Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə30/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32

Ve o, muhtar’ın ric’aya inandığını bilmedi. Hakimin; onun, sahih olmadığı gerekçesiyle mevzu’ (uydurma)olduğu şeklindeki sözüne cevab: aksine o sbaittir, mevzu’ değildir.

Allame İbnü’l-Kayyim dedi ki, bu hadis hakkın uydurmu hükmü Müslim’in değil, Hakim’indir. Yine ibnü’l-Kayyim Zadu’l-Mead’da dediki:Hakimdedi ki, bu hadis mevzu’dur, isnadıda Sahihin şartına göredir. Fakat ilginç bir illet attı ortaya. Hakim dediki:Bize Ebu Bekir b. Muhammed b. Baleviyeh söyledi. Bize Musa b.Harun söyledi. Bize Kuteybe b. Said söyledi. Bize Leys b. Sa’d, yezid b. Ebu Habib’ten, Ebu’t Tufeyl’den, Mu’az b. Cebel’den söylediğine göre Nebi (s.a.v) Tebuk ğazvesinde idi...şu sözüne kadar:Güneşin zevalinden sonra yola çıktığında öğle ve ikindiyi beraber kılar sonra yürürdü. Hakim dedi ki, bu hadisin ravileri, güvenilir imamlardır. Metin ve isnadı şazdır. Sonra kedisi ile illetlendireceğimiz herhangi bir illet bilmiyoruz. Eğer hadis Leys’ten, Ebu’zZubeyr’den, Ebu’l-Tufeyl’den olsaydı, hadisi onnula illetlendirirdik. Yezid b. Ebu Habib4ten, Ebu’t-Tufeyl’en olsaydı onunla illetlendirirdik. Onda bu iki ileti bulmadığımıza göre, illetli olmaktan çıkar. sonra baktık da Yezid b. Ebu Habib’in, Ebu’t-Tufeyl’den herhangi bir rivayet bulmadık.

Bu metni bu bağlam ile ne Ebu’t-Tufeyl’in arkadaşlarından herhangi birinden ne de, Ebu’t-Tufeyl dışında, Mu’az b. Cebel’den rivayet eden herhangi birinden bulmadık. Biz de dedikki, hadis şazdır. Ebul-Abbas es,Sekafi’den aktardılar. Dedi ki:Kuteybe b. Said bu hadishakkında bize derki; Allame Ahmed b. Hanbel, Ali İbnü’l-Medini, Yahyadan yedi kişi saydı, ondan bu hadisi yazdılar. Hadis imamlarıda, isnadından ve metninden taaccüb ederek, sadece Kuteybe’den duydular. Sonra onlardan hiç kimseden, onun hadis için herhangi bir illet zikrettiği, bize ulaşmadı. Sonra dediki:Baktık da hadis mevzu’iken, Kuteybe güvenilir, emin! Ondan, amaç doğrultusuna aktarım bitti. Dikat et. “Yezid b. Ebu habib’ten, Ebu’l-Tufeyl’den olsaydı, onu illetlendirirdik” sözünde şu vvardır:İçinde Yezidden, Ebu’t-Tufeyl’den olduğu öne sürülen senedi

Bununla da öğreniyrsun ki, Hakim’in bu hadis hakkında, onun mevzu’olduğu, şeklindeki hükmünün dikkate değer bir yönü yoktur.

İsnadının adamları ise, kendi itirafı ile güvenilirdir. takdim etmişizdir ki Ebu Davud, Nesai, Beyhaki ve Darekutni’ye göre, Mufaddal b. Fudale onda, Kuyetbe’ye tabi’oldu. Zabt ehli, güvenlir birisinin, sadece kendisinin rivayet ettiğinde tek başına kaması, şaz olarak saılmaz. Sahihayn’de ve diğerlerinde nice sahih hadis vardır ki zabt ehli, adil kişi onda tek başına kalmıştır. Bilmişsindir ki Kuteybe, onda tek başına kalmadı. Metni ise, o da şazlardan uzaktır.

Takdim etmişizdir ki onnu benzerni Müslim, Sahihinde Camir’den rivayet etti. Ve yine onn benzeri, Enes’in hadisi larak ta duyuldu.

Allame İbnü’l-Kayyim dediki, İshak b. Raheveyh rivayet etmiştir. Bize Şebabe söyledi. Bize Leys, Akil’den, İbni Şihab’tan, Enes’ten söylediğine göre Nebibe söyledi. Bize Leys, Akil’den İbni Şihab’tan, Enes’ten söylediğine göre Nebi (s.a.v) bir seferde olurda güneş zail olrusa, öğle ve ikindiyi kılar, sora yola devam ederdi. Gördüğün gibi bu isnaddır. Şebabe de, hadisi ile delillenebilir olarak muttefekun aleyh olan, güvenilir Şebabe b. Suvar’dır. Müslim onu sahihinde rivayet etmiştir. Bu isnad, şeyhan’ın şartı üzeredir. Ondan, amaç doğrultusunda, lafzı ile aktarım bitti.

İbni Hacer, Fethu’l-Bari’de, Ishak’ın bu hadisini öne sürdükten sünra şunları söyledi. İshak, Şebabe’den olanında tek başına kalması ile illetlendirildi. Sonra Ca’fer el,Faryabi, İshak’an olanında yalnış kalması.

Bu yerilecek bir şey değildir. Onlar, hafız iki imamdır. Aktarım bitti.

Hakim, Erbain’de, sahih bir senedle, Enes’ten, Ishak’ın mezkur hadisinin benzerni rivayet etti. Ebu Naim’in, Müslim’ien Mustahrecinde benzeri vardır. Bulugu’l-Meram’da Hafız, Enes’in muttefekun aleyh hadisini öne sürdükten sonra şunları söledi:Hakim’in, sahih bir senedle, Erbain’de ki rivayetinde, “Öğle ve ikindiye kıld, sonra bindi,” vardır. Ebu Naim’inde Müslim’in mustahrec’inde, “bir seferde olur da güneş zail olduğunda, öğle ve ikindiyi toptan kılar. sonra devam ederdi.”

İbni Hacer, Cübeyr’in Telhis’inde, Hakim’in mezkur hadisini metni ve senedi ile öne sürdükten sonra, şunları söyledi.

O, senedi sahih garib bir fazlılıktır. onu Menziri ve Alai bu açıdan sahih gördüler ve Hakim’in onu Müstedrek’te irad etmemesini garibsedi. Dediki:Onun başka bir yolu vardır. Onu Taberani Evsat’ta rivayet etti. Sonra onunla hadisi öne sürdü ve dedi ki, ya’kub b. Mahmud onda yalnız kaldı. Hakim’in bu rivayetinde; hıfzedenin, hıfzetmeyene karşı huccet olduğu şeklinde takdim ettiğimiz ve daha önce geçtiği gibi, adil olanın fazlalığının makbul olması gerekçelerinden ötürü ibni Hacer’in, Fetih’te, Byhaki’nin, Hakim’in mezkur senedini öne sürdüğünü, sonra metni zikredip onda fazlalığı zikretmediği şeklinde zikrettiği yerilemez.

Nevevi, Şerhu’l-Mühezzeb’te, Mu’az’ın sadedinde olduğumuz hadisini öne sürdükten sonra şunları söyledi. Onu Ebu Davud ve Tirmizi rivayet etti ve hasen hadistir, dedi.

Beyhaki dedi ki, o sahihtir, mahfuzdur. Enes’ten, dedi ki0 Rasululluha (s.a.v) seferde olduğunda güneş zail oldu ise öğle ile ikindiyi toplu olarak kılra, sonra yoluna devam ederdi. Bunu ismail ve Beyhaki, sahih bir isnadla rivayet etti.

Esalib’te imamü’l-Harameyn dediki:Cem’in sübutunda sahih haberler vardır. Onlar, te’vil erişmez nassalrdır. Manada delili, icma’ın şeklinden istinbat (çıkarsamadır) O da Arafat ve Müzdelife’de cem4dir. Zira açıktır ki onun sebebi, menasikleri ile meşğuliyetlerinden ötürü hacıların ona olan ihtiyactır. bu manada bütün seferlerde mevcuddur.

Ondan, amaç doğrultusunda, lafzı ile aktarım bitti.

Ebu Davud’un, cem’ut-Takdimde kaim bir hadisin olmadığı yönündeki görüşüne cevab:Sende gördün ki o, Müslim’in sahih’inde, Camir’in hadisi olarak sabit oldu. Enes’in, İshak b. Raheveyh yoluyla olan hadisi olarak duyuldu. onu hakim, Erbain’de, sahih bir senedle çıkardı. Ve onu Ebu Naim, İsmail ve Beyhaki de Müslim’in Müstahrecinde çıkardı.

“Rasulullah (s.a.v) bir seferde olup ta güneş zail olduysa, öğle ve ikindiyi toptan kılardı,” lafzı ile isnadı sahihtir, dedi. V.s

Neylü’l,Evtar’da Şevkani dedi ki:Bilmişsindir ki Cem’u’t-Takdim hadislerinin bazıları saih, bazıları da hasendir. Bu da Ebu Davud’un, Cem’u’t-Takdimde kaim bir hdais yoktur, görüşünü reddediyor. İbni Abbas’ın takdim edilen hdasinin, isnadında Hüseyin b. Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas b. abdulmuştatilb olduğ ve onunda zayıf olduu gerekçesiyle zayıf kılınmasının cevabı: O diğer iki yolla da rivayet edildi ki onlarla hadis destekleniyor. O kadar ki en aşağı dereceleri, hasen oluyor.

Birincisi:Onu Yahya b. Abdulhamid el-Hammani, Ebu Halid el-Ahmer’den, Haccac’tan, hakem’den, Muksim’den, İbni Abbas’tan çıkardı.

İkincisi:Onlardan ismail el-Kadi onu, Ahkam’da, ismail b. Ebu uveys’ten, kardeşinden, süleyman b. Bilal’den, Hişam b. Urve’den, Kerib’ten, ibni Abbas’tan, kardeşinden, Süleyman b. Bilal’dan, Hişam b. Urve’den, erib’ten, ibni Abbas’tan bunun benzeri olarak rivayet etti. Bunu ibni Hacer, Telhis’te Şevkani de Neylü’l-Evtar’da söyledi.

Yine İbni Hacer Telhis’te dedi ki, onun mutabba’at itibarıyle imiş gibi, Tirmizi’nin onu hasen gördüğü söyleniyor. İbni Arabi ğafil oldu da senedini sahihledi.

Bütün bunlarla biliyorsun ki, seferde cem’ut-takdim ve cem’utte’hirin her ikisi, nebi (s.a.v)’den sabittir. Onda, üzerined icma’edilen bir şekil vardır. O da, takdim ettiğimiz gibi, Müslim’in, hac konusundaki uzun hadisinde Cabir’den rivayet ettiğidir. O da, Arafat’ın öğlesinin cem’u’t-Takdimi, Müzdelife’nin yatsıın cem’ut-Te’hiridir.

Süneni Kübra’da Beyhaki dediki:Sefer özrü ile iki namazı cem’sahabe ve tabi’in arasında yapılan meşhur işlerdendir. Yanısıra; insanların Arafatta sonra Müzdelife’de cem ettikleri, nebi (s.a.v)’den, ashabından ve müslümanların üzerinde icma’ ettiklerinden sabittir. Ondan lafzı ile aktarım bitti.

Yine Beyşhaki’nin, Sünne-i Kübra’da, Zühri’den rivayet ettiğine göre, o, Salim b. Abdullah’a;

Seferde öğle ile ikindi cem’edilir mi, diye sordu. Dedi ki, evet, bunda bir sakınca yok. İnsanların Arafat’taki namazını görmedin mi. Aktarım bitti.

Allame ibnü’l,Kayyim, Zadü’l-Mead’da dediki:Şeyhu’l-islam ibni Teymiye dedi ki, vakfenin muslahatı için Arafat’ta öğle ile ikindinin cem’i, cem’u’t-Takdime delalet eder. Ki dua vaktini bitiştirsin de meşekkatsiz yapma imkanı varken ikindi namazı için inmekle onu kesmesin. Meşakkat ve ihtiyaçtan ötürü cem’, daha öncelikli olarak böyledir.

Şafii dedi ki, ikindinin takdimi arefe günü ona ilave idi. Ki duayı ona bitiştirsin de ikindi namazı ile onu kesmesin. Te’hir de Müzdelife’de.

Ki seyrine devam etsin de akşam için inmekle onu kesmesin. Zira bu, insanları sıkar. Zadü’l,Mead’dan aktarım bitti.

Bu konuda öne sürdüğümüz delillerle de öğreniyorsun ki, zaruret durumunda ikindi, öğle ile, onun vaktinde müşterektir. Yatsıda, akşam ile, onun vaktinde müşterektir, zaruret durumunda. Zaruret durumunda öğle, ikindi ile, onun vaktinde müşterektir. Yine zaruret durumunda aksam, yatsı ile, onun vaktinde müşterektir. Şüphesiz ki, Şafii ve Ahmed ve o ikisine muvafakat edenler gibi, öğlenin zaruret vaktinin güneş batımına ve akşamın zaruret vaktinin fecre kadar uzandığı konusunda Malik’e muhalefet edenler; hayızlının güneş batımından bir rekat önce temizlenirse, akşam ile yatsıyı beraber kılar şeklindeki itiraflarından dolayı gerçekte ona muvafıktırlar. Nitekim ibni Abbas ve Abdurrahman b. Avf’tan takdim ettik. Hayızlı olanın hayızlı iken vakti geçen namazları kaza etmeyeceğine dair icma’dan ötürü, bütünüyle vakit çıkmışsa, ne öğlene de ikindiyi kılması gerekmez.

Şerhu’l-Muhezeb’te Nevevi dediki, takdim etmişizdir ki bize göre özürlüye, ikindiyi vacib kılan şeylerle öğle vacib olur. Abdurrahman b. Avf, ibni Abbas, yedi şehir fakihleri, Ahmed ve diğerleri bu görüştedir.

Hasan, Hammad, Katade, Sevri, Ebu Hanife, malik ve Davud’a göre ona vacib olmaz. ondan, lafzıyla aktarım bitti. Malik; bir rek’atın kalması ile beraber vakit ortaklıı olanlardan birincisi kılınacak kadar onu vacib kıldı. Ki oda akşam e yatsıda dört, hazardaki için öğle ve ikindi beş, seferdeki için üçtür.

Muğnu’de ibni Kudame dediki:Bu görüş Abdurrahman b. Auf, ibni Abas, Tavus, Mücahid, Naha’i, zühri, Rabia, Malik, Leys, Şafii, ishak ve Ebu Seur’den rivayet edildi.

İmam ahmed dediki:Hasan dışındaki bütün tabi’in bu görüşte. Sadece o dedi ki:Sadece, vaktinde temizlendiği namaz vacib olur. Şu sözüne kadar:Delilimiz; esrem ve ibnü’l-Menzir’in ve diğerlerinin Abdurrahman b. Auf ve Abdullah ibni Abbas’tan isnadları ile rivayet ettikleridir. Ki buna göre o ikisi hayızlı olan hakkında dedi ki, fecrin doğumundan bir rekat önce temizlenir, akşam ve yatsıyı kılar. Güneş batmadan önc temizlenirse öğle ve ikindiyi topluca kılar. Ve çünkü ikinci vakit, özür hali birinci vaktidir.

Özürlü ona erişirse, farzı ona lazım olur, ikincinin farzının ona lazım olması gibi.

Ondan, lafzı ile aktarım bitti. Yalnız bir kısmı hazfedildi. Ki oda Hanbeli alimin; akşamın zaruret vaktinin fecre ve öğleninkinin güneş batımına kadar uzadığı şekilndeki açıkamasıdır. Malik’in şu sözü gibi:

Müslümanlar, yatsı vaktinin başlangıcının beyanı hakkındaki Cibril’in imameti konusunda takdim edilen iki hadisinde; sonra da şafak batımında yatsıyı kıldı.

Bureyde’nin, müslim ve diğerlerindeki hadisinde; sonra ona emretti de şafak batımında yatsı için kaamet etti.

Ebu Musa’nın, Müslim ve diğerlerindeki hadisinde; sonra ona emrettide şafak batımında yatsıyı kaamet etti. Bunun gibi hadisler pek çoktur. Ve bu tartışılmaz bir şeydir.

Yatsı vaktinin başlangıcının güneş batımı olduğunu öğrendiysen bilki alimler, şafak hususunda ihtilaf ettiler.

Bazı alimler, o kırmızılıktır, dediler ki bu doğrudur.

Bazıları da, o; kırmızılıktan sonra beyazdır. Şafak’ın kırmızılık olduğuna delalet edenlerden biri Darekutni’nin ibni Ömer’den rivayet ettiğidir ki buna göre Nebi (s.a.v) dedi ki:“Şafak, kızıllıktır. Şafak kaybolduğunda namaz vacib olur.”

⁄araib’te darekutni dediki, bu ğaribtir. bütün raileri güvenilirdir. İbni Huzeyme, Sahih’inde, Abdullah b. Ömer’den merfu’olarak çıkarmıştır. “Akşam namazının vakti, şafak kızıllığı gidesiye kadardar.”

İbni huzeyme dediki:Eğer bu lafız duyulduysa, diğer rivayetlere ihtiyaç kalmaz. Fakat Muhammed b. Yezid onda yalnız kaldı.

Telhis’te ibni Hacer dediki:Vasıti olan Muhammed b. Yezid, doğru sözlüdür. Bu hadisi ibni Asakir rivayet etti.

Beyhaki, onun ibni Ömer üzerinde duruşunu doğruladı.

Yine Hakim dediki:Onun ref’i yanlıştır. Aksine Beyhaki dedi ki:Bu hadis Ömer, ali, İbni Abbas, Ubbade b. Samit ve Seddat b. Evs’ten rivayet edildi. Onda herhangi bir şey sahih olmaz. Fakat bilmişsindir ki, ibni Huzeyme’nin, sahih’inde rivayet ettiğinde, Muhammed b. Yezid’den başka onun zayıflatılmasını gerektirecek herhangi bir şey yoktur. Bilmişsindir ki o, doğru sözlüdür. Şafağın, kırmızılkı olduğuna delalet edenlerden biride Beyhaki’nin, Süneninde Nu’man b. Beşir’den rivayet ettiğidir. dedi ki:Ben insanların, yatsı namazının vakbini en çok bileniyim. “Nebi (s.a.v) onu, üçüncü Ay’ın sükütunda kılardı” Zira birçok kişinin tahkik ettiğine göre beyaz, ancak gecenin 1/3 ünden sonra batar.

Neylü’l-Evtar’da Şevkani dedi ki, Şafağın, kırmızılık olduğunu söyleyenlerin bir delili, Nebi (s.a.v)’den rivayet edilendir.” O yatsıyı, Ay üçüncü durumuna düştüğünde kıldı.”

Bunu Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai çıkardı.

İbnü’l-Arabi dedi ki, o sahihtir, şafak kaybolmadan önce namaz kıldı.

ibni Seyyidin-Nas termizi’nin şerhinde dediki, doğum ve batımı bilen herkes bilir ki beyaz, sadece gecenin ik 1/3 ünde görünmez. Ki o, Nebi (s.a.v)’in, çoğu vaktin çıkışını kendisi ile belirlediğidir. Böylece yakinen sahih olduki onun vakti, gcenin ilk 1/3ünden öncesi dahilindedir. Nassla sabittir ki o, beyaz olan şafanı batmasından önce girer. Bununla da yakinen ortaya çıkmış oluyorki vakit, kırmızılık olan şafak ile kesin olarak girer. Ondan aktarım bitti. İcma’a göre yatsı vaktinin başlangıcı, şafağın kaybolmasıdır. Delili, ta’lim hadisi olan cibril hadisinde geçenlerdir.

Ondan aktarım bitti. Bu da, kırmızı şafağın beyaz olmadığı hususunda açık bir delildir. sözlükte de kırmızı şafak var da beyazı zikretmedi.

Halil, Fera’ ve diğer dilbilimcisi imamlar dediler ki; imam Ahmed’den seferde şafak kırmızı olandır, hazarda ise beyaz olandır, şeklinde rivayet edilen, zikrettiğimize muhalif değildir. Çünkü o, Ahmed’e göre şafak olan kırmızılığın kaybolmasında ğayenin, gerçekleşmesidir. Onun izahı; imam Ahmed diyorki “Şafak, kırmızılktır. “Çünkü açık ve geniş arazide kırmızılığın sukutu bilinir. Hazarda olan ise, duvarlarla ufuk, ondan gizli olur. Dolayısıyla, kırmızılığın kaybolduğuna kedisiyle istidlal etmek içni beyaz kayboyuncaya kadar göre onun bitimi gecenin ilk 1/3 üdür.

Bazı sahih rivayetlerde, gecenin yarısıdır. Bazılarındada onun, fecrin doğuşuna kadar uzandığına delalet vardır.

Gecenin 1/3 ünde bitttiğine dair rivayetlerden biri Buhari’nin sahihinde, Aişe’den çıkardığıdır. “Yatsıyı, şafak batımı ile gecenin ilk 1/3 ü arasındaki bir zamanda kılarlardı.”

Ebu Musa ve Bureyde’nin müslim ve diğerlerine olan, namaz vakitlerini soranın ta’lini hakkındaki takdim edilmiş iki hadiste “Nebi (s.a.v) ilek gecede yatsıyı, şafak batımında ikame etti.

İkinci gecede ise onu, gecenin ilk 1/3 üne kaar erteledi. Sonra dedi ki; vakit, bu ikisinin arasıdır.”

Cabir ve ibni Abbas’ın, Cibril’in imameti hususunda takdim edilen iki hadisinde “0 ile gecede, şafak batımında yatsıyı kıldı. ikinci gecede ise onu, gecenin 1/3ü geçikten sonra kıldı ve dediki:Vakit, bu iki vakit arasındakidir.” Ve; yatsı vaktinin bitişinin, gecenin ilk 1/3 ü geçtiğinde olduğuna delalet eden bunun gibi rivayetler.

Onun, gecenin yarısına kadar uzandığına delalet eden rivayetlerden biri, Şeyhan’ın, sahihlerinde enesten çıkardıklarıdır. Dedi:Nebi (s.a.v) yatsıyı gecenin yarısına kadar erteledi. Sonra namaz kılıp dediki: insanlar namaz kılıp Siz ise beklediğiniz namazdasınız. Enes dediki:Sangi ben o gecenin bitişinin beyazına bakıyorum.

Abdurrahman b. Ömer’in Ahmed, Müslim, Nesai ve Ebu davud’daki, daha önce takdim edilen hadisinde “Yatsı namazının vakti, gece yarısına kadardır. Bazı rivayetlerinde de”Yatsıyı kıldığınız zaman o, gecenin yarısına kadar olan bir öakittir.”

Onun, fecrin doğumuna kadar uzandığına delalet eden rivayetlerden biri Ebu Katade’nin, uzun bir hadiste, Nebi (s.a.v)’den rivayet ettiğidir. dediki:Nebi (s.a.v_ dedi ki:

“Uykuda tefrit yoktur. Tefrit sadece, diğer vakit gelinceye kadar namaz kılmayan içindir. “Müslim, Sahih’inde rivayet etti.

Bilesin ki bu hadisin umumu, sabahın vaktinin güneş doğduktan sonra öğleye kadar uzanmadığına dair müslümanların icma’ı ile özelleştirilmiştir. Dolayısıyla güneşin doğumundan sonra, icma’en,sabahın vakti yoktur. Nedilse ki, Ebu Katade’nin bu hadisi; yatsı vaktinin gecenin yarısında bittiğine delalet eden hadislerle tahsis edilebilir.

Cevab:Cem’mümkündür. Kibu, mümkün olduğunda vacibtir. İki delilin yapımı, ikisinden birinin ilğasından evladır. Cem’in vechi şudur:

İhtiyari vakit için gecenin yarısı ile sınırlama ve zaruri vakit için fecre kadar uzanma.

Buna; hayızlı olanın sabahtan bir rekat öne temizlendiğinde, akşam ve yatsıyı kılacağı şeklinde, daha önce zikrettiğimiz, alimlerin mutabakatı delalet ediyor. Demin zikretiğimiz alimler yatsıda değil, sadece akşam hususunda muhalefet ettiler. Ne var ki bunun hakkında Abdurrahman b. Auf ve ibni Abbas’tan takdim ettiğimiz eser, merfu’hükmünde olması uzak değildir. çünkü kedisinde görüşe yer olmayan mevkufun ref’hkmü ardır. Nitekim hadis ilimlerinde de kaidedir.

Ma’lumdur ki ibadet vakitlerinin bitişleri, başlangıçları gibi tevkifiir. Çünkü o, salt taabbüdidir.

Bununla da, gece yarısında bittiğine delalet eden ile fecre kadar uzandığına delalet eden arasında cem’i vechini öğreniyorsun. Fakat, 1/3 rivayetleri ile 1/2 rivayetleri arasındaki problem kalıyor. Allah daha iyi bilir ya, cem’de açık olan şuur:1/2 ile 1/3 ün arasındakilerin tümü kılındı. Ki bu da, ihtiyarı yatsı vaktinin sonu için zarf olarak 1/6 dır.

Öyleyse sonuç için ilk ve son vardır. Şafiiyeden ibni Seric bu görüşte. Bu şekilde cem’in ikna edici olmamasına karşılık, rivayetler arasında tercihten başka yol yoktur. Bazı alimler 1/3 rivayetini şu gerekçelerle tercih ettiler:

O, muhtar vaktin muhafazasında ihtiyata daha uygundur. Ve o; yatsı yı 1/3’ten önce kılanın, namazını, ihtiyarı vaktinde eda edici olduğu yönündeki rivayetlerin ittiafakı için buluşma yeridir. Bazılarıda onun sahih bir fazlalık olduğu ve adil olanın fazlalığının makbul olduğu gerekçesiyle 1/2 rivayetlerini tercih ettiler.

Sabah namazının vaktinin başlangıcı, müslümanların icma’ı ile, fecri sadıkın doğumudur. Ki o, oruçluya yeme ve içmeyi haram kılan fecirdir.

Ebu Musa ve Büreyde’nin takdim edilen, Müslim ve diğerlerindeki hadisinde:“Sonra fecr parlayıp oruçluya yemek haram olduğuna namaz kıldı. “Ma’humdur ki iki fecr vardır:Yalancı ve sadık. Yalancı olan ile, oruçluya yemek haram olmaz ve kendisiyle sabah namazı cazi olmaz.

Sadık olanda, bu ikisinde tam aksidir. sabah namazı vaktinin sonu ise, bazı rivayetlerde, ağarma ile sınırlandırıldı. Bazılarnıda, güneşin doğuşuna kadar uzadığı şeklinde geldi. onun, gün ağarması ile bittiğine delalet edenlerden biri, Camir’in demin zikredilen hadisinde olandır.

“Sonra gün iyice ağardığında ona gelip dedi ki:Kalk onu kıl. böylece sabahı kıldı.”

Bu, ikinci günde, ihtiyarı sabah vaktinin sonunun beyanı hakkındadır.

Ebu Musa ve Büreydenin takdim edilen, Müslim ve diğerlerindeki hadisinde “Sonra dünden, sabahı, te’hir etti. ondan elçekinceye kadar Aktaran diyorki0Güneş doğdu ya da doğmak üzereydi.”

Güneş doğumuna kadar devam ettiğine delalet eden rivayetlerden biri müslim’in Sahih’inde ve diğererinin, Abdullah b. Ömer’in hadisi olarak çıkardığıdır. “Sabah namazının vakti, güneşin doğmasıdır.

Müslim’in bir rivayetinde “Sabahın vakti, güneşin ilk boynuzu doğuncaya kadardır.

Bu rivayetler arasında cem’in vechinde açıktır ki, gün ağarımına vaktin bitimi, sabahın ihtiyarı vaktidir. GÜneşin doğumuna kadar uzatılanı, zaruri vaktidir. Bu Malik mezhebinin meşhur olanıdır.

Bazı Malikiye dediler ki:Sabah için zaruri yoktur. Dolayısıyla güneşin doumuna kadar olan bütün vakti, ihtiyari vakittir. Buna göre cem’in vechi, yatsı vaktinin sonuna dair kelamda, ibni Seric’ten takdim ettiğimizdir. Gerçek ilim Allah Teala katındadır.

Bu zikrettiğimiz, Allah’ın:(Namaz, mü’minlere vakitli olarak farz kılınmıştır.) sözündemücmel olarak gelen vakitlerin detayıdır. Beyanın bir kısmını Allah’ın:(Güneşin zevalinde namaz kıl) sözünde, ve: (Akşamladığımız zaman tesbih Allah’ındır)söznde açıkladı. Gerçek ilim Allah Teala’nın katındadır.

Allah’ın sözü: (O topluluğu takib etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız, onlarda sizin acı çektiğiniz gibi acı çekmektedirler. Üstelik siz Allah’tan, onların ummadıkları şeyleri ummaktasınız. Allah Alim’dir, Hakim’dir.)Allah Teala bu ayet-i kerimede müslümanları gevşeklikten nehyetti. Ki buda, düşmanları olan kafirleri talebte zayıflıktır. Ve onlara şunu haber verdi:Eğer ölüm ve yaralanmadan yana acı duyuyorlarsa, kafirler e öyledir. Müslümanlar Allah’tan sevab, rahmet gibi, kafirlerin ummadıkları şeyleri umuyrlar. Ki bu, acılara sabretmeye ondan daha çok hak sahibidir. Bu manayı çeşitli ayetlerde izah etti. Şu sözü gibi: (Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer inanıyorsanız, en üstün sizsiniz. Eğer size bir yara dokunduysa, onun benzeri bir yara o opluluğa da dokunmuştur.)Ve şu gibi:(Siz üstün iken barışa meyledip te gevşeklik göstermeyin. Allah ta sizinledir. O, sizin amellerinizi zayi etmeyecektir.) Ve bunun gibi diğer ayetler.

Allah’ın sözü: (Kim bir günah kazanırsa, onu ancak aleyhine kazanır.)Bu ayette zikrettiğine göre kim bir günah işlerse, başkaları değil özellikle onun nefsi onunla zarar görrü. Bu manayı çok ayetlerde izah etti. Şu sözü gibi:(Her nefis, sadece kendisinin aleyhine kesbeder.

Hiç bir günah yüklenici, başkasının günahını çekmez.)Ve şu sözü: (Kim kötülük ederse, o aleyhinedir.)Ve bunun gibi diğer ayetler. allah’ın sözü: (Ve sana, daha önce bilmediklerni öğretti.)Bu ayet-i kerimede zikrettiğine göre Nebisine (s.a.v), daha önce bilmediği şeyleri öğretti. Başka yerlerde beyan ettiğine göre O’na bunu, kendisine indirdiği yüce kur’an yoluyla öğretti. şu sözü gibi:(Sana böylece emremizden bir ruh indirdik. Daha önce ne kitab’ı ne de imanı bilmezdin. Onu, kenisi ile kullarımızdan dilediğimizi hidayete erdirdiğimiz bir nur kıldık.)Ve şu sözü: (Bu kur’anı sana vahyetmekle biz sana en güzel kıssaları aktarıyruz. Sen bundan önce (bunlardan)habersiz idin.)

Ve bunun gibi diğer ayetler.

Allah’ın sözü: (onların aralarındaki gizli konuşmalarının çoğunda hayır yoktur.) Bu ayet,i kerimede insanların kendi aralarındaki münacatının çoğunda hayır olmadığını zikretti.

Başka bir yerde, içinde hayır olmayan gizli konuşmadan nehyetti. Ve onun, mü’minler onunla üzülsün diye şeytandan olduğunu beyan etti. O da Allah’ın şu sözüdür: (Ey iman edenler, aranızda gizli konuştuğunuz zaman günah, düşmanlık ve elçiye karşı gelme üzerinde konuşmayın; iyilik ve takva üzerined konuşun ve huzuruna toplanacağınız Allah’ın izni olmadıkça mü’minlere hiç bir zarar veremez. Mü’minler Allah’a dayanıp tevekkül etsinler).

Bu ayet-i kerimedeki şu sözü (Ya insanlar arasında ıslah) Burda insanlardan muradın kafirlerden ayrı olarak mü’minler olup olmadğını beyan etmedi.

Fakat başka yerlerde, burda aralarında ıslah istenen insanların, hassete müslümanlar olduğuna işaret etti. Allah’ın şu sözü gibi:(Ancak mü’minler kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını ıslah edin.Ve şu sözü:(Mü’minlerden iki taife çarpışırsa, aralarını düzeltin.)Açık olduğu üzere sadece mü’minleri zikretmesi, onlardan başkalarının böyle olmadığına delalet eder. Ve Allah’ın şu sözü gibi:(Allah’tan korkun ve aranızda olanları düzeltin.)

Bazı alimler dediler ki:Bu ayet-i kerimede mezkur emri bilma’rufu, (Ancak kim sadaka ve iyilikle emrederse)sözünde açıklıyor.


Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin