Gölgede dans ‘’Tutsaklık Prangaları’’ Yazan : Gülay Sena Dündar tanitim



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə26/30
tarix30.07.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#64210
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30

-49-

Aşk, kelimesinin bir anlamı da sarmaşık demek. Nasıl ki bir sarmaşık bir ağacı çepeçevre sarıp, onun dış dünya ile ilişkisini keser ve sardığı ağacı bir süre sonra kurutursa, aşk da sardığı tuttuğu kişiyi çevresinden koparır ve bir süre sonra o ağaç gibi kurutur...

O gece Nil odasına çekilip uyumaya başlamıştı. Ama uzun bir süre gözüne uyku girmiyordu. Acaba doğru mu yapıyordu? Bu yaptıkları ne kadar doğruydu? Bir bebeği babasından ayırmak ne kadar doğruydu? Başka bir bebek için bile olsa bebeğini babasından ayırıyordu hem de yalanlarla dolanlarla… içi hiç rahat değildi, hem de hiç… ortaya çıksaydı, her şeyi Devran’a anlatsaydı geç kalmış olur muydu? Peki o zaman ne olurdu? Devran Asu’ya ve o bebeğe sahip çıkar mıydı? O bebeğin vebaline girmek istemiyordu. Çünkü biliyordu, eğer o bebeğin vebaline girseydi kendi bebeği de mutlu olamayacaktı hep acı çekecekti. Kendi hataları yüzünden çocuğunun da acı çekmesini istemiyordu. Düşünüp duruyordu ama artık dönmenin de hiç kimseye bir anlam kazandırmayacağını biliyordu. Bu hayatta yalnızdı artık, buna alışmalıydı. Hem Devran için de en iyisi buydu. Devran onun peşinden vicdan azabı yüzünden koşuyordu, onu ağır sorumluluklarla donatarak genç adama haksızlık ettiğini düşünüyordu. Bu herkes için en doğrusu olacaktı. En azından Nil öyle düşünüyordu…

●●●

Sabah olmuştu. Genç kadın yatakta huzurlu bir şekilde uyurken gözlerini araladı. Bir otel odasında dün gece tanıştığı bir adamın kollarında uyuyordu, adam da uyuyordu. Bunu fark ettiğinde büyük bir korkuya kapıldı, bunu nasıl yapmıştı? Tanımadığı bir adamla nasıl…?! Bu yaptığı tek bir hataydı ama ona nasıl bedeller ödetecektir farkında bile değildi genç kadın. O an dün geceden birkaç kare gözlerinde canlanıvermişti.



‘’ Gece Kulübünde Devran ona içki ısmarlarken el sıkışarak tanışmışlardı.

Devran ‘Devran HARMANGİL…’

Nevin Ulusoy…’



Kollarının arasına alıp dudaklarına kızın dudaklarına yapıştırmadan önce ‘Nil…’ diye sayıklamıştı genç adam.

Devran ‘NİL.. AŞKIM…’ ‘’

Nil kimdi? Kimse kimdi, ona neydi ki? Belki de karısıydı, belki de adam evliydi. Bunları bilmeden adamla aynı yatağa girmişti hem de ertesi gününde kendisini tanımayacağını bile bile… dünya başına yıkılmıştı Nevin’in. Üstelik bütün bunların yanında daha önce başka bir erkekle beraber olmayışı, Devran’ın ilk oluşu da cabasıydı. Bütün bunları nasıl düzeltecekti? En iyisi gitmekti, adam uyanmadan çekip gitmek…!

●●●

Sabahın erken saatlerinde yatağından kalkıp balkona geçmişti genç adam. Dün akşam çok tuhaf bir akşamdı, biraz hava almak için balkona bir sandalye koyup gazetesini orada okudu. Kendi kendine düşünüyordu Güney, dün akşam karısı öldüğünden beri hatta karısını tanıdığından beri ilk kez başka bir kadından etkilenmişti. Bu onu zora sokmuştu açıkçası, kendisini karısının hatırasına saygısızlık ederken bulmuş gibiydi ve bu hiç hoş değildi onun için. uzun bir süre Varol’un evine uğramama kararı aldı ilk önce. Ama bunun saçmalıktan başka bir şey olmadığını düşündü sonra, kendi duygularına hakim olamayacaksa ne biçim bir hayat sürebilirdi ki? Hem o kız geçici bir etkilenmeydi belki Güney için. neden bu kadar abartmıştı, etkilenilmeyecek gibi bir kız değildi Nil. Bu kadar abarttığına inanamıyordu ama içinden bir ses te aşık olduğuna dair bir takım sinyaller veriyordu. Fakat Güney bu sesi sürekli susturuyordu.



Güney ‘’Allah’ım ne oluyor bana ya? Neden saçmalıyorsun Güney?!’’

●●●


Devran gözlerini araladığında saat sabahın sekiziydi. Bir otel odasında uyuyakalmıştı ve daha gözlerini tam açıp etrafa bakmadan dün gece tanışıp bir münasebet yaşadığı kadın aklına gelmişti. Gözlerini açtığında onu yatakta görmeyi umuyordu ama yoktu. Devran bunu pek önemsedi, kalkıp giyinmeye başladı. Saat geç olacaktı ona göre, çünkü dokuz buçukta bir toplantısı vardı. Hazırlanırken yatağın kenarına eğilip kol düğmesini alıyordu ki, gördüğü şey onu şoke etmişti. Dün geceki kadının ilk beraber olduğu kişinin kendisi oluşu onun yüzüne bu denli vurulamazdı. Devran bunu görünce kısa bir şaşkınlığa uğramıştı. O an aklına gelmişti dün geceden yalnızca bir kare, o da kadının ismiydi.

‘’ Gece Kulübünde Devran ona içki ısmarlarken el sıkışarak tanışmışlardı.



Devran ‘Devran HARMANGİL…’

Nevin Ulusoy…’ ‘’

Demek kadının adı Nevin’di. Onu arayıp bu durumu konuşmalı mıydı? Bunu düşününce gereksizdi elbette, Devran vazgeçti. Abisinin önerisine uyarak olayları akışına bırakmayı tercih etti. Kafasını toparlayarak giyindi ve otelden çıktı.

●●●


Ne zaman Devran’ı aramak gelse aklına, hep kendisini ikna edip vazgeçiriyordu. Ama Nil için bu gün geçtikçe daha da zorlaşıyordu. Sürekli hamileliğin verdiği duygular olsa gerek, korku ve duygusallık ona bunu yaptırıyordu ve bazen odasında gizli gizli ağlıyordu. Hep aklına Devran’ın ona karşı davranışları ve tutumu geliyordu. Ona karşı nasıl hem bu kadar kibar, iyi ve mükemmel davranırken hem de onu sevmiyor olabilirdi? Bunu bilmiyordu ama Nil herhangi bir ihtimal olarak değerlendiriyordu Devran’ın ona olan aşkını. ‘’Belki aşık değildi, vicdan azabı çekiyordu’’ diye kendini avutmaktan ve kandırmaktan yorulmuştu. Artık yapayalnızdı, her şeyden önce bunu düşünüyordu. Ve bunu düşündükçe Devran’la görüşme düşüncesi içine işliyordu ama yapamıyordu. Bu saatten sonra karşısına geçip te ‘’Kusura bakma Devran ben sana yalan söyledim, bebeğimiz yaşıyor. Hadi gel kaldığımız yerden devam edelim.’’ Diyemezdi ya..! yapmıştı bir kere bir hata, bir adımı bir kez atmıştı hata olsa bile. Artık onun için çok geçti ve Devran’la görüşme cesaretini kendisinde bulamıyordu. Bu cesareti toparlayamıyordu bir türlü.

Nil bunları düşünürken Nimet Hanımın sesi geldi dışardan. Herhalde alışverişten dönmüştü. Gidip poşetlerini taşımaya yeltenecekti ki kapıda Hilmi Bey Nimet Hanımın elindeki poşetleri almıştı bile.

Nil ‘’hoş geldin Nimet Teyze.’’

Nimet ‘’hoş bulduk kızım.. nasılsın iyisindir inşallah, yüzünü biraz solgun gördüm bugün.’’

Nil ‘’iyiyim Nimet Teyze, teşekkürler…’’

Nimet ‘’soracaktım soramıyorum bir türlü, unuttum. Kaç ay kaldı doğuma?’’

Nil ‘’sanırım 4 ay kalmış olsa gerek…’’

O an Nil’in aklına gelmişti, uzun zamandır kontrole falan gittiği yoktu. Üstelik te üçlü tarama testinin tekrarlanması gerekiyordu, onun için de paraya ihtiyacı vardı. Bunları nasıl karşılayacaktı bilmiyordu ama her gün yeni sıkıntılara uyanmaktan sıkılmış ve yorulmuştu Nil. Bugün kendini çok kötü hissediyordu ve dertleşecek birine ihtiyacı vardı. Babasının mezarına gitmek istiyordu.

Nil ‘’Nimet Teyze, Varol uyandı mı?’’

Nimet ‘’bilmem ki kızım, ama istersen bakarım.’’

Nil ‘’yok, gerek yok.. uyanır birazdan. Ben kahvaltıya girişeyim.’’

Nimet ‘’yok Nil’cim ben hazırlarım. Sen de madem bir işin ucundan tutmak istiyorsun aldıklarımı buzdolabına yerleştir. Olur mu?’’

Nil gülümseyerek ‘’olur tabi neden olmasın?’’

Nil mutfağa gittikten sonra Varol da hazırlanmış bir şekilde merdivenlerden aşağı indi.

Varol ‘’Nil’in odasını tıklattım içerde yoktu. Buralarda değil mi?’’

Nimet ‘’evet Varol Bey oğlum, bir şey mi vardı?’’

Varol ‘’yo, önemli bir şey yoktu. Boş vakti varsa eğer bir ara odamı toparlarsa iyi olur diyecektim.’’

Nil mutfaktan seslenirken ‘’olur, birazdan toplarım merak etme sen.!’’

Varol gülerek ‘’tamam…’’

Nimet ‘’sen otur Varol bey oğlum ben hemen kahvaltıyı kurayım.’’

Varol ‘’olur…’’

Birkaç dakika sonra Nil mutfaktan çıktı.

Nil ‘’buzdolabına yerleştirdim hepsini Nimet Teyze.’’

Nimet ‘’çok teşekkürler yavrum, sen de arı gibi çalışıyorsun valla.’’

Nil ‘’olur mu öyle şey, görevim… Varol ben bugün bir yere çıkmalıyım, izin verirsin değil mi?’’

Varol ‘’tabi veririm, ama nereye gidiyorsun?’’

Nil ‘’babamın mezarına gideceğim, ne zamandır uğrayamadım.. öyle yalnız hissetmesin kendini diye…’’

Varol ‘’tabi gidebilirsin, başın sağ olsun Nil. İhtiyacın olan bir şey varsa yani babanın mezarı için olsun, kendin için olsun…’’

Nil ‘’yok, bir şeye ihtiyacım yok teşekkür ederim.’’

Hilmi ‘’başın sağ olsun kızım.’’

Nimet ‘’çok üzüldüm kızım başın sağ olsun…’’

Nil ‘’çok teşekkürler… teşekkür ederim.’’

Herkes baş sağlığı dileyince Nil kendini bir tuhaf hissetmişti. Sanki babasını yeni bugün kaybetmiş gibi hissedivermişti biran. Ama aslında üzerinden az da olsa zaman geçmişti ve unutmaya çalışıyordu. Her ne kadar unutmaya çalışsa da bu pek mümkün olmuyordu ama en azından bunun için uğraşıyordu.

●●●


Devran alelacele eve uğrayıp üzerini değiştirdikten sonra şirkete gelmişti. Şirketin kapısından içeri girer girmez sekreteri kapının önünde onu bekliyordu.

Sekreter ‘’Devran Bey Japonya’daki müşteriler-‘’

Devran ‘’işim var, sonra…’’

Sekreter ‘’ama müşteriler hakkında acil bir-‘’

Devran ‘’sana sonra dedim! Şimdi toplantım var, kafamın başka yerlere dağılmasını istemiyorum anladın mı?! Japonya’daki müşterilerle toplantıya kadar sen ilgilen. Beni de rahatsız etme.’’

Sekreter ‘’toplantıya ben de katılmayacak mıyım?’’

Devran ‘’işinden mi olmak istiyorsun bu sabah, yoksa bana mı öyle geliyor?!’’

Devran hızla uzaklaşırken Sekreter şaşkın gözlerle ardından bakıyordu. Buna bir haftadır katlanıyordu ve daha fazla katlanabileceğini de sanmıyordu. Devran’ın bu yeni hali berbat ve çekilmezdi. Sekreterin arkasındaki danışma personeli kızın yanına geldi.

Danışma Personeli ‘’Devran Harmangil fırtına gibi döndü.!’’

Sekreter ‘’kasırga gibi desek daha doğru olur(!)’’

●●●

Devran odasına girecekken Suat onu durdurdu.



Suat ‘’toplantıya hazır mısın Devran?’’

Devran ‘’hazırım ne oldu?’’

Suat ‘’dün gece eve uğramadın. Hadi buna alıştık ama son bir haftadır eve bile uğramıyorsun farkında mısın?’’

Devran önemsemez bir ifadeyle ‘’sen buradayken sabah eve uğradım.’’

Suat ‘’üzerini değiştirmek için muhtemelen, yanlış mı tahmin ediyorum(!)’’

Devran ‘’kaç yaşında olduğumu hatırlatmama gerek var mı? Liseli ergenler gibi peşimden mi koşacaksınız? Oldu olacak terleyince de belime havlu koyarsınız ha(!)’’

Suat ‘’Devran bu halini hiç beğenmiyorum gerçekten.’’

Devran ‘’Suat, zaten bu sabah hiç havamda değilim. Sabah sabah heyheylerim üzerimde, istersen bir de sen başlama ha ne dersin? Hadi şimdi şu lanet olası toplantı için hazırlanmama izin ver.’’

Devran Suat’ın cevabını bile beklemeden odasına girdi. Masasına oturdu ve çekmecesini açtığında anısı ona orda göz kırpıyordu. Nil’in resmi orda öyle duruyordu masumca, belli ki sekreterlerinden biri bu resimden kurtulmaya çalışırken çekmeceye tıkıştırmıştı. Devran Nil’in resmine görünce hem kızmış, hem de özlediğini hissetmişti. Resmi eline aldı ve Nil’in resmiyle konuşmaya başladı.

Devran ‘’belki sen de bunu istiyordun, seni tamamen silmemi ve unutmamı. Mektupta da öyle demiyor muydun zaten? Sana kızamıyorum anladın mı?! Sana kızamadığım için kendime kızıyorum!’’

Devran toparlandı ve gür sesiyle bağırdı. Sesiyle oda değil şirket yankılanıyordu adeta.

Devran ‘’Seda! Buraya gel!!’’

Sekreterlerinden Seda kapıyı tıklatıp içeri girdi.

Seda ‘’buyrun Devran Bey..-‘’

Devran ‘’bu resmin burada ne işi var?! Bir açıklama bekliyorum!’’

Seda ‘’aslında dediğiniz gibi Nil Hanımın bütün resimlerini yok etmiştik ama-‘’

Devran ‘’ama biri çekmecemde duruyor! Siz beni delirtmek mi istiyorsunuz?!! Hepinizi işten atayım mı istiyorsunuz?! Bunun için mi uğraşıyorsunuz?!!! Eğer bunun için uğraşıyorsanız çok az kaldı! Şimdi al bu resmi ve yok et! Hiçbir şey kalmasın anladınız mı? HİÇBİR İZ KALMASIN!’’

Seda ‘’anladım efendim, hemen…’’

●●●

Nil babasının mezarına gelmişti. Elinde yolda almış olduğu birkaç tohum ve fidan vardı, babasının mezarını süslemek için almıştı onları. Babasıyla vakit geçirmek iyi gelecekti ona, çok özlemişti babasını. Mezarlığa girip babasının mezarına gelir gelmez gözleri dolmuştu, ne yapabilirdi engel olamıyordu. Çömelerek babasıyla konuşmaya başladı.



Nil ‘’sana geldiğimde hiç vaktim kalmamıştı baba. Başıma gelenleri anlatacak kadar bile vaktim olmamıştı, sen hemen ellerimden kayıp gittin… beni neden yalnız bırakıp gittin, ben sana ne yaptım? Ne yaptım?!’’

Babasının mezarına geldiğinde bugün bir takım şeyler onun aklını başına getirmişti. Şimdi annesine çok kızgındı, onu görmek istemiyordu ama eğer kızgınlığı geçtiğindeyse gittiği zaman babasına geç kaldığı gibi annesine de geç kalmaktan çok korktuğunu fark etti Nil. İçine büyük bir korkunun izinsiz dolduğunu hissedince annesinin mektubunu artık okumanın vakti geldiğini düşündü. Artık aklını başına almanın tam zamanıydı.

●●●

Akşam olmuştu, Devran odasında toparlanıp çıkmaya hazırlanıyordu. Diğer yandan da aklından çıkmayan düşüncelerle delirecek gibiydi. Hastalıklı olan bu kalbiyle ne yapacaktı? İstese de istemese de Nil’i aklından çıkaramıyordu. Kendisini aciz ve çaresiz hissediyordu. Bütün yaptıklarına rağmen halâ Nil’i istiyordu ve ondan vazgeçemiyordu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de şu dün geceki kız aklını meşgul ediyordu. Sanki başında yeterince dert yokmuş gibi bir de bu Nevin denen kadın canını sıkıyordu. O kadını arayıp bulmalıydı, biliyordu ama bunu yapmak istemiyordu. Durduk yere bir de bu kıza ümit vermek istemiyordu, çünkü biliyordu vadetse de bir türlü Nil’e olan aşkı ona vadettiklerini yaptıramayacaktı. Hiçbir zaman hiç kimseyi Nil kadar sevemeyecekti.



Devran ‘’Allah Kahretsin Ya…! Bu ne biçim hayat?’’

Biran içinden isyan etmek gelse de yine de yıkılamazdı. Eskisi gibi olmaya söz vermişti kendi kendine.

●●●

Nil eve dönmüştü. Bütün işlerini bitirmiş, odasına kapanmıştı. Yatağın üzerinde oturuyordu, elinde annesinin ona yolladığı zarf vardı ama bir türlü açmaya cesaret edemiyordu. En sonunda uzun uzun düşündükten sonra bu mektubu açmak için geç bile kaldığını düşünerek zarfın içindeki kâğıdı çıkardı.



‘’Canım Kızım, En Değerlim;

Seni ne kadar çok sevdiğimi ve özlediğimi anlatmama bu kâğıtlar yetmez. Sen de bir gün anne olunca beni anlayacaksın, bir evladını diğerlerinden ayırmak ne acı bir şeydir… ama seni bırakmak zorunda kaldım Nil. Vakti zamanında baban, Bekir’le olan durumları öğrenince beni kapı dışarı etti. Mahkemelik olduk, boşandık. Beni kapı dışarı ettiğinde bütün çocuklarımı yanıma aldım, ama seni almama izin vermedi Nil. ‘bari bu kızımı bırak, onu da kendine benzetme’ diye hakaretler etti. Sen tek çocuk değilsin, baban sana yalan söyledi. Senin üç ablan ve bir de abin var. Ama sen onları da beni de göremeden yaşadın. Seni alamadım, çünkü mahkeme kararıyla senden uzaklaştırdı baban beni. Biliyorum, şimdi o da pişmandır onu suçlayamam ama zamanında birbirimizi çok yıprattık. Dönüp ardımıza baktığımızdaysa aslında en çok yıprananın çocuklarımız olduğunu anladık ama artık çok geçti.

Nil, artık bu hasretlik bitsin ve sen ne olur bana dön. Ben senin hasretliğinle yıllarca yanıp tutuştum, yeri geldi seni gizlice okula giderken gözetledim izledim. Hasretimi böyle gidermeye çalıştım ama artık yeter. Daha fazla senin yokluğuna dayanamam yavrum, ne olur artık beni anlayabilecek bir yaştasın ve ben artık ailemin bir arada olmasını istiyorum. Canım kızım, bitanem… lütfen artık bana acı çektirme. Daha fazla ceza çekmek istemiyorum, yeterince çektim. Eğer mahkeme kararıyla babana kalmasaydın yine seni alır giderdim ama devletin kanunlarına karşı gelmedim. Eğer benden haberdar olsaydın hiçbir mahkeme kararı, hiçbir devlet kanunu seni benden ayıramazdı ama benden haberdar bile değilken bunu yapamadım, affet beni. Sen inansan da inanmasan da ben yıllarca senin hasretinle yaşamak zorunda kaldım. Şimdi artık birbirimizin yaralarını sarmanın zamanı geldi. Eğer beni, ablalarını ve abini biraz olsun merak ediyorsan kapımız sana her zaman açık. Bak, aşağıda evimizin adresi var. Bu adrese gelirsen onları görebilirsin, tabi ben de seni görürüm… böylece bir daha hiç ayrılmayız, seni seviyorum kızım hep sevdim…!

ANNEN ŞEHRAZAT…’’

Bunca yıldan sonra nasıl hiçbir şey olmamış gibi bunları yazabiliyordu ki? Biran annesine kızmak istedi, ama yapamadı. O da bir anne adayıydı şimdi, en azından annesinin nedenlerini bu mektupta öğrenmişti. Artık bu küslüğün bir anlamı olmadığını da anladı, haklı olmasının da… çünkü bu olayda kendisi haklı olsa da ölümlü dünyaydı işte, elbet günün birinde annesi de babası gibi göçüp gidecekti bu dünyadan. O göçmeden Nil onu bulup helalleşmeliydi en azından. Annelik hakkı bunu hak ediyordu hiç olmazsa…

●●●

Devran şirketten eve geçmişti. Düşünce girdabında kaybolmuş gibiydi, dün geceki kadın da aramamıştı zaten. Çok ta önemsemiyordu ama.. yaşananlar ortadaydı… genç adam odasına kapanmış, Nil’e bir şeyler karalıyordu. Ona, yüzüne söyleyemediği şeyleri o kâğıtlara yazması ne saçmaydı belki… ama aslında en saçma olan; adını bile duymaya tahammülü olmayan birini bu kadar soluksuz sevmesi ve ondan vazgeçememesi.. HER ŞEYE RAĞMEN… yine de her şeye rağmen onu sevmek güzeldi. Sadece oldukça acı verici ve öldürücüydü. Ama o bunu da göze almıştı, öldürücülüğüyle kabullenmişti aşkını. Yine de onu sevmekten vazgeçemiyordu ve yanlış birini değil de doğru ve iyi birini seviyordu.



‘’Sen de istememiş miydin benden kurtulmayı? Bak, istediğin oldu işte. Umarım mutlusundur çünkü ben senin mutluluğun için kendi aşkımdan öyle tavizler verdim, öyle bedeller ödedim ki bilmek bile istemezsin. Senin nefesini hissetmeden, seni göremeden, sesini duyamadan, seninle konuşamadan yaşamak ne zor bir bilsen… ‘keşke yanımda olsaydın’ demediğim tek bir gün bile yok. ‘Keşke sen de bana aşık olsaydın biraz’ dediğim hiçbir gün de… ama şimdi sadece ‘’keşke’’leri biriktiriyorum. Her şeye rağmen yaşama sebebim de belki beş dakikalığına bile olsa gelecekte tesadüfen karşılaşma ihtimalimiz…

Seni iki dakika bile görmeye razıyım, SON AŞKIM… umarım kalbime saplayıp gittiğin hançer senin mutluluk sebebin olabilmiştir. Sana kızamıyorum, sana karşı hissettiğim tek duygu sonsuz ve sınırsız AŞK.. TUTKU VE İHTİRAS… hepsi bu…’’

Devran yazdığı kâğıdı katlayıp zarfa koydu ve yazdığı diğer zarfların yanına bıraktı. Bu ne denli bir aşktı bilmiyordu ama kaç kere o aşkı kalbinden söküp çıkarmak istemişti ama başaramamıştı. Bu öylesine derin ve öylesine kontrolsüz bir aşktı ki, onu ölüme bile sürüklemişti bir hafta önce. Ama Nil onun için her zaman tek kalacaktı, hangi tene dokunursa dokunsun hiç önemi yoktu. Hiçbir nefes Nil’in nefesi gibi olamayacağı gibi, hiçbir ten de Nil’in teni gibi olamayacaktı. Başkalarıyla birlikte olmak kendisini yıpratmaktan başka işe yaramıyordu biliyordu ama Nil’in yokluğu onu kontrolsüz biri yapmıştı. Ve o buna rağmen Nil’e olan aşkından vazgeçemiyordu.

●●●

Varol salonda Nimet Hanımla konuşuyordu.



Varol ‘’Nil nerde?’’

Nimet ‘’gelir gelmez biraz dinlendi, bütün işlerini bitirdikten sonra da odasına kapandı. Yalnız geldiğinde pek iyi değildi, yüzünde renk gözünde fer yoktu.’’

Varol ‘’babasının mezarına gittiği için olabilir mi acaba?’’

Nimet ‘’tabi, o da vardır ama başka dertleri de var herhalde…’’

Varol ‘’neyse, saol Nimet Teyzem.’’

Varol Nil’in odasına usul usul çıkmaya başladı.

●●●

Nil telefonda hastaneyle konuşuyordu, kontrol için randevu alacaktı. Görevliden bilgi alıyordu.



Nil ‘’evet, beşinci ayındayım hamileliğimin.. ne? Biliyorum, üçlü tarama testini yaptırmam gerektiğini ama…’’

Bu sırada Varol kapıda Nil’in telefonda konuştuğunu duyduğu için bekledi.

Nil ‘’anlıyorum, yardım ettiğiniz için teşekkürler… iyi akşamlar…’’

Nil telefonu kapattı, sıkıntıyla saçlarını karıştırdı.

Nil ‘’offf…!’’

İçeri aniden gülümseyerek Varol girmişti.

Varol ‘’hani bir sıkıntın olursa benimle görüşüp benden yardım isteyecektin?’’

Nil korkmuş bir şekilde derin bir nefes alıp nefesini bıraktı ‘’şey…’’

Varol ‘’ya pardon korkuttum ama, konuştuklarını ister istemez duydum. Üçlü tarama testi oldukça maliyetli bir test.’’

Nil ‘’evet, biliyorum.’’

Varol Nil’in omzuna elini koydu ve ‘’Nil.. doğru yaptığına emin misin?’’

Nil ‘’ne konuda?’’

Varol ‘’bu bebeğin babasına yalan söyledin, üstelik bunu da geçtim bu bebek babasız doğacak. Ne yani? Ona kendi soyadını mı vereceksin?’’

Nil ‘’ne varmış benim soyadımda?’’

Varol ‘’öyle demiyorum, sen de neyi kastettiğimi çok iyi biliyorsun. Şuan için hepsinden de önemlisi sen bu kadar sıkıntı çekerken onun da senin yanında bulunması gerekmiyor mu?’’

Nil ‘’gerekmiyor Varol, ben kararımı çoktan verdim. Bedellerini ödemeye de hazırım, kendi başımın çaresine bakarım.’’

Varol ‘’pekalâ, konuyu değiştiriyoruz.. istersen üçlü tarama testi ve aylık kontroller için sanırım sana yardımcı olabilirim.’’

Nil ‘’yok, teşekkürler…’’

Varol ‘’inat etme… yardım edeyim işte, her şeye de ‘yok, hayır’ deme.’’

Nil ‘’peki.. ama nasıl?’’

Varol ‘’arkadaşım Güney, gelmişti biliyorsun. Kadın doğum uzmanı kendisi, eğer istersen ondan yardım alabiliriz.’’

Nil ‘’ben..’’

Varol ‘’hemen hayır deme… sen demedin mi daha az önce, ‘ben bu çocuğa tek başıma bakmaya razıyım bütün bedelleri öderim’ diye.?’’

Nil ‘’ya.. şey…’’

Varol ‘’hadi inat etme, bir şey kaybetmezsin. Güney kafa adamdır, iyi insandır bize değil herkese yardım eder.’’

Nil ‘’peki, ne diyeyim.. sen zaten bana söylenecek bir şey bırakmadın.’’

Gülüştüler… Nil her ne kadar gülse de çektiği sıkıntılar ve içindeki düşünceler onun gerçekten mutlu olmasına müsaade etmiyordu.



-50-

Genç adam odasında huzurla uyurken sabaha karşı gördüğü kâbusla irkilerek uyanmıştı. Karısını görmüştü rüyasından Güney. Zeynep ona gittikçe uzaklaşıyordu rüyasında, hatta onu terk ediyordu. Eskiden olsaydı bu rüyadan korkar ve buna üzülürdü ama şuan sadece kötü bir kâbusun yarattığı etkiyi yaratıyordu. Tabi bir de bütün güzel anılarını kapsayan Zeynep’i kaybedişi onu gerçekten derinden sarsmıştı eskiden, uzun bir zaman boyunca kendine gelememişti Güney. Ama şu son iki gündür nedendir bilinmez, bir türlü eskisi gibi karısının anısını yaşatamıyordu, tamamen sadakatle bağlandığını hissedemiyordu Zeynep’e. Varol’un evine gittiğinde ve Nil’i gördüğünde ondan etkilendiğini inkâr edemezdi kendi içinde. Ama bu etkilenmenin ötesine gider de kendisi karısının hatıralarına saygısızlık etmiş gibi hissederse kendisini asla affedemezdi. Bugün karısının mezarına gidecekti Güney, onunla konuşacaktı. Belki bu onu biraz kendine getirirdi.

Güney yüzünü elleriyle kapatarak ‘’Allah’ım ne oluyor şimdi bana? Beni kendime getir Allah’ım.. beni kendime getir…!’’

●●●

Sabahın ılık güneşiyle enerji bulan Nil yataktan kalkıp hazırlandı. Salona geçtiğinde bugün Nimet Hanımın gelmeyeceğini hatırladı. Madem öyle, genç kız da kendisine yaptığı iyiliklerden ötürü Varol’a bir kahvaltı jesti hazırlamaya karar vermişti. Kahvaltıda başlangıç için güzel bir çoban salatası yapmayı düşünerek kollarını sıvadı. Sonra güzel bir omlet yaptı, kahvaltılıkları yeniledi. Mükellef bir kahvaltı hazırlamıştı. Çayın kaynamasını beklerken merdivenlerden aşağı Varol indi. Salonda gözlerini uyku mahmurluğuyla kısarak mutfağa doğru geldi. Varol da bugün Nimet Hanımın gelmeyeceğini unutmuştu. Masayı mükellef bir kahvaltı hazırlanmış bir şekilde görünce inanamamış bir şekilde gözlerini ovuşturdu.



Varol ‘’sanırım uyanmadım ve rüya görüyorum(!) çölde olsaydım serap görüyorum derdim(!)’’

Nil mutfaktan gülerek elinde çaydanlıkla masaya geldi.

Nil ‘’hadi geç kalmadan çabuk otur sofraya. Omlet soğumasın. Krepleri de soğumasın diye tavadan çıkarmamıştım ama uyandığına göre tabaklara yerleştirebilirim.’’

Varol ‘’krep te mi var?!’’

Nil ‘’evet, sever misin?’’

Varol ‘’en sevdiğim! Bence Nimet Hanıma yıllık izin verelim, senin kahvaltıların iştahımı açsın(!)’’

Nil ‘’Nimet Teyze bunu duymasın(!)’’

Varol ‘’aramızda kalırsa duymaz(!)’’

Nil ‘’hadi yüzünü yıka da sofraya otur. Ben de krepleri tabağa koyup çayı doldurayım.’’

Varol ‘’harikasın valla, böyle maharetli bir dosta ihtiyacım vardı doğrusu. Genelde arkadaşlarım erkek olduğu için çoğunun elinden bu gibi işler gelmez. Ama Güney çok güzel yemek yapar, bir gün yemeni tavsiye edelim. Bir spagetti bolonez yapar ki, parmaklarını yersin…’’

Nil ‘’ama sen burada böyle çene çalarsan kahvaltıdakiler soğuyacak. Hadi çabuk çabuk…’’

Varol ‘’tamam o zaman ben yüzümü yıkayayım.’’

Varol merdivenlerden yukarı çıkarken Nil genç adamın Güney Beyi neden bu kadar övüp durduğuna anlam verememişti. Hiç Güney’den hoşlanma gibi bir art niyet aklına gelmemişti.

●●●


Harmangil Ailesi kahvaltıya oturmuşlardı.

Bade ‘’dün bütün gece Devran abimin odasının ışığı yanıktı, uyumadı hiç galiba…’’

Suat ‘’alışkın o uykusuz kalmaya(!) bu arada akşam odasına bir kapandı bir daha su içmek için bile çıkmadı odasından.’’

Şefkat ‘’aman eve uğruyor ya, ona şükredelim bence.’’

Bekir ‘’ne yapacağız biz bu çocukla anne?’’

Şefkat ‘’valla hiç bilemiyorum ki… ah Nil, ah be kızım.. neden yaptın ki bunu anlamadan dinlemeden?!’’

Bekir ‘’bu çocuk iflah olmaz artık anne.. valla bir şey yapalım desem sözümüzü dinlediği yok. Ne yapsak bilemedim ki…’’

Şefkat ‘’en iyisi kendi haline bırakmak oğlum, biraz otursun düşünsün taşınsın. Artık ne istiyorsa onu yapsın, ona göre kararını vererek davransın. Üstüne varırsak daha beter olur bu.’’

Bade ‘’keşke Nil hiç gitmeseydi. Bütün bunlar başımıza gelmezdi, ben bile şimdiden özledim onu…’’

Suat ‘’sakın Devran’ın yanında Nil’den bahsetme, çok kızıyor. Dün sekreterin teki Devran’ın çekmecesinde Nil’in fotoğrafını unutunca bizimki küplere binmiş. Nerdeyse sekreteri kovuyormuş, sekreterlerden duydum.’’

Şefkat ‘’ne kadar inkâr ederse etsin halâ Nil’i deli gibi özlüyor.’’

●●●


Varol ve Nil kahvaltıdaydı.

Varol ‘’valla ellerine sağlık Nil, ben böyle güzel omlet yemedim hayatımda.’’

Nil ‘’afiyet olsun…’’

Varol masadan kalktı. Telefonla odasına giderken Güney’i aradı.

Güney evinde bornozla duştan çıkmıştı, telefonu çaldı.

Güney ‘’alo…’’

Varol ‘’naber dostum?’’

Güney ‘’iyidir senden?’’

Varol ‘’iyi işte ne olsun.. ben senden bir şey isteyecektim.’’

Güney ‘’söyle, ne istersen artık…’’

Varol ‘’zor bir şey değil merak etme.’’

Güney ‘’zor da olsa yaparım biliyorsun sen benim dostumsun. Konu ne?’’

Varol ‘’Nil..’’

Güney ‘’Nil mi? Ne olmuş ki Nil’e?’’

Varol ‘’bir şey olmadı canım… biliyorsun, hamile.’’

Güney ‘’evet…’’

Varol ‘’üçlü tarama testinin vakti gelmiş, kız anlatmadı bana ama ben duymasam bir şey demeyecekti. Ne dersin bir şey yapabilir miyiz? Üçlü tarama testi ve aylık kontroller için…?’’

Güney ‘’yaparız tabi, neden yapamayalım? Bak o zaman sen öğleden sonra Nil’i hastaneye gönder. Ya da şöyle yapalım, ben öğleden sonra size gelir Nil’i alırım.’’

Varol ‘’harika olur dostum ya, harikasın çok sağol… şu kıza ne kadar iyilik ettiğini bilemezsin.’’

Güney ‘’abartma Varol, bir doktor olarak ihtiyaç duyan herkese yardımcı olmak benim görevim. Herkese mahsus bu.’’

Varol ‘’tabi canım(!) iyiliksever kankam benim(!)’’

Güney ‘’bak başlama yine abuk sabuk yakıştırmalara oğlum.! Kimsenin özel hayatını, kimden hoşlandığını ve kimi sevdiğini bilemezsin. Hem nerden biliyorsun Nil’in kocasına aşık olmadığını?’’

Varol ‘’ya ne bileyim, aşık olmasaydı boşanmazdı değil mi? Neden boşansın ki?’’

Güney ‘’kıza da öyle imalar da bulunup rahatsız etme. Saçmaladın iyice…’’

Varol ‘’iyi be tamam.. bir şey demedik. Ama sanki senin gönlün var da Nil’den yana düşüncelisin gibi geldi. Sanki o he dese olacakmış gibi bilemiyorum yani…’’

Güney ‘’Varol! Zeynep’i ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun. O yüzden daha fazla konuşma, bozuşacağız.’’

Varol ‘’iyi ya.. neyse o zaman öğleden sonra görüşürüz kardeşim…’’

Güney ‘’görüşürüz…’’

Güney telefonu kapattı. Odasına girip dolabını açtı ve takım elbiselerinden birisini seçerken düşünceliydi.

Güney ‘’Hay Allah’ım, şu Varol’a bak.! Saçma sapan şeyleri kafama soktu, onun yüzünden kafam karışıyor ben de ne saçmalıyorum… hayret bir şey ya…!’’

Her ne kadar kendi kendine Varol için söylense de içindeki filizlenen duygulardan öylesine habersizdi ki…

●●●


Devran şirkete gelmişti. Arabadan indi, şirketin kapısından içeri girdi. Kafası öylesine doluydu ki, kendisini kapıda bekleyen ve içeri girer girmez rapor vermek için konuşan sekreteri bile duymuyordu. Bütün düşünceler beynine toplanmıştı ve onu rahatsız ediyordu. Derin bir nefes aldı ve sekretere dönüp uzun uzun baktı. Sekreter mesajı almıştı, susmalı ve Devran’ı yalnız bırakmalıydı.

Sekreter ‘’ben size kahvenizi getireyim.’’

Devran ‘’iyi olur, böylece benim de kafamı ütülememiş olursun. Kafamı dinlemiş olurum…’’

Sekreter çay ocağına inerken Devran da odasına girdi. Şu sıralar duygularıyla öylesine savaşıyordu ve kendine öylesine kızıyordu ki.. sürekli kendi içinde kendi kendini azarlarken buluyordu. Küçük bir çocuk gibi ‘’NİL…!’’ diye mızmızlanırken ya da…

Devran kendi kendine ‘’yeter artık! Unut onu!! UNUT!!!’’

Genç adam elinin tersiyle masayı dağıtıp bağırdı.

Devran ‘’YETER! UNUT ARTIK!!!’’

●●●


Öğleden sonra Nil hazır ve nazır bir şekilde kapının önündeydi. Aklında bin bir türlü düşünceyle yola bakıyordu. Annesini görmesi gerektiğini düşünüyordu, diğer yanı da gitmek istemiyordu. Gerçek düşüncesinin ne olduğunu kestiremiyordu. Onun dışında bir de Devran hakkında uzun zamandır gazetede haber görememişti. Ona rica etmişti, Asu’yu bebeğiyle ortada bırakmama ve onunla evlenme konusunda. Acaba boşanma kâğıdı Devran’a gitmiş miydi? Bu sırada Varol evin kapısını kapatarak elindeki avukat çantasıyla çıkışa doğru yürüdü ve bahçeyi geçerek Nil’in yanına geldi.

Varol ‘’nasıl? Heyecan var mı?’’

Nil ‘’bilmem.. olmalı mı?’’

Varol güldü.

Varol ‘’ne bileyim, bebeğini göreceksin. Ondan sormuştum.’’

Nil ‘’o zaten hep benimle.. görmesem de…’’

Varol ‘’Nil sen neden bunu yapıyorsun?’’

Nil ‘’ne konuda?’’

Varol ‘’neden bu çocuğu tek başına yapmış gibi davranıyorsun? Bütün sorumluluk senin üzerinde. Yani neden bunu yapıyorsun? Belki kendine göre haklı sebeplerin var ama bu kocandan-‘’

Nil ‘’Varol.. lütfen ben bu konudan çok yoruldum. Hatta yeterince de yıprandım. Bir yerde yığılıp kalmamak için her gün kendimi çok zor tutuyorum. Ayakta duramıyorum, kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. Kimseye bağlı kalmak istemiyorum. Hem sen benim hakkımda ne biliyorsun? Eleştirmekte belki haklısın ama ben çok şey yaşadım. Daha fazla yalanlara dolanlara huzursuzluklara tahammülüm yok. Bu benim kararım, lütfen saygı duy…’’

Varol ‘’saygı duyuyorum, ama yanlış yapıyorsun.’’

Nil ‘’yanlış ta olsa bu benim kararım…’’

Varol ‘’peki…’’

Bu sırada Güney arabasıyla geldi ve Varol’la Nil’in durduğu yerde arabasını durdurdu. Camı açtı ve Varol’la Nil’e baktı.

Varol ‘’kardeşim? Görüşmeyeli nasılsın?’’

Güney ‘’iyiyim Varol’cum sen?’’

Varol ‘’valla iyiyim ne olsun iş güç koşturmaca işte…’’

Güney ona karşı melankolikleşmeye başlayan duygularını gizlemeye çalışarak dostane ‘’sen nasılsın Nil?’’

Nil ‘’iyiyim Güney Bey, teşekkürler…’’

Güney ‘’Güney diyebilirsin, fazla kasıntı biri değilimdir. Hadi arabaya geçsenize…!’’

Varol arabanın kapısını açtı, Nil’in oturmasına yardımcı oldu ve kapıyı kapattı.

Güney ‘’Varol.! Varol binsene!’’

Varol ‘’kanka yaa, şimdi ben buradan binersem akşama neyle döneceğim? En iyisi siz devam edin, ben de kendi arabamla gideyim.’’

Güney ‘’Varol.! Taksiye binersin, Varol!!’’

Varol onu duymuyormuş gibi ‘’kendinize iyi bakın, esen kalın.!!’’

Varol hızlı adımlarla garajdaki arabasına doğru giderek uzaklaştı. Amacı Güney’le Nil’e tanışma ortamı ve zamanı bırakmaktı ama hata mı etmişti yoksa tam da haklı olduğu şekilde mi davranmıştı bilinmez. Güney arabayı çalıştırdı, yolda gidiyorlardı. Nil camdan dışarı kendini kaptırmış bakıyordu.

Güney ‘’rahat mısın?’’

Nil ‘’rahatım böyle, saol…’’

Güney ‘’Varol da böyle işte.. arkadaşımdır diye demiyorum çatlağın teki… nerden çattım buna bilmem ki(!)’’

Nil gülümseyerek ‘’olsun, iyi biri… (ciddileşerek) insanın yanında güvenilir birilerini bulabilmesi herkese nasip olmayan bir ayrıcalık.’’

Güney ‘’sen yeterince güvenli arkadaşlara sahip olamamışsın anlaşılan?’’

Nil ‘’bilmem.. belki… daha doğrusu güvenebilecek birilerini etrafımda bulamadım da diyebiliriz…’’

Güney ‘’sahi, seni tanımıyorum. Eşin ne işle meşgul, yani belki tanıyorumdur.’’

Nil ‘’eski eşim diyebiliriz.’’

Güney ‘’rahatsız oluyorsan öyle derim.’’

Nil ‘’o.. onu tanımazsın. İş adamı ama tanımazsın yani…’’

Güney gülerek ‘’yalan söylemeyi beceremiyorsun, bir daha deneme bence(!) zaten gazeteden çarşaf çarşaf haberleriniz çıkıyordu bir aralar, eğer iyi bir yalancı olsaydın yine enselerdim seni(!)’’

Nil ‘’ya ben… ben artık onun hakkında bir şey duymak ya da konuşmak istemiyorum.’’

Güney ‘’peki.. konuyu değiştirelim. Bence biz iyi bir üçlü olabiliriz. Varol, sen, ben… arkadaş olmamızın bir mahsuru var mı?’’

Nil ‘’yani.. yok gibi görünüyor. Hem iyi bir dost kazanmaktan ne çıkar?’’

Güney ‘’ben de aynı şeyi düşünmüştüm. Herkes senin gibi kötü yalan söyleyen arkadaş bulamıyor(!) en azından bana dürüst olmak zorunda kalırsın ömrünün geri kalanında(!)’’

Nil güldü.

Nil ‘’yalan.. hayatımda sayılı yalan söylemişimdir, söylemek pek adetim değildir ama mecbur kalınca…’’

Güney ‘’herkes mecbur kalınca yalan söyler… bu arada biraz kendimizden bahsedelim mi birbirimize?’’

Nil ‘’bilmem.. olur…’’

Güney ‘’yolumuz uzun, hastane karşı yakada…’’

Nil ‘’hadi o zaman siz.. yani sen başla.’’

Güney ‘’peki.. ben Güney Batur. Doktorum biliyorsun.’’

Nil gülerek ‘’evet, biliyorum. Aslında benim öğrenmek istediğim.. yani aklıma takıldı. Eşin…’’

Güney ‘’Zeynep…’’

Nil ‘’pardon, Zeynep…’’

Güney ‘’önemi yok.. Zeynep hakkında bazı şeyler merak ediyorsundur. Herhalde Varol’la konuşurken hakkımda bir şeyler öğrenmiş ya da duymuş olabilirsin. Ben, karım Zeynep’e çok aşıktım. Üniversitede tanışmıştık. O da doktordu, çocuk doktoru…’’

Nil ‘’ne güzel… ben de doktor olmak istemiştim ama-‘’

Güney ‘’sonra ne oldu?’’

Nil ‘’son senemde bırakmak zorunda kaldım özel nedenler yüzünden…’’

Güney ‘’hadi ya.! Doktor sayılırsın yani… eski eşinle ilgili özel nedenlerden dolayı olsa gerek…’’

Nil ‘’evet… e hadi sen devam et.’’

Güney ‘’üniversitede tanıştık ama 2 yıl doludizgin aşk yaşadık, sonra ailelerimizin karşısına çıkıp evlenmek istediğimizi söyledik. Söz, nişan, kına, düğün… bilmem ne derken evlendik. Çok mutluyduk, hiç tahmin edemeyeceğin kadar mutlu… sonra.. sonra bir gün Zeynep geldi, yüzünde kocaman bir gülümseme. Bana baba olacağımı söyledi. Öyle mutlu olmuştum ki, hiç unutmam deli gibi salonu arşınlamıştım ‘baba oluyorum!’ diye…’’

Nil gülerek ‘’sonra ne oldu?’’

Güney ‘’sonra mı? (ciddileşerek) sonra.. sonra bir trafik kazası her şeyi ama her şeyi mahvetti. O destansı aşkımız, dillere destan aşkımız yerle yeksan oldu. Zeynep’i ve bebeğimizi o kazada kaybettim.’’

Nil gözündeki yaşları durduramamıştı. Biran o duygusallıkla iç çekerek ağlamaya başladı. Güney şaşkınca dikiz aynasından Nil’e baktı.

Nil ‘’afedersin.. ya çok afedersin ben, tutamadım kendimi. gerçekten özür dilerim.’’

Güney ‘’önemi yok…’’

Nil ‘’ölümlere zaafım var.’’

Güney ‘’benim de ağlayan kadınlara(!) önemi yok dedim ama bence sen artık ağlama.’’

Nil ‘’ben.. tamam ağlamıyorum ben. Gözüme bir şey kaçtı farz et.’’

Güney gülerek ‘’tamam…’’

Nil ‘’peki… sevdiğin birini sonsuza dek kaybetmek nasıl bir duygu?’’

Güney ‘’böyle sanki içine bir şey otururmuş gibi olur ya.. nefes alamazsın hani, kal desen olmaz git desen olmaz. İçinden bir şeyler kopar, bir yanın hep eksik kalır… niye sordun?’’

Nil ‘’ben de yaşadım da.. acaba herkeste aynı hisleri mi yaratıyor diye merak ettim…’’

Nil’in gözleri camda kenetlendi, öyle dalgın dalgın düşünüyordu.

Güney ‘’kimi kaybettin?’’

Nil ‘’BABAM.. BABAMI KAYBETTİM. Birkaç hafta önce…’’

Güney ‘’çok yeniymiş, başın sağolsun…’’

Nil ‘’sen.. Zeynep’i?’’

Güney ‘’3 yıl oldu. Alıştım galiba, bilmiyorum. Halâ banyodan ya da mutfaktan çıkacakmış gibi geliyor ama.. önceleri daha kötüydüm şimdi biraz alıştım. Eee, sen eşinle nasıl tanıştın? Nasıl evlendiniz? Aşık oldunuz mu?’’

Nil ‘’ben.. biz… bizimkisi öyle aşk falan değildi, bildiğin hiçbir evlilik gibi değildi. En iyisi boş ver, zaten bilmek isteyeceğini bile sanmıyorum.’’

Güney ‘’ben bilmek istiyorum…’’

Nil ‘’boş ver, hem bak geldik galiba. Burası mı? Burada mı çalışıyorsun?’’

Güney ‘’evet.. harika bir yer, gezdirmek istiyorum bugün seni bu hastanede.’’

Nil ‘’olur.. bir değişiklik olur bana da…’’

Güney arabadan indi ve kapıyı Nil’e açıp inmesine yardımcı oldu. Hastaneye doğru yürümeye başladıklarında hastanenin içi ve bahçesi hakkında kapsamlı olarak sohbet ediyorlardı.

●●●

Devran odasındaydı. Kapı çaldı.



Devran ‘’gir.!’’

İçeri sekreterlerinden biri geldi.

Devran ‘’ne var?’’

Sekreter ‘’az önce size bir zarf geldi, sizin adınıza teslim aldım Devran Bey.’’

Devran ‘’ne zarfı? Hadi çok işim var, neyse çabuk ver ve çık.’’

Sekreter ‘’resmî bir zarf olsa gerek, dava gibi bir şey…’’

Devran ‘’ne davası?’’

Sekreter zarfı Devran’a verdi ve kapıya doğru yürüdü.

Sekreter ‘’iyi çalışmalar…’’

Sekreter çıktığında Devran zarfı inceledi ve açtı. Sonra içindeki kâğıdı açtığında gördükleri karşısında şok olmuştu. Davacı Nil’di, Davalıysa kendisi… Nil ona boşanma davası açmıştı. Bu inanılmaz derecede büyük bir şoktu.



Yüklə 3,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin