GüNÜMÜz tüRKÇESİyle evliya çelebi seyahatnamesi



Yüklə 1,95 Mb.
səhifə18/39
tarix06.09.2018
ölçüsü1,95 Mb.
#77673
növüYazı
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   39

Usta sanatkârların işleri ve kazançları: 167 çeşit sanat ehli gayet yetişkin ustaları vardır: Terzisi, kuyumcusu, pabuççusu ve keçe seccade yapıcıları gayet ustalardır. Genellikle halkı zen­gin tüccarlardır ki bal, yağ ve esir alıp satarlar bir alay bezirgan adamları çoktur.

Kıssis rahip kiliseleri: Rum ve Ermeni keferelerinin 3 adet kilisesi var, ayin icra ederler, ama Yahudilerin bir sinagogları vardır.

..................(l satır boş)....................

Kefe şehri külliyatının tamamlanması: Bu eski şehir âlim yatağı ve fazıl kaynağı olup acayip ve garip iklim olduğundan âlimleri de garip ilimlere ve fenlere maliklerdir. Hatta usta he­kimleri ve becerikli cerrahları da çoktur.

Şehrinin çevresinde olan amber kokulu toprağı gayet ve­rimlidir ki buğdayı, çeşit çeşit arpası, yulafı, çavdarı, baklası ve nohudu gayet çok olur. Gerçi bağ ve bahçeleri azdır, ama şebe-

581
keli bostanları çoktur. Zemini çok verimli arazi ve geniş top­raklardır ki Kırım bölgesinde asla benzeri yoktur. [142a]

Bu şehrin kış gecelerinde oda sohbetlerinde olan nefis ni­metleri ve 10 çeşit miskli hoşaflarına aşk olsun. ..................(l satır boş)....................

Kefe şehri mezarlığının ziyareti: Evvelâ Topraklık Varoşu'nda Topçu Baba Sultan ziyareti ve yakınında Şeyh Efen­di Sultan yüksek bir türbe içinde akraba ve yakınlarıyla yat­maktadır. Mübarek başları ucunda Damat Efendi Sultan, onun baş ucunda bir köşede dört köşe bir beyaz mermer üzerinde bu tarih yazılıdır:

Kııtb-ı âlî rıhlet etti bu fenadan âlîye,

Ey ahî firkat adıyla rûz [u] şeb bağrını yak,

Muhlisi Dâmâd Efendi tarihin kıldı ayan, Nâı/im aç kalb gözünü ol cennet-i a'lâya bak.

Sene (—)

Yukarı İç Kale'de mermer sandukalar içinde Osmanlı şeh­zadeleri ziyareti, Şehzade Süleyman Şah oğulları Şehzade Meymendî, Şehzade Elem Şah ve Şehzade Ali Han'dır. Bunla­rın sandukaları yanında yine biraz harapça mermer sanduka­lar içinde Şehzade Kubad Şah, Şehzade Bayezid Şah, Meryem Bânû ve Neslihan Bânû ziyaretgâhı. Bunlar Şehzade Süleyman Han'ın oğulları ve kızlarıdır.

Aşağı büyük kalede Şehzade Süleyman Han Camii'ııin av­lusu kapısı önünde Mustafa Paşa ziyareti: Kabrinin mezar ta­sında olan tarihtir:

M/r-1 miran etti ukbâya sefer, Ver Hııdâyâ ana hiisn-i hatime,

Bir ziyâde eylesen tarih olur, Oku rûh-ı Mustafâ'ya Fatiha.

582


Sene 1070.

Ve Şehid Baba ziyareti: At Kapısı'nın iç yüzünde gömülü­dür. Ve,

Şeyh Ebubekir ziyareti:

..................(2 satır boş)....................

Bu Kefe şehrini de gezip dolaşıp 15 gün Ak Mehmed Paşa'nın kaymakamı olan Durmuş Ağa'dan fermanlar ve ihsan­lar alıp Kefe'den doğu tarafına nice köyler geçip ve acı sular içip Tataristan içinden geçip 5 saatte,

Yozmak Köyü menzili, oradan yine doğu tarafa 5 saatte ovalar içinde yine Tataristan'ı geçip acı sular içip,

Şirin Kerç Kalesi'nin özellikleri: Tatar kavmi Kiriş der­ler. İsimlenme sebebi (—) (—) (—) yapıcısı Ceneviz Frengi'dir. (—) tarihinde Sultan Bayezid-i Velî fethidir, Gedik Ahmed Paşa eliyle. Hâlâ Kefe Eyaleti'nde Kefe subaşılığıdır. İskelesinde kal-gay sultan emini oturur. Ve 300 akçe pâyesiyle kadılıktır. Ve na­hiyeleri (—) köydür. Kalesi kıyısında bir körfez bucağında bü­yük bir liman kenarında dörtgen şekilli bir şeddadi taş yapı gü­zel kaledir. Çepçevre büyüklüğü tam bin adımdır.

Çevresinde iki kapısı var. Deniz kıyısında olan küçük demir kapısı doğu tarafa açılır ki bu kapıdan içeri arabalar girip çıka­maz, gayet küçük, sanatlı kapıdır. Bu kapı üzerinde tarihi budur:

Hazâ hısnu'l-Kerç ıımınire li-Sııltan Bayezîd ibn Mehmed Han, halledellahıı ınülkehıı [Bu Kerç kalesini Sultan Mehmed Han oğlu Sultan Bayezid Allah mülkünü daim etsin tamir ettirdi].

Bu tarihe bitişik sol tarafında dört köşe beyaz mermer üzerinde 4 ayaklı, kanatlı ve deve başlı bir resim vardır ki kâfirlerin yıldızlar ilminde derin bilgisi olanları bununla "Bir zaman bu vilâyete kuş gibi uçup seğirtir Tatar kavmi devele-riyle gele" işaretini vermişlerdir. Gerçekten de acayip ve garip deve resmidir. Bu kapı iki kattır. Ve deniz kenarı olmak ile bu tarafta asla hendek yoktur.

İskele başıdır. Cümle Karadeniz ve Azak Denizi gemileri bu iskeleye yanaşırlar, büyük limandır ki lodos, yıldız ve batı rüzgârlarından emin bir limandır. Bin pare gemi alır, iyi demir tutar balığı çok limandır.

Sonra kara tarafında büyük kapı, batı tarafa bakar ki tari­hi budur:

583

Knd benâ hâze'l-bînâ'e imamıma Kutbu dîn Sultan Süleyman-ı sabâ



Kültü fi'l-itmâmi tarihen lehâ Udhulûhâ bi-selâmin âminâ

\

Bu limanı efendimiz yaptırdı



O dinin kutbu Sabâ meliki Sultan Süleyman'dır

Sultanın zamanında şunu tarih düşürdüm "Oraya güvenli emin bir şekilde giriniz."

Sene (—)

Bu kapı da iki kat sağlam kapıdır, ama bu iki kat kapı ara­sının iç yüzündeki kapının üzerinde bir mermer arşları resmi var ki sanki resim ustası Behzad, Şahkulu ve Ağa Rıza resmidir. Mermer oyucu usta bu arslana bütün emeğini sarf edip bir ars-lan çizmiş ki görenler onu canlı sanırlar, böyle heybetli bir ars-landır.

Bu kapıdan dışarı bir denizden bir denize kadar kesme hen­dektir. Ve iki kat sarp sağlam set kale duvarında dayanıklı burç­ları, şirin ve sanatlı beden dişleri var ki hepsi 50 adet kulesinde hendeğe ve denize dönük şahane topları var. Ama kâfir zamanı bu hendek içinde deniz dolaşırmış, zamanla dolmuş, ama yine açmak mümkündür. Zira bir denizden bir denize gayet yakındır. Hemen Kerç Kalesi sanki bir burun adada yapılmıştır. [142b]

Bu Kerç Kalesi içinde ancak Sultan Bayezid-i Velî Camii var, eski tarz kiremit örtülü eski bir mabettir. Mihrabının taşrasın­da yol üzere camiin sol köşesinde beyaz dört köşe mermer üze­re tarihi budur:

Benâ bi-imareti hâze'l-camii es-Sııltan Bayezîd ibn Mehemmed Han -halledellâhıı mülkehu- fi sene selâse ve erba'în ve semâne mi'e [Bu camii Mehmed Han oğlu Sultan Bayezid Allah mülkünü dâim itsin 843? yılında inşa ettirdi]

Minaresi bir kere büyük bir depremden yıkılmıştı, vakıf ta­rafından yeniden yapıldı. Minarenin temelinden bir adam boyu yukarıda celî hat ile tarihi budur.

584

Ta'mîrü haza camii'ş-şerif bi-kal'ati Kerç sahibü'l-hayrât ve'l-hasenât Hadîce Hâtûn bini Mıırad Hân sene seb' ve elf mine'l-hicre [Kerç Kalesindeki bu cami-i şerifi Murad Han'ın kızı hayır ve hasenat sahibi Hadice Hatun 1007 [1598/9] senesinde tamir et­tirdi].



Bu kale içinde 200 adet tek ve iki katlı, kârgır yapı, bağ ve bahçesiz sık haneler, toprak kiremit örtülü ev vardır.

Bir basık hamamı var, 10 adet dükkâncıkları var, 50 adet kârgir mahzenleri var ve ancak bir kefere kilisesi var, daha önce Ceneviz keferesi kilisesi imiş, resimlerinden bellidir.

Bayezid Han Camii tarafında iç kalesi vardır. Batı tarafa ba­kar bir küçük demir kapısı üzerine yazılan tarihi budur:

Bi-imârâti'l-hisari'l-Kerç fi zemânı Sultan Mehemmed Hân ibn Murad Hân halledellâhu hilâfeteh, sene 889 [Kere kalesinin imarı Murad Han oğlu Sultan Mehmed Han'ın Allah hilâfetini daim et­sin zamanında 889? [1484] yılında yapılmıştır].

Bu iç kale içinde 20 kadar hane vardır. Bir mescit, ambar, cebehane, su sarnıcı, dizdar evi var ve 150 adet kale neferleri burada kalırlar. Şahane sahi topları hep limana bakar. Hendeği her savaşa hazırdır. Büyük kapıdan taşra mamur varoşta hen­dek kenarında Mustafa Çelebi Camii'nin tarihidir:

Benâ Mzâ'l-camie'ş-şerif sahibü'l-hayrât ve'1-hasenât Mustafâ Çelebi fî evâstıt şehr-i Cemâzi'l-âhir, sene 995 [Bu cami-i şerifi hayır ve hasenat sahibi Mustafa Çelebi 995 yılı Cemâziyelâhır'ın ortalarında yaptırdı].

Deniz kıyısında, ariflerin toplantı ve mesire yeri, kurşun örtülü, yüksek kubbeli aydınlık bir camidir. Avlusu altında 5 yerden kol kalınlığı âb-ı zülâlden nişan verir çeşmeleri var, bü­tün şehir halkı bu akarsulara muhtaçlardır.

Bu camie bitişik 100 adet dükkân var ve 300 adet toprak ile örtülü mamur evler vardır. Bir cami de kayalar dibinde var, ama ismi hatırımda yoktur. Bir mescit, bir hamam, bir han, bir sıbyaıı mektebi, bir derviş tekkesi, bir âlim medresesi var. Ama bu şehirde asla bağ ve bahçe yoktur, zira suyu ve havası çok so­ğuktur.

Bu şehirde kalkan balığı ve Tatar bozası meşhurdur.

Bu şehrin batı tarafında tepe tepe yığınlar vardır ki içlerin-

585

de birer kral gömülüdür, derler. Bazıları define vardır, derler, sayısız tepelerdir.



Bu kaleden gidip doğudan batı tarafa limanı dolaşarak 4 saatte,

Çerkez Köyü: Tatar hanlara tabi mamur Çerkez köyüdür. Oradan bir saat yine doğu tarafına mamur köyler geçip, Viran Kilisecik Kalesi

Kefere zamanında gayet sağlam kale imiş. Kerç Kalesi Os­manlı eline girince Azak Kazağı bu kaleyi yıkar, zira geçit ba­şıdır. "Osmanlı bu kaleden Kazak gemilerini Karadeniz'e çık­maya komaz" diye daha önce bu kaleyi yıkmıştır. Gerçekten de imar olacak boğaz kesen kalesi olurdu, zira Azak Denizi'nin Karadeniz'e karıştığı dar boğazda bulunan bir zemindir ki yal­çın kaya üzeredir. Karşı tarafta Taman Adası burnunda der­yaya çıkmış Çoçka adında sivri bir burun var. Bu ara bir dar boğazdır ki iki mildir. Bu boğazdan içeri kuzey tarafa gidince Azak Denizi'dir. Bu hakir bu Kilisecik adlı viran kale kenarıyla Azak Denizi'nce batı tarafına 8 saatte,

Tanabay, yani Danabay Köyü menzili: Bir mescitli ve 300 adet toprak örtülü Tatar köyüdür.

Oradan 9 saat Azak Denizi kenarınca yine Kırım Adası toprağında Şeyh-eli adlı bir mamur el vilâyet içinde gidip,

Karaalp Köyü menzili: Bütün Tatarları Güleçli Ahmed Efendi hazretlerinin bıyıkları kesik dörder ve beşer sakal tel­li gayet köse Tatar sopuları, yani sofileri köyüdür. Bir mükellef camili, hamamlı ve birkaç dükkanlı az biraz erik ve elma bah­çeli kasaba gibi mamur köydür.

Allah'ın hikmeti bu köyde uykuya dalıp yatarken bir köse Tatar karşı Taman Denizi kenarında durup bu hakiri çağırıp,

"Evliya Akay, Han Mehmed Giray ile bu yakaya ötüp gelçi bu yahşi eminlik yurtlardır" diye bu hakiri karşı tarafa kolun salıp düşümde çağırır. Hemen hakir uykudan uyandım, meğer sabah imiş. Sabah namazını kılıp hanemiz sahibi ümmetin sa-lihlerinden bir kişi idi. Rüyamı ona yorumlattım. O kişi:

"Elimi başıma koya koya seni karşı yakaya çağıran ben idim. Sen Mehmed Giray Han ile simden gerü karşı geçip Da­ğıstan padişahına gidip dahil düşün. Osmanlı hünkârı Meh-

586
med Han, Mehmed Giray Han'ı azletse gerek. Sonratın Meh­med Giray Tavustan'a gitse gerek. Sen bile gidip yine bana cü-gür gel" diye rüyamı yorumlayınca, hayrola diye [143a] Fatiha okuduk.

Sonra bu köyden kalkıp Azak Denizi kenarınca Kırım Ada­sı içinde batı tarafa (—) saatte mamur köyler geçip, Abrat Kulesi'nin özelliği

Azak Denizi içinde bir sivri burunda Kırım Adası toprağın­da bir düz yeşillik ve çiçeklik zeminde yuvarlak şekilli kârgir yapı, sağlam bir kuledir. (—) tarihinde Mehmed Giray Han efendimiz yapmıştır. Yapılma sebebi, bir kere Kırım Kazakla­rından birkaç köle Kazak fırsat bulup bu burundan Azak Deni­zi içinde yüze yüze karşı tarafta Heyhat Ovası'na geçip oradan Kalmık Tatarlarına varıp,

"İşte biz Arbat burnundan Azak Denizi sığ imiş, ondan kaçıp size gelip haber ettik. Hemen durman, varalım Kırım Adası'm vuralım, Tatar'dan çok mal alalım ve bu kadar esirleri­miz kurtaralım" deyip bu kadar küffar Kalmık Kazaklar ile bu Arbat Burnu'na Azak Denizi sığlığından yol bulup Kırım'a gi­rerler. Kırım'ı ansızın alan talan edip bu kadar ganimet malı ve bu kadar esirler alıp ta Güleçli Ahmed Efendi Gölü camiini ve Kerç Kalesi çevresini Kalmık vurup yine bu Arbat Burnu'ndan Kalmık bu kadar ganimet malıyla üç gün olur gideli, hemen Gazi Mehmed Giray Han 47 bin adet Tatar gazileriyle göz açıp kapayıncaya kadar Kırım'ın Ör Kalesi'nden dışarı çıkıp gideli üç gün olmuş, Kalmık'ın ardına düşüp bir gün bir gece yortup Heyhat içinde Kalmık'a sataşıp tüm Kalmık'ı Müslüman kılı­cından geçirip 47 bin Kalmık atları ve Kırım'dan bile firar eden Kazakları yine esir edip Kırım'a gelirler. Ve her Kazak'ı birer şiddetli işkencelerle katlederler, sonra bu Arbat Kalesi'ni inşa ederler.

Yapılma sebebi böyledir, ama gerçekten sağlam ve dayanık­lı sarp kuledir. Büyüklüğü tam 150 germe adımdır. Dizdarı, 150 adet sekbanı, mükellef cebehane ve şahane sahi topları mazgal deliklerinde hazır durup Kırım tarafına bakar yüksek bir yer­de bir demir kapısı var. Bu kule üstü tahta örtülü yüksek kub­bedir.

587

Hamd olsun bu yüksek kule yapılalı Kazak ve Kalmıklar Kırım'ın adını sanını anmaz oldular.



Bu kuleden 9 saat kuzeye gidince bir ince burundur. Azak Denizi'ni bölmüş yeşillik bir vadidir ki iki tarafı denizdir. Bu burun içinde tüm Kırım halkının hayvanları otlayıp gezerler­ken Kalmık kâfirleri bu buruna Azak Denizi sığlarından yol bulup bu burunda olan Kırım halkının tüm hayvanlarını sü­rüp götürdüler. Yine Mehmed Giray Han Ör Kalesi kapısından Kalmık'a yetişip bütün hayvanları Kalmık'a bıraktırıp kurtardı. Ama Kalmık büyü ile kurtulup kırılmadı. Daha sonra bu anı­lan burunun ucuna bir kale yapıp ismini Çikişke koydular.

Çikişke Kalesi: Bunu da (—) tarihinde Mehmed Giray Han yapıp Kırım'a asla Kalmık girmez oldu. Daha önce 1050 [1640] senesinde Bahadır Giray ve İslâm Giray Hanlar zama­nında asla Kalmık'ın Heyhat Ovası'na geldiğini bile işitmez­dik. Şimdi bu senelerde Heyhat'ı, Azak Kalesi'ni ve Kazak Vilâyeti'ni geçip Kırım Adası'm istila etmeye başladı. Allah ha­yırlar vere. Bu kalenin buraya yapılması çok isabetli oldu. Zira karşı tarafı Azak Denizi aşırı Heyhat Ovası'dır. Kalmık'ın ve Azak Kazağı'nin konup göçtüğü sazlı yerlerdir. Bu kaleye Meh­med Giray Han çok çok mal harcayıp yapınca içine dizdarı ve 280 adet sekban tüfenklisi ile cebehane, şahane topları ve za­hirelerini koydu. Bunun da üstü tahta örtülü ve güneye bakar demir kapısı var, ama gayet amansız yerdir.

Oradan yine bu hakir Azak Denizi kenarıyla Kırım Ada­sı içinde batı tarafa 4 saat gidip Karasu şehri içinden akan Ka­rasu Nehri'nin denize karıştığı yerden bu büyük nehri atlar ile geçip,

Yagub Ata, yani Yakub Dede Köyü menzili: Tamamen ayvalı, 100 evli, bir camili ve bir hamamlı Tatar köyüdür. Ora­dan yine 4 saatte Nakşevan eli, yani Şirin beyleri ülkesi içinde mamur köyler geçip,

Çonkar menzili: Bu da Azak Denizi kenarında bir tehli­keli geçittir. Nice at ve adamlar boğulur aykırı yerdir. Oradan yine batı tarafa 9 saatte Sasıklı Geçidi kenarından geçip,

Tüp Köyü: Tatar kavmi Tüp Geçidi, yani Dip Geçidi derler, ama bu Sasıklı Geçidi, yani Kokar Geçit, gerçekten de öyle çok

588

pis ve çirkin kokusu vardır ki Allah saklasın at ve insan helak olur. Sonra Tüp Köyü'nden kalkıp mamur salalara konup lahşe, yani lakşe çorbaları ve semiz taylak at etleri yiyip zevk ü safâlar edip taklan, kurut, yazma ve kımızlar içerek,



Ör Kalesi menzili: Hamd olsun yine bu kaleye iki buçuk ayda gelip 770 mil Kırım Adası'm dolaşıp seyahatimiz tamam oldu.

Orada bir gece Ör beyi olan Tiryaki [143b] Karaş Bey'de ko­nuk olduk. Mehmed Giray Han efendimizin Bahçesaray'a gitti­ğini duyup sabahleyin Or'dan kalkıp kıbleye doğru 6 saatte,

Beştavlı Köyü: Mamur Tatar köyüdür. Oradan 9 saat ova­lar içinde 105 pare mamur Tatar salalar, yani köylerini geçip Han efendimizin devletinde zevk ü safâlar edip,

Bolganak Köyü: Bu da mamur camili köydür. Oradan 5 saat gidip yine,

Cengizoğulları taht merkezi, han oğlu hanlar yeri Bahçesaray'ın anlatılması

Allah'a hamd olsun 1076 Şaban'ınm yirminci günü Meh­med Giray Han efendimizi Meram Bağı sarayında bulup görüş­tüğümüzde,

"Evliya kazakdas yoldaşım, safa geldin" deyip boynuma sarılıp nice bin çeşit sözlerle gönlümü okşayıp buyurdular ki,

"Evliyam, bu kışı burada edip can ve han sohbetleri ede­lim" deyip hakire bir oda döşeyip iki köle ve iki adet corga atlar bağışladı. Önceki 8 adet atlarımla her gün onar at yemleri ve­rip her şeyden bol bol tayınlarımızı verdi. Tüm evlâtları ve ak­rabaları sultanlar ile kapukulları ve bütün ağalar ile zevk ve eğ­lencelere dalıp gecemiz Kadir Gecesi ve gündüzümüz Kurban Bayramı oldu, huzurunda Hüseyin Baykara gibi can sohbetleri ederdik. Bundan sonra Ramazan gelip Han ile ve musahib olan Kazak sultanlar ile özellikle velinimetim Selim Giray Sultan ile bir Ramazan-ı şerif zevkini etmişimdir ki bir diyarda etmedim. Sonra bayram gelip taraf taraf tüm ileri gelenler, ağalar ve sul­tanlar birbirlerine muhabbetlerini arz edip birbirlerinin hane­danlarına varıp gelmede iken,

Garip ve acayip doğru rüya: Allah'ın hikmeti bayramın üçüncü gecesi rüyada görürüm ki daha önce Eski Kırım'da Kör

589


Yusuf Dede diye duasını aldığımız kişiyi ve Karaalp Köyü'nde rüyamızda konağımız sahibini görüp "Han ile Dağıstan padi­şahına gidin" diye deniz aşırı bu hakiri el sallayıp çağıran ko­nağımız sahibini yine rüyamda görüp,

"Kalkın Osmanlı'ya âsî olman. Han ile sabah Dağıstan'a gidip güvenle ve esenlikle Evliya sen yine Kırım'a gel, Han Dağıstan'da kalsın. Han'ın vücudunu yine Kırım'a getirsinler" dediler. Hemen can boğazıma gelip o an uykudan uyanıp daha Şafiî vakti olmadan bayram gecesi olduğundan Han'a varıp bismillah ile rüyamı gördüğüm şekilde Han'a bir bir anlattım. Derhâl Han "Allah hayırlar vere" deyip Ulucami imamı Arap İmam'ı getirtip benim düşümü anlattığında şeyh

"Allah bilir, Han'ım cenabınız Dağıstan tarafına bir seya­hat edersiz, yahut Kırım Adası'nın dağlı taşlı yerlerine avlanma yoluyla bir hareketçik edersiz" diye bir güzel ve iyiye yorumla­dı. Ve el-fâtiha deyip şeyh hanesine gitti. Allah'ın hikmeti, Selâmet Giray Han oğlu Mehmed Giray Han'ın azledilmesini bildirir

Allah'ın hikmeti bu rüyayı gördüğümüzün sabahı bayra­mın üçüncü günü olup yine tüm Kırım ileri gelenleri birbirle­rine varıp gelmede iken hemen Âsitâne tarafından vezir ağala­rından Babadağlı yine Tatar adamı Tatar Süleyman Ağa adında bir çolak solak adam Köprülüoğlu Fâzıl Ahmed Paşa'dan padi­şah emri ve mektuplar getirip Han görünüşünde (divanında) mektuplar okundu. Mektupta yazan bu ki,

"Eskiden Kırım Hanı Mehmed Giray, saadetlü Mekke ve Medine padişahı seni Kırım hanlığından azledip hanlığı Ço­ban Giray oğlu (—) Giray Han'a ihsan edip merhum şehit Se­fer Gazi oğlu İslâm Ağa veziri, Mübarek Giray Sultan nureddi-ni ve Kırım Giray Sultan kalgası olup Özü Eyaleti askeri, Eflâk ve Boğdan askerleriyle Kırım'a varmak üzerelerdir. İmdi mek­tubum varıp ulaştığında padişah emrine itaat edip tüm sultan­larınla Âsitane-i Saadet'e gelesin. Bütün sultanlarına ve sana kanunlarınızdan fazla ihsanlar inamlar olunur. Elbette Der-i Devlet'e gelesin, yoksa Girit Adası'na donanma-yı hümâyûn gitmeden bir haber gönderesin, vesselam" diye bu kötü haber­li mektup divanda okununca bütün Kırım halkına haber salı-

590


nıp Han görünüşünde büyük keneş, yani müşavere olup Kırım askeri derya gibi olup çalkandı, bulandı ve bütün Karacı halkı deniz gibi coşup taraf taraf dalga dalga olup bütün kapukulları müşavereye başlayıp,

"Bir ölmez Han kuluyuz ve biz Osmanlı'nın Sultan Bayezid Han'ından beri hanlar üzere memur 12 bin kapu kullarıyız. Her hangi han gelirse gelsin. Allah mübarek eylesin" dediler. Kara­cı halkı, Badrak halkı, Nogay halkı, Şirinli ve Mansurlu alkandı ve çalkandı ve nice bin çeşit görüşmeler yaptılar. Sonunda hep­si sözü bir yere koyamadılar. Bazısı "Hacı Giray Sultan varsın, Kefe Kalesi'ni kapatsın." Bazısı,

"Ör Kalesi'nde yığınak edip gelecek [144a] han vezi­ri İslâm Ağa'yı ve kalgası Kırım Giray'ı Kırım'a koymayalım. Osmanlı'yla vuruşalım." Nicesi de,

"Yok Osmanlı Yanbolu ve İslimye'de ve Pravadi şehri dağ­larında tavşan avlarmış. Biz de Kırım'dan atlanıp Edirne'de veya Selâııik'e kadar adam avlayalım" diye nice yersiz sözler söylediler. Akıllılar, iş erleri kartlar ve atalıklar asla bu sözlere kulak tutmayıp heleci keleci sözlere önem vermeyip,

"Öyle olur padişahım. Bu dünya mansıbı bir mendil gibi­dir. İki kere mazül oldun, yine Osmanlı sana hanlığı ihsan etti. Yürü Edirne'ye gidelim, hayrola ne olursa onu görelim" dediler. Hemen Karacı halkı:

"Eğer Han'ım sen Osmanlı'ya cügürüp kitersen senin ve olanlarının barısın da sokup öldüre. Hemen cügür Osmanlı ile bozuşup uruş edemiz" dediler. Sonunda "Kul tedbir alır, Al­lah takdir eder" fehvasınca sözün özü, sonu düşünen, ileri gö­rüşlü mümin ve muvahhid Han asla Kırım halkına uyma yü­zünü göstermeyip asi olmayı kendine reva görmeyip içinden de İstanbul'a gitmeyi akıllıca görmeyip göz yumup "Der-i Devlet'e gidenler ister denizden, ister karadan gitsinler, ben de işimi gü­cümü görüp karadan karacılarımla giderim" dedi. Kırım halkı bu cevaptan hoşlanıp "Han karadan Osmanlı vilâyetini elbette çapar" diye düşündüler ve hayli rahatladılar.

Şanlı Han'ın görüşmesinin sonucu: Bir gece Han kendi yakın sırdaş, kazakdaş ve yoldaşlarıyla görüşüp:

"Bak-a kişiler, 27 yıl evvel bir rüya gördüm idi. Dağıstan pa-

591

dişahmın eteğini kaldırıp başımı eteği altına sokup 'Dahil pa­dişahım' dedim. O zaman bu düşümü Evliya Çelebi'ye söyle­dim idi. O da 'Belki padişahım Dağıstan padişahı üzere gidesiz' dedi. Şimdi işte o düş bugünkü gün çıkıyor. Ben Kumuk şahına gidip başımı hırkaya çekip simden gerü bu yaşımda bana ne taç, ne raht, baht ve taht lazım değildir" deyip hazinesini açtı. Me­ğer birkaç gece evvel yüz hurç yükü götürmede yenli ve paha­da ağır şeyleri bırakıp büyük oğlu Ahmed Giray Sultan'ı bırakıp Selim Giray Sultan, İvaz Giray, Caııbe Giray ve Mübarek Giray adlı oğullarını alıp 300 adet yarar yedek atlı askeri hazır edip Cufut Kalesi'nden esiri olan Şeremet Ban kâfiri demirden çıka­rıp onu da bir ata bindirip ellerini kafasına bağlayıp o da hazır oldu, hemen hakir gördüm ki bu seferde Kırım'a gelişim uğur­suz. Ayrılık günlerin görünce bir sert ah çekip:



"Ya Han'ım, ben garibin kime bırakırsın. Senden sonra bir an bana Kırım'da durmak haramdır. Ben hanımla her nereye çağırsan giderim" dediğimde Han

"Evliyam! Taç, raht ve bahtımdan ayrıldığıma gam yemem, yürü bile gidelim" diye hakire bir samur don, 7 at ve 300 al­tın harcırah verip "Akrın akrın Evliyam gele dur" deyip sabah­leyin Han seçkin askeriyle Bahçesaray'da tacını, tahtını çoluk çocuk ve hanedanını bırakıp dua ve sena ile sarayından çıkıp Bahçesaray karşısında Darağacı dibine gelip attan inip iki rekat namaz kılıp,

"İlâhî! Beni taç u tahtımdan bu ihtiyarlığımda ayıranla­rı sen Yaratıcı Padişah Kara veziri, kaymakamı, Defterdar Hü­seyin Paşa'yı ve Kaptıcubaşı Halil Ağa'yı imanlarından ayırıp padişahın böyle siyaset meydanına yakın zamanda başlan gele ve Köprülüoğlu tazeliğine doyup uzun ömürlü olmaya" diye Fatiha okuyup atına binip yola çıktığında bütün Karacı ve Bad-rak kavimleri Han'ın başına üşüşüp,

"Kânım kayda barasın" dediklerinde Han,

"Hacı Giray ile Kırım Giray Kefe Kalesi'ni kapatıp suları­nı kesmeye gönderip Akkaya altında dernek etmeğe giderim" dedi. Bütün Karacı halkı bu haberden hoşlanıp rahatlayıp,

"İmdi Han'ım! Osmanlı'yla vuruşursan Karacı halkına 100 kese mal ver, sonra Osmanlı'yla dövüşelim" dediler. Han:

592

"Hele bir yere toplanıp Akkaya altında keneş edelim, sözü bir yere koyup sonra mal verelim" deyip Akmescid'e varıp ora­da bütün sadaklı ve savatlı sultanların kırk adedini Balıklava'da gemilere gönderdi. Onlar Âsitâne-i Saadet'e gitmede.



Hemen hakir de bütün hizmetçilerimle hazırlığımı görüp yine Tatar gibi şıpırtma samur kalpaklarımızı giyip, 1077 [1666] tarihi başında Bahçesaray'dan Dağıstan padişahı vilâyetine gittiğimiz konakları bildirir

Mehmed Giray Han'ın azledilme sebebini bildirir: İlk önce (—) tarihinde Köprülü Koca Mehmed Paşa Yanova gaza­sına gittiğinde Mehmed Giray Han da Yanova seferine memur olup geciktirerek gidip Yanova seferinde bulunmadı. Köprülü vezir dahi Yanova'dan dönüp [144b] Celâli Hasan Paşa katli için ılgar ile İstanbul'a geldi. Mehmed Giray Han Köprülü'yle buluş­mak nasip olmadığından bir düşmanlık Köprülüzâde'ye miras kaldı.

İkinci madde: Köprülüzâde Fâzıl Vezir Ahmed Paşa 1073 (1663) tarihinde Uyvar seferine yöneldiğinde Mehmed Giray Han da padişah fermanıyla Uyvar gazasına memur oldu. Ca-vuşbaşı İbrahim Ağa Han'a 12 bin altın getirip Han Uyvar'a gelmek üzere iken Kalmık kâfiri Çavuşbaşı'nın gözü önün­de Kırım'ın içine girip hayli nahiyeleri vurup yine sağ salim Heyhat'a çıkıp gittiler. Mehmed Giray Han bu korku yüzün­den Uyvar gazasına gidemeyip oğlu Ahmed Giray Sultan'ı 40 bin adet Tatar ile Uyvar gazasına gönderdi. Münafık askerler Köprülüzâde'ye dediler ki,


Yüklə 1,95 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   39




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin