Gölgede dans ‘’Tutsaklık Prangaları’’ Yazan : Gülay Sena Dündar tanitim


-45- ‘’Biliyorum sana giden yollar kapalı üstelik de sen hiç sevmedin beni…



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə23/30
tarix30.07.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#64210
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   30

-45-

‘’Biliyorum sana giden yollar kapalı üstelik de sen hiç sevmedin beni….

Biliyorsun, ben hangi şehirdeysem yalnızlığın başkenti orası. Ve yine sevgili çocuk, biliyorsun, kişi tutkularıyla yalnızlığını adlandırıyor o kadar.’’

Şefkat Hanım kapıyı anahtarıyla açtığında arkasından Gülseren Hanımla Mualla da geldiler ve kadınlar kapıda karşılaştılar.

Şefkat ‘’yeni mi geliyorsunuz? Ben çoktan eve ulaşmışsınızdır diye düşünmüştüm.’’

Gülseren ‘’yolda çok trafik vardı valla, kendimizi buraya zor attık Şefkat Hanım.’’

Şefkat ‘’iyi, içeri geçelim artık…’’

Şefkat, Gülseren Hanım ve Mualla eve girdiklerinde ev çok sessizdi. Bu fırtına sessizliği gibi soğuk ve donuk bir sessizlikti. Şefkat Hanım bundan şüphelenmişti.

Şefkat ‘’kimse yok mu evde?’’

Gülseren ‘’Nil’in evde olması gerekiyordu ama.. belki hava almaya çıkmıştır, ya da Devran Beyi ziyarete falan…’’

Şefkat ‘’doğru, siz akşam yemeğini hazırlamaya başlayın.’’

Gülseren ‘’peki Şefkat Hanım.. hadi Mualla, mutfağa geç te yemeğin suyunu ocağa koy.’’

Mualla ‘’tamam anne…’’

●●●


Devran ve Suat uzun bir toplantıdan sonra toplantı odasından çıktı.

Devran ‘’ne toplantıydı ama…’’

Suat ‘’sorma.. vıdı vıdı başımın etini yedi muhasebeci. Sürekli maliyetlerden bahsetti, sanki ben bilmiyorum.’’

Devran ‘’hayret, ben senin toplantıda hayallere daldığını düşünmüştüm. Toplantıda kim ne sorduysa tepki vermedin, bütün soruları ben üstüme alınmak zorunda kaldım(!)’’

Suat ‘’aman.. sende…(!) (durakladı ve ciddileşti) Devran.. aslında ben bir süredir kafamı toparlayamıyorum.’’

Devran ‘’hayırdır, niye ne oldu ki? Yine bir vukuat mı var evde?’’

Suat ‘’yok.. öyle bir şey değil… ben bu aralar sürekli olarak Asya’yı aklımdan çıkaramıyorum. Yani ne yapsam olmuyor.. neden böyle oluyor, neden aklımı meşgul ediyor sürekli bilmiyorum ama bu düşüncelerden kurtulamıyorum.’’

Devran ‘’Allah Allah… neden böyle oldu ki şimdi? Hayır neden daha önce değil de şimdi? Duygularını yoğunlaştıracak ne oldu böyle?’’

Suat ‘’bilmiyorum.. ama artık dikkatimi de toplayamıyorum, profesyonelliğimi de kaybettim. Devran… galiba senin Nil’le münasebetinden etkilendim, bilmiyorum. Ben gerçekten korkuyorum, size de aynı şey olacak diye. Bizim de durumumuz aynıydı ve sonra geldiğimiz boyuta bak…’’

Devran Suat’ın omzuna dokunarak ‘’abicim, lütfen kendini üzme artık. En hayırlısı buymuş, biliyorum üzülüyorsun ama elden bir şey gelmez. Sen elinden gelen her şeyi yaptın. Ayrıca Nil’le bize bir şey olmaz, korkma… artık bütün kötülüklerden arınmış durumdayız, kimse bize dokunamaz. Bak yakında her şey düzelecek, çok güzel olacak. Nil’in ne kadar değiştiğini ve yumuşadığını tahmin bile edemezsin. Hele bir oğlumuz doğsun bak o zaman ne kadar harika bir hayat bekliyor bizi. Sakın üzülme, senin de hayatın yoluna girecek inanıyorum ben buna.’’

Suat ‘’umarım Devran, umarım her şey senin dediğin gibi olur. Zira aksi olursa her şey tepetaklak olur.’’

●●●


Kapı çaldı, Mualla kapıyı açtığında gelen Bekir Beydi.

Mualla ‘’hoş geldiniz Bekir Bey…’’

Bekir ‘’hoş bulduk Mualla… herkes nerde? Kim var evde? Ev çok sessiz…’’

Mualla ‘’Şefkat Hanım var evde. Bir de sanırım Türkan Hanımla Cem Bey.. sabahtan beri odalarından çıkmadılar…’’

Bekir ‘’Nil nerde? Bade halâ dönmedi mi?’’

Mualla ‘’Bade Hanım halâ dönmediler, Nil de nerde bilmiyoruz. Hava almaya çıkmış herhalde. Biz geldiğimizde evde değildi. Odasına da üstünkörü baktım, yoktu.’’

Bekir ‘’Allah Allah.. nereye gider bu kız…? Yol bilmez iz bilmez, inşallah bir şey gelmez başına. Ya neden hamile kızı evde yalnız bırakıyorsunuz ben anlamıyorum?! Bir şey gelirse başına Devran’a ne deriz?!!’’

Mualla ‘’hepimiz gideceğimiz yerlere davet ettik onu tek tek ama yorgun olduğunu ve kendini iyi hissetmediğini söyledi. Biz de üstelemedik, evde dinlensin diye…’’

Bekir ‘’e madem iyi hissetmiyor kendini, neden dışarıya çıktı ki? Hay Allah, neyse inşallah bir şey olmaz… yoksa Devran’ın şerrinden koruyun kendinizi.’’

Gülseren Hanım mutfaktan çıktı.

Gülseren ‘’Bekir Bey, aç mısınız?’’

Bekir ‘’yok Gülseren, değilim. Sen biliyor musun Nil’in nerde olduğunu?’’

Gülseren ‘’valla hiç bilmiyorum, belki Devran Beyi ziyarete falan gitmiştir diye düşündüm.’’

Bekir ‘’ben yeni geliyorum oradan, yoktu. Benden sonra gitmiş olabilirse, bilmiyorum… neyse Devran’la Suat dönünce anlarız.’’

●●●

Yolda amansız bir ağlayışla hıçkırarak yürüyordu genç kız. İşler nasıl bu hale gelmişti anlamıyordu. Asu’nun yalan söylediğini düşünüyordu, tamam hamileydi ama ‘’kesin Devran’la ilişkileri son iki aydan önce bitmemişti, yoksa niye Asu hamile kalsın ki?’’ diye düşünüp duruyordu. Haksız da değildi, mektup yazıp evden çıkmadan önce Devran’ın kıyafet dolabını karıştırmıştı kendine inanamayarak. Genelde böyle bir şey yapmazdı ama bu olağanüstü bir durumdu. Genç adamın ceketlerinden birinde Asu’nun saç renginde tel tel saçlar görmüştü ve o an emin olmuştu halâ görüştüklerine. Ama nerden bilebilirdi ki o ceketi aylardır Devran’ın kullanmadığını ve yıkamaya bile vermediğini… Düşünmekten başı çatlamıştı genç kızın, şimdi nereye gideceğini bile bilemezken aklında derin düşünceler ve paranoyakça tahminler dönüp duruyordu. Ama Devran’ın Asu’ya aşık olduğu gerçeği kalbine bir hançer gibi mıhlanmış, hareket ettikçe acıtıyordu genç kızın yüreğini…



Nil ‘’Allah’ım.. Allah’ım ne yapacağım ben şimdi? Nereye gideceğim? Bana bir yol göster Ya Rabbim…! Bir yol…!!’’

●●●


Devran ve Suat köşkün önüne geldiklerinde kapıyı çalan Devran olmuştu. Kapıyı Gülseren Hanım açmıştı. İçeri önce Suat, sonra Devran girdiğinde Gülseren Hanım halâ kapının eşiğinde göz gezdiriyordu. Saat geç olmuştu, gökyüzüne karanlık çökmüştü ve havaya karanlık hakimdi. Devran Gülseren Hanımın arayışlı bakışlarını görünce merakla ona döndü.

Devran ‘’kapıyı kapatmayı düşünüyor musun Gülseren Hanım? Ne arıyorsun anlamıyorum…’’

Gülseren mahcup bir şekilde ‘’Nil sizinle değil miydi Devran Bey?’’

Devran ‘’ne demek bu? Nil bugün bana hiç gelmedi. Burada değil mi? Ne işi var benim yanımda?’’

Gülseren ‘’…’’

Devran ‘’Gülseren Hanım ne oluyor söyler misiniz?! Nil burada değil mi? Evde olması gerekmiyor mu?’’

Gülseren ‘’biz, eve döndüğümüzde evde yoktu.’’

Mualla ‘’ben odasına baktım, bütün köşkü bahçeyi müştemilatı her yeri aradım ama yoktu. Hava almıştır diye düşündük ama… bu saate kadar gelmediğine göre sizin yanınızdadır diye düşündük.’’

Devran ‘’Allah’ım Ya Rabbim! Bir kıza sahip çıkamadığınızı mı söylüyorsunuz siz şimdi bana?! Koca koca insanlarsınız ve hamile bir kıza sahip çıkamıyorsunuz öyle mi?!’’

Gülseren ‘’gerçekten üzgünüm Devran Bey.. gerçekten…’’

Mualla ‘’kendini iyi hissetmediğini söylemişti, bir yerde başına bir şey gelebilir diye düşündük.’’

Devran ‘’aferin.! Bir felaket tellallığınız eksikti zaten!’’

Devran hızla merdivenlerden çıkarken Suat seslendi.

Suat ‘’Devran, oğlum bir sakin ol…’’

Devran ‘’olamam abi, şu hal bak Nil yok ortada..!’’

Devran merdivenleri üçer beşer çıktıktan sonra Nil’in odasına girdi. Nil odasında yoktu zaten, ama odanın olağanüstü boş olduğunu gördü, Nil’in kendine ait özel bir odasıydı burası ve kitaplıkta tek bir kitabı bile kalmamıştı. Elbise dolabına abandığında genç adam oranın da bomboş olduğunu görünce kendine inanamadı. Nil’in onu bırakıp gittiğini düşündü haklı olarak ve masadaki ikiye katlanmış beyaz kâğıdı görünce iyice emin olmuştu. Beyni dumura uğramış bir şekilde alelacele masadaki kâğıdı alıp açtı ve okumaya başladı.

‘’Devran;

Bu zamana kadar her şeye neden katlandığımı çok iyi biliyorsun. Tek gayem oğlumun mutlu olacağı ve kendini iyi hissedeceği eksiksiz mutlu bir aile kurmaktı. Tek temennim çocuğumun geleceğiydi ve bu yüzden sana katlanmıştım. Aylar oynadığımız mutluluk oyununun tek nedeni de karnımdaki çocuktu. Ama artık bunun da bir anlamı kalmadığını gördüm bugün.

Durup dururken vermedim bu kararı, bugün Asu geldi. Bana hamile olduğunu söyledi, önce inanmadım tabi ama tahlil sonuçlarını görünce inanmak zorunda kalmıştım. Son iki ay hariç halâ görüştüğünüzü tahmin ediyorum çünkü Asu 2 aylık hamileymiş gerçi o bir şeyler saçmaladı ve görüşmediğinizi söyledi ama ben inanmadım, bunun için seni suçlamıyorum elbette gerçek bir kadını sevmek isteyeceksindir. Ayrıca Asu seni çok seviyor, beni zehirleme sebebi de seni sevdiğiydi. Evet, Asu’nun beni zehirlediğini söylüyorum, kendisi itiraf etti yoksa onun bile bunu yapabileceği aklımın ucundan geçmezdi. Ama gerçekten onu da suçlamıyorum çünkü onun seni ne kadar çok sevdiğini ve aşık olduğunu anladım bugün. Ancak seven biri bu kadar kötü bir şeyi yapabilirdi çünkü. Sen de bunu biliyordun ve bana söylemedin, evliliğimiz yalan olduğu gibi bana söylediklerin de yalandı biliyorum ama yine de seni suçlayamıyorum. Yalan bir evliliği sürdürmek isteyeceğini düşünmek sana haksızlık olur. Bana çocuk için tahammül etmeni anlayabiliyorum. Ama artık birbirimize katlanmak zorunda değiliz. Asu seni çok iyi tanıdığını da söyledi, sorumluluğa gelemeyen biri olduğunu ve onu sevdiğini söyledi bana. Buna da inandım, çünkü zaten her şey ortada üzerine çok büyük sorumluluklar yüklendi başta sevmediğin bir kızın ve bir bebeğin yükü olmak üzere. Bunun için de seni suçlayamam. Ama artık bu sorumlulukları taşımak zorunda değilsin, her şey bitti. Omzundan bu yükleri alıyorum ve gidiyorum. Lütfen peşimden gelme ve beni bulmak için uğraşma. Çünkü bunların hepsini vicdan, sorumluluk ve zorunluluk için yaptığını biliyorum, kendini zorunlu hissetme ve sakın peşimden gelme. Çünkü beni bulamayacaksın. Artık varlığımı da yokluğumu da unut, bütün bunları kısa bir kâbus olarak hatırla ve mutlu olmaya bak…

Bana arkamdan ettiğin ve Asu’yla Cem’e söylediğin hakaretler için de sana kızmıyorum, her yönden vicdanın rahat olsun. Bu saatten sonra senden istediğim son şey, Asu’yu bul ve o kıza da bebeğine de sahip çık. O çocuğun hiçbir suçu yok ve hep bir yanı eksik yaşama gibi bir zorunluluğu da yok. Babasız bir çocuk olarak büyümesini istemiyorum, birbirinize olan aşkınızı sevginizi engellemek te…

Asu’yla yeni bir hayat kurduğunuzda bunu neden yaptığımı anlayacaksın ve bana hak vereceksin. Kendine iyi bak…

NİL… “

Gözleri biran mektuba kilitlendi ve mıhlanmış gözleriyle birkaç dakika kendine gelemedi. Abisinin yaşadığı kader gelip kendi hayatına konuvermişti, ne büyük bir kederdi bu…

●●●

Uzun uzun caddelerde yollarda yürüdü, saatlerce düşündü. Artık ayaklarında derman kalmamıştı ve sahilde bir banka oturup dinlendi Nil. Her şeyi düşündü, nereye gideceğini bir türlü bilemedi ama defalarca düşünmesine rağmen babasının yanına gitmeye yüreği bir türlü razı gelemiyordu. Genç kız bu konuda kendini ikna edemiyordu. Yıllarca düşmanı bellediği Harmangil ailesinin kanını taşıyan bir bebek vardı içinde ve babası bunu öğrendiği anda ne yapacağı belli olmazdı. Babası kötü biri değildi ama onun hayattaki tek zaafı Harmangil ailesiydi. Genç kız çok düşündü, hem de çok… ama sokaklarda daha da güvensizdi. En iyisi eve dönmekti, babasının evine.. baba ocağına… çok düşündü ve sonunda karar verecekti, ne pahasına olursa olsun eve dönecekti. Karnındaki bebeğin annesiydi o, pekâlâ çocuğunu her türlü şerden koruyabilirdi. Bunu düşünerek koyuldu çıkmaz yollara, hedefse babasının eviydi.



●●●

HARMANGİL Ailesi olağanüstü bu durum üzerine salonda toplanmış bir çare arıyordu. Devran odayı hışımla arşınlayıp duruyordu. Genç adam bir türlü sakinleşemiyordu. Hiç kimse onun sinirini alamıyordu.

Devran ‘’Allah’ım çıldıracağım! Çıldıracağım ya!! Bu nasıl olur?!!’’

Suat ‘’Devran, bak çok zor biliyorum ama sakin ol…’’

Devran ‘’sakın bana sakin ol deme! SAKIN!! Şu mektuptaki saçmalıkları okumadınız mı? Ben böyle bir şeyi nasıl olur da Nil’e hissettirebildim? Nerde hata yaptım?!! O Asu’yu bulursam geberteceğim.! Geberteceğim o sür*tüğü!!!’’

Bekir ‘’oğlum, biraz sakin olur musun? Belli ki bir takım yanlış anlamalar olmuş.’’

Devran ‘’ya bırak Allah Aşkına baba ya, ne yanlış anlaması! Asu Hanım düpedüz sıralamış yalanlarını, Nil’i iyi kalpli saf sandı ya sahte raporlarla beynini yıkadı kızın! O da beni terk etti, bıraktı! Ya Nil beni bırakıp gitti!! Bunu nasıl yapar!!!’’

Utanmasa katıla katıla ağlayacaktı genç adam, ağlamaklı ama sinirliydi o an her şeyi yapabilirdi. Herkes bir şeyler yapıp onu sakinleştirmeye çalışmak istiyordu ama yapamıyordu. Devran Nil’in gittiğini düşündükçe kahroluyordu.

Suat ‘’ya Devran saçmalama, Nil nereye gider? Dönecektir, inanıyorum ben buna…’’

Devran ‘’ölse de dönmez bu saatten sonra! Sokaklarda sabahlasa da dönmez buraya! Nil’in ne kadar gururlu olduğunu bilmiyor musun sanki?!!’’

Şefkat ‘’ya Devran biraz sakin ol, mantıklı düşünmeye çalışalım. Tamam o Asu denen pislik kızı kandırmış belli ki… ama halâ bir şansın var, Nil’i bulup gerçekleri anlatabilirsin. Asu’yla onu yeniden yüzleştirebilirsin. Asu senin yanında da yalan söyleyemez ya, dökülür bir bir yalan söylediğini anlatır Nil’e eski halinize dönersiniz.’’

Devran ‘’o kadar kolay değil! Ben şimdi Nil’i nerde bulacağım? Nereye gider bu kız? Tanıdığı ettiği kim var, onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum lânet olsun!!! O Asu denen aşağılık benim aylardır sarf ettiğim bütün emekleri bir çırpıda çöpe attı! Geberteceğim onu!! GEBERTECEĞİM!!!’’

Devran sinir harbi içindeyken askıdan siyah deri ceketini alıp hışımla evden çıktı. Suat ta endişeli bir halde Devran’ın peşinden gitti.

Suat ‘’bir delilik yapmasın!’’

Bekir ‘’ayrılma peşinden, bu defa kesin Asu’yu öldürür bulursa…!’’

Suat ‘’tamam…’’

Bade ‘’of Nil, neden o kadını dinleyip gidersin ki.. neden?’’

Şefkat ‘’belli ki Asu denen o cadı Devran’ın onu değil kendisini sevdiğine öylesine inandırmış ki kızı; kız da aşklarını yıkmaktan korkmuş, kötü kalpli olmaktan korkmuş ve kaçmış.. gitmiş…’’

Bade ‘’hamile haliyle nerde kalır, ne yapar? Ne yer, ne içer, nereye gider?!’’

Bekir ‘’tamam hanımlar, kötü şeyler düşünmeyelim. Devran’ın bağlantıları var, şimdi Nil’i nereye gittiyse bulur endişelenmeyin.’’

Bade ‘’bırak Allah Aşkına baba, abimin bile Nil’i bulacağına dair umudu yoktu. Nil isterse kendini öyle bir kaybeder, öyle bir gizler ki kimse bulamaz…’’

●●●


Devran arabayı sürerken sinirle direksiyona eliyle vurdu ve bağırdı.

Devran ‘’Lanet Olsun!! Lanet Olsun!!! Nerededir bu kız, nereye gidebilir, nereye?!!!’’

Suat ‘’Devran, sakin olur musun artık?! Kaza yapacağız!’’

Devran ‘’nasıl sakin olayım Suat!! Hamile karım dışarda, bin bir türlü belanın pençesinde ve bunun tek sorumlusu Asu! Hayır hayır, bunu tek sorumlusu Asu değil benim yalanlarım..! ama ne yapabilirdim Suat?! Asu’nun bunu yaptığını söyleseydim zaten Nil şikayetçi olmayacaktı daha da üzülecekti Asu’yu etrafında gördükçe… hem acıyıp Asu’yu şikayet etmezdi hem de Asu’dan korka korka yaşayacaktı o evde. Bunu istemedim.! Ben böyle olsun istemedim Suat! İSTEMEDİM!!!’’

Suat ‘’yeter Devran! Sakinleşir misin biraz?! Yoksa ben seni tokatlayıp sakinleştireyim mi? Şimdi sakin ol ve Nil’i nerde arayacağımıza karar verelim.’’

Devran ‘’Allah’ım ne olursun Nil’in başına bir şey gelmesin.. NE OLUR…! Suat bütün sokakları bütün caddeleri her yeri arayacağım.! Her yeri! ’’

Suat ‘’tamam, sakin ol.. sen nasıl istersen öyle yapalım, ararız. Ama lütfen biraz sakin ol…’’

Devran ‘’er ya da geç onu bulacağı Suat, başka yolu yok! O olmazsa olmaz! Yaşayamam, nefes alamam anladın mı?’’

Suat ‘’anladım Devran, anlıyorum seni. Ne yapıp edip Nil’i bulacağız merak etme tamam mı?’’

Devran derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı arabayı hırsla sürerken.

●●●

Sabaha karşı ulaşmıştı eve genç kız. Uzun zaman sonra yolu kaybetmiş gibiydi ama aslında evin yolunu unutmamıştı, sadece kestirme yolları değil uzatmalı yolları tercih etmişti korkusundan. Bu durumda babasıyla karşı karşıya gelmek, olanları açıklamak öyle zordu ki… bunun için Nil’in güç toplaması gerekiyordu. Gün ışımaya başlamıştı hafiften, genç kız er ya da geç kapının önüne gelmişti ve titrek eliyle kapıyı tıklatarak çaldı. Gidecek başka yolu yoktu, tek yuvası burasıydı ve buraya gelmek zorundaydı. Bunları kendine hatırlatarak kendini yeniden ikna etmeye ve rahatlatmaya çalıştı. Kapı birden açıldı, ama tanıdığı bir kadın açtı. Bu onların komşusu Figen Hanımdı. Orta yaşı biraz geçkin, Nil’in ‘teyze’ diyebileceği yaşta ve hafif kilolu bir bayandı Figen Hanım. Nil onu evinde görünce şaşırmıştı ama Figen Hanımın kendisini karnı burnunda gördüğü kadar şaşırmış olamazdı.



Nil ‘’Figen Teyze.. siz…’’

Figen ‘’Nil, kızım.! Ne bu halin senin?!’’

Nil ‘’ben.. şey…’’

Nil o an düşündü, bütün mahallenin gazete okumadığı ne kadar da belliydi böyle. Belli ki babası da okumamıştı ve Harmangillerle beraber kızının çıkan haberlerini takip etmemişti.

Figen ‘’evlendiğinden haberim yoktu kızım, evlendin değil mi?’’

Figen onaylattırır gibi bir bakışla Nil’e baktı. Nil usul usul başını salladı.

Nil ‘’evet, tabi.. evlendim…’’

‘nasıl bir evlilik ama?’ diye geçirdi içinden… yine buraya gelmişti, bu eve düşmüştü yolu. Ama halâ Figen Hanımın yüzündeki endişeli ifade yumuşamamıştı. Nil bunun farkındalığını yaşarken karşısındaki kadına merakla baktı.

Nil ‘’Figen Teyze, bir şey yok ya? Bir şey mi var yoksa?’’

Figen ‘’kızım.. nasıl söylenir hiç bilmiyorum valla ama…’’

Nil ‘’ne oldu Figen Teyze?! Söyleyecek misin? Babama bir şey mi oldu?!!’’

Figen ‘’kızım.. sana ulaşmaya çalıştık ama…’’

Nil bu sözden sonra Figen’i hafif bir hareketle itip evine girdi. Hızla odaları dolaştı ve küçük evlerindeki en büyük odada -salon bile denemez kadar küçük odalarında- babasını hasta yatağında iki büklüm gördü. Rengi benzi atmış, kendini bilmez halde öylece yatıyordu. Nil bunu görünce dumura uğradı, şok oldu. Ardından kapıyı kapatıp gelen Figen Hanım duruma açıklık getirdi.

Figen ‘’birkaç haftadır kendini kötü hissediyordu zaten, son haftada iyice dağıldı, yataklara düştü. Kasap Hüsnü efendi baban yolda bayılınca doktora götürdü. Doktor babanın.. Nil, bak kızım metin ol.’’

Nil ‘’doktor ne dedi babam için?!!’’

Figen ‘’Nil’cim bak, sakin-…’’

Nil tane tane sinirli bir şekilde ‘’ne, dedi, doktor?!!’’

Figen ‘’tedavi için çok geç kaldığını ve babanın çok az ömrü kaldığını söyledi, maalesef onun için yapılacak bir şey yokmuş artık. Son günlerini huzurlu geçirmeliymiş sadece. İyi bakılmalıymış bu son günlerinde…’’

‘’SON GÜNLERİNDE…’’ bu kelimenin ne anlama geldiğini anlasa da anlamazlıktan gelmeye çalışıyordu ama olmuyordu işte. Bir doktor adayı olarak bu sözcük kümesinin kimlere söylendiğini çok iyi biliyordu ne yazık ki genç kız. Ölüme ramak kalmış hastalara söylenen bu söz babasına söylenmişti işte, biran için öyle saçma şeyler düşündü ki… biran önce doktor olsaydım bütün bunlar olmazdı, diye düşündü. Hemen bildiğim her şeyi uygulayayım babam kurtulsun ne olur, diye yalvardı sonra… ve biran sakinleşip mantıklı düşündüğünde bunların hiçbir önemi olmadığını ve kendisinin saçmaladığının farkına vardı genç kız. Ne yazık ki bu bir kaderdi yalnızca. Figen Hanımın sözüyle irkildi genç kız.

Figen ‘’biz komşular olarak yeterince bakmaya çalışıyoruz tabi, ama iyice elden ayaktan düştü ve sürekli seni sayıklıyor. Sana ulaşamayınca da ne yapacağımızı bilemedik elimizden geldiğince baktık babana…’’

Nil ‘’Figen Teyze.. çok saolun çok teşekkür ederim. (gözlerinden süzülen yaşları silmeye çalışarak) ben elimden geleni yapmaya çalışacağım. Başka doktorlara da götürürüm olmazsa… yeter ki babam iyi olsun.’’

Figen ‘’tabi sen bilirsin ama, yapılacak bir şey olmadığını bil Nil. İçin rahatlasın diye doktor doktor gezdirip babanın bedenine eziyet edeceksen yine de sen bilirsin. Ama bırak ta bari ölecekse huzurla ölsün garibim…’’

Nil gözleri kızarmış ve nefesi daralmış bir şekilde sinirlenerek bağırdı ‘’neden böyle şeyler söylüyorsun Figen Teyze?!! Neden?!!! Belki babam iyileşecek, belki ayağa kalkacak.! Niye bana böyle şeyler söylüyorsun?!!’’

Figen ‘’seni üzmek istemem kızım, biliyorsun. Ama gerçekleri söylüyorum ben, elimden daha da başka bir şey gelmez.’’

Nil yere çöktü ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Şimdi ne yapacaktı? Babasını kurtarmanın bir yolunu bu saatten sonra bulamazdı, geç kalmıştı.

●●●


Devran adım başı önüne gelen herkese Nil’in fotoğrafını gösteriyor, onu görüp görmediklerini soruyordu. Yanında da Suat telefonda tanıdığı bazı bağlantılarla telefon görüşmesi yapıyordu. Herkes harıl harıl elinden geleni yapıyordu. Evdekiler de boş durmuyordu, evin etrafındaki kişilere Nil’i görüp görmedikleri hakkında sorular soruyordu.

Devran ‘’bakar mısınız? Şu fotoğraftaki kızı gördünüz mü? O benim karım, hamileydi… kayıp, lütfen gördüyseniz söyleyin.’’

‘’üzgünüm, maalesef görmedim.’’

Devran ‘’anlıyorum, teşekkürler…’’

Arkasından Suat omzuna dokundu genç adamın.

Suat ‘’Devran, biraz dinlenelim mi artık? Görüyorsun işte, kimse görmemiş Nil’i.’’

Devran ‘’hayır, durmayacağım abi kusura bakma. Sen gidiyorsan git, ben Nil’i bulana kadar arayacağım.’’

Suat ‘’nereye gideceğim oğlum saçmalama! Hem Nil’i ben kaybetmişim gibi azarlamasana beni, Nil’i aramayalım demedim sadece biraz dinlenelim dedim. Belki bu sırada bir yerde dinleniriz de ben de rahatça birilerini arayıp görüşme yapabilirim. Birkaç adam buldum Nil’i arıyorlar. Hadi gel, bir yerde dinlenelim de diğer adamları da arayayım.’’

Devran başını tuttu ‘’offf… afedersin abi, sinir sistemim bozuldu dün akşamdan beri. Ya halâ inanamıyorum şoktayım Suat ne yapacağım ben şimdi Nil’i nerde arayacağım? Nasıl bulacağım? Allah’ım sen bana yardım et!’’

Suat ‘’merak etme Devran, bulacağız eninde sonunda Nil bulunacak.’’

Devran ‘’ya Suat mektubu okumadın mı? Nasıl Nil bunları düşünebilir?! Nasıl benim omzumda bir yük olduğunu, onu da bebeğimizi de sevmediğimi ve zorunluluktan kabul ettiğimi düşünebilir? Ben ona bunu hissettirecek ne yaptım ki?!!’’

Suat ‘’sen bir şey yamadın Devran, hatta elinden gelenin en iyisini yaptın. Ama Nil hatalı düşündü, ona kızmıyorum o da kendince haklı. Evliliğiniz aşk evliliği olmamıştı hatırlatırım. Ya bir de Asu’nun hamilelik meselesi çıkınca ortaya, zavallı kız daha fazla katlanamamıştır buna. Görüyorsun işte, onun beynini Asu yıkamış kızın hatalı düşüncesinde bir suçu yok. Belki kim olsa böyle düşünürdü.’’

Devran ‘’canım yanıyor Suat, içim acıyor! Ölüyorum ben!! Farkında mısın, Nil yok artık.! (gözyaşlarına engel olamayarak) Allah’ım ne olur ikisine de bir şey olmadan onları bana bağışla, ne olursun…!’’

●●●


Yolun sonu görünüyordu artık, Nil öylesine geç kalmıştı ki.. babası son nefeslerini veriyor, son saatlerini yaşıyordu. Komşular eve toplanmış, kadınlardan biri de sürekli terleyen Oktay Bey’in alnını silercesine ter damlalarını siliyordu. Başında huzurlu bir şekilde ölmesi için ayetler okuyan bir de hafız vardı. Nil’se biranda bütün bu karmaşanın ve yasın içinde kendini bulduğu için şaşkın, endişeli ve ağlamaklıydı. Ağlamamak için her ne kadar kendini tutmaya çalışsa da gözlerinden süzülen gözyaşlarını engelleyemez olmuştu artık. Biran babasının biraz kendine geldiğini fark etti Nil, ve adam kızının eline yapıştırdı elini.

Oktay ‘’kızım…’’

Nil hıçkırıklarla ağlarken ‘’baba…’’

Nil başından geçenleri açıklama fikrini çoktan unutmuştu bile, babası da canıyla uğraşırken Nil’in halinin farkında bile değildi zaten. Buraya gelirken düşündüklerinin ne kadar anlamsız olduğunu düşündü genç kız. Keşke geç kalmasaydı, KEŞKE…

Oktay ‘’kızım.. şimdi b-beni.. b-beni dinle…’’

Nil ‘’baba yorma kendini…-‘’

Oktay ‘’dinle dedim, s-sus ve din-le…’’

Nil gözyaşlarını silerken ‘’tamam.. tamam dinliyorum babacım.’’

Oktay ‘’kızım… s-senden bu-nu sakladığım için.. b-beni affet, ne olur…!’’

Nil ‘’neyi sakladın baba? Anlamadım?’’

Oktay ‘’dinle beni.. kı-zım… senin annen, senin.. an-nen… ÖL-MEDİ…!’’

Nil ‘’N-NE?!!!’’

Oktay ‘’eşyalarımın arasında b-bir mektup var. Annen sana göndermişti, içinde ad-resi vardı, b-ben s-senden sakla-dım. Affet kızım… AF-FET… AF…’’

Nil öğrendikleriyle şoktayken Oktay Beyin kendinden geçerek son nefesini de tamamlayamadan gözlerini kapadığını ve yüzünün artık diğer yana savrularak hiçbir yaşam etkisinin olmadığını görünce gözyaşlarına boğuldu genç kız.

Nil ‘’baba.! Baba ölme!! Baba, ölme ne olursun ölme!!! Babaaa! Baba ölme!’’

Hafız ‘’Allah taksiratını affetsin kızım…’’

Nil babasının yakasını çekiştirerek üzerine kapandı ‘’BABAA! BABA ÖLME BABA NE OLUR ÖLME! BABAAA!! BABACIMMM!!!’’

Öğrendiklerinin şoku ve babasının ölümüyle kendini çıplak köksüz bir ağaç gibi hissediyordu genç kız şimdi. Kendini biranda bir yasın ve yılların yalanlarının ortasında bulunca içindeki duygular tarif edilemez derecede karmaşıktı. Artık onu BAMBAŞKA bir hayat bekliyordu. BAMBAŞKA…!



Yüklə 3,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin