GüNÜMÜz tüRKÇESİyle evliya çelebi seyahatnamesi



Yüklə 1,95 Mb.
səhifə29/39
tarix06.09.2018
ölçüsü1,95 Mb.
#77673
növüYazı
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   39

Gerçekten de şu nazik ömrümüzde bir daha bu diyarı gör­müş olduk. Bu Mujik şehrinde 4-5 kere yüz bin mümin ve mu-vahhid pak ve silâhlı Heşdek kavmi vardır. Onlar da asla yatsı namazını kılmazlar. Bu diyarı Heşdek kavmi ve Nogay kavmi­nin nice türlü eli tutmuştur. Hatta biz burada iken, Heşdek kavminin Mujik kavmi ve Moskov kâfiri ile büyük savaşının hikâyesi

Bir gece bu Mujik şehrinden 2-3 yüz bin Heşdek kavmi kayboldu. Sabah vakti olup biz de hareket etmek üzere iken vilâyet veziri bizim kılavuzumuz olan elçiye geldi. Kendine bir telâş elvermiş, bütün sözlerini perişan söylemeye başladı. Biz de hareket etmeden vazgeçip kaldık.

O an taşra şehre çıktım. Mujik şehrinde bir Heşdek Müslü­man kalmayıp hemen kefereler kalmış. Her kefere samur, sincap kürkleri, balık dişleri ve gayri mallarını saklamaya başladılar.

711

Onu gördük, ertesi gün seher vaktinde 200 bin Heşdek kavmiyle nice kere yüz bin Moskov küffarı cenk ede ede bi­zim komik olduğumuz Mujik şehri önüne geldiler. Yine bir sa­vaş edip ta seher vaktine dek kâfirlerden bir can kurtulmadı Bütün Heşdek kavmi gemilere binip Alatır Vilâyeti'ne geçin "Osmanlı'ya kul gideriz" diye bir gün bir gece bütün çoluk ço­cuklarıyla [173b] Heyhat Sahrası'nda toplanıp kaldılar.



Mehmed Giray Han mazüllük vartasına uğramasa bu Heş­dek kavmini Azak Kalesi altında Altı Sütunu adlı yere geti­rip orada yerleştirse gerek idi. Öyle olsa henüz Azak Vilâyeti Moskov ve Kalmık'tan emin olurdu. Meğer bu Heşdek taifesini Moskov kralının oğlu 200 bin cünüp asker ile gelip talava urup yağmalasa gerek imiş, zira bu Heşdek kavminde olan at, deve, sığır ve koyun bir padişahta yoktur.

Bunlar da Yamanca Nogayı'ndan ve İçeli Heşdeği'nden ha­ber alıp o gece atlanıp kaybolmalarının aslı o imiş. Bir ovada kral oğlunu konmuş bulup ansızın basıp bu kâfir silâhlarına davranmadan kâfirlere bir Heşdek kılıcı vururlar ki bir kral oğlunu katledip birini esir ve 3 adet vezirlerini de zincire vu­rup cenk ede ede bizim olduğumuz Mujik Kalesi'ne gelip o gün Edil Nehri'ni karşı tarafa geçmelerinin aslı o imiş.

Bu Heşdek kavminin acayip atları, yahşi [iyi] kerevke zırhları, ucu sivri Mâhan Vilâyeti kılıçları, yahşi Mâzenderan Vilâyeti tüfenkleri, yahşi Şiraz Vilâyeti ve Gîlân Vilâyeti ok ve yayları, yahşi kalkan ve süngüleri vardır. Hepsi konar göçer kavim kabiledir, içlerinde Dâdeniyaıı'dan iki nefer şehzadeleri vardır ve ulemâları gayet çoktur.

Gece gündüz Kalmık ile cenk ederler, zira gayet cesur ve güçlü zor batır yiğitleri vardır. 100 bini tüfenkli ve 100 bini ok­çulardır. Ve 6 adet sahi toplan vardır. Hatta bir şehzadeleri Mujik şehrinde hakire gelip,

"Aman el-aman ey Âl-i Osman askerini seçkini, bize bir yeşil alem ile birkaç bin asker gelip görsün, şu Moskov Vilâyeti'ne yayılıp duran ümmet-i Muhammedlerimizi çıka­rıp şu Heyhat Ovası'na göçürüp size Moskov Vilâyeti'ni fet­hedip Heyhat Sahrası'ndan 12 adet Kalmık padişahını kaldı­rıp Azak'ı ve Kırım'ı Kazak'ın ve Kalmık'ın derdinden kurta-

712


rıp sizin İstanbul'unuza Karadeniz ile say yağı akıtalım. Ve her yjl padişah kayserin matbahına nice kere yüz bin koyun ve yağ gönderelim" diye yalvardılar. Hemen bizimle olan elçi keferesi,

"Sakının, bunları Azak'a koman. Azak Kazağı'yla bir olup Azak'ı elinizden alırlar, zira bunlar iyilik bilmez bir kavimdir. Bizim bu kadar yüz yıldan beri reayalarımızken işte şimdi is­yan edip 200 bin Hıristiyanlarımızı kırıp bir şehzademizi kat­ledip birini esir edip işte Edil Suyu'nu karşı geçtiler. Hele ben padişahınıza varırsam bu Kalmık için neler söyleyim" diye elçi gazaplanıp kükredi. Ve bölük bölük nice bin Heşdek kavmi Edil Nehri'ni geçerlerdi. Bundan sonra kâfirler bu Heşdek'e bir söz söylemeye kadir olmadılar.

Ama daha içeri Moskov Vilâyeti'nde olan Heşdek Müslü­manlarının hesabım Tanrı bilir. Bunların ayaklanması, isyanı, tuğyanı sebebiyle elçiyle Mujik şehrinde tam bir hafta oturup zevk ettik.

Mujik kavmi dilini bildrir: Gerçi bunlar da Moskov gibi Hıristiyan milletinden İncili olup Moskovca da konuşurlar ama bunların özel lehçeleri vardır. Evvelâ,

..................(2.5 satır boş)....................

Bu şehirden de kalkıp yine kuzeye bir gün gidip l geniş ovada,

Pije Buzlıça (Köyü): Bu Mujik dilinde pije köye derler. Ga­yet mamur köydür. Heşdek kavmi buradan tamamen göçmüş­ler. Oradan kalkıp yine kuzey tarafa l gün gidip,

Pije Bohaça: Bu da mamur köydür. Meğer Heşdek Tatarla­rı bu köy altında Moskov askerine yetişip öyle kırmışlar ki Hey­hat Sahrası kâfir leşleriyle bezenip sahibi olan murdar leşleri henüz arabalar ile taşırlardı. Oradan yine l günde,

Pije Kohana: Bu da Mujik köyüdür.

Kısacası, 17 konak bu Mujik Vilâyeti'nde ovalar içinde yayı­lan köyleri geçip 18. günde,

Büyük Cayık Nehri: Bu da Moskov diyarının batı tara­fında (—) vilâyeti dağlarından gelip üç aylık yollarda nice yüz adet şehirlere ve nice bin adet kalelere uğrar. Bu da Hazar Denizi'ne (—) şehri dibinde karışır abıhayat büyük nehirdir, ama Edil Nehri'nden küçüktür. Hatta kışın sertliğinden katılı-

713


ğmdan donmuş idi. Üzerinden nice kere yüz bin arabalar ge_ çerken hakir atlar ile karşı büyük Moskov toprağına tam bir sa­atte geçtik. Ta bu mertebe geniş sudur, ama ne kadar derin ol­duğu malumum değildir, zira buzlap olmuş idi, yani donmuş idi. [174a] Edil Nehri'ni gemilerle Mujikistan'a 7 saatte geçmiş idik. Kırk fırka olup Hazar Denizi'ne karıştığı yazılıdır. Daha sonra Cayık Nehri kenarıyla o gün kuzey tarafa meyilli gidip,

Solup Kirman: İlk defa bu ülkede ağaçtan kale henüz gör­dük, bir küçük kaledir. Başka hatmanı ve 6 bin Kazak askeri vardır. Burada yine Heşdek kavmi gördük. Kilise ve çarşı pa­zarı azdır. 7 adet Heşdek mescitleri var. Burada da asla bağ ve bahçe yoktur, ama bu nehri kenarında ağaçlar çoktur. Buradan yine kalkıp kuzeye bir gün gidip,

Eski kale ve büyük şehir (---) in özellikleri

Evvel ve sonra Moskov krallarının taht merkezi imiş. La­kin Heyhat Ovası'nda Kalmık Tatarı geleli kral bu tahtını bıra­kıp Cayık Nehri'nin karşı tarafta 20 konak içeri (---) (—) şehri­ne gitmiştir, hâlâ orada oturur. Toplam (—) adet tahtı vardır. (—) şehirde (—) adlı sikkesi kesilir (—) (—) (—)

Bu büyük şehir gayet mamurdur. Ve (—) tarihinde Meh-med Giray Han'ın esir ettiği Şeremet Ban burada veziri yerin­de idi, ama şimdi banı (—) (—) adlı çok yaşlı ünlü bir kefere­dir. Toplam 70 bin tüfenkli askere maliktir. Kalmık düşmanları çoktur, ama kalesi gayet sarptır. Cayık Nehri kenarında bir yal­çın yüksek tepe üzerinde şeddadi taş yapı yukarı hisarı var. Bir manastır çanlığı belli olup kale içine girmedim, ama aşağı hi­sara elçi ile konduğumuzda iç hisar ve aşağı kaleden bin adet top atılıp şenlikler ettiler. Meğer o gece zemherir gecesi olup kâfirlerin domuz kırkını gecesi bayramı imiş. Sabaha dek top ve tüfenk şenlikleri edip sabahleyin elçiye büyük ziyafetler ettiler. Yemekten sonra Nemse çasarının mektuplarını kaptana ve baş harmana gösterdim, yüzlerine ve gözlerine sürüp hakire hayli tazimler edip seyahatimiz ahvallerinden nice şeyler sordular.

Aşağı hisarın şekli: Cayık Nehri kenarında geniş bir ova­da dörtgen şekilliden uzunlamasına iki kat büyük şehir, büyük kale ve eski yapı bir şehirdir. Büyüklüğü 16 bin adım kuşatır. 40 kapısı, 40 manastırı, 70 kilisesi ve 26 bin saz ve şindire tah-

714

ta örtülü haneleri vardır. Bu kaleye serbestçe Heşdek kavmini Doymazlar. Kapılarda silâhlarını bırakıp girerler. Bütün Heşdek kavmi kale dışında obalarıyla otururlar.



Toplam 70 adet bezirgan hanları, 6 bin dükkânları ve 6 yer­de hamamları var. Ama ban sarayı o kadar mamur ve süslüdür ki diller ile anlatılmaz. Bütün maksureleri Cayık Nehri kenarı­na yapılmış. Ama bu şehrin de bağ ve bahçesi yoktur, zira kışı çok katıdır. Ve bunun da gecesi kısa, gündüzü uzun ve karan­lık olmakla burada da yatsı namazının vakti olmadığından yat­sı namazını kılmazdık.

Bu şehirde soylu soplu, asil şekilli maarif erbabı Moskov kefereleri çoktur. Genellikle halkı tüccardır ki samur, sincap, balık dişi, güderi ve telâtin satarlar. Ama dükkânlarında kadın­lar oturup her ne metaları var ise satarlar, ayıp değildir, ama mahbûbu ve mahbûbesine sınır yoktur. Bütün pak çuka dola­malarının yenleri ve göğüsleri gümüş düğmeli ve başları elvan kalpaklıdır. Samur kürk ve nafe kürk giyerler. Avratları yine yüzü açık gezerler.

Moskov keferelerinin isimleri:

..................(3/4 satır boş)....................

Moskov zaniye kadınlarının isimleri:

..................(3/4 satır boş)....................

Moskov eski dili:

..................(1,5 satır boş)....................

(—) tarihinde Leh Vilâyeti'nde Rakofçioğlu taburu­nu bozup Leh Vilâyeti'nden Mehmed Giray Han ile Moskov Vilâyeti'ne sefere gittiğimiz sene Moskov dili ayrıntılı olarak yazılmıştır, ama bu Heyhat Ovası bölgesinin Moskov dili bu ya­zılanlar böyledir. Gerçi Moskov Vilâyeti'nin 18 banlık yerinde 12 türlü dil kullanır çok boylardır, duyup dinlediğimiz kelime­ler bunlardır ki yazıldı.

Sonra bu (—) şehrini de gezip dolaşıp banından ihsanlar alıp yine elçi keferesiyle Cayık Nehri kenarıyla batı tarafa gidip l günde,

Sorotakirmen menzili

Cayık Nehri'nden azmış gelmiş bir göl kenarında bir sarp ağaç kaledir. Kışta kıyamette kaleye girip taze can bul-

715

dük. Bir hoş ve şen kaptanı ve hatmanı var, 2 bin askere ma­liktir. Allah'ın hikmeti işimiz rast gidip burada [174b] Mos-kov kralı tarafından Osmanlı'ya bir büyükelçi daha gelip daha önce bizimle Terek Kalesi'nden beri gelen küçük elçi, bu el­çinin yanında sönüp küçük elçi büyükelçiye kethüda oldu Sorotakirmen'den büyük toplar atılıp şenlikler olup 10 bin as­keriyle kalenin içinde ve dışında konakladılar. Hakir yanı­na varıp görüştüğümüzde Alman'dan beri Nemse çasarına ve iki buçuk yılda 7 krallık yeri gezip dolaşıp Erdel'e, Eflâk ve Boğdan'a ve Kırım Hanı Mehmed Giray Han ile Dağıstan padi­şahına gidip üç yılda çektiğimiz şiddetli sıkıntıları ve başımız­dan geçen bütün olayları anlattım. Nemse çasannın verdiği pa­saporta hattını gösterdiğimde ayağa kalkıp hattı yüzüne ve gö­züne sürdü. Hakirden dünyalar kadar hoşlanıp,



"Niyetiniz, isteğiniz, bu tehlikeli diyara gelmekten kastı­nız nedir?" deyince hakir,

"İnşaallah Moskov kralı şehinşahına gidip görüşüp vilâyetini gezip dolaşırım" dedim. Elci,

"Simden gerü siz bana rast geldiniz, hikmet oldu. Bugün­den sonra siz bize lazımsınız. Daha önce bu kardeşimiz kü­çük elçilik ile Osmanlı'ya gitse gerek idi, ama şimdi başka iş çı­kıp şehinşah kralım beni büyük elçi tayin eyleyip bin külce her çeşidinden kürkler, bir külçe tahta samur kürk, bin çift balık dişi, 50 çift doğan, sungur ve toygun kuşları, 2 bin çift kırmı­zı telâtinler, bin külçe tane samurlar, 3 çift beyaz samur kürk­leri, 3 çift siyah tilki kürkleri, l kantar şemame amberler ve nice bin çeşit hediyeliklerden başka padişahınıza 100 kese al­tın, vezirlerine, ulemâlarına ve diğer işbaşında olan ileri ge­lenlere de çeşitli hediyeler ile 100 kese altın da onlara götürü­rüm. Zira geçen günlerde bizim reayalarımızdan olan Heş-dek kavminin 100-150 bini bizim kralımızın bir oğlunu öldü­rüp ve bir şehzademizi esir edip Edil Suyu'ııu karşı Heyhat Sahrası'na geçip Osmanlı hududuna girip kaldılar. Biz de üzer­lerine asker çekip varıp savaş eylesek Osmanlı'yla sulha aykı­rı iş eylemiş oluruz. İmdi bu kadar hediyeler ile Osmanlı'ya gi­dip şehzademizin leşini ve esir olanı istemeye gideriz. Besbel­li siz Osmanlı'nın bir saygın, sözü dinlenir kimsesisiniz. Ben

716


sjzin gibi adamı gökte ararken yerde buldum. Elbette kralımı­za gitmeden vazgeçip bizimle Azak Kalesi'ne, ondan Osman­lı Devleti'ne birlikte gidip nice nice işlerimize delâlet edip şe-hinşahımızın hizmetinde bulunup kraldan fazla lütfumuzu gö­rürsünüz" deyip hakire ricalar etti. Hakirin de canına minnet

ama,


"Yok elbette krala gidip Nemse kralının muhabbet mektu­bunu verip hizmeti yerine getirmiş olurum" dediğimde,

"Yok elbette ben sizi koyvermem canım" diye hakirin boy­nuna sarıldı ve tercümanı olan kefere dahi ziyadesiyle rica edip,

"Elbette siz bize Edirne'de ve İstanbul'da lazımsız" deyip hakire peşin l kese akçe, 300 altın, bir kat esvap, kıştır diye bir samur sırt kürk ve iki at, hizmetçilerime de birer kat esvap, bi­rer cılkava ve kürkler, ellişer mümessek altınlar ve yoldaşları­mız olan dervişlere de yine öyle ihsanlar etti. Seyishanelerimi-zin yüklerini arabalara yüklemek için 3 araba, 2 araba yiyecek ve içecek ve hakire binmek için bir hınto araba verip,

"Bu ihsanlardan sonra bu kış, kıyamet, erbain ve zemherir-de şiddetli kışı çekmekten kurtulmayı aziz canıma minnet bilip sıkıntı çekmekten kurtuluruz" deyip Rumeli'ye gidecek olup tüm ihsanları alıp,

Moskov Vilâyeti'nde Sorotakirmen'den Azak Kalesi'ne gittiğimiz konakları bildirir

Başımızdan geçenleri ııe uzatalım. Bu elçi 10 bin askeriy­le acele ile şehzadesini kurtarmaya gidip 10 gün 10 gece Hey­hat Ovası içinde kışın sıkıntılarını çekerek, bazı kalelere kona­rak 11. günde yine Edil Nehri kenarına geldik, ama yine Kal-mık Tatarları korkusunu çekmeye başladık.

Hemen tedbirli elçi ban 10 pare toplarını arabalar ile ileri ve 10 adet sahi toplarını geri koyup at başı beraber gidip ertesi bir gün kuzeye doğru gidip,

İslâm Türk Or'u taburu menzili

Bu mahalle Türk Or'u, yani Osmanlı hendeği denmesinin sebebi: 976 [1568] tarihinde Sultan II. Selim zamanında Veziri­azam Sokollu görüşüyle Acem şahından intikam alıp Şirvan, Şamakı, Demirkapı ve Baku kalelerinde muhafazada olan Öz-demiroğlu Osman Paşa'ya, Hadım Cafer Paşa'ya, Cağaloğlu'na

717


ve Koca Ferhad Paşa'ya yardım, mühimmat ve levazımat eit_ meşinin kolay olması için Karadeniz'den gemiler cebehane gö­türüp Azak'a vara. Oradan Ten Nehri ile şayka gemiler Ten Nehri'nin Edil Nehri'ne yakın yerine vara. Ten Nehri ile Edil Nehri'nin araları bir günlük yer. İki nehri birbirlerine bağla­mak için Kefe Paşası Çerkez Kasım Paşa'yı, Kırım Hanı Semiz Mehmed Giray'ı ve Eflâk ve Boğdan askerlerini tamamı [175a] 100 bin kadar yer götürmez asker olur. Bu kadar yüz bin adet kazma, tahta, balta, külünk, kürek ve nice çeşit mühimmat, ce­behane, 100 adet sahi top ve başka yüz bin çeşit levazımatlar ile 100 bin asker ile bu şimdi bizim konduğumuz Türk Or'u adlı yerde Edil Nehri kenarında İslâm askeri konaklar. Önce, düş­mandan emin olmaları için büyük bir tabur kazıp bütün İslâm askeri girip Edil Nehri'nin bir kolunu kazmaya başlarlar. Ta ki 8 ay Edil ile Ten Nehri'nin arasını kazıp hendeğin toprağım sa­ğına soluna dağlar gibi yığmışlar ve Ten Nehri'ni tam iki konak yere deniz gibi getirmişler. İki nehrin arası birbirlerine kavuş­maya iki saatten eksik yer kalmışken hemen Tatar kavmi bizim askere fitne verip,

"Bu kışta kıyamette bu iki nehir birbirine ne zaman ka­rışır ve ne zaman bundan gemiler geçip Edil Nehri ile Hazar Denizi'ne varılır. Oradan ne zaman denizden Demirkapı'ya, Şirvan'a ve Şamakı'ya varılır" diye asker içine fesat sokup bir gün,

"Bre medet, üzerimize düşman geliyor ve kızıl kıyamet ge­liyor" diye askere korku verip tüm mühimmat, levazımat, ce­behane ve topları ve diğer mühimmatları bu Türk Or'u mahal­linde bırakırlar. Kasım Paşa feryat eder, kimse feryadına ve ar­dına bakmayıp Heyhat Ovası'nda 10 gün 10 gece at sürüp Ta-man Adası'na gelirler.

Ama eğer 5-10 gün daha kazılsa Edil Nehri'nin bir fırka­sı Ten Nehri'ne karışıp Azak'tan Ten Nehri ile büyük gemiler girip Edil Nehri'ne varıp Edil Nehri ile Hazar Denizi'ne girip oradan İslâm askerine her mühimmat ve her zahirenin ulaşma­sı kolay olur, donanma gemilerimizin gitmesi mümkün olurdu. Gence, Şirvan, Şamakı, Şâruban, Niyazâbâd, Demirkapı, Baku, Gîlân kaleleri ve vilâyetleri fethedildikten sonra Kızılbaş'ı or-

718

tadan kaldırmak kolay olurdu. Ama "Kul tedbir nlır, Allah takdir eder." Cenâb-ı Kibriya'nın hikmeti var.



Bu kazılan Or'u seyrettim. Sanki sakar dereleri ve cehen­nem çukurları var ki insan aşağı bakmaya cesaret edemez. İki yanları göklere doğru uzanmış dağlar gibi yığılmış topraklar var. Hâlâ bu Or'un içinde iri büyük ağaçlar yetişip bazı zaman kış sert olsa bu hendek içinde Kalmıklar kalırlar.

Bu çukurdan Edil Nehri aksa Heyhat Ovası mamur olur. Hatta bu Or'da kalan cebehaneyi Sultan II. Selim, Sokollu Meh­med Paşa'ya ödetmiştir. Mehmed Paşa da Semiz Mehmed Giray Han'ı Kefe Kalesi çarşısında boğazından astırmıştır ki Tatar'ı zapt etmeyip firar etmiştir. Sözün özü, ibret verici, seyirlik Or'dur, yani hendektir. Onun için bu mahalle Türk Or'u derler.

Bunu da seyredip Edil Nehri'ni geriye bırakıp yine batı ta­rafa bir gün Heyhat Ovası'nda gidip,

Heyhat Sahrası menzili: Orada arabalarımız yanlarında çadırlar kurup yattık. Ama o gece çekilen şiddetli acıyı Allah bilir. Oradan ertesi gün yine Deşt-i Kıpçak'ta ikindi vaktine dek ılgarla gidip,

Heyhat Sahrası, Kalmık kavmi meskeninin özellikleri Gerçekten de hırpani, melun, çapulcu, haşerat bir alay pis kavimdirler. Bu taifeye Kalmak, Kamlık, Kılmak, Kılmalı ve Kılmağ, bütün tarihçiler bunlara Benî Asfer kavmi derler. Hatta Hazret-i Ali cifrî kelâmında "Ey Rey ve Sol'at halkı! Kendinizi bu küçük gözlü insanlardan koruyunuz" buyurmuşlar.

Hatta Cifr-i Cnmi'de de bu Kalmık hakkında çok şey yaz­mışlar, yani "Yâ bilâde'r-Reıj ve's-Sol'ât"tan kastedilen "Ey Rey Vilâyeti halkı ve ey Sol'at Kırım halkı, siz sakının küçük gözlü adamdan ki kendi nefisleri kabilesindendir, onlardan korkun" buyurmuşlar.

Resulullah sallallâhıı aleyhi veselleın dedi ki: "Allah'ın do­ğuda Türk isminde bir takım askerleri vardır ki içinizden başıbozuk isyankârların intikamını onlarla alır; siz merhamet edersiniz ama on­lar etmez. Bu zamana eriştiğiniz zaman kıyameti bekleyiniz" hadi­si için bütün tefsirci ve hadisçiler ve Tatar bilginleri bu Kalmık hakkındadır, demişler.

Hatta bu Kalmık kavmi 20 sene önce bu Heyhat Ovası'nda

719

varlıkları yoktu. Bütün Nogay kavminin 140 adet kabileler' Heyhat'ta konup göçüp tüm elde edilen say yağlarını Tarnan Adası'na getirip satarlardı. İstanbul'da say yağının bir okkası S akçeye idi, ama bu Kalmık Heyhat'a ayak basalı Nogay kavmi dağılıp say yağı pahalandı.



Sözün kısası bu Kalmık kavmi melun taifedir ki bütün ka­vimler bunlardan korkarlar. Hatta Moskov kralı gibi cihangir olmaya yakın bir kral bu Kalmık'tan korkup her sene hediyeler verip kardaş olmuşlardır, ama yine Moskov Vilâyeti'ni vurma­dan geri durmazlar.

Hemen bizim elçi ban Heyhat'a ayak basınca büyük alay ile hediyesini alıp Kalmık şahına gidince hakir birlikte gidip tam 3 saat obaları içlerinden geçip Taysı adlı padişahlarıyla bu­luştuk. Oğlu Moyinçak Şah'tır. Bunların yüzer bin adet keçe­den derim oba evleri vardır. Babasının ve oğlunun ikişer kere 100 bin askerleri vardır ki Heyhat Sahrası'nda oba evcikler ile konup göçerler.

Elçiye çok iyi davranıp hediyeleri alıp kabul [175b] etti, o an hediyeleri tabi ve mirzalarına yağma ettirdi, sanki yanında yok hükmünde idi. Bir yanına hakiri, bir yanına elçiyi oturttu. Bizim elçiye asla rağbet ve iltifat etmedi. Beni yanına alıp ba­şımda Müslüman sarığı, üzerimdeki giysiler, bıçak ve hançeri­me bakardı. Elçiye sorup,

"Bu kimdir?" dedi. Elçinin tercümanları anlatıp,

"Bu Osmanlı askerinden âlem seyyahıdır. Mehmed Giray Han ile Dağıstan'a gidip oradan bizim Terek Kalemizden Saray Vilâyeti'ne, oradan bize gelip bizimle Türk'e gider" dedi. Tercü­manı Nogay Tatarıdır, hakir Nogay dilinin her türlüsünü bildi­ğimden tam 5 saat hakiri söyletip hoşlanarak dinledi.

Allah'ın hikmeti, Ahmad Mirza adlı bir adamı Kırım'a ge­lip 300 adamıyla Müslüman olup Kırım'da tanışmıştık. Meh­med Giray Han azledilince Ahmad Mirza Kırım'dan kaçıp yine Kalmık Taysı Şah'a gelip dinden dönmüş. Allah'ın hikme­ti o Ahmad Mirza, Taysı Şah'ın yanına tantana ve gösterişle ge­lip bu hakiri görünce hemen seğirtip hakir ile öpüşüp görü­şüp hakiri Taysı Şah'a tarif edip Mehmed Giray Han'ın musahi­bi ve kazakdaşıdır, dedi. Taysı Şah hoşlanıp Mehmed Giray'm

720

nağıstan'da kalması sebebini sorunca bütün durumu bildiğim şekilde Nogayca hep anlattım. Ve Mehmed Giray Han'ın biti ^ektubunu, Terek Kalesi'nde rehin olan Kabartay beyinin ağaç çetele ve damgası alâmetini Taysı Şah'a bir Kaya Sultan makra-mesiyle verdiğimde makrameyi çevire döndüre nakşına baka baka hayran olup o kadar sevdi ki elçinin hediyelerinden fazla memnun olup makrameyi başındaki kalpağı üzere koyup dur­du. Hakirle nice bin kelimeler etti ve dedi ki,



"İnşaallah biz de sana böyle çetele damga veririz. Ta Çin, Hıtâ, Hoten, Maçin ve Fağfur vilâyetlerine kadar istersen gi­dip seyahat edesin. Bizim o vilâyetlerde ve Karanlık Dünya'da ve dahi onda Yıldırak Vilâyeti'nde akrabalarımız vardır. Ora­da muazzez ve mükerremsin" dedi. O an hakire bir ardıç ağa­cı gibi kırmızı ağaç parçası üzerine kendi bıçağıyla bir çeşit ker­tikler kertip ve demir ile ağaç üzere kızgın nakışlı demiri bas­tı. Bir çeşit nakış oldu ki yeryüzü nakkaşları öyle bir ibret verici bukalemun nakşını edemezler. Hemen hakir çetele nakışlı ağacı öpüp başıma koyup bir mendile sarıp koynuma koyup yine ko­nuşmaya başladık. Elçi beye dedi ki,

"Tam bir hafta benimle burada otur. Sefere gitmiş askerimiz vardır. Onlara yolda rast gelirseniz sizi vururlar. Birkaç günden onlar gelirler, sonra siz gidin" deyip 5 bin koyun ve 100 deve yükü darı zahire verdi. Oradan kalkıp birliklerimize geldik.

Taysı Şah giysilerinin şekli ve Moyinçak Şah törenini

bildirir


Bizzat Taysı Şah o şiddetli kışta sığın derisi kürkünü üze­rine ters giymişti. İçinde yine sığın yavrusu derisinden Özbek giysisi gibi peşli deriden kaftanı vardı. Kuşağı at derisi kayışın­dan idi ve çakşırı mavi keçeden idi. Mest yerine yine çakşırla yapılmış keçe giymişti. Başında kalpağı kırmızı tilki kürkünden olup üzeri bir beyaz deriydi. Ancak kalpağının tepesinde renk renk ipek parçalarından püskülleri olup aralarında yumur­ta kadar bir delikli elması var idi. Oğlu Moyinçak Şah da öyle giysi giymişti, ama tacı üzerinde püsküller ve elmas taş yok idi. Bunlar padişahlarına kendi deyimleri üzere Taysı Şah der­ler. Oğluna ve veziri makamında olanlara Moyinçak Şah derler. Obaları ve derimleri (çadır) tüm deve yünü keçedendir. Sığın,

721


kaplan, at ve koyun postlarıyla döşeli karargâhları var. Yanla rında tuzdan ve katrandan aziz ve lezzetli bir şey yoktur. Ken dileri ve tüm hayvanları tuzsuz olmaz. Katranı karıları zebat ve kalye-misk yerine kulaklarının artlarına sürerler.

Kalmık kadınlarının giysileri

Bunlar da bütün kestikleri hayvanın derilerini giyip gezer­ler. Başlarına yine deriden kalpak giyip at binip mızrak kulla-nıp kılıç kuşanıp kocalarından fazla cenk ederler. Ancak bazı kadınların kalpakları üzerinde ipek parçalarından şekilleri çoktur. Ve nice kadınlarda Çin ve Hıtâyî elvan bezden kaftan sûzenkârlar gördüm. Yine ayaklarına keçe çakşır ve domuz de­risinden pabuç ve çizme giyerler.

Bu iki padişahın 50 bin kadar Nogay taifesi reayaları var­dır. Bunların da yedikleri darı, giydikleri deri, evleri obadan az, kendileri çaresiz bir alay Nogay kavmidir. Bu Nogay kav­mini Kalmık kavmi 10 yılda bir kere malını talava vurur, yani yağma ederler.

Bu Kalmık kavminde olan hayvanların hesabını Allah bi­lir ve o kadar hayvanların yerler ki denizde damla ve güneşte zerre kadar eksilmez. Zira bu Heyhat Ovası öyle otlu yerlerdir ki at, deve ve sığır çayır içinde kaybolur, ama ağaçtan zerre ka­dar iz isim yoktur. Edil Nehri, Cayık Nehri ve Kuban Nehri ke­narlarında, Ten Nehri ve Güğümlü Nehri sınırında bir miktar orman vardır.

Allah'ın hikmetini bildirir: Bu ovalarda asla su yoktur, ama bir karış yeri kazsan bir çeşit çorak su çıkıp kaynar. O çı­kan suyun öte yanına bir [176a] büyük havuz, bir çukur kaz­san o çıkan tuzlu su bu havza akıp abıhayat su olur, acayip hik­mettir. Bütün insanlar ve tüm hayvanlar bu sulardan içip su­suzluklarını giderirler. Ama Tatar kavmi ömürleri içinde su iç­mek ve ekmek yemek nedir bilmezler. Eğer ekmek yiyip su iç-seler belki ölürler. Hemen at sütü, deve sütü, boza ve talkan içerler. At sütüne kımız derler.

Deve, sığır, at, koyun, keçi, domuz, yaban devesi, yaban atı, yaban camızı ve yaban eşeği yerler.

Yaban sığırı tutup arabaya koşarlar. Arıkladığı zaman ser­best bırakıp bir diğerini tutarlar. Bütün arabalarını develer çe-


Yüklə 1,95 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   39




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin