GöNÜlden esiNTİler bir hiKÂye biRÇok yorum (5) doğdular, yaşadilar, ÖLDÜRDÜler



Yüklə 1,01 Mb.
səhifə3/16
tarix28.10.2017
ölçüsü1,01 Mb.
#17893
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16

*************

Çok kıymetli Terzi Babam,

Yollamış olduğunuz sorulara cevap vermeye çalıştım. İnşeallah yeterli ve faydalı olur. Umarım yeterince açık bir şekilde ifade etmiş-imdir. Hatalarımı bağışlayın. Ayrıca öbür dosyada zuhûrâtlarımı yollu-yorum.

Size, anneme ve yakınlarınıza huzur, sağlık ve güzellikler dilerim. Her zamanki gibi size minettar olduğumu ifade etmek isterim. Çok çok teşekkür ediyorum.

Saygı ve sevgi ile, hayırlı cum’alar,

Me….. Hanım kızınız.



*************

1- Şimdi gelelim bu hikâyedeki, soruya: “Eğer siz olsa idiniz kendi hayat anlayışınız içinde bu cümleyi nasıl düzenlerdiniz.”



(DOĞDULAR, YAŞADILAR, ÖLDÜRDÜLER, ÖLDÜLER)

İlk olarak bunları yazardım diye düşündüm:



(DOĞDULAR, YAŞADILAR, ARZULAMIŞLAR, KABUL ETMİŞLER, ÖLDÜRDÜLER, ÖLDÜLER)

Sonra bu kelimeleri değiştirmeye çalıştım ve onları birkaç kere değiştirmek isteyeceğimi anladım. Bu çok fazla seçenek arasında anlam kaybolur gider; her eklediğim kelime yerine de başka bir kelime kullanabilirdim (kendileri mi arzulamış yoksa Allah mı arzulamış?). Özet olarak, eğer bir şey ekleseydim nefsî bir ekleme olurdu. Zâten padişah “şimdi olmuş,” demiş. Bu yüzden hiçbir şey değiştirmemeye karar verdim.

Verilecek cevapların altında gerekçeleri de bulunacaktır. Yani “yeni cümlenin düzenlendikten sonra ne tür bir anlayış ve yaşam ölçüsü içinde yazıldığının belirtilmesi” gerekecektir.

Hikâyenin şifresi 76-5 ; Yani 13 + 5 = 18.

13 Hz. Rasûllullah’ın sayı değeri, Hakîkat-i Muhammediyye

18.000 âlemde var olan İnsân-ı Kâmil’dir ki o da âlemlerin aynasıdır (Vahy ve Cebrâil, sayfa 139).

Bunlardan anlaşılıyor ki bu hikâye İnsân-i Kâmil (Padişah ve Ceddi’nin (pîrinin) seyr-ü sülûklarının anlatımıdır. İnsân-i Kâmil’in şifresi 12 fakat bu mertebede bâtında Hakîkat-i Muhammedî (13) hükümleri geçerli olmuş olur (sİrfan Mektebi, sayfa 126).

Bu dört kelimeyi yazan ve padişaha takdim eden görevliler padişaha bağlı olanlar arasında ona yakın kimselerdir. Padişah İnsân-ı Kâmil’dir. Ceddi pîri’dir.

Padişah’ın ve Ceddinin seyr-ü sülûkları bu dört kelimede özetlenmiş:

DOĞDULAR: Şeriat (sözler), Ef’âl âlemi (beşerîyet âlemi).

YAŞADILAR: Târîkat (fiiller), Esmâ âlemi; varlıklardaki “izafî kimlikler” düşer ve onların yerini Allah’ın güzel isimleri (Esmâ’ül Hüsnâ) alır.

ÖLDÜRDÜLER: Marifet (tavırlar), Sıfat âlemi; kendi nefislerini, benliklerini öldürmüşler.

ÖLDÜLER: Hakîkat (sırlar), Zât âlemi; benlikleri kalmadığı için ölmüşler (hikâyede Padişah ölmeden evvel ölüyor).

Yolladığınız hikâyeyi okuduktan sonraki gece “40” sayısını duydum. Hikâye ile bağlantı kurduğumda şöyle bir anlam çıktı:

Görevliler 3 kere yazmış, 3. kere çok özetlenmiş dört kelime yazmış ve Padişaha takdim etmişler. Duyduğum “40” sayısının anlamına baktığımda, şu anlamı yükledim: Aslında gerçek ders sayısı 40’tır, 3 kere seyr edilir (12x3): birinci seyr genel ilim verir, ef’âl-madde âleminde; ikinci seyr esmâ-nûr âleminde gerçekleşir; üçüncü seyr, sıfat-rûh âleminde ve 4 hâlde tecellî mertebeleri vardır (4), 36+4=40) (İrfan Mektebi, sayfa 133).

İşte seyirler ve 4 hâlde tecellî mertebeleri bu dört kelime ile anlatılmış (DOĞDULAR, YAŞADILAR, ÖLDÜRDÜLER, ÖLDÜLER)



*************

2- “Bu seneki hikâyenin birinin kişilerin kendi hayat hikâyelerinden bir bölüm,” olması istenmektedir. Bu husûsta kim nasıl bir yazı yazarsa yazabilir. Yani, bugüne kadar yaşadığınız hayatın küçük bir bölümünü bir hatıra olarak yazabilirsiniz. Veya dikkatinizi çeken bir söz de. Ayrıca kimse için bir mecburiyet yoktur; isteyen soruların birisini cevaplar, isteyen ikisini, isteyen de hiçbirini cevap-lamaz, kendi bileceği iştir. Diğer tefekkür çalışmalarında olduğu gibi yine kişiler gizli kalacaktır.

Bugüne kadar hayatımın bölümlerinden önemli bir hatıra olarak tabii ki Müslümanlığı seçmem ama ilk aklıma gelen olay sizinle tanışmam. İlk sohbetinize katılmadan önceki gece duyduğum “artık talebesin” sözü beni zâten etkilemişti. Fakat sohbetiniz, anlattıklarınız, fikirleriniz de beni ayrıca çok etkiledi. Gönlünüz ve ufkunuzun çok geniş olduklarının da farkına vardım. Sebatla yürümeye devam etmek arzusundayım. Sohbetinize beni kabul ettiğiniz için, tüm yazdıklarınız için, cevaplarınız için, sohbetleriniz için, yüksek çabalarınız için sonsuz teşekkürler.

Bir de bu aralar dikkatimi çeken sözünüzü düşündüm, “Hiçbir şey bilindiği gibi değildir, bu yüzden mümkün olduğu kadar yorum yapmadan iyi niyetle düşünmeye çalışalım” (“El Fatiha”).



(9) RE: YENİ ÇALIŞMA.

İl…… Ja……. 4 Aralık 2012 12:01:26

Hayırlı günler İl……ciğim. Bizleri hep birlikte bu günlere ulaştıran ve tevhîd noktasında buluşturan Rabbımız’a şükrederiz. Yazıların güzel olmuş, dosyasına aktaracağım. Diğer yazılar da gelmeye devam ediyor, hepsinin ayrı bir güzelliği var. Bu tür çalışmalar  idrâklerimizin ve görüş açılalarımızın genişlemesi yönünden herhalde faydalı oluyordur. Daha evvelce de dediğim gibi, bu tür tecrübe yazıları bir imtihân için değil, zihni ve fikri düşünceleri muhabbetle ve irfâniyyetle harmanlayıp yeni bilgi ürünleri elde etmek için yapılmaktadır. Cenâb-ı Hakk daha nicelerini lütfeder İnşeallah. Herkese selâmlar. Hoşçakal. Efendi Baban.



*************

Muhterem Efendim,

Bu satırları size yazarken, uzun bir geceden sonra güzel bir güne uyanmış gibi sükûnet, huzur ve neş'e ile dolan gönlümü hayretle müşâhede ediyorum. Anladım ki fasılalar ayırmaktan çok kavuşturur, her sükûnet içinde bin türlü hareketi barındırır imiş. Elhamdülillah, ne kadar âciz ve günahkâr olsak da çalacak bir kapımız, bir uzun gecenin sabahında önüne yatıp da "Bu bizim Yunus mu?" hitabını duymayı ümid edeceğimiz bir eşiğimiz var. Bu hissiyat ile mübarek ellerinizden öpüyorum.

Muhterem efendim, bu beden mülkünün hükümdarı, Hakk'ın arzdaki halîfesi ve semâvatta melekûtun kıblesi olan Rûh-u Sultânî, nice âlem-lerden, nice meratibten gelip geçmiş, idrâk etsin ya da etmesin nice seyr-ü sülûk geçirmiştir. Her âlemin ve her mertebenin nihayetinde ölmüş, müşâhede ettiği her yeni âlem ve mertebenin bidayetinde ise yeniden doğmuş, dirilmiştir. Rûh-u Sultânî’nin her mertebe ve âlemde biri mevt-i ızdırari, diğeri ise mevt-i ihtiyari olmak üzere biri zâhir diğeri bâtın olan iki nihayeti olup, bu iki mevtten oluşan her nihayet-i tammı takip eden bir yeni bidayeti vardır. Bu sebeple Rûh-u Sultânî’nin ve ecdâdı olan cümle ervahın hayat hikayesini pek kısa ifade etmek gerekir ise, lisanımızdaki "ÖLDÜ ÖLDÜ DİRİLDİ" deyimi bu vazifeye münasip görünmektedir. Zâten lisan-ı nebevi ile bu dünyada rahata ulaşması mümkün olmayan, garib tesmiye olunan, mizacı hüzün ile tasvir olunan mü’minlerin hayatı ölüp ölüp dirilmekle geçer. Ehl-i irfân olanlar ise bu kevn ve fesad girdabında Esmâ'ül Hüsnâ'nın bütün tecellîlerini kendi mir'atlarında seyredip zevk edinirler. Allah-u âlem.

Muhterem efendim, hayat hikâyemizden bir kesiti nakletmemizi irâde buyurmanız, bu ölüp, ölüp dirilmekle geçen girdabın içinde yaşadığım tüm hengâmeyi tekrar tefekkür etmeme vesile oldu.  Gördüm ki, günahlarla kapkara olan bu amel defterinin her satır arasında, Hakk'ın bu günahkâr kuluna sonsuz ikram ve lütufları, nihayetsiz afv ve gufran-ları var. Öyle ki, bu âciz kulun hayatı hep Settar-ul Uyûb olan Hak Teâlâ' nın rahmeti ile hıfz olunmuş. Çok uğraşmakla beraber baştan aşağı hata ve günahla dolu bu defterin bazı sayfalarını nakle cesaret bulabildim.

İlkokul son sınıf çağlarında bir çocuk iken, ailecek fakr-u zaruret içinde olduğumuz bir zamanda, annem bazı faturaları ödemek üzere elime bir miktar para verip beni postahaneye göndermiş idi. Posta-haneye vardığımda, parayı düşürmüş olduğumu gördüm. Büyük bir teessüre ve ardından da kendi içimde büyüyen bir öfkeye kapıldım. Bu paranın kaybı bizim için çok zor ve acı bir hâdise idi. O zamanki halet-i rûhiyem ve biçare aklımla Hakk Tealâ'yı sorumlu tuttum. Kendi içimden "Ya Rabbi, madem ki varsın, senin adaletin bu mudur?" diye söylene söylene isyan ettim. Neredeyse inancımı kaybedecek bir haldeydim. Eve vardığımda annem gülümseyerek kapıyı açtı. Ben evden çıktıktan kısa bir süre sonra, hiç tanımadığımız bir bayan kapıyı çalmış, “oğlunuz yolda bu parayı düşürdü,” diyerek düşürdüğüm parayı anneme teslim etmiş. Yalnız kaldığımda ağladım, Hakk Teala'ya çok dua ettim, Hakk'ın her daim beni duyduğunu anladım. Bu hâdise benim için Allah'ın varlığına kesin ve sarsılmaz bir delil oldu.

Yine üniversite talebesi iken, maddi ve manevî birçok elemin ağırlığı ile tüm benliğimin ve kalbimin kasvet ile kabz olunduğu sırada, tutunacak ve sarılacak hiçbir şey bulamayıp, göz yaşları içinde, elimde okumakta olduğum Mushaf-ı Şerif’e sıkı sıkı sarılıp, "seni seviyorum, sen beni bırakma" diyerek göğsüme bastırdığımı hatırlıyorum.  Mushaf-ı Şerif’e öyle sıkı sarıldım, öyle çok göğsüme bastırdım ki en nihayetinde bütün kasvet ve kabz hali kalktı, kalbimde daha önce duymadığım bir ferahlık hissettim. Bu gün bile o anı hatırladığımda titriyorum. Neden sonra, masama yapıştırmış olduğum bir çıkartma gözüme çarptı. Hz. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz'in bir sözü yazıyor idi; "İstemez misin ya Ömer, dünya onların olsun, âhiret bizim olsun?" Tekrar ağladım, ağladım ancak bu sefer neş'e içinde ağlıyordum. Sanki Hz. Resûlüllah (s.a.v.) o an bana hitab etmiş idi, çünkü benim de göbek adım Ömer'dir. 

Muhterem Efendim, işte bu iki hâdise ömr-ü hayatımda asla unutamadığım iki hatıramdır. Tekrar ve tekrar mübarek ellerinizden öper, hürmet ve selâm ederim.





(10) RE: DOĞDULAR-YAŞADILAR HİKÂYESİNİN CEVÂBI VE KENDİMİZDEN BİR HİKÂYE.

Ha…….. Ne……. 9 Aralık 2012 23:51:26

Hayırlı akşamlar Hâ…… Oğlum. Yazıların güzel olmuş, eline, diline sağlık. Bunlarıda dosyasındaki yerine aktaracağım. Okuyacak olanlar için de faydalı olur İnşeallah. Tefekkür sahasında epey yol aldığın görülüyor. Sana, Kü…’ya, herkese selâmlar. Nüket Annen’in de selâmları vardır. Hoşçakal. Efendi Baban. 

Not=Kasımpaşa sohbeti (22) Aralık cumartesiye kaldı, yine ikindiden sonra olacak. Uyarsa bekleriz, hanımlara da açık olacak.  

*************

Efendim,


En derin sevgi ve saygılarımla sizin ve annemin ellerinden öpüyorum. Ekim ayında göndermiş olduğunuz bu yılki hikâyenin fakîr tarafından cevaplanmış hâli ve kendinizden bir hikâye kısmı aşağıdadır. 

76-5 "Doğdular Yaşadılar" hikâyesi’nin bünyesinde olan Neyim-Kimim sorusu için fakîrin cevâbı aşağıdaki gibidir.

…………DOĞDULAR…………………………………

Yukarıdaki cevâbın açıklaması şöyledir: Bu süregelen noktalar ciltler dolusu sayısız kelimeleri, cümleleri işaret ve sembolize etmektedir. Bu kelimeler ve cümleler uzun uzadıya devam etmektedir. Bu noktalar fakîrin mücadelelerinin, nazariyelerinin ve hayatının tafsilidir.

Bu kadar sonsuz nokta olması ise onun "cevamül kelim" olamadığının ifadesidir. Yaşlı padişah "olgun kâmil insan olduğu" için ona "4 özet kelime ile" Âyet-i Kûr’âniyye şekli ile gayet cevamül kelim bir halde izah edilmiştir. Fakîr ise genç "yani ham padişah namzeti" olduğu için Âyet-i Furkâniyye şekliyle uzun uzadıya izah edilmiştir. Arada bir "DOĞDULAR" kelimesi geçip yine noktalar devam etmiştir. Buradaki "DOĞDULAR" ise o fakîrin Efendisi’nin himmeti ile veled-i kalbinin artık doğmuş olduğunun ifadesidir. Bu veled-i kalbin doğmuş olmasının kalbde zuhûru; fakîrin yaşamış olduğu kabz ve bast durumları olup, misâl âleminde zuhûru ise görülmüş olan yeni doğmuş bebeklerdir. Ayrıca ef’al âleminde diğer yaşanan hal ve tefekkürlerdeki değişim de veled-i kalbin doğmuş olmasının zuhûrudur. Bundan sonra da fakîr padişah namzeti için noktalar (yani tafsilat) devam eder.

Fakîr için henüz diğer üç kelime ortaya çıkmış değildir. "YAŞADILAR" nefsi benlikten kurtulunduğu zaman başlayacağı için o kelime hâliyle şu an yoktur.

"ÖLDÜRDÜLER" ve "ÖLDÜLER" kelimeleri "YAŞADILAR" kelimesinin de çok daha üzerinde makamlar olduğu için onlar zâten şu an fakîrde yoktur.

"ÖLDÜRDÜLER" ve "ÖLDÜLER" kelimelerinin hakîkatini açıklamak gerekirse o da şöyledir: "ÖLDÜRDÜLER" padişahın kâmil bir mürşid olduğunun ve dervişin zuhûrâtlarında bir takım canlıları öldür-me maslahatının kendisine verilmiş olduğunun işaretidir. Bahsi geçen "DOĞDULAR", "YAŞADILAR", "ÖLDÜRDÜLER" nasıl kelime anlamlarından farklı ise, "ÖLDÜLER" de bizim bildiğimiz ölmek değildir. "ÖLDÜLER" de İmam Şibli Hz.'lerinden rivayet olunan şu cümle ile açıklanabilir:

"Allah bana tasarruf hakkı verdi ve ben bu hakkı bir süre kullandım. Daha sonra anladım ki Allah'ın tasarrufu benim tasarrufumdan daha hayırlı imiş; ben de bu tasarruf hakkımı terk ettim."

İşte bu hal "ÖLDÜLER" tanımına girmektir. Bu kavramı bir diğer örnekle ve diğer bir yönden açıklamak gerekirse 62-4 "Bir ressam hikâyesinde" Efendi Babam’ın 204. sayfada buyurmuş olduğu haldir, aşağıdaki gibidir.

"(Kâmil ressam, tasvirci-Kâmil insan.) uzun seneler bu resimleri yapa yapa yorulur, daha sonra bu resimleri yapma yerine yapılan resimleri yansıtma hâline geçer. Ve kendisi pek temiz bir ayna olduğundan, her resmi olduğu gibi yansıtır."

İşte bu hal "ÖLDÜLER" kavramının tabiri olup bu kavram çok üst bir mertebe ve makam olup, ayrıca ciltlerin kısala, kısala (mânâsı ağırlaşa ağırlaşa) "4 özet kelimeye" dönüşmesinin (urûc etmesinin) sebebidir denilebilir. Bu da fakîrde noktaların (yani tafsilatın) çok olmasının bir başka yönü ve sebebidir.



Fakîrin kendisinden bir hikâye ise aşağıdadır.

Bu hikaye hayatımda birtakım kıssaların birleştirilerek anlatılmış hâlidir.

16 yaşlarında iken düzenli olarak namaz kılmaya başlamıştım. Din ile ilgili mevzûlara oldukça ilgiliydim. Bu devam eden yıllar içinde artarak devam etti, ancak hayatımda çalkantılarda oluşmaya başladı. Namaz, oruç düzenli olarak hayatımda varken isyan hallerim de artık düzenli olarak vardı. 

2005 yılının yazında, 24 yaşında iken Kur'ân-ı Kerîm'in Türkçe meâlini kısa bir zaman zarfında bitirdim. Ancak Kur'ân bana oldukça soğuk ve itici gelmişti. Ancak bu durumu, “en iyisi itaat etmek,” diyerek sorgulamayı keserek dindirdim. Tasavvuf önümdeki yıllarda devreye yavaş yavaş girmeye başladı, ancak hayat ve dinle ilgili sorular ve karışıklar hızla arttı.

2008'de bir akrabamın tavsiyesi üzerine İbnü’l-Arabî Hz.'lerinin Fusûsu´l-Hikem'ini çok hızlı bir sürede, takriben 15 günde okudum. (Bugün bu kitabı bu kadar hızlı bir sürede okumayı hata olarak kabul ediyorum.) Kitabı tek başıma okudum. Bu yüzden kitabın çok az bir kısmını anlayabilmiştim. Ama beni tek kelimeyle yıktı. Haşyetim, hayranlığım, heyecanım ta’rîf edilemez bir hâle soktu beni. Olağanüstü bir şekilde insan mantığına uygun ve insanın zihnini ve gönlünü açıyordu. Bu sarsıntı hâli bende öyle bir durum oluşturdu ki birkaç hafta kadar namaz kılamadım. İbnü’l-Arabî hayranlığım o kadar yüksekti ki ta’rîf edilemez. Ancak daha sonra kitabın önsözündeki bir cümleyi tefekkür edince iş daha değişik bir hayret ve haşyete dönüştü. İbnü’l-Arabî şöyle diyordu: "Bu kitabı mânâda Hz. Muhammed’den (s.a.v.) aldım ve bana, “ümmetime hediye et,” dedi." Muhammed’in (a.s.) görünenin dışında görünmeyen yönündeki olağanüstü hâli beni daha da hayran bir hale düşürdü. Ve bu kısa halden sonra namazlarım eskisinden daha iyi oldu.

Belli bir süre sonra Efendi Babam’la tanışmamla Kur’ân-ı Kerîm ve İbnü’l-Arabî'nin Fusûsu´l-Hikem'i sağlıklı olarak sindirilerek öğrenil-meye başlandı. Bundan 7 yıl önce itici bulduğum Kur’ân'ı şimdi iştahla ve heyecanla ve hayranlıkla okuyorum. 

Efendim, cevaplarım bu kadar, en derin muhabbetlerimle... 



(11) RE: BU SENEKİ HİKÂYE VE RİYAZÂT ÇALIŞMASI.

Ni…. Er…….. 20 Aralık 2012

Hayırlı günler Ni….. Kızım. Yazıların güzel olmuş. Sağolasın, ellerine, diline sağlık. Zuhûrâtın da güzel, yolunda. Derslerine devam edersin. Cenâb-ı Hakk dünya, âhiret her işinde kolaylıklar nasip etsin İnşeallah. Herkese selâmlar. Nüket annenin de selâmları vardır. Hoşçakal. Efendi Baban. 



*************

Selâmların en güzeli ve en mübarek olanı ile, “ES SELÂMÜ ALEYKE VE RAHMETULLAHİ VE BERAKETÜHU,” diyerek saygılarımı sunarım Efendi Babacığım.

Bu seneki bizden yapmamızı istediğiniz kendimizi tanıtan hayat hikâyemi az ve öz olarak dile getirmeye çalıştım. Bİ İZNİLLÂH 
3.11.1970 tarihinde bu dünya sahnesinde Ni…… ismi verilmiş CENÂB-I ALLAH'IN düşüncesinin bir sûreti ve yolcusuyum. Anneli-babalı yetim büyümüş, aslında çok sevilmiş, ama verilen bütün nimetlerin altında minnet duygusuyla hep ezilmişken, içimdeki sevgi eksikliğini mutlu bir yuva ve iki evlât lütfederek gidermiş...

Şimdi geriye dönüp baktığımda yıllar içinde ismimin bâtınında tüm yaşadıklarımla beni adım adım size yaklaştırmış. Şu an 42 yaşındayım ancak Mayıs 2012 tarihi ile daha 1 yaşına basmadım. Efendim, (sizin verdiğiniz izinle) CENÂB-I ALLAH beni size kavuşturduğundan itibâren, “bir ben var benden içeri,” idrâkiyle her gün “yeni bir şân” ile yolculuğum devam ediyor. Tek duam, sizin rehberliğinizde Cenâb-ı Hakk’ ı burada bilip zâten O'nun olan rûhumu O'na teslim etmek. Sonsuz sevgi ve saygı ile hürmetle ellerinden öperim, evlâdınız,

Nİ…… ER…….

*************

DOĞDULAR: İnsan zâhiren doğar, ancak bâtınen doğması Âdemiyet-ini (kendindeki emmâre ve levvâme hallerini) idrâk etmesiyle olur.

YAŞADILAR: İnsan kendini bilmeden dünya hayatında hevâ ve hevesi ile yaşar. Ancak yaşamak buraya asıl geliş sebebini idrâk edip seyr-ü sülûk ile nefis terbiyesini yapmasıdır.

ÖLDÜRDÜLER: İnsan dünya yaşantısında zâhiren değişik sebeblerle ölümü yaşar, ancak asıl öldürülmesi gereken kendi nefsaniyetidir.

ÖLDÜLER: Zâhiren ölüm er-geç gelecektir, ancak ölmeden evvel ölmek hükmüyle nefsimizi asli yerine ulaştırmaktır. TERKİ DE TERK ETMEKTİR.

Efendim, izninizle son gördüğüm zuhûrâtımı anlatmak isterim. Genç bir kız koşuyor kargaşa var, onu yakalıyorum tutup yere yatırıp boğazını kesiyorum (şu an …….. dersteyim).





(12) RE: DOĞDULAR YAŞADILAR.

Yo……. 20 Aralık 2012

Hayırlı akşamlar Ai….. Hanım Kızım. Cenâb-ı Hakk bundan sonra daha güzel ve huzurlu bir hayat nasip eder İnşeallah. Yoldan yeni döndüğümüz için mailler bir hayli birikmiş, geliş sıralarına göre cevaplamaya çalışıyorum. Bu yüzden biraz gecikmeler oluyor. Yazılarınız güzel olmuş. Cenâb-ı Hakk kolaylıklar nasip etsin. Dosyasına aktaracağım İnşeallah. Emânetleri aldık. Zahmetler olmuş. Teşekkür ederiz. Kızlarımıza, torunlarımıza ve herkese selâmlar. Nüket annenizinde selâmları vardır. Hoşçakalın. Efendi Babanız.



*************

Candan aziz Efendi Babacığım ve Anneciğim,

Hayırlı akşamlar. İnşeallah çok iyisinizdir. Gittiğiniz günden itibâren özleminiz başladı. Size öyle alışıyorum ki, gittiğinizde bir müddet boşlukta hissediyorum kendimi. Siz gidince İzmir boş geliyor, sonra alışıyorum. Babacığım, ödevlerimi yapamadım özür dilerim. Bugün uygun bir zaman oldu ve hayat hikâyemi yazmaya çalışacağım. Aslında sizin sorduğunuz sorudaki gibi yazmak en güzeli: "geldiler, yaşadılar, gittiler". Bize yaşarken uzun ve acı gelen pek çok olay artık acıtmıyor, değiyor ve geçiyor, oysa onu yaşarken delip geçmişti beni. Yıllar delinen  beden gemimi tamir etti.  Aklım, gönlüm olunca acı kalktı, hatırladığım elli beş yıl tebessüm oldu. Keşke bu kendini bilme çabaları  daha erken başlasaymış, ama dert olmadan derman aranmıyor.

Beni ben yapan olaylar, insanlar, hepsi başım gözüm üstüne. 1953 yılında Çanakkale'nin Adatepe Köyü’nde doğmuşum. Midilli, Selânik ve Anadolu karışımı üç ayrı  kültürün çocuğuyum. Altı kardeş arasında tek kızım. Ailemizde kız çocukları çok kıymetli. Ailelerimiz genellikle anne hakimiyetli. Köyümüzde çok mutluydum, Rumlar’ın terkettiği bir mübadele yeri. Ancak anne ve babamın yaradılış farkı geçimsizliğe ve babamın İzmir'e gitmesine neden olmuş. Annem hepimizi toplayıp  babamın ardından İzmir'e göcünce olay başladı.

Yıllarca acı ve yoksulluk çektik. Zamanla şartlar iyileşti ama benim içim yandı. Ben büyüyüp öğretmen olmalı, kendimize ve parası olmayan herkese meyve almalıydım. On yaşında bunlarla ilgili hep Allah’la konuşurdum. Kimse görmeden, geceleri. Böyle konuşmaların ardından Peygamberimiz’i görürdüm rüyamda. Kıyamet kopuyormuş,  her yer beyaz toz, sadece ikimiz... Benim elimden tutardı.

Yıllar geçti, edebiyat öğretmeni oldum. Sevdiğimle evlendim, Go…… doğdu. Dediklerimi yapıyordum, İmam Hatip Lisesi’nin kızları benimdi sanki. Her türlü sorunlarına merhem olmaya çalışıyordum. Evliliğimin üçüncü yılında çok hastalandım. Ölümüm beklenmeye başlandı. Ankara ve İzmir'de üç yıl hastanede yattım. Arada eve gönderiyorlardı. Sonra Ca… Annem’le tanıştım. Bana yol yordam öğretmeye başladı. 1984 Mevleviliğe baş koydum. Ca…… Annem İzmir’in en ünlü terzilerinden biriydi. Yaşlandığı için evini benim üst katıma taşındı. Bana bir bebeğim olursa iyileşeceğimi söyledi. Ben itiraz ettim, “çok hastayım, “öleceksin,” diyorlar,” dedim, gülümsedi. İki ay sonra taşıyıcı oldum. Biri dışında hepsi ölüm fermanı imzaladılar âdeta. Gerçek doktor bana, “Allah bilir sen hastaneye yat, denilenleri yap,” diyendi.

Ölümden döndüren Allahım’a hamdolsun Gü…… de ben de yaşıyoruz, ama hayatımızı değiştiren bir şey oldu. Eşim doktorların kararına o kadar inanmış ki yeni bir hanım bulmuş ben bunları yaşarken. Henüz kırkım çıkmıştı ki evi terketti. Ne yapacağımı şaşırdım. Ailesi oğullarından yana çıktı. Bir bayram zamanı evimizi sattılar, iki kızımla çaresiz kaldım. Ca….. Annem, arkadaşlarım, dostlarım kadın-erkek yanımda oldular. Bir an, “ne kadar zenginim,” diye düşündüm. Güçlü olma zamanıydı. Hasta olabilirdim, olsun, işe geri döndüm. Okulum da benim çalışabileceğim kadar ders verdi. Anneliğin verdiği güçle, Allahım’ı hep içimde hissederek, gece  yarılarına kadar okul dışında da çalışarak, kızlarımı büyüttüm. Aralarda hep hastaneye yatıyordum. 2002 yılında bir rüya üzerine Allah merhamet etti sizi buldurdu.

Ca…… Annem Hakk’a yürüdü. Çok kötü oldum. Sırtımı ona dayamış-tım, her hastalandığımda bilirdim ki benim için dua eden annelerim, kardeşlerim var. Bir gece Hasan Hüsamettin adlı zât bana bir bardak süt verdi. Hatice Annem’de bir kardeş vardı, ona sordum rüyamı. O da Uşşâki Pîr’i olduğunu  söyledi. Böylece sizin evlâdınız oldurdu Allah. Ne kadar hamdetsem, şükretsem azdır. Büyük bir aşkım vardı ama ilmim azmış,  bilmediğim şeyler öğrendikçe açıldı. Sonsuz bir denizde yüzdürüyorsunuz. 

Çok çalışmayı, insanlara faydalı olmayı seviyorum. İlim öğrenmek ömrümü bereketlendiriyor sanki. Öğrendiklerimi yazıyorum. Kardeş-lerimle fikir alışverişi yapmak, kendimi tanımaya çalışmak, bilmediğim taraflarımı keşfedip hayrette kalmak, karşımdakileri gözlemek ve bakıp öğrenmek müthiş güzel. İç âlem keşfi. Herkesle haddimi bilerek iyi geçinmeye çalışıyorum. Bana bağışladığınız  en büyük ihsan, üzüntü ve kırgınlığın yok edilmesi, her varlığın merkezinde olduğunu nefsime örnek davranışlarınızla kazımanız. İtidalli olmayı öğretmeniz. Meğerse hayat ne kolaymış geçim ehli olarak.

Candan aziz Efendi Babam, böylece benim atmış yılım geçti bitti işte.





(13) RE: DOĞDULAR YAŞADILAR ÖLDÜRDÜLER ÖLDÜLER.

Ze…… Ul…… 20 Aralık 2012

Hayırlı akşamlar, Ze….. kızım. Seyehatte olduğumuzdan mailler birikmiş, geliş sırasına göre cevaplamaya çalışıyorum, bu yüzden biraz gecikmeler oluyor. Yazıların oldukça güzel olmuş, ellerine, diline sağlık. Dosyasına aktaracağım. Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasip eder İnşe-allah. Herkese selâmlar. Nüket Annen’in de selâmları vardır. Hoşçakal. Efendi Baban.



Yüklə 1,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin