GüNÜMÜz tüRKÇESİyle evliya çelebi seyahatnamesi



Yüklə 1,95 Mb.
səhifə33/39
tarix06.09.2018
ölçüsü1,95 Mb.
#77673
növüYazı
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   39

Daha önce kâfir zamanında bu küçük kapı dibindeki ku­lede bir gemi limanı kapısı varmış, bütün kayıklar oradan içe­ri kalenin içine girerler imiş. Hâlâ o liman kapısı duvar ile ör­tülüdür. Bu liman kapısı kemeri üzerinde olan kulenin Ten Nehri'ne bakan tarafında 10 arşın yüksekte bir kanatlı arslan resmi var. Dört köşe beyaz mermer üzere yapılmıştır. Nakış us­tası Freng-i Manî bu arslaııa bir emek sarf etmiş ki gören can­lı sanır. O yüzden bu kuleye Arslan Kulesi elerler. Ama Frenk kavmi böyle kanatlı arslan resimlerine San Marko ve Santa Marko derler. Hatta Bundukânî dedikleri Venedik kâfirlerinin sancak ve bayraklarında taşıdıkları kanatlı arslan resmidir.

Bu Arslan Kulesi'nden batı tarafa gidip tam 100 adımda

758

orta kale kapısına varılır. Bu da yıldız rüzgârı tarafına açık de­mirli küçük kapıdır. Bu kapı üzerinde taş gürzler asılıdır.



Bu kapıdan batı tarafına tam 100 adım gidince toprak kale kapısıdır. Bu da bir dirsek köşede bir küçük demir kapıdır. An­cak doğu tarafına bakan kapıdır.

Bu kapıdan batı canibine 300 adım gidip bu toprak kalenin bir kapısı da Karatayak varoşuna açılır, küçük demir kapıdır. Bu Karatayak tarafındaki kale köşesinde olan Kanlı Kule'den doğu tarafında Suluk Kulesi'ne kadar Ten Nehri kenarmca sayı­lan 4 adet kapıların arası, bin arşın yer Ten Suyu kenarıdır.

Bu Ten kenarmca asla hendek yoktur. [184b] Hatta Ten Nehri taşıp gelse bu anılan 4 adet kale kapılarından içeri su gi­rip taşra dükkânları, bozahaneleri ve gümrükhaneleri basar. Onun için bu taraf dükkânlarının niceleri kazıklar üzere ufak tefek yapılmıştır. Fetih sırasında bu kaleyi Serdar Cüvankapu-cubaşı adlı Mehmed Paşa tamir ettiğinde alelacele yapıp bu Ten Nehri tarafı toprak ile yapılıp ancak taşların araları kireç ile derz olunmuştur.

Kısacası bu Ten Nehri tarafı asla kale duvarı gibi sağlam değildir. Ama bu kalenin içinde askerî taifesinden insan çoktur.

Bu Azak Kalesi üç bölüktür. Doğu tarafındaki bölüğüne Frenk Hisarı derler. Gedik Ahmed Paşa'nın fethettiği ancak bu kaledir. Bütün yeniçeriler, ağası, kale dizdarı, cebeci, topçular ve çorbacıları tüm bu Frenk Hisarı'nda otururlar, bütün cebeha-ne, mühimmat, levazımat ve tahıl ambarları da buradadır.

Bu Frenk Hisarı içinde 23 adet dükkânları vardır. Sultan Bayezid-i Velî Camii, uzunluğu 100 ve genişliği 150 ayak eski tarz toprak örtülü ve tahta minareli eski camidir. Bu camiin sol tarafı köşesindeki bakkal dükkânı içinde dört köşe bir beyaz mermer üzere celî hat ile tarihi budur:

Benâ bi-imareti'1-cami-i şerif es-Sııltnn ibnii's-SııHnn es-Sııltnn Bayezid Han ibn Sultan Mehmed Han ebbedaHahii saltanatahu.

Sene (—)


Yeniçeri ağası sarayı yakınında şer'î mahkemesi var. Ona yakın (—) (—) mescidi var, ama minaresi yoktur.

759


Bu Frenk Hisan'nın yukarı baş kulesi dibinde merdiven ile çıkılır bir uğrun kapısı var. Bedenler üzere çıkıp toprak kaleye gider yaya adam bu kapıdan güçlükle sığar.

Bu Frenk Hisan'nın aşağı hamam dibinde bir küçücük ka­pısı daha var. O da toprak kaleye açılır ve hamam bu Frenk Hi­sarı içine düşer, mükellef hamam değildir. Hatta bu hakir gi­rip kurna başında yıkanırken mermer üzere ayağım kaydı. Me­ğer kurna başında buz donmuş idi. İşte Azak'ın kışının şiddeti bundan biline. Bu hamamın kapısı karşısında yol aşırı,

Hindî Baba Tekkesi ziyareti: Nur dolu mezarı da burada­dır. Hayatlarında nice çeşit kerametleri görülmüştür.

Bu Frenk Hisarı içinde toplam bin adet küçük küçük, ufak tefek evlerdir. Ancak 5-6 kadar evlerin ölü yıkayacak kadar av­luları vardır. Gerisi hasır ve kamıştan duvarlı ve toprak örtülü evlerdir. Bunlardan paşa sarayı, yeniçeri ağası, cebecibaşı, kul kethüdası, dizdar ağa, azeb ağası ve diğer 40 adet ağaların ha­neleri genişçe olup at ahırları vardır.

Azak Kalesi Orta Hisan'nın şekli

Frenk Hisarı ile Toprak Hisar'm arasında dört köşe bir iç kaledir. Büyüklüğü tam 500 adımdır. Ancak bir tarafı Frenk Hisarı duvarıdır ve bir tarafı Ten Nehri tarafı duvarıdır. 2 tarafı ise Toprak Hisarı duvarıdır. Bu sağlam sur orta yerde bulundu­ğundan Orta Hisar derler.

Bu Orta Hisar'm Ten Nehri tarafındaki kapının iç yüzünde paşa sarayı var, ancak 50-60 adet odalardır. Altında 100 kadar at alır ahırı ve küçük avlusu var. Ve Ten Nehri'ne bakan kale duvarı üzerine Ak Mehmed Paşa bir köşk yaptı, henüz sarayda bir dinlenme yeri, bir hoş köşk oldu.

Bu Orta Hisar'm kıble tarafına bir kapısı var, toplam 50 adet küçük küçük dükkâncıkları var, 3 kahvehaneleri var ve 500 adet tek katlı ve iki katlı yine hasır, saz ve kamıştan yapıl­ma, üstleri toprak örtülü evleri var.

Bu Orta Hisar'm Toprak Kale tarafına, Şahin Paşa Kulesi gayet sağlam, dayanıklı ve sarp büyük burçtur ki sanki isken­der Seddi'dir. Azak Kalesi demek bu Şahin Paşa Kulesi'nden ibarettir. Gerçekten de Azak Kalesi bununla sağlamlık kazan­mıştır. Dört tarafı çok derin başka hendektir. Ve kapısına ipten

760


kemendler ile çıkılır, yukarıda bir küçük demir kapıdır. Kısaca Orta Hisar içinde bu metin kule bir iç hisar daha olmuştur.

Paşa sarayına yakın Receb Ağa Camii var. Bir taş minareli, kalabalık cemaatli ve yine toprak örtülü sevimli camidir ki dış sofasında Kalmık Tatarı'mn şehit ettiği Gürcü Mustafa Paşa gö­mülüdür. Camie yakın bir at değirmeni var. Ve bu Orta Hisar'm batı tarafında,

Toprak Kale: Daha önce bu kale dışında etrafı hendekli Ka-ratayak adıyla bilinen kalesiz mamur bir varoş var imiş. Mos-kov Kazağı bu varoşu yağmalaya yağmalaya sakin kabile kal­mayıp sonunda 1025 [1616] tarihinde Sultan Ahmed Han za­manında Sencüvan Paşa adlı tedbirli bir zat, Orta Hisar'a biti­şik sarp ve dayanıklı, taş duvarlı, dört köşe bir müstahkem kale yapıp iki tarafına [185a] büyük hendek keser, Ten Nehri tarafı­na hendek kesmeyip kalır. Zira Ten tarafındaki kale duvarların bazı zaman Ten Nehri basıp hendek kesecek yeri yoktur, su ba­sar. Bu hesap üzere Azak Kalesi üç bölük acayip kaledir ve üçü­nün de duvarları birbirlerine bitişiktir.

Çepçevre büyüklüğü 4 bin adımdır. Hemen İstanbul'da Es-kisaray büyüklüğündedir.

Bu Toprak Kale bölüğü içinde toplam 1.150 adet genişçe ev­ler vardır ki bunlar da saz, kamış ve ahşaptan tek katlı ve iki katlı üstleri topraklı hanelerdir. Ancak bunlar da geniş avlulu ve ahırlı evlerdir, zira cümle halkı at besler bir alay sipahi gibi Tatar kalpaklı askerî taifesi evleridir. Toplam 60 adet bozahane-leri ve başka dükkânları vardır. Buraya da at arabaları giremez, zira sokakları ve kale kapıları dardır.

Burada kaldırım olmamak ile öyle çamur olur ki insan gö­mülür ve ancak Temmuz ayında kurur. Başka zaman buz do­nar, o mevsimlerde bu kale içi iyi olup çamur olmaz.

Bu kalede Zeynel Bey Camii, eski tarz bir ağaç minare­li Müslüman mabedidir. Ve (—) mescidi var. Bir Tat Eli Rumu kâfiri mahallesi ve bir kilisesi var.

Yeni Karatayak Varoşu'nun şeklini bildirir

Azak Kalesi'nin batı tarafında Ten Nehri'nin Azak Denizi'ne karıştığı mahallin burnunda dört köşe büyük bir va­roştur ki çepçevre bunun da büyüklüğü tam 3 bin adımdır.

761


Dört tarafı çok derin hendektir. Bazı yerine Ten Nehri girer. BU varoş etrafında asla kale duvarı yoktur. Hemen büyük tabur gibi sarp hendeklidir. Her sene hendeğini temizlerler.

İçinde toplam 1.500 adet saba yeli, düşman kıran Tatar ev­leri ve obaları var. Hâlâ 100 adet obalı Kalmık Tatarları gelip İslâm ile şereflenip bu Karatayak Varoşu'nda konmuşlardır.

Bu Karatayak Varoşu'nun batı tarafı dışı tamamen şebeke­li bostanlardır. Gayet güzel kavunları, karpuzları ve kabakları olur, ama şiddetli kıştan dolayı bağ ve bahçeleri asla yoktur.

Bu varoşun kıble tarafına Ulu Nogay hendekleri çekilmiş bir ovadır. Bütün şehitler ve diğer ölüler hep orada gömülüdür­ler. Bu hendeklerin dışı Heyhat Ovası'dır ki bütün Azak kavmi­nin atları bu Heyhat Ovası'ndaki otlarla ve çayırlarda otlayın gezerler. Ama dört tarafında atlar üzerinde yiğitler gezip kara­kol beklerler. Hemen bir taraftan Kalmık Tatarları gözükünce bütün hayvanlarını şehre sürüp hendeklere doldururlar.

Azak Kalesi özelliklerini tamamlanması: Bu kale çepçev-re toplam 70 adet kulelerdir. Doğu tarafında Frenk Hisarı kö­şesinde gözcü kulesi gayet sağlam ve dayanıklı büyük kule­dir. Ten Nehri tarafında su kulesinden sağlam ve dayanıklı kule yoktur ki tam 12 pare balyemez topları var. Ten Nehri'nden la­ğım ile bu kuleye Ten Suyu gelip kuşatma sırasında bütün asker suyu bundan aldıkları için Su Kulesi derler.

Ten Nehri kenarı varoşunun özelliği: Bu Su Kulesi'nden ta batı tarafında toprak kale köşesine kadar Ten Nehri kenarınca bir kat balık kayıklarının haneleri var. Ve toplam 300 adet ufak tefek evleri var.

Ten Nehri kenarınca bir sıra 340 adet küçük dükkânları vardır, ama her gece bu dükkâncelerde asla bir meta komayıp kaleye götürüp sabah yine getirirler.

Ve 50 adet bozahane ve meyhane var ki tüm hârâbat erenle­ri olan Bekrî canlar gece gündüz bu bozahanelerde kalırlar.

Acayip ve tuhaf seyirlik: Bu bozahanelerde kalan boza Beklisi canlara asla hâkim, zabit ve rabıt karışmaz, zira her boza-hanenin birer kart adında hâkimleri var, yani vakar sahibi ihti­yar dayı adamları var ki onlar meclis beyleridir. Her türlü azarla­ma, ceza verme ve davayı halletme yetkisi bu kartlara aittir.

762


Hemen bu bozahaneler ve meyhaneler içinde bir Bekrî kav­ga etse o an kartın izniyle meclisten o an Bekrî'yi kovup bir daha asla o bozahane ve meyhaneye uğratmazlar.

Eğer katil ise o an o katili bağlayarak örfî yetkiliye verirler. Bir kartın sözüne hiçbir kimsenin karşı çıkmaya gücü yetmez. Ve bey, paşa ve yeniçeri ağasının da bu bozahaneleri basıp içle­rinden "sanık ve suçludur" diye adam almaya güçleri yetmez.

Her kartın meclisinde olan içenlere karttan caba (beda­va) birer tostağan boza verilip tek nefeste [185b] yudumlama­dan içerler. İçtikleri tostağanları yani çömçe ve çapçakları ikişer okka ilik gibi pak, nâ-pak boza alır.

Bundan sonra içtikleri bozaların çömçeleri buçuk okka boza alıp yavaş yavaş içip sarhoş olurlar. İlk başta kart elinden dolu içtikleri zaman birer kere her biri ayağa kalkar, ama kart kendi içtiği zaman hepsi ayağa kalkıp kartın selâmını alıp her­kes yerlerinde otururlar.

Bazı yiğitler birbirlerine dolu namında boza verdiğinde ona sevgisinden çömçeyi eliyle yapışmayıp hemen dişiyle kavra­yıp baş yukarı kaldırır, iki okka gelir bozayı eliyle yapışmadan çömçeyi dişiyle ısırıp yudumlamadan içer, bir acayip tuhaf se­yirlik işleri vardır.

Haftada bir kere ziyafet kartındır. Ertesi bir kart daha bir meclisinde ziyafet eder. Bu üslup üzre bu tehlikeli derbent Adası'nda bütün gaziler eğlenip zevk sürdük sanırlar.

Ama bu taife parasız ve meteliksiz olduklarında Ten Neh­ri firkatelerine binip Ten Nehri'nin karşı tarafında horozları du­yulan Moskov'un Kazakları kalelerini vurarak bu kadar gani­met malı ve esirler alıp ya baht, ya taht olup yine Azak'a gelip bütün ganimetleri satıp geçinirler. Her üç ayda bir Osmanlı'dan maaşlarını alıp bu amansız tehlikeli derbendi beklerler. Onun için bu kadar biıı adama hâkimler izin vermişlerdir.

Bu varoşta iskele başında paşa tarafından gümrük emini çâşnigirbaşılar oturup bütün gelen giden gemilerden gümrük alınır. Ve bütün gemiler bu gümrük önüne yanaşır.

Bu iskele başında Ten Nehri kenarında toplam 70 adet balık mahzenleri vardır.

Şark Karatayakı Varoşu'nun görünüşü: Bu varoş kalenin

763

doğusu tarafında olmakla Şark (Doğu) Karatayağı, yani Şark Varoşu derler. Frenk Hisarı hendeğinden açıkta varoştur. Bu­nun da dört tarafı büyük hendektir. Çepçevre büyüklüğü tam 2 bin adlındır ve 500 adet kamış ve saz evlerdir ki üzerleri yine toprak örtülüdür. Bunda da tamamen Nogaylar oturmaktadır.



Bu varoşta cami, han, hamam ve dükkânlar yoktur. Ancak Ten Nehri kenarında buz mahzenleri çoktur. Şiddetli kış günle­rinde Ten Nehri'nden beyaz billur gibi buzlarını kesip bu mah­zenlere doldurup Temmuz ayında zevkini sürerler.

Bu buzhane mahzenleri yakınında 40 adet donanma firka-teleri var, gerektiğinde bu gemileri karadan Ten Nehri'ne indi­rip gaziler binip kâfiristanı yağmalamaya ve talana giderler.

Bu mahalde ta yukarı Ten Nehri kenarında olan Şahin Kulesi'ne kadar bir saatlik yer tamamen şebekeli bostanlardır ki acayip kavunu ve karpuzu olur. Bu varoşun üç yerinde elma ağaçları, vişne ve erik ağaçlan var, soğuktan değme zamanda meyve vermezlermiş, ama bostanları hoş olur.

Meşhurlarından: Evvelâ Ten Nehri'nde mersin balığı, mo­rina balığı, kara havyan, yani balık yumurtası, beyaz ve ince saat kumu, Ten Nehri adalarında sivrisineği, beyaz billur gibi buzu, sekir verir ilik gibi bozası, soğuğu ve (—) (—) (—) bun­lar meşhurdur.

Soğuğu o mertebe olur ki sobalı evlerinde ve ateş başla­rında adam donup helak olur. Erzurum, Gerede ve Akkirman soğuğundan daha sert soğuğu olur. Burada asla meşe ve pelit odunu olmaz, zira her tarafı Heyhat Ovası'dır. Bütün halkı saz ve kamış yakarlar. Ve adalarda bir çeşit çalılar olup onu da ya­karlar.

Yaşlı ve genç insanlarının yüz renkleri: Gerçi kışları çok sert olur, ama genellikle halkı sağlıklı olup yüz renkleri kırmı­zıdır. (-) («-) (-)

Mahbûbları: Hepsinden hoş, sim-ten ve tombul Urus cari­yeleri, Moskov oğlanları ve Karatayak varoşlarının Nogay kız­ları gayet meşhurlardır. (—) (—) (—)

Hayat bağışlayan suyu ve havası: Suyu ve havası ga­yet hoştur, ama halk dilinde darb-ı mesel olmuş bir sözdür ki "Şam-ı cennet-meşamın cennet ya altında ya üstündedir" der-

ler. Bunun da soğuk yönünden cehennem ya altındadır veya üs­tündedir, yani ta bu derece bu Azak Kalesi kendisi cehennem­dir.

Eski müneccimlerin görüşleri: Bu Azak Kalesi altıncı ik­limde bulunup arz-ı beledi 56 arzdır. Ve [186a] uzun gündüzü 6 saatten çeyrek saat eksiktir.

Eski kâhinlerin görüşü: Bu Azak Kalesi'nin imareti talii akreb burcu, merih su evinde bulunduğ için halkı merih huylu gazaplı, acımasız, gaddar, katil, kılıç ustası, merih gibi kan dö­kücü, felek celladı adamları var. Gece gündüz işleri güçleri kılıç ile geçinmektir, cesur ve yiğit gazilerdir.

İbretlik garip ve acayip hikmet: Bu Azak kavminin tüm atları, sığırları, koyunları, doğanları ve Karatayak Tatarları da hep çiğ balık eti yerler. Hatta Ten Nehri'nden diri balıkları av­layıp atların önlerine koyup diri balıkları atlar kavraya kavraya harp harp ısırıp ağızlarını köpürterek yerler. Ve doğanlarını sa­lıp Ten Nehri'nden balıkları doğanlar tutup getirir. Fakir balık­lar ise Ten Nehri yüzüne soluklanmaya çıkınca hemen doğan ve çakırlar balıkları gagalarıyla kapıp sudan dışarı kenara çıka­rırlar. Tuhaf bir seyirliktir.

Kışı sert olduğundan 8 ay ve 5 ay Azak Denizi ve Ten Neh­ri suyu donup cüret sahibi olan güçlü yiğitler kış kıyamet de­meyip Ten Nehri buzunu delip buz deliklerine pereme, kayık ve çırnık kadar balıklar soluklanmaya gelince şahbaz yiğitler balıkları harbalar, oltalar ve çengeller ile avlayıp satarlar. Bazı insanlar kendileri yer, bazıları atlarına ve gayri hayvanlarına balık verirler.

Kısacası amansız bir kaledir. Ancak serhad sonu olup bura­da bekçi olan Müslüman gazilerinin yatıp oturmaları bile iba­dettir. Ve inşaallah bu kalede kalanlar cehennem azabını gör­mezler. Beyt:

Kıfl-ı İslâm budur ismine derler Azak, Bu hısn içre gelen anca diye yâ Rezzâk.

Bu şehrin balığından ve kara havyarından başka çok yiye­ceği yoktur. Bu varışımızda 80 dirhem ekmek l akçeye, l koyun

764

765


8 guruşa, l at yemi 10 akçeye, l sığır 20 guruşa, l tavuk l gu-ruşa, 6 tane fındık l akçeye ve diğer şeyler burıa göre kıyas olu­na. Zira denizi 8 ay donup Kefe'den ve başka yerlerden gemiler gelmez olurlar. Eğer gemiler gelse biraz bolluk olur. Başka bir çeşit küçük gemileri vardır. Azak Denizi sığacık deryacık ol­mak ile bir türlü ufak gemileri gelir. Rum gemileri Azak'tan 50 mil uzak gelip mal taşırlar, oradan ufak kayıklar ile mallar ta­şırlar.

Erkeklerinin giysileri: Bütün Osmanlı taifesi çeşit çeşit çukalar ve değerli kumaşlar giyerler, ama Karatayak kavimleri yine Tatarlar gibi kalpak, koyun ve kuzu derisi donlar ve boğa­sı renkli kaftanlar giyerler. (—)

Kale kadınlarının giysileri: Yine Osmanlı kadınları çuka ferace ve ipek kaftanlar, ayaklarında sarı iç edik ve sarı pabuç­lar giyerler, ama sokağa çıkmazlar, çıkacak ve sokağa baka­cak yerleri yoktur. Ama Karatayak Tatarı kadınları aba ve ko­yun derisi kürkler ve başlarına çeşit çeşit kalpaklar giyip yüzle­ri açık gezerler, ama ırz ehli olanları yüzlerini örtüler ile örtüp kapalı gezerler.

Eşraf ve ayanının isimleri:

..................(1,5 satır boş)....................

Azak Kalesi ziyaret yerlerini bildirir: Evvelâ kıble tara­fındaki adı geçen Nogay kavmi hendekleri içinde Aşçı Baba zi­yareti, ona yakın Başçı Baba ziyareti ve Yoğurtçu Baba ziyareti: Bu sultanların üçü de kardeş imişler. Gedik Ahmed Paşa ile bu kale kuşatmasında bulunup her gün İslâm ordusuna pişmiş bir koyun başı, bir çanak mastaba aşı ve bir çanak yoğurt ayranıy-la bütün İslâm ordusunu doyururlar imiş. Çanakları asla bo­şanmaz imiş. Allah sırlarını aziz etsin. Hâlâ büyük ziyaretgâhtır. Allah rahmet eylesin.

Bu Azak Kalesi'nin içinde dışında şehitler o kadar çoktur ki bazı sene kadir gecelerinde kabirleri üzerine nur yağdığını nice yüz salih kimseler görmüşlerdir.

Bu Azak Kalesi'ni birkaç gün seyrettik. Bir gece Ten Nehri gayet katı donup kudret köprüsü oldu. Hakir de fırsatı ganimet bilip birkaç yoldaşımla yaya olup silâhlı olarak Azak'tan çıkıp buz üzerinde batı tarafına Kanlıjak Özeği'ni [deresini], Çatal

Dere'yi ve Kazıklı Dere'yi geçip tam 8 bin adımda acele yürü­yüp batı tarafa gidip,

İslâm Kalesi'nin özellikleri

Bu üç adet derenin Ölü Ten Nehri'ne karıştığı yerde, Ölü Ten Nehri üzerinde [İ86b] Sedd-i İslâm Kalesi vardır. Bu Ölü Ten Nehri de Azak Denizi'ne karıştığı yerdedir. Ölü Ten iki bö­lük olup batı taraftaki bölüğü Sedd-i İslâm Kalesi'dir ki bu bö­lük nehrin denize karıştığı yerde yapılmıştır. Bu nehrin iki fırkasına da Ölü Ten derler. Azak Kalesi dibinden akan Ten Nehri'ne Diri Ten derler, ama bu Ölü Ten de Diri Ten'den ayrıl­mıştır.

Bu Sedd-i İslâm Kalesi (—) tarihinde Sultan IV. Mehmed Han yapısıdır, Köprülü Mehmed Pasa eliyle ve Mehmed Giray Han yardımıyla. Moskov Kazağı, Ölü Ten'den geçmesin ve Ka­radeniz çevresini yağmalamasın diye yapılmıştır. Dörtgen şe­killi şeddadi yapı, yontma taş bir savaş kalesidir. Büyüklüğü tam 350 germe adımdır. Ve dört tarafı Ten Nehri suyudur. Bazı zaman Ten Nehri taşkın gelse kale kapılarından içeri balıklar girip neferler balıkları avlarlar. Onun için kale neferlerinin oda­ları tamamen direkler üzerinde yüksekte fakirhanelerdir.

Batı tarafına bakar bir küçük demir kapısı üzerinde bir ca­mii var, ama minaresi yoktur. Bir oda yeniçeri, bir oda topçu, bir oda cebeci ağaları vardır. Dizdar ağa nefeıieriyle toplam 500 adet kuldur. Hepsi ergendir, asla burada kadın yoktur. Hemen han gibi genişçe kaleciktir.

Suya bakar gayet şahane topları var. Hatta bir kere 20 bin Moskov Kazağı ansızın gelip 11 gün bu kaleyi toplarla dö­vüp boynu bükük giderlerken Muş Nehri kenarında konarlar. Bu kale ise Kırım Vilâyeti toprağmdadır. Mehmed Giray Han kâfirlerin bu hâllerini duyunca 40 bin seçkin asker ile bir gün bir gecede Süt Suyu kenarında yetişip öyle bir Mehmed Giray Han satırı vurur ki anlatılmaz. Kılıç artıklarını zincire vurup Kırım askerleri esenlikle ve doyum olmuş olarak Kırım'a ge­lirler. O zamandan beri bu Sedd-i İslâm Kalesi üzerine Kazak kâfirleri gelmemiştir ve tövbe eylemişlerdir.

Bu kale olduğu yere Timur Lenk Adası derler. Bu ada için­de 5 tane yığın tepeler olmakla Beştepe Adası da derler. Bu ada-

766


767

ya Timur Lenk Han 5 kere Mâveraünnehir'den gelmiş, alâmet olmak için her gelişinde birer tepe yığınca 5 tepe olmuştur. Onun için Beştepe Adası da derler.

Ama bu adada olan iri kavun ve karpuz Azak bostanların­da olmaz. Bu kalenin her tarafları bölük bölük, ada ada olmuş­tur. Tamamen sazlık ve kamışlıktır ki içlerinde Rus kayıkları görünmez. Bu kaleyi de gezip dolaşıp oradan yine yaya olarak buz üzerinde Ten suları derelerini geçip yine,

Azak Kalesi menzili, oradan yine sabahleyin yine yoldaş­larımızla pür-silâh olup Azak'ın Su Kulesi dibinden geçip poy­raz tarafına Ten Nehri kenarınca baş yukarı 4 bin adım gidip,

Şahî Kule menzili: Bunu da 1071 [1661] tarihinde Sultan İbrahim Han oğlu Sultan Mehmed Han yaptırdı, Sofi Mehmed Giray Han eli ve Köprülü Koca Vezir Mehmed Paşa görüşüyle.

Çepçevre büyüklüğü 150 adım yuvarlak şekilli sağlam bir kuledir. Zeminden 50 arşın yüksektir. Batıya bakar bir küçü­cük tamamen demirden kapısı var, yani ağacı yok, sağlam de­mir kapıdır.

Bu kule içi 5 kat hücre hücre 50 haneli odalardır. Neferle­rinden bir oda yeniçeri, bir oda topçu, bir oda cebeci ağalan ve dizdar ağası vardır. Kul kethüdalığından çıkma Süleyman Paşa bu kulenin en tepe yerinde 100 adet adamıyla oturup nice oda­lar, köşkcükler yapıp muhafaza edip oturur.

Bu Şahî Kule'de Ten Suyu seviyesinde demir kapılı maz­gal deliklerinde 6 adet balyemez topları var ki Azak Kalesi'nde yoktur. 20 adet uzun sahi topları ve yeteri kadar cebehaneleri var, mükemmeldir. Hâlâ bu kale dibinde Süleyman Paşa bir kat toprak çimden büyük tabya yapmış, etrafına çok derin hendek­ler kazıp kalelerden sağlam ve müstahkem bir tabya etmiş ki hendeği içinden gemiler geçer, tamamen Ten Nehri kuşatmıştır. Bunun da içinde Süleyman Paşa'nın askerleri saz ve kamış evlerde bekâr olarak kalırlar. Bunda da asla avrat yoktur, ama oğlan avradı gayet çoktur. Bir mescidi ve kule içinde yüz adam alır bir camii ve gılâl ambarları vardır. Herkesin odalarında darı ve buğday dopdolu olup bütün halk buğday ve darı üze­rinde yatarlar. Zira kâfirler kuşatır diye korkularından zahire­leri çok saklarlar. Bu kaleyi de gezip dolaşıp Ten Nehri buzu

768

üzere [187a] yine yaya gidip 300 adımda iki nehrin bir bölüğü karşı tarafında Moskov Vilâyeti tarafında,



Sultaniye Kulesi'nin özellikleri

Bu yüksek kuleyi (—) tarihinde Sultan IV. Mehmed Han'ın annesi yaptığı için Sultaniye Kulesi derler. Gürcü Mustafa Paşa eliyle, Mehmed Giray Han yardımıyla ve Köprülü Mehmed Paşa'nın görüşüyle yapılmış İskender Şeddi gibi yüksek bir ku­ledir. Bu Moskov Vilâyeti toprağında olmakla bu kuleye çok özen gösterilip çok sağlam yapılmıştır. Bu da, tepesinde tahta­dan yüksek kule külâhıyla örtülü bir sanatlı, mukarnaslı, döşe­meli, medineli, mazgallı ve kat kat top delikli İstanbul'da Gala­ta Kulesi gibi yuvarlak şeddadi taş yapı, hoş ve yüksek kuledir.

Bu da Azak tarafındaki gibi Hünkâr Kulesi'ne benzer. Boy­da, yükseklikte, cebehane, zahire, dayanıklılığı, neferleri, pen­cereleri ve aşağıda çimden tabur hendekli tabyalarıyla asla kar­şı taraftaki Şahî Kulesi'nden farkı yoktur. Bu kuleden karşı Şahî Kule'ye kadar Ten Nehri üzerine 3 kat kol kalınlığı demir zin­cirler çekerler. Büyük dolapları var ve zincirleri bağlayacak bü­yük somaki direkleri var. Bu zincirler gece ve gündüz Ten Neh­ri üzere gerili durup bir Rus kayığı, tomruk ve bir kütük geç­mesi ihtimali yoktur.

Bu büyük kuleyi tamamlayıp her mühimmat ve levazımatı-m yerli yerinde görüp bütün İslâm askeri bu kaleyi "Allah'a ıs­marladık" deyip gittiklerinde hemen ardından 20 bin Moskov küffarı ve yer götürmez Kalmık Tatarları bu Sultaniye'yi kuşa­tırlar. 20 gün 20 gece kale döven toplar ile dövüp nice yerleri­ni yıkarlar. Kâfirler dururken hemen bir gün seher vaktinde bü­yük kulenin toplarına bir fitilden ateş edince nice bin kâfiri top gülleleri helak eder. Allah'ın hikmeti baş katmanları ve baş vor-nikleri ölüp kâfir içinde bir ağıt, feryat ve gürültü kopar, kale­yi almaktan ümitlerini keserek kaçıp Heyhat Ovası içinde gi­derlerken yine bunlara Mehmed Giray Han'ın oğullarıyla kal-gay sultanı yetişip ok, yay ve kılıç çıkarmadan hepsini zincirle­re bağlı esir edip Kırım Vilâyeti'ne götürürler.

Hâlâ burada serdengeçti gazileri çoktur. Bunda da kadınlar yoktur. Hepsi bekâr, pak gazilerdir. Süleyman Paşa'nın kethü­dası, yeniçeri ağası, cebecibaşı ve topçubaşıları olup burada sa-

769


kinlerdir. Kule içinde bir cami var, ama minaresi yoktur. Aşa­ğı tabyada da bir zaviyesi var. Kâfir korkusundan bu Sultaniye Kulesi'nin adamlarının hiç bir yere gitmek ihtimalleri yoktur,

Şehitler ziyaret yerini bildirir: Kâfir kuşatmasında 150 adet mücahit gazi şehit olup kule dışında gömülmüşlerdir. Al-Inh hepsine rahmet eylesin.


Yüklə 1,95 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   39




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin