Forbes Dergisi tarafından bugün dünyanın en değerli markası olarak gösterilen Coca-Cola, Türkiye’deki marka imajını geliştirmek için, 2005 yılında ayrıksı bir reklam kampanyası kurgulamıştır



Yüklə 0,6 Mb.
səhifə11/14
tarix02.08.2018
ölçüsü0,6 Mb.
#66122
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   14

Türkiye de kullanılan Arap harfleri 1 Kasım 1928’de kaldırılmış, yerine Latin abecesine dayanan Türk harfleri getirilmiştir. Doğu İslam kültürünün bir simgesi olan Arap harflerinin yerine, Batı ile bütünleşmeyi ve okuyup yazmayı kolaylaştıran Latin harflerin benimsenmesi reklamcılık için de bir devrim olmuştur.

1928’deki Harf devrimi kısa bir duraklamaya sebebiyet vermişse de alışma devresinden sonraki ileri hareket başdöndürücü süratte olmuştur. 1928’de 50 bini bulmayan gazetelerin günlük toplam tirajı 1936’da 150 bine erişmiştir.

1923-1929 döneminin en belirgin iki özelliği Lozan Antlaşması ile dönemin sonunda patlak veren büyük buhrandır. Lozan Antlaşması ile ağır iktisadi sonuçları bulunan kapitülasyonlar kaldırılmış fakat Osmanlı borçlanmalarının Türkiye Cumhuriyeti’ne düşen payının ilk taksiti buhranın başladığı yıl olan 1929’a denk gelmiştir. Lozan Antlaşması’na ek olarak imzalanan Ticaret Sözleşmesi, Türkiye’nin dış ticaretini 5 yıl süreyle askıya almıştır. 92

Bu dönemler, basın ve yayın endüstri için de zorluklarla dolu olmuştur.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşına fiilen girmemiş ancak savaş ekonomisinin koşullarını tüm ağırlığıyla yaşamıştır. 1930’larda daralmış olan ithalat bu yıllarda yarı yarıya düşmüştür. Yetişkin nüfusun askere alınmasıyla üretim düşmüştür. Savaş öncesinde başlayan yatırım programları bütçenin savunmaya harcanması ile ertelenmiştir. 93
1929-33 ekonomik krizi belli bir gelişme içine giren ticaret dünyasını sarsmıştır. Bu yıllarda reklamcılık sektörünü ayakta tutan, ithal edilen ürünlerin tanıtımı olmuştur. İngiliz tekstilcilerin verdiği kumaş reklamları ve otomobil reklamları gibi lüks tüketim mallarının reklamları görülmüştür.
İkinci Dünya Savaşı sonrası ilan sayılarında artış; tasarımlarında modernleşme ve tanıtılan ürünlerde çeşitlilik yaşanmıştır. Bu dönemde, reklamcılık sektörünün gelişmesini sağlayan bir diğer unsur da radyo kullanımıdır.
Türkiye’de ilk radyo istasyonu, 1927 yılında Yeni Postanenin üst katında kurulan küçük bir verici postadır. Bunu birkaç yıl sonra Ankara’daki diğer bir küçük vericinin yayına girişi izlemiştir. Gelirlerini abonelerden aldıkları ücretlerle sağlayan bu özel kurumlar, ilan konusundaki çok seyrek istekleri de cevaplandırmışlardır. Ancak yayın alanlarının darlığı ve abone sayısının azlığı, radyo reklamcılığının gelişmesini engellemiştir.

1938’de radyo kurma ve işletme yetkisi, çıkarılan kanunla Münakalat Vekaletine verilmiş; hemen arkasından Ankara Radyosu işletmeye açılmıştır. Böylece radyolar devlet yönetimine girmiş, reklamlar durdurulmuştur. 1939’da Matbuat Umum Müdürlüğü’ne bağlanan radyoların kuruluş kanunu 1949’da yeniden değiştirilmiş, Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü’ne bağlı bir Daire Müdürlüğü ile yönetilen radyolarda bazı resmi bildiriler dışında, reklamlara yine izin verilmemiştir.


O dönemde radyoya bir eğitim ve propaganda aracı olarak bakılmış, ticari olarak önemi daha sonra anlaşılmıştır. Radyo reklamlarının başlangıç tarihi 1950 yılının başlarıdır.
1949’da kurulan ve oldukça geniş bir yayın alanına sahip olan İstanbul Radyosu, 1950’den sonra süratle gelişen ekonomik düzen içinde, devamlı olarak ilan ve reklam taleplerine hedef olmuştur. Nihayet, çeşitli zorlamalar karşısında 3/12/402 sayı ve 27.1.1951 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle radyolar reklama açılmıştır. Bu, Türkiye’de düzenli radyo reklamcılığının başlama tarihidir.
Radyoların reklama açıldığı 1951 yılından itibaren ilk reklam saatleri bankalar, resmi yarı resmi kuruluşlar ve büyük firmalar tarafından özel program yapmak üzere kiralanmıştır. Sonraları ileri görüşlü bazı kişiler, kolektif reklam programları düzenlemek suretiyle profesyonel radyo reklamcılığını başlatmışlardır.
Bu dönemde radyo reklamcılığına odaklanan onlarca reklam şirketi kurulmuştur.

Zamanla reklamcılıktaki gelişme, tek tek çalışan bu ufak kuruluşların işlerini zorlaştırmış, yaşantılarını sürdürebilmek için birleşmek gereğini hissetmişlerdir. Neticede bugün radyo reklamcılığı alanında Anten, Sedef, Ses, Televizyon, Radar, Rektaş, İş, Akdoğu grupları gibi Türkiye radyolarında 10-30’ar programlık yerleri olan dev müesseseler meydana gelmiştir. 94

1946 yılı, Cumhuriyet tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu yıl tek parti rejiminden, çok partili parlamenter rejime geçişin başlangıç yılıdır. 5 Eylül 1945’te Milli Kalkınma Partisi, 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti kurulmuştur. 14 Mayıs 1950’de seçim yoluyla iktidar el değiştirmiştir. 1946 iktisadi olarak da bir dönüm noktasıdır. 16 yıldır izlenen kapalı, korumacı, içe dönük iktisat politikaları gevşetilmiş ve ithalat serbestleştirilerek artırılmıştır. Dış yardım, kredi yabancı sermaye ile ayakta durabilen bir ekonomik yapı yerleşmeye başlamıştır.95
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan işsizliğin, yoksulluğun ve kargaşanın Avrupa’yı komünist partilere yaklaştıracağından korkan ABD yönetimi, bu ülkelerin ekonomik durumlarının bir an önce düzeltilmesi gerektiğini düşünmüştür. Yardım planını ABD Dışişleri Bakanı George Marshall açıklamıştır. Temmuz 1947’de 16 Avrupa ülkesinin temsilcilerinin katıldığı bir konferansta, Avrupa’nın ekonomik ihtiyaçları açıklanmıştır. Açıklanan bu ihtiyaçlara göre hazırlanan Avrupa Kalkınma Planı ABD Kongresi tarafından onaylanmıştır. Türkiye 615 milyon dolar yardım talebinde bulunmuş; fakat 1948-52 arasında 351 milyon 700 bin dolar dış yardım görmüştür.96
Türkiye, Marshall yardımları ile beklenenden daha az kredi almış fakat görüşlere uygun bir ekonomi politikası izlemiştir. Marshall yardımı, Avrupa’nın gıda ve hammadde ihtiyacını karşılamak üzere Türk tarımını geliştirmek için kullanılacaktır. 1949 Mayısında Marshall yardımı ile ilk traktörler gelmiş; yabancı sermayeye karşı tutum değişmiştir. 1950 yılında devlet fonları ve devletin desteğiyle dışardan sağlanan kredilerle, özel sanayiye düşük faizle kredi vermek ve rehberlik etmek üzere, bir özel şirket olarak, Türk Sınai Kalkınma Bankası kurulmuştur. Yabancı sermaye, Türkiye’ye gelmeye başlamıştır. International General Electric Co’in yaptığı yerli-yabancı ortaklı bir elektrik ampulü montaj fabrikası 1950’de tamamlanmıştır. 1950’de Lever Brothers, İstanbul’da bir nebati yağ fabrikası (Vita, Sana) kurma hazırlıklarına başlamıştır. Yerli özel teşebbüs için yeni bir dönem başlamıştır. 1946’dan sonra özel teşebbüs artan devlet sübvansiyonları ve yabancı sermaye ortaklıkları ile ticaretten sanayiye yönelmiştir.

Kentli ve taşralı burjuvazinin gelir düzeyi artınca tüketim tercihleri de artmıştır. Buzdolabı, çamaşır makinesi, elektrik süpürgesi, televizyon, otomobil, mutfak ve ev eşyalarına karşı etkili bir talep meydana gelmiştir. 1970’li yıllarda gecekondu semtlerinde televizyon anteni görünmeye başlamıştır. Talep edilen bu mallar yabancı sermayenin de katılımıyla ülke içinde üretilmeye başlanmıştır. İlk önce montaj sanayi olarak başlayan dayanaklı tüketim malları sanayi zamanla modern sanayi görüntüsü almıştır.97

Türk reklamcılığı, çok partili döneme geçişte, tüm bu ekonomik gelişmeler doğrultusunda gelişmiş ve şekillenmiştir. Televizyonun kullanımı bilinen reklamcılık anlayışını tekrar değiştirmiştir.

1942 yılında, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Şükrü Esmer, Zekeriya Sertel, Abidin Daver ve Ahmet Emin Yalman’dan kurulu bir gazeteciler heyeti Amerika’ya çağrılmıştır. O yıllarda televizyonun Türkiye’de nasıl bir şey olduğu bile bilinmemektedir. Abidin Daver gezi anılarının bir bölümünü dergide anlatırken televizyondan şöyle bahsetmektedir: “Atlanta istasyonunda tren beklerken sıkılmadık. Çünkü bu istasyonda garp fen ve tekniğinin en güzel ve en yeni icatlarından biri olan televizyonu seyrederek vakit geçirdik. Televizyona, radyo ile sinemanın izdivacından hasıl olan bir harikadır denebilir. Televizyon sesleri ve resimleri şimdilik 80 kilometre kadar uzağa naklederek aksettiren bir icattır... bu işle uğraşan mühendisler, televizyonun sinema ve radyonun en büyük rakibi olduğunu, ilerde herkesin şimdi radyo aldığı gibi bir de televizyon alarak evinde sinema seyredebileceğini söylediler.” 98

Türkiye, bu sözlerden çok sonra düzenli yayına geçebilmiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi Televizyonu Türkiye’de ilk televizyon yayınını 1960’dan önceki yıllarda gerçekleştirmiştir. 1952-53 akademik yılında İTÜ televizyonu Cuma günleri 17.00-18.00 arasında düzenli yayın yapmıştır. Fakat hiç kimsede alıcı olmadığı için izlemek isteyenler İTÜ binasına gelmek zorunda kalmışlardır.

Birinci Beş yıllık Kalkınma Planında Türkiye’de televizyon yayınları öngörülmemiştir. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planında ise televizyon şebekesinin “beşer yıllık üç plan döneminde gerçekleştirilmesi” kararlaştırılmıştır. TRT kurumunun kurulmasından 13 ay önce, Federal Almanya ile Türk Hükümeti arasında bir “teknik yardım anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre Bonn Hükümeti Televizyon Eğitim Merkezi kuracaktır. Ankara’da bulunan yere bu Merkez kurulmuş ve ilk yayın 31 Ocak 1968’de saat 19.30’da gerçekleştirilmiştir. Bu tarihten Magic Box Star1’in ilk yayın yaptığı 7 Mayıs 1990’a kadar yayın hakkı sadece TRT’nin olmuştur. Özel yayıncılık başlamadan önce yayıncılık sadece bir kamu hizmeti olarak görülmüştür.

Avrupa’da 1980’lerde başlayan radyo ve televizyon yayıncılığında devlet tekelinin kırılması Türkiye’de de özel girişimi hareketlendirmiştir. 1985 Haziran ayında özel radyo kurmak için TRT’ye 106 başvurunun yapıldığı dönemin genel müdürü tarafından açıklanmıştır. Yaşadığımız iletişim çağında insanların iletişimde etkin hale gelmesi gereği Türkiye’de de yayıncılığın devlet tekelinden çıkmasını zorunlu hale getirmiştir. 1990’lı yıllara gelindiğinde bir çok özel radyo istasyonu yayın hayatına girmiştir. Yayına ilk başlayanlar arasında “Genç Radyo”, “Kent FM”, “Power FM”, “İstanbul FM”, “Radyo Tek” sayılabilir.

Magic Box adlı bir TV kuruluşu Eutelsat F5 uydusunu kiralayarak 1 Mart 1990 tarihinde test sinyalleri göndermiştir. 7 Mayıs 1990’da günde 5 saat yayına geçilmiştir. Magic Box’ın açtığı bu yolda sırasıyla “Teleon”, “Mega 10”, “Show TV”, “TGRT”, “Kanal 6”, “Kanal D”, “HBB”, “ATV”, “Flash TV”, “Samanyolu TV” ve birçok yerel TV kanalı yayın hayatına girmiştir. Özel radyo ve televizyon yayıncılığının yasal düzene kavuşması Anayasanın 133. Maddesinin değişmesi, Avrupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesinin kabulü ve 3984 sayılı Yasanın getirdiği değişimle mümkün olmuştur.


Televizyon reklamcılığı, Türkiye’de 50 yılı aşkın bir geçmişe sahiptir. Başlangıçta bazı iş adamları kendi istek ve teşebbüsleriyle, film prodüksiyon firmalarına bir takım ilkel filmler yaptırarak reklamcılığın sinema kanalına girmesine ön ayak olmuşlardır. Bunlar arasında Güven Sigorta, Cemil Akar (Radyolin), Kerem Pertev ve Rıdvan Umay sayılabilir.
Bu konuyu ciddi olarak ele alıp TV reklamcılığı alanının açılmasında öncü olanların başında Güzel Sanatlar Akademisi Profesörlerinden Vedat Ar’ı görüyoruz. Vedat Ar, Filmar adındaki firmasında hazırladığı esprili çalışmalarıyla halka reklam filmlerini sevdirip kabul ettirmekte baş rolü oynamıştır. Amerika’da ihtisas yapmış olan tanınmış fotoğraf ve film kameramanı Kemal Baysal da titiz çalışmasıyla hazırladığı reklam filmleriyle bu alanda kaliteli eserler vermiştir.
Amerikan Haberler Bürosu’nun desteği ile dokümanter ve aktüalite filmleri hazırlamak üzere İlhan Arakon, Haluk Durukal, Galip San üçlüsünün kurduğu ADS Ajansı, sonraları reklam filmi çalışmalarını da konuları arasına almıştır.
1949’da AND Film’de canlı resim çalışmalarına başlayarak Türkiye’de bu tekniği ilk gerçekleştiren kişi olan Yüksel Ünsal, 1960’da Vedat Ar ile birlikte Vog-Bal firması için hazırladığı bir seri filmle canlı resimlerin reklam alanına girmesini sağlamıştır.

1961’de Yüksel Unsal – Mehmet Muhtar – Kemal Baysal ortaklığı, ilk renkli reklam filmlerini imale başlamıştır. O sıralarda Türkiye’de renkli filmlerin banyo ve kopya işlemleri yapılmadığından, işin en güç yönünü bu filmlerin laboratuar işlemleri için iki defa yurt dışına gidip gelmesi teşkil etmiştir. Her ne kadar Almanya’daki Arnold & Richter ile İngiltere’deki Arthur Rank stüdyoları ile anlaşmalar yapılmışsa da yıkanmamış filmin yurt dışına çıkışı, her seferinde Bakanlar Kurulu müsaadesini gerektirmesi nedeniyle büyük bir problem olmuştur. Bütün güçlüklere rağmen, bir yıl içinde çeşitli bankalar ve firmalara başarılı renkli reklam filmleri yapılmıştır.


1964-1965 yılları, tv reklamcılığının en hareketli devreleridir. Gerek basında gerekse AND Film’in canlı resim çalışmalarında başarı göstermiş karikatüristler, tv reklamcılığında çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Ali Ulvi Ersoy - Bedri Koraman – Yalçın Tüzecan’ın bir araya gelerek kurduğu Karikatür Reklam, üç sanatçının eş değerde olması ve yardımcı kadronun yetersizliği nedeniyle uzun ömürlü olamamıştır. Bu arada Ferruh Doğan, Yalçın Çetin, Eflatun Nuri, Tonguç gibi sanatçılar da çeşitli adlarda çeşitli firmalar kurup dağıtarak çeşitli canlı resim reklam filmi çalışmaları yapmışlardır.
Televizyon reklamcılığını bambaşka açıdan ele alan İstanbul Reklam, kolektif radyo reklamcılığının bir benzerini sinemada uygulamıştır. Ancak çoğu 5-6 metrelik siyah-beyaz ve ilkel animasyon çalışmalarından ibaret bu filmler, yapımcısına büyük maddi menfaat sağlamışsa da film reklamcılığına yarardan çok zarar vermiş, halkın tepkilerine hedef olmuştur. Zaman zaman Atlan Erbulak, Oğuz Aral gibi, karikatür alanında haklı ün yapmış sanatçılarla çalışması dahi İstanbul Reklam’ın olumsuz sonuçlara gidişini önleyememiştir.
Televizyonun ilk ışıklarının çaktığı yeni bir devreye girerken film alanındaki bütün bu denemelerinin ufak tefek zararlarının yanında çok büyük faydalar sağladığı görülmektedir.

2 Mart 1972’de TRT televizyonu reklama açılmıştır. Bu durum için özel bir şartname düzenlenmiş ve bu şartname esaslarına göre filmler kabul edilip yayınlanmaya başlanmıştır. Önceleri 15-230 saniyelik süreler yapımcıların elini ayağını bağlamıştır. Sinemalar için 5-10 dakikalık reklam filmleri yapmaya alışkın reklamcılar, saniyelerle ifade edilen süreler içinde ne yapabileceklerini düşünmeye koyulmuşlardır. Ancak uygulamaya geçildiğinde kısa sürelerde de bir şeyler, hem de çok iyi şeyler yapılabildiği görülmüştür.

Özel televizyonların ortaya çıkışındaki en önemli iki etkenden biri kablolu TV yayıncılığı diğeri de uydu yoluyla TV yayıncılığına geçiştir. Kablo teknolojisi ile sınırlı sayıdaki frekans dağılımı sorunu ortadan kalkmıştır. Uydu yayıncılığına geçişle de elektromanyetik dalgaların kısıtlılığı sorunu aşılmıştır. Televizyon uydularının sayısı arttıkça, televizyon kanallarının da sayısı artmaktadır. 99

24 Ocak 1980 tarihinde alınan Kararlar Paketi ile eko­nominin yeniden yapılanmaya çalışılması, satıcı piyasası doğ­rultusunda da bir değişikliğe neden olmuştur. Tüketicinin satın alma gücünün daralması, üreticileri satma güçlükleri ile karşı karşıya getirmiştir. Tüketimin azal­ması sonucu üretici firmalar arasında oluşan rekabet ortamında, reklama duyulan gereksinim de artmıştır.

Özel televizyonlarda yayınlanan reklamlar Türk reklamcılığına modern bir kimlik kazandırmıştır. Bu dönemde endüstri, gördüğü her yenilik ile kendini geliştirmiş; yurt dışındaki gelişmeleri hızla ülkeye adapte etmiş; yabancı şirketlerle yapılan evliliklerle güçlü iletişim “network”leri kurulmuştur.

4.3. Türkiye reklam sektörünün mevcut durumu

4.3.1. Bir bakışta

Türkiye’de reklam sektörü deyimi, kuruluşlar olarak reklamverenleri, reklam ajanslarını, medya ajanslarını, reklam mecralarını ve reklamın üretiminde rol alan yapımcıları kapsamaktadır. Bu çerçevede reklamverenler perakende mal satıcılarından büyük üretici ve pazarlayıcı holdinglere kadar binlerce firmayı, reklam ajansları ve medya ajansları 100 kadar kurumlaşmış firmayı, yapım kuruluşları olarak da 30 kadar film yapım firmasını ifade etmektedir. Halkla ilişkiler, doğrudan pazarlama, reklam fotoğrafı, araştırma ve bilgisayar şirketleri ile matbaalar salt reklam odaklı faaliyet göstermedikleri için sektöre dahil edilmemektedir.

Reklam taşıma potansiyeli bulunan medya kuruluşları olarak 16’sı ulusal, 15'i bölgesel, 229’u yerel ölçekte yayın yapan 260 televizyon kanalı (53’ü kablolu), 30 ulusal, 108 bölgesel 1062 yerel yayın yapan 1200 radyo istasyonu, tüm ülkede dağıtımı yapılan 32 gazete ve 85 dergi bulunmaktadır.

Tüm bu kuruluşlar, ölçülebilir belli başlı mecralar olan ulusal televizyon kanalları, ulusal gazete ve dergiler, ulusal ve bazı bölgesel radyolar, tüm sinemalar ve tüm açıkhava mecra kuruluşlarına ödenen yayın ücretleri olarak USD ölçeğinde şöyle bir tablo göstermektedir :

1993'te 650-700 milyon USD
1994'te 375 milyon USD,
1995’te 635 milyon USD
1996'da 770 milyon USD
1997’de 950 milyon USD
1998'de 930 milyon USD
1999'da 925 milyon USD
2000’de 1.055 milyon USD
2001’de 540 milyon USD
2002’de 730 milyon USD
2003'de 879 milyon USD
2004'te 1.308 milyon  USD
2005'in ilk altı ayında 718 milyon USD
2005'te 1.665 milyon USD olarak gerçekleşmiştir.

Genel ekonomik kriz yılları olan 1994 ve 2001’deki düşüşler dikkat çekicidir.

Ana mecra yayın gelirlerinden ibaret olan yukarıdaki sayı, reklam sektörünün büyüklüğünü tam olarak göstermemektedir. Bu sayıya reklam yapım, basılı malzeme giderleri ile reklam ajansı komisyonları ve ölçülemeyen yerel medya gelirleri eklendiğinde sektörün gerçek büyüklüğü 2005 yılında 2.997 milyon YTL olarak tahmin edilmektedir.

Sektördeki reklam ajanslarının yapısı incelendiğinde; müşteri ilişkileri, yaratıcı ve medya bölümlerine sahip ve müşterilerine tüm mecralarda hizmet verebilecek biçimde örgütlenmiş ajans sayısının 100 dolayında olduğu söylenebilir.

Bunların 83'ü Reklamcılar Derneği üyesidir. Bu üye ajanslardan yalnızca 2’si 1960 yılından önce kurulmuştur. En kıdemlisinin kuruluş tarihi 1909'dur. 57 tanesi 1980 yılından sonra kurulmuştur. Reklam ajanslarında çalışanların toplamının 3000 dolayında olduğu tahmin edilmektedir.

Medya planlama ve satın alma hizmeti veren 12 tane medya şirketi vardır. Hepsi AB ülkelerinde kullanılan medya izleme ölçüm verilerini kullanmaktadır. Bunların 9'u Reklamcılar Derneği üyesidir.

Türkiye’de faaliyet gösteren reklam ajansları iletişim stratejisinin hazırlanmasından başlayıp, yaratıcı çalışma, tasarım ve uygulanması dahil olmak üzere entegre bir reklam hizmeti sunmaktadır. Büyük ölçüde bilgisayar kullanarak gerçekleştirdikleri grafik tasarım ve uygulamalarının yapıldığı grafik bölümlerini bünyelerinde bulundurmakta, fotoğraf ve film çekimleri ile multimedya hizmetlerini dışarıdan sağlamaktadır. Özellikle reklam filmi yönetimi ile reklam fotoğrafı alanlarında büyük çoğunluğu AB üyesi ülkelerin yönetmen ve fotoğraf sanatçıları Türkiye'de film ve fotoğraf çekmektedir. Son yıllarda bu uygulama oldukça yaygınlaşmıştır.

Reklamcılar Derneği üyesi olan 83 ajansın 21'i yabancı bir ajansa hisse devrederek ortak olmuş veya devretmeden böyle bir ajansla işbirliği kurmuş durumdadır.

Dünyadaki globalleşme süreci ile uyum içindeki Türk reklamcılığı, yatırım olarak olmasa da, nitelik olarak çok hızlı bir gelişme göstermiştir. Sektörün yapısı geleneksel ölçülerden pazar ekonomisinin standartlarına doğru gelişme göstermiştir. Dış ticaretin serbestleşmesi, dünya markalarının Türk pazarına girmesine, hatta üretim yatırımı yapmalarına neden olmuştur. Bu gelişmenin yarattığı rekabet ortamı, yerli üreticilerin bir bölümünde reklamın gerekliliği konusunda bir inanç oluşmasına sebep olmuştur.

Sağlıklı medya planlaması ihtiyacı, başta izlenme verileri olmak üzere medya verilerinin derlenmesi ve kullanımı gibi bilimsel yöntemleri beraberinde getirmiştir. Artık reklamın etkisinin ölçümü sırasında çağdaş yöntemlerin daha fazla kullanılmaktadır. Söz konusu gelişmeler reklam ajanslarının yapılanması aşamasında da benzer sonuçlar yaratmıştır. Türk reklam ajansları çok uluslu reklam ajanslarıyla ortaklık ve işbirliği kurmaya başlamıştır. Bugün Türk reklam sektörü AB ve Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATTS) standartlarını benimseme ve uygulama konusunda diğer birçok sektörün önündedir.

Hükümet, adı geçen anlaşmalar çerçevesinde reklam sektörünü her türlü dış rekabete dayanabilecek güçte görerek taahhüt listesine almış ve GATTS’a bildirmiştir.

Bugün, reklam ajanslarının çok uluslu şirketlerle kurdukları ortaklıklar, ürettikleri reklamlar, kurum olarak yapılanmaları, yönetim kural ve uygulamaları açısından da aynı standartlara ulaştıkları görülmektedir.

Son yıllarda yaşanan en önemli gelişme reklamların denetiminin başlatılmasıdır. Gümrük Birliği’ne giriş sürecinde çıkarılan uyum yasaları, reklamların devlet kurumlarınca denetlenmesine olanak sağlamıştır.

Türk reklam sektöründe iki farklı kamu denetim organı bulunmaktadır. Birincisi Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile kurulan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu, ikincisi ise Radyo Televizyon Üst Kurulu’dur.

Reklam ajansları, reklamverenler ve reklam mecrası kuruluşlarının ortaklaşa kurdukları Reklam Özdenetim Kurulu (RÖK) hiçbir hukuksal dayanağı olmadığı halde yanıltıcı reklamların önlenmesi konusunda 1994’ten beri başarılı çalışmalar yapmaktadır. Tamamen mesleki etik anlayışı ile kurulan bu mekanizmanın, reklamveren–reklam ajansı–medya üçlüsünün temsilcilerinden oluşan tarafların reklam kurumuna sahip çıkmaları ve uzun vadede kamu denetiminin büyük cezalar vererek sağlamak istediği dürüst reklamcılığı yerleştirmesi beklenmektedir. 100

4.3.2. 2005 yılı reklam yatırımları
Reklamcılar Derneği 2005 yılı reklam sektörü büyüklüğünü, alışıldığı üzere, medya kuruluşları ve medya ajanslarından aldığı verilerin ortalamasını alarak ve bir biriyle sağlamasını yaparak belirlemiştir. Prodüksiyon, çizgi altı işler, yerel mecraların reklam gelirleri, ajans hizmet payları gibi netlikle ölçülemeyen gelirleri, her yıl olduğu gibi toplam reklam yatırımlarının %25’lik bir dilimi olarak öngörerek hesaplamalarına dahil etmiştir. 2005 yılı reklam yatırımları ve bu yatırımların mecralara göre dağılımı aşağıdaki tabloda görülmektedir.

Tablo 3: Ölçülebilir mecraların net yayın gelirleri



 

Milyon YTL

Pay (%)

TV

1.140

38,0

Basın

890

29,7

Gazete

805

26,9

Dergi

85

2,8

Açıkhava

110

3,7

Radyo

80

2,7

Sinema

28

0,9

Ara Toplam

2.248

75

Diğer

(Reklam prodüksiyonu, basılı

malzeme -below the line-, ajans

komisyonu, internet ve yerel

mecralarının reklam yayın gelirleri

vd.)


749

25

TOPLAM

2.997

100

Kaynak: Reklamcılar Derneği, “Sektör Bilgileri”

Erişim : http://www.rd.org.tr (20 Mart 2006)

2005 yılında toplam reklam yatırımları 2.997 milyon YTL olarak hesaplanmıştır. Bu tutara KDV dahil değildir.

2005 yılı ortalama USD kuru 1,35 YTL olarak alındığında, mecraların yayın gelirleri 1.665 milyon USD, toplam reklam yatırımı da 2.220 milyon USD’dir. Bir önceki yıla kıyasla, YTL olarak %22,8 ve USD olarak %27'lik bir büyüme gerçekleşmiştir.101


Yüklə 0,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin