabt etmeğe mukayyed ol. Ve bizim bayraklardan yetmiş seksen aded tüfeng-endâz sekban ve sarı­calardan pür-silâh yiğitler götür." deyü bu gûne niçe yüz va‘z u nasîhatler etdikde,

Hakîr eyitdim: "Sultânım, buyurursuz kim Acem diyârıdır, bir hoşça edebinizle ol, buyurup sekban u sarıca haşerâtları götür, dersiz. Eyle vâsi‘ mezheb diyârda bir sarıca bin gûne habâset etse gerek. Ben anları niçe zabt edeyim. Azîz başınız içün olsun benim baltam yemeğe irtikâb edüp zabt [u] rabtıma râzı olan âdemlerden götürürüm ve pür-silâh u mü’eddeb ve musallî ü ehl i ırz âdemler götürürüm." dedikde "Âferîn, berhordâr ı ömr ol. Sen bilirsin" dedi.

Ve seksen aded mü’min ü muvahhid ve perhîz-kâr âdemler cem‘ edüp her birin paşaya gösterüp dünyâ kadar hazz edüp seksen aded âdeme bir kise guruş harcırâh verüp cümlesi paşanın dâmenin bûs etdiklerinde "Göreyim sizi, ırz [u] nâmûs ı Muhammedî ile olup Evliyâ'mın sözünden taşra taş koparırsanız sizden baş koparırım. Varın Allah işiniz âsân ide." deyü hayr du‘âlar etdi.

Ve Sarı Alî Ağa'ya tenbîh edüp "Sen de Isfahân ı nısf ı cihânda Şâh Abbâs'a gidersin. Hâzır ol, iki bayrak yiğit götür." deyü ana da bir kise gu­ruş verüp azîm tenbîh ve te’kîdler etdi.

Ertesi gün Murtezâ Paşa ağasına on kise ve bir at ve mektûb ı mu‘teberâtlar verüp "Evliyâ Çelebi ile bile Rûmiyye, andan Tebrîz'e ve andan Bağdâd'a gidersin." deyü Murtezâ Paşa ağasına izin verdi.

Andan koyun tahlîsine gelen Vezîria‘zam Ağası Ömer Ağa'ya "İnşâallah bu koyunları tahsîl ederiz. Sizler buyurun der i devlete." deyü beş kise ve bir Gürcî gulâm ve bir re’s küheylân ı benâm verüp Âsitâne'ye yolladı.

Ve koyun sâhibleri olup şikâyete gelen cümle Pinyanişî beğine ve a‘yânına "Siz dahi Evliyâ Çe­le­bi'yle yarın gitmeğe hâzır olun." deyü fermân etdi.

Ve yine ol sâ‘at Sarı Alî Ağa'yı huzûruna kığırup şâhın nâmelerin verüp, "Basîret üzre ol", deyü tenbîh edüp dest-bûs edüp gitdi.

Ba‘dehû hakîri katına kığırup eydür: "Evliyâm, yolun üzre olan Acem sultânlarına uğradıkda hüsn i ülfet edüp Acem ülkesinde durmayup hoşnudlar mıdır ve adl i adâletleri var mıdır ve Âl i Osmân'a yine ke'l-evvel muhabbetleri olup Osmânlı isterler mi tecessüs eyleyüp her husûsda ârifâne anların ahvâllerine vâkıf ol." dedi.

Ve dahi ol Rûmiyye hânı esfehü's-süfehâ olan Genc Alî Hân ile hüsn i zindegâne edüp, "Bir gün mukaddem Pinyanişî'nin kırk bin koyunun tahsîl idesin. Zîrâ ben de yakında Van'dan ma‘zûl olup Âsitâne'ye giderim ve bu eğerli atı ve bu yelegendez atı hâna hedâyâ götürüp iltiyâmı elden koma ve elbette koyunları tahsîl etmeden gâfil olma ve Mur­ta­zâ Paşa karındaşımın karındaşın haps eden Düm­bülî hânına bu atı ve bu mektûb ı berâtı verüp elbet­te Murtezâ Paşa karındaşın halâs idesin ve bu cevâ­hir­li kılıcı ve bu cevâhir hançeri ve cevâhir çârkâb tîrkeşi Murtezâ Paşa [285b] oğlumuza hedâyâ götürüp bu mektûblarımızı teslîm eyle. Ammâ Bağdâd'da çok eğlenme. Hemân avdetde Şehri­zol'dan ve Hak Ahmed kal‘asından ve Zâlim yay­la­sın­dan ve Harîr ü Ardalân vilâyetlerinden ve Hak­karî içinden Van'a tiz gel, dedi. Ve bu nâmeyi ve bu cevâhir eğerli atı ve bu yelegendez atı ve bu cevâhir hançer i zülficâmı Tebrîz hânı olan Kırçıl Kaytamaz Hân'a verüp ana cümleden ziyâde i‘zâz u ikrâm u iltiyâm eyle. Zîrâ bir müdebbir-i kâr-âzmûde İrân-zemîn şâhı vezîridir. Biz Bağdâd'da iken Kandehar seferine sipehsâlâr ı ceyş oldu ve sonra hânlar hânı oldu ve şimdi ma‘zûl olup bizim gibi o da vezîria‘zamlıkdan ma‘zûl olup bize karşılık vilâyet i Âzerbaycân ı Tebrîz'de hânlar hânı oldu. Hatta bizim Bitlîs Hânı üzre hareket et­diği­miz­den diyâr ı Acem'de hayli gulgule olup ihtirâz üzre oldular. Hân ile ceng etdiğimiz ahvâli ve sebeb i cengi elbette sana su’âl ederler. Ayne'l-yakîn hâsıl etdiğin üzre takrîr eyle." deyü düstûr verdi.

"Ve Rûmiyye'de koyunlardan bekâyâ kalırsa Tebrîz hânına hedâyâ ve nâmelerimizden sonra i‘lâm edüp elbette koca hân ile gâyet hüsn i ülfet eyle" deyü niçe nasîhatler etdi.

Ve cümle hedâyâları ve nâmeleri ve yetmiş aded atlas kiseli mektûbları verüp dest bûs edüp hayr du‘âsıyla behre-mend olduk. Ve Sarı Alî Ağa'ya dahi bir cevâhir eğerli ve cevâhir rahtlı ve Bitlîs hânı kârı hotaslı bir eşheb küheylân at ve üç re’s sâfinât misilli yelegendez at ve bir kıt‘a Şâhnâme ve bir kıt‘a Hümâyûnnâme şâha gönderdi. Ve şâh vâlidesi dahi sünniye olmağile ana da bir at murassa‘ zeynli ve beş çift kumaş içinde hayyâl sırmalı gömlekler gönderdi. Ve şâh vezîrine bir at ve mektûblar gön­derüp Alî Ağa'ya da hayr du‘â edüp {Alî Ağa} zemîn-bûs edüp gitdi.

Bin altmış beş zilka‘desinin onuncu günü kal‘a i Van'dan diyâr ı Acem'e elçilik ile gidüp diyâr ı Rûmiyye ve diyâr ı Âzerbay­cân'da şehr-i Tebrîz i dilâvîz'e gitdiğimizi, andan diyâr ı Irâk ı Arab'da seyr [ü] temâşâ etdiğimiz kılâ‘ ı şehr i azîmleri beyân eder

Evvelâ Bismillah ile kal‘a i Van'dan Sarı Alî Ağa iki yüz pür-silâh güzîde asker ile Şâh'a git­meğe me’mûr olup çıkdı. Ve hakîr de yüz aded pâk [u] müsellah "Benem, diğer nîst!" diyen şehbâzlar ile bir katar-ı katırım çeküp azm i diyâr ı Acem et­dim ve refîkimiz olan Mustafâ Paşa ağası Alî Ağa kâmil yüz aded yiğit ile ol dahi Van'dan çıkdı. Ve yine refîklerimiz olan koyun şâkîleri Pinyanişî a‘yânlarından yüz nefer âdemler dahi Şirvân'dan çıkup cümle beş yüz nefer âdem ile bir alây ı azîm olup mütevekkilen alallah deyüp paşa efendimizin yine vedâ‘ında hayr du‘âsıyla kal‘adan taşra çıkup cânib i şarka müteveccih olup şehr i Van'ın Erdemit bâğları sağ cânibimizde kalup 3 sâ‘atde,



Yüklə 7,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   74




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin