Frank herbert



Yüklə 6,53 Mb.
səhifə15/55
tarix22.08.2018
ölçüsü6,53 Mb.
#74294
növüYazı
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   55

Jessica, Leto'nun bundan zevk aldığını gördü. Diğerlerinin çoğu almıyordu. Masadaki herkes, elleri görünmeyecek şekilde masanın altında, kaçmaya hazır oturuyordu. Kayda değer iki istisna, bankacının bozulmasına açıkça gülen Bewt ve Kynes'tan replik bekliyor görünen kaçakçı Tuek'ti. Jessica, Paul'ün hayranlıkla Kynes'a baktığını gördü.

"Eee?" dedi Kynes.

"Niyetim sizi gücendirmek değildi," diye mırıldandı bankacı. "Eğer gücendirdiysem lütfen özürlerimi kabul edin."

"Seve seve verilen, seve seve kabul edilir," dedi Kynes. Jessica'ya gülümsedi ve hiçbir şey olmamış gibi yemeye devam etti.

Jessica, kaçakçının da rahatladığım gördü. Şunun farkına vardı: adam, Kynes'ın yardımına koşmaya hazır bir yaverin tüm özelliklerini göstermişti. Kynes'la Tuek arasında bir tür anlaşma mevcuttu.

Leto bir çatalla oynarken inceleyen gözlerle Kynes'a baktı. Ekolojistin davranışları, Atreides Evi'ne karşı tavrında bir değişiklik olduğunu gösteriyordu. Kynes, çöl üzerindeki gezide daha soğuk görünmüştü.

Jessica yeni bir yemek ve içki servisi için işaret etti. Uşaklar ellerinde langues de lapins de garenne ile göründüler, yanında kırmızı şarap ve mantar sosu.

Yavaş yavaş yemek sohbetine dönüldü ama Jessica sohbetteki sıkıntıyı ve kırgınlığı işitti, bankacının somurtkan bir sessizlik içinde yemeğini yediğini gördü. Kynes onu duraksamadan öldürürdü, diye düşündü. Ve Kynes'ın davranışlarından, öldürmeyi sıradan bir şey gibi gördüğünü anladı. Kayıtsız bir katildi ve bunun bir Fremen özelliği olabileceğini düşündü.

Jessica, solundaki damıtıcı giysi imalatçısına dönerek şöyle dedi: "Arrakis'te suya verilen önem beni sürekli hayrete düşürüyor."

"Çok önemli," diye onayladı adam. "Bu yemek nedir? Çok lezzetli."

"Özel bir sosta pişirilmiş vahşi tavşan dili," dedi Jessica. "Çok eski bir tarif."

"Bu tarifi almalıyım."

Jessica başıyla onayladı. "Elinize geçmesini sağlarım."

Kynes, Jessica'ya bakarak konuştu: "Arrakis'e yeni gelenler suyun buradaki önemini çoğu zaman hafife alırlar. Bakın, burada Minimumlar Kanunu'yla karşı karşıyasınız."





191


190




Jessica, adamın sesindeki sınayıcı özelliği duyarak şöyle dedi: "Büyüme, en az miktarda bulunan ihtiyaç maddesiyle sınırlıdır. Ve, doğal olarak, en az elverişli koşul büyüme oranını kontrol eder."

"Gezegensel sorunların bilincinde olan bir Büyük Ev üyesi bulmak zordur," dedi Kynes. "Arrakis'te yaşam için en az elverişli koşul sudur. Ve unutmayınız ki, aşırı özen gösterilmediği sürece bizzat büyüme de elverişsiz koşullar yaratabilir."

Jessica, Kynes'in sözlerinde gizli bir mesaj algıladı ama bunu kaçırdığını biliyordu. "Büyüme," dedi. "Arrakis'in, insan yaşamının daha elverişli koşullar altında sürmesini sağlayacak düzenli bir su çevrimine sahip olabileceğini mi kastediyorsunuz?"

"Olanaksız!" diye bağırdı su zengini.

Jessica dikkatini Bewt'a çevirdi. "Olanaksız mı?"

"Arrakis'te olanaksız," dedi adam. "Bu hayalperesti dinlemeyin. Bütün laboratuvar kanıtları ona karşı."

Kynes, Bewt'a baktı; ve Jessica, insanlar bu yeni söz alışverişine konsantre olunca, masadaki diğer sohbetlerin kesildiğini fark etti.

"Laboratuvar kanıtları çok basit bir gerçeği görmemizi engelliyor," dedi Kynes. "Bu gerçek şu: burada, bitkilerin ve hayvanların normal varlıklarını sürdürdükleri açık havada başlayan ve orada var olan meselelerle karşı karşıyayız."

"Normal!" diye homurdandı Bewt "Arrakis'le ilgili hiçbir şey normal değildir!"

"Tam aksine," dedi Kynes. "Burada, kendi varlığını sürdüren soylar boyunca belirli uyumlar sağlanabilir. Sadece gezegenin sınırlarını ve üstündeki baskıları anlamalısınız."

"Asla böyle bir şey olmayacak," dedi Bewt.

Dük, Kynes'ın tavrının hangi noktada değiştiğini aniden kavradı: Jessica, sera bitkilerini Arrakis için muhafaza etmekten bahsettiği zaman.

"Kendi varlığını sürdüren bir sistem kurmak için ne gereklidir, Doktor Kynes?" diye sordu Leto.

"Eğer Arrakis'teki yeşil bitki öğelerinin yüzde üçünün gıda nıaddesi olarak karbon bileşikleri oluşturmasını sağlarsak, çevrimsel sistemi başlatmış oluruz," dedi Kynes.

"Tek problem su, öyle mi?" diye sordu Dük. Kynes'ın heyecanını algıladı ve kendisinin de buna kapıldığını hissetti.

"Su başka sorunları gölgede bırakıyor," dedi Kynes. "Bu gezegenin çok fazla oksijeni var; ama her zamanki doğal sonuçları, yani volkanlar gibi doğal olayların açığa çıkardığı zengin karbondioksit kaynakl; -ı ve yaygın bitki yaşamı yok. Burada geniş yüzeyler üzerind^ olağandışı kimyasal alışverişler olur."

"Pilot projeleriniz var mı?" diye sordu Dük. "Tansley Etkisi'ni, şu anda bilim dalımın kendine temel olgular çıkarabileceği amatör bazda küçük birimli deneyleri oluşturmak için çok zamanımız oldu," dedi Kynes.

"Yeterli su yok," dedi Bewt. "Kesinlikle yeterli su yok." "Üstat Bewt su konusunda bir uzmandır," dedi Kynes. Gülümsedi ve yemeğine geri döndü.

Dük sağ eliyle sert bir hareket yaparak bağırdı: "Hayır! Bir yanıt istiyorum! Yeterli su var mı, Doktor Kynes?" Kynes gözünü tabağına dikti.

Jessica, adamın yüzündeki duygu oyunlarını izledi. Kendisini iyi gizliyor, diye düşündü ama şimdi onu çözümlemişti; adamın söylediklerinden dolayı pişman olduğunu anladı.

"Yeterli su var mı?" diye ısrar etti Dük. "Var...olabilir," dedi Kynes.

Tereddüt ediyormuş taklidi yapıyor! diye düşündü Jessica. Paul, doğru algılama gücüyle altta yatan gerçeği yakaladı ve heyecanını gizlemek için eğitiminin her damlasını kullanması gerekti. Yeterli su var! Ama Kynes bunun bilinmesini istemiyor

"Gezegenbilimcimizin birçok ilginç hayali var," dedi Bewt. "Fremenlerle birlikte kehanet ve mesih hayalleri kuruyor." Masadan tek tuk gülüşmeler yükseldi. Jessica bunları be-

193



192




lirledi: kaçakçı, damıtıcı giysi imalatçısının kızı, Duncan Idaho ve gizemli eskort hizmeti veren kadın.

Bu gece burada, gerginlikler garip, bir şekilde dağılıyor, diye düşündü Jessica. Farkında olmadığım çok fazla şey olup bitiyor Yeni bilgi kaynakları bulmak zorundayım.

Dük bakışlarını Kynes'tan Bevvt'a, Bevvt'tan Jessica'ya kaydırdı. Kendini garip bir şekilde yüzüstü bırakılmış gibi hissetti, sanki hayati bir şey onu orda bırakıp gitmişti. "Olabilir," diye mırıldandı.

Kynes çabuk çabuk konuştu: "Belki bunu başka bir zaman tartışırız, Efendim. Öyle çok..."

Üniformalı bir Atreides askeri, servis kapısından aceleyle girip, muhafızları geçerek Dük'ün yanına koşturunca, gezegen-bilimci sözlerini tamamlayamadı. Asker eğilerek Leto'nun kulağına bir şeyler fısıldadı.

Jessica, adamın kepinde Hawat'ın birliğinin işaretini tanıdı, huzursuzluğunu bastırmaya çalıştı. Damıtıcı giysi imalatçısının kadın arkadaşına döndü; üst gözkapakları göz pınarlarını hafifçe kapatan, bebek yüzlü, koyu renk saçlı, ufak tefek bir kadın.

"Yemeğine neredeyse hiç dokunmamışsın, hayatım," dedi Jessica. "Senin için bir şeyler getirteyim mi?"

Kadın yanıt vermeden önce damıtıcı giysi imalatçısına baktı, ardından: "Pek aç değilim," dedi.

Dük birdenbire ayağa kalktı, sert bir tonla, emir verircesine konuştu: "Kimse kalkmasın. Beni bağışlamanız gerekiyor, kişisel olarak ilgilenmek zorunda olduğum bir mesele çıktı." Yana çekildi. "Paul, benim için evsahipliğini üstlen, eğer lütfeder-

Paul ayağa kalktı, babasının neden ayrılmak zorunda kaldığını sormak istiyor, bu rolü vakur bir tavırla oynaması gerektiğini biliyordu. Babasının sandalyesinin çevresinden dolaşıp oturdu.

Dük, Halleck'in oturduğu bölmeye döndü ve şöyle dedi: "Gurney, lütfen Paul'ün yerine geç. Masadaki çift sayıyı boz-

manialıyız. Yemek bittiğinde Paul'ü arazi karargahına getirmeni isteyebilirim. Benden haber bekle."

Üzerinde üniforması olan Halleck bölmeden çıktı; kaba saba çirkinliği, pırıltılı süsler içindeki bu yere ait değilmiş gibi görünüyordu. Balisetini duvara dayadı, Paul'ün kalktığı sandalyeye geçip oturdu.

"Telaşlanmaya gerek yok," dedi Dük, "ama ev muhafızımız güvenli olduğunu söyleyene kadar hiç kimsenin ayrılmamasını istemek zorundayım. Burada kaldığınız sürece tamamen güvenlikte olacaksınız ve bu küçük sorunu çok kısa sürede halletmiş olacağız."

Paul, babasının mesaj ındaki şifre sözleri yakaladı; muhafız - güvenli - güvenlik - kısa sürede. Sorun güvenlikti, şiddet, değil. Annesinin de aynı mesajı aldığını gördü. Her ikisi de rahatladı.

Dük başıyla hafif bir selam verdi, döndü ve arkasında askeri, servis kapısından çıkıp gitti.

Paul şöyle dedi: "Lütfen yemeğinize devam edin. Sanırım Doktor Kynes su konusunu tartışıyordu."

"Başka bir zaman tartışabilir miyiz?" diye sordu Kynes.

"Elbette," dedi Paul.

Ve Jessica, oğlunun ağırbaşlılığını ve gelişmiş kendine güven duygusunu gururla fark etti.

Bankacı su maşrapasını kaldırdı ve onunla Bewt'ı gösterdi. "Burada hiçbirimiz süslü laflar konusunda Üstat Lingar Bevvt'la aşık atamaz. Onun, Büyük Ev statüsü için can attığı zannedilebilir. Gelin, Üstat Bewt, kadeh kaldırırken bize öncülük edin. Belki de sizde, bir adam gibi davranılması gereken bu çocuk için bir zerre bilgelik vardır."

Jessica sağ elini masanın altında yumruk yaptı. Halleck'ın, Idaho'ya bir el işareti çaktığını ve ev askerlerinin duvarlar boyunca maksimum koruma pozisyonu aldıklarını gördü.

Bewt bankacıya nefret dolu bir bakış fırlattı.

Paul gözucuyla Halleck'e baktı, muhafızlarının savunma pozisyonlarını gördü ve bankacı su maşrapasını indirene dek



195


194




adama baktı. Ardından şöyle dedi: "Bir keresinde Caladan'da, boğulmuş bir balıkçının sudan çıkarılan cesedini gördüm. Adam..."

"Boğulmak mı?" Soruyu soran damıtıcı giysi imalatçısının kızıydı.

Paul bir an duraksadıktan sonra: "Evet. Ölene kadar suyun içinde gömülü kalmak. Boğulmak."

"Ölmek için ne ilginç bir yol," diye mırıldandı kız.

Paul'ün gülüşü donuklaştı. Dikkatini yeniden bankacıya çevirdi. "Bu adamla ilgili ilginç olan şey omuzlarındaki yaralardı. Bunları başka bir balıkçının tırnaklı botları açmıştı. Bu balıkçı, batan...suyun altına giren...teknedeki...su üzerinde yolculuk etmek için kullanılan taşıt...birkaç kişiden biriydi. Cesedi çıkarmaya yardım eden başka bir balıkçı, birçok kez bu adamın yaralarına benzer izler görmüş olduğunu söyledi. Bu yaralar, boğulmakta olan başka bir balıkçının, yüzeye, yani havaya ulaşmak amacıyla, bu zavallı adamın omuzlarında ayakta durmaya çalıştığı anlamına geliyordu."

"Bu neden ilginç?" diye sordu bankacı.

"Babamın o zaman yaptığı bir yorum yüzünden. Boğulmakta olup da kendisini kurtarmak için sizin omuzlarınıza çıkan adam anlayışla karşılanabilir demişti...böyle bir durumla oturma odasında karşılaştırdığınız sürece." Bankacıya can alıcı noktanın yaklaştığını belli etmeye yetecek kadar duraksayan Paul şöyle dedi: "Ve ben de şunu eklemeliyim, böyle bir durumla yemek masasında karşılaşmadığınız sürece."

Odayı ani bir sessizlik kapladı.



Bıı cüretkarlıktı, diye düşündü Jessica. Bu bankacının oğlumu düelloya davet etmeye yetecek payesi olabilirdi Idaho' nün ani bir harekete karşı hazır olduğunu gördü. Ev askerleri tetikteydi. Gurney Halleck'in gözleri karşısındaki adamların üstündeydi.

"Ha-ha-ha-a-a-a!" Bu ses, kendini tamamen kaptırarak başını geriye atmış gülen kaçakçı Tuek'e aitti.

Masanın çevresinde sinirli gülümsemeler belirdi.

Bewt sırıtıyordu.

Bankacı sandalyesini geriye itmiş dik dik Paul'e bakıyordu.

Kynes şöyle dedi: "Bir Atreides'i taciz eden, bunun riskini gö/e alır."

"Konuklarına hakaret etmek bir Atreides geleneği midir?" di>e sordu bankacı.

Paul yanıt vermeye fırsat bulamadan Jessica öne atılıp, -Bayım!" dedi. Ve şöyle düşündü: Bu Harkonnen yaratığının oyununu öğrenmeliyiz. Paul'le uğraşmak için mi burada? Yardımcısı var mı?

"Oğlum, öylesine bir giysi gösteriyor ve siz onun kesiminin kendinize uyduğunu mu iddia ediyorsunuz?" diye sordu Jessica. "Ne şaşırtıcı bir açıklama." Elini bacağına, baldırına bağlı kında duran hançer-i figana kaydırdı.

Bankacı düşmanca bakışlarını Jessica'ya çevirdi. Adam gö/lerini Paul'den kaydırdı ve Jessica oğlunun masadan hafifçe uzaklaştığını, harekete geçebilmek için kendisine yer açtığını gördü. Paul şifre sözcük üzerine odaklanmıştı: giysi. "Şiddete hazırlıklı ol "

Kynes inceleyen bakışlarını Jessica'ya yöneltti, Tuek'e belli belirsiz bir el işareti yaptı.

Kaçakçı sendeleyerek ayağa kalktı, maşrapasını havaya kaldırdı. "Kadeh kaldırıyorum," dedi. "Görünüşüyle henüz bir delikanlı ama yaptıklarıyla bir adam olan genç Paul Atrei-des'e."



Neden müdahale ediyorlar? diye sordu Jessica kendi kendine.

Bankacı gözlerini şimdi de Kynes'a dikmişti; ve Jessica, ajanın yüzüne yeniden dehşet ifadesinin yerleştiğini gördü.

Masanın çevresindekiler kaldırılan kadehe karşılık vermeye başladı.

Kynes yol gösterince insanlar izliyor, diye düşündü Jessica. Bize Paul'ün tarafını tuttuğunu gösterdi. Gücünün sırrı nedir? Değişim Yargıcı olduğu için olamaz. Bu geçici. Ve kesinlikle kamu görevlisi olduğu için de değil.



196


197




Elini hançer-i figanın kabzasından çekti ve maşrapasını Kynes'a doğru kaldırdı. Kynes kibarca karşılık verdi.

Yalnızca Paul ve bankacı (Suu-Smı' ,Ve aptalca bir lakap! diye düşündü Jessica) eli boş kalmıştı. Bankacının dikkati Kynes'a sabitlenmişti. Paul gözlerini tabağına dikmişti.



Gayet güzel idare ediyordum, diye düşündü Paul. Neden karıştılar ki? Kendisine en yakın erkek konuklara gizlice gözü-cuyla baktı. Şiddete hazırlıklı olmak mı7 Kimden gelecek şiddete? Şu bankacı adamdan değil kesinlikle

Halleck kıpırdandı ve belirli birine hitap etmiyormuş gibi, sözlerini karşısındaki konukların başının üstüne yöneltti: ''Bizim toplumumuzda insanlar, saldırıya geçerken acele etmemeli. Bu çoğu zaman intihar sayılır." Damıtıcı giysi imalatçısının, yanında oturan kızına baktı. "Siz de öyle düşünmüyor musunuz, hanımefendi?"

"A, evet. Evet. Gerçekten öyle düşünüyorum," dedi kız. "Çok fazla şiddet var. Bıktım artık. Ve çoğu zaman saldırı gibi bir niyet olmuyor ama yine de insanlar ölüyor. Son derece anlamsız."

"Gerçekten öyle," dedi Halleck.

Jessica kızın oynadığı mükemmele yakın rolü görerek şunun farkına vardı: Bu boş kafalı küçük kadın, boş kafalı küçük bir kadın değil Ardından ne tarz bir tehlike olduğunu gördü; ve anladı ki Halleck de bunu saptamıştı. Paul'ü cinsellikle tuzağa düşürmeyi planlamışlardı. Büyük olasılıkla bunu ilk anlayan oğlu olmuştu; eğitimi bu açık gambiti gözden kaçırmamıştı.

Kynes bankacıya: "Sırada başka bir özür yok mu?" diye sordu.

Bankacı hastalıklı bir sırıtışla Jessica'ya dönerek şöyle dedi: "Leydim, korkarım şaraplarınızdan fazla kaçırdım. Yemekte sert içki sunuyorsunuz, ben buna alışık değilim."

Jessica adamın ses tonunun altındaki zehiri duydu ve tatlı tatlı konuştu: "Yabancı insanlar yeni tanıştıklarında, gelenek ve eğitim farklılıkları nedeniyle daha hoşgörülü olmalılar."

"Teşekkür ederim, Leydim," dedi bankacı.

Damıtıcı giysi imalatçısının koyu renk saçlı hanım arkadaşı Jessica'ya doğru eğilerek: "Dük burada güvenlikte olduğumuzdan bahsetti. Umarım bu, daha fazla çarpışma anlamına gelmiyordur."



Konuşmayı bu yöne çekmesi istenmiş, diye düşündü Jessica.

"Büyük olasılıkla önemsiz bir şey çıkacaktır," dedi Jessica. "Ama bugünlerde, Dük'ün kişisel olarak ilgilenmesi gereken öyle çok ayrıntı var ki. Atreidesler ve Harkonnenler arasındaki düşmanlık devam ettiği sürece aşırı dikkatli olduğumuz söylenemez. Dük kanlı yemini etti. Arrakis'te hiçbir Harkonnen ajanını sağ bırakmayacak elbette." Lonca Bankası ajanına şöyle bir baktı. "Ve doğal olarak, Konvansiyonlar da bu konuda onu destekliyor." Dikkatini Kynes'a çevirdi. "Öyle değil mi Doktor Kynes?"

"Gerçekten öyle," dedi Kynes.

Damıtıcı giysi imalatçısı, hanım arkadaşını kibarca geri çekti. Kadın adama baktı ve şöyle dedi: "Sanırım artık bir şeyler yiyebilirim. Daha önce sunduğunuz şu kuş yemeğinden biraz rica edebilir miyim?"

Jessica bir uşağa işaret edip bankacıya döndü: "Ve siz, bayım, biraz önce kuşlardan ve alışkanlıklarından bahsediyordunuz. Arrakis'le ilgili birçok ilginç şey öğreniyorum. Söyleyin, bahar nerede bulunur? Avcılar çölün derinliklerine gider mi?"

"Yo, hayır, Leydim," dedi bankacı. "Çölün derinlikleri hakkında çok az şey biliniyor. Güney bölgeleri hakkında ise hemen hemen hiçbir şey."

"Güney sınırlarında baharın büyük bir Cevher Ana'sı bulunması gerektiğine dair bir masal var," dedi Kynes, "ama bunun yalnızca bir şarkı için icat edilmiş bir hayal ürünü olmasından şüpheleniyorum. Bazı gözüpek bahar avcıları zaman zaman merkez kuşağının sınırlarından içeri sızarlar. Ama bu aşırı derecede tehlikelidir; rota belirsizdir, sık sık fırtına çıkar.



199


198




Kalkan Duvarı üslerinden uzaklaştıkça zayiat dramatik boyutlara ulaşır. Çok fazla güneye gitmeyi göze almayı kârlı bul-muyorlar. Eğer bir hava durumu uyduımuz olsaydı, belki..."

Bewt başını kaldırıp baktı, ağzı yemekle dolu konuştu: "Fremenlerin oralarda gezdikleri, hetr yere gittikleri ve güney enlemlerinde bile ıslaklar ve yudum kuyuları aradıkları söyleniyor."

"Islaklar ve yudum kuyuları mı?" diye sordu Jessica.

Kynes hızlı hızlı konuştu: "Deli saçması söylentiler, Leydim. Bunlar diğer gezegenlerde bilinıir, Arrakis'te değil. Islak, suyun yüzeye ya da belirli işaretlere göre kazıldığında bulunabilecek kadar yüzeyin yakınına sızdığı bir yerdir. Yudum kuyusu ise, bir kişinin suyu bir kamusla çekebileceği türde bir ıslaktır...yani böyle söylüyorlar."



irdi




Jessica, sözlerinde bir kandırmaca var, diye geçirdi aklından.

Neden yalan söylüyor acaba? diyıe düşündü Paul.

"Ne kadar da ilginç," dedi Jessica. Ve düşündü. "Böyle söylüyorlar... " Buradakilerin ne kadar tuhaf bir konuşma tarzları var. Bunun batıl inançlara olan bağlılıklarını nasıl açığa çıkardığını bir bilseler

"Bir vecizeniz olduğunu duydum," dedi Paul, "cila gelir şehirden, akıl gelir çölden."

"Arrakis'te pek çok vecize vardır," dedi Kynes.

Bir uşak elinde bir notla eğilince, Jessica yeni bir soru sormaya fırsat bulamadı. Notu açtı, Dük'ün el yazısını ve şifre işaretleri gördü, hızla okudu.

"Bunu öğrenmek hepinizi mutlu edecek," dedi, "Dük'ümüz güvence veriyor. Gitmesine yol açan mesele halledilmiş. Kayıp kaptıkaçtı bulunmuş. Mürettebatın arasındaki bir Harkonnen ajanı zor kullanmış ve aracı bir kaçakçı üssüne kaçırmış. Onu orada satmayı umuyormuş. Adamlar da araç da kuvvetlerimize teslim edilmiş." Tuek'i başıyla selamladı.

Kaçakçı başıyla karşılık verdi.

Jessica notu katladı, giysinin kolumdan içeri soktu.

"Açık bir savaşa dönüşmemesine sevindim," dedi bankacı, "insanlar, Atreideslerin barış ve refah getireceğine dair umutlar besliyor."

"Özellikle refah," dedi Bewt.

"Artık tatlılarımızı alalım mı?" diye sordu Jessica. "Aşçımıza bir Çaladan tatlısı hazırlattım: dolsa sosunda pundi pirinci."

"Kulağa çok hoş geliyor," dedi damıtıcı giysi imalatçısı. "Tarifini almam mümkün mü?"

"Arzu ettiğiniz her tarifi alabilirsiniz," dedi Jessica, daha sonra Havvat'a bildirmek üzere adamı çözümlerken. Damıtıcı gi\si imalatçısı korkak, küçük bir sürüngendi ve satın alınabilirdi.

Çevresinde yeniden ufak tefek sohbetler başladı: "Ne hoş bir kumaş..." "Mücevhere uygun bir çerçeve yaptırmış..." "Önümüzdeki üç ay içinde üretim artışı sağlamayı deneyebiliriz..."

Jessica gözlerini tabağına dikerek Leto'nun mesajının şifreli kısmını düşündü: "'Harkonnenler, bir parti lazer silahı getirmeye çalışıyorlardı. Onları yakaladık. Başka partiler getirmeyi başarmış olabilirler. Kalkanları pek önemsemedikleri ortada Gereken tedbirleri al. "

Jessica endişelenerek, zihnini lazer silahlarına odakladı. Yıkıcı ışığın sıcak, beyaz ışınları, bilinen her maddeyi kalkanla kaplı olmadığı sürece kesebilirdi. Bir kalkandan geriye tepmenin, hem lazer silahını hem de kalkanı havaya uçuracağı gerçeği Harkonnenleri rahatsız etmiyordu. Neden? Bir lazer silahı-kalkan patlaması tehlikeli bir değişkendi, atom silahlarından daha güçlü olabiliyordu ya da yalnızca ateş edeni ve kalkanlı hedefini öldürebiliyordu.

Buradaki bilinmeyenler içini huzursuzlukla doldurdu.

Paul şöyle dedi: "Kaptıkaçtıyı bulacağımızdan emindim. Babam bir sorunu çözmeye kalkışırsa onu çözer. Bu, Harkon-nenlerin keşfetmeye başladıkları bir gerçek."



Böbürleniyor, diye düşündü Jessica. Böbürlenmemen.



201


200




Lazer silahlarına karşı tedbir olarak bu gece yer seviyesinin çok altında uyuyacak birisinin böbürlenmeye hakkı yoktur.

"Kaçış yok: atalarımızın uyguladığı şiddetin karşılığını öderiz "

- Prenses Irulan'ın yazdığı "Muad'Dib'in Toplu Vecizeleri"nden

Jessica büyük salondaki patırtıyı duydu, yatağının yanındaki ışığı yaktı. Başucundaki saat yerel saate ayarlanmamıştı ve gece 2:00 civarı olduğunu belirlemek için yirmi bir dakika çıkarmak zorunda kaldı.

Yüksek sesli patırtının ne olduğu anlaşılmıyordu.

Acaba Harkonnen saldırısı mı? diye düşündü.

Yataktan dışarı süzüldü, ailesinin nerede olduğunu görmek için monitörleri kontrol etti. Ekran Paul'ün, mahzenin derinliklerinde aceleyle yatak odasına dönüştürülmüş odada uyuduğunu gösterdi. Belli ki gürültü onun dairesine sızmıyordu. Dük'ün odasında kimse yoktu, yatağı bozulmamıştı. Acaba hala arazi karargahında mıydı?

Henüz evin ön tarafını gösteren bir ekran yoktu.

Jessica odanın ortasında durdu, etrafı dinledi.

Bir bağırış, anlaşılmayan bir ses vardı. Birisinin Dr. Yueh'yi çağırdığını duydu. Bir sabahlık buldu, omzuna aldı, ayaklarına terliklerini geçirdi, hançer-i figanı bacağına bağladı.

Bir ses yeniden Yueh'yi çağırdı.

Jessica sabahlığın kuşağını bağladı, koridora çıktı. Sonra aklına gelen düşünceyle sarsıldı: Ya Leto'ya bir zarar geldiyse?

Koşarken, hol, ayaklarının altında sonsuza kadar uzuyor-muş gibi göründü. Holün sonundaki kemerden döndü, yemek salonunu ve Büyük Salon'a inen geçidi bir solukta geçti. Duvar süspansörlülerinin hepsi sonuna kadar açıktı, salon ışıl ısıldı.

Sağında, ön girişin yanında, aralarında Duncan Idaho'yu tutan iki ev muhafızını gördü. Duncan'ın başı öne sarkmıştı ve birdenbire sadece nefes seslerinin duyulduğu bir sessizlik sahneye hakim oldu.

Ev muhafızlarından biri Idaho'yu suçlarcasına konuştu: "Ne yaptığını gördün mü? Leydi Jessica'yı uyandırdın."

Adamların arkasındaki büyük perdeler dalgalanarak ön kapının açık kaldığını belli etti. Dük'ten ya da Yueh'den hiç iz \oktu. Mapes, bir kenarda durmuş, gözlerini soğuk bir ifadeyle Idaho'ya dikmişti. Eteklerinde yılankavi desenler olan, uzun, kahverengi bir sabahlık giymişti. Ayağında bağcıkları açık çöl botları vardı.

"Eee, Leydi Jessica'yı uyandırdım," diye mırıldandı Idaho. Yüzünü tavana doğru kaldırarak böğürdü: "Kılıjım ilk olarak Grumman'ın kanına bulandı!"



Ana Tanrıça! Sarhoş olmuş! diye düşündü Jessica.

Idaho'nun yuvarlak, esmer yüzü asıldı. Kara bir keçinin postuna benzeyen kıvırcık saçlarına pislik bulaşmıştı. Ceketin-deki koskoca yırtık, akşamki ziyafette giymiş olduğu gömleğin büyük bir bölümünü gözler önüne seriyordu.


Yüklə 6,53 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   55




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin