Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə24/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   32

Müslim’e ait bir rivayette de, bunun eda’ haccında olduu mevcuttur. bunda herhangi bir çelişki yoktur.

Çünkü Rasululah (s.a.v) bunu Mekke’nin fethi günü ve veda’ haccında da söylemiş olabilir. Mümkün olduğunda cem’vacibdir. Nitekim usul ilminde v ehadis ilimlerinde bu kaidedir.

Üçüncüsü:Tartışma olraak ayetin, mut’a nikahının mübahlığına delalet ettiğini kabul etsek bile, onun mübahlığı mensuhtur. Nitekim bunun mübanlığının neshi, nebi (s.a.v)’den gelen muttefekun aleyh hadislerle de doğrulandı.

Sahih’te sabit olduğu üzere birincisi Hayberde ve yine sahih’te sabit olduğu üzere ikincisi Mekke’nin fethi gününde olmak üzere iki kere neshedilmiştir.

Bazı alimler dediler ki:Tek defa, feth gününde neshedildi. Heyber’de vaki’ olan sadece, “Hümu’l-Humru’l-Ehliye’nn tahrmidir. bazı raviler mut’anın da Hayber’da haram kılındığını zannettiler.

Bu görüşü allame ibnu’l-Humru’l-ehliye”nni tahrimidir. Bazı railer mut’anın da Hayber’de haram kılındığını zannettiler.

Bu görüşü allame ibnu’l-Kayyim tercih etti. Fakat bazı sahih rivayetler, mut’anında Hayber günü haram kılındığını gösteriyor. Gerçek şu ki; rivayetin doğruladığı ve birçok kişinin kesin olarak ifade ettiği gibi o, iki kere haram kılındı. Allah ene iyi bilendir.

Dördüncüsü:Allah Teala şu sözünde: (Eşlerinin ve ellerinin sahib oldukları hariç) eş ve cariyenin dışında ırzın hıfzının vacib olduğnu açıkaldı, iki yerde. Sonrada bundan ötesini isteyenlerin haddisin aşanlar olduğunu açıkladı, şu sözü ile:(Kim bunun ötesini istersi)

Malumdur ki kendisinden yararlanılan, eş yada cariye değlidir. doyayısıyla, Kur’anın nassı ile onnu arzulayıcıları, haddini aşanlardır. Onun cariye olmayışı açıktır. Zevceden başkasının olması; miras, iddet, talak ve nafaka gibi zevciyetin gerelerini kendisine olmamasından dolayıdır. Eş olsaydı miras alır, iddet sayar, kendisine talak düşer ve kendisi için nafaka vecib olurdu. Niekim bu açıktır. Dolayısıyla şu ayet: (Onlar ki ırzalrını korurlr. Ancak eşleri ve ellerinin sahib oldukları hariç. Ki onlar bundan dolayı kınnamazlar. Kim bunun ötesini arzularsa işte onlar haddini aşanlardır.)Kadınlardan yararlanmanın men’i konusunda açıktır. Sadedinde olduğumuz ayetin siyakı da,açık bir şekilde, nikah akdi hakkında olduğuna ve beyan ettiğimiz gibi mut’a nikahı hakkında olmadığına delalet ediyor.

Çünkü Allah Teala şu sözü ile, nikahı caiz olmayan mahremleri sıraladı:(Size anneleriniz, kızlarınız..raham kılındı. Sonra şu sözü ilede bu mahremlerni dışındakilerin nikahını helal olduğunu beyan etti: (Bunlardan ötesini, iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyla mallarınızla istemeniz size helal kılındı) Sonra onlaradn nikahladığınız ve kedisinden yararlandığınıza mehrini vermeniz gerektiğini beyan etti. Bunu ..ile, nikaha bağlı olarak şu sözü ile beyan etti:(Kendilerinden yararlandığınız sürece.)Nitekim biz bunu açık olarak beyan ettik. Gerçek ilim Allah Teala katındadır.

Allah’ın sözü: (İçinizden inanmış hür kadınlarla evlenmeğe gücü yetmeyen kimse, elleriniz altında bulunan inanmış genç kızlarınızdan alsın) Bu ayetin zahirine göre cariyenin nikahı, zaruret halinde bile olsa, caiz olmaz. şu sözün delili ile, mü’min olması hariç:(Mü’min genç kızlarınızdan)Mefhumu muhalifine göre, mü’min olmayan cariyelerin nihahı hiçbir şekide caiz olmaz. Bu mefhum, başka bir ayetin mefhumundan anlaşılıyor. Ki oda Allah’ın şu sözüdür:(Ehl-i kitabtan hür kadınlar)Bir görüşe göre bu ayetteki ..tan murad, hür kadınlardır. Bundan anlaşılıyor ki kafir cariyeler, ehlYi kitab bile olsalar, nikahları helal olmaz. İmma ebu Hanife muhalefet edip kair cariyenin nikahını da caiz kıldı. usulnde de bilindiği gibi o, mehhumu muhalife itibar etmez.

Cariyelik mülkü ile kafir cariye ile birlikte olmaya gelince; alimlerin cumhuruna ggöre eğer kitabı ise, malik olmakla onunla beraber olmak mübahtır. Çünkü Allah’ın şu sözü ammdır0(Ancak eşleri ve ellerinin sahib oldukları hariç) Hür kadınlarının nikahının cevazından ötürü, onlardan olan cariyelerle beraber olmak helaldir. Ancak cariye; sahib olunan mecusi yada putatapan gibi hürlerinin nikahı hella olmayanlardan ise alimlerin cumhuruna göre ellerin sahibliği ile bareber olmak (Cinsel ilişki) yasaktır.

İbn-i Abdu’l-Birr dedi ki:Büyük kentlerin fakihlerinden bir grub ve alimlerin cumhuru bu görüştedir. Ona muhalefet eden şazdır, hilaf sayılmaz.

Bunun mübahlığı fikri bize sadece Tavus’tan geldi.

Kaydedicisi de ki; Allah daha iyi bilir ya, delili açısından en belirgin olanı, mecusu ya da putatapan bile olsa ellerin sahibliği ile cariye ile bareber omanın cevazıdır. Çünkü nebi (s.a.v) in asrındaki esirlerin çoğu Arab kafirlerinen idi ve onlar, putatapıcı idiler. Nebi (s.a.v)’den de, kafir olduklarından dolayı sahib olmakla onlarla beraber olmanın haram olduğu nakledilmedi. Haram olsaydı, onu beyan ederdi. Aksine Nebi (s.a.v) dedik:“Hamile olanla doğuruncaya kadar, hamile olmayanla bir hayız görünceye kadar beraber olmayın.” Müslmüan oluncaya kadar, demedi. Bu şart olsaydı, onu söylerdi. Sahabe, mecusi oldukları halde Fars’tan kadın esirler aldılar. Müslüman oluncaya kadar onlardan ictinab ettikleri nakledilmedi.

Allame ibnü’l-Kayyim, Zadü’l-Mead’da şunları söyledi:Bu nebevi hüküm, ellerin sahibliği ile putatapan carierle beraberliğin caiz olduğuna delalet etti. Evtas esirleri kitabı değillerdi. Rasululah s.a.v onlarla beraber olma için müslüman olmalarını şart koşmadı. engel olarak sadece temizlenmelerini öngördü. Beyanın ihtiyaç vaktinden te’hiri yasaktır. Ne varki onlar islam’ı yeni kabu letmişlerdi. Bu meselenin hükmünü bilmiyorlardı. İslam, bütün esirlerden alıyordu. O kadın esirler binlerle idi. Öyleki; kedisinin çok boyutlu olduğunu bilenlerden tek bir cariye bile onlardan islam’dan geri kalmadı. Onlar islam’ı kerih görmediler. İslam hakkında, topluca ona katılmaların ıgerektiren basiret, rağbet ve muhabetleri de yoktu. Dolayısıyla sünnetin ve sahabe ameliin rasululah döneminde ve sonrasında muktezası, her ne durumda olsalar, cariyelerle beraber omak caizdir. Bu, tavus ve diğerlerinin görüşüdür. Muğni’nin sahibi de onu güçlendirdi ve delillerni terih etti. Başarı Allah’tandır. İbnü’l-Kayyim’den aktarım bitti. Ki o gerçekten açıktır.

Allah’ın sözü:(Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı uygulanır.)Burda, hür kadınlara uygulanan cezayı beyan etmedi.

O ki cariyelere yarısı uygulanır. Fakat başka yerde şu sözü ile onun yüz değnek olduğunu beyan etti:(Zina eden kadın ve zina eden erkeğin herbirinie yüz değnek vurun.)Bundan anlaşılıyor ki zina eden cariye ve köleye elli değnek vurulur. Zaniyenin umumu Allah’ın şu söz ile haskılındı:(Onlara, hür kadınların cezasının yarısı uygulanır.)Zaninin umumu nassa kıyasla hass kılındı. Çünkü hür kadınla cariye arasınaki tek fark köleliktir. Böylece anlaşıldıki, o, değnek cezasının yarıa indirilmesinin sebebiir. köleye de, değnek cezasını yarıya indirgenmesinin dayanağı olan kölelikle muttasıf olduğundan dolayı, uygulanır. Usulcülere göre bu ayet, nassın umumunun kıyasla tahsisinin örneklernidendir. Zira; farkın ilğası ile bilinen dayanağın yeniden gözden geçirilesinin nev’i, kıyas olaak isimlendirilir.

Onun kıyas oluşunaki hilaf, usulde bilinir.

Recme gelince ma’lumdur ki o bölünmez. Dolayısıyla ayetten murad edilene girmez.

Uyarı:Takdim edilenlerden öğrenmişsindirki ...nin manasındaki gerçek, ondan muradın ..olduğudur. Bu; fail ve mef’ul için .olan iki kıraate göre, onun ma’nasıdır. İbn-i Cerir’in tercihi bu zıttır. Ki ona göre; henzenin ve sadın fethası ile kıraatinin failine mebnidir. Hemzenin ötresi ve sadın esresi ile ...nin manası ise...nin mef(ulüne mebnidir. Buna göre; (...)sözündeki şart mefhumundan; evlenmemiş cariyeye , zina ettiğinde, had olmadığı anlaşılıyor. Çünkü Allah Teala onun haddini, ayette, evliliğe bağlı kıldı. ibn,i Abbas, Tavus, Ata, ibn-i Ceric, Said b. Cübeyr, Ebu Ubey el-Kasım b.Selam ve Davud b. Ali bu ayetin mefhumu ile amel ettiler. Bir rivayette dediler ki:Evleninceye kadar cariyeye had olmaz. Bunun cevabı:Allah daha iyibilir ya, bu ayetin mefhumunda icmal vardır. Sahih sünnet onu beyan etmiştir. Onun izasından anlaşılıyor ki, sadece evli olmayan cariye böyle değildir.

Muhtemeldir ki o değnek cezası ile cezalandrılmaz. Bundan daha çok yada bundan daha az değnek cezası ile cezalandırılması da muhtemeldir.

Ya da bundan başka ihtimaller de dile getirilmiştir. Fakat sahihsünnet, cariyelerden evli olmayanın böyle olduğuna delalet etti.

Onunla evli olan arasında fark yoktur. Evli olana tahsis edilmesi şeklinde ta’biler etmedeki hikmet, onun hür kadın olarak ele alınması vehmini bertaraf etmektir. Şeyhan sahihlerinde Ebu Hureyre ve Zeyd b. Halid el,Cüheni’den çıkardıklarına göre ikisi dediler ki:Evli olayıp ta zina eden cariye hakkında Nebi (s.a.v)’e sorulud. Dediki: “Zina ederse ona değnek verun. Sonra bir örgü ile bile olsa onu satın”

İbn-i Şihab dedi ki, üçüncü ve dördüncünün şumulünü bilmiyorum. Hadisde denke cezasının te’dibe hamledilmesi doğru değildir. Özellikle de had açıkalamalı bazı rivayetlerde. Dolayısıyla bu ayetin mefhumu Nebi (s.a.v)’e sorulanın aynısıdr. Bu muttefekun aleyh olan hadiste değnek cezası ile emir şekilde cevaplandırdı. Açıktır ki soran kişi sadece bu ayetin mefhumu hakında müşkillik bulduğu için sordu. Dolayısıyla hadis, tartışma noktasındaki hükmü belirledi. Evlinin değnek cezası evli olmayanın değnek cezasından daha çok yada daha az olsaydı Nebi (s.a.v) bunu beyan ederdi.

Bununla da öğreniyorsun ki buna muhalif görüşler güvenilmezdir. İbn-i abbas ve demin takdim edilen ona muvafık olanların görüşleri gibi. Ve evli olmayanların yüz değnekle cezalandırıldığı görüşü gibi. Ki bu, Davud b. Ali ez,Zahiri’den meşhurdur. Sonrasıda açıktır. Ve evli cariyenin recmedilip evli olmayana elli değnek vurulduğu görüşü gibi. Ki buda Ebu Sevr’in görüşüdür. Sonrasındaki şiddet açıktır. Gerçek ilim Allah Teala’nın katındadır.

Allah’ın sözü: (Serkeşliklerinden korktuğunuz kadınlar) Bu ayet-i kerimede serkeşliğin kadınlardan geldiğini beyan etti. Erkeklerden de serkeşliğin gelip gelmediğini beyan etmedi. Fakat başka yerde serkeşliğin erkeklerden de gelebileceğini beyan etti. O da Allah’ın şu sözüdür: (Eğer kadın kocasının serkeşliği yada yüz değnekle cezalandırıldığı görüşü gibi. Ki bu, davud b. ali Ez,Zahiri’den meşhurdur. Sonrası da açıktır. Ve evli cariyenin recmedilip evli olmayana elli değnek vurulduğu görüşü gibi. Ki buda Ebu Sevr’in görüşüdür. Sonrasındaki şiddet açıktır. Gerçek ilim Allah Teala’nın katındadır.

Allah’ın sözü:(Serkeşliklerinden korktuğunuz kadınlr)Bu ayet-i kerimede serkeşliğin kadınlardan geldiğini beyan etti. Erkeklerden de serkeşliğin gelip gelmediğini beyan etmedi. Fakat başka yerde serkeşliğin erkeklerden de gelebileceğini beyan etti. O da Allah’ın şu sözüdür: (Eğer kadın kocasının serkeşliği yada yüz çevirmesinden korkarsa)Sözlükte ..un aslı, yükselmektir. Serkeşten murad; sanki kadın, kocasının kendisiyle beraber olduğu mekandan yükseliyor.

Fakihlerin ıstılahında ise, kocanın taatından çıkmaktır. Ve erkeğin serkeşliği de, zevcenin bulunduğu yerden yükselmesi ve yatağını termetmesi gibidir. Gerçek ilim Allah Teala’nın katındadır.

Allah’ın sözü: (Bir iyilik olsa onu kat kat yapar) Bu ayet-i kerimedede katlayacağı iyiliğin en azını beyan etmedi. Fakat başka yerde katlayacağı en az miktarın 10 katı olduğunu beyan etti. O da şu sözüdür:(Kim bir iyilik yaparsa, onu on katı vardır.)

Başka bir yerde de katlamanın 700 kattan, Allah’ın istediğine kadar olabilecekğini beyan etti. O da şu sözüdür: (Allah yolunda mallarını infak edenlerin durumu, yedi başak bitiren tanenin durumu gibidir.)

Allah’ın sözü: (inkar edip Rasule isyan edenler, o gün yerin dibine geçirilmek isterler.) Üç kıraate göre onun manası; onlar yerle-bir olmayı temenni ederler. Böylece, en doğru görüşlere göre, toprak gibi olurlar. Bu manayı Allah’ın şu sözüde izah ediyor:(O gün kişi, ellerinin yapıp öne sürdüğüne bakar. Kafirler de, keşke toprak olsaydım,derler.)

Allah’ın sözü: (Ve Allah’tan hiçbir sözü gizleyemezler) Başka bir yerde burda mezkurgizleyememenin sadece şu olduğunu beyan etti:isyanlarını ve şirklerini inkar edip te ağızlarına mühür vurulduğunda, elleri ve ayakları, bütün yaptıklarını haber verir. O da Allah’ın şu sözüdür: (Bugün onların ağızlarını mühürleriz de ellerini konuştururuz. Ayaklarıda kazandıkarına şahitlik eder.)Şu sözü: (Allah’tan hiçbir sözü gizleyemezler)Onlardan şu sözü ile çelişmez:(Allah’a andolsun ki Rabbimiz, müşrükler değildiki)Ve yine onlardan şu sözü ile:(Biz hiçbir kötülük yapmazdık.)Ve onlardan şu sözü (Akisne biz daha önce herhangi bir şeye dua etmezdik.)Zikrettiğimiz beyandan ötürü. Gerçek ilim Allah Teala’nın katındadır.

Allah’ın sözü: (Ey iman edenler, ne söylediğinizi bilinceye kadar, içkili iken namaza yaklaşmayın.)Allah Teala bu ayette sarhoşluğun zevalinin; kendisinden sadır olan sözlerin manasını bilinceye kadar sarhoşun aklının geri gelmesi olduğunu beyan etti.

O da şu sözü iledir. (Ne dediğiniizi bilinceye kadar)

Allah’ın sözü: (Kendilerine kitab’tan bir pay verilenleri görmedin mi?

Dalaleti satın alıyorlar da yolu saptırmak istiyorlar)Bu ayeti kerimede; Kitab’tan kedilerine bir pay verilenlerin, dalaleti satın almaları ile beraber, mü’minleri de saptırmak istediklerini zikretti.

Başka bir yerde; onların çok olduğunu, müslümanların irtidad etmelerini temenni ettiklerini ve onların buna sürükleyen tek sebebin hased olduğunu ve bunun, onlar hakkı bildikten sonra kendilerinden sadır olduğunu zikretti. O da Allah’ın şu sözüdür: (Ehl-i kitabtan çoğu hakk kendilerine açık olduktan sonra sırf nefislerindeki hasedden ötürü, imanınızdan sonra size küfre döndürmek isterler.)

Başka bir yerde; müslümanlar için temenni ettikleri bu sapıtmanın müslümanlar için gerçekleşmediğini, saedce kendileri -müslümanlar için dalaleti temenni edenler-için gerçekleştiğini zikretti. O da şu sözüdür:

(Ehli kitabtan bir taife sizleri saptırmak istedi. Sadece kendilerini saptırırlarda şuurunda değiller.)

Allah’ın sözü: (Ya da cumartesi sahiblerini lanetlediğimiz gibi, onları lanetleriz.) Burda, cumartesi sahiblerini lanetlemesinin keyfiyetini beyan etmedi. Fakat bunun dışındaki bir yered; O’nun, onlara olan haletinin, onları maymuna dönüştürmesi olduğunu beyan etti. Şüphesiz ki Allah kime ğazab ederek kendisini meshederse, o mel’undur. Bu da Allahın şu sözüdür: (Muhakkak ki siz, sizden cumartesi (yasağı)nı çiğneyenleri bilmeşsinizdir. Biz onlara, aşağılık muymunlar olun, dedik.)

Ve şu sözü: (Kendilerinden nehyedildikleri şeyleri çiğnediklerinde onlara, aşağılık muymunlar olun, dedik.) Lanetin, meshin yerine geçetiğinin istidlalı, şu sözünde ona atfetmesiledir. (Deki, kötülük olarak Allah katında bundan daha şerlisini size haber veriyim mi?Allah4ın lanet ettiği, ğazab ettiği ve kendilerinden maymunlar ve domuzlar kıldığı kişi.)Bu ayette meshle değişmesinden daha çok ifade etmiz. Nitekim Alusi bunu tefsirinde söyledi. Ki o da açıktır. Sözlükte lanet:Kovmak ve uzaklatırmak. Cinayetlerinden ötürü kavminin kendisini kovup uzaklaştırdığı adam için Arablar derler ki, lanetli adam. Şairin sözüde bundandır:

...........................

Şer’i ıstılahta ise, lanet:Allah’ın rahmetinden kovmak ve uzaklaştırmaktı. Malumdur ki mesh, kovma ve uzaklaştırmanın en büyük çeşitlerindendir.

Allah’ın sözü: (Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Bundan ötesini dilediğine bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa, muhakkak ki büyük bir günah uydurmuş olur.) Bu ayeti kerimede Allah Teala’nın, kedisine şirk koşulmasını affetmediğini, bundan ötesini dilediğine bağışladığını ve o’na şirk koşanın büyük bir günah uydurmuş oldğunu zikretti.

Başka yerlerdede; kedisine şirk koşulmasını affetmiyor oluşunun mahallinin, şirk koşanın bundan dönmemesi olduğnu zikretti. Eğer dönerse, onu affeder. Şu sözü gib:(Tevbe eden ve saih amel işleyen hariç.)

İstisna, şu özüne raci’dir0 (onlar ki Allah’la beraber başka ilah çağırmazlar.)Ona atfedilmedi. Çünkü bütün mana, şu sözünde toplandı. (Kim bunu yaparsa, günaha itilir.)Ve şu sözü (İnkar edenlere de ki, eğer vazgeçerlese, geçmişte olanları onlara bağışlar. Başka bir yerdede şunu zikretti:Kim Allah’a şirk koşarsa muhakkak ki uzak bir sapıklıkla haktan saar. O da yine bu kerim suredeki şu sözüdür. (Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındakileri dilediğine bağışlar Kimde Allah’a şirk koşarsa, muhakkak ki uzak bir sapıklıkla sapıtmış olur.)

Şu sözü ile de Allah’a şirk koşana cennetin haram olduğunu ve yerinin cehennem olacağını açıkladı:(Kim Allah’a şirk koşarsa muhakkak ki Allah ona cenneti haram kılar ve onnu yeri cehennemdir.)Ve şu sözü:(Cehennemdekiler, cennettekilere; üzerimiize biraz su dökün yada Allah’ın size rızık olarak verdikleriden, diye nida ettiler. Dediler ki0 Allah onları kafirlere haram kıldı)

Başka bir yerde de şunu zikreti:Müşrik için kurtuluş umudu yoktur. O da şu sözüdür. (Allah’a yir koşan, gökten düşüp te kuşun kaptığı yada rüzgarın dipsiz bir yere götürdüğü kişi gibiir.)Başka bir yerde de, Lokman’dan aktarma şeklinde bu şusözü ile şirkin büyük bir zulüm olduğunu açıkladı:(Muhakkak ki şirk, büyük bir zulümdür.)

Başka bir yerde, tam güvenlik ve doğru yolu bulmanın sadce, imanına şirk bulaştırmayan için geçerli olduğunu zikretti. O da şu sözüdür. (İman edip te imanlarını zulüm ile bulaştırmayanlar, güvence olanlar onlardır ve onlar dihayete erenlerir.)Rasululah (s.a.v)’den, “zulümle”nin manasının “şirkle” olduğu duyulmuştur.

Allah’ın sözü: (Nefislerini temize çıkaranları görmedin mi?Aksine Allah, dilediğini temizler.)Allah Teala şu özü ile, onların nefislerini tezkiye ettiklerini kabul etmedi: (O kimseleri görmedin mi?)Ve şu sözü ile(Bak ki Allah’a karşı nasılda yalan uyduruyor Ona apaçık günah olarak yeter.)Nefsin tezkiyesinden genel nehy ile ve daha doğrusu en alçak ve en necis şey olan kafirin nefsini şu sözü ile açıkladı:(O sizi daha iyi bilir. Çünkü siz iilk defa yerden yarattı. Ve çünkü siz annelerinizin karnında ceninler idiniz. öyleyse nefislerinizi temize çıkarmayın. O kimin sakındığını daha çok bilir.)Burda, onların nefislerini tezkiye etmelirni keyfiyetini beyan etmedi.

Fakat bunu başka yerlerde beyan etti. Şu sözü ibi (Dediler ki, biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz) Ve şu sözü (Yahudi yada Hristiyan olanlardan başkası cennete girmeyecek, dediler.)Ve bunun gibi diğer ayetler.

Allah’ın sözü: (Ve onları eşsiz bir gölgeye sokacağız.)Bu ayette cennetin gölgesini. ...ile nitelendirdi. Başka bir ayette onu, sürekli olmakla nitelendirdi. O da şu sözüdür. (Yiyeceği de gölgesi de sürkelidir. Başka bir ayette onu, “uzatılmış” olarak nitelendirdi. O da şu sözüdür. (Ve uzatılmış bir gölge)Başka bir yerdede onun, çok çeşitli olduğun beyan etti. O da şu sözüdür (Muhakkak ki müttakiler gölgeliklerde, çeşmeler(inbaşı)ndadırlar).

Başka bir yerde de onların bu gölgeliklerde, eşleri ile beraber kolukların üzerinde oturdukların zikretti. Oda şu sözüdür. (onlar e eşleri gölgeliklerde, koltukların üzerinde oturdukların zikretti. O da u sözüdür. (Onlar ve eşleri gölgeliklerde, koltukların üzerined oturuyorlar. .....kelimesi .....kelimeinin cem’idir. O da ...daki koltuktur. .........ise damat için süs çeşitlei ilesüslenen evdir. Ateş ehlinin gölgesiin böyle olmadığını da beyan etti. Şu szüyle (Yalanlamış olduğunuz şeye dönüp gidin.

VE şu sözü (Solun adamları, nedir o solcular?Delikçilere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde. Kara duandan bir gölge altında. Ki ne serindir ne de faydalı.

Allah’ın sözü: (Eğer bir şeyde çekişirseniz, onu Allah’a götürün.)Alah Teala bu ayette; dinin usulüne ve furuuna dair insanlarca tartışılan herşeyin, bu konudaki tartışma konusunun Allah’ın kitabı’na ve nebi (s.a.v)’in sünnetine götürülmesini emretti. Çünkü Alah Teala: (Rasul’e itaat eden, Allah’a itaat etmiştir.)buyurdu. Burda emredilen şeyi şu sözü ile izah etti. (Kendisinden ihtilaf ettiğiniz herhangi bir şeyin hükmünü Allah’a götürü verin) Bu ayet-i kerimeden; Allah’ın Kitabı ve Nebisinin sünnetinden başka herhangi bir şeye göre muhakemeleşmenin caiz olmadığı anlaşılıyor. Allah Teala bu mefhumu; Allah’ın kitabı ve Nebisinin sünnetinden başka bir şeyle muhakemeleşenleri azarlayarak, şeytanın onları haktan uzak bir sapıklıkla sapıttığnı beyan edecek şekilde şu sözü ile izah etmişt:(Sana e senden öncekilere indirilenlere iman ettiklerini zannedenleri görmedin mi?Tağutun huzurunda muhakeme olunmak istiyorlar. oysa onu inkar etmekle emrolunmuşlardı. Şeytan da onları uzak bir sapıklıa saptırmak istoyru.)Şu sözü ilede; hiç kimsenin, tağutu inkar etmeden iman etmiş olmayacağına işaret etti:(Kim tağutu inkar eder de Allah’a iman ederse, muhakkak ki kopması olmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır.)

Şart mefhumu, tağutu inkar emeyenin, kopması olmayan sağlam kulpa yapışmadığıdır. O da böyledir. Sapasağlam kulpa yapışmayanda imandan uzakdır. Çünkü Allah’a iman, kopması olmayan kulptur. Tağuta imanın, Allah’a imanla bir arada olması mümkün değildir. Çünkü tağutu inkar, Allah’a imandaki bir şart yada ondan bir rükündur. Nitekim bu, şu sözünün açıklamasıdır: (Kim tağutu inkar ederse.)

Uyarı:Kıyas inkarcıları, bu ayet-i kerime ile istidlal ettilr. Yani, Allah’ın şu sözü: (Eğer bir şeyde çekişirseniz, onu Allah’a götürün.)

Kıyasın batıllığı üzeine dediler ki:Çünkü Allah, kıyastan ayrı olarak Allah’ın kitabı’na ve sünnete götürmeyi vacib kıldı. Cumhur du, onlar için ayette herhangi bir delil olmadığı şeklinde cevab verdi.

Çünkü; kendisinde nassın manası olduğu gerekçesiyle nass olmayanın nass olana ilhakı, kitab ve sünnete götürmekten çıkmaz. Akisne bazıları dedi ki:Ayet, bütn şer’i delilleri kapsar. Dolayısıyla Allah’a itaatten murad, Kitab’la ameldir. Rasul’e itaattan murad da, sünnetle ameldir. İkisine götürmekten murad da kıyastır. Çünkü nasstan ma’lum olmayan, kendisinde ihtilaf edilenin, hakkında hüküm verilmiş olana götürülmesi, ancak temsil ve üzerine bina etmekle olur. Kıyas ta bunun ötesinde bir şey değildir.

Allah teala’nın:(Eğer çekişirseniz)sözünden anlaşılmıştır ki, niza’olmadığında muttefekun aleyh ile amel edilir. Ki buda icma’dır. Bunu Alusi, tefsirinde söyledi.

Allah’ın sözü: (Onlara, Allah’ın indirdiğine ve Rasul’e gelin, denildiği zaman münafıkların senden olanca güçleriyle çevirdiklerin görürsün.)Bu ayet-i kerimede zikretti ki; münafıklar Allah’ın indirdiklerine ve Rasul’e (s.a.v) çağrıldıkları zaman bundan uzaklaştırdıkça uzaklaştırıyorlar. yani:Olanca güçleriyle yüz çeviriyorlar.

Başka bir yerde de zikretti ki:Kendilerine istiğfar etmesi için Nebi (s.a.v)’e çağrıldıklarında kafalarını çeviriyor, engeliyor ve büyükleniyorlar. O’da şu sözüdür: (Onlara, gelin Allah’ın Rasul’ü sizin için istiğfar etsin, denildiğinde kafalarını çevirdiklerini, büyüklenmiş bir vaziyette alıkoyduklarını görürsün.)

Allahın sözü: (hayır, rabbine andlsun ki aralarnıda tartıştıkları şeyde seni hakem tayin edip sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.)Allah Teala bu ayeti kerimede kenmukaddes, kerim zatıyla yemin ediyor ki; hiç bir kimse, Rasulü (s.a.v) bütün işlerde hükmedip sonra da verdiği hükme zahiri ve batini olarak, külliyen, hiçbir engelleme, karşı koyma ve çekişme olmaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmaz. Başka bir ayette beyan etti ki; mü’minlerin bu külli teslim de sözleri mahsurdur, rasülün (s.a.v) hükmettiğine de zahiren ve batınen inkiyadları tamamdır.

O da Allah Teala’nın şu özüdür: (Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Rasülüne çağrıldıklarında mü’minlerin sözü sadece, işittik ve itaat ettik, demeleridir.)

Allah’ın sözü:(Eğer size bir felaket erişirse, Allah bana lutfetti de onlarla beraber bulunmadım, der)Bu ayet-i keremidi zekretti ki; münafıklar, müslümanlara bir felaket , yani, düşmanların onlara öldürmesi, onlara isabet eden yara yada bunun gibi şeylerde derler ki, onların yanında bulunmamamız, Allah’ın üzerimizdeki nimetlerindendir.

Başka yerlerde zikretti ki:Onlar mü’minlere isabet eden kötülüğe sevinirler.

Şu sözü gibi:(Size bir kötülük isabet ederse, ona sevinirler.)Ve şu sözü:(Size herhangi bir kötülük dokunduğunda, bizim de görüşümüzü alsalar ya, derler ve sevinerek geri dönerler.)Ve şu sözü: (Allah’tan size bir lütuf dokunduğunda,sizinle onun arasında hiç sevgi yokmuş gibi,Keşke onlarla beraber olsaydım da büük bir başarı sağlasaydım, der.)Bu ayet-i onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarı sağlasaydım, der) bu ayet-i onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarı sağlasaydım, der.)Bu ayet-i kerimede zikretti ki; münafıklar, müslümanlara Allah’tan bir lütuf, yani, yardım, zafer ve ğanimet dokunduğunu duyduklarında, ğanimetten paylarını kazanmka için onlarla beraber olmayı temenni ederler.


Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin