Gölgede dans ‘’Tutsaklık Prangaları’’ Yazan : Gülay Sena Dündar tanitim



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə2/30
tarix30.07.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#64210
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   30

-3-

Geldiğinden beri yemek yememesinden dolayı olan güçsüz bedenine rağmen hızla ayağa kalktı genç kız. Biran mağrurca başını yukarı kaldırdı ve ellerini yumruk haline getirdi.

Nil ‘’sen kimsin be adam! KİMSİN!! Ne biçim bir insansın sen?!!’’

Odadaki herkes şaşkındı. Gülseren Hanım Devran’ın elinden bir kaza çıkacağına emindi. O nedenle Nil’in arkasında durup onu sakinleştirerek durdurmaya çalışıyordu. Devran yavaşça Nil’e yaklaşırken Gülseren Hanım korkusundan kenara geçti. Devran genç kızın önünde durdu.

Devran ‘’sen.. benimle nasıl böyle konuşursun?!’’

Genç adam Nil’in çenesini sertçe tutup mağrurca yukarıda duran başını çenesine avucunun içiyle uyguladığı darbeyle hızla indirdi. Nil sinirlenmişti, Devran da sakin sayılmazdı.

Devran ‘’eğer kim olduğumu merak ediyorsan ben Devran Harmangil’im.! Sen de Nil Harmangil’sin, şimdilik… kısa süreliğine olsa bile benim karımsın! Şimdi sakın bana diklenmeye kalkma, kırarım bütün kemiklerini!’’

Nil ‘’sakın! Sakın bütün kemiklerimi kırsan da senin olacağımı düşünme..’’

Genç kız işaret parmağını kaldırarak konuşmasına devam etti.

Nil ‘’ve sakın bana yaklaşayım deme.! Gücün sadece savunmasız insanlara yetiyor olabilir ama bana bulaşma! Pis ellerinle sakın beni kirletmeye kalkışma!’’

Devran sinirle gözlerini kısarak daha da yaklaştı Nil’e ‘’kirletmek mi? Kirli ellerimle, seni kirleteceğim öyle mi?!’’

Nil yüzüne inen tokatla küçük bir şoka uğradı ve yere savruldu. Devran genç kızın suratına indirdiği sert tokatla sinirlerinin yatışmadığını, aksine ikiye katlandığını hissetti.

Devran ‘’seni küçük fahişe!! Sen kim olduğunu sanıyorsun?!! Benim emirlerime nasıl karşı gelirsin? Gebertirim seni!’’

Nil uğradığı küçük şoktan sonra -yüzüne inen tokat nedeniyle yere savrulmuştu ki- hırçınca yerden tekmeler savurmaya başladı. Devran bacaklarına aldığı hafif darbelerle yere eğilip sinirle Nil’i iki kolundan tutarak sarstı. Aynı hareketle birlikte Nil’i sertçe duvara sabitledi.

Devran ‘’sakın, sakın bir daha bunu yapma.! Sakın bir daha bana; Devran HARMANGİL’e karşı çıkma.!’’

Nil kendini kurtarıp Devran’ı hırpalamaya çalışırken Devran daha da sinirlenmişti. Bu laf dinlemez, deli korkusuzluğuna sahip bir kızdı ve bu hali onu delirtiyordu. Ramiz Bey Devran’ı sakinleştirerek dışarı çıkarmaya çalıştı. Gülseren Hanım, Ramiz Bey ve Devran dışarı çıktılar.

Ramiz ‘’aman beyim, yapmayın ne olursunuz. Beyim, beyim sakin olun.. kulunuz köleniz olayım ki bu garibanın canını yakmayın…’’

Devran ‘’gariban mı??! Bu kızın gariban olduğunu mu sanıyorsunuz?! Bu kız arsız, edepsiz bir cadı! Ve biraz daha böyle davranmaya devam ederse benden dayak yiyecek.!’’

Gülseren ‘’Devran Bey..’’

Devran ‘’onu ikna et Gülseren Hanım! Ona eğer beni dinlemezse başına gelecekleri anlat!!’’

Devran dev adımlarla kapıya doğru yürüdü. Çok sinirlenmişti. Biran sinirlerini yatıştırmaya çalışarak derin bir nefes aldı ve arabasına binip gaza basarak hızla oradan uzaklaştı.

●●●

Canı çok yanıyordu genç kızın.. Devran’ın tuttuğu kolları, Devran’ın tokat attığı yanağı.. ve dün gece kaçmaya yeltenirken sertçe incittiği bileği… eğer böyleyse bu adam ona sahip olunca daha da canı acımayacak mıydı genç kızın? Etrafında onu sakinleştirmek için canla başla çalışan Mualla’yı bile görmüyordu gözü. Şuan düşündüğü tek şey barbar adamın kendisinin canını yakacağıydı.



Mualla ‘’anladım Nil kardeş, gözü karasın biraz da deli Dumrul’sun ama bu delilik! Devran Harmangil’e karşı gelmek.. bu delilik!!’’

Nil kollarını kavuşturmuş kaşlarını çatarak asilce duruyordu. Şimdi de suçlu o muydu yani? Buraya zorla getirildiğinden beri başına gelmeyen kalmamıştı. Bu adam onu sürekli aşağılayıp ona kötü davranmıştı. Şimdi de suçlu konumuna mı düşüyordu yani? Mualla ise genç kızın tahta zemine hızla düşüp durmaktan ve sürüklenmekten örselenmiş, kanayan dizine yara bandı yapıştırmaya çalışıyordu.

Nil ‘’doğru olan neydi?? Benimki delilikse akıllıca olan neyi, o pislikle yatmak mı?!!’’

Mualla ‘’hayır tabi ki, buna izin veremeyiz. Ama daha yapıcı olabilirsin.’’

Nil ‘’bırak Allah Aşkına yaa! Ne yapıcısı?!’’

Bu sırada içeri Gülseren Hanım ve Ramiz Bey girdi. Suçlu bakışlarla yere bakıyorlardı. Nil bir şeylerden çekindiklerinin farkındaydı bu yaşlı insanların.

Nil ‘’ne oldu? Sorun ne?!’’

Gülseren ‘’Nil; geldiğinden beri seni çok sevdik. Dürüst ve iyi kalplisin. Belli ki suçsuzsun da.. olayı bütün ayrıntılarıyla ben biliyorum. Türkan Hanım yaşadıysa biz de buradaydık, biz de yaşadık. Ne annenin ne de senin suçun yok. Gönül bu, ferman dinlemiyor. Devran Bey’in babasının da suçu yok bu nedenle… biliyoruz ama eğer o adamın dediğini yapmazsan..’’

Nil ‘’yapmazsam mı?!! Sizin ağzınızdan çıkanlar kulağınıza uğruyor mu?!!!’’

Mualla ‘’anne bunu nasıl söylersiniz??’’

Gülseren Mualla’yı es geçerek ‘’Nil, bak kızım; bu adam ölümcül derecede tehlikeli… canını fena yakar, çok fena.. kusura bakma ama sen de benim bir evladımsın ve canının yanmasını istemiyorum…!’’

Nil ‘’kabul edersem canım yanmayacak mı?!!!’’

Gülseren ‘’reddettiğin zamanki kadar çok değil..’’

Nil yaşlı kadından duyduklarıyla şoka uğramıştı. Nasıl böyle bir şey yapabilirdi? Daha da önemlisi bunu kabul edeceğini, yapabileceğini nasıl düşünüyorlardı?!

●●●

Asu, Cem ve Devran koridorda yürüyorlardı. Cem sohbeti çok hassas bir noktadan aniden açtı.



Cem ‘’duydum ki ahu gözlü bir ceylanla evlenmişsin abicim, sana cezadan çok ödül olmuş biraz… (!) Eee abiler her şeyin kaymağını yer(!)’’

Asu bu duruma çok bozulmuştu. Kendisi bu kızı görmemişti ama Cem’in onu öve öve bitirememesi güzelliğine işaretti. Devran’sa bu sabah yaşadıklarını hatırlayarak burnundan soluyordu.

Devran ‘’bu konuda konuşmak istemiyorum Cem.’’

Cem ‘’ne o? Hatun yoruyor mu seni(?) enerjisine yetişemiyor musun yoksa(!)’’

Devran gergin bir ifadeyle ‘’o bir…’’

Cem ‘’panter mi(!)’’

Devran ‘’hayır geri zekâlı! O sadece intikam için köşke gelen bir sürtük.! Bir oyuncak…’’

●●●


Akşam olmuştu.

Üzerine oturan kırmızı kıyafet vücut hatlarını ortaya koymuş, kıvırcık saçlarıyla ve makyajıyla tam anlamıyla kusursuz görünüyordu. O açlıktan beti benzi atmış, uykusuzluktan gözlerinin altı çökmüş, ve susuzluktan dudakları kurumuş kız gitmiş; yerine tam bir AFET-İ DEVRAN gelmişti. Mualla elindeki allıkla son rötuşları yaparken Nil Gülseren’e seslendi.

Nil ‘’onunla konuşabilirsem belki vazgeçirebilirim. Hiç ümidim yok ama.. ‘tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır’ derler, bilirsiniz.’’

Gülseren ‘’Devran Harmangil yılan değil kızım. O yılan kadar bile vicdan sahibi değildir.’’

Nil ‘’içinde biraz insanlık kalmışsa beni dinleyecektir. Belki de bana acır…’’

Gülseren ‘’ben de seni kendi ellerimle ölüme gönderir gibi göndermek istemiyorum ama…’’

Nil alayla gülerek ‘’ama, başka çare yok değil mi(?)’’

Bu acı dolu alaylı tebessüm bütün hüznünü ortaya koymuştu genç kızın. Bu adam tam bir kalpsizdi. Kalp denilen yerinde yeller esen bir adamdı o…

●●●

Odasını arşınlarken Nil’i bekliyordu genç adam. Ellerini arkasında kenetlemiş, diğer yandan da düşünüyordu. Bugün Cem’in dediklerine göre Nil gerçekten de çok güzeldi. Şimdi anlamıştı Asu’nun kıskanmasını. Asu görmemesine rağmen onu kıskanabiliyorsa gördüğünde kıskançlıktan delirirdi. Asu’nun aksine daha çekiciydi Nil. Dolgun dudaklar, beyaz ten ve Türkan Şoray gibi iri, buğulu gözler… nasıl hayaldi ama.. tam bir sinema artisti gibi düşünüyordu o sabahki hırçın, asi kızı. Bakalım bu gece nasıl çıkacaktı genç adamın karşısına? Düşünce duvarlarını yıkacak mıydı Devran’ın? Güzelliğiyle başını döndürebilecek miydi?



Derken o korkulu an gelmişti Nil için. Kapıyı çaldı ve usulca içeri girerken Devran’a yapacağı konuşmayı düşündü genç kız. Devran’sa Nil’i gördüğünde kesinlikle başı dönmüş bayılacaktı neredeyse. Bu güzellik iki gündür müştemilatta nasıl da saklanmıştı? O kadar karşılaşmasına rağmen bu güzelliği nasıl fark edememişti gözleri? Kör müydü bu gözler? Gerçekten hakkını yiyemezdi genç kızın.. Nil çok güzel ve seksiydi. Her erkeğin rüyasına girebilecek bir kadındı. Hele Cem bu kızı görseydi iyice diline düşerdi kardeşinin. Şöyle içindeki duyguları dışarı yansıtmadan göz gezdirdi Nil’e Devran. Önce Nil’in gözlerinden başka bir şeyler olduğunu sezmişti. O gözlerde endişe ve heyecan vardı.. biraz da korku…

Devran ‘’bir şey mi var?’’

Nil ‘’var.. var…’’

Nil elleriyle oynayarak içeri girdi ve kapıyı zaten çoktan kapatmıştı. O kadar cümle düşünmüştü, kuracağı cümleleri bir sürü ölçüp tartmıştı ve buraya gelene kadar kaç tane konuşma hazırlamıştı.. ama hepsini unutmuştu korkudan. Meseleye doğaçlama girmeyi denedi genç kız.

Nil ‘’ben.. bu intikamın nedenini anlayamıyorum. Siz anlıyor musunuz?’’

Devran duvara yaslanarak alayla güldü ve kaşlarını kaldırarak Nil’e cevap verdi.

Devran ‘’bu sabah öyle demiyordun? Tekmeliyordun, arsızca konuşuyordun. Ne değişti?’’

Nil ‘’değişen tek şey düşüncelerim… ben ne kadar sert görünseniz de içinizde merhamet kırıntılarının olduğunu düşünüyorum. Yanılıyor muyum?’’

Devran ‘’merhamet kırıntısı mı??’’

Devran alayla kahkaha atmaya başladı. Nil konuşurken el çabukluğuyla kapıyı kilitlemiş, anahtarı da köşedeki komodinin çekmecesine koyuvermişti. Nil bu hararetli konuşmadan korkulu ve heyecanlıydı ki hiçbir şey fark edecek hali yoktu. Tek düşüncesi bu adamın kalbine dokunmak, merhametini örselemekti.

Nil ‘’açıkçası ben bu anlaşmada ikimizin de suçu olmadığını düşünüyorum. Bir yandan da senin yerine koyuyorum kendimi, sevmediğin bir kızla evlenmek zorunda kaldın. Bunu hak etmiyorsun, senin bir suçun yok.. benim de suçum yok… çünkü ben günahsızım, ben bu konuda kimsenin canını yakmadım. Sana da bana da yazık… gerçekten yazık.’’

Devran ‘’ben kendime yazık olduğunu düşünmüyorum. (tepeden tırnağa Nil’i süzdü) sana da yazık olmadı, merak etme.. gayet yakışıklı olduğumu düşünüyorum.’’

Nil ‘’ne? Sana onca şey söyledim, yazık olur diyorum.! Sevmediğin biriyle evlendin diyorum! Ya sen halâ işin dalgasında mısın be adam?!’’

Devran ‘’bak güzelim, buna alışacaksın! Sen buraya acı çekmek için getirildin ve sonuna kadar bu acıyı yaşayacaksın. Dibine vurana kadar hüznü tadacaksın. Ama tabi bunları yaşarken benimle zevkin doruklarına ulaşmaya başla ki, acılarını unutabilesin(!)’’

Nil Devran’a aşağılar gibi bakarak ‘’sen aşağılık bir yaratıksın. Ben gidiyorum!’’

Nil kapı koluna uzandı ve kolu çekti ama kapıyı açamadı. Kapı kilitlenmişti. Bu odada iki kişi olduklarına göre bu kimin işi olabilirdi acaba(!) sinirle arkasına döndü ve sinsice gülen Devran’a baktı.

Devran ‘’merak etme güzelim, bizi kimse rahatsız edemeyecek(!)’’

Nil kapı kolunu zorlarken ‘’bırak beni! Beni bırakk!!’’

Devran Nil’e yaklaştı ve genç kızı vahşi bir şekilde kapıya sıkıştırdı. Dudakları kulaklarına yaklaşmıştı ve fısıltılarla Nil’le konuştu.

Devran acımasız fısıltılarla ‘’benim odama giriş vardır, çıkış yoktur.. bu oda seni yutar güzelim…’’

Nil ‘’bırak beni! Devran mısın nesin bırak beni, BIRAK!!! İstemiyorum, bırak!!’’

Devran ani bir hareketle genç kızın eteğini sıyırarak bacaklarını okşadı.

Devran ‘’boşuna direnme, işe yaramayacak…!’’

Nil’i kollarından tutarak hızla yatağa savurdu Devran. Nil’in çığlıklarını duymuyormuş gibi zevkle davranarak umursamazlığına devam ediyordu.

Devran ‘’intikamın bedelini ödeyeceksin, ve bu kolay olmayacak…!’’

Devran Nil’in üzerine çıktı ve genç kızın kollarını yatağa sabitlediği gibi bacakları için de aynı şeyi yaptı. Nil üzerindeki güçlü, kuvvetli adamın bacaklarına karşı koyamıyordu bacaklarıyla.. Devran Nil’in kıyafetinin fermuarını yırtarcasına aşağıya indirerek kollarından kıyafeti sıyırdı. İç çamaşırları dışında hiçbir şey kalmamıştı üstüne Nil’in. Devran da gömleğini soymaya koyuldu ve daha sonra da Nil’in dudaklarına vahşice yapıştı. Resmen Nil’in dudaklarını eziyordu kendi dudakları.

Nil ‘’neden bunu yapıyorsun?!! Ne olursun yapma! Ne olur, yapma ne olursun yapmaa!!!’’

Devran ‘’merak etme, sen de en az benim kadar zevk alacaksın…!’’

Hırsla genç kızın dudaklarını ezerken çok sert davranıyordu Nil’e. Nil’in çığlıklarına acımasızca kulak tıkıyordu genç adam. Nil’in dudaklarından boynuna sürüklendi dudaklarıyla, genç kızın kulağına öpücük kondururken tekrar fısıldadı.

Devran ‘’tecavüz kaçınılmazsa, zevk alacaksın…!’’

Nil ‘’adi herif! Pislikkk!! Bırak beniii!!! Bırakkkkk!!!!!’’

Bu hengame içinde Nil’in bileğindeki annesinin en güzel hediyesi olan bileklik saten çarşaflardan kayarak düşüverdi. Genç adam çığlıkları duymuyormuşçasına genç kızın ensesini hırçınca öpüyordu. Bu gecenin ikisine de ne kadar pişmanlık vereceğini hesaba katmadan davranıyordu Devran. Ve pişman olacaktı. Hem de Nil’den daha fazla…

●●●

Sabahın hüznüyle kendi karamsarlığına inat ışıldayan güneş camın kenarından genç kıza da nasibini vermişti. Nil ışıltıların gözlerini kamaştırmasıyla uyanmıştı. Aslında hiç uyumamıştı fakat sabaha karşı güçsüz düşüp uyuyakalmıştı huzursuzca. Genç kızın rimeli akmış, halâ ağlıyordu. Göz pınarlarında yaş kalmamasına rağmen ağlıyordu. Dün gece o kadar berbat bir geceydi ki, o gece Nil’e o kadar acı vermişti ki.. biran kalkmaya çalıştı ama yapamadı. O barbar adam genç kıza o kadar kötü davranmıştı ki, çarşaf kanlar içinde kalmıştı. Kollarından kuvvet almaya çalışarak kalkmayı denedi ama başaramadı Nil. Başarısızlığın verdiği üzüntüyle hıçkırıkları artarak ağlamaya başladı genç kız. Konuşamıyordu bile, hem ağlamaktan sesi kısılmıştı hem de şoktaydı istese de konuşamıyordu. Zor bela yataktan kalktı ve kıyafetlerini toparlayarak giyindi. Tam odadan çıkacakken bileğindeki boşlukla korkuya kapıldı. Anne yadigârı bilekliği yoktu! Bakıyordu her tarafa, yatağın kenarına, yerlere, komodinin köşelerine ama.. YOKTU İŞTE!!!



Uyluklarındaki acıyla ve sancıyla kıvranırken genç kadın bir de bunun acısına yanmıştı. Yüzünü buruşturup ağlamaya güçlü hıçkırıklarla devam etti genç kadın. Annesinin TEK YADİGÂRI da yoktu işte! Bunun ve dün gecenin acısına yanıp dururken kapının gıcırtılarla açılıp içeriye giren Devran’ın sesiyle irkildi genç kadın.

Devran elinde tuttuğu bileklikle ‘’bunu mu arıyorsun…?’’



-4-

Genç kız adamın elinde bilekliğini görünce kan beynine sıçradı, adeta küplere bindi. Bir de konuşamıyordu, ah bir konuşabilseydi nasıl da sövecekti Devran’a…! Hızla ayağa kalktı ve Devran’ın elinden bilekliğini aldı. Utanmadan bir de bu yaptıklarının üzerine anne yadigârı bilekliğini mi pis elleriyle kirletiyordu?! Ne sanıyordu bu adam kendini??!!!

Sinirle bilekliği aldığı gibi kapıya yürüyüp çıkmaya kalkıştı ki Devran aralanan kapıyı tek eliyle kapatarak Nil’e yaklaştı..

Devran ‘’ ne o? Benimle konuşma tenezzülüne girmiyor musun artık(!)’’

Ah bir konuşabilseydi neler söyleyecekti genç kız. Ama konuşamıyordu işte…! Başını iki yana acıyla sallayıp durdu Devran’ın suratına bakmamak için. Devransa genç kızın gözlerinin içine içine bakmaya çalışıp duruyordu. Dün gece bu kızın ilki olmuştu ve bundan etkilenmemiş sayılmazdı. Ne kadar kalbi yokmuş gibi davransa da onun da beynini işgal eden duygular vardı. Sırf annesinin dolduruşuna gelip bu kıza bu kadar işkence etmiş, acı çektirmişti ama ona acıyordu. Gerçekten annesine kızgındı. Dün gece Nil’in tepkilerini hayal ettikçe kanı donmuştu belki odasında biraz alkolü fazla kaçırmasaydı bu kadar diretmezdi, serbest bırakırdı bu kızı. Ama şimdi bunun hiçbir anlamı yoktu. Yapılan hatanın geri dönüşü yoktu. Bir de genç kızın onunla neden konuşmadığını anlayamıyordu. Nil buna daha fazla dayanamadı ve kapıyı beklenmeyen bir şekilde hızla açıp kaçmayı başardı. Devran’sa arkasından bakakaldı.

Devran içten ve samimi bir şekilde kendi kendine ‘’yazık sana.. yazık…’’

●●●

Koridorda nasıl yürüdüğünü bile bilemiyordu. Ayakları zikzak şeklinde yolunu bulmaya çalışıyordu. Duvarı tutarak destek almaya çalışıyor, biran önce çıkış yolunu bulma derdindeydi. Bedeni güçsüz düşmüştü ama o direnir gibi çıkışı bulmaya çalışıyordu. Bu iğrenç evden biran önce çıkmalıydı. Bir gün bu evde ona acı veren kim varsa hepsi bedelini kat be kat ödeyecekti. Başta DEVRAN olmak üzere… her şeyini almıştı o adam.. gururunu, onurunu, masumiyetini… HER ŞEYİNİ! Gün gelecekti, Nil de onun HER ŞEYİNİ alacaktı. Hem de HER ŞEYİNİ!!!



●●●

Mualla saatine bakarak ‘’acaba bir şey yapmış olmasın sakın kıza?!’’

Gülseren ‘’ne yapacak Mualla saçmalama! Yapacağını yaptı daha ne yapsın? Bu saate kadar gelmediğine göre Nil yaşamak istemediği her şeyi yaşamıştır..’’

Ramiz ‘’ben bu kıza çok üzülüyorum hanım.. hiçbir suçu yokken bunca şey yaşamasına çok üzülüyorum. Hem de kendi kızım gibi sevdiğim bir kız bu kız. İyi kalpli, dürüst… bunları hiç hak etmiyor.’’

Gülseren ‘’sakın kızın yanında da böyle acır gibi konuşmayın, böyle konuşup daha da moralini bozmayın kızcağızın.!’’

Mualla ‘’tamam tamam, konuşmayız…’’

Kapıya dayanarak açmaya çalıştı. Bir yandan kapıdan destek alırken diğer yanda kapıyı açmaya çalışıyordu. Az sonra kapıyla arasındaki mücadele son buldu. Nil kapıyı açtı ve içeriye doğru bir adım attı. Herkes ona bakıyordu. Ramiz bey bu duruma daha fazla dayanamayarak müştemilat odasından çıktı. Çok utanıyordu Nil. Herkes ona bakıyordu, her şeyi biliyorlardı üstelik.. Devran’la aralarında ne geçtiyse hepsini biliyordu karşısındakiler… hemen bu kıyafetlerden kurtulmak istiyordu Nil. Gülseren Hanım’ın ona getirdiği birkaç parça kıyafet vardı, onları giymek için zorlukla yere eğildi. Uyluklarında ve kasıklarındaki sancı halâ geçmemişti. Kanaması da durmamıştı üstelik…

Yere eğilirken herkes ona merak dolu gözlerle bakıyordu. Herkes bir açıklama, bir cevap bekliyordu genç kızdan. Ne olmuştu? Hadi olanlar belliydi, bu konuda Nil’in duygu ve düşünceleri nasıldı? Onu nasıl teselli edebilirlerdi? Bunu düşünüp duruyordu genç kızın karşısındaki iki kadın. Feri sönmüş gözleriyle karşısındaki kadınlara baktı biran. Hepsi de onun iyiliğini istiyordu. Ama keşke Gülseren Hanımı dinlemeseydi. Bunları yaşayacağını bilseydi ölmeyi tercih ederdi. Kıyafetlerini aldı ve giyinmek için soyundu.

Gülseren ‘’kızım bir şey demeyecek misin?’’

Gülseren Hanımın sesi genç kızının kulağına bulanık bir yankı gibi gidiyordu. Üstelik şoktaydı, konuşamadığı için de cevap veremiyordu.

Gülseren ‘’bir şey söyle kızım..’’

Mualla ‘’konuşmazsan sana nasıl yardım ederiz ki Nil’cim? Ne olursun seni teselli etmemiz için bize yardım et…’’

Nil giyindi ve dönüp şu sevgi dolu gözlerle kendisine bakan iki kadında gözlerini gezdirdi. Şuan konuşmayı o kadar çok istiyordu ki.. yapamıyordu ama, konuşamıyordu. Tek yaptığı şey şuan için bu kadınlara acıyla bakmaktı.

Gülseren Mualla’ya ‘’kız şoka girmiş olmasın…! Böyle acı dolu bakıyor, belli ki o da dertleşmek istiyor ama yapamıyor.’’

Mualla bu manzaraya dayanamadı. Annesinin düşüncelerini doğruluyordu Nil’in davranışları. Genç kız Nil’in durumuna o kadar üzülmüştü ki çıkmak için bahaneler aradı.

Mualla ‘’ben Nil’in banyo suyunu hazırlayayım, sen bizim evde duş alırsın Nil’cim korkma.. bir de birkaç parça daha kıyafet almıştım ben sana, onları getireyim, eminim sana çok yakışacak…’’

Mualla içindeki acı ve üzüntüyü gizlemeye çalışarak tek göz odayı terk etti. Gülseren Hanımla baş başa kalmıştı genç kız. Gülseren Hanım Nil’e yaklaştı ve eğildi. Kızcağızın omzuna dokundu. Ama Nil’in omzu da ağrıyordu, dün gece öyle yakmıştı ki Devran canını… teselli amaçlı sıcak ve samimi bakışlarla Nil’e baktı Gülseren hanım.

Gülseren ‘’Nil.. kızım… biliyorum, yaşadıkların hiç kolay değil. Hatta bir süre hep acı verecek bu yaşadıkların sana. Ama güçlü olmalısın kızım…! Eğer sana yapılan haksızlıkların dengesini bozmak istiyorsan güçlü olmalısın. Sana yapılanları onlara ödetmek istiyorsan güçlü olmalısın. İntikam alacaksan güçlü olmalısın.! Biliyorum, bu hiç zor olmayacak. İçin kan ağlarken güçlü rolü yapmak hiç kolay olmaz. Ama ne kadar zor bir adam olursa olsun Devran HARMANGİL’e gününü gösterebilirsin. Bir kadın isterse her şeyi yapar…! Şimdi; konuşamadığını biliyorum ve senin için çok üzülüyorum. Sil şu gözyaşlarını ve sakin olmaya çalış. Biraz sakinleş… sonra da bizim eve git ve Mualla’nın hazırladığı suyla duşunu al, kıyafetlerini giyip buraya gel. Ben de o zamana kadar burayı tertemiz yapmış olacağım.’’

Nil konuşamasa bile bu konuşmadan çok duygulanmıştı. Söz konusuyken Devran’ın adını duymak ona tiksinti ve acı verse de konuşmasında haklıydı yaşlı kadın. O adama kendi yaşattıklarının aynısını yaşatabilirdi Nil. Bunu yapabilirdi.. ve yapacaktı…!

●●●


HARMANGİL Ailesi kahvaltıdaydı. Cem kıtlıktan çıkmış gibi keyifle yemeğini yiyordu. Devran ise tam tersi hiçbir şey yiyemiyordu. Çünkü dün geceden gerçekten çok etkilenmişti ve içkinin etkisi geçtikçe o da kendisinden büyük bir tiksinti duyuyordu.

Türkan ‘’oğlum neden yemiyorsun?’’

Devran ‘’aç değilim.’’

Türkan ‘’ye oğlum..’’

Devran ‘’aç değilim dedim…!’’

Artık bu oyuna daha ne kadar devam edebilecekti.. ne kadar alet olacaktı bu intikam yeminine, bilmiyordu. O an kapı çaldı ve hizmetçi Mualla kapıyı açtı.

Türkan ‘’kimmiş Mualla?’’

Mualla şaşkındı ve cevap veremiyordu. Kapıdaki kişi Türkan Hanımdan da güçlü nitelikle bir kadındı. O kadın kimdi acaba?



-5-

Kapıdaki Şefkat Hanımdı. Şefkat HARMANGİL… Türkan Hanımın kayınvalidesi.. Türkan Hanımın başa çıkamayacağı TEK KADIN… ve yanında da Devran’ın abisi Suat Şefkat Hanımın bavullarını taşıyordu. Yanlarında da Devran’ın kız kardeşi Bade öylece duruyordu. Türkan Suat’ı görünce gözlerini kısarak sorgulayıcı bir şekilde bakıştı oğluyla.

Türkan ‘’oğlum, günlerdir ortalarda olmamanın bu konuyla bir alâkası var mı?’’

Türkan Hanımın sesinde kızgınlıktan izler vardı. Suat bunu fark etse de pek umursamadan cevabını verdi.

Suat ‘’evet annecim, Şefkat Sultan sürpriz yapmak istedi. Biz de günlerdir Bade’yle bunun planını yapıyorduk.’’

Türkan Hanım kendisini dışlanmış gibi hissetmişti. Çocukları bile ondan bir şeyler saklıyordu. Devran bu konudan iyice sıkılmış görünüyordu.

Devran ‘’hoş geldin babaanne, kusura bakma ben gideceğim.’’

Suat ‘’oğlum nereye ya? Yeni geldim..’’

Devran ‘’sıkıntı bastı, şirkete geçiyorum.’’

Suat ‘’oğlum derdin mi var senin?’’

Devran ‘’ne derdim olacak?! Hayret yaa!!’’

Devran sinirle kapıyı çarparak evden çıktı. Herkes şaşkınca birbirine bakıyordu.

Bade ‘’nesi var abimin?’’

Cem keyfini bozmadan ‘’bilmem.. karısıyla araları iyi değil galiba...(!)’’

Suat ‘’bir kuyruk acısı var bunun ama.. kim bastı ki kuyruğuna?’’

Şefkat ‘’Devran’ın karısı mı?! Devran evlendi mi? Nerde karısı?’’

Türkan bütün bu sorulara nasıl cevap verecekti, bunun bıkkınlığıyla odayı arşınlamaya başladı.

●●●


Devran evden çıkınca son anda şirkete geçmekten vazgeçmişti. Bu kafayla ne çalışabilirdi, ne başka bir şey yapabilirdi. Bahçeye çıktı genç adam.. aklına dün geceyi ve yaptığı geri dönüşü olmayan hataları getirdi. Hem de defalarca pişman olacağını bile bile…

‘’ Nil kapı koluna uzandı ve kolu çekti ama kapıyı açamadı. Kapı kilitlenmişti. Bu odada iki kişi olduklarına göre bu kimin işi olabilirdi acaba(!) sinirle arkasına döndü ve sinsice gülen Devran’a baktı.



Devran ‘merak etme güzelim, bizi kimse rahatsız edemeyecek(!)’

Nil kapı kolunu zorlarken ‘bırak beni! Beni bırakk!!’

Devran Nil’e yaklaştı ve genç kızı vahşi bir şekilde kapıya sıkıştırdı. Dudakları kulaklarına yaklaşmıştı ve fısıltılarla Nil’le konuştu.

Devran acımasız fısıltılarla ‘benim odama giriş vardır, çıkış yoktur.. bu oda seni yutar güzelim…’

Nil ‘bırak beni! Devran mısın nesin bırak beni, BIRAK!!! İstemiyorum, bırak!!’

Devran ani bir hareketle genç kızın eteğini sıyırarak bacaklarını okşadı.

Devran ‘boşuna direnme, işe yaramayacak…!’

Nil’i kollarından tutarak hızla yatağa savurdu Devran. Nil’in çığlıklarını duymuyormuş gibi zevkle davranarak umursamazlığına devam ediyordu.

Devran ‘intikamın bedelini ödeyeceksin, ve bu kolay olmayacak…!’

Devran Nil’in üzerine çıktı ve genç kızın kollarını yatağa sabitlediği gibi bacakları için de aynı şeyi yaptı. Nil üzerindeki güçlü, kuvvetli adamın bacaklarına karşı koyamıyordu bacaklarıyla.. Devran Nil’in kıyafetinin fermuarını yırtarcasına aşağıya indirerek kollarından kıyafeti sıyırdı. İç çamaşırları dışında hiçbir şey kalmamıştı üstüne Nil’in. Devran da gömleğini soymaya koyuldu ve daha sonra da Nil’in dudaklarına vahşice yapıştı. Resmen Nil’in dudaklarını eziyordu kendi dudakları.

Nil ‘neden bunu yapıyorsun?!! Ne olursun yapma! Ne olur, yapma ne olursun yapmaa!!!’

Devran ‘merak etme, sen de en az benim kadar zevk alacaksın…!’

Hırsla genç kızın dudaklarını ezerken çok sert davranıyordu Nil’e. Nil’in çığlıklarına acımasızca kulak tıkıyordu genç adam. Nil’in dudaklarından boynuna sürüklendi dudaklarıyla, genç kızın kulağına öpücük kondururken tekrar fısıldadı.

Devran ‘tecavüz kaçınılmazsa, zevk alacaksın…!’

Nil ‘adi herif! Pislikkk!! Bırak beniii!!! Bırakkkkk!!!!!’ ‘’

Bunları düşündükçe gözlerinden istemsizce yaşlar süzülüvermişti genç adamın. Koskoca Devran Harmangil’in gözlerinden yaşlar gelmişti. Hüngür hüngür ağlıyordu adeta. Belki de hayatında ilk kez böyle oluyordu. Ama daha başına gelecekleri bilmiyordu bile genç adam. Genç bir kızın ahını almıştı ve bu ahı ödemek hiç kolay olmayacaktı. Sabaha karşı olanlar da aklına gelmişti genç adamın.

‘’ Bütün gece ağlamaktan gözleri şişmiş genç kız üzerindeki ağır yüklerden kurtulmak için bir anlığına uyuyakalmıştı sadece. Koynunda çaresizce uyuyakalan genç kızın yüzüne baktı. Bu kız bunları hak etmiyordu. Ama neden bunları yapıp duruyordu bu adam?! Kendisi de bilmiyordu.

Devran ‘affet küçüğüm.. affet… ikimiz de yaralanıyoruz. AFFET…

Annesine öyle kızıyordu ki.. ama aslında kızdığı kişi KENDİSİYDİ. Nasıl da dolduruşa gelip böyle şeyler yapmıştı bilemiyordu. Tazecik el değmemiş genç bir kızın canını yakmak, hayallerini ve masumiyetini almak.. bunların bedelini nasıl ödeyecekti?’’

Elleriyle yüzünü ovuştururken göz yaşlarını siliverdi genç adam. Nefes almaktan zorlanıyordu Devran. Bunu fark ettiği için bahçenin havasını derin derin içine çekti. Biraz olsun nefes almaya çalışıyordu ama bundan sonra nefes almak o kadar kolay olmayacaktı.

●●●

Şefkat ‘’nerde bu kız Türkan?!! Bir odası vardır sevgili gelininin değil mi?’’



Türkan ‘’şey.. anne bak…’’

Cem alayla gülerek ‘’var tabi canım, müştemilatta kalıyor sevgili gelinimiz(!)’’

Şefkat ‘’NE?!!! Ne diyor bu çocuk Türkan?! Doğru mu bu söylenen saçmalıklar?!!’’

Türkan bir şey söyleyemeyince Şefkat Hanım gerçek olduğunu anlamış ve bu konuya bir anlam verememişti.

Cem ‘’açıklayayım Şefkat Sultan; annem şu yıllar önce babamızın güya bizi terk etmesine neden olan şu kadının kızını kendine gelin aldı.. sırf intikam için…’’

Şefkat ‘’sizi mi terk etti? Oğlum sizi mi terk etti?! Türkan.! Oğlum çocuklarını terk etmedi! Oğlum seni terk etti! Oğlumun canına tak ettirdin, seni terk etti. O kadının da suçu yok, hele kızının hiç suçu yok Türkan.! Tek suç sende! Anladın mı, SENDE!!!’’

Türkan duyduklarını hazmedemedi ve sinirle merdivenlerden yukarı çıktı.

Şefkat Mualla’ya dönerek ‘’beni o kıza götür…’’

Mualla ‘’buyurun, bu taraftan gidelim…’’

●●●


Nil müştemilat odasındaydı. Başı çatlayacak gibi ağrıyordu. Ama konuşup derdini bile dile getiremiyordu ki.. ah bir konuşabilseydi… Devran’a neler sayıp dökecekti. Asıl şimdi konuşmak istiyordu, Devran’a bütün zehrini akıtacaktı konuşabilseydi.

●●●


Mualla ve Şefkat Hanım dışarı çıkıp bahçeye doğru gidince Devran’ı görmüşlerdi.

Şefkat ‘’oğlum, sen gitmedin mi?’’

Devran ‘’vazgeçtim babaanne.’’

Şefkat ‘’ben de karını görecektim.’’

Devran ‘’karımı mı??’’

Şefkat ‘’evet.. neden herkes bu kızı görmemem için böyle davranıyor?! Cin çarpmışa dönmenizin sebebi ne?? Kızcağızı müştemilata kapatmanız mı?!!’’

Devran ‘’babaanne.. inan bana ben pişmanım. Her şey için…’’

Şefkat ‘’HER ŞEY?!’’

Devran önce anlatmak istedi ama nasıl anlatabilirdi ki? Yüzü nasıl tutacaktı bütün bunları anlatmaya? Bu kadar utandırıcı şeyleri bir geceye sığdırabilmişti ama nasıl anlatacaktı ki?! Sonra boş verdi, vazgeçti.

Devran ‘’boş ver babaanne, BOŞ VER…’’

Gülseren Hanım Nil’i hava alması için bahçeye çıkarmıştı. Baş ağrısı geçsin diye biraz oksijene doyduracaktı Nil’i… o sırada Mualla ve Devran Nil’e ve soluk yüzüne odaklandı. Şefkat o an anlamıştı bahsedilen kızın bu olduğunu.

Gülseren Nil’e ‘’gel kızım, biz içeri geçelim.’’

Şefkat ‘’LÜTFEN! Hayır, Gülseren Hanım.. ben konuşmak istiyorum kızımızla…’’

Gülseren ‘’konuşamazsınız…’’

Şefkat ‘’biliyorum, kızmakta da haklısınız hepiniz. Ama ben burda olsaydım bunlara izin vermezdim. Beni tanıyorsun Gülseren Hanım, ben böyle biri değilim. Bunu yapmazdım.’’

Gülseren ‘’yanlış anladınız beni Şefkat Hanım. Kızımız Nil gerçekten sizinle konuşamaz, konuşamazsınız… çünkü şokta, konuşamıyor. İstese de konuşamaz.’’

Devran ‘’NE?!!!’’

Şefkat ‘’Ne?! Neden?’’

Gülseren ‘’onu da torununuz Devran Bey size anlatsın Şefkat Hanım.’’

Bu söz üzerine Şefkat Hanım torunu Devran’a dönmüş, onun yapacağı açıklamaya odaklanmıştı. Devran’sa hiç oralı değildi, Nil’e bakıyordu, ona kilitlenmişti.



Yüklə 3,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin