GüNÜMÜz tüRKÇESİyle evliya çelebi seyahatnamesi



Yüklə 1,95 Mb.
səhifə8/39
tarix06.09.2018
ölçüsü1,95 Mb.
#77673
növüYazı
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   39

"Tut bizi ey İsa, ey Meryem Ana, ey İsvet Nikola, ey Avus-dos, ey Kasım Günü ve ey Sarı Saltık Sultanlar. Sizlere daya­nıp Tatar'a gittik" diye domuz sürüsü gibi gelirler. Yani sapık inançlarınca İsa, Meryem ve Kasım'dan yardım isteyip haçlı bayraklarını salıp askerleri içinden ancak bir büyük balyemez top ve bir büyük havayi fişenk atılınca denizler gibi kâfirler bir kere derya gibi çalkalanıp "Yajuj Yajuj" deyip önce nice bin silâhlı atlıları Han alaylarına at koydular.

Hemen Tatar da Umman Denizi gibi dalgalanıp elini sada­ğa vurup bir sadak gürültüsü edip ardından Allah Allah sesle­rine yol buldurdu. İki asker birbirine girince siyah toz bulutun­dan kâfir ve müslim belirsiz olup tam 7 saat öyle bir kızgın sa­vaş, yiğitçe öyle bir vuruş olmuştur ki [114b] Hazret-i Davud, Melik Tâlût ile bir olup Melik Câlût kâfiri kraldan beri insanoğ­lu böyle büyük bir savaşı görmemiştir.

Hemen bu cenk içinde Tatar'ın geride kalan yarısı tabu­ru ele geçirmek için at sürüp gittiler. Meğer daha tabur için­de kâfirler dolu imiş. Ve nice bin çeşit hile ve şeytanlıklar ile tabur dolu imiş. Varan Nogay askerini ateşle yakıp Arslan

460

461


İki asker o meydanda birbirlerine girip semender gibi Nemrud ateşi içinde kaldılar. O gün aydınlık gündüz, Şafiî vakti gibi olup asker birbirlerini ayırt edemez olup cenk etme­ye dermanları kalmadı. Derhâl İslâm askerleri bir kaytavul, yani dönek edip bütün asker sert rüzgâr üzere çıkıp duman­dan gözlerini açtılar ve Müslüman askerleri birbirlerini sava­şa teşvik etmeye başladılar. Ama 2 binden fazla adam yarala­nıp bin kadar yiğit de şehitlik şerbetinden içip sarhoş oldular. Gerçekte kâfirlerin o saldırılarına Demâvend Dağı bile kar­şı çıksa yerinde durması imkânsızdı. Zira kâfirler tabur içinde mevzilenip ateşli silâhlara sahip. Ama fakir Tatar'ın ne ateşi ve ne siperleri var, hemen Resulullah sünneti üzere bir okları, bir yayları ve birer kamçısı var.

Sözün kısası, cehennemlik kâfirler Tatar'ın bu yan verdi­ği hâlini görüp kaçtı sanarak taburunun bütün kapılarını açıp ölüsü dirisine binip balyemez toplarını taşra çekip 2 bin kadar arabalarını tabur ve küren çatarak, top tüfenklerini atarak, er­ganun, trompete, luturyan boruları ve çanlarını çalarak üze­rimize cemapur askeri gibi gelir. Ancak taburundan da çok açılmaya korkup yavaş yavaş gelerek bizim askerimizin savaş meydanında binden fazla seçkini, belki daha fazlası eceli şer­betini içip yerlere serilmiş yattığını kâfirler görünce,

"Gerçek Tatar kırılmış, onun için bozulup kaçmış. Bre me­det Tatar'ı kovalım, fırsat bizimdir" diye taburlarından uzak­laşmaya cesaret edip üzerimize geldikçe Tatar allak bul­lak geri geri gitmede. Ta o mahalle vardılar ki yere serile-si kâfirler taburlarından iki saat uzak araba taburlarıyla ova­ya çıktı. Bizim asker de bir yerde karar, birbirlerine kafadar, sayısız bir yere top olup durdular. Bütün Tatarlar aralarında yemin-billah ettiler ki hemen hep birlikte kâfire bir kereden

dalkılıç olup,

"Önce kâfirlerin taburu tarafına varalım. Aman vermeyip taburu kuşatalım ki kâfir felaket ovasında ve utanç vadisinde kalsınlar" diye yemin ettiler.

Kâfirler gördüler ki Tatar çok kırılıp harekete dermanları yok. Hemen iç kat taburun da 7 yerden kapılarını açıp önce bin kadar papaz ve bıtrikleri ve binden fazla haçlı Nûşirvan bay-

Develi'nden, Çobaneli'nden, Nevruzeli'nden ve Deveyeli'nden sayısız güçlü batır yiğitler o vuruşmada helak olup düştü. Ateş artığı olan Tatar askeri yine büyük askerimiz içine girip savaş meydanında olan kâfirlere saldırıp öyle bir Müslüman satırı vurdular ki öğleden akşam vaktine dek vuruş devam edip ak­şam çarpışmayı bitirdi.

Akşam olunca savaş meydanında herkes aç yorgun birlik­lerine vardılar. Kâfirler de bitkin, dermansız, halsiz uğursuz taburlarına girip sığındılar. O gece sabaha dek kâfirler taburla­rı çevresini ışıklandırıp şenlik ettiler. Beri taraftan Tatar atlıları savaş meydanında kalan şehitlerini atlar ile birliklerine taşıdı­lar. Kırım'a götürecekleri ölüleri başka tuzlayıp sakladılar. Ni­celerini de toprağa defnettiler.

Bu gece Tatar askerinin yiğitleri sabaha dek rahat uyku yüzü görmediler. Vuruşma meydanında, ateş saçan kılıçtan ve uçan yaydan ölüp toprağa karışıp yatan pis leşleri, ki sakar ma-kar olup 27 binden fazla kişi kaza okuna hedef olup cehenneme gidip pis uğursuz leşleri telef oldu.

Siyaset meydanında kalan kâfirlerin leşlerini Tatar'ın eli çabuk olanları rahat uykusunu kendilerine haram edip ta sa­baha dek kâfirlerin pis leşlerini soyup o kadar değerli elbise­ler, eşyalar, kelepir, değerli ve pahalı cevahir cinsi şeyleri, bel­lerinde ikişer üçer ve biner altınlı kefere leşlerini soyup bütün kâfirleri savaş alanında çıplak bıraktılar. Yine cenk yerinde ka­lan 20 bin tabur arabalarını boşaltıp 40 binden fazla araba at­larını, diğer ölen kâfir atlarını ve bütün ganimetlerini alıp bu kadar ganimet mallarıyla herkes birliklerine geldiler. Bütün işli işlerinde ve aklı başlarında olan batır yiğitler safkan atları­nı avnatıp, yani yuvarlandırıp, nice kişiler atlarını arkanlayıp, yani iplerle bağlayıp çadırlarında kılıçlarını yağlayıp, cebe ve cevşen söküklerini dikip tekrar bütün Tatar askerleri söz verip büyük yeminler edip Şafiî vakti derya gibi asker atlanıp boz­dukları taburun üç tarafını tekrar sardılar.

Meğer kâfirler o gece taburdan Süt Suyu üzerine kat kat arabalardan büyük bir köprü yapıp kâfirlerin yarısı karşı tarafa geçmişler ki (—) (—) kaleye can atalar. Hemen Tatarlar bu hâli görüp,

462


"Bre medet, küffar da karşı tarafta bir sarp tabur yaşatma­dan [yapmadan] Süt Suyu'nu karşı tarafa ötelim (geçelim)" de­yip hemen bütün Tatarlar suyu öteye geçip iki bölük olmuş kal-0uş kâfire bir anda kılıç vurup nice bin kâfiri süt gibi beyaz gövdeleriyle Süt Suyu'na döktüler. O kâfirlerden bir can kurtul-mayıp bütün ganimet mallarıyla Tatar askeri zaferle yine suyu beri geçip yine taburu kuşattılar.

Hemen cehennemlik kâfirlerin tabur içinde kararları kal­madı. Gördüler ki bu vadilerde Tatar askerinin ellerinden aman yoktur. Hemen o an taburdan taşra 40 adet kâfiri elçiliğe gönde­rip barış istediler.

Han hazretleri sulha asla razı olmadı. Tedbir olarak tabu­run etrafına karakollar koyup cengi sabaha alıkodular. Zira daha önce suyun karşı tarafında kâfirler ile 7 buçuk saat Cen­giz savaşı edip bu kadar kâfir mallarını beri tarafa götürünce dar vakit oldu ve Cengiz gazileri dermansız mecalsiz kaldı idi.

Meğer o gece kâfirlerin karşı taraftan araba köprü üzerin­den geçip 40 bin adet tabura imdatları geldi zannedip taze can bulduk sanırlar.

Hemen o gece bu haberi tabur içinde olan Moskov'a tabi Heşdek reayası olan ümmet-i Muhammedlerden bir hayli Müs­lümanlar taburdan dışarı çıkıp kâfirlerin yardımları geldiği ha­berini Han'a getirip dediler ve onlar artık tabura gitmeyip Han yanında kaldılar.

Hemen Han bu haberi duyunca askere ilan ettirip bütün asker pak abdestler alıp kıbleye yönelik ikişer rekat hacet na­mazları kılıp dua ve senadan sonra el yüze sürülüp bütün Müs­lüman askerler saba süratli atlarına bindiler. Bütün Nogaylı as­kerini geride ağırlıklar yanında alıkoyup sonra derya gibi asker tabura yöneldiler ve at başı beraber olup 12 kol oldular. Hemen savaş meydanına varıp kâfire karşı durdular.

Han hazretleri, kalgay ve nureddin sultanlar askerleriy­le safkan küheylân atlarına binip her biri [115a] alay çavuşları gibi asker içinde iki tarafa selâm vererek ve askere sonsuz dua ve senalar ederek cenge rağbetlendirerek Han mübarek basını açıp beyaz saçlarını dağıtıp,

"Aman curalarım [oğullarım], aman batır çiğitlerim [baha-

463

dır yiğitlerim] ve karacı [iş erleri] kandaşlarım, gün bugünkü gündür. Din-i Muhammedi aşkına ve ceddimiz Cinkız Han ca­nın şad yaşadın [yapın]. Çalab Ellâh [Allah] korsa bizge [bize] pırsat [fırsat] ve nusrat berirse [verirse] doyum bolğanda [zen­gin olanda] barınızın [hepinizin] kollarında olan şuralar ve devgelerinizden carım [yarım] şavka [öşür] alayım ve size sa­mur ton ve samur şıpırtma kalpaklar vereyim" diye askere haddinden fazla sözler verip gönüllerini aldı ve,



"Benim karacılarım sakının doyum [ganimet] zengin ol­mağa aşkıman [acele] burun [önce] kavurun [kâfirin] arısın so­kup cuyun [öldürün, yok edin] sonratın [sonra da] balını aşa-yın. Kop [çok] mal tapmağa [bulmaya] tüşmen [koşmayın] ve kelepüre [ava] derilüp [toplanıp] üşmen. Kop ülken asker do­yumluğa aşıkırken [acele] bozulup kaytavul etüp [dönek edip] sınganlardır [bozulmuşlardır]" diye Han hazreti kol kol asker içinde bu öğütleri Tatarca verirken saadet burcunun güneşi uğurlu saatte doğup iki mızrak boyu yükseldi. Münasip beyt:

Seher çûn gerin olup bâzâr-ı mihrin, Asar altın terâzûsun sipilırin,

Amniçim ziline gerin etmişdi bâzâr, Ki nakt-i ömre kızgın müşterî-vâr,

Meğer mizana çekmiş Yûsuf'u mâlı, Ki gene açmış Zilleı/hâ-ı/ı sehergnh,

Sellerden doğdu çûn nûr-ı İlâhî, Zümürrüd kubbenin zerrin külahı,

Suvar oldu kamu sâhib-kırânlnr, Pelengi bebre bindi pehlivanlar.

Beyitleri anlamı üzere âlemi aydınlatan güneşin şiddetli sı­cağı iki taraf askeri üzere çökünce sıcaklığın şiddetinden iki ta­raf da kızıştı. Önce Han tarafından savaş davullarına tokmak­lar vurulup Cengiz kanunu, Efrasiyab kerenayı, İskender da-

464


vtılu, Cemşid zurnası, Hûşeng Şah nakkaresi, hakaniyan kösü ve Dara Şah zilini çalarak bütün asker at başı beraber olarak iki koldan Tatar askeri er meydanına vardılar ve Gâviyânî bayrak orjleesinde hazır durdular.

o ®


Karşı taraftan da 40-50 alay kâfir taburlarından çıkıp do­muz sürüleri gibi sürü sürü önce yaya tüfenklisi bayraklarıy­la ve haçlı papazlarıyla meydana çıkıp taburları yanında dur­dular. Sonra 50 pare toplarını taşra meydana çıkarınca taburun 7 kapısından bütün kâfirler birbirlerine tirkeşip sığır sürüsü gibi bölük bölük taburdan çıktılar. Luturyan boruları, trompe­te, erganun, çan, davul mizmeratlarını çalarak, bazı kâfirler el­lerinde kılıçlarıyla hora tepip oynayarak, papazları İncil okuya­rak ve kimisi yırlayarak bir alay kafayı bulmuş, sarhoş Moskov kâfirleri, Çek, Leh ve Kazak-ı Ak sapıkları cehennemi yurt et­meye sabırları kalmayıp domuz topu gibi tortop olup onar onar yayaları birbirlerine zincirler ile bağlanıp bütün soltat ve mor-tatları yap yap gelip bütün topları bu bağlı yayaların artları sıra zincirler ile bağlayıp düzenlice durmuşlar ve bütün kefereler sahrayı doldurmuşlar, cünüp kâfirler domuz gibi suyun batak­lığına arka vermişler.

Hemen bu yaya kâfirler savaş alanında toplarına ve bu ka­dar bin arabalarına siperlenip durunca derya gibi atlı kâfirler ecel meydanına atlarını sürüp çıkıp cenge başladılar. Bizden ve onlardan askerler savaşa başladılar. Gece yardıma gelenler de Tatar'ın kerametlerini görmemişler. Hemen melunlar var kuv­vetlerin eğri pazularına getirip çarha savaşına çıktılar.

Hemen Tatar askeri de verdikleri söz üzere top ve tüfenk ağzından uzakta saldırır şekilli olup kâh yan verip kâh uğrar şekilli oldular. Yine kâfirlerin tam bir top menzili araba taburla­rından ve top ağızlarından uzaklaştıklarını Tatar görünce asker içinde bir ün ve bir Allah Allah sesleri kopup göklere yükselip at ata ve üzengi üzengiye olup at kişnemesi, er narası ve sadak gürültüsü cihanı tutup bütün Tatar bir uğurdan dalkılıç, daltir-keş ve can-keş olup kâfir üzere yıldırım gibi akıp yine bir kere yan verdiler.

Kâfirler bu kere bütün top ve tüfenklerini boşa attılar. Bir daha top ve tüfenk sıkılamaya kalmadı, hemen Tatar askeri

465

7 günden beri kanıkmış asker, aç kurt gibi koyuna ve koyun tuza sunar gibi sunup Tatar askerleri küffara veba girer gibi öyle girdiler ki ileri gelen kâfirlerden bir can kurtulmayıp kan­ları ve canları çıktı. Yaya olan birbirlerine bağlı kâfirler toplar yanlarında kalıp top arabaları altlarına yaya kâfirleri girip cen­ge başlayalım diye cesaretlendiler, ama kimi arabalara girer ve kimi çıkar. Kollarında bağlı olan zincirleri kırmaya çalışır­larken arabaların kürelenmiş kâfir atları kimi oktan, kimi tü-fenk ve kılıçtan yaralandılar. Bu ovada bütün arabaları atlar çe­kerken yaralarından ve hay hay bağırış ürküntüsünden araba­ları yaya olup zincirle bağlı kâfirlerin üzerine sürüp bu yaya kâfirleri Tatar kırmadan arabalar hamur ederek kırmada. Tatar da onlara gelip sağ kalanları esir edip arabaları atları ve malla­rıyla ganimet etmede.



Meğer bu tarafta Şirinli ve Mansurlu ve Sincivitli 40-50 bin yarar yiğit Tatarlar ile daha önce kâfirlerin taburuna girip fet­hedip ele geçirmişler.

Hemen kâfirler bu savaş meydanında kılıç pazarını görün­ce geriye dönüp [115b] taburlarına kaçıp kapanayım derken görse ki taburları içine Tatar girip orada da başka bir kılıç pa­zarı var. Kâfirler o an taburdan da ümidini kesip Süt Suyu üze­rine yaptıkları köprüye hepsi birden can havliyle uğrayıp kar­şı tarafa geçeyim derken tüm köprü arabaları kırılıp nice bin kâfir atlarıyla suya gömülüp Tatar ve Çerkez askerleri atları

devşirmede.

Beri tarafta bizimle sahrada cenk eden Şeremet Ban Vezir taburun fethedildiğini ve köprünün bu şekilde kırıldığını gö­rüp kılıç artığı olan kâfirler ile dağılıp hamd olsun yenildikle­rinde "Tut bizi ey İsa!" diye kaçarlarken Hazret-i İsa da ricaları üzere nice bin kâfiri tutup Tatar'a verip esir ettiler.

Moskov prensi 100 bin askeriyle bir tarafta cenk ederdi. O da bu bozgunu görüp askeriyle tabura can atıp gelince gördü ki tabur içinde bir vaveyla, bağırış, çağırış, ağıt, feryat oluyor, he­men kralzâde tekrar geriye dönüp bir tarafa sıvışayım derken iki Tatar askerinin ortasında kaldı. 100 bin kâfire öyle bir kes­kin kılıç vurdular ki bu gibi kılıcı Mısır diyarında Benî Seyf ka­bilesi Arabi, Berberistan ve Funcistan Araplarına vurmamışlar-

466


dır. Hatta bu günkü gün cenk ü cidal bir derece karıştı ve her yiğit düşmanlarıyla duruştu.

Allah'a şükür zafer yeli Han hazretleri tarafına esip yere gelesi kâfirler kılıçtan geçip savaş meydanında kaldı ve bozu­lup yenildi. Sabah vaktinden ta ikindi vaktine dek öyle şiddetli bir savaş, vuruş, uğraş olmuştur ki Moskov sahrası insan kanı ile Nil deryası gibi kızıl renkli olup at ayakları ve insan ayakları kan denizinde yüzerlerdi.

Yaratıcı'ya hamd olsun bu kutlu savaş (—) tarihinde oldu. Bütün kâfirlerin pis leşlerinin göğüslerini dilim dilim edip işaretle sayıp 77 bin kâfir savaş meydanında kaldı. Hep­si kaza okundan ve ateş saçan kılıç ağzından geçip Tih Sahra­sı âdemoğlu cesetleriyle Şecer-i Vakvak [Vakvak Ağacı] dibi gibi döşenmişti.

Ve toplam 66 bin zincire bağlı esir alınmıştır.

Ve 100 bini de Süt Nehri'nde boğulmuştur. Ve Şeremet Ban ile 3 vezir esir olmuştur.

Toplam 200 adet hatman, 200 mujik kaptan, bu kadar he­sapsız avrat ve oğlan ki her biri birer ay gibi, şehzade gibi oğ­lanlar ve toplam 26 bin yıldız gibi parlak, açılmamış gonca, ba­kire kızlar esir oldu.

Özellikle Moskov kralının başveziri olan Sarı Şeremet Ve­zir Ban koynunda 300 parça elmas, 70 adet dürr-i yetim inciler, 40 parça Bedahşan la'li ile esir olup karısıyla Han huzuruna ge­tirip elleri bağlı gönlü yaralı edip ayaklarına iki kat kalın de­mir bukağılar vurup karısıyla ikisini bir araba içine bağladılar ve bütün elmas cevahirlerini aldılar.

Tatar askeri bu kelleleri yuvarlanan kâfirlerin savaş meyda­nında kalan 77 bin adet pis leşlerini soyarken her birinde bu ka­dar cevahir, la'l, yakut zümrüt ve elmaslardan başka yüzer, iki­şer ve üçer yüzer altınları ve kıta kıta çok değerli, pahalı şeyler buldular ve Tatarlar bay giray oldular. Pis leşlerini soyup Tih Va-disi'nde bırakıp kurda kuşa, börtü böceğe gıda ettiler. Münasip şiir:

Sahrayı dıttmıtşdıı Moskov'un leşi, Kürkile rûbâh olmuştu her leşi.

467


Allah'a hamd olsun bu cenkte tam 43 bin araba ganimet malının her türlüsünden hadsiz sayısız samur post, beyaz sa­mur, beyaz tilki, siyah tilki ve kızıl tilki kürkleri, sayısız nice yüz araba balık dişleri ve 300 kese altın ki her bir Moskov kese­si olup her birinde onar bin altındır, 800 kese nukrad adlı akçe, 800 kese esedî guruş ve diğer ganimet mallarının hesabını ih­san eden Allah bilir.

Hamd olsun bütün İslâm askeri zafer kazanıp Kırım'a git­meye yöneldiklerinde büyük toplantı olup bu kadar araba yükü ile gayri yoldan gitmeye karar verdiler.

Moskov taburu fethinin tarihi:

(—) (—) (—)

(...) (...) (—) ülke-i gaza.

Sene (—)


Bu ganimet yükleriyle Kırım'a giderken beşer altışar saat ileri dört tarafa karakollar tayin olunup Kalmık Tatarı kâfirleri korkusundan dikkatlice giderek sonunda bütün Kırım halkı keneş ve meşveret edip,

"Büyük Heyhat Ovası boş topraklardır, oradan geçelim" deyip yolumuz batıya iken 7 gün doğu tarafına gittik. Uzun ve büyük bir duvara rast gelindi. Boyu, göklere doğru uzan­mış ve birer top menzili yerlerde birer tane büyük kuleleri var, ama kuleleri içlerinde insandan eser yok. Meğer bu duvarı es­kiden Moskov kralları, Kalmıklar memleketlerini harap etme­sin için yapmış. Tam 3 aylık yol bu duvarı yapmış. "Sonu ta Ha­zar Denizi'ne varır" diye yine Moskov esirleri haber verdiler.

Sonunda o duvarın dibinde bir gece konup 3 yerden duva­rı yıktık. O gece taburdan alınan topları gizlice yere gömüp sa­bahleyin yıkılan duvardan geçip menzilleri katederek batı tara­fa 7 gün 7 gecede,

Praslov Kalesi altına gelindiğinde Han hazretleri vermiş olduğu söze uyup bütün İslâm askerinin esir ve ganimet mal­larından yarımlık üzere öşürlerini aldı. Bu hakirin 18 esirinden bir şey almadığından başka 7 esir ve iki yorga verdi. Bütün as­kerin esirlerini 6 bin askerle Kırım'a gönderip hepsi salt kaldılar.

468

Eski Praslov Kalesi'nin özellikleri



Bu da [116a] Özü Nehri ile Tasma Nehri'nin birbirlerine ka-nştığı mahalde bir sağlam palanka hisardır. Durujunka hük­münde 3 bin askere sahip olup 5 bin kadar tahta ve saz örtü­lü evleri ve büyük kiliseleri olduğu yukarıda (—) ciltte 1067 (1657) tarihinde ayrıntılı olarak yazılmıştır. Ama şimdi çok ma­mur, süslü ve şenlikli olup yanında konduğumuzdan korkup bütün gün bütün gece ta sabaha dek kale çevresini neft ve kat­ranlar ile aydınlatıp boş yere nice bin top ve nice kere yüz bin tüfenkler attı. Bu kaleye de asla rağbet etmedik. Oradan yine doğu ve kuzey tarafa Özü Nehri kenarıyla 3 gün seğirtip Leh Vilâyeti'nin Krakov diyarı dağlarının artlarında, İhmilniç Vilâyeti

Bu ülke de ansızın seğirtip basmak ile harap, kâfirlerini esir ve kebap ve hanelerini toprak edip 200 pare köy, kasaba ve 7 pare harap olan büyük şehirlerin birisi eski büyük Krakov şehri idi. 7 gün 7 gece altından kalkmayıp ganimet malı alın­dıktan sonra bir sert yıldız rüzgârı estiği sırada, şehrin üst ya­nından zorlu rüzgâra karşı şehre bu kadar bin Tatar ateş edin­ce l gün l gecede nice yüz yıllık mamur ve şen Krakov şehri yerle bir olup kara dumanları göklere yükseldi. Ancak iç hisa­rı ve 105 pare kale gibi manastırları kârgir olmak ile çatıları ya­nıp şeddadi yapıları Nemrud ateşi içinde sivrilip kaldı. Oradan,

Desne Nehri kenarmca batı tarafa gittik. Bu Desne Nehri Krakov dağlarından toplanıp Özü Nehri'ne karışır, at ile geçilir küçük sudur. Bu tatlı nehir kenarında,

Küyür Kalesi'nin özellikleri

Krakov hâkimi hükmünde İhmilniç Hatman kaptandır. 7 sene bu Leh diyarıyla Krakov Vilâyeti'nden çıkmayıp 77 kere savaşım vardır. Bu kaleyi görmemiştim. Bir düz geniş alanda, sazlık ve bataklık içinde, büyük hendekli İskender Şeddi kale­dir. İç kalesi bir yüksek topraklı elle yığma bayır üzerinde tuğ­la yapıdır. İslâm askeri çengine hayli toplar attı.

Buna da Tatar kavmi bakmayıp bir ovada yedek atlarımız ve yağmurluktan çadırlarımızla o şiddetli kışta konup bu Kü­yür Kalesi vilâyetlerinde 300 pare kale, 180 pare varoş, nice bin adet köy ve kasabaların ganimet mallarını yağmalayıp nice bin

469

esir ve bol malla İslâm askeri zengin oldu. Bütün ganimet mal­larını 7 bin Tatar ile Kırım'a gönderip yine bütün asker salt ve yüksüz kaldı. Tüm kart asker ve 100 tanesi gün görmüş ot ağa­larıyla Moskov şehirlerini yağmalamaya, talan etmeye danış­malar edip yemin billah ile Moskov vilâyetine gitmek üzere iken onu gördük,



1075 [1665] tarihinin (—) günü sulhu sözü sağlam dostu­muz Leh kralı tarafından 50 adet kefere ulakları dostluk mek­tupları geldi. Mektubun içeriği,

"Padişahım! Osmanlı elinden yalı ağalığını alıp yalı ağası hükümetinden kovup tüm Bucak Tatarların Özü Veziri Yusuf Paşa zapt etti. Ve bütün Kırım ağalarının, tüm sultanlarınız ve bizzat padişahımın kışlalarını da siz nice bu vilâyetleri yaktı­nız ise Osmanlı da sizin otaıiarınızı ve kışla çiftliklerinizi ate­şe vurup nice bin kul ve karavaşlarınızı (kölelerinizi), nice kere yüz bin koyunlarınızı ve başka hayvan cinsi mallarınızı sizin hasmınız olan Ulu Nogay'a vurdurdu. Daha önce Nogay'dan aldığınız mal yerine Nogay ve Osmanlı mallarınızı alıp Nogay kavmi ve Osmanlı zengin oldular" deyince hanın aklı başın­dan gidip kırmızı yüzü sapsarı olup bir kere içten âh çekip,

"Evliyam! Gördün mü hain Osmanlı bize ne zulüm ettiler" deyip Leh kralının yazdığını bir bir sayıp.

"Biz kâfire din uğuruna kılıç vurup padişahımız ve İstanbul'da ve Karadeniz etrafında bütün Tanrı kulları rahat ve huzurlu olsunlar diye kâfiristana kılıç vurarken bizim Ak-kirman ağalığımızı elimizden aldıklarından başka çiftlikleri­mizi ateşe vurup malını menâllannızı Osmanlı sürüp götür­müş" diye ağlamaklı olup Çolak Dedes Ağa, Sübhan Gazi Ağa ve gayri kart ağalar,

"Han'ım! Bu Leh mektubu ötrüktür [yalandır]. Sizi bu vilâyetten kalkıp gitsin belki benim Daniska Vilâyeti'mi de vu­rurlar diye korkusundan bu yalan mektubu yazmıştır. İtimat etme hanım. Hemen bu vilâyetlere şu kalabalığınla gelmişken Moskov Vilâyeti'rıi vurup yerle bir edelim, olmaya illâ hayır" diye nice çeşit sözler ettiler.

Hemen o an Yalı Ağası Ahmed Ağa'dan da 300 Tatar ulak

gelip mektuplarında,

470


"Aman padişahım! Beni yalıdan kovdular ve kışlalarda olan bütün malları Osmanlı alıp otarları ateşe vurdular" diye Leh kralının feryatnâmesinden fazla Ahmed Ağa mektubu fer-yatlı yazılmış. Hemen derhâl Han göç boruları çaldırıp o an ge­riye İslâm askerinin ganimet maliyle dönüp [116b] bir günde kıble yönüne ılgar edip,

Durujunka Vilâyeti'ne ayak basıp orada da doğru haberler alıp Ladicin Kalesi altında konuldu. Durujunka hatmanı hük­mündedir. Oradan yine doğu tarafa gidip,

Oman Kalesi menzili: Büyük palanka ve eski şehir olup bağlı ve bahçeli olup Durujunka hükmündedir. Oradan bir günde doğuya ormanlar ve düz lâlezar vadilerde gidip yine,

Praslov Kalesi

Tasma Nehri kenarında büyük bir palanka olup Durujun­ka hükmünde olduğu yukarıdaki ciltte yazılıdır. Oradan Pras­lov Kalesi'nin doğu tarafına bir konak gidip,

Duşka Kalesi: Bu da Tasma Nehri suyu kenarında olup de­ğirmenler dibinde geçitten Tasma Nehri'ni geçip yine bir konak gidip,

Kapusna Kalesi menzili: Doline Suyu kenarında bir batak­lık içinde 3 kat palanka olup Sotnik hükmünde olduğu yazılı­dır. Oradan yine doğu tarafa çöl ile bir konak gidip,

Jabotin Kalesi menzili: Tasma Nehri bataklığı içinde olup mamur palanka olduğu yazılıdır. Oradan bir konakta,

Vedrneduka Kalesi: Tatar'dan dönmüş Ayo adında bir ke­fere yapısı olup iç kalesi taş, dışı palanka olup bir yanı Tas­ma Nehri suyu olduğu yukarıda yazılmıştır. Oradan Tasma Nehri'nin iki saatte uzun ağaç köprüsünden geçip o gün,

Cehrin Kalesi menzili: Ve Çehril derler, ama Kazak Çeh-riliçse derler. Sol tarafında Özü Nehri, dibinde Tasma Nehri, üç kat kale ve üç kat hendekli şeddadi yapı iç kale ve dışı palanka hisar olup Durujunka hükmünde olduğu yukarıda yazılmıştır. Oradan,

Lomovat Köyü'nü geçip bir konak doğuya gidip,

Çarkazı Kalesi menzili: Özü Nehri kenarında dolma pa­lanka olup Pokovnik Holap, yani Tatar'dan dönme bir kefere hâkimi olduğu yazılıdır. Oradan bir konak çölde gidip,

471

Kanıv Kalesi menzili: Geçen günlerde nahiyelerini berbat ettiğimiz sırada özellikleri anlatılmıştır. Oradan yine tekrar,



Kirmancık Kalesi: Taş kaledir. Onu geçip yine doğuya gi­derken,

Bobno Kalesi: Özü Nehri kenarında palankadır. Onu ge-

Çip/

Kırılov Palankası menzili: Özü Nehri kenarında taş yapı



kale olduğu yukarıdaki 1067 [1657] tarihi cildinde yazılmıştır. Oradan yine bu Durujunka Vilâyeti içinde bir konak kıbleye doğru gidip,


Yüklə 1,95 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   39




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin