Hadis terimleri SÖZLÜĞÜ MÜcteba uğur a



Yüklə 2,09 Mb.
səhifə41/51
tarix16.05.2018
ölçüsü2,09 Mb.
#50631
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   51

Sahih-i Buhârî:

Hicri üçüncü asnn şöhreti İslâm aleminin her tarafına yayılmış âlimi Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail el-Buhârî'nin tamamen sahih hadislerden meydana geldiği kabul edilen meşhur hadis kitabıdır. Değişik konulardaki hadisleri bir araya toplayan cami türünde bir eserdir. Asıl ismi el-Câmi'u's'Sahîhu'1-Musnedu'l-Muhtasaru min umûri Resûlillâh (s.a.s) ve Sunenihî ve Eyyâmihîdir. Kısaltılarak el-Câmi'u's-Sahîh veya Sahih-i Buhârî denmiş ve daha ziyade bu isimlerle meşhur olmuştur.


Sahihin uzun ismi, özelliklerini de gösterecek nitelikte görülmüştür. Buna göre o isimdeki el-Câmî kelimesi, kitabın cami türünden bir kitap olduğunu, bütün konularda rivayet edilen hadisleri bir araya topladığını ifade eder. es-Sahîh kelimesinden sahih hadisleri ihtiva ettiği anlaşılır. el-Musned ise isnadı muttasıl hadislerden meydana geldiğini gösterir. el-Muhtasar sıfatıdır ve bütün sahih hadisleri değil, mü'ellifinin koyduğu şarta uyan sahihlerden özlü hükümlere delalet eden bir kısmını aldığını belirtir. Diğer lafızlarsa onu sadece hadisleri değil bu hadislerin ait oldukları hükümlerin istinbatını da verdiğine delalet eder.
Sahih-i Buhari'den önce yazılan hadis kitaplarında sahih hadislerle birlikte hasen ve zayıf olanlar da vardır. Ayrıca Hz. Peygamber'in hadisleri yanında sahabe ve tabiilerden gelen rivayetler de mevcuttur. Bu durumda kimsenin şüphe etmeyeceği sahih hadisleri bir arada toplayan güvenilir bir kitaba şiddetle ihtiyaç duyulmuştur. Buharî, kitabını böyle bir ihtiyaca cevap vermek üzere yazmıştır. Onun Sahihi yazmasında şeyhi İshak b. Râhüye'nin büyük tesiri olmuştur. Bizzat kendisi anlatmıştır. “İshâk b. Râhüye'nin yanında idik. Bize, “Hz. Peygamber (s.a.s)'in sünnetinin sahih olanlarını bir kitapta toplasanız” dedi. Bu işi yapmak benim gönlüme düştü. Bunun üzerine sahih hadisleri toplamaya başladım. Bu kitaba sahih olandan başkasını yazmadım. Kitap uzamasın diye yazmadığım sahih hadisler yazdıklarımdan çoktur. Yazdıklarımı altı yüz bin hadis içinden seçtim Sahihe, iki rekat namaz kılıp Allah'a istihare ettikten sonra sıhhatine kesinlikle kanaat getirdiğim hadislerden başkasını koymadım.”1047
Buhâri, sahihini on altı senede yazmıştır. Bu, devamlı bir çalışmadan çok, sahihin son şeklini almasına kadar geçen zaman olmalıdır. Eserini tamamladıktan sonra onu devrin en büyük hadis otoriteleri olan Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Ma'în ve Ali İbnu'l-Medînî'ye göstermiştir. Bu alimlerin hepsi Sahihi beğenmişler, dört hadis hariç, içindekilerin sahih olduklarına şehadet etmişlerdir. el-Ukaylî “bu dört hadis hakkında son söz Buharî’nindir. Onlar da sahihtir” demiştir.
Sahih-i Buhari cami türündeki hadis kitaplarının belli başlı ana konularının hepsini ihtiva eder. İçindeki hadislerin konuları ve sayıları sirasiyle şöyledir: Bed'u'l-vahy (7); İmân (50); İlm (75); Vudû (109); Guslu'l-Cenâbe (43); Hayz (37); Teyemmüm (15); Fardu's-Salât (2); es-Salât fi's-Siyâb (39); Kıble (13); Mesâcid (36); Sutretul-Musallî (30); Mevâkîtu's-Salât (75); Ezan (28); Fadlu Salâti'l-Cemâ'a (40); İmâme (40); İkâmetu's-Sufûf (18); İftitâhi's-Salât (28); Karâ'e (30); er-rukû ve's-Sucûd ve't-Teşehhud (52); İnkıtâ'u's-Salât (17); İctinâb Ekli's-Sûm (5); Salâtu'n-Nisâ ve's-Sibyân (15); Cumu'a (65); Salâtu'1-Havf (6); Îd (40); Vitr (15); İstiskâ (35); Kusûf (25); Sucûdu'l-Kur'ân (14); Kasr (36); İstihare (8); Kıyâmu'1-Leyl (41); Nevâfıl (18); Salât bi-Mescidi Mekke (9); Amel fi's-Salât (26); Sehv (14); Cenâ'iz (154); Zekât (113); Sadakatu'l-Fıtr (10); Hac (240); Umre (32); İhsâr (40); Cezâ'u's-Sayd (40); Savm (66); Leyletu'1-Kadr (10); Kiyâmu Ramadân (6); İ'tikâf (20); Buyu' (191); Selem (19); Şuf’a (3); İcâre (24); Havale (30); Kefâle (8); Vekâle (17); Muzâra'a ve Şirb (29); İstikrâd ve edâ'u'd-Duyûn (25); Eşhas (13); Mulâzeme (2); Lukata (15); Mezâlim ve Gasb (41); Şerike (72); Rehm (9); Itk (21); Mukâteb (6); Hibe (69); Şehâdât (58); Sulh (22); Şurût (24); Vesâyâ (41); Cihâd ve Siyer (255); Bakiyyetu'l-Cihâd (42); Fardu'l-Humus (58); Cizye ve Muvâda'a (63); Bed'u'1-Halk (202); Meğazî (428); Cezâ'u'1-Âhir Ba'de'l-Meğâzî (138); Tefsir (540); Fedâ'ilu'l-Kur'ân (81); Nikah ve Talak (244); Nefekât (22); Et'ime (70); Akîka (11); Sayd ve Zebâ'ih (90); Edâhî (30); Eşribe (65); Tıb (79); Libâs (120); Merdâ (41); Libâs (100); Edeb (256); İstizan (77); Da'avât (76); Du'a (30); Rikâk (100); Havz (16); el-Cennetu ve'n-Nâr (57); Kader (28); Eymân ve Nuzûr (31); Keffâretu'l-Yemîn (15); Ferâ'iz (45); Hudûd (30); Muhâribûn (52); Diyât (54); Îstitâbetu'l-Murteddîn (20); İkrah (13); Terku'l-Hiyel (23); Ta'bir (60); Fiten (80); Ahkâm (82); Emân (22); İcâze Haberi'l-Vâhid (19); İ'tisâm (96); Tevhîdden sonuna kadar (170) hadis.1048 Buna göre Sahih-i Buharideki 97 kitâb başlıklı ana bölüme dahil 3730 babda 7375 (veya İbn Hacer'in sayımına göre 7397) hadis vardır. Mu'allaklar, Mutâbe'at ve mevkuf olanlar bu sayının dışındadır. Tekrarlar hariç sadece Hz. Peygamber'e ait merfû hadislerin sayısı 2602 dir.
Rivayetlere göre Sahîh'i Buhari'den doksan bir kişi dinlemiştir. Bunlar arasında beşi Sahîh'in en meşhur ilk ravileridir:
1. Ebu Abdillah Muhammed b. Yusuf b. Matar el-Firebrî,
2. İbrahim b. Ma'kil en-Nesefî,
3. Hammad b. Şâkir en-Nesevî,
4. Mansür b. Muhammed b. Ali el-Bezdevî,
5. el-Hasen b. İsmâ'il b. Muhammed el-Mehâmilî 1049
Sahihin ilk iki rivayeti hariç diğerleri pek itibar görmemiştir. Kaynakların verdiği bilgiye göre en-Nesefî rivayeti el-Firebri rivayetinden daha az kapalı ve zordur, el-Hattâbî, Ebu Nu'aym, el-Humeydî gibi alimler bu nüshayı diğerlerine tercih etmişler, şerh yahut çalışmalarında onu asıl almışlardır.
el-Firebri nüshası Buhârî'nin kâtibi Ebu Ca'fer Muhammed b. Ebî Hatim nüshasının nassına dayanan bir asıldandır. el-Firebrî bu nüshayı Buhârî'den 248 de Firebr'de 252 de Buhâra'da iki kere dinlemiştir, bu nüshadan kopya edilen ilk nüshalar arasında önemli ihtilaflar meydana gelmiştir. 1050Ali b. Muhammed b. Abdillah el-Yûnînî, hicri yedinci asrın sonlarında el-Firebrî müshasma dayanan rivayetlerin arasını birleştirmiş ve böylece Buhârî'nin bugün elimizde bulunan nüshasını meydana getirmiştir. Diğer nüshalar bu arada kaybolmuştur. İstanbul kütüphanelerinden birinde bulunan ve Sultan Abdulhamid'in emriyle Mısır'a gönderilen çok eski bir Yûnînî nüshası da kaybolmuştur. 1051
Sahih-i Buhari'nin belli başlı özellikleri arasında en önemlilerinden birisi mukaddimesinin olmayışıdır. Bundan başka hadisleri, bütün rivayetlerini bir arada değil, taşıdığı hükme göre birkaç yerde vermesi de önemli bir özelliğidir. Bu konuda el-Makdisî şöyle demiştir:
“Allah rahmet eylesin, Buhârî, bir hadisi bazen birkaç yerde zikreder ve her babda ayrı bir isnadla ve hangi babda tahric ediyorsa o babın gerektirdiği manayı çıkararak verir. Aynı isnad ve aynı lafız ile bir hadisi iki yerde tekrar ettiği nadirdir. Bir hadisi tekrar ettiğinde başka bir tarîktan gelen rivayeti tekrarlar ve bundan bazı faydalar gözetir. Mesela bir hadisi bir sahabîden rivayet ettikten sonra onu bir diğer sahabîden daha rivayet etmiş bulunursa maksadı o hadisi garabetten kurtarmak olmuştur. Bizzat kendi şeyhlerine varıncaya kadar ikinci, üçüncü..., tabaka ravileri hakkında da bunu yapar. O hadisi değişik yerlerde okuyanlar tekrar edilmiş sanırlar. Gerçekte ise o, fazladan bir faydaya şamil olduğundan tekrar sayılmaz. Görünüşte tekrardan bir farkı da bazı ravilerin tam, diğer bazılarının muhtasar olarak rivayet ettikleri aynı hadisin hangi lafızlarının hangi raviye ait olduğunu ayırdederek göstermektir, bunun için hadisi, her birinden nasıl varid olmuşsa öylece rivayet eder. Böylece ravisinde bir şüphe varsa giderir. Bunun gibi hem mevsûl hem mürsel; hem merfû hem de mevkuf olarak varid olmuş çelişkili hadisler vardır ki, Buhari'de mevsûl veya merfû olduğ açıklık kazanmıştır. İşte bu gibi yerlerde aynı hadisi her iki tariki ile rivayet eder. Bununla da rivayetler arasındaki tearuzun kendisince hükmü olmadığını, vasi yahut ref suretlerinin kendisince açıklığa kavuştuğunu anlatmak ister. 1052
Bir hadisin metod icabı Buhâri'nin ayrı yerlerinde değişik lafız veya isnadlarla tekrar edilmesine “inneme'l-a’mâlu bi'nniyyât...” hadisi misal verilebilir. Buhâri bu hadisi Sahih'in yedi ayn yerinde, yedi değişik şeyhten farklı isnadlar ve lafızlarla şöyle vermiştir:
1. Bed'u'l-Vahyde el-Humeydî'den (1/2);
2. Kitâbu'l-İmânda Abdullah b. Mesleme el-Ka'nebî'den (1/20);
3. Kitâbu'l- Itk, el-hata'u ve'n-nisyânu babında Muhammed b. Kesir'den (3/ 119);
4. Hicretu'n-Nebî bahsinde Musedded b. Muserhed'den (4/252);
5. Kitâbu'n-Nikâh'ta Yahya b. Kaza'a'dan (6/118);
6. Kitâbu'l-Eymân ve'n-Nuzûrda Kuteybe b. Sa'idden (7/231);
7. Terku'l-Hiyelde İbnu'n-Nu’man'dan (8/ 59).
Buhârî'nin sahihte takip ettiği bu metodun hadisten hüküm çıkarmak yönünden son derece önemli olduğu muhakkaktır. O, rivayet ettiği birkaç hükmü taşıyan bir hadisi değişik bablarda bölerek zikrederken her babda ilgili hükmün çıkarılabileceği kısmını vermeye özen göstermiştir. Buna misal olarak da Hz. Peygamber (s.a.s)'in bi'setini haber alan Rum Meliki Hirakl'ın ticaret için Şam'da bulunan Ebu sufyân'ı huzuruna getirerek sorular sorması ve Hz. Peygamber'in yolladığı İslâm'a davet mektubu kıssası verilebilir. Bulıârî bu haberi Sahih'in on dört yerinde vermiştir. Şöyle ki,
1. Bed'u'l-Vahyde, Ebu Sufyân’ın Hirakl ile konuşması, Hirakl'ın Hz. Peygamberi ikrarı, Dihye vasıtasıyla Busra emirine gönderilip onun tarafından Hirakl'e ulaştırılan mektup, müneccim İbnu'n-Nâtûr kıssası, Hikakl’ın Bizans ileri gelenlerini toplayıp onları Hz. Peygamber'e uymalarını söyleyerek sınaması sırasıyle. (1/4).
2. Kitâbu'l-Cihâd, du'â'u'n-Nebî (s.a.s) ile'l-îslâm babında, Hz. Peygamber'in Kaysere İslam'a davet mektubu gönderdiği, bu mektubu Dihye ile gönderip ona Busra emirine vermesini emrettiği, Ebu Sufyân kıssası, Hz. Peygamberin mektubunun içeriği kısımlanyla,
3. Kitâbut't-Tefsîr'de, Ebu Sufyân kıssası, Hz. Peygamber'in mektubu fıkralarıyla,
4. Kitâbu't-Tefsîr'in bir başka yerinde Abdullah b. Muhammed rivayetiyle muhtasar olarak, 1053
5. Kitâbu'ş-Şehâdâtin “men emera bi-İncazi'1-Va'd babında, Hirakl'ın Ebu Sufyân'la konuşmasının sadece bir fıkrasıyla,
6. Cizye bahsinde muhtasar olarak,
7. Kitâbu'l-edebde, özlü bir biçimde ve Ebu Sufyanla konuşmanın iffet ve sılayı rahim fıkralarını ihtiva eden kısmını,
8. Yine Kitâbu'l-edebde Muhammed b. Mukâtil rivayeti ile ve muhtasar olarak,
9. Kitâbu'l-ilmde munâveleye delil olarak sadece Hz. Peygamber'in, mektubu elden göndermesi fıkrasıyla,
10. Kitâbu'l-Eymân ve'n-Nuzûrda yine kısa bir şekilde,
11. Kitâbu'l-Ahkâm, tercemetu'l-hukkâm bahsinde sadece tercüme fıkrasıyla,
12. Kitâbu'l-meğâzîde,
13. Haberi âhad bahsinde mektubun Kisrâ'ya götürülmesi fıkrasıyla,
14. Kitâbu'l- İstizan, “keyfe yuktebu'l-Kitâb ilâ Ehli'l-KItâb” babında Ehli Kitaba mektup yazmanın caiz olduğuna delil olarak mektubun hitap kısmı ile. 1054
Sahihi Buhârî'nin önemini artıran hususlardan birisi de bab başlıklarıdır. “Buhâri'nin fıkhı, terâcümündedir” yani bablara koyduğu başlıklardadır sözü meşhurdur. Bab başlıklarında çok kere konuya delil olan ayetleri, hadislerden bazı kısımları, sahabe kavillerini, diğer âlimlerin istinbatını verir. Buna misal olarak da Kitâbu'l-Îmânın birinci babı verilebilir. Burada Buharı, 'Hz. Peygamber'in “Buniye'l-İslâmu alâ hamsin” hadisi” başlığını koymuş, sonra imanın kavi ve amelden ibaret olduğu, artıp eksileceği görüşünü vererek delil olarak sekiz ayet zikretmiştir. Daha sonra Allah için sevip Allah için buğz etmenin imandan olduğunu kaydedip Ömer b. Abdilaziz'in Adî b. Adî'ye yazdığı “imanın farzları, şartları, hududu ve sünnetleri vardır; bunları tamamlayan imanını kemâle erdirir. Tamamlamayan erdiremez. Eğer yaşarsam öğrenmeniz için bunları açıklayacağım. Eğer ölürsem sizin sohbetinize haris değilim” ifadesine yer vermiştir. Daha sonra da Kur'ân-ı Kerimden Hz. İbrahim'in “kalbim mutma'in olsun” sözünü nakletmiştir, en sonra da Mu'az b. Cebel, İbn Mes'ud, İbn Ömer, Mücâhid ve İbn Abbas'ın imanla ilgili bazı sözlerini ve Kur'ân ayetlerindeki bazı lafızların açıklamalarını muallak olarak vermiştir. 1055
Sahih'i diğer hadis kitaplarından ayıran bir önemli özelliği de mu'allak hadisleridir. O kadar ki, mu'allak hadisllerin menşe'inin Sahih-i Buhârî olduğu söylenmiştir. Bu şekilde önemli bir özellik oluşturan mu'allak rivayetler 1341 adettir. Daha çok bab başlıklarındadır. Çoğu başka yerlerde mevsûl olarak zikredilmişlerdir.
Umumiyetle bu ana özelliklere sahip Sahih-i Buhârî'nin ravileri içinde yalancılık, yalan ithamına maruz kalmak, sahibini küfre götüren bid'atlar gibi kusurlarla cerh edilmiş kimse yoktur. Bu yönüyle de İslâm alimlerinin güvenini kazanmış ve büyük çoğunluğu tarafından Kur'ân-ı Kerim'den sonra en sahih kitap sayılmıştır. Pek çok alim tarafından şerhedilmiştir. Bundan başka ravilerine, taliklerine, bab başlıklarına, muşkil taraflarına, hadislerine dair pek çok kitap telif edilmiştir. Şerhlerinden en önemli birkaçı şunlardır:
1. İ'lâmu's-Sunen: Hamd b. Muhammed el-Hattâbi,
2. Ali b. Halef (İbn Battal) şerhi,
3. et-Telvîh fî şerhi'l-Câmi'i's-Sahîh: Ala'uddin Moğoltay b. Kılıç et Turkî,
4. el-Kevâkibu'd-Derârî fî Şerhi Sahîhi'l-Buhârî: Muhammed b. Yûsuf el-Kirmânî,
5. Fethu'1-Bârî Şerhu Sahîhi'l-Buhârî: Ahmed b. Ali, İbn Haceri'l-Askalânî,
6. Umdetu'1-Karî Şerhu Sahîhi'l-Buhârî: Mahmûd b. Ahmed el-Aynî,
7. İrşâdu's-Sârî fî Şerhî Sahîhi'l-Buhârî: Ahmed b. Ebibekr el-Kastalânî,
8. Tuhfetu'1-Bârî li-Şerhî Sahîhi'l-Buhârî: Şeyhülislâm Zekeriya el-Ensârî.1056
Sahih-i Buhârî üzerine yapılan çalışmalar içinde tecridlerinin ayrı bir yeri vardır. Bazı alimler Sahihin tekrar eden hadislerini kaldırıp sadece Hz. Peygamber'e ait merfu rivayetleri ayırarak bir kitapta toplamışlardır. Bu tür eserler içinde ez-Zebîdî'nin et-Tecrîdu's-Sarîh li-Ahâdîsi'1-Câmi'i-s-Sahîh isimli eseri meşhurdur. Bu kıymetli eser Türkçeye çevrilmiş ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanmıştır. On iki cilt halinde neşredilen bu kaynak eserden kolayca faydalanabilmek için tarafımızdan “kılavuz” adıyla bir fihrist hazırlanmıştır.

Sahihi Müslim:

Hadisin altın çağı kabul edilen üçüncü hicri asrın tanınmış muhaddislerinden Müslim b. Haccâc el-Kuşeyri'nin meşhur hadis kitabıdır. Cami türünde bir eserdir ve tamamen sahih hadislerden meydana gelmiştir. el-Câmi'u's-Sahîh adını taşımaktadır. İslâm aleminde daha çok Sahih-i Müslim adiyle meşhur olmuştur.


Müslim, Sahihini, işittiği üç yüz bin hadisten seçerek aldığı hadislerden meydana getirmiştir. Eserini on beş yılda tamamladığı rivayet edilir. Kitabına aldığı her hadisi muhakkak bir delile göre almış, bıraktığını da yine bir delili göz önünde bulundurarak bırakmıştır. Kedisinden nakledildiğine göre Sahihine muhaddislerin sıhhati üzerinde birleştikleri hadisleri almıştır. 1057
Buhârî gibi Müslim de Sahihini tamamladıktan sonra devrinin hadis otoritelerinin tetkikine sunmuştur, sahihi tetkik eden Ebu Zur'a er-Râzî'nin zayıf gördüğü hadisleri çıkarmıştır. Sahih-i Müslim cami türü hadis kitaplarında bulunan ana konularda hepsine ait hadisleri ihtiva eder. Kitâb başlıklı 54 ana bölümde mevcut bablarında, tekrarlar hariç, 3033 hadis vardır. Bunlar genelde hıfz ve itkan sahibi ravilerin rivayetleri, hıfz ve itkan yönünden orta seviyedekilerin rivayetleri ve zayıf ravilerin rivayetleri olmak üzere üç gruptur. Takip ettiği metot icabı hıfz ve itkanla tanınmış ravilerin rivayetlerine öncelik vermiş, sonra da diğer tariklanna işaret etmek üzere öteki iki gruba dahil ravilerin rivayetlerini nakletmiştir. Sahihte asıl olan ilk rivayetlerdir.
Sahih-i Müslim İslâm alemine İbrahim b. Muhammed b. Sufyan rivayetiyle yayılmıştır. Mağrib ülkelerinde bu rivayetle birlikte Ebu Muhammed Ahmed b. Ali el-Kalânisî rivayeti meşhur olmuştur. Sahih üzerine çalışmalar yapan iki meşhur alim, Kadı İyad ile en-Nevevi'nin rivayet tarîkları el-Kalânisî rivayetine ulaşır.
Sahih-i Müslim'in en önemli özelliklerinden biri, baş tarafında bir mukaddimenin oluşudur. Altı babdan oluşan mukaddimede Müslim, sırasiyle yalancı ravilerden rivayeti terk ederek sikadan rivayet ve Hz. Peygamber'e yalan isnadından kaçınmak; Hz. Peygamber'e isnad ederek yalan söylemenin en ağır yalan olduğu; her işitileni rivayet etmenin doğru olmadığı; zayıf ravilerden rivayetin men edilmesi ve zayıf blinen ravi-nin hadislerini almakta ihtiyatlı davramlması; isnad ve ravilerin tenkidi; nihayet mu'an'an hadis ile ihticac etmenin sahih olduğu konularına yer vermiş; bu konulardaki rivayetlere dayanarak kendi görüşlerini açıklamıştır. Bilhassa altıncı babda açıkladığı birbirlerinden “an” lafzıyla rivayette bulunan ravilerin birbirleriyle çağdaş olup görüşmeleri imkanı olduğu ve içlerinde tedlis yapan bulunmadığı zaman isnadlarının mevsûl hükmünde sayılacağına dair görüşü meşhurdur. Müslim'in şartı denilen bu husus, onun Buhârî'den ayrıldığı önemli bir noktadır.
Yukarıda da değinildiği gibi Müslim, Sahihde verdiği hadisleri değişik isnadları ve lafızlarıyla bir arada toplamış, fıkhın hangi konusuna giriyorsa oraya koymuştur. Bu hadisleri sıralarken önce hıfz ve itkan itibariyle isim yapmış ravilerin rivayetlerini vermiş, mestur, hıfz ve itkan açısından orta seviyede olanların rivayetlerini sona bırakmıştır. Zayıf ve metruk ravilerin rivayetlerini en sona koymuştur. Bu hususta da Buhârî'den ayrılmıştır. Ancak Müslim'in bu metoduyla aranan hadis hem daha kolay bulunur, hem de bir hadisin bütün isnadları ve metin farklılıkları bir arada olmakla hüküm çıkarma kolaylaşır. Sahihi Müslim'i Buharî'ye üstün kılan aslında bu teknik yönüdür. Aynı hadisin orta seviyede ve zayıf ravilerden gelen rivayetlerine yer vermesi ilk bakışta tenkit edilmişse de bunun sadece mutâba'at ve şevahid için yapıldığı söylenmiştir, en-Nevevî'ye göre Müslim, isnadında bazı zayıf ravilerin yer aldığı rivayetleri de vermişse bu tamamen mutâbaatı kuvvetlendirmek veya metinde bulunan bir ziyade yüzündendir. 1058
Sahîh-i Müslim'in tertibi çok güzel olmakla birlikte bablarına Buharı gibi unvan konulmamıştır. Bablarına fıkhî hükümler yerleştirilmiş de değildir. Alimler bunu babın ihtiva ettiği hadisten faydalanmayı okuyucuya bıraktığına yormuşlardır. Bugün elde bulunan Müslim nüshalarındaki bab başlıkları en-Nevevî tarafından konulmuştur. Bu konuda en-Nevevî şunları söylemiştir: “Bazıları müslim'in bablarına unvan koymuşlardır. Bunların bir kısmı güzeldir. Ne var ki bir kısmı, ya ibare kusuru, ya lafızlarının bozukluğu, ya da başka sebepler yüzünden hiç de uygun düşmemiştir.” 1059Buradan anlaşıldığına göre en-Nevevî'den önce de Müslim bablarına başlık koyanlar olmuşsa da bunlar uygun bulunmamıştır.
Sahih-i Müslim'in bir özelliği de mevkuf rivayetlere nadir olarak yer vermesidir. Bu kabil rivayetler ancak rivayetin siyakı içinde gelmişse verilmiştir. Sayıları son derece azdır. Aynı şekilde mu'allak hadislere de yer verilmiştir. Müslim hadisleri içinde sadece 17 (veya 14 yahut 12) muallak rivayete rastlanır.
En çok Kuzey Afrika ve Mağrib ülkeleri ile Endülüs'te meşhur olan Sahih-i Müslim'in bir hayli şerhi, muhtasarı,
mustahreci vardır, önemli şerhlerinden birkaçı şunlardır:
1. el-Mu'lim bi-Fevâ'idi Kitabi Müslim:Muhammed b. Ali el-Mâzirî,
2. el-İkmâl fî Şerhi Müslim: Kadı İyad b. Musa el-Yahsubî,
3. el-Minhâc fî şerhi Müslim İbni'l-Haccâc: Yahya b. Şeref en-Nevevî,
4. el-İkmâl fî Şerhi Müslim: Muhammed b. Yusuf el-Kunevi,
5. ed-Dîbâc alâ Sahihi Müslim İbni'l-Haccâc: es-Suyûtî,
6. Minhâcu'l-îbtihâc bi-Şerhi Müslim İbni'l-Haccâc: Ahmed b. Muhammed el-Kastalânî,
7. Şerhu Müslim: Ali b. Sultan Muhammed el-Kârî,
8. es-Sırâcu'1-Vehhâc min Keşfi Metâlibi Sahihi Müslim İbni'l-Haccâc: Sıddık Hasan Han,
9. Fethu'l-Mulhim Şerhu Sahîh-i Müslim: Câbir Ahmed Usmânî.
Hadise ve hadis ilimlerine unutulmaz hizmetler vermiş olan Türkler arasında da Sahih-i müslimi şerhedenler, Türkçeye çevirenler olmuştur. İsma'il Nureddin Üsküdârî, Celeb lakabiyle meşhur Mustafa b. Umer Üsküdârî, İstanbullu Süleyman Fadıl Efendi, Yusuf Efendi Zade Abdullah b. Muhammed, Diyarbakırlı Kurşunlu Zade Mustafa Efendi bunlardandır.
Sahih-i Müslim'in Türkçe tercümeleri arasında rahmetli Prof. Hamdi Rağıp Atademir'in babası Râğıp Efendi tercümesi anmaya değer. Bu eser basılmamıştır. Mehmet Sofuoğlu'nun izahlı tercümesi ile Ahmed Davutoğlu'un şerhli tercümeleri ise neşredilmiştir.
Sahîh'in muhtasarları arasında Muhammed b. Abdillah el-Mursî, Abdulazîm b. Abdilkavî el-Munzirî'nin eserleri en meşhurlarıdır.

Sahîhu’l-Hadîs:

Hadis sahih manasıyla kimi alimlere göre ta'dîl lafzıdır. es-Sehâvî, ta'dilin ikinci mertebesine delalet eden lafızlar arasında saymıştır.



Sahîhu'l-İsnâd:

İsnadı sahih olduğu halde metni hakkında ilk devir alimlerinin sıhhat hükmü veremedikleri bazı hadisleri vasfetmekte kullanılan bir tabirdir.


Bazı hadisler hakkında, şaz olması veya sıhhate engel teşkil eden illet taşıması sebebiyle sahih hükmü vermek imkanı olmaz. Bu takdirde isnadının sahih olduğunu belirtmek üzere “bu hadis sahîhu'l-isnâddır” denir.
İbnu's-Salâh'a göre güvenilir bir hadis kitabının musannifi, metot olarak kitabında sahihu'l-isnad tabirini kullanmışsa böyle dediği hadislerin herhangi bir kadih illetini zikretmediği takdirde sahih olduğuna hükmedilir; zira hadisin kadih bir illet taşımaması sıhhatte asıldır. 1060
İbn Hacer de İbnu's-Salâh'a katılır. Ona göre Musned ve Sünen gibi meşhur hadis kitaplarında yer alan bir hadisin isnadında gerekli sıhhat şartlan bulunur, dikkatli ve itkan sahibi muhaddislerin farkına vardıkları herhangi bir kadih illeti de olmazsa o hadis hakkında kitap musannifinin vermediği sıhhat hükmünü vermek mümkündür. Ne var ki alimimiz böy

e hadislerde farkına varılamamış bir illetin olma ihtimalini de hesaba katmak gerektiği görüşündedir. Bunun için de ihtiyata uygun olarak böyle hadisler hakkında sahih denilmeyip isnadının sahih olduğunu ifade eden bu tabirin kullanılması yerinde olur. 1061



Sahîhun İnde Gayrihimâ:

Bk. Merâtibu's-Sahih.



Sahîhun Înşa'allah:

Bazı hadis kitaplarında görülen ve hakkında ilk devirlerde yaşamış hadis imamları tarafından sıhhat hükmü verilmemiş isnadı sahih hadisler hakkında sonraki devirlerde yaşayan alimlerin sıhhat hükmü verip vermeyecekleri meselesiyle ilgili bir tabirdir. İnşa'allah sahihtir demektir.


İbn Hacer'e göre musned ve sünen gibi meşhur hadis kitaplarında bulunan bir hadis hakkında kitabın musannifi sıhhat hükmü vermemiş dahi olsa, isnadında sıhhat şartları mevcut olduğu, itkan sahibi ve dikkatli hadis imamlarının farkına vardığı bir illeti de bulunmadığı takdirde sıhhatine hükmetmek hiç de zor değildir. Ancak bu tür hadislerin farkına varılmamış illetleri olma ihtimali her zaman için vardır. İhtiyata uygun düşen bu ihtimali dikkate alarak böyle hadisler hakkında metne de şâmil olacak şekilde “bu hadis sahihtir” demeyip” sahîhu'l-isnaddır” demektir. Bazı muhaddisler böyle hadisler için “sahîhun inşaallah” demişlerdir. 1062Bu duruma göre sahîhun inşaallah tabiri herhangi bir hadis kitabında bulunan ve isnadı sahih olduğu halde hakkında sıhhat hükmü verilmemiş hadisleri hakmda kesinlikle sahih hükmü verilmiş olanlardan ayırmak için kullanılmış bir tabirdir.

Sakîm:

Bk. Zayıf.



Sâkıt:

“Adaletten düşmüş” manasına cerh lafızlarından birisidir. Beşinci derece lafızları arasında yer alır ve ağır cerhe delalet eder.


Cerhin dördüncü mertebesinden itibaren herhangi bir derecesine delalet eden lafızlarla cerhedilmiş raviler adalet vasfını kaybetmiş sayılırlar. Bu itibarla hadisleri yazılmadığı gibi i'tibar için dikkate alınmaz. Bir başka hadisi kuvvetlendirmek iüzere şahid olarak kullanılmaz.
Hakkında sakıt cerh hükmü verilen raviler de öyledir.

Salih:

Kelime olarak düzgün, iyi ve yararlı manasına gelir. Muhaddisler arasında sahih ve hasen gibi dinî meselelerde delil olarak kullanılmaya elverişli hadisler için kullanılmış bir terimdir.


Ebu Davud, Mekkelilere yazdığı ve süneninin özellikleriyle sünende kullandığı kimi ıstılahları açıkladığı risalesinin bir yerinde şöyle demiştir, “kitabımda yer alan şiddetli zayıflığı bulunan hadisleri açıkladım. Senedi sahih olmayanlar bunlardandır. Böyle bir açıklama yapmadığım hadisler sâlihtir ve bazısı bazısından daha sahihtir.” 1063
Buradan anlaşılmaktadır ki Ebu Davud'un salih dediği hadisler senedi sahih olanlar ile şiddetli zayıflığı bulunmayanlardır. İbnu's-Salâh, Ebu Davud'un sözlerini neklettikten sonra Sünende bulunan ve es-Sahîhânda mevcut olmamakla birlikte sahih ile hasesin arasını ayırabilen hadiscilerin sahih olduğuna dair herhangi bir söz söylemedikleri hadislerin hasen olarak bilindiğini oysa böyle hadisler içinde başka alimlere göre hasen olmayanların bulunabileceğini söylemiştir. 1064Bu ifadelerden ortaya çıkan sonuç, senedi sahih olan ve şiddetli zayıflığı bulunmayan hadisler, bu özellikleri taşımayanlardan farklıdırlar. Bunlar dinî bir meselede delil olabilecek niteliktedirler ve makbul sayılırlar. Böyle hadislere genelde sâlih adı verilmiştir.

Yüklə 2,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin