Gölgede dans ‘’Tutsaklık Prangaları’’ Yazan : Gülay Sena Dündar tanitim



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə11/30
tarix30.07.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#64210
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   30

-23-

Operasyon sırasında uyutulmasına rağmen yarı uyanıkmış gibi hissetmişti kendini. Uyandığında rüyalar alemindeymiş gibi hissettiğini hatırlamıştı tuhaf bir biçimde. Bebeği aldırmak zorunda olduğunu düşünüp durmuştu uykusunda bile, zorla kendi kendine emir verip kendi kendini zor duruma soktuğunu anlamıştı o anda. Her şeye rağmen koğuştaki kadının verdiği bir çift patik te aklına gelmişti, Devran’ın yalvarış niteliğinde konuşmaları da… Suat’ın ikna çalışmaları da, Şefkat Hanımın sözleri de… her şey o an ruhunda aydınlanıp onu baygınken bile bir seçim yapmaya zorlamıştı.

Parlayan yaşları gözlerinde doldukça doldu, ve sonunda dayanamadan bariyerlerden süzülüp yanaklarına dökülüverdi. Gözyaşları sel gibi akıyorken neden ağladığını bile anlayamıyordu Nil. Manevi olarak içinden bir şeylerin koptuğunu hissedebiliyordu en derinlerinden. ‘Acaba geri dönüşüm olsaydı ne yapardım?’ diye düşündü biran. Pişman olup olmadığını ölçmeye çalışıyordu genç kız. Halbuki bunun için çok geç olduğunu biliyordu. Derin bir nefes aldı ve nefesini kesik kesik titreyerek bırakıverdi.

Nil ‘’Allah’ım…’’

Hakan ‘’Nil Hanım, pişman mısınız?’’

Nil biran duraksadı. Pişman olup olmadığını o da bilmiyordu. Bir cana kıymanın ciddiyetine yeni yeni ulaşmıştı ama her şey için geç olduğunun farkındaydı o.

Nil ‘’… Allah’ım.. bilmiyorum, pişman mıyım, değil miyim-‘’

Evet, bal gibi de pişmandı. Bunu yapmaktan başka çaresi olmadığını bile bile pişmandı. Çaresizce pişmandı. PİŞMAN… sözünün sonunu getiremeden boğazına hıçkırıklar düğümlendi inceden inceye genç kızın. Hakan başını salladı olgun bir davranışla.

Hakan ‘’pişmansınız…’’

Nil ‘’başka çarem yoktu.’’

Nil buna kendini inandırmak için büyük çaba sarf ediyordu. Evet, belki de başka çaresi yoktu ya da vardı. Aslında bunun bir önemi de yoktu. Çünkü Nil için aslında bunun bir önemi olmamalıydı, önemli olan tek şey pişman olup olmadığıydı ve bu çocuğun doğmasını isteyip istememesiydi.

Hakan ‘’Nil Hanım, kendinizi daha iyi hissediyorsanız artık detayları konuşalım ne dersiniz? Önemli konular var, çok önemli konular…’’

Nil ‘’şuan kendimi hiç iyi hissetmiyorum aslında, sonra konuşabilir miyiz?’’

Hakan ‘’çok önemli olmasaydı üzerinizde baskı kurmazdım.’’

Nil ‘’yerinden doğrulmaya çalıştı ‘’peki, dinliyorum.’’

Hakan ‘’Nil Hanım operasyon sırasında dikkatimi bir şey çekti.’’

Nil ‘’nasıl yani? Ne anlatmaya çalışıyorsunuz??’’

Hakan ‘’Nil Hanım, kürtaj sırasında kanallarınızda sorun olduğunu saptadık. Bu ÇOK ÖNEMLİ BİR SORUN… bu yüzden kürtajı gerçekleştiremedik.’’

Nil ‘’N-NE?!!! Nasıl yani?’’

Hakan ‘’kürtajı gerçekleştiremedik, çünkü kanallarınızdaki sorun yüzünden bir daha çocuk sahibi olamazdınız. Tedavi olsaydınız bile…!’’

Nil ‘’neden bunu yaptınız? Her şeye rağmen.. yani bu çocuğu almaktan başka çarem olmadığını size defalarca anlatmaya çalıştım! Ben de bir cana kıymak, cinayet işlemek istemezdim ama bundan başka çarem yoktu.! Bu hayatta tek başıma bile yaşamayı beceremezken bu karnımdaki.. ç-çocukla nasıl yaşayabilirdim k-ki?!’’

Hakan ‘’sizi anlıyorum ama eğer bu operasyonu gerçekleştirseydim bir değil iki cana kıymış, iki cinayet işlemiş olacaktınız.’’

Nil ‘’nasıl yani? Ne demeye çalışıyorsunuz doktor bey?!!’’

Hakan ‘’bu operasyondan sadece kısır olacağınız için vazgeçmedim. Çünkü biliyordum bunu göze alıp yine de bu kürtajı yaptıracağınızı. Hatta ben yapmasaydım başkasına yaptıracağınızı da biliyordum. Ama söz konusu sizin hayatınız… eğer bu operasyonu gerçekleştirseydim sizi de kaybedebilirdik, hem de bu ihtimalin yüzdesi çok yüksekti. Bu gibi vakalarda %88 civarında anne ölümü gerçekleşiyor. Hele ki sizin durumunuzda, durum daha farklı ve vahim olacaktı. SİZİ KAYBEDECEKTİK NİL HANIM, KAYBEDECEKTİK…! Hem onu, hem de sizi kaybedecektik.’’

Nil titreyen alt dudağını ısırdı ve düğümlenen hıçkırıklarını engellemeye çalıştı.

Nil ‘’ya beraber yaşayacaktık, ya beraber ölecektik öyle mi?’’

Hakan ‘’evet.. üzgünüm ama maalesef durum böyle. Bir başka doktora gitseniz de aynı şeyleri söyleyecek size.’’

Nil ‘’a-anlıyorum…’’

●●●

Hemşire ‘’Devran Bey, iyi misiniz?’’



Devran biran ayakta duramayacağını hissetti. Hiçbir şey hissedemiyordu aslında şuanda. Tek eliyle duvardan destek aldı, onun da yetmediğini anlayınca direk sırtını duvara yasladı ve gözlerinden akan yaşlarla kendinden geçmiş gibiydi.

Hemşire ‘’Devran Bey?!’’

Devran ‘’o.. artık… yani a-artık o y-yok mu? Bebek yok mu?!’’

Hemşire ‘’maalesef.. üzgünüm. Size ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadım.’’

Devran ‘’şarjım bitmişti!!! Allah Kahretsin şarjım bitmişti!’’

Hemşire ‘’gerçekten üzgünüm, elimden sadece bu gelmişti. Üzgünüm…’’

Hemşire oradan uzaklaştığında Devran adeta yıkılmıştı. O bebeğin varlığına o kadar alışmıştı, ona o kadar bağlanmıştı ki.. sanki Nil’den ve o bebekten öncesi yokmuş gibiydi. Onun miladı Nil’le ve o bebeğin varlığıyla başlamıştı. İçinin yandığını ve midesinin karıncalandığını hissetti. Yüreğinde derin bir sızı vardı ve sanki o sızı onunla konuşuyor gibiydi. ‘Çok Geç Kaldın’ diyordu sanki o sızı ona.. ‘ÇOK GEÇ KALDIN…!’

Devran ‘’neden bunu yaptın Nil? Neden beni bebeğimizle cezalandırdın??!’’

Devran sakinliğini korumaya çalışırken arkasındaki sesle irkilip o yöne döndü.

Suat ‘’Devran…!’’

Devran ‘’Suat.. abi…’’

Suat ‘’Devran, oğlum bir şey mi oldu?! Yüzün kireç gibi, kendinde misin? İyi misin Devran, bir şey söylesene.! Yoksa Nil’e mi bir şey oldu Devran.. gel oturalım bir yere…’’

O sırada Devran abisini engelledi.

Devran ‘’Nil.. kararını vermiş Suat, bebeği aldırmış.’’

Suat ‘’NE?!!’’

Devran ‘’o bebeğimizden vazgeçmiş. Ne yapacağım ben şimdi? Nasıl yaşayacağım? Bu acıya nasıl dayanacağım?! ‘Bunu yapamaz’ dememiş miydin sen abi! Nasıl yapar bunu!! Beni en çok istediğim şeyle, bu bebekle nasıl cezalandırabilir? Daha ne kadar canımı yakabilir ki abi, ne kadar?!!’’

Suat ‘’şşt.. tamam oğlum, sakin ol...’’

Suat kardeşine teselliyle sarıldığında Devran’ın daha önce hiç bu kadar güçsüzleştiğini ve acı çektiğini görmemiş olduğunu fark etti. Kardeşi için o kadar çok üzülmüştü ki.. ama ne yaptıklarından dolayı Devran’a kızabiliyordu şimdi, ne de verdiği karardan dolayı Nil’e… çünkü ikisi de acı çekiyordu sonuçta. Yaptıkları hatalardan, verdikleri kararlardan hep kendileri etkileniyordu. Onlar hayat karmaşasında birbirilerini mahvetmeyi başarmıştı. İsteyerek ya da istemeden… bunun bir önemi yoktu!

Nil’in odasından doktor çıkınca Devran önce düşman bakışlarını doktora çevirdi.

Devran ‘’niye yaptın bunu?! Niye yaptın?!! Buna nasıl kalkıştın, nasıl bana haber vermezsin!!!’’

Hakan ‘’sakin olun Devran Bey, size hemşireyle haber yollamaya çalışmıştım. Ulaşmadı mı?’’

Devran ‘’şarjım bitmişti, geldiğimdeyse artık her şey için çok geçti… (derin bir iç çekti.) peki nasıl şimdi Nil? İyi mi?’’

Hakan ‘’ben de sizinle o konuda konuşacaktım devran Bey.’’

Devran ‘’niye, ne oldu? Bir şey mi oldu Nil’e?!!’’

Hakan ‘’sakin olur musunuz biraz?! Bu şekilde konuşamayız.!’’

Suat ‘’doktor bey haklı Devran, biraz metin olmaya çalış.’’

Devran ‘’sakinim, tamam…’’

Hakan ‘’Nil Hanımın geçirdiği kazadan sonra bebeğin riskinden bahsetmiştim size. Operasyonda bununla ilgili bir komplikasyon gelişti. Kürtaj sırasında Nil Hanımın kanallarından birinde sorun vardı ve operasyonu gerçekleştiremedik.’’

Devran ‘’nasıl?! Bebek? Yani bebek halâ…-’’

Hakan ‘’evet, bebeği alamadık. Nil Hanımın bir daha çocuk sahibi olamama gibi bir riski vardı. Ve daha kötüsü…’’

Devran ‘’daha kötüsü ne?!’’

Hakan ‘’daha kötüsü, bebeğin riskinden dolayı bu durum Nil Hanım için daha da zordu. Operasyonu gerçekleştirecek olsaydık Nil Hanımı da KAYBEDECEKTİK… ben bu riski kesinlikle alamazdım, çünkü bu risk almak bile olmazdı delilik olurdu.’’

Devran ‘’Aman Allah’ım…! Aman Allah’ım…!!!’’

Devran şokta gibiydi. Mutlu mu olmalıydı, yoksa Nil için endişelenmeli miydi? Kesinlikle mutlu olmalıydı, çünkü bunların hepsi geride kalmıştı. Bütün bu riskler geride kalmıştı, artık Nil de bebeği de yaşıyordu.

Devran ‘’Allah’ım sana çok teşekkür ederim…! Allah’ım…!! Şimdi iyi mi peki Nil? Yani her şey normal mi?’’

Hakan ‘’her şey normal, ama bir problem daha var.’’

Devran merakla kaşlarını çattı ‘’nedir?’’

Hakan ‘’operasyon riskliydi, yani yapmasak bile buna kalkışmak dahi çok riskliydi. Yirmi dört saat içinde Nil Hanımın ağrısı, sızısı, kanaması olursa bebeği ve onu kaybetme riskimiz olabilir.’’

Devran’ın yüzü kırıştı, kaskatı kesilmişti olduğu yerde. Suat olduğu yerden duyduklarının şaşkınlıklarını yutmaya çalışarak kardeşine destek olmaya çalışıyordu.

Hakan ‘’o nedenle yirmi dört saat müşaade altında tutmalıyız.’’

Devran ‘’ne gerekiyorsa yapın.! NE GEREKİYORSA!!!’’

Hakan ‘’emin olun, yapacağım…’’

Devran ‘’görebilir miyim Nil’i şimdi?’’

Hakan ‘’fazla yormamak ve çok kalmamak şartıyla evet, geçmiş olsun…’’

Devran kapı koluna sarıldı hemen. Suat ise arkasında duruyordu. Devran’ın içeri gireceğini görünce kafeteryaya inip evdekilere mevzuyu anlatmaya koyuldu.

Başını kapı aralığından içeri soktuğunda Nil’in bir süre onu fark etmediğini anladı. Bir süre gizli gizli izledi Nil’i… yaptığından pişman, ama bundan sonra ne yapacağını düşüne düşüne köşeye sıkışmış bir haldeydi genç kız. Bunu fark etmek o kadar da zor değildi. Kızarmış gözleri onunla tek ortak noktasıydı şuan. Tamamen içeri girdi ve artık kendisini saklamadan kapıyı kapattı. Genç kız başını o tarafa çevirdiğinde ilk kez Devran’a anlamlı ama aynı zamanda boş gözlerle bakmıştı. Genç adam çaresizce kendisine bakan kızın yanına yaklaştı. O an onun elini tutmak, ona sarılmak, sevincini paylaşmak ya da teselli etmek istiyordu ama bunu yapmamak için kendini çok zorladı.

Devran ‘’neden? Neden yaptın bunu?’’

Nil ‘’bunu sormaya hakkın olduğunu mu düşünüyorsun?’’

Devran ‘’benim hakkımın sınırlarını değil de küçücük bir bebeğin yaşama hakkını konuşalım istersen.’’

Nil ‘’şimdi de beni mi suçluyorsun?! Devran sen bana ne yaptığının farkında mısın?!! Senin yüzünden kaçıncı kez katil olmanın kıyısından döndüm ben?! Kaçıncı kez!!! Seni öldürmeye çalıştım, iki kez Cem’in canına kastettim, şimdi de kendi bebeğimin canımdan bir parçanın canına kıymaya çalışırken buluyorum kendimi.! Sen… ben senin yüzünden kendimi tanıyamıyorum Devran.! TANIYAMIYORUM!’’

Devran ‘’ben seni suçlamıyorum Nil. Beni yanlış anlama! Söz konusu kimin suçlu olduğu değil, bir bebeğin canı…’’

Nil ‘’pekâlâ, madem konu bebekten açıldı, biraz da bu bebeğin nasıl olduğunu konuşalım Devran. Ne dersin(!) bu bebeğin annesine yaptığın eziyetleri, annesine neler yaptığını konuşalım. Ona nasıl acımasızca tecavüz ettiğini, nasıl aşağıladığını, nasıl aşağılık bir katil noktasına getirdiğini… biraz da bunları konuşalım.!’’

Devran ‘’tamam Nil, ALLAH BENİM BELAMI VERSİN! Bunu mu duymak istiyordun? Ben dünyanın en iğrenç, en aşağılık insanıyım. Ben bunların hiçbirini ama hiçbirini inkâr etmiyorum zaten. Aynı konuları ısıtıp ısıtıp birbirimizin önüne koyup daha çok örselenmeyelim.! Benden ne istiyorsan onu yapacağım, gidip polise teslim olayım dava aç bana ‘bu adam bana tecavüz etti, ölene kadar hapislerde sürünsün’ de. Ya da istediğin intikam neyse al benden. İçin neyle soğuyacaksa onu yap.! İstersen yalvarırım, istersen ayaklarına kapanırım, istersen köpeğin olurum. Ama bu bebeğe bir daha zarar vermeye kalkışma ne olur Nil. Bak neredeyse kaybediyordum sizi canım burnuma geldi farkında mısın?! Şuramda bir kalp taşıyorum ve sen istemesen de, beğenmesen de ve hatta lânet bile etsen o kalp senin için çarpıyor. Ben bugün sadece bebeği kaybetmekten korkmadım Nil, seni de kaybetmekten korktum. İçim yandı, yüreğim sızladı, ölüyorum sandım.!! Ne olur bana söz ver, bir daha bu bebeğe ve kendine zarar vermeyeceğine dair söz ver.. ne olursun…’’



-24-

Devran söylediklerinden sonra Nil’in gözlerinin içine bakarken onun tepkisini gözlemlemeye çalışıyordu. Nil bu konuşmalarla kafası karışmış gibi olsa da biran önce yalnız kalmak ve düşünebilmek istiyordu.

Nil ‘’ben, kendimi yorgun hissediyorum. Biraz dinleneceğim. Çıksan iyi olur.’’

Bu sözlerle biran gözlerindeki parıltı kaybolsa da genç adam Nil’in kafasının karışık olduğunu hatırladı ve ona zaman verme niyetindeydi.

Devran ‘’peki.. ben Suat’la kafeteryadayım. Birazdan babaannem de gelir. Evden sana pijama takımları, rahat bir şeyler falan getirecekti. Ağrın sızın olursa da doktorla irtibata geçersin. Doktor son yirmi dört saatin kritik olduğunu söyledi.’’

Nil ‘’peki…’’

Devran odadan çıkmadan son bir kez Nil’ baktı ve iyi olduğundan emin olmak istedi. Sonra kapı aralığında durmanın saçmalığını anlamış gibi usulca odadan çıktı. Nil ise Devran’ın ağzından duyduklarıyla adeta dumura uğramıştı. Bu adamdan böyle bir şey beklemiyordu. Ama bu onu affedeceği anlamına gelmiyordu. Genç kızın kendine saygısı vardı ve bu saygı onun Devran’ı affetmesini engelliyordu. Usulca arkasına yaslandı ve gözlerini kapayarak derin bir nefes aldı genç kız. Neden her ne olursa olsun onun canı yanıyordu? Birilerini affetmek, birileri tarafından dışlanmak, ya da aşağılanmak… hepsini yaşarken, bütün bunların kendisine verdiği acıya katlanamıyordu. Diğer yandan da kendi inadı uğruna karnındaki çocuğu da düşünüyordu. Onun annesiz ya da babasız yaşaması ona büyük haksızlıktı.

●●●

Devran merdivenlerden inip kafeteryaya geldiğinde ayaklarının onu taşıyamadığını ve daha fazla ayakta duramayacağını hissediyordu. Biran önce Suat’ın olduğu masaya geçti ve sandalyeyi çekip oturdu.



Suat ‘’konuşmanız nasıl geçti?’’

Devran ‘’bilmiyorum… içimdekileri açtım ona, her şeyi söyledim. Ama halâ aramızda bir soğukluk, engel var.’’

Suat ‘’sakın o engel kızın kendine olan saygısı olmasın?’’

Devran ‘’bilmiyorum abi.. bilmiyorum…’’

Devran başını ellerinin arasına alıp saçlarını karıştırdı çaresiz bir hareketle.

Devran ‘’daha ne yapmam gerekecekse yaparım. Yeter ki artık bunlar yaşanmasın.. YAŞANMASIN…’’

Suat ‘’bazen her şeyi yapmak yetmez Devran, biliyorsun. Bazen her şeyi yapmana rağmen ters giden ya da ilerlemeyen şeyler vardır. İşte o zaman anlarsın ki her şeyi akışına bırakmak gerekir. Tıpkı benim bir zamanlar başaramadığım gibi…’’

Devran biran abisinin yarasına tuz bastığını anlayınca duraksayıp abisine baktı.

Devran ‘’özür dilerim abi.. seni üzdüm…’’

Suat ‘’hayır, üzülmedim. Asya’yı ve onunla olan her şeyi geride bıraktım ben. Artık onu hatırlamak ya da onunla ilgili şeyleri düşünmek istemiyorum. Bir rüyaydı ve uyandım, bitti. Hem gerçek anlamda kim olduğunu bile bilmediğim birinin peşinden koşmak bir hayaletin peşinden koşmak gibi bir şey değil mi? Yanacağını bile bile pervane olmak gibi…’’

Devran ‘’belki her şeyi akışına bırakmamız yeterli gelmez. Sen Asya’yı..’’

Suat ‘’o zaman ortasını bulursun sen de.. tabi ortası varsa… hem içindeki her şeyi ortaya dökersin, hem de olayları akışına bırakırsın. Önce elinden geleni yaparsın, sonra geleceğini kaderin acımasız ellerine bırakırsın.’’

Devran ‘’haklısın, bunun ortası yok. Hem olsa bile bu hepimize acı verir. Asya’nın gidişinden biran için bile olsa seni sorumlu tuttuğum için özür dilerim. Ama ben başka bir anlam veremiyorum bu duruma. Hiçbir zaman da anlam veremedim.’’

Suat ‘’belki biz birbirimize yetemedik.. belki ben ona yetemedim. Bunu hiçbirimiz bilemeyiz. O gitmeseydi her şey nasıl olurdu, bunu hiçbir zaman bilmeyeceğiz. Onun neden gittiğini de aynı şekilde hiçbir zaman bilemeyeceğiz.’’

Devran ‘’bence her şey olacağına varır. Eğer kaderinizde birbiriniz varsanız, birbiriniz kaderine yazılmışsanız.. bunca yıldan sonra bile karşılaşabilirsiniz…’’

Suat ‘’saçma… aradan 5 yıl geçti. Kaderimizin birbirimize yazıldığı saçmalığına da inanmıyorum. Ama Asya’nın bir zamanlar yaptığı hatayı Nil’in de yapmasını istemem. O yüzden onunla konuşacağım. Geç bir konuşma olsa bile…’’

Devran ‘’işe yarar mı Suat?’’

Suat ‘’yaramasa bile denemiş olacağız.’’

Suat sandalyeden kalkıp ilerlerken Devran derin bir nefes alıp düşüncelere daldı. Tam 5 yıl önce ağabeyi Suat Asya’yla gizli bir evlilik yapmıştı. Kimse tarafından kabul görmeyen bir evlilik… Suat Asya’nın elinden tutup tanıştırmaya getirdiğinde Türkan Hanım öğrenmişti ve çılgına dönmüştü. Adeta kara çalı gibi huzursuzluk çıkarmıştı. Bir süre durulmuştu ve bu evliliğe rıza göstermese bile geri durmuştu. Asya’nın hamile olduğunu duymuşlardı, abisinin gözlerinin parladığını görmek iyi gelmişti Devran’a. Onun gerçekten mutlu olduğunu düşünüp huzura kavuştuğu kanısına varmıştı. Daha sonra ortada hiçbir şey yokken Asya bıraktığı bir mektupla ortalardan kaybolmuştu. Bu olayla Suat bir daha kendine gelememiş, bir daha hiç Asya’yla olduğu gibi yüzü gülememişti zavallı adamın. Abisi için üzülüp durmuştu ve Asya’ya da lânet okumuştu. Mektupta çocuktan kurtulduğunu ve artık abisi Suat’ı istemediğini açıkça belirtmişti. İşte o an Suat’ın yaşadığı yıkım anlatılmaz, yaşanırdı. Devran Asya’yı hiç affedememişti ilk başlarda. Ama abisi de olanlara bir sünger çekip sakinleştiğinde biraz olsun Asya’nın tarafından da düşünmek istemişti. Ve bu olayın içinde de annesi Türkan Hanımın olabileceği düşüncesi onu günden güne kemirmişti meraktan. Eğer Asya’yı bulabilseydiler ve olayın aslını ondan öğrenebilseydiler belki de her şey daha farklı olurdu. Bu düşünce her zaman Devran’ın beyninde yer edinmişti, o zamandan beri hiç gerçekten sevmemeye yemine etmişti Devran. Ve bu yüzden de böyle acımasız ve ruhsuz olmuştu. Tek gecelik ilişkiler dışında hiçbir kadınla ilgilenmemişti. Sonra NİL GELMİŞTİ… hayatını aydınlatan kadın, ama Nil için aynı şeyin söylenemeyeceği aşikârdı. Nil Devran’ın hayatını aydınlatmıştı belki ama genç adam genç kızın hayatını karartmıştı. Sırf kimseyi çok sevmeme yemini yüzünden onun da hayatını mahvetmişti. Şimdiyse içten içe korkuyordu. Abisinin kaderini yaşamaktan, bir gün aniden Nil’in kendisini bırakıp gitmesinden.. hem böyle bir şey olursa Suat’ın Asya’yı suçladığı gibi kendisi Nil’i suçlayamayacaktı. Çünkü Nil şuan ne yapsa haklıydı… ama bir daha çocuğuna zarar vermesini affedebilir miydi? Onu bilemiyordu.

●●●


Nil odasında uzanmış dinlenirken karışık kafasını toparlamaya çalışıyordu. Bu sırada kapıyı tıklatıp içeri girdi Suat. Nil Suat’ı görünce merakla doğruldu.

Suat ‘’lütfen rahatsız olma…’’

Nil ‘’burada olduğunuza bakılırsa, olanları biliyorsunuz.’’

Suat ‘’seni suçlamaya ya da yargılamaya gelmedim. Bunu yapmak doğru olmaz. Çünkü ne yaşadığını hiçbir zaman anlayamam. Ama seninle konuşmayı borç bilirim.’’

Nil ‘’ne konuda?’’

Suat ‘’Devran’la bebeğiniz konusunda…’’

Nil gözlerini kapayarak elini Suat’a kaldırarak durmasını işaret etti ‘’lütfen…! Bu hitaptan hoşlanmadım. O benim bebeğim, sadece benim...’’

Suat ‘’afedersin.. sadece senin… eğer gerçeği inkâr etmek istiyorsan sana yardım edebilirim. Ama bunun işe yaramayacağını biliyorum. Çünkü biz her ne kadar söylesek bile bu bebeğin babası Devran. Her neyse, ben buraya bunları konuşmaya gelmedim. O senin tercihin ama ben seninle bu bebek hakkında en son konuştuğumda senin gözlerindeki çaresizliği görmüştüm. Hüznü, çaresizliği ve kederi… ve o an düşünmüştüm, bu bebeği aldırmayacağını bildiğimi sanıyordum. Ama beni yanılttım.’’

Nil ‘’o zaman.. gerçekten aldırmak gibi bir niyetim yoktu. En kötüsü bunu düşünmüyordum.’’

Suat ‘’daha sonra mı karar verdin?’’

Nil ‘’evet.. koğuşta kaldığım zaman bunları düşünecek vaktim oldu… sonra bu hastaneye gelmem, yaşananlar falan.. böyle bir şeyi içimden hiç istemedim. Yani bir cana kıyıp katil olmak… ama öyle bir yönettim kendimi, öyle bir etkiledim ki biran bundan başka çarem olmadığına kendimi inandırdım. Zorundalık hissi insana her şeyi yaptırıyor, bunu bir kez daha gördüm.’’

Suat ‘’senin bunu yapabilecek kadar.. duygusuz olabileceğini düşünmemiştim, HAKLIYMIŞIM DA… biran olsun bunu yapabileceğini düşünsem bile.. gel gelelim eğer yapsaydın da yine seni yargılayamazdım. Çünkü bunca yaşanandan sonra seni suçlamak doğru olmazdı, bu büyük bir sorumluluktu. Ama ben sana başımdan geçen olayı anlatmak, dertleşmek istedim.’’

Nil ‘’ne konuda?’’

Suat ‘’senin gibi bir yıkım yaşadım ben zamanında. Gizli, kabul görülmeyen bir evlilik geçirdim.’’

Nil ‘’ya.. nasıl? Kiminle?’’

Suat ‘’tanıyacağını sanmıyorum. Asya diye bir kız. Çok güzeldi, ilk görüşte bir kokteylde aşık olmuştum. Sonra öyle güzel şeyler yaşamıştık, öyle güzel anılarımız olmuştu ki… bir süre sonra gizlice evlendik. Ailemle tanıştırdığımda annem kabul etmemişti Asya’yı. Bu konuda biraz yıpranmıştık. Asya kabul edilmemenin verdiği üzüntüyle evliliğimizi yıprattı durdu. Aslında ona da hak vermiştim, kabul edilmemek zor bir şeydi. Ama ben onu seviyordum. Bu kadar büyütülecek bir durum yoktu ortada üstelik. Ama olmadı, benim kararlılığım evliliğimizi ve ilişkimizi kurtarmaya yetmedi.’’

Nil ‘’neden? Ne oldu?’’

Suat ‘’bir süre sonra Asya’nın hamile olduğunu öğrendim ve öyle mutlu oldum ki anlatamam.’’

Nil ‘’ne güzel.. birbirinizi sevmeniz ve bu sevginizin bir kanıtı olması çok güzel bir şey…’’

Suat ‘’başta çok güzeldi. Ama bir gün hiçbir şey yokken bir mektup bırakıp Asya’nın ortadan kaybolması her şeyi mahvetti.’’

Nil ‘’çocuğa ne oldu?!’’

Suat ‘’ondan kurtulduğu yazıyordu mektupta.’’

Nil ‘’bu.. bunu nasıl…?’’

Suat ‘’bunu nasıl yapabilir diyeceksin herhalde. Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz, neden bunu yaptığını da… sana anlatmak istediğim şey şu, eğer bir şeye gönül vermişsen ve bunu yapacağına sonsuz kararın varsa.. her ne kadar kararlı olursan ol pişman olabileceğin ihtimalini de göz önünde bulundur. Yoksa yıpranırsın, pişmanlık çok kötü bir şey…’’

Nil ‘’haklısın… ama benim durumum o kadar farklı ki.’’

Suat ‘’belki de.. ama yine de bu iki durumun tek ortak noktası pişmanlık.. pişman olmak… pişmanlık duygusu insanların bütün hayatını mahvedebiliyor.’’

Bu sırada kapıda Şefkat Hanımın belirmesiyle odada bir sessizlik oluştu. Suat ve Nil birbirinin yüzüne bakarken Suat ayağa kalktı.

Suat ‘’geçmiş olsun Nil’cim. Ben sonra yine uğrarım. Sen şimdi biraz dinlen…’’

Nil ‘’teşekkürler…’’

Suat ‘’hoş geldin babaanne. Ben çıkayım, Devran’ın yanında kafeteryada olacağım.’’

Şefkat ‘’peki oğlum, tamam…’’

Suat odadan çıktığında Şefkat Hanım kapıyı kapatıp Nil’in yanına yaklaştı. Önce Nil’e uzun uzun baktı, sonra genç kızın saçlarını yumuşak dokunuşlarla okşadı.

Şefkat ‘’senin için ne kadar zor bir karar olduğunu biliyorum. Ama yanlıştı. Bunu da biliyorsun değil mi?’’

Nil başını öne eğdi ‘’biliyorum… pişmanım ama yine o zamana geri dönebilseydim ve bu pişmanlığı tatmamış olsaydım aynı şeyi yapardım. Çünkü beni kendime getiren şey bu pişmanlık duygusu…’’

Şefkat ‘’şimdi düşünüyorum da.. gözlerinin içinde bir şeyler görüyorum. Farklı bir şeyler…’’

Nil ‘’anlamadım, ne görüyorsunuz?’’

Şefkat ‘’günün birinde sen çok iyi bir anne olacaksın Nil.. çok iyi…!’’

Nil ‘’neden ben de aynı şeyi düşünemiyorum acaba…? Neden kendimi hem kötü bir insan hem de kötü bir anneymiş gibi hissediyorum. İçimdeki bu kendime karşı suçluluk duygusu niye geçip gitmiyor? Neden ben de diğer insanlar gibi olamıyorum? Neden mutlu değilim? Bütün hayatım boyunca böyle mutsuz mu olacağım?’’

Şefkat ‘’hiç kimse sonsuza dek acı çekmeye mahkûm kalmaz Nil, bunu unutma… bir gün hepimiz için bir umut ışığı belirecek. Başta senin için…! yüreğini ferah tut kızım. Bu acıların üstesinden gelebilmek için yüreğini ferah tut. Biz hep senin yanındayız. Hayırlısıyla sağlıklı bir şekilde alacaksın yavrunu kucağına, bak gör o zaman yepyeni bir hayatın olacak. O çocuk hayatını değiştirecek, belki de yaşama sebebin olacak. Bebeğin olmadan nefes alamayacağını hissedeceksin. Kendini ona adayacaksın.’’

Nil ‘’ve babasını hatırladıkça kahrolacağım.’’

Şefkat ‘’en kötüsünü getirme aklına. Böyle bir şey olmayacak. Hem o bebek Devran’ın oluğu kadar senin de…’’

Nil ‘’öyle kaygılarım var ki.. bilemezsin Şefkat Anne… bir tek sen beni bu kaygılardan biraz olsun kurtarabiliyorsun.’’

Şefkat ‘’yavrum benim…’’

Şefkat Hanım Nil’e sarıldı. Ayrıldıklarında Şefkat Hanım Nil’in saçlarını okşadık yumuşakça.

Şefkat ‘’sana pijamalar getirdim. Sonra eşofman takımları. Hastaneden çıktığında Cem pisliği uyanmadıysa yine koğuşa götürecekler seni. Giyecek bir şeylerin olsun diye ne varsa topladım getirdim.’’

Nil ‘’çok teşekkürler Şefkat Anne…’’

Şefkat ‘’ ‘ANNE’ demen içimi ısıtıyor. Sen iyi bir insansın Nil, iyi bir kızsın. Allah iyi insanlara mükâfatını verir. Sen hiç tasalanma, önünde upuzun güzel bir hayat var. Ben bunu hissediyorum.’’

●●●


Akşam olmuştu. Suat ve Şefkat Hanım kafeteryada otururken Devran da Nil’in odasında yatağın kenarındaki sandalyede oturuyordu. Nil de derin bir uykuya dalmış uyuyordu. Öyle karmaşık rüyalar görüyordu ki… biran aklına bütün yaşadıkları geldi. O eve getirildiği, Devran’ın ona yaptıkları, Cem’in yaptıkları, Nil’in eline bıçak aldığı zamanları, Asu’nun Devran’la konuştukları, hapishanede yaşadığı şeyler… o an rüyasında bir beşik gördü ve o beşiğe merakla eğilip bakıyordu rüyayla karışık bir ifade içinde. Merakla eğilip bakmaya çalıştığı beşiği bir türlü göremiyordu. Sonra bir yere uzandığını gördü, biri zorla onu bebeğinden koparmaya çalışıyordu. Zorla ondan bebeğini almaya çalışıyordu. Aniden gövdesinden aşağılarda sıcaklık ve ılık bir ıslaklıkla uyandığında üzerindeki beyaz çarşafın kıpkırmızı renge boyandığını görünce panik oldu. Şokla sesi son ses çıkana kadar uzun bir çığlık attı. Devran bu çığlıkla uyuyakaldığı sandalyeden sıçradı ve Nil’i kanlar içinde görünce çılgına döndü.



Yüklə 3,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin