Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə28/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32

Dediki:“11-19 arası” Bu lafızla onu Beyhaki çıkardı. o da zayıftır.

Beyhaki, onu çıkardıktan sonra dediki: Onu mahfuz olarak görmüyorum. Baka bir vecihle Cabir4den rivayet edimiştir. “ 11-19 arası.” Aktarım bitti. Onda Evzai üzerinde ihtilaf edilmiştir. Onu Darekutni, illetlerde zikretti. Dediki; Evzai’den, Yahya4dan sahih olan,Enes’in onu yaptığıdır. İbni Hacer dedi ki:Müsnedin rivayetinde Ma’mer b. Raşit yalnız kaldı. Ki o, celaleti üzerinde icma’edilendir. Geri kalan isnad Müslim ve Buhari’nin şartına göre sahihtir. Dolayısıyla hadis sahhihtir. Çünkü sahih, hadiste irsal ile isnad çeliştiğine isnad ile hükümdür. Ondan aktarım bitti. Meraki’nin sahibi onu, şu sözüyle akdetti:

......................

Niyetten mücerred ikametin, seferin hükmünü kesmediğini savunanlar, Ebu Davud ve Tirmizi’nin imran b. Hasin’in hadisi olarak çıkardığı ile istidlal ettiler. Dedi ki:Nebi (s.a.v) ile bareber ğazvelere katıldım ve onunla beraber fethi gördüm. Mekke4de 18 gece kaldıda sadece iki rekat olarakkıldı. Diyordu ki; Ey belde ehli, dört olarak namaz kılın. Biz seferiyiz.” Nebi (s.a.v) bu hadiste, 18 gün ikametine rağmen, “biz seferiyiz” sözü,

Açık bir delaletle, ikamete niyet olmaksızın mükime yolcu isminin doğru olduğuna delalet ediyor. onu şu hadis te’yid ediyor. “Ameller, ancak niyetlere göredir.” Bu hadisi Tirmizi hasen gördü. İsnadında Ali b. Zeyd b. Cud’an vardır. O da zayıftır.

ibni Hacer dediki:Tirmizi onun hadisini sadece şahidlerinden dolayı hasen gördü. Müddetteki ihtilafa itibar etmedi. Nitekim muhaddislerin adetinden bilinir ki onlar, siyaka değil, senetler zeindeki ititaka itibar ederler. Aktarım bitti. Müslim, mezkur Ali b. Zeyd’den, başkasıyla ilintili olarak çıkardı.

Tirmizi, sefer hakındaki hadisi hakkında dediki:Hasender, sahihdir.

Ve dediki:Doğru sözlüdür. Mevkuf raf’etmiş olabilir. Onu Ya’kub b. şeybe sika olarak gördü.

Bazı ilim ehli dediler ki:Büyüklüğü hususunda ihtilaf edildi. ondan şu’be, Sevri, Abdul varisve hal rivayet etmiştir.

Darekutni dediki:O leyyindir. Açıktır ki Dare kutni’nin bu sözü onun hakkında doğruya en yakındr. Fakat ihtilattan sonra olanlar ondan sakınıyor. Aktarımbitti. Niyeti olmaksıın ikametin seferin hükmünü kesmediğine dair diğer sair deliller... “Sahabe Beramehr, dokuz ay ikamet etmiştir de namazı kasrediyordu.” Bunu Beyhaki, sahih bir isnadla rivayet etti. Onun ikrime b. Ammar ile zayıflatılması, mezkur ikrime’nin, Müslim’in sahihindeki adamlarından olduğu gerekçesiyle merduddur.

Ahmed Müsned’inde Sumame b. Şurahbil’den, ibni Ömer’den rivayet ettiğine göre o demiştir ki.” Azerbeycan’da idim. Dedi ki:Bilmiyorum, dört aymıydı, iki aymıydı; onlar hala ikişer ikişer kılıyor olarak gördüm.” Onu Beyhaki çıkardı.

Telhis’te ibin Hacer dediki:Onun isnadı sahihtir. Aktarım bitti.

Malik’e göre; daru’l-harbte olu ta kasretmeyen asker ile, dört gün ikamet niyeti ile kasreden diğerleri arasındaki fark doğrudur.

Beşinci Alt Dal:Yolcu bir beldede evlenirse yada kendisinde zevcesi olan beldeye uğrarsa namazı tamamlar.

Çünkü zevce, vatan hükmündedir. Bu Malik, Ebu Hanife, ikisinin ashabı ve Ahmed’in görüşüdür. ibni abas’ta bu görüşte. osman b. Affan’dan da rivayet edildi. Bu görüşte olanlarnı delili; imam Ahmed ve Abdullah b. Zübeyr el-Hamidi’nin müsnedlerinde Osman b Affan’an (r.a) rivayet ettiğidir.“O, Mina ehline dört rekat kıldırdı ve dediki:Ey insanlar, geldiğimde evlendim. Rasululah (s.a.v)’i şöyle derken işittim:Kişi bir beldede evlenirse, orda mukimin namazını kılar”

Allame İbnü’l-Kayyim Zadü’l-Mead’da, bu hadisi öne sürdükten sonra dedi ki:Bu, Osman’ın mazeret olarak öne sürdüğünden daha iyidir. Yani:Nebi (s.a.v), Ebu Bekir ve Ömer’e, Mina’da, namazın kasrı konusunaki muhalefetinde Beyhaki, Osman’ın bu hadisini, inkıta’ından dolayı illetli buldu ve sindanıda ikrime b. ibrahim olduğu ve onun da zayıf olduğu gerekçesiyle illetli buldu.

İbnül,Kayyim dediki, Ebu’l-Berekat b. Teymiye dediki0Zayıflık sebebiyle gerektirme mümkündür. Buhari onu, tarihinde zikretti. Adeti cerh ve cerhedilenlerin zikri olduğu halde onun hakkında kötü konuşmadı. ahmed ve ibni Abbas, ondan önce, evlendiğinde ona tamamlamak gerektiğini yazmışlardır. Bu, Ebu Hanife, Malik ve ikisinin ashabının görüşüdür. Ondan lafzıyla aktarım bitti.

Kaydedicisi dediki; allah Teala daha iyi bilir ya, bana göre doğru olan, Osman’ın kenisi ile mazeret öne sürdüğünün en iyisi ve seferde tamamlamak hususuna Aİşe’dir. o ikisi, seferde kasrın ruhsat olduğu hakkındaki naslardan bazılarıdır. Nitekim Müslim’in sahihinde onun, Allah’ın tasadduk ettiği bir sadaka olduğu sabit oldu.

Aktarım bitti. Kendisine bu zor gelmeyen kişinin tamamlamasnıda herhangi bir beis yoktur. seferde oruç gibi. Buna Hişam b. Urve’nin, babasından, Aişe’den rivayet ettiği dealet ediyor. “Aişe dört olarak kılıyordu. Dedi ki:Aişe’ye dedim ki:İki rekat olarak kılsaydın. Dediki:Ey kızkardeşimin oğlu, o bana zor gelmez” Bu, yorumladığının ta’yinin de ondan, en açık şeydir. Allah en iyi bilendir.

Altıncı Alt Dal:Ma’siyetteki yolcu için kasr caiz olmaz. Çünkü ona olan ruhsan ve kedisi üzerindeki hafifletme, ma’siyete karşı kendisine bir yardımdır. Bunun için, Allah’ın şu sözü ile istidlal edilir:

Kim açlıktan daralrı, günühü istekle yönelmeden yemek zorunda kalırsa)Ruhsatta şart, günüha istekle yönelmeden ölü etini yemeye mecbur olmaktır. Mefhumu muhalifinden anlaşılıyor ki günaha istekle yönelene ruhsat yoktur. Seferi ile asi olan, günaha istekle yönelendir. Açlıktan daralma mecburiyetinde zaruret daha şiddetlidir. Günaha istekle yönelmeden muhafaza olarak zaruret olanın men’İ, onun dışınakilerin daha öncelikli olarak men’ine delaletindendir. kıyasın değil. Şafii ve bir gurub ta aksine düşündü. Nitekim bu kitabta onu defalarca beyan ettik. O da ayırıcının ilğası ve hedefin gözden geçirilmesi ile bilinir. Şafii onu, aslın manasında kıyas olarak isimlendirdi. malik, Şafii ve Ahmed bu görüşte. Bu meselede Ebu Hanife muhalefet etti. Dediki:Nasların mutlakllığından dolayı asi de diğerleri gibi namazı kasreder. Ve çünkü kasrın sebebi olan seferin kendisi ma’siyet değildir. Sevri ve Evzai bu görüştedir. Bana göre birinci görüş daha doğrudur. Allah Teala, ene iyi bilendir.

Allah’ın sözü: (Namaz mü’minlere vakitli olarak farz kılınmıştır.)


Bu ayet-i kerimede namazın, daha önce ve haal mü’minlere farz olduğunu zikretti. Yani:Vacib olarak, kesinlikle vakitli bir şekilde onlara yazılmış bir şeydir. Yani:Vacib olarak, kesinlikle vakitli bir şekilde onlara yazılmış bir şeydir. Yani:Girmesi gereken vakitleri vardır. Burda, bu vakitlere işaret etmedi. Fakat başka yerlerde onlara işaret etti. şu sözü gibi:

(Güneş’in sarkmasından gecenin kararmasına kadar namaz kıl ve sabahın kur’anını da (unutma) Dolayısıyla: (............)sözü ile işaret etti. O da Güneş’in göğün ortasından tam olarak öğle ve ikindi namazına kadar zevalidir. Ve: (..............) sözü ile işaret etti. O da akşam ve yatsı namazına kadar gecenin karanlığıdır. Ve: (.....) sözü ile sabah namazına işyaret etti. Onu da, kıraat manasnıda, Kur’an ile ifade etti. Çünkü kıraat, onda bir küründür. Bir şeyi bir kısmı ile tabir etmek.

Bu beyanı sünnet, tam bir şekilde izah etti. Alimlerden bir topluluğun da dediği gibi, kendisinde namazın vakitlerine işaret edilen ayetlerdendir.

Allah’ın sözü: (Öyleyse, akşaa girdiğiniz zaman da,sabaha girdiğiniz zamanda tesbih Allah’ındır. Göklerde ve yerde, günün sonundada, öğleye girdiğiniz zamanda hamd, O’na mahsustur.)Dediler ki:Bu ayette tesbihten murad, namazdır. (.....)sözü (Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerinde namaz kıl.)Bu ayet hakında görüşlerin doğru ya en yakın olanı şudur. “Gündüzün iki tarafı” ile, evvelinde sabah namazına, ahirinde de öğle ve ikinci namazına işaret etti. Yani:Onun son yarısında. “Geceye yakın saatler” ile akşam ve yatsı namazına işaret etti.

İbni Kesir dediki:Bu ayetin beş namazın farzından öcen indirildiği muhtemeldir. Ondan önce vacib, iki namaz idi:Güneşin doğuşundan önceki ve batışında önceki namaz. Sonra bu, beş namazla neshedildi. Buna göre; “gündüzün iki tarafı’ndan murad, güneşin doğuşundan ve batışından önceki namazdır.“Geceye yakın saat”lerden mrad, gece kalkışıdır.

Kaydedecisi dediki, açıktır ki Hafız ibni Kesir’in zikrettiği bu ihtimal uzaktır. Çünkü ayet-Ebu’l-Yusr’de, Medine’de, namazların vakitli olarak farzından sonra nazil oldu. Dolayısıyla gerçek şu ki o, namazın vakitlerine işaret edicidir. Ve o, Mekki bir suredeki Medeni bir ayettir.

Bu, namaz vakitlerinin, sünnetten açıklayıcı delileri ile detayıdır.

Açıktır ki onlardan her bir vaktin, evveli ve ahiri vardır. Öğle vaktinin evveli; kitab, sünet ve icma’a göre, Güneş’in günün ortasından zevalidir. kitabtan delili, Allah’ın şu sözüdür (Güneş’in sarkmasında namaz kıl) ...deki (lam)vakit belirleme içindir. ........de Güneş’in tam olarak gün ortasından zevalidir.

Sünnetten delilinden biri, Ebu Bereze el-eslem’inin, Şeyhan’daki hadisidir.

Nebi (s.a.v); “birinci” diye çağırdığınız, Güneş’in zail olduğu öğle sıcağında namaz kılardı. ...nun manası:Gün ortasından zail olur.

Müslimin rivayetinde: Zail olduğunda. Sahihayn’de, Camirden:Nebi (s.a.v), öğle sıcağında namaz kılardı. Sahihayn’de, Enes’in hadisi olarak o, güneş meylettiğinde çıktı da öğleyi kıldı. İbni Abbas’ın, Nebi (s.a.v) den olan hadisinde, dediki:“Cibril, Ev’in kapısında iki kere bana imam olduda güneş zail olurken bana öğleyi kıldırdı. “Bunu imam Şafii, imam Ahmed, Ebu Davud, ibni Huzey’me, Darekutni çıkardı. Hakemde Müstedrek’te onu çıkardı da; o sahih bir hadistir, dedi.

Tirmizi dediki:Hasen bir hadistir. isnadında Abdurrahman b. Hars ibni iyaş b. Ebu Rabia, Abdurrahman b. Ebu Zinda ve Hakim b. Hakim ibni Abbas b.Hanif vardır ve hepsi haklarıda ihtilaf edilenlerdir, denilirse cevab şudur:Onlar onda biatlıdır. Onu, Abdurrezzak el,umri’den, Ömer b. Nafi’b. Cübeyr b. Mut’im’den, babasından, ibni Abbas’tan benzerini çıkardı.

İbni Dakik el-iyd dediki:O, hoş takib edendir. İbnü’l-Arabi ve ibni Abdulbirr onu sahhi buldu. Ne varki bazı rivayetlerin isnadında Abdurrahman b. Ebu zinad değil, Süfyan vardır. Mezkur Abdurrahman b. Haris’ten, mezkur Hakim b. Hakim’den Böylece bu rivayet, Abdurrahman b. Ebi’z-Zinda ile zayıflatılmaktan salim oldu. Onu ibni Abdülbirr bu yolla çıkardı. Dedki:İsnadı hakkındaki sözlerin hiç bir vechi yoktur. Aynı şekilde onu Ebu Davud, bu vecihten çıkardı. İbni Huzeyme ve Beyhak iCabir b. Abdullah’tan (r.a):Nebi (s.a.v)’e Cibril (a.s) geldi ve O’na dediki:“Kalk onu kıl. Bunun üzerine Güneş zail olduğu sırada öğleyi kıldı.”

Onu imam Ahmed, nesai, Tirmizi, ibni Hibban ve Hakem çıkardı.

Tirmizi dediki:Muhammed dediki0Yani, Buhari. Vakitlendirmelerde cabir’in hadisi en sahih şeydir.

Abduhlak dediki0Yani, Cibril’in imameti hakkınd. Ki o da açıktır.

Bureyde (r.a)’den:“Nebi (s.a.v)’e bir adam namazın vakti hakkında sordu. dedi ki:Bizimle beraber bu iki gün kıl. Güneş zail olduğunda bilal’e emretti. Esan okudu. Sonra ona emretti e öğleyi kaamet etti. “Onu Müslim, sahihinde çıkardı. Ebu Musa el-Eş’ari’den:“Nebi (s.a.v)’e bir soran geldi de ona namazın vakitlerini sordu. Ta ki dediki:Sonra oyer derki:Gündüz yarılanmıştı. O, onlardan daha iyi biliyordu. “Yine onu icma’a gelince. Bütün müslümanlar, öğle namazının vaktinin, GÜneşin göğün ortasından zevali olduğu hususunda icma’ etmişlerdir.

Nitekim bu, islam Dini açısında zaruridir.

Öğne namazının vaktinin ahirine gelince. Hakkındaki sünnet delillerinden anlaşılıyor ki o, zeval gölgesinin dışında her şeyin gölgesi misli kadar olmasıdır. Demin kendisine işaret edilen hadislere göre o, birinci gün herşeyin gölgesi misli kadar olduğnda, Cibril’in imametinde ikindi manazını klıdı. Bu da öğle vaktinin bitimindedir. Bu konuda en açık şey Müslimin, Sahihinde Abdullah b. Amr’den çıkardığıdır. Dedki:Rasulullah (s.a.v) dediki0 “Öğle namazınnı vakti ikindi girmediğindedir.” Bu sahih hadisonun, ikindi vakti geldiğinde (bittiğine) delalet ediyor. Bu taktirde öğlenin vakti çıkmıştır. Malik’ten meşhur rivayete göre bu delillerle tahdidini zikrettiğimiz, ihtiyarı öğle vaktidir. Onun zaruri vakti iştirak ile, ikindi ile beraber güneşin batımına kadar uzar.

Bunun benzeri Ata ve Tavus’tan irvayet edildi. Açıktır ki bu görüşün sahiblerinin delili, öğle ikindinin vakitte iştirakine delalet eden delillerdir. Daha önce işaret edilen ibni Abbas’ın hadisinden “ikinci günde, birincide ikindiyi kıldığı vakitte öğleyi kıldı.” Yine İbni Abbas’tan, Dedi ki:Nebi (s.a.v) korku ve sefer olmaksızın medine’de cem’etti.”Muttefekun aleyh. Müslim’in bir rivayetindede “Korku ve yağmur olkasızın”Bununla da iştirak üzerine istidlal ettiler. yine dediler ki:İkinci günde Cİbril’in beyanı üzerine namazlar arttı. Dolayısıyla öğlenin vaktinin artırılması gerekir.

Kaydedicisi dediki, bu istidlalin sukutu açıktır. iştiraka dair ibni Abbas’ın hadisi ile istidlale gelince. “Buna şafii’nin verdiği cevabla cevab verilir. O da şudur:O’nun ikinci gün öğle namazını kılmasının manası, onu bitirmesidir. Nitekim bu, lafzın zahiridir. Bu vakitte ikindiyi kılmasının manas,ı birinci günde namazın başlamasıdır. Böylece ikinci günde kişinin gölgesi misli kadar olduğunda öğle namazını bitirmi olur. Ve birinci günde ikindi namazınnı başlangıcı, yine şahsın gölgesinin misli kadar olmasıdır. Dolayısıyla iştirak gerekmez. Bunda da herhangi bir problem yoktur. Çünkü öğle vaktinin sonu, ikindi vaktinin başıdır. Şafii’nin bu söylediğini sıhhatine, Müslim’in sahih’inde Ebu Musa’nın hadisi olarak rivayet ettiği, delalet ediyor.” Dün, öğleyi ikindi vakiten yakın kıldı.” Bu saih, açık bir delildir ki o, ikinci günde öğle namazına, şahsın gölgesinin misli kadar olmasına yakın vakitte kılmaya başladı. Ve onu, açık olduğu üzere, gölgesi misli kadar olduğunda tamamladı. Şafii’nin sergilediği bu te’Vilin benzeri;

Allah’ın sözü: (Sürelerini doldurduklarında onları tutun)Ve Allah’ın sözü:

(Sürelerini doldurduklarıda, (zararlarnıa olarak) onları tutmayın.)Birinci buluğdan murad, yakınlaşmasıdır. İkincisidne murad, sürenin bitiminin hakikatidir.

İştirake dair, ibni Abbas’ın muttefekun aleyh olan; “Nebi (s.a.v), Medine’de, korku ve sefer olmaksızın cem’ etti” hadisi ile istidlale gelince, bu şöyle cevablandırılır:GÖsteriyor ki, deliller arasında cemi’ olarak onun hamli, şekli cem’ üzerinedir. O da; O, öğleyi; sadece iiçinde namaz kılacak vakit kalıncaya kadar, vaktinin sonunda kıldı. Onu bitirdiğinde ikindi namazının vakti girdi. Onuda evvelinde kıldı. Kim öğleyi vaktinin sonunda, ikindiyi de vaktininbaşında kılarsa onun namazınnı şekli, cem’ şekli olur.

Orda, hakikatte cem’ yoktur. Çünkü o, iki namazdan her birini, kendisinin muayeyen vaktinde kıldı. Nitekim bu açıktır. ek açıklaması gelecektir, inşaallah.

Cibril’in beyanı üzerine namazların arttığı ile istidlale gelince, bunun geçersizliği açıktır. Çünkü ibadetlerini vakitlendirilmei, tartışmasız olarak, tevkifidir. Mezkur vakitlerdeki artma, şer’i nasslarla belirlendi.

İkindi namazına gelince. Sünnetin nassları, onun ihtiyarı ve zaruri bir vaktinin olduğuna delalet etmiştir. İhtiyarı vaktinin başlangıcı herşeyin gölgesinin, zeval gölgesi dışında, bir misli olmasıdır. Onun vakti, beyanı takdim edilen öğle vaktinin bitmesi ile girer. İbni Abbas’ın takdim edilen hadisinde “ikindiyi, her şeyin gölgesi bir misli olduğunda kıldı.”

Yine cabir’in takdim edilen hadisinde:“İkindiyi, herşeyin gölgesi bir misli olduğunda kıldı.” Bu, ikindi vaktinin başlangıcı hakkındaki gerçektir. Nitekim mezkur hadisler ve diğerleri bunu açıkladı.

Şafii dediki:İkindi vaktinin başlangıcı, herşeyin gölgesi bir misli ve biraz fazlası kadar olmasıdır.

Kaydedicisi,Allah onu affetsin -dediki, eğer Şafii’nin muradı; fazlalık, gölgenin misli kadar olduğunun beyanının tahkiki içindir.

Çünkü bu, herhangi bir fazlalık olmaksızın kesinleşmez. nitekim şafiiyenin bazısı bu görüştedir. Bu taktirde Şafii’nin muradı, cumhurun savunduğuna muvafıktır. Buna muhalif yoktur. Onun muradı bundan başkası ise o; ikindi vaktinin evvelinin, her şeyin gölgesinin, herhangi bir ziyadeye gerek kalmaksızın, misli kadar olması olduğunu açıklayan naslarla merduddur. Oysa zahire göre, herşeyin gölgesinin, herhangi bir ziyadeye gerek kalmaksızın, misli kadar olması olduğunu açıklayan naslarla merduddur. Oysa zahire göre, herşeyin gölgesinin, herhangi bir artışa ihtiyaç olmaksızın, misli kadar olmasının tahkiki mümkündür. Ebu Hanife, bütün alimler arasında aykırı düştü. Dedi ki:Gölge iki misli oluncaya kadar öğlenin vakti devam eder. Bundan fazla olduğunda, ikindi vaktinin başlangıcı olur.

Şerhu’l-Muhezzeb’te Nevevi, ibnü’l-Menzir’in şöyle dediğini Kadı Ebu talib’ten nakletti0Ebu Hanife’den başka hiç kimse bunu demedi. Onun delili ibni Ömerin hadisidir. O, Rasulullah (s.a.v)’in şöyle dediğini işitti:Sizden önceki ümmetler arasında sizin kalışınız, ikindi ile Güneş’in batışı arası gibidir. Tevrat ehline Tevrat verildi. Günün ortasına kadar amel ettiler. Aciz düştüler de parmak parmak verdiler. Sonra incil ehline incil verildi. İkindi namazına kadar amel ettiler. Aciz düştüler de parmak parmak verdiler. Sonra bize Kur’an verildi. Güneş batımına kadar amel ettik de iki parmak iki parmak verdik. Bunun üzerine kitab ehli dediki:Sen bunra iki parmak iki parmak verdin.

Bizede bir parmak bir parmak. Oysa biz onlardan daha çok amel ettik.

Allah Teala buyurdu ki:(Sizin ecrinizden herhagi bir şey (ile)size zulmettim mi?Dediler ki, Hayır. O bir üstünlüktür. Onu dilediğime veririm.)Muttefekun aleyh. Dediki:Bu, ikindi vaktinin öğle vaktinden daha kısa olduğuna delildir. Her şeyin gölgesi bir misli kadar olduğundan, güneşin batımına kadar olan, gündüzün 1/4 üdür. Ve öğlenin vaktinden daha az değil, misli kadardır.

Bu istidlal şu şekilde cevablandırıldı. Bu hadiste kasdedilen, namaz vakitlerinin tahdidinin beyanı değil, darbu’l-Meseldir. Her şeyin gölgesi bir misli kadar olduğunda öğlenin vaktinin bittiğine delalet eden hadislerde kastedilen, namaz vakitlerinin tahdididir.

Usulde kaidedir; ahkamın bulunabilidiği yerden alınması, bulunmayar yerinden alınmasından evladır. Oysa hadiste; iki zamandan birinin diğerinden daha çok olduğu değil, sadece onların amelinin daha çok olduğu açıklaması vardır. Amelin çokluğu, zamanın çokluğunu gerektirmez. Çünkü bazı insanlar kısa zamanda çok iş yapabilirler. Buna; bu ümmetten, üzerlerinde bulunan bağ ve ağırlıkların kaldırılması da delalet eder.

ibni Abdulbirr dediki:Ebu, Hanife bu görüşünde eserlere ve insanlara muhalefet etti. Tahkik ettiğin zaman gerçeğin; ikindi vaktinin başlangıcının, zeval gölgesi dışında, herşeyin gölgesinin bir misli kadar olması olduğunu görürsün.

Bilki ikindi vaktinin sonu, bazı hadislerde tahdidinin geldiğine göre, herşeyin gölgesi iki misli olduğundandır. Bazılarında da tahdidi, güneşin sararmasından önce olduğ şeklindedir. Bazılarındada güneşin batımına kadar devam ettiği şeklindedir. Cabir ve ibni Abbas’ın; ikinci günde, ikindi vaktini sonu hakkındaki beyanı hususunda, cibril’in imametinde takdim edilen hadisinde şu vardır:Sonra, herşeyin gölgesi iki misli olduğunda ikindiyi kıldı. Abdullah b. Amr’ın Müslim ve Ahmed’deki hadisinde , ikindi namazının vakti, güneş sararmayana kadardır. Ebu MusA’nın Ahmed, Müslim, Ebu Davud ve Nesai’deki hadisinde ikindinin sonu, güneşin kırmızılığıdır. İmam Ahmed, Müslim ve dört sünen gsahibi de Bureyde el-Elemi’nin hadisinin benzerini rivayet etti. Abdullah b. Ömer’in hadisinde ve Müslim’in yanında ikindi namazınnı vakti, güneş sararmadığı ve birinci etkisi geçincedir.

Ebu Hureyre’nin muttefekun aleyh hadisinde:Kim güneş batmadan önce ikindinin bir rekatına yetişirse, ikindiye yetişmiştir.

Açıktır ki, ikindi vaktinin sonunun tahdidi hakkındaki bu rivayetler arasındaki cem’in vechi, şeyin gölgesi iki misli olduğundadır. O, güneşin beyaz ve parlak olmaktan, sararmaya doğru değiştiği vakittir. Dolayısıyla, bazı Malikiye’nin de dediği gibi, iki rivayetin manası, tek bir şeye te’vil edilir.

Muğni’de ibni Kudame edki :Alimler; güneş beyaz-parlak iken ikindiyi kılanın, on vaktinde kılmış olacağı hususunda icma’etti. Bunda da; iki misliliğe önem vermenin onlara göre müstehab olduğuna dair delil vardır. umulur ki o ikisi birbirine yakın olur, birisi diğerine yakın bulunur. Ondan lafzyla aktarım bitti. Bu, ikindidin ihtiyarı vaktinin bitmesidir.

Onun vaktinin, güeşin batımına kadar uzandığına delalet eden rivayetler, özür sahibleri hakkındadır. Temizlenecek hayızlı, müslüman olacak kafir, buluğa eren çock, ayılan baygın, uyanan uykudaki kişi, işileşen hasta, gibi.

Bu cem’e, imam Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai’nin, Enes’in hadisi olarak rivayet ettiği, dellet ediyor. Dedi ki:Rasululah (s.a.v)’in şöyle dediğini işittim:“Münafık’ın namazı şöyledir:Oturur da güneşin, şeytannı boynuzu arasına gimesini bekler. Kalkar da çarçabuk dört olarak kılar. Allah’ın çok az ikreder.” Hadiste; özürsüz olarak ikindi namazını, sararma ve sonasına te’hir etmenin caiz olmadığına dair bir delil vardır. Akşam namazı vaktinin başlangıcı, güneşin batışıdır. Yani:Müslümanların icma’ı ile yuvarlağın kaybolmasıdır. Cabir ve ibni Abbas’ın, Cibril’in imamlığı hususndaki hadisinde “Güneş kapapdığında akşamı kıldı.” Seleme b. Ekca’ın hadisinde, “Rasululah (s.a.v)akşam namazını Güneş batıp hicabla örtüldüğünde kılardı.” Bunu şeyhan, imam Ahmed ve Nesai dışındaki dört sünen sahimleri çıkardı. Bu şekildek hadis pek çoktur. Akşam’ın vaktinin sonu hakkında ihtilaf edildi. Bazı alimler dedileki0Onun tek bir vakti vardır, o da; vaktinin başlangıcından itibaren, şartlarını yerine getirmeye özen göstererek onu kılacak kadardır. Şafii, bu görüştedir. Malik’in de meşhur görüşdür. Bu görüşün sahiblerinin delili; Cibril’in onu Nebi (s.a.v)’e ikinci gece, birinci gece kıldırdığı namaz vaktinde kıldırmasıdır. Dediler ki:Onun diğer bir vakti olsaydı; diğer bütün namazlarda yaptğı gibi, onu kılmayı, ikinci gecede, o vakte te’hir ederdi.

Gerçek şu ki akşamın vakti, şafak batımına kadar devam eder.

Müslim’in Sahih’inde, Abdullah b. Amr’ın takdim edilen,Hadisi olarak çıkardığına göre Nebi (s.a.v) dedi ki:“Akşam’ın vakti, kızıl şafakın kaybolmasıdır. “Kızıl şafak’tan murad, kızıllığı, yayılmışlığı ve büyüküğü. Kamusa göre o, şafağın kızıllığıdır. Ebu Musa’nın takdim edilen, Ahmed ve Müslim’deki hadisinde ve Bureyde’nn takdim edilen, Ahmed, Müslim vedört sünen sahiblerindeki hadisinde:Sonra akşamı, şafak sökümüne kadar te’hir etti.” Şafak sökümünden önce akşamı kıldı” lafzında. Cibril’in; akşamı iki günde aynı vakitte kıldığı şeklinde imameti hakkındaki hadislerin cevabı üç açıdandır:

Birincisi:O, ihtiyar vaktinin beyanına göre kasredildi. Cevaz vakti idrak edilmedi. Bu, öğle hariç, bütün namazlarda cereyan etti.

İkincisi:O, işin başında, en önce Mekkede geldi. Akşamın vaktinin, şafak sökümüne kadar uzadığına dair hadisler, işin sonunda, daha sonra Medine’de geldi. Dolayısıyla i’timadı vacib oldu.

Üçüncüsü:Bu hadisler, Cibril’in beyanı hadisinden, isnad olarak daha sahihtir. Dolayısıyla takdimi gerekli oldu. Şevkani bu görüşte. Alimler arasında, akşam namazının ilk vaktine alınmasının efdaliyeti hakkında herhangi bir hilaf yoktur. İmam Malik’e göre, akşamın zaruri vakti iştirak ile, yatsı ile beraber fecre kadar uzar.

Süneni Kübra’da Beyhaki dediki: İbni Abbas’tan ve Abdurrahman b. Avf’tan, fecrin doğumundan önce temizlenip akşam ve yatsıyı kılan b. Avf’tan, fecrin doğumundan önce temizlenip akşam ve yatsıyı kılan kadın hakkında rivayet ettik. Açıktır ki, Malik’in görüşü olduğu gibi, akşamın zorunlu vaktinin fecrin doğumuna kadar uzadığını söyleyen bu görüşün delili; yine sahhite sabit olandır. Ki ona göre Nebi (s.a.v), Medine’de, korku ve sefer olmaksızın Medine’de akşam ile yatsıyı cem’etti. Şeyhan’ın sahihlerinde ibni Abbas’tan rivayet ettiğine göre,

Nebi (s.a.v) Medine’de öğle, ikindi, akşam ve yatsıyı yedi ve sekiz olarak kıldı. Bunun manası:O, yediyi toplu olaak tek vakitte kıldı. Sekizi de öyle.

Nitekim onu, Buhari’nin, akşam’ın vakti babında, Enes’ten olan rivayetide açıklıyor. Dedi ki:Nebi (s.a.v), yedi olarak,Toplu olarak ve sekiz olarak toplu olarak kıldı.

Müslim, Ahmed ve ibni Mace dışındaki sünen sahiblerinin lafzında Medine’de, korku ve yağmur olmaksızın, öğle-ikindi ve akşam -yatsıyı cem’etti. İbni Abas’a, bununla ne istedi, denildi. Dedi ki:Ümmetinin zorluk çekmemesini istedi. Bununla da öğreniyorsun ki, Malki’in Muvatta’daki belki bunu yağmurdan olayı yaptı, sözünün sahih değildir.


Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin