Gölgede dans ‘’Tutsaklık Prangaları’’ Yazan : Gülay Sena Dündar tanitim



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə28/30
tarix30.07.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#64210
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30

-53-

Nil, kapının önüne gelen orta yaşı biraz geçkin ve olgun ama çok güzel kadınla karşı karşıya gelmişti. Genç adam iki bayanın arasında şaşkınca kalmıştı.

‘’sen.. o musun?’’

Nil ‘’efendim?’’

‘’Nil’sin sen, öyle değil mi?’’

Nil ‘’E-Evet…’’

Şehrazat ‘’Nil, kızım geç içeri hadi…’’

Nil, önce biraz mesafeli ve tereddütlü bir şekilde kapıda durakladı. Sonra da içeri girmeye karar verdi. Genç adam kapıyı kapattı. Yakışıklı, karizmatik ve Nil’den büyük olduğu belliydi. Nil’in düşündüğü gibi kendisinden sonra olmamıştı. Yani Şehrazat Hanım Nil’den sonra yeni bir hayat ve yeni bir aile kurmuş sayılmazdı. Oldukça anlayışlı bir şekilde elini Nil’e uzattı genç adam.

‘’Nil, seni çok bekledik. Tam gelmeyeceğini düşündüğümüz biranda geldin ve bizi şaşırttın. Bu arada ben Demir.. senin abinim. Biliyorum, biraz ilginç ama hiçbir şey için acele etmemize gerek yok.’’

Nil de Demir’e nezaketen elini uzattı ve el sıkıştılar. Şehrazat halâ hayranca bakışlarını Nil’in üzerinden ayırmamıştı. Yılların şefkatini bakışlarıyla çıkarıyordu adeta.

Demir ‘’lütfen içeri geç Nil, ben de diğerlerini çağırayım.’’

Nil ‘’diğerleri?’’

Demir ‘’Sahra, Rima, Asya.. ablaların…’’

Şehrazat ‘’hadi biz içeri geçelim Nil.’’

Nil mesafeli bir şekilde Şehrazat Hanımla beraber içeri geçtiler ve salonda bir koltuğa oturdu. O ana kadar Nil’in büyümüş karnının farkındalığına varamamıştı hiç kimse… Şehrazat o an farkına varmıştı ama nerden bilebilirdi ki o bebeğin babasının bir zamanlar sevdiği adamın oğlu olduğunu…

●●●

Güney Nil’i bıraktığı yoldan dönüp arabayla gidiyordu. Ama aklı halâ Nil’de kalmıştı. Acaba ailesiyle kaynaşabilecek miydi? Ya da yılların acısını çıkarabilecekler miydi? Nil artık birileriyle gerçek bir aile olabilecek miydi?



Güney ‘’umarım mutlu olursun Nil.. sen bunu hak ediyorsun.’’

●●●


Nevin ‘’anne sen ne saçmalıyorsun?! Ben kimseyi benimle evlenmeye zorlayamam! Karnımdaki bebek için benimle evlenecekse hiç evlenmesin zaten!!’’

Süreyya ‘’ya ne için evlenecekti ki a salak kızım?! Bak, ister istemez bir hata yapmışsın ve bu hata aslında bizim işimize çok yarayabilir. Altın yumurtlayan tavuk gibi bir şey bu bizim için, elden kaçırırsak salaklıktan başka hiçbir şey olmaz!!’’

Nevin ‘’anne.. bak…-‘’

Süreyya ‘’sen kredini tükettin Nevin! Bundan sonra ipler bende! Ben ne dersem o!!’’

Filiz ‘’annen haklı Nevin. Fırsat ayağına gelmiş. Üstelik sen bu hatayı tek başına yapmadın. O bebek tek başına olmadı öyle. O adam da ne gerekiyorsa yapacak, bütün sorumluluklarını yerine getirecek.!’’

Nevin ‘’ama Devran evli!!!’’

Süreyya ‘’hayır! BOŞANDI! BO-ŞAN-DI! O artık bizim kısmetimiz anladın mı? Senin o aptal gururun yüzünden altın yumurtlayan tavuktan vazgeçemem!’’

Annesiyle nasıl baş edebileceğini bilemiyordu genç kadın. Fazla direnemeyeceğini anladı, çünkü en yakın arkadaşı bile onun tarafındaydı.

●●●

Türkan ve Cem uzun zamandır kendi içlerinde yaptıkları partilerle yeterince mutlulardı. Türkan Hanım bahçede oğluyla kahvesini yudumluyordu. Cem de çok keyifli görünüyordu.



Türkan ‘’inanamıyorum.. her şey tam da istediğimiz gibi oldu.’’

Cem ‘’Asu bizim işimizi halletti ama kendi paçasını kurtaramadı. Bu köşkün hanımı olacağım deyip duruyordu ama nasip olmadı(!)’’

Türkan ‘’hiç umrumda değil biliyor musun? Beni şuan alakadar eden tek şey Nil cadısından kurtulmuş olmamız. Devran da yakında düzelir, böyle olduğuna bakma sen maymun iştahlıdır o… başkasını takar koluna, bununla evleneceğim der, her şey unutulur gider.’’

Cem ‘’zevk ü sefa içindeyiz ya annecim, sen ona bak.. kimin geleceğinin bir önemi yok. Biz herkesle başa çıkabiliriz.’’

Türkan ‘’Nil denen o besleme kılıklı cadıdan intikamımı tamamen aldım artık ya, ölsem de gam yemem.’’

Cem ‘’anne, sence de Nil denen o cadının karnındaki p*ç ölmüş müdür? Yoksa hiç hesapta yokken ortaya çıkarsa-‘’

Türkan ‘’sanmıyorum oğlum. Bu fırsatı kaçırmak için deli olmak lazım. Bebeği düşürmese neden yalan söylesin ki bu köşkün serveti ve konforu varken? O treni Nil Hanım çoktan kaçırdı, artık çocuk ta yok. Devran ve Nil bir daha asla bir araya gelemeyecekler oğlum bana güven…!’’

●●●


Nil bir tarafta tek başına oturmayı tercih etmiş, ellerini birbirine kenetleyerek dizinin üstünde bırakmış oturuyordu konuşmadan. Bunca yıl sonra konuşulacak ne vardı ki zaten? Nerden başlamalıydılar ki? Diğerleri de onun karşısında mutlu mesut duruyorlardı. Büyüğünden küçüğüne herkes onu bekler gibiydi, esas duruşta oturmuş kendisini izliyorlardı. Tıpkı anneleri gibi… üç kız da Nil’den büyüktü.

Şehrazat ‘’kızım, konuşmayacak mısın benimle? Söyleyecek bir şeyin yok mu?’’

Nil ‘’bunca yıldan sonra konuşmaya nerden başlasam abes kaçacak. Hal hatır sorsam ilginç olmaz mı sizce de bunca yıldan sonra…?’’

Şehrazat ‘’o zaman, bir yerden başlayalım kızım. Kaybettiğimiz her anımızı telafi edelim doya doya.’’

Nil ‘’ben buraya bir açıklama yaparsınız diye gelmiştim halbuki.’’

Şehrazat ‘’neden seni bırakıp gittim? Neden seni annesiz bıraktım? Daha da önemlisi, neden bu çocuklardan birini değil de seni bıraktım? (durakladı) emin ol eğer bir seçim şansım olsaydı hiçbirinizi bırakmazdım ama.. baban bana bu şansı tanımadı. Sana her ne kadar yaklaşmaya çalışsam da buna izin vermedi. Oktay çok kıskanç biriydi, beni çok severdi ve sevdiği kadar da kıskanırdı. Tabi, seven insan kıskanır ama onunkisi paranoya kıskançlıklardı. Bekir’le olan, daha doğrusu olmayan ilişkimizi öğrenince deliye döndü. Aslında ikimiz de ailelerimizi, evlatlarımızı utandıracak hiçbir şey yapmadık ama çok zarar verdiğimizi düşünüyorum. Ben bir evladımdan geri kaldım, Bekir de karısının gazabıyla yanıp kül oldu. Olmayacağını bile bile beni sevdi. Ben de onu sevdim ama hiç karşılık vermedim. Birbirimizi sevdiğimizi bile bile anlamsızca birbirimizden uzak durduk. Ama bunların hiçbir anlamı yok. Artık buradasın Nil, yanımdasın kızım. Önemli olan da bu… bak belki ablalarınla ve abinle tanışmak istesin.’’

Nil ‘’olabilir…’’

Şehrazat ‘’Bu Demir.. ailemizin abisi… çok iyi bir avukat.’’

Demir ‘’seni görmek, seninle tanışmak gerçekten öyle büyük bir mutluluk oldu ki bütün aile için.. bu anlatılmaz Nil.’’

Nil ‘’teşekkür ederim…’’

Şehrazat ‘’Bu da Sahra.. senden sonra bana en çok benzeyen kızım. Hırçındır asidir ama harbi kızdır.’’

Sahra ‘’seni dünya gözüyle görmek benim için çok önemliydi Nil. Annem sürekli ona benden daha çok benzediğini söylerdi. Ben de seni hep merak etmişimdir.’’

Şehrazat ‘’Rima da Sahra’nın bir küçüğü… o da Sahra’ya nazaran daha uysal ve daha sakindir.’’

Rima ‘’bizim için ne kadar değerli olduğunu bilmeni çok isteriz Nil.’’

Şehrazat ‘’Asya.. Rima’nın bir küçüğü… başından bir evlilik geçti ve o bizimle yaşıyor.’’

Asya ‘’seni gördüğüme ve tanıdığıma nasıl mutlu oldum anlatamam Nil.’’

Nil ‘’ben de… hepinizi gördüğüme çok sevindim, geç olsa da…’’

Asya ‘’geç olsun güç olmasın.’’

Şehrazat ‘’Hepimiz bir aile olarak yaşamaya çalıştık ama sensiz…- (durakladı ve Nil’in karnına bakarak konuyu değiştirdi.) evlenmişsin… tebrik ederim. Seni hep takip etmiş olmama rağmen hayatında uzun süre birileri yok diye biliyordum.’’

Nil ‘’yoktu zaten.. Şehrazat Hanım mı, yoksa anne mi diyeyim bilmiyorum. Anne kelimesi için biraz zamana ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.’’

Şehrazat boynunu bükerek ‘’sen nasıl uygun görürsen kızım… ’’

Nil ‘’Şehrazat Hanım, bu bebek… bu bebek sizden alınan intikamın en canlı kanıtı.’’

Demir ‘’bir dakika.. ne demek oluyor bu? Biraz daha açık olur musun Nil?’’

Nil ‘’bu bebek Türkan Hanımın intikamı.’’

Şehrazat ‘’Türkan’la ne alakası var bunun?’’

Nil ‘’bu bebek Bekir Beyin torunu.. aynı zamanda Türkan Hanımın intikamı… kocam dediğiniz adam, bu bebeğin babası Devran… Bekir Beyin oğlu.’’

Şehrazat, Demir, Sahra ve Rima ‘’N-NEE?!!

Nil her şeyi tekrar anlatmaya başlamadan önce derin bir nefes aldı ve sakinliğini korumaya çalıştı. Herkes meraklı gözlerle şaşkın ve inanılmaz derecede sarsılmış bir şekilde Nil’e bakıyordu.

●●●

Filiz ‘’bir karar vermelisin Nevin…’’



Nevin ‘’benim karar vermeme gerek var mı, annem zaten bütün kararları benim yerime veriyor(!)’’

Filiz ‘’annen haklı Nevin. Böyle bir fırsatın kucağına düşmesi tesadüf değil, şans…!’’

Nevin ‘’beni sevmeyen biriyle sırf bebek için zorla nasıl evlenebilirim ki Filiz? Bunu nasıl düşünebilirsin?’’

Filiz ‘’aşk dediğin, sevgi dediğin nedir ki kızım? Erkeklerin aşk anlayışı bizim gibi değil. Hem adam yeni boşandı, resmen senin kaderin yani…’’

Nevin ‘’ ne kaderi ya ne kaderi? Aptal bir geceydi, hataydı! Zorla adamı nikâh masasına oturtamam ya!!’’

Filiz ‘’gerekirse, onu da yaparız. Erkekler psikolojik baskıya dayanamazlar.’’

Nevin ‘’yapma Allah Aşkına Filiz…’’

Filiz ‘’yaptım bile!’’

Nevin hayretle Filiz’e bakıyordu. O mu çok saftı yoksa etrafındakiler mi çok kurnazdı karar veremiyordu.

●●●


Demir, odayı hararetle arşınlarken öyle sinirliydi ki… diğerleri de şaşkınlıkla her şeyi öğrenivermişti. Nil her şeyi baştan aşağı anlatmıştı. Hayretler içinde dinlemiştiler olan biteni… Şehrazat Hanım duyduklarıyla herkesten çok dumura uğramıştı. Öylesine suçlu hissediyordu ki kendini, her şey onun birine duyduğu masumca aşktan dolayı olmuştu. Bekir Beye duyduğu aşk evladına öyle kalıcı hasarlar vermişti ki… Demir çok sinirliydi, sakinleşmeye çalışıyordu ama olmuyordu. Öfkesine hakim olamıyordu, kız kardeşinin başına gelenler onu utandırmıştı.

Demir ‘’nasıl yaparlar bunu?! Bu nasıl bir intikam?!! NASILLL?!!!’’

Şehrazat ‘’sakin ol oğlum, sakin ol.. (iç çekerek) her şey benim yüzümden… BENİM YÜZÜMDEN…’’

Nil ‘’her şeyin sorumlusu Türkan Hanım. Kimse böyle olsun istemezdi.’’

Sahra ‘’nasıl bir durumun içine düşmüşsün sen böyle Nil? Böylesine nasıl katlanılır?!!’’

Rima ‘’ben gerçekten inanamıyorum, söyleyecek söz bulamıyorum yaa…’’

Nil ‘’söylenecek söz yok, her şey yaşandı ve bitti. Ben gerçekten artık bunları unutmak istiyorum. Hiç olmamış gibi.. geçmişe bir sünger çekip yaşamaya çalışıyorum. Hayatıma devam etmenin tek yolu bu…!’’

Demir ‘’böylesi kadere nasıl dayanılır Nil?’’

Nil ‘’dayanılıyormuş işte.. dayandım ben… halâ dayanıyorum. Olan oldu, hayat devam ediyor artık yapılacak bir şey yok.’’

Demir ‘’bunun hesabını o Devran efendiden de ailesinden de soracağım!! Kardeşime yapılanlar cezasız kalmayacak!’’

Şehrazat ‘’oğlum sakin ol…!’’

Demir ‘’ne sakin olması anne?! Duymadın mı neler olmuş bizden habersiz?!!’’

Nil ‘’sakın onlara gideyim de karşılarına dikileyim deme.!’’

Demir ‘’nedenmiş o?!’’

Nil ‘’eğer dikilirsen ona söylediğim yalanı öğrenir. Bebeğin yaşadığını öğrenirse daha büyük belalar bizi bekliyor. Yakamızı kurtaramayız Harmangil Ailesinden. Bunca çektiğimin de bir anlamı kalmaz o zaman…’’

Demir isyan ederek sinirle ‘’ya yeter ya!! Bu ne böyle?! Bu ailenin bize verdiği zararlar ne böyle?!! Yetmiyor mu bütün çekilenler?! Önce Asya, sonra Nil…’’

Nil ‘’Asya mı?! Nasıl yani?’’

Demir ‘’Asya, Suat’la evliydi. Ondan boşandı.’’

Nil ‘’ne diyorsun? (Asya’ya dönerek) o sen miydin?! Suat’ın o kadar anlattığı Asya sen miydin?!!’’

Asya ‘’evet…’’

Nil ‘’peki ya bebek??? Sen de mi yalan söyledin? Bebeği sakladın mı Suat’tan.! Kafam çok karıştı. Her şey kocaman bir yalan mıydı yani? Benimki gibi…’’

Asya ‘’hayır, doğruydu… ben.. Türkan Hanım yüzünden bebeğimi kaybettim.’’

Nil ‘’nasıl yani?! Türkan Hanım yüzünden mi? Ne yaptı o şeytan sana?!!’’

Asya ‘’bunları sonra konuşuruz. Şuan için önemli olan şey sadece senin içinde bulunduğun durum…’’

Demir ‘’ben dayanamıyorum artık anne!!! Bütün kardeşlerimin teker teker mağdur kalışlarına, gözümün önünde eriyişlerine dayanamıyorum!’’

Şehrazat ‘’sabır oğlum.. sabret… elbet kötülük yapan herkes kötülük bulacaktır. Ben buna inanıyorum, siz de inanın…’’

Bir süre ortam sessizliğe büründü. Nil ayağa kalkıp herkesin yüzüne şöyle bir bakıverdi.

Nil ‘’her şey için teşekkür ederim. Ben yine uğrarım, şimdi gitmem gerekiyor.’’

Şehrazat ‘’nereye kızım?! Yeni kavuştuk zaten, hem bu halde nereye?’’

Nil ‘’ne hali ki bu? Ben hep bu haldeydim zaten aylardır, benim için yeni bir şey değil…’’

Şehrazat ‘’gitme kızım…’’

Nil ‘’yine uğrarım…’’

Nil’in telefonu çaldı.

Nil ‘’alo…’’

Güney ‘’Nil, çıktın mı? Ben yoldayım da…’’

Nil ‘’ha Güney, çıkıyorum şimdi. Neredesin sen şimdi?’’

Güney ‘’ulaşmak üzereyim.’’

Nil ‘’tamam, kapatıyorum. Görüşürüz…’’

Güney ‘’görüşürüz…’’

Nil telefonu kapattı.

Demir ‘’Güney kim?’’

Nil ‘’arkadaşım, aynı zamanda doktorum.’’

Demir ‘’anladım…’’

●●●


Güney arabada bekliyordu. Nil evin kapısından çıktı, diğer ev halkı da onu uğurladı ve Nil arabaya bindi. Yola çıktıklarında Güney ve Nil epey bir sessiz kaldılar.

Güney ‘’eee? Nasıldı? Yani aileye katılışın vesaire.. aldığın açıklamalar seni tatmin etti mi?’’

Nil ‘’tatmin etti mi bilmiyorum ama ben şuan kendimi aynı durumda görüyorum. Bir gün gelecek ve benim oğlum da benim yaşıma gelecek ve tıpkı benim anneme hissettiklerimi o da babasına hissedecek. Ve benim bir takım yalan yanlış ya da doğru açıklamalar yapmam gerekecek. Onlar benim çocuğumu tatmin edecek mi? Ya da ben oğlumu babasız büyüttüğümde onu kaybedebilme olasılığını alabilecek miyim?’’

Güney ‘’bunları düşünmene mutlu oldum. Belki Devran sana bir sürü şey yaptı ama bebeğin bir suçu yok sonuçta ve iyi ya da kötü bir babaya ihtiyaç duyacak. O yokluğun yarasıyla yaşayamayacak…’’

Nil ‘’düşünüyorum.. ama bu saatten sonra kesinlikle Devran’a dönemem. KESİNLİKLE…! Onun bana yaptıkları, Asu ve masum bebeği, en önemlisi de benim kendi vicdanım… bunlar asla izin vermez.’’

Güney ve Nil bir süre sustu. Güney tam bir şey söyleyecekmiş gibi Nil’e baktı fakat cesaretini toplayamadı. Önüne dönüp yola baktı genç adam. Bir süre konuşmadılar, epey bir sessizlik hakimdi arabada. Daha sonra Güney bütün cesaretini toplayarak arabayı durdurdu ve Nil’e baktı. Nil şaşkın ve meraklı bir halde Güney’e baktı.

Nil ‘’Güney? Bir sorun mu var?’’

Güney ‘’evet, var.. çok büyük bir sorun var Nil. Bütün anlattıklarını birkaç hafta içinde kafamda evirip çevirdim. Çok düşündüm, hatta bu duyduklarımla baş edemedim delireceğimi sandım. Aklımı kaçıracak gibi oldum ve ben bu bebeğin babasız olarak dünyaya gelmesini ve babasız büyümesini kabul edemem. Devran’a dön diye üzerinde baskı kurdum ama onu da ısrarla geri çevirdin. Kişisel sebeplerden ya da duygusal hezeyanlar yüzünden bu masum bebek babasız kalamaz. Zeynep’i kaybettim, bebeğimi de.. o andan sonra dünyanın başıma yıkılacağını düşünmüştüm ama yıkılmadı işte yaşıyorum. Hatta bir ara öyle bir psikolojiye girmiştim ki, çocuğumun babasız kaldığı hissini duygularımda hissettim. Bu gerçekten bir anne için de bir baba için de çok kötü bir durum. Nil.. ben bu bebeğe sahip çıkmak istiyorum izninle… bu yüzden.. EVLEN BENİMLE…!’’

Nil duyduğu teklifle olduğu yerde kalakaldı ve bu durum karşısında bir süre ağzını açıp tek kelime edemedi. Adeta dumura uğramıştı ve Güney’den böyle bir şeyi kesinlikle beklemiyordu.

Nil bir süre şaşkındı ve sessiz kaldılar. Güney sabırla Nil’in cevabını beklerken camdan dışarı bakıyordu. Daha sonra sessizliği bozdu.



Güney ‘’biliyorum, öyle ani oldu ki… ama ben gerçekten haftalardır çok düşündüm Nil. Herkes için en iyisi bu. Hem biz dostuz biliyorsun, aramızda bir şey olması mümkün değil. Sadece anlaşmalı bir evlilik olur. Kâğıt üzerinde bir evlilik… sadece oğluna soyadımı veririm, beni babası bilir. Onun yaşamını kolaylaştırabilecek kadar zenginim. Onu kaybettiğim çocuğumun yerine koyar, kayırmadan severim Nil.. bu hem senin iyiliğine olur hem de benim… bu sadece benim sana yaptığım bir iyilik değil. Benim de buna çok ihtiyacım var. Bir şeyleri kaybettim.. ailemi kaybettim. Belki kaybettiğim aileyi bu şekilde yeniden kurabilirim. Senden hiçbir beklentim olmaz, yine aynı şekilde arkadaş gibi yaşarız. Böylece hepimiz çok mutlu oluruz, her şeye yeniden başlarız.’’

Nil ‘’ama.. üzgünüm Güney ben bunu kabul edemem. Bu sana da bu bebeğe de haksızlık olur. Senden olmayan bir çocuğa sırtındaki bir kambur gibi bakmak zorunda kalman.. onun öz babasıymışsın gibi rol yapman… hem onu kandırmış oluruz, hem de sana haksızlık olur.’’

Güney ‘’hiç olmayan bir babadansa, yalancı bir baba daha iyi olabilir Nil. Oğlun bunun yokluğuyla büyümesin. Bu yokluk onda büyük yaralar açmasın. Beni babası bilsin, ben de onu kendi oğlum bileyim.. böylece onun doğumuyla yeniden doğarım ve kaybettiğim çocuğumun yerine koyarım onu… bu bana da iyi gelir Nil.’’

Nil ‘’olmaz Güney, kesinlikle olmaz. Şimdi böyle diyorsun ama günün birinde bıkacaksın belki. O gün geldiğinde sana ‘neden bıktın’ diye hesap soramam, kızamam. Ama bundan dolayı hepimiz zarar görürüz, yıpranırız, yaralanırız. Bunu bebeğime de sana da yaşatmaya hakkım yok.’’

Bir süre sessiz kaldılar. Güney Nil’in ikna olmayacağını ve kararlı olduğunu anlamıştı ve onu zorlamanın bir anlamı olmadığını düşünerek üstelemedi. Zaten bu çok saçma bir teklifti, Nil’in kabul edebileceğini nasıl düşünmüştü ki? Bir süre ikisi de hiç konuşmadılar, Güney arabayı çalıştırdı ve yola devam ettiler. Nil arabanın camından dalgın ve endişeli bakıyordu. Güney’se onları bekleyen tutarsız geleceğin belirsizliğiyle öylesine duygularla yola bakıyordu.

●●●


Şehrazat Hanım ve Demir salonda oturuyorlardı.

Şehrazat ‘’yıllarca o anı bekledim ben. Kızım gelecek, ona bütün olan biteni anlatacağım ve her şey bitecek. Nil boynuma atlayacak, bana sarılacak… ama hesaba katmadığım bir şey vardı. Ya da bilip te bilmezlikten geldiğim bir şey.. onun kaybolan yıllarını telafi edemeyecektim hiçbir zaman… ne kadar uğraşırsam uğraşayım…’’

Demir annesinin omzuna teselli amaçlı dokundu ‘’Nil akıllı bir kız, elbet ardındaki sebepleri hesaba katarak seni affetmeye çalışacaktır. Ben inanıyorum ki, ileride bir aile olacağız. Gerçek bir aile… ve kardeşlerime çektirdiklerinin cezasını Harmangiller ödeyecekler.’’

Şehrazat ‘’oğlum sakın bir delilik yapayım deme! Başımızdaki tek erkek olarak mantıklı düşünmelisin.’’

Demir ‘’merak etme anne. Ben onların kendi pisliklerinde kaybolacaklarına inanıyorum. Boşuna elimi onların pis kanlarına bulamam. Hem artık bunun bir anlamı olmaz. Yapmam gereken tek şey, bunca acıyı çektikten sonra kardeşlerimin yanında olup onları teselli etmek, destek olmak…’’

Şehrazat ‘’akıllı oğlum benim… sen benim bir tanecik oğlumsun. Seni dünyalara değişmem yavrum.’’

Demir ‘’ben de seni annecim, ben de seni…’’

Demir ve Şehrazat şefkatle birbirilerine sarıldılar.

●●●

Sahra, Rima ve Asya birlikte kaldıkları odalarındaydılar. Oturmuş durum değerlendirmesi yapıyordular.



Sahra ‘’aslında Nil çok iyi biri gibi geldi bana.’’

Rima ‘’art niyet taşımadığına eminim. Sonuçta bu bizim ilk karşılaşmamızdı, hemen boynumuza atlamasını bekleyemezdik.’’

Asya ‘’o kadar iyi anlıyorum ki onu.. tanıdığı birinin aslında bir şeytan kadar günah olduğunu öğrenmek insana nasıl acılar veriyordur kim bilir… onunla tek farkımız şu; ben Suat’a deli gibi aşıktım, Nil’se Devran’a en ufak bir duygu bile hissetmiyordu. Onun adına seviniyorum, sevdalık güzel bir şeymiş gibi geliyor ama öldürürcesine can yakıyor. Canın bedeninden zorla çıkarılırmışçasına yanıyorsun. İçin acıyor… Nil bunları yaşamadığı için çok ama çok şanslı.’’

Sahra ‘’ah abla, keşke o evi terk etmeden önce Suat’a gidip ondan hesap sorsaydın. En azından her şeyin doğru olup olmadığını ona sorsaydın.’’

Asya ‘’itiraf edecek değildi ya Sahra, saçmalama! ‘evet Asya’cım, ben annemin intikamını senden almak için senin gönlünü çaldım. Seninle karşılaşmamız tesadüf değildi, ben ayarladım her şeyi.’ Demeyecekti karşıma geçip te…’’

Rima ‘’belki demeyecekti evet ama, keşke yine de öyle ayrılmasaydın.’’

Asya ‘’o an için en mantıklısı apar topar o evden çıkıp gitmekti. Türkan cadısından ve onun şeytan ailesinden uzak.. her şeyden uzak… sakin ve huzurlu bir hayat. Entrikaya doymuştum, yalan dolan istemiyordum ve kesinlikle Suat’ı istemiyordum. O an başka çarem yoktu.’’

Rima ‘’Nil’in de aynı hatayı yaptığına inanamıyorum. Ama onun yaşadıkları daha ağır. Düşünsene, biri çıkıyor karşına ve babanı öldürmekle tehdit ediyor seni. Sonra zorla evleniyorsunuz, o sana tecavüz ediyor. Hem de ne uğruna, saçma salak bir intikam uğruna.. pisi pisine ölmek gibi… sonra hamile kalıyorsun, sana zorla sahip olan bir adamın bebeğini taşıyorsun. Ne ağır bir ceza… ne ağır…’’

Asya ‘’hayat ağır yenilgilerle dolu.. ağır hesaplar ve ağır bedellerle dolu… akıl almaz cezalar ve inanılmaz pişmanlıklarla dolu… maalesef kardeşim, kaçamazsın kaderinden. Nerede olursan ol, gelir bulur seni. Ve yeniden yaşamaya başlarsın kaderini. İyi ya da kötü…’’

●●●


Nevin, Filiz ve Süreyya hastaneye gelmişlerdi. Doktorun odasındalardı ve Nevin ultrasondaydı.

Doktor ‘’dört buçuk haftalık bir gebelik kesesi gibi görünüyor. Kürtaj süresine henüz altı hafta var. Eğer kararsızsanız düşünmek için…’’

Süreyya ‘’kararlıyız, bu bebeği doğuracağız. Değil mi kızım?’’

Nevin itiraz edemeden araya doktor girdi.

Doktor alayla gülerek ‘’sanırım siz de hamilesiniz hanımefendi(!) ben kızınıza sormuştum. Sonuçta bu bebeği dokuz ay karnında taşıyıp doğuracak olan da yine sizin kızınız. Verilecek olası karar da onun kararı olmalı. Evet Nevin Hanım.. tam olarak kararınız nedir? Dediğim gibi doğurmak istemiyorsanız operasyon için randevu alabilirsiniz, kararsızsanız düşünebilirsiniz, doğurmak istiyorsanız da yine bu sizin kararınız… her türlü alternatifiniz var.’’

Nevin çok kararsızdı. Karnındaki bebek için tanımadığı ve belki de onu hiç sevmeyecek ve bebeğini de istemeyecek biriyle evlenmek istemiyordu. Ama masum, küçük bir bebeğin hayatıyla da oynamak istemiyordu kesinlikle. Onun içinde bir can vardı, o bebek adına da düşünmeliydi. Bencil davranmamalıydı. Evet, yaptığı şey çok günahtı. Ama yaptığı günahı yeni bir günahla temizleyemezdi. Güneş balçıkla sıvanmazdı, bu durum üzerine çok düşünmeliydi. Annesi Süreyya Hanım her ne kadar haksız yere bu bebeğin doğmasını istiyorsa da bebeği doğurması konusunda yaptığı baskıda haklıydı.

Nevin ‘’ben, bilmiyorum.. çok kararsızım… biraz düşünmek istiyorum doktor bey.’’

Doktor ‘’peki, siz nasıl dilerseniz Nevin Hanım…’’

*

Filiz, Süreyya ve Nevin hastaneden çıkmışlardı, hastane çıkışında konuşuyorlardı.



Süreyya ‘’kızım sen aklını peynir ekmekle mi yedin?! Daha neyine kararsızsın anlamıyorum ki ben.! Bir Harmangil taşıyorsun karnında! Bir Harmangil! Bunun farkında mısın? Bu nasıl bir şey biliyor musun sen? Harmangil servetinin her kuruşunda söz hakkı olmak demek, aynı zamanda yaşadıkları köşkün hanımı olmak demek, o köşk kaçıncı kez moda dergilerinde yayınlanıyor biliyor musun? O köşkün bir eşi benzeri daha yok bu Türkiye’de!’’

Nevin ‘’iyi anne! O zaman sen bizi Devran’la evlendirme, sen kendin köşkle evlen(!) hayret bir şeysin ya! Adam beni istemezse ben ne yapabilirim?!’’

Süreyya ‘’Ay Allahım bu kız beni çıldırtacak! Ya Rabbim benim gibi bir kadına böyle salak bir kızı nasıl verdin?! Kızım aklını kullanacaksın aklını! Devran’la gidip görüşeceksin, biraz da duygu sömürgesi yapacaksın. Nikâhı bastın mı zaten gerisi gelir! Onu kendine bağlayıverirsin olur biter.!’’

Filiz ‘’Devran Harmangil eskiden hayatta evlenecek bir tip değildi. Ama sonra ne oldu? Kızın biri geldi, onu kafesledi, hem de öyle bir kafesledi ki yıldırım nikâhıyla evlendiler yıldırım! Sonra adamı tongaya düşürdü, bir de ondan hamile kaldı adamı kendine bağladı! Sonra ne oldu? Herhalde kurnaz kız işini bilemedi, o hakkında çarşaf çarşaf haberler çıkan büyük aşk bitti. Devran kızı boşadı! Bu adam bir kere evlendiyse iflah olmaz Nevin! Bak Allah aşkına birazcık saksıyı çalıştır bir çözüm yolu bul. Taşıma suyuyla değirmen dönmez! Daha ne kadar annen size bakabilir? Zaten bu zamana kadar bakmış, bundan sonra da zengin bir koca kafesleyip sen annene bak. Hem sana uygun gördüğümüz adam da yetmişlik yaşlı adam değil ya! Yirmi beş-otuzluk filinta! O yakışıklıyla evlenmek isteyen kaç kız kapısında bekliyordur haberdar mısın? Kapısından kaç yanaşma çevirmiştir bu adam, Allah bilir…’’

Süreyya ‘’arkadaşın kadar zekaya sahip olamadın Nevin. Bak Filiz ne kadar doğru düşünüyor, doğru söylüyor. Amacı ne, sadece senin mutluluğun…!’’

Nevin ‘’iyi o zaman beni evlatlıktan reddet onu al nüfusuna! Anne, ben bütün bunları düşünemiyor muyum sanıyorsunuz? Ama öyle olmuyor işte! Sevgi olmayınca bir yerde, o iş olmuyor!’’

Süreyya ‘’sevgin batsın senin! Sevgin batsın! Ne sevgisi kızım ne sevgisi?! Erkeklerin aşk anlayışı nedir bir fikrin var mı bu konuda?’’

Nevin ‘’…’’

Süreyya ‘’onlara iki ağam bir paşam dersen, pohpohlarsan, çocuk gibi gururunu okşarsan ha bir de yatakta mutlu edersen senden iyisi olmaz.! Erkek için aşk bunlardır işte, biraz cilveli olacaksın hepsi bu!’’

Nevin ‘’of anne! Hayatı ne kadar tiye alıyorsun ya?! Her erkek aynı değildir bir kere. Bu söylediklerin kolay erkekler için geçerli, Devran’sa öyle kolay bir erkeğe benzemiyor.!’’

Süreyya iddialı bir şekilde ‘’karnındaki çocuğun nasıl olduğunu unutma(!) iradesi güçlü olsaydı, seninle yatmazdı. Şunu unutma, herkesin zayıf bir yönü vardır. Onun da bir zaafı olmalı. Suyuna gidersen gül gibi geçinirsiniz. Bana bak zaten bir halt yedin, bari düzgün bir hayat sürmemize yarasın bu salaklığın! Bundan sonra lafımı ikiletmeden yerine getireceksin işte o kadar! Bu çocuk doğacak! Devran Beye gidilip konuşulacak, o kadar!’’

Nevin ‘’of anne! Seninle nasıl başa çıkacağım ben? Nasıl?!’’

Süreyya ‘’başa çıkma, dediklerimi uygula yeter.’’

●●●


Varol ve Güney şık bir meyhaneye gelmişlerdi. İki tek atıp kafasını dağıtmak için Güney Varol’u çağırmıştı ve canı biraz sıkkındı.

Varol ‘’oğlum buraya neden geldik? Evde alem yapsaydık ya…’’

Güney ‘’biraz Nil’den uzak olmak istedim.’’

Varol ‘’neden? Ne yaptı ki kız sana?’’

Güney ‘’sorun da orada ya.. kız bir şey yapmadı, ne yaptıysam ben kendi kendime yaptım.’’

Varol ‘’ne geveliyorsun ağzında oğlum, hiçbir şey anlamıyorum.’’

Güney ‘’ya.. sen en başından haklıydın galiba Varol. Ben inkâr ettikçe salak konumuna düşüyorum. Ben Nil’den etkileniyorum, hatta ondan hoşlanıyorum. Nasıl kaptırdım kendimi birkaç haftada bilmiyorum. Ama durum böyleyken böyle…’’

Varol ‘’biliyordum ki zaten. Haftalarca bizim eve sık sık uğramalar, hatta bizim evden hiç çıkmamalar… bir sen farkında değildin yani, sana da günaydın.’’

Güney ‘’dalga geçilecek bir durum yaşamıyorum Varol. Nil benim için çok farklı, ama imkânsız işte… Zeynep’ten sonra gözümü alan, gözlerimde parıldayan te kadın Nil. Ama, olur yanı yok bu işin. Ne yaparsam yapayım olmayacak.’’

Varol ‘’aaa nedenmiş o?! Neden olmasın? İkiniz de çok iyi insanlarsınız, çok iyi anlaşıyorsunuz. Niye imkânsızmış ki? Niye mümkün olmasın?’’

Güney ‘’o Devran’ı seviyor Varol, o başkasına ait. Ben bunu onun gözlerinde gördüm. Ne yaparsam yapayım, ne kadar uğraşırsam uğraşayım onun gönlü bana düşmeyecek, çünkü onun kalbi bir başkasına ait.’’

Varol ‘’kalp dediğin nedir ki be oğlum? Hatalı bir organımız, kime düşeceğini bilmiyor.’’

Güney ‘’dalga geçiyorsun. Hiç aşık olmadığın için böyle söylüyorsun. Ben aşık oldum ama. Zeynep’e… ama işte olmuyor be oğlum, ondan sonra tek bir kadına yandım. O da zaten başkasının… biliyor musun? Nil’e evlenme teklifi ettim ben.’’

Varol ‘’N-NEE?!! Çüş artık!’’

Güney ‘’öyle değil be oğlum, muhabbeti sulandırma. Nil hamile, bebeğinin babası bebeği bilmiyor. Ben de bebeği babasız kalmasın diye anlaşmalı bir evlilik teklif ettim. Oğlu benim soyadımı alsın, rahat yaşasın beni babası bilsin istedim.’’

Varol ‘’o ne dedi?’’

Güney ‘’kabul etmedi.. bana haksızlık olurmuş. Oğlunu kandırdığımız için ona da haksızlık olurmuş. Ama işin aslı böyle değil. O halâ Devran’ı seviyor. Eski kocasını…’’

Varol ‘’ya bunu nasıl düşünürsün Güney?! Reyhan bana her şeyi anlattı, Devran’ın Nil’e yapmadığı kalmamış! Kızın artık iflahı kurumuş acı çekmekten. Kendine böylesine acı çektiren birine nasıl aşık olabilir bir kadın? Mazoşist mi bizim Nil?’’

Güney ‘’aşık olmadığın için bunu da anlayamıyorsun. Hayat öyle kolay değil işte. Sevdiğimiz insanı kendimiz seçemiyoruz, gönlümüz seçiyor. Ve gönlümüzün nereye konacağı belli olmuyor. Ben de Nil’in yaşadıklarını biliyorum. Hatta insan kızıyor, nasıl böyle birini sevebilir diye ama kendisi de farkında değil zaten bu aşkın içinde yandığının.’’

Varol ‘’hey canına yandığımın aşkı, bir kere bile benim kapımı çalmadın ya helâl olsun(!)’’

Güney ‘’geç dalganı geç, beş kardeş geliyor(!)’’

Varol ‘’ya oğlum yalnız sen çok aceleci davranmışsın. Nil’e evlenme teklifi etmen…’’

Güney ‘’anlamıyorsun beni Varol… ben haftalardır Nil’in yaşadıklarını öğrenmenin bilinciyle boğuşuyorum. Ona yapılanlar çok gaddarca, hatta canice. Ben çok düşündüm, onun için ne yapabilirim diye.. içimden bunu yapmak geldi. Kendimi dizginleyemedim. Kendim için yapmadım, sadece onu iki dakika görmek için her şeyimi verebilirim. Niyetim kötü değil, hatta hiçbir çıkar gözetmeksizin ettim bu teklifi. Ama Nil… of Allah’ım nasıl bir aşka layık gördün sen beni? Nasıl bir ateşle sınıyorsun Ya Rabbim…!’’

●●●


Sabah olmuştu. Hatta saat neredeyse öğlene geliyordu ama bugün Devran şirkete gitmeyecekti. O yüzden öğlene kadar uyumuştu. Herkes kahvaltısını yapmış ve işlerine güçlerine gitmişti. Devran uyandığında giyindi ve aşağıya mutfağa indi. Yine her gün birbirinin aynıydı onun için. her gün buruk ve acıydı. Hicran doluydu… her geçen gün sevdiği kadını ve bebeğini kaybedişinin hicran yarasını taşıyordu yüreğine. Hep onu düşünüyordu, her ne kadar bu hastalıklı düşüncelerden kurtulmaya çalışsa da başarısız bir şekilde aşkını kalbinde yaşıyordu. Mutfakta herkes bir işle meşgul olurken Devran uyandığını belli eden bir ses tonuyla sessizliği bozdu.

Devran ‘’günaydın. Ben uyandım, kahvaltımı odama hazırlayın. Bir duş alıp kahvaltımı edeceğim.’’

Gülseren ‘’nasıl isterseniz Devran Bey.. Mualla, kızım Devran Beyin kahvaltısını hazırla.’’

Mualla ‘’tamam anne.’’

Bu talimattan sonra duşa girdi genç adam. Çıktığında kahvaltısı hazırdı, hemen kahvaltısını yaptı. Biraz hava alıp açılmak için bahçeye çıktı ve temiz hava almaya çalıştı. Ama onun için artık nefes almak mümkün bile değildi… bahçede usul usul tek başına dolaşırken yanına koşar adımlarla Ramiz Bey yaklaştı.

Ramiz ‘’Devran Bey, bir hanımefendi sizi kapıda bekliyor.’’

Devran ‘’kim?’’

Ramiz ‘’daha önce buraya gelen biri değil, sizin bir arkadaşınız olduğunu söylüyor.’’

Devran ‘’tamam, anladım. Geliyorum, beklesin…’’

Ramiz ‘’peki Devran Bey…’’

Devran ‘’kim bu kadın?’’ diye düşünüp dururken içeri girdi.

●●●


Nil bütün işlerini bitirmiş, odasına kapanmıştı her zamanki gibi dinleniyordu. Yatağına oturup yaslanmış karnına dokundu. Bütün bu mücadelesi aslında bebeği içindi, karnına dokunduğunda gelen enerji bunu ona daha iyi hissettirmişti. Karnını okşayıp düşünmeye başladı. Güney’in sözleri aklına düşüp duruyordu. Bütün gece uyuyamamış, bebeğinin geleceğini düşünmüştü. Tek başına nasıl olacaktı bu iş? Babasız bir bebek İstanbul’da köksüz bir fidandı. Bu sadece İstanbul’da değil, her yerde böyleydi… çok düşünmüştü, hem de çok…! Ama artık bir karar vermek zorunda kalmıştı, kararını vermişti…!

●●●


Buraya gelip gelmeme konusunda içinde çok gelgitler yaşamıştı Nevin. Gelmeli miydi? Gelmemeli miydi? Gelmesi doğru muydu? Yanlış mıydı? Bunu çok düşünmüştü ama annesinin bunaltıcı baskıları yüzünden doğru davranışın ne olduğunu anlayamamıştı bir türlü. Ve annesiyle çatışmaktan yorulmuştu, buradaydı artık işte.

Devran kış balkonundan geçip salona gelmişti. Kapıya geldiğinde kapının önünde nezaket içinde elinde çantayla başını öne eğmiş ayakta bekliyordu kendisini. Başı önde olmasına rağmen başını kaldırdığında genç kadını hemen tanımıştı Devran. Bu NEVİN’Dİ. Ramiz Bey Devran’dan izin isteyerek işine gittikten sonra Devran’la Nevin karşı karşıya kalmıştı.

Devran ‘’sen..’’

Nevin ‘’evet.. ben, buraya çok zor geldim. Gelmemek için kendimle çok çatıştım ama, buradayım işte.’’

Devran ‘’hoş geldin.’’

Nevin ‘’hoş bulduk…’’

Devran ‘’seni beklemiyordum doğrusu, haftalar sonra… neyse, istersen bahçeye geçelim. Konuşulması gereken bir durum var belli ki. Benimle konuşmak istemesen niye burada olasın ki…’’

Nevin ‘’evet, haklısın konuşulacak çok şey var.’’

Devran ‘’bahçeye doğru buyur o zaman…’’

●●●


Nil odasından çıkıp salona geçtiğinde Güney yine her zamanki gibi kahvaltı masasındaydı. Bütün cesaretini toplayıp Güney’e döndü.

Nil ‘’Güney, biraz yalnız konuşabilir miyiz?’’

Güney biraz şaşırmış ‘’tabi…’’

Nil ‘’balkona geçelim.’’

Güney şaşkın bir tavırla masadan kalkmış, Nil’in peşinden balkona geçti.

●●●


Devran ve Nevin bahçede oturmuşlardı.

Devran ‘’ne içersin?’’

Nevin ‘’hiç.. hiçbir şey… ben anlatmam gereken şeyi anlatıp gideceğim.’’

Devran ‘’ben.. ben gerçekten bilmiyordum Nevin… Nevin’di değil mi?’’

Nevin pişmanlıkla gözlerini yumdu. Daha adını bile doğru düzgün hatırlamayan bir adama onun çocuğunu taşıdığını söyleyecekti. Bu ne berbat bir duyguydu böyle…?!

Nevin ‘’E-Evet.. adım Nevin…’’

Devran ‘’gerçekten bilmiyordum, eğer bilseydim o gece aramızda geçenler hiçbir zaman geçmezdi.’’

Nevin ‘’anlıyorum.. ben artık bunu atlattığımı düşünüyorum. Olan biteni tartışmak için artık çok geç. Olan oldu…’’

Devran ‘’buraya bunun için geldiğini sanıyordum halbuki.’’

Nevin ‘’hayır.. ben… buraya hamile olduğumu söylemek için geldim. BEN HAMİLEYİM.’’

Devran ‘’A-ANLAMADIM?!’’

Nevin ‘’H-HAMİLEYİM…’’

●●●

Nil ve Güney balkona geçmişlerdi. En alt kattan bahçe manzarasını izliyorlardı yeşil yeşil… her taraf ışıl ışıl parlıyordu yaz mevsiminin gelişinin müjdesiyle…



Güney ‘’söylediklerimden sonra yüzümü görmek isteyeceğinden bile şüpheliydim.’’

Nil ‘’hayır.. sen… sen haklıydın Güney, ben bencilce davrandım. Bebeğimin geleceğini düşünüyorum diye kendi kafama göre takıldım, öyle davrandım. Ama yanlış.. hangi adımı atarsam yanlış. Hep çamura batıyorum…’’

Güney ‘’böyle söyleme. Sen bencil değilsin. Sadece bebeğin söz konusu olunca mantıklı düşünemiyorsun. Ve bu çok normal, sen bir annesin.’’

Nil ‘’ben seninle konuşmak istedim.. çünkü haklı olduğunu düşündüm.’’

Güney ‘’benim haklı olup olmadığım önemli değil. Sen çok iyi bir insansın ve ben-‘’

Nil ‘’ ben çok düşündüm ve.. eğer halâ teklifin geçerliyse… SENİNLE EVLENİRİM, CEVABIM EVET…’’

Güney ‘’N-NE?!!’’

Güney şaşkınlıkla mutluluğu aynı anda yaşıyordu. Dili tutulmuş, nefesi kesilmişti mutluluktan ama yüz ifadesini gayet normal tutmaya çalışıyordu.

●●●

Devran ‘’sen.. sen emin misin?’’



Nevin ‘’emin olmasaydım asla buraya gelmezdim. Normal şartlar altında yine gelmezdim ama annem öğrendi.’’

Devran ‘’gerçekten üzgünüm…’’

Nevin ‘’benim hiçbir beklentim yok bilmeni istiyorum. Ama böyle bir şey olunca da tek başıma karar vermek istemedim. Sonuçta senin de söz hakkın var, senin de öğrenmeye hakkın var. Ben seni bu haktan mahrum edemezdim.’’

Devran ‘’ben.. anlıyorum.’’

Nevin ‘’tek başıma karar vermek istemedim, sen söyle ne yapmalıyım?’’

Devran biran bütün karar verme yükünün üzerinde olduğunu hissederek bu yük üzerinde ezildi. O an aklına Nil’in mektubu ve birkaç kare daha geçmiş geldi.

‘’ …Artık peşime düşmen için bir neden kalmadı Devran, aramızdaki tek ve son bağ da koptu üzülerek söylüyorum. Bilmiyorsundur, ben babamı kaybettim. Eve döndüğümde artık çok geçti, babam ölüm döşeğindeydi ve ben babamı gözlerimin önünde kaybettim. Direncim kırıldı, vücudum daha faza bunlara dayanamadı. Ben düşük yaptım Devran, bebeğimiz artık yok. Onu KAYBETTİM… sonsuza dek kaybettik onu. Bunu üzülerek söylüyorum sana, ama artık vicdan azabıyla peşimden gelmene gerek kalmadı. Çünkü artık bebeğimiz de yok. Ben çok acı çekiyorum Devran, sen peşimden geldikçe de acı çekmeye devam edeceğim. …

*

Merdivenlerden aşağı indiğinde kızarmış ekmek kokusu burnunda tütüvermişti genç adamın. Mutfaktan güzel bir kahvaltı kokusu geliyordu. Gülümseyerek mutfağa doğru gitti. Güzel karısı ona eşsiz bir kahvaltı hazırlamıştı. Devran’ı arkasında hisseden karısı genç adama döndü ve o içten gülümsemesini sundu kocasına. Sonra Devran’ın yanağına eğildi ve mutlu bir öpücük kondurdu.

Nil ‘’günaydın öpücüğü…’’

Devran gözlerini iç çekerek kapadı ve ‘’hayatımda böyle güzel bir günaydın öpücüğü almamıştım(!)’’

Nil ‘’birazdan alırsın…’’

Nil keyifle gülümserken çayları doldurdu. Devransa anlamamıştı karısının ne dediğini.

Nil ‘’çocuklar uyandı, birazdan aşağı inerler… e tabi tembel oğlun yine yatağına yatmadıysa(!) ben kaldırıyorum, tek gözünü açıyor ve ‘tamam anne kalkacağım’ diyor. Yine beni kandırıp geri yatıyor kerata(!)’’

Devran gülümsedi.

Devran ‘’eee kimin oğlu?’’

Nil ve Devran gülüşürlerken merdivenlerden aşağı hızla çığlık atarak küçük bir kız çocuğu indi.

‘’babaaa…!!!’’



Devran neye uğradığının farkına varamadan küçük kız babasının bacaklarına sarılıvermişti. Genç adam küçük kızını kucağına alırken karısına sarıldı. Sanki rüyada gibiydi. Merdivenlerden uykulu inen abisinin de küçük kız kardeşiyle çok yaş farkı yoktu. Babasını görünce gözlerini ovuşturarak yanına yaklaştı. Oğlunu gören Devran eğilip küçük kızın abisini de öptü. Küçük çocuğun da annesinin kucağına atlamasıyla küçük ve mutlu aile tamamlanmıştı. Böyle mutlu bir aileye sahip olmanın zenginliğiyle ve karısına olan derin aşkıyla mutluluktan havalara uçacak gibiydi.

*

Devran ‘’Nil…!’’

Nil bir süre konuşmadan Devran’ın şoku atlatmasını bekledi. Sonra sessizliği bozdu. Koğuştakiler uğultu halinde aralarında konuşuyorlardı.

Nil ‘’Avukat Orhan’ı çok zorladım bir görüşme ayarlaması için, biz de ancak böyle gizli bir görüşme ayarlayabildik. İki dakika burada görüşebileceğiz.’’

Devran ‘’halâ inanamıyorum.. sen… buradasın Nil.’’

Nil ‘’evet, buradayım.’’

Devran o an Nil gelmeden önce düşündüğü şeyi hatırladı ve daha fazla dayanamayarak Nil’e sıkı sıkı sarıldı. Nil bu ani hareketle şaşırdı, bir tepki göstermedi. Ne itebildi ne de sarılabildi, öylece kalakaldı… ayrıldıklarında Nil konuşmaya başladı.

Nil ‘’benim seninle görüşmemin sebebi, merak etme diye.. yani ben seninle görüştükten sonra ifademi vereceğim ve sen çıkacaksın. Benim ifademin üzerine seni daha fazla burada tutamazlar.’’

Devran ‘’burada olmaz beni çok üzmüyor. Sadece yanında olamamak… iyi misin?’’

Nil ‘’iyiyim ben, iyileştim.’’

Avukat Orhan ‘’öyle dediğine bakma Devran, Doktor Hakan ve Doktor Birant sıkı sıkı tembihledi. İfade verdikten sonra hastaneye dönecek. Buraya gelmesi sakıncalıydı ama Nil söz dinlemediği için…’’

Devran tebessüm ederek ‘’bilmez miyim ne inatçı olduğunu…(!)’’

Nil ‘’iyiyim diyorsam iyiyimdir, bu kadar büyütmeye gerek yok.’’

Devran ‘’tamam, sen ne söylüyorsan o doğrudur ama bana bir söz ver. İfade verdikten sonra dosdoğru hastaneye dönüp dinleneceksin. Anlaşıldı mı?’’

Nil ‘’bebek değilim, anlaşıldı.’’

Devran ‘’tamam o zaman…’’

Avukat Orhan ‘’çıkmamız lazım Nil, zaman doldu artık.’’

Nil ‘’anlıyorum.. Devran biz gidiyoruz.’’

Devran ‘’tamam, kendine iyi bak. Kendine dikkat et…!’’

Nil ‘’tamam…’’

*

Devran eve döndüğünde gece üç buçuk dört civarındaydı. Genç adam oldukça bitkin ve yorgundu. Herkes uyumuştu, onun uykusu gelmiyordu ama biraz dinlenmek zorundaydı Nil’e yararı olabilmesi için. merdivenlerden yukarı çıkıp yatak odasına doğru yol aldı. Tam odasına çıkacakken Nil’in odasına baktı, içeri giremeden edemedi. Bütün odayı Nil’in kokusu doldurmuş diye hissetti. Kapıyı usulca örttü ve genç kızın elbise dolabını açtı. Dolapta kırmızı kazak kendini belli etmişti hemen. Harmangil Ailesiyle ilk kahvaltıya oturduğunda üzerinde o kazak vardı. O kazağın sevdiği kadının tenini sardığını düşününce içini belli belirsiz bir mutluluk doldurmuştu. Kazağı eline aldı ve genç kızın kokusunu içine çekti.

Devran ‘’seninle her hale varım Nil, hiçbir zaman benim olmayacağını bilsem bile VARIM…! ‘’

Nil’e olan soluksuz aşkını ve kaybettiği bebeğini hatırladıkça aklı karışmıştı Devran. Aşkı ve vicdanı arasında kalsa da kaybettiği bebeği onda derin yaralar bırakmıştı. Kendini biraz olsun iyi hissedebilmek için bu çocuğa sahip çıkması gerektiğini hissetti genç adam.

Devran ‘’hiçbir şey yapma. Bu çocuk doğsun, ben ona babalık yapayım. EVLENELİM… başka ne yapılır ki?’’

Nevin Devran’ın dudaklarından süzülen sözlere inanamıyordu gerçekten. Bu konuşan Devran mıydı? Devran ona az önce kaba da olsa bir EVLENME TEKLİFİ ETMİŞTİ. Bu inanılmazdı.

.Ertesi Gün.



Nil, Güney ve Varol kahvaltıdayken evlilik haberini vermişlerdi.

Varol ‘’vay be! Ne çabuk oldu bu evlilik kararı? Açıkçası ben sizi yakıştırıyordum ama ne zaman dillendirsem Güney ağzımın payını veriyordu, oturuyordum aşağıya(!)’’

Güney ‘’her an her şekilde zevzek olmak zorundasın değil mi(!)’’

Varol ‘’tabi ki evet(!) şaka maka tebrik ederim dostum, umarım çok mutlu mesut olursunuz. İkiniz de çok acılar çektiniz, artık mutlu olmayı hak ettiniz.’’

Bu sırada Nimet Hanım gazeteyi masaya koydu. Varol gazeteye göz atmadan Nil gazetedeki resimlerini görünce yine o devasa gazete haberlerinden birini görüvermişti Devran’la birlikte.

‘’PERİ MASALI BİTTİ!



Yüklə 3,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin