Hazırlayanlar: Av. Gülden SÖnmez



Yüklə 0,76 Mb.
səhifə3/11
tarix07.01.2019
ölçüsü0,76 Mb.
#91258
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11



  1. Mülteciler :

Filistin İstatistik Bürosu tarafından yapılan açıklamada 2003 yılı sonu itibariyle dünyadaki Filistinli sayısının 9,7 milyon olduğu belirtilmektedir. Bu rakamdan sadece 3,7 milyonu Filistin topraklarında, bir milyona yakını ise İsrail sınırları içinde yaşarken, geriye kalan 5 milyonu aşkın Filistinli ise başta Arap ülkeleri olmak üzere dünyanın değişik ülkelerine dağılmış vaziyette vatanlarına serbestçe dönecekleri günü bekliyor. BM’de kayıtlı yaklaşık 579.987 mülteci nüfusunun dörtte biri, Batı Şeria’da bulunan toplam 20 kampta yaşamaktadır. Bu kampların %70’i Batı Şeria’nın kasaba ve köylerinde bulunmaktadır. Batı Şeria, UNRWA’nın görev yaptığı yerler içinde en çok kampın bulunduğu bölgedir. Bununla birlikte Batı Şeria’nın en büyük kampının nüfusu Gazze’nin en küçük kampının nüfusuna eşittir. Filistinlilerin yerlerinden edilmelerinin üzerinden yarım yüzyıldan daha uzun bir zaman geçmiştir. Bu olay, bugüne kadar Ortadoğu’nun en önemli sorununun başlangıcını teşkil etmektedir. Ortadoğu Barış Süreci’nin belki de en önemli bölümü olarak nitelendirilebileceğimiz nihai statü görüşmelerinde tarafları en fazla zorlayacak sorunlardan biri mülteciler sorunu olacaktır. Sekiz mülteci kampının bulunduğu Gazze şeridinde, 423.881’i kamplarda olmak üzere toplam 772.863 mülteci yaşamaktadır. BM’nin 1947 paylaşım planında, 1940’lı yılların ortalarına kadar tek bir Yahudi’nin bile yaşamadığı Gazze Bölgesi ileride bir Arap devleti kurulmak üzere İngiliz manda bölgesi olarak gösterildi. Arap-İsrail savaşlarının, Lübnan’ın İsrail tarafından işgalinin ve Lübnan İç Savaşı’nın kurbanları olan Filistinli mülteciler yarım yüzyılı aşkın bir zamandır Lübnan’daki mülteci kamplarında yaşamaktadırlar. 1948’de yerlerinden edilenler Lübnan’ın İsrail sınırına yakın bölgelerinde yaşamaktadırlar. Edward Said’in belirttiği gibi, Filistin’in İsrail tarafından işgali „yüzyılın en uzun işgali“dir. 20. yüzyılın yalnızca en uzun değil, aynı zamanda sonuçları itibariyle de en yıkıcı işgalidir. ABD Mülteciler Komitesi’ne göre, dünyadaki her dört mülteciden biri Filistinlidir. Ürdün’ün öteden beri siyasi anlamda hassas bir konu olarak gördüğü Filistinlilerin toplam nüfus içinde oluşturdukları oran, uzun süredir tartışılan bir konudur. Resmi rakamlar Ürdün’de yaşayan Filistinli nüfusun %30’un üzerinde olmadığını söylemekle birlikte, konunun uzmanlarının verdiği rakamlar %50 ile 60 arasında değişmektedir.
Filistinli mülteciler evlerinin anahtar ve tapularını yurda dönüş konusunda ısrarlı olduklarını ortaya koymak için sembolik olarak yanlarında bulundurmaktadırlar. Ancak İsrail yurtlarından zorla çıkarılan bu insanların topraklarına el koymak amacıyla “sahipsiz mülkler kanunu” adıyla bir kanun çıkarmıştı. Bu kanuna binaen, yurtlarını terk etmeye zorlanmış olan Filistinlilerin mülklerine “sahipsiz mülkler” muamelesi yaparak buraları dünyanın değişik yörelerinden getirtilen göçmenlere dağıttı.


  1. Sivil ve Çocuk Hedefler :

Aksa İntifadası’nın başladığı Eylül 2000’den 29 Eylül 2003 tarihine kadar 2.229 Filistinli, İsrail askerlerinin ve yerleşimcilerin saldırıları sonucunda hayatını kaybetmiştir. Son Gazze saldırısında olduğu gibi önceki saldırılarda da öldürülen Filistinlilerin bir çoğunun çocuklardan oluşması ihlallerin önemli bir yönüne işaret etmektedir. Aksa İntifadası ile birlikte İsrail güçleri tarafından öldürülen Filistinli çocukların sayılarında önemli bir artış gözlenmiştir.

Bir İsrail subayı 5 Ekim 2004’te Rafah mülteci kampı yakınında 13 yaşında İman el-Hısm adlı bir Filistinli kız çocuğunu öldürdü. Subay çocuğu çantasında bomba olabileceği şüphesinden dolayı öldürdüğünü ileri sürüyordu. Bu iddia İsrail askerleri açısından öldürmenin ne kadar da kolay olduğunu gösteriyordu. Çünkü her çocuğun çantasında bomba olabileceğinden şüphelenmek mümkündür. Eğer böyle bir şüphe öldürmenin gerekçesi olabiliyorsa Filistindeki çocukların can güvenliğinden nasıl söz edebileceğiz? Kaldı ki İman el- Hısm’ı yaraladıktan sonra yere düşen yaralı bedeninin üzerine bir şarjör dolusu yani yirmi adet mermiyi boşaltılmıştı.

Bu olayla ilgili olarak bazı uluslar arası kuruluşların baskısı üzerine İsrail ordu mahkemesinde Yüzbaşı R. Hakkında en fazla üç yıl hapis cezası talebiyle dava açıldı. Ancak mahkeme yüzbaşının bu cinayeti kendini savunma gerekçesiyle işlediğinden dolayı “suçsuz(!)” olduğuna hüküm verdi.
4. Suikast Politikası :

Bölgede şiddetin durdurulmasını ve 2005 yılında bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören „Yol Haritası“nın 4 Haziran 2003’te Ürdün’de yapılan zirvede taraflarca kabul edilmesinin ardından, İsrail’in başta Hamas liderleri olmak üzere Filistinlilere yönelik suikast girişimleri arttı. Çok sayıda Filistinli lider suikastlerle hayatını kaybetti. İsrail’in insan hakları ihlalleri, yargısız infazlar ve uluslararası sözleşmeleri ihlal konusunda umursamaz tutumuna en çarpıcı örneklerden biri kuşkusuz Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas’ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin’e yönelik füze saldırısıdır. 22 Mart 2004 tarihinde gerçekleştirilen suikastla, 68 yaşındaki Yasin, tekerlekli sandalyesi ile sabah namazından döndüğü bir sırada, yanındaki dokuz kişi ile birlikte hayatını kaybetti.


5. İşkence ve Hukuksuz Hapsedilmeler

İsrail’in kurulduğu yıldan itibaren en sık işlediği insan hakları ihlallerinden biri, Filistinlilere karşı sistematik olarak işkence uygulamasıdır. İsrail zindanlarındaki Filistinli tutukluların tam bir insanlık dramı yaşadıkları, bu insanların işgal yönetiminin görevlileri tarafından her türlü insanlık dışı muameleye ve işkencenin her şekline maruz bırakıldıkları çeşitli insan hakları örgütlerinin raporları ile doğrulanmıştır. İşkence, tüm dinlerin kötülediği, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yasaklanmış ve bütün insani hukuk sistemlerinde reddedilmiş bir uygulamadır. Uluslar arası hukuk, savaş esirlerine bile işkence yapılmasını onaylamamakta ve bunu savaş suçu saymaktadır. Oysa İsrail, Filistinli tutuklulara ve tutsaklara işkence yapılmasını yasal hale getirmiştir. Asıl düşündürücü olan ise İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin uygulanışının takipçisi olan BM’nin, İsrail’in Shin-Bet adı verilen polis ve istihbarat teşkilatına işkence izni veren yasasını gündemine alma ihtiyacı bile duymamasıdır. İsrail işkenceyi sadece yasalarda bir izin olarak bulunduruyor değil elbette. Bu konudaki izin Shin-Bet (ŞABAK) adı verilen polis ve istihbarat teşkilatının elemanları tarafından son raddesine kadar uygulanıyor. Bu konuda gerek Filistin’de faaliyet yürüten yerel ve gerekse uluslar arası insan hakları kuruluşları tarafından birçok rapor hazırlanmış, işkence ye maruz kalanlarla ilgili hastane raporlarıyla gerçekler gözler önüne serilmiştir. Ama başta insan hakları evrensel beyannamesinin takipçisi BM olmak üzere uluslararası kuruluşların hiçbiri bunun üzerine gitme ihtiyacı duymamıştır. Çok sayıda Filistinli uygulanan işkenceler sebebiyle hayatını kaybetmiştir. Bu ölüm olayları sadece Filistin’deki kuruluşlar değil İsrail İnsan Hakları Kuruluşu Betselam’ın raporlarıyla da ispatlanmıştır. İsrail mahkemeleri bu ölüm olaylarını soruşturma gereği duymadığı gibi uluslararası kuruluşlar da şu ana kadar sessizliği tercih etmişlerdir.


Öte yandan İsrail’in Filistinlilere yönelik baskı uygulamalarının en önemli boyutlarından biri tutuklama ve hapis oluşturmaktadır. Bu uygulama sebebiyle bugün Filistin topraklarında yaşayan Filistinlileri yüzde yirmisi İsrail hapishanelerine girmiştir. Bu gerçek 2005 yılının içinde yapılan bir araştırmayla tespit edilmiştir. Bu, her beş Filistinliden birinin İsrail hapishanelerine girmiş olması anlamına gelir. Bu da her Filistinli aileden en az bir veya iki kişinin hapis görmüş olması demektir.

İsrail’in tutuklama konusunda izlediği politika sebebiyle değişik zamanlarda yapılan anlaşmalarla tutsak ve tutukluların bir kısmının serbest bırakılması çok fazla bir anlam ifade etmemektedir. Zira İsrail tutuklama konusunda adeta “zindanlar boş kalmasın” politikası izlemektedir. Örneğin Şubat 2005’de özerk yönetim başkanı Mahmud Abbas ile İsrail başkanı Ariel Şaron arasında Mısır’ın Şarmu’ş-Şeh kasabasında kabul edilen ateşkes antlaşmasına dayalı olarak birkaç yüz tutuklu ve tutsak serbest bırakıldı. Üstelik bu anlaşmadan sonra serbest bırakılanların büyük çoğunluğu haklarındaki mahkumiyet süreleri dolmuş veya dolmak üzere olanlar arasında seçildi. Yani İsrail, mahkumiyet süreleri dolmuş veya dolmak üzere olan tutsakların serbest bırakılmasına bile masa başı görüşmelerde pazarlık aracı olarak değerlendirdi. Ne var ki serbest bırakılanların yerlerinin doldurulması fazla zaman almadı. Özellikle Gazze’deki askeri gücün Batı Yaka’ya kaydırılmasından sonra gerçekleştirilen toplu tutuklamalarla hapishanelere doldurulanların sayısı serbest bırakılanların sayısını epeyce geçti.

Filistinli tutuklular ve tutsaklar İsrail hapishanelerinde oldukça kötü şartlarda tutuluyorlar. Bazıları Nakab çölündeki açık hava hapishanelerinde tutuluyorlar. Bazıları ise adeta istifleme usulü ile bir koğuşa onlarca tutsağın sığdırıldığı ve oldukça kötü şartların hakim olduğu hapishanelerde tutuluyorlar. Sağlık hizmetleri yeterince ve düzenli bir şekilde verilmiyor. Müzmin hastalıkları olanlar gerekli sağlık hizmetlerinden yoksun kalıyorlar. Çoğu zaman sağlıksız gıda maddeleri veriliyor.
6. Dolaşım Özgürlüğü’nün Engellenmesi

İsrail, II. İntifada’nın başlangıcından itibaren işgali altında tuttuğu topraklarda Filistinlilerin dolaşım özgürlüğüne çok ciddi sınırlamalar getirmiştir. Sadece Eylül 2000 ve Şubat 2001 tarihleri arasında, sınır içi dolaşım sınırlamaları ve engellemeleri Batı Şeria’nın tamamında ve Gazze’nin ise %89’unda uygulanmıştır.


7. Utanç Duvarı

Güvenlik duvarı ilk kez İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un 21 Şubat 2002 tarihinde Filistin ile İsrail arasında güvenliği sağlamak için “tampon bölge” oluşturma yönünde alınan kabine kararını kamuoyuna açıklamasıyla gündeme gelmiştir. Ardından Şaron 3 Haziran’da temel olarak Yeşil Hattı takip edeceği öne sürülen 700 kilometrelik duvarın 110 km’lik kısmının inşasını onaylamıştır. Batı Şeria bölgesi ile ilgili en büyük haksızlık inşasında sona yaklaşılan utanç duvarıdır. İsrail’in bu duvarı inşa konusunda kendini bu derece rahat hissedebilmesi dünyanın sessizliğinden kaynaklanmıştır. Zaman zaman kınama kararları alındı duvarın inşasının insan haklarına aykırı olduğuna dair hükümler verildiyse de durdurulması için hiçbir aktif faaliyette bulunulmadı. Engelleme yoluna gidilmedi. Böyle olunca da İsrail kendini gayet rahat hissederek duvarın inşasına devam etti ve büyük bir kısmını da tamamladı.


Bu duvar BM kararlarında Filistin olarak gösterilen bölgede yine Filistinlilerin mülkleri zorla ellerinden alınarak, meşru olmayan yollarla istimlak edilerek inşa edilmektedir. Yani bölge ile ilgili tüm BM kararlarına aykırıdır. Duvar çok büyük haksızlıkların ve ihlallerin kaynağıdır. Her şeyden önce duvar inşası için binlerce dönüm araziye el konulmuş, bu arazilerin sahiplerine büyük haksızlıklar yapılmıştır. İkinci olarak duvar Filistinlilerin ikamet ettiği birçok yerleşim bölgesini ortadan bölmüştür. Bazı yerlerde Köyler bölünerek bir kısmı duvardan içeride bir kısmı ise dışarıda kalmıştır.Bazı yerlerde yerleşim birimleri dışarıda kalırken okul, hastane gibi sosyal kurumlar içeride kalmıştır. Bazı yerlerde insanların evleri dışarıda arazileri içeride kalmış yahut tersi olmuştur. Bu durum insanların günlük insani yaşamını engellemekte ve yaşamı çekilmez hale getirmektedir. Geçiş noktalarına giderken hayatını kaybeden hastalar olduğu bilinmektedir.
B. 27 ARALIK GAZZE SALDIRISI: OLAYLAR VE İHLALLER
İsrail ile Hamas Hükümeti arasındaki ateşkes 19 Haziran 2008’de yürürlüğe girdi. Ateşkes; karşılıklı tüm askeri harekâtların durdurulması, 72 saat sonra malların %30 için Gazze’nin tüm sınırlarının açılması, 10 gün sonra ise sınırsız mal giriş çıkışını içeriyordu. Aynı gün İsrailli savaş gemileri Filistinli balıkçılara Filistin karasularında dört roket atmış ve Khan Yunus bölgesinde İsrailli devriyeler sınır parmaklığı üzerinden sınırın ötesinde tarlalarında çalışan çiftçilere ateş açmıştır.
Gazze Şeridi’nin kuzeyinde ve Khan Yunus’da yerleşim bölgelerine İsrail birlikleri tarafından ateş edilmesi sonucu İslami Cihad’ın bir yöneticisi ve 6 Hamas görevlisi 5 Kasım da hayatını kaybetmiştir. Bunun üzerine Hamas, Aksa Tugayları ile Cihad İsrail’e roket atmıştır. O güne kadar tüm anlaşmalara uyan Hamas ateşkesin devam etmesinde ısrar etmiştir. Cihad ve Aksa Tugayları, ateşkesin onları İsrail’in ihlallerine cevap vermekten alıkoymayacağını açıklamıştır. Roket atışı sonrasında Gazze şeridi tamamen kapatılmış, gıda, ilaç, benzin, jeneratör ile su pompaları için yedek parçaları, kâğıt, telefon ve ayakkabıların bile girişine hiç ya da kısıtlı olarak izin verilmeye başlanmıştır.
Hamas lideri Haniye. “ Gazze’ye Özgürlük Hareketi”nin bir gemisi ile deniz ablukasını delen ve Gazze’yi ziyaret eden Avrupalı parlamenterlere, Hamas’ın Birleşmiş Milletler bazında bir çözüme razı olabileceğini 9 Kasım’da ifade etmiştir.
13 Kasım’da İsrailli sınır görevlileri BM’nin gıda konvoyunun sınırı geçmesine izin vermemiştir.18 Kasım’da un eksikliğinden dolayı fırınların %50’sinin ekmek pişiremediği bazılarının hayvan yemi ile ekmek pişirdiği açıklanmıştır.

İsrail’in taciz ateşleri ve sınırda gözaltına alınmalar devam ederken İsrail’den barış aktivistleriyle dolu, Kurban Bayramı nedeniyle gıda ve çocuklara hediye götürmek isteyen bir gemi, İsrailli savaş gemileri tarafından geri dönmeye zorlanmış. Katar’dan gelen bir gemi ve Libya’da Gazze’ye yardım getirmek isteyen başka bir gemi de aynı akıbete uğramıştır.


19 Aralıkta sona eren Ateşkes’ den 1 hafta sonra 27 Aralık Cumartesi günü karakollar ve güvenlik karargâhlarının hedef alındığı hava saldırısı gerçekleştirilmiştir. Saldırılarda mezuniyet töreni yapılan bir polis merkezinin de aralarında bulunduğu güvenlik merkezlerinin çoğu, hastaneler, evler, Mülteci Kampları vurulmuş; hastane kayıtlarına göre en az 230 Filistinlinin öldüğü belirtilmiştir.
27 Aralık 2008’de başlayıp 17 Ocak 2009 tarihinde sona eren hava ve kara saldırılarında 1500 insanın hayatını kaybettiği 5500’den fazla insanın da yaralandığı kayıtlara geçmiştir.
I. Palestinian Monitoring Group (Filistin İzleme Örgütü) ’nün Aralık Sonu 2008-Ocak 2009 Tespitleri

Bu bölümde sunulan veriler, Batı Şeria ve Gazze’de Filistin İzleme Örgütünün(PMG), Müzakere Departmanının, Filistin Kurtuluş Örgütünün (PLO), Günlük Durum Raporlarından alınan verilerle yaşananları ortaya koymaktadır. Filistin İzleme Örgütünün(PMG) gözlemcileri, , İsrailin ihlalleri, Filistin’in ihlalleri dahil olmak üzere, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki toprakların tüm durumunu izlemektedir. PMG Günlük Durum Raporları, Filistin Yönetimi sivil vekiller ve güvenlik teşkilatları tarafından sağlanan bilgilerden toplanan günlük olayların bir araştırmasıdır. Rapor edilen bilgiler sadece dağıtım zamanında PMG aracılığıyla mevcut bilgileri gösterir. Gazze Şeridi ile ilgili PMG tarafından hazırlanan Aralık 2008 Ocak 2009’daki Aylık Özet Rapor’da toplanan ve gösterilen bilgiler PMG’nin kaynakları tarafından onaylanan ve ispat edilebilen olayları göstermektedir.


a. 27 Aralık 2008 ve Ocak 2009 Döneminde İsrail Ordusu Saldırıları

27 Aralık 11.25 sularının başlarında, İsrail ordusu Gazze Şeridinde büyük ölçekli bir savaş ı sürdürmeye devam etti. İsrail savaş uçakları, ağır silahları ve savaş gemileri sivillerin evlerini, camileri, dükkanları, demir imalathanelerini, mahalleleri ve Filistin askeri gruplarına ait karargahları bombalamaya devam etti.


31 Aralık tarihine kadar İsrail saldırıları sonucunda çocuk, kadın, doktor ve tıp öğrencisi toplam 378 sivil öldü. Ayrıca, kadın ve çocukların da olduğu yaklaşık 1801 sivil yaralandı. Yaralılardan 215 in durumu ciddi. Saldırılar sırasında silahlı Filistinli bireyler de öldürüldü ve yaralandı.
01 Ocak 2009’un başından 18 Ocak 2009, saat 02.00 İsrail ordusunun tek taraflı ateşkes ilanına kadar, İsrail savaş uçakları, ağır silahları ve deniz botları, Filistinli askeri gruplara ait merkez ve şehirlerin yanı sıra, sivillerin evlerini, binalarını, camileri, demirci dükkanlarını, ticari dükkanları, sivillerin korunmaya çalıştıkları Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım ve Yerleştirme Ajansı’na (UNRWA) ait okulların da içinde olduğu yüzlerce hedefi bombaladı ve yıktı. İsrail zırhlı araçları ve tankları Gazze Şeridinde Filistin yerleşim yerleri içerisine saldırı düzenledi. İsrail saldırıları sırasında silahlı Filistinlilerin yanı sıra, çoğunu çocuk ve kadınların oluşturduğu, toplam 775 sivil hayatını kaybetti. Bununla birlikte birçoğunun durumu kritik, 3051 sivil yaralandı. 2008, 28 Aralık ayında 11.25’de başlayan İsrail saldırıları sırasında 2008 Aralık ayı sonuna doğru 1801 yaralı ve 378 sivilin ölümüyle sonuçlandığı unutulmamalıdır.


BM TARAFINDAN HAZIRLANAN, FİLİSTİN TOPRAKLARININ İŞGALİ SIRASINDA YAŞANAN OLAYLARIN ÖZET TABLOSU- ARALIK AYI 2008

OLAY

BATI ŞERİA

GAZZE ŞERİDİ

TOPLAM

 

Suikastler

2



2

Nablus şehrinde bir güvenlik görevlisi ve Cenin Bölgesinde Al Yamun yerleşim biriminde Filistin askeri grubuna üye bir kişi

Ölümler

4

389

393

1 Siyasi mahkûm, çok sayıda çocuk ve kadın, yaşlı siviller, doktorlar ve tıp öğrencileri

Yaralılar

165

1808

1973

16 çocuk, 1 kız bebeği, 1 doktor, 4 Filistinli yazar, 3 yabancı raportör ve 8 siyasi mahkum

Saldırılar

164

374

538

İsrail askerleri Filistin’deki yerleşim yerlerine 58 kez saldırdı.Filistinlilerle karşı karşıya geldiği sırada 115 kez saldırdı ve bu saldırıların 50’si sivillerin evlerine ve özel mülklerine yapıldı.İsrail deniz kuvvetleri 16 kez ateş açtı ve 2 denetleme noktasına İsrail askerleri yerleştirildi. Ayrıca İsrail hava kuvvetleri Filistin Gazze Şeridine 289 hava saldırısı düzenledi. İsrailli yerleşimciler Filistinli sivillere 8 kez ateş açtı.

Baskınlar

851

17

868

Kudüs'te 18, Ramallah'ta 104, Cenin'de 94, Tubas'ta 46, Tulkarem'de 69, Qalqiliya'da 91, Nablus'da 93, Salfit'te 75, Eriha'da 16, Bethlehem'de 126; Hebron'da 119; Kuzey Gazze'de 5; Merkez Gazze’de 3, Han Yunus'da 3; ve Refah'da 4

Tutuklamalar

241

8

249

İsrail askerleri Kudüs'te 15; Ramallah'ta 31; Cenin'de 21;Tubas'ta 4; Tulkarem'de 11;Qalqiliya'da 25; Nablus'ta 37; Salfit'te 10; Eriha'da 4, Bethlehem'de 49, Hebron'da 34, Kuzey Gazze'de 2; Merkez Gazze'de 5;ve Refah'ta 1 Filistinliyi tutukladı. Tutuklular arasında 28 çocuk, 2 kadın, bir öğretmen, Filistin meclis üyelerinden 1 kişi,3 balıkçı, 8 üniversite öğrencisi ve 5 Filistinli güvenlik görevlisi vardı.

Ev Yıkımları

1

33

34

İsrail askerleri Kudüs'te (1); Kuzey Gazze'de (11), Gazze'de (13), Merkez Gazze'de (1), Han Yunus’ta (5) ve Refah'ta (3) Filistinlinin evini yıktı.

Kamu& Özel Mülkiyetlere Saldırılar

114

168

282

Mülklerin Yıkılması: İsrail askerleri camileri, tarım ürünlerini, seraları,bir derneği, sivil evleri, bir okulu, dükkanları, bir fabrikayı, demir imalathanelerini, Gazze Şeridindeki hükümet binalarını, kışlaları, bir üniversite ve balıkçı botunu yerle bir etti.. Mülkiyete El Koyma: İsrail askerleri kişisel bilgisayarları, kimlik kartlarını, bir silahı, bir traktörü, sivil araçları, bir tabancayı ve bir balıkçı teknesine el koydu.

Ev İşgali

16



16

Kudüs'te (1), Ramallah'ta (1), Qalqiliya (2), Nablus'ta (1), Bethlehem (2) ve Hebron'da (9)

Sokağa Çıkma Yasağı

18



18

İsrail askerleri yerleşim bölgeleri Qalqiliya (4); Nablus (3); Salfit (3); Eriha (3) ve Bethlehem'de (5) kez sokağa çıkma yasağı uyguladı.

Geçiş Noktalarının Kapatılması



153

153

İsrail ordusu uluslar arası geçiş kapısını (Refah Mısır’a geçiş kapısı ve Yaser Arafat Uluslar arası havalimanını) 48 kez ve İsrail’e geçiş kapısını 105 kez kapadı.

Uçuş Kontrol Noktaları

393



393

Kudüs (61); Ramallah (33); Cenin (40); Tubas (9); Tulkarem (28); Qalqiliya (34); Nablus (15); Salfit (46); Eriha (6); Bethlehem (70) ve Hebron (51)

Tıbbi Engel/leme/ler

3

3

6

İsrail ordusu 1 tıp öğrencisini öldürdü 8’ini yaraladı, bir kliniği bombaladı, başka bir kliniğe baskın yaptı, 2 ambulansta hasara yol açtı ve diğer ambulansları çalışamaz hale getirdi.

Dini mekanların Bombalanması

5

5

10

İsrail askerleri 5 camiyi yıktı, 3 camiye baskın düzenledi ve 2 camiye saldırdı.

Zarar gören okullar

4



4

İsrail ordusu bir okul alanına ve öğrencilerin olduğu bir bölgeye göz yaşartıcı el bombaları attı, 2 okulu bastı, 1 okulu kuşattı.

Filistin güçlerini Kışkırtma

17



17

İsrail ordusu Filistin Ulusal güvenlik güçlerini 4 kez, Koruyucu Güvenliği (Preventive Security) 3 kez, Polisi 8 kez, General İstihbaratı ve sivil savunmanın her birini 1 kez kışkırttı. (Provoke etti.)

İskan (YERLEŞİM)

Çalışması

8



8

İsrail ordusu 2 yerleşimci yan yolu inşa etti; bir yerleşim alanını genişletti ve 23.351 dönüm araziye el koydu.

Yerleşimci Şiddeti

133



133

İsrailli yerleşimciler yaralı sivillere ve küçük bebeklere ateş açtı. İsrailli yerleşimciler sivillere ve sivillerin mülklerine taş attı ve sivilleri dövüp, kaçırdı, tarım ürünlerini kökünden söktü, camilere ve sivil araçlara zarar verdi ve Filistin kasaba ve köylerine baskın düzenledi.

TOPLAM

2119

2958

5097

 

Yüklə 0,76 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin