Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə139/147
tarix27.12.2018
ölçüsü8,43 Mb.
#86791
1   ...   135   136   137   138   139   140   141   142   ...   147

Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 294; Çetin, Tekkeler, 587-588; Aynur, Saliha Sultan, 37, no. 160; Âsitâne, 8; Osman Bey, Mecmua-i Ce~ vâmi, II, 6-7, no. 10; Münib, Mecmua-i Tekâ-yâ, 7-8; İhsaiyat II, 22; Zâkir, Mecmua-i Te-kâyâ, 55; Vassaf, Sefîne, V, 274; Şeyh İbrahim Fahreddin Efendi (Erenden), Tabakatü'l-Cen-ahî, (yazma), Türk Tasavvuf Musikisi ve Folkloru Araştırma ve Yaşatma Vakfı Ktp; Ş.

Yola, Schejch Nureddin Mehmed Cerrahîund sein Orden (1721-1925), Berlin, 1982, s. 90; M. B. Tanman, "Settings for the Veneratiorî of Saints", neDervish Lodge-Architecture, An and Sufism in Ottoman Turkey, Berkeley 1992, s. 158-159, 161; Haskan, Eyüp Tarihi, I, 140-142; M. Özdamar, DersaadetDergâh-lan, İst., 1994, s. 48; BOA, İrade Medis-i Vâ-lâ, no. 16552 (14 Muharrem 1274).

M. BAHA TANMAN

SERTEL, MEHMET ZEKERİYA

(1890, Selanik -11 Mart 1980, Paris) Gazeteci.

Öğrenimini Selanik ve Edirne'de tamamladıktan sonra Selanik'te çıkan îttihad ve Terakki'nin Rumeli gazetesinde yazarlığa başladı. Asıl adı Zikri iken yazılarında Mehmet Zekeriya'yı kullanıyordu, sonra tamamen benimsedi. Bir ara Yeni Felsefe dergisini çıkardı. Yunanlıların Selanik'i alması üzerine istanbul'a yerleşti. Tasvir-i Ef-kâr'da çalışmaya başladı, bir yandan da Hukuk Mektebi'ni(->) bitirdi. Paris'te Sor-bonne Üniversitesi'ndeki sosyoloji öğrenimini bitiremeden I. Dünya Savaşı'nm patlamasıyla geri döndü, bazı memuriyetlerde bulundu. Bu arada Turan adlı günlük gazeteyi çıkardı. 1919'da eşi Sabiha Ze-keriya Sertel'le(->) birlikte gittiği ABD'nin Columbia Üniversitesi'nde gazetecilik öğrenimi gördü. Bu sırada Amerikan basınında istiklal Savaşı lehinde yazılar yayımladı. Dönüşünde bir süre Matbuat umum müdürlüğü yaptı. 1924'te eşiyle birlikte Resimli Ay'ı çıkardı. Çocuk Ansiklopedisi hin yayımcıları arasında yer aldı. 1927'de Resimli Ay'daki bir yazısı sebebiyle istiklal Mah-kemesi'nce 3 yıla mahkûm oldu. 1930'da bazı arkadaşlarıyla birlikte Son Posta 'yi çıkardı. Şerbet Fırka'yı destekleyen bu gazetede devletçi ekonomi yerine liberal ekonomiyi savundu. 1936'da birkaç arkadaşıyla devraldığı Tan gazetesinin 1939'da tamamen sahibi ve yöneticisi oldu. Demokrasiler ve onların müttefiki Sovyetler Birliği lehinde yayın yaptı. Faşizme saldırdı. Tek parti iktidarını rahatsız eden yayınları sebebiyle Tan saldırıya uğrayıp yıktırılın-



Mehmet Zekeriya Serte!

Nesrin Balkan arşivi

ca eşiyle birlikte Avrupa'ya gitti (bak. Tan Olayı). Paris, Budapeşte, Moskova ve Baku'da yaşadılar. Eşinin ölümü üzerine yeniden Paris'e yerleşti ve ısrarlı başvuruları üzerine, Danıştay kararıyla 1977'de bir kere havalimanından geri çevrilmiş olduğu Türkiye'de yaşama hakkını elde etti. Anıları Hatırladıklarım adıyla yayımlanmıştır (1969). Yakından tanıdığı Nâzım Hikmet hakkında, Mavi Gözlü Dev (1969) ve Nâzım Hikmet'in Son Yıllan (1979) adlı kitapları vardır. Not defterleri Olduğu Gibi Rus Biçimi Sosyalizm adıyla kitap haline getirildi (1993).

ORHAN KOLOĞLU

Sabiha

Zekeriya

Sertel

Cengiz

Kahraman

arşivi

SERTEL, SABİHA ZEKERİYA

(1895, Selanik - Eylül 1968, Baku) Gazeteci.

Gazeteciliği meslek olarak benimsemiş ilk kadın yazarlardandır. Önce kadın haklan ve çağdaşlaşma, II. Dünya Savaşı sırasında da antifaşist ve antimilitarist yayınlarıyla ün kazandı. Selanik Terakki înas Idadisi'nde ve bir Fransız okulunda okuduktan sonra, Selanik'in Yunanlıların eline geçmesi üzerine 1912'de ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleşti. Selanikliler(->) içinde kendi grubundan olmayan bir erkekle evlenen ilk kadın olduğu için nikâhını İttihad ve Terakki kıydırmıştır. 1919'da eşi Mehmet Zekeriya SertePle(->) ABD'ye gitti ve Columbia Üniversitesi'nde sosyoloji öğrenimi gördü. Türkiye'ye dönüşünde basının en çalışkan elemanları arasına katıldı. 1924te eşiyle Resimli Ay dergisini çıkardı. Medeni Kanun'un henüz kabul edilmediği bu dönemde mahkemelerin kadın olarak tanıklığını kabul etmemesinin tepkisiyle, kadın hakları üzerinde savaş vermeye başladı. 1927-1928'de eşi ve Faik Sabri (Duran) ile dört ciltlik Çocuk Ansiklopedisini hazırladı. 1932'de Hayat Ansiklopedisi hin yayınıma katkıda bulundu. Eşiyle birlikte önce ortak oldukları, sonra tamamen dev-

raldıkları Tan gazetesinde köşe yazılarıyla tanındı. Liberal ve ilerici düşünceleri Cumhuriyet Halk Partisi'nin tek parti döneminin hoşuna gitmeyen Tan gazetesi 1945' te saldırıya uğrayıp yıktırılınca, eşiyle birlikte ülkeyi terk etti (bak. Tan Olayı). Paris, Budapeşte, Moskova ve Baku'da yaşadı. Türkiye Komünist Partisi'nde faal rol aldığı gibi, Türkiye'ye yönelik radyo yayınlarında da çalıştı. Son yıllarında ülkeye dönme isteği reddedildi. Bazı çeviri kitapları bulunan Sabiha Sertel, Tevfik Fikret-Mehmed Akif'Kavgası (1940) ve Tevfik Fik-ret-İdeolojisi ve Felsefesi (1946) gibi incelemeler yayımladı. Anıları Roman Gibi adı altında ölümünden sonra yayımlandı (1969). Kızı Yıldız Sertel de yaşamını Annem (1994) adlı kitabına konu yaptı.

ORHAN KOLOĞLU



SERVER PAŞA

(1821, İstanbul-10 Nisan 1886, istanbul) Şehremini (7 Mart 1866-6 Temmuz 1870).

Bâb-ı Seraskerî Nizamiye bütçesi Başkâtibi Said Servet Efendi'nin oğludur. Harbiye Nezareti kalemlerinde memurluğa başladı. Viyana ve Paris elçiliklerinde başkâtiplik yaptı. 1858'de hariciye mektupçusu, 1860'ta ticaret müsteşarı, 1863'te ek olarak Altıncı Daire-i Belediye(->) reisi oldu. Hudut komisyonlarında, Süveyş Kanalı'nın geçit nizamnamesini hazırlayan karma komisyonda üye ve başkan olarak bulundu. Girit ayaklanması sırasında vali vekili idi. Yerinde ve zamanında aldığı önlemler nedeniyle hükümet komiserliğine atandı. Girit dönüşü şehreminliğine getirildi.

Server Paşa çağdaş belediyecilik anlayışı doğrultusunda önemli adımlar attı. Her ne kadar 1857'de İstanbul'da belediye hizmetleri yeni bir anlayışla düzenlenmiş, şehremaneti kurulmuş ve 12-20 üyeli bir meclis öngörülmüşse de, yürürlüğe konulan nizamname etkin bir biçimde uygulanamamıştı. Belediye dairelerinin kuruluşu da gerçekleşememişti (bak. belediye).

1868'de hazırlanan Dersaadet İdare-i Belediye Nizamnamesi, belediye hizmetlerini yeniden düzenledi. Altıncı Daire-i Belediye'nin yanısıra diğer 14 daire kuruldu. Server Paşa göreve gelişinden 2 yıl önce yol yapımı ve onarımını üstlenen Isla-hat-ı Turuk Komisyonu'nda(->) elde ettiği ve Avrupa'da edindiği bilgiler sayesinde kentin önemli caddelerini tamamladı. Yenilerini ilave etti.

Ayasofya'nın çevresini düzenledi. Çevredeki eski ahşap binaları yıktı. Yapıyı ortaya çıkardı. Maliye Nezareti'nin önünde iki tarafı yol olmak üzere meydan düzenledi. Bayezid Camii, çevresindeki eski dükkânlar yıkılarak açıldı. Beyazıt'ta Buğdaycılar Kapısı ile Kürkçüler Kapısı arasında gelişigüzel ahşap yapılardan oluşan ada kaldırıldı. Eski Hasan Paşa Karakolu'nun bulunduğu binadan Laleli'ye cadde ile Tophane İskelesi'nden Beyoğlu'na çıkan Boğazkesen Caddesi açıldı. Tophane'den Dolmabahçe'ye kadar olan yol onarıldı, genişletildi.

İstanbul'da ilk tramvay imtiyazı Server

Paşa zamanında verildi. Tramvay yolu açılışı kentin imarına ve yol yapımına önemli katkıda bulundu. Şirket, sözleşme gereğince, şehremaneti tarafından açılan yolların kaldırımlarını yaptı ve tamirini üstlendi. İlk tramvay hatları Azapkapı-Beşiktaş ve Eminönü-Aksaray arasında döşendi. Aynı yıllarda Rumeli ve Anadolu kıyılarının gazla aydınlatılması ve gazhane depoları tesisi için iki imtiyaz verildi.

Server Paşa döneminde kamu mekânlarına önem verildi. Çağdaş bahçe ve parklar düşünüldü. O devirde Taksim'deki Hıristiyan mezarlığı Şişli'ye taşındı ve Taksim Bahçesi düzenlendi. Talimhane ve topçu kışlası çevresindeki toprak düzlenerek bahçe açılmasına girişildi.

Halkın temel besin maddesi olan ekmek için Server Paşa döneminde Ekmekçiler Nizamnamesi hazırlandı. Ekmeğin gramajı, pişirilmesi, satışı düzenlendi. Kent ölçeğinde etkin bir ölçü ve ayar muayenesi ilk defa uygulanmaya sokuldu. Belediyenin gelirini artırıcı düzenlemelere gidildi. Bina vergisinin belediye adına toplanmasına başlandı.

Server Paşa, şehreminliğinden sonra nafıa ve hariciye nazırlığı yaptı. Paris büyükelçiliğine atandı. Bir süre şûra-yı devlet reisliğinde ve ticaret nazırlığında bulundu. Ardından adliye nazırlığına getirildi. Bu görevdeyken öldü. II. Mahmud Türbe-si'nin naziresinde gömülüdür.

ZAFER TOPRAK

SERVERÎ

(?, Bursa -1881 'den önce, İstanbul) Deyişleriyle tanınmış aşuğ.

Asıl adı Krikor'dur. Bursa'da doğmuş ve gençlik yıllarında İstanbul'a gelerek uzun yıllar İplikhane-i Âmire'de(->) ve Fesha-ne'de(->) amele olarak çalışmıştır. İstanbul'da 19. yy'ın son çeyreğinde ün yapmış olan Bîdârî(->), Lîsânî, Nâmî(-*) gibi aşuğlar arasında yetenekli oluşu, duygulu deyişleri ve güzel sesiyle tanınmıştır.

Istepan Gurdikyan, aşuğlarla ilgili bir

trtrifiMr

Ermeni

«• «ı i's u. r1 n. ı1 u «u. i ti av



harfleriyle

Türkçe


basılan

Divançeyi

Merhum

Serueri

Efendi

adlı


kitabın iç kapağı.

M. Sabri Koz koleksiyonu

•L

SERVET-İ FÜNUN



536

537

SES OPERETİ

da (Saraçhanebaşı) ve Beyoğlu yakasında geçer. Hikâyelerini topladığı Hayat-ı Muhayyel (1899), Hayat-ı Hakikiyye Sahneleri (1909), Niçin Aldatırlarmış (1924) adlı kitaplarında da anlatılanlar çoğunlukla İstanbul'da geçer. Hüseyin Cahit'te İstanbul mekânları daha çok kenar mahalleler, uzak sayfiye semtleridir. "Köy Düğünü" adlı hikâyesi buna örnek verilebilir. Bu hikâyede olay Kartal, Soğanlık, Yakacık gibi İstanbul'un Kadıköy yakasındaki uzak semtlerde geçer. Fıkralar, mensur şiirler ve hikâyelerden oluşan Hayat-ı Hakikiyye Sah neleri'îideki fıkralarda İstanbul'un çeşitli semtlerinden söz edildiği gibi buralarda yaşayan bu semtlere özgü ilginç kişilerden söz edilir.

Ahmed Hikmet'in romanı Gönül Ha-mm'da ve hikâyelerinde öteki Servet-i Fünun yazarlarının tersine istanbul fazla yer tutmaz, istanbul'un söz konusu olduğu hikâyelerinde ise Erenköy, Adalar gibi semtler vardır.

Saffeti Ziya ise Servet-i Fünun yazarları arasında Avrupai yaşamaya en meraklı olanıdır. Bu özelliğinden ötürü İstanbul'un "monden" çevrelerini çok iyi tanıyan yazar, roman ve hikâyelerinin konularını da bu çevrelerden seçmiştir. Salon Köşelerinde (1910) adlı romanı İstanbul'daki yabancı ailelerin yaşayışını, bu ailelerle Türk ailelerinin ilişkilerini yansıtması bakımından dikkat çekicidir. Olaylar Beyoğlu ve yakın çevresinde geçer. Saffeti Ziya'nın yine Be-

yazısında Serverî'nin yetenekli olmakla birlikte düzenli eğitim görmediğinden aruzla yazdığı şiirlerde önemli hatalar olduğunu bildirir. Buna rağmen Serverî'nin aruz ve hece ölçüsüyle söylediği şiirlerde yer yer eski kelime ve tamlamalar da kullanması, 19. yy âşıklarının dilini iyi bildiğini göstermektedir.

Ölümünden sonra şiirlerini toplayarak Divançeyi Merhum SemeriEfendi (1889) adıyla Ermeni harfli Türkçe küçük bir kitap halinde yayımlayan Mihran Bidar Araba-cıyan'ın (Bîdârî) yazdığı iki sayfalık "ter-ceme-i haF'de 70 yaşını geçmişken Üsküdar'da öldüğü ve vasiyeti üzerine Bağlar-başı Ermeni Mezarlığı'na gömüldüğü kaydedilmektedir.

Ölüm tarihiyle ilgili bilgiler kesinlik taşımaktan uzaktır. I. Gurdikyan herhangi bir kaynak göstermeden 1883'te sağ olduğunu yazmıştır. 1881'de istanbul'da yayımlanan Mecmuai Gazeliyat adlı küçük bir Ermeni harfli Türkçe antolojinin arka kapağında duyurulan kitaplar arasında Divan-çei Serverii Merhum adlı bir risalenin de bulunmasından yola çıkılarak bu tarihten önce öldüğü, Kevork Pamukciyan'ın yayımlanmamış biyografi notları arasında yer almaktadır. Ancak sözü edilen divançe nüshasını bugüne kadar görmek mümkün olamamıştır.

Serverî'nin deyişleri 19. yy'ın sonları ile 20. yy'ın başlarından kalma bazı cönklere de geçmiş; "Hüsne mağrur olma ey yüzü mahım" dizesiyle başlayan ve divançesin-de de yer alan (s. 15) koşması Develili Sey-rânî adına yayımlanmıştır. Aynı koşma Konyalı Şem'î ve nereli olduğu bilinmeyen Fevkî adlı âşıklara da mal edilmiş ve öylece bestelenmiş olduğu da bilinmektedir.

Divançesinde yer alan 23 şiir arasında aruzla yazılmış şiirlerden 4 divan ve 8 semai; hece ölçülü şiirlerden de 10 koşma ve l destan bulunmaktadır. Divançede, az sayıda şiir bulunması Serverî'nin bütün şiirlerin toplanmadığı ve bazı eserlerinin kaybolduğu biçimde yorumlanmalıdır.

Serverî'nin bilinen tek destanı, âşıklık sanatının inceliklerini öğrettiği genç yaşta ölen çırağı Nâmî üzerinedir. 34 dörtlükten oluşan bu destanda Agop Nâmî'nin hayatı, mesleği, âşıklığa başlayışı ve hastalanıp ölmesi acıklı bir dille anlatılmaktadır.



Bibi. I. Gurdikyan, "Tırkaket Hay Panasdeğz-ner yev Aşuğner" (Türkçe Bilen Ermeni Şairler ve Aşuğlar), Dartzyuztz Surp Pırgiç Asgayin Hivantanosi (Surp Pırgiç-Yedikule Hastahane-si Salnamesi), İst., 1935, s. 122; M. F. Köprülü, TürkSazşairleri, III, ist., 1940, s. 473; K. Pa-mukciyan, "Biyografi Notları" (yayımlanmamış çalışma).

M. SABRÎ KOZ



SERVET-İ FÜNUN

Haftalık edebiyat, aktüalite ve magazin dergisi.

İlk sayısı 17 Mart 1891'de çıkan dergi, yayımcısı Ahmed ihsan Tokgöz'ün(->) II. Abdülhamid'den sağladığı yardım sayesinde döneminin en modern baskı makinelerine sahip oldu. Bol resim yayımlamayı ilke edindiğinden yine bu yardım sayesin-

Servet-i

Fünun

dergisinin

ilk

sayısının



kapağı.

Cengiz

Kahraman

arşivi

de Avrupa'dan uzman klişeci getirmek imkânını elde etti.

Recaizade Ekrem(->), Halit Ziya Uşak-lıgil(-0, Nabizade Nâzım, Ahmed Ra-simO), Mahmud Sadık, Cenab Şahabed-din, Ali Ekrem (Bolayır), Süleyman Nazif, Cavid Bey, Müftüoğlu Ahmed Hikmet gibi dönemin ünlü kalemlerine yer verdiğinden resimleri kadar değerli yazılarıyla da toplumda aranır bir yayın haline geldi. Ülkenin çeşidi yerlerinden resimli röportajlar kullandığı gibi, ilk fotoğraf yarışmasını açarak okuyucunun katkısını sağladı. Ayrıca, "Sanayi-i Nefise" adı altında çıplak kadın tablolarının resimlerine de sayfalarında yer vererek büyük bir yenilik getirdi.

Tevfik Fikret'in(->) 256. sayıda (7 Şubat 1896) derginin yazı işleri müdürlüğüne gelmesiyle dergi, Servet-i Fünun edebiya-tı(->) denilen edebi hareketin sözcülüğünü üstlendi. Genç yazarların toplandığı ve yeni fikirlerin ortaya atıldığı bir yapı ile polemik yayın niteliğine büründü. Etkisi daha da arttı. Bu yapısı, Tevfik Fikret'in kişisel sebeplerle yöneticilikten ayrılmasından sonra da devam etti. Yeni yönetici Hüseyin Cahit'in (Yalçın) Fransız ihtilali ile ilgili bir çevirisinin rakip dergi Malumat'm(->) sahibi Baba Tahir'in jurnaliyle kovuşturmaya alınması üzerine 16 Ekim 1901'de kapatıldı. Gerçi Ahmed ihsan da, Hüseyin Cahit de beraat ettiler ama, dergi eski edebi niteliğini yitirdi. Bol resimli magazin dergisine dönüştü.

1908'de II. Meşrutiyet'in ilanı üzerine bir ara günlük gazeteye dönüştü ise de kısa zamanda yine dergi haline geldi. 24 Şubat 1910'daki sayısında Fecr-i Âti Encü-men-i Edebisi imzalı bildiriyle kısaca Fecr-i Âti(-») diye bilmen edebi topluluğun yayın organlığını üstlendi. I. Dünya Savaşı sırasında Ahmed ihsan Tokgöz'ün hastalığı sebebiyle İsviçre'ye gitmesi üzerine yayımına ara veren dergi, 1924 sonunda daha çok magazinel nitelikle yeniden yayına girdi. Harf devriminin arkasından adını Servet-i Fünun-Uyanış'a. çeviren dergi 1940'ta bir ara yine edebi niteliğine ağırlık verdi ve sahibinin 1942'de ölümünden 2 yıl sonra 26 Mayıs 1944'te 2464. sayısında kapandı.

ORHAN KOLOĞLU



SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI

Batılılaşma hareketlerinin de etkisiyle oluşan yenilikçi edebiyat akımı (1896-1901). Bu akımın temsilcilerinin Servet-i Fü-wmw(-») dergisinde kümelenmeleri, ürünlerim bu dergide yayımlamaları, ortaya konan edebiyat anlayışının bu adla (derginin adıyla) anılmasına neden olmuştur. Ayrıca, Servet-i Fünun edebiyatının şair ve yazarları eserlerini "Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesi" adı altında yayımladıkları için bu edebiyat akımına "Edebiyat-ı Cedide" adı da verilir.

Servet-i Fünun edebiyatının oluşumunda Tanzimat dönemi yazarlarından Recaizade Ekrem'in(->) düşünceleri etkili olmuştur. Kafiye konusuna yeni bir anlayış getiren Recaizade Ekrem 1895 başlarında Servet-i Fünun dergisinde yazmaya başlamıştı. 1896'da da derginin başına Tevfik Fikret getirildi. Bundan sonra Hüseyin Suat Yalçın (1867-1942), Cenab Şahabeddin (1870-1934), Ahmed Hikmet (Müftüoğlu) (1870-1927),HüseyinSiret (Özsever) (1872-1959), Hüseyin Cahit Yalçın(-0, Mehmed Rauf(-0 Ahmed Şuayib (1876-1910) şiir, eleştiri ve yazılarıyla dergide gözükmeye başladılar. Servet-i Fünun topluluğunun bu ilk üyelerine Süleyman Nesib (Süleyman-paşazade Sami) (1866-1917), Ali Ekrem (Bolayır) (1867-1937), H. Nazım (Ahmet Reşit Bey) (1870-1956), Faik Ali (Ozansoy) (1875-1950), Saffeti Ziya (1875-1929), Celal Sahir (Erozan) (1883-1935) katıldı. Daha önce Servet-i Fünun'da hikâyesi yayımlanan Halid Ziya UşaklıgiK-») bu yenilikçi topluluğa katıldıktan sonra Mai ve Siyah romanım yayımladı (1897).

Servet-i Fünun topluluğunun üyelerinin büyük çoğunluğu Tanzimat edebiyatının Türk edebiyatına getirdiği değişim içinde geliştiler. Tanzimat edebiyatının getirdiği yenilikleri Recaizade'nin etkisi ve öncülüğüyle daha ileri götürmek istediler. Bir bakıma Tanzimat edebiyatının yeniliklerini yeterli bulmadılar ve bu edebiyata bir tepki olarak ortaya çıktılar. Özellikle Fransa'da, 19. yy'ın ikinci yarısında oluşan edebiyat akım ve anlayışlarının etkisi altında kaldılar. Parnas (pamasse), simgecilik (sembolizm), gerçekçilik (realizm), doğalcılık (natüralizm) gibi bu akım ve anlayışlar Servet-i Fünuncularm hem dünya görüşlerini, hem edebiyat görüşlerini etkiledi. Özellikle de dil konusunda bu etki birtakım aşırılıklara yol açtı.

Edebiyat türleri arasında roman, hikâye, eleştiri, deneme gibi Batı edebiyatı türleri Servet-i Fünun döneminde daha yetkin biçime kavuştu. Şiirde ise Abdülhak Hâmit'in getirdiği yeniliği izleyerek ve geliştirerek Batı'daki şiir ve kafiye biçimlerini Türk şiirine getirdiler. Fiilsiz cümleler, dize ya da beyitle sınırlı olmayan, bir başka deyişle birkaç dize sürebilen cümleler, bağlaç ve ünlemlerin çokça kullanılması (ve, ile, ah, oh gibi) şiire anlatım bakımından getirilen yeniliklerdir. Servet-i Fünuncular şiir alanında başlangıçta Divan şiiri biçimlerinden yararlandılar. Daha sonra bu biçimleri Fransız şiiri biçimleriyle birleştirmeyi

denediler. Müstezattan serbest müstezata geçiş bunun en ilginç örneğidir. Aruz vezninin Türkçe ile uyum sağlaması da Servet-i Fünun edebiyatı döneminde oldu. Servet-i Fünuncular şiirde yeni kelimeler ve zincirleme tamlamalar kullanmalarına karşılık Osmanlıcanın yamsıra Türkçe'nin de şiir dili olabileceğini gündeme getirdiler.

Şiir konularında da değişiklikler oldu. Divan ve Tanzimat edebiyatı "güzel" olanı, güzelliği anlatmayı amaç edinmişti. Servet-i Fünun şiirinde "güzel" olmayan da şiire girdi. Bu akımın üyeleri genellikle top-lumsal-siyasal konulardan uzak durdular. Aşk, doğa, aile hayatı, günlük yaşayıştan sahneler bu anlayış içinde verildi. Tanzimat edebiyatının tersine soyut ve manevi dünyayı yansıttılar. "Güzel" olmayanın şiire girmesine karşılık incelikli, duygusal, dokunaklı, seçilmiş olmayanın şiire giremeyeceğini de verdikleri ürünlerle gösterdiler.

Servet-i Fünun şairleri şiirlerinde doğrudan İstanbul'dan çok az söz etmişlerdir. Oysa çoğunluğunun doğum yeri İstanbul'dur ve hayatlarını çoğunlukla İstanbul'da geçirmişlerdir. Bu topluluğun en önemli şairlerinden Tevfik Fikret'in şiirinde İstanbul genellikle tarihsel-toplumsal bir bakış açısıyla ve "suçlanarak" ele alınır. Bunun en belirgin örneği "Sis" şiiridir. Tevfik Fikret'in şiirinde İstanbul bunun dışında pek az vesileyle anılır. Cenab Şahabed-din'in, Hüseyin Siret'in, Hüseyin Suat'ın, Ali Ekrem'in, Süleyman Nazif in, Süleyman Nesib'in şiirlerinde İstanbul "sezilebilir" ama açık açık dile getirilmez. İstanbul'un kendine özgü yaşantısı ve kişileri soyutlanarak şiire girer. Dilenci, Köprü, kayıkçı gibi.

Hikayeci ve romancı olarak Servet-i Fünuncular, aynı topluluğun şairlerine göre daha gerçekçidirler. Eserlerinde doğrudan doğruya siyasal olaylara değinmezler. Toplumun belli kesimleri, aile ve kadm-erkek ilişkileri Servet-i Fünun yazarlarının ana konularıdır. Roman ve hikâyelerde mekân büyük bir çoğunlukla istanbul'dur: 19. yy sonu İstanbul'unun sur dışı semtleri (Beyoğlu gibi), sayfiye semtleri (Boğaz, Kadıköy yakası, Bakırköy gibi). Buna bağlı olarak hikâye ve romanların kahramanları da belirli çevrelerdendir.

Halid Ziya'nın Mai ve Siyah (1897) romanının kahramanı Ahmet Cemil, Tepeba-şı Bahçesi'nde Halic'i seyrederek hayatı konusunda düşler kurar. Romanda mekân istanbul (suriçi) yakasıdır. Ahmet Cemil, şair ve yazar olarak Babıâli ile ilgilidir. Aşk-ı Memnu (\9Qff) Beyoğlu, Boğaz, Ada gibi İstanbul semtlerinde geçer. Kırık Ha-yatlar'da (1924) istanbul'un birçok semti ve özellikle Erenköy söz konusudur. Halit Ziya'nın hikâyelerinin çoğunda İstanbul vardır: Tramvayda Gelirken, Güzel Arte-misiya, Büyükbaba, Bir Yazın Tarihi, Çetin Sevda, Küçük Hamal gibi.

Mehmed Rauf'un ünlü romanı Eylül (1901) Boğaz'da geçer. Öteki roman ve hikâyelerinde de mekân çoğunlukla Boğaz, Adalar, Beyoğlu ve istanbul'un öteki sayfiye semtleridir. Hüseyin Cahit'in Hayal İçinde (\9Ql~) adlı romanı İstanbul yakasın-

yoğlu eğlence dünyasını konu alan Hara-lambos Cankiyadis (1911) adlı bir de güldürüsü vardır. Hikâyeleri Bir Safha-i Kalb (1912), Hanım Mektupları (1913), Kadın Ruhu0.914~), Silinmiş Çehreler, Beliren Simalar (1924) adlı kitaplarda toplanmıştır. Servet-i Fünun topluluğu üyeleri, karşıtlarından gelen eleştiriler dışında, birbirlerine eleştiri yöneltmeye başladılar. Kendi içlerindeki anlaşmazlıklar zamanla çözülmelere neden oldu. Bu sırada Tevfik Fikret'in yönetimle ilgili bir sorun yüzünden 1901' de dergiden ayrılması, Hüseyin Cahit'in Fransızcadan çevirdiği "Edebiyat ve Hukuk" adlı yazı nedeniyle derginin 16 Ekim 1901'de kapatılması, topluluğun dağılma sürecini hızlandırdı. Dağılan topluluğun yazarları Servet-i Fünun anlayışını sürdürdüler. "Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesi" adlı dizi ise topluluğun dağılmasıyla kesintiye uğradı. 1909-1912 yıllarında bu diziden yeniden kitap yayımlandı. Böylece dizideki kitapların sayısı 35'i buldu.

ERAY CANBERK

SES OPERETİ

Avni Dilligil'in öncülüğünde, operetler ve müzikli oyunlar sahnelemek üzere 1942'de Ses Sineması'nda kurulan tiyatro topluluğu. Orkestra ve bale elemanlarıyla birlikte 65 kişilik bir kadrosu olan topluluk Avni Dilligil'in yönettiği Cemal ve Ekrem Reşit Rey kardeşlerin "Hava Cıva" operetiyle 12 Aralık 1942'de perdelerini açtı. Semiha

Ses Opereti'nin sahnelediği oyunların afişlerinden bazıları. Gökhan Akçura koleksiyonu

İL

SES TİYATROSU



538

539

SEVENGİL, REFİK AHMED

Berksoy, Aliye Rona (Dilligil), Halide Pişkin, Tevhit Bilge. Hulusi Kentmen, Renan Fosforoğlu, Zafer Önen, Turgut Boralı, Suat Özerdem, Sabahattin Yazgan, Selmin Koçmar, ihsan Balkır, Refet Gülerman, ibrahim Çağman, Esat Esin, Haşim Avcı, Sa-miye Kocamemi. Baki Boz, topluluğun ilk sahneye çıkan sanatçılarıdır. Ayrıca ilk sezonlarında Gönülden Gönüle, Yaşasın Spor, Fuar Yıldızı ve Muammer Karaca'mn başrolünü oynadığı Lüküs Hayat toplulukça sahnelendi. 1943 yazındaki turnede Av-ni Dilligil ile kendi topluluğunu kuran Muammer Karaca topluluktan ayrıldı. Turne dönüşünde, bazı sanatçılar da Halk Opereti topluluğuna geçti.

Topluluk, 1947'de salon sahibiyle çıkan anlaşmazlık nedeniyle dağılıncaya kadar, Kapan, Tatlı Sert, Yalpa, Halime, Enayiler, Modern Kızlar, Leblebici Horhor, Van Kedisi, Yürük Emine, Festival, Bebiş, İyi Saatte Olsunlar, Ayşe, Süving Fatma, Adalı Kız, Kelebek, Yosma, Kuyruklu Yıldız, Mırnav, Gelincik, Kadınlar Adası adlı oyunlarla seyirci karşısına çıktı. Mürüvvet Sim, Gülriz Sururi, Ali Sururi, Vedat Karaokçu, Aziz Basmacı, Eşref Kolçak, Muazzez Arçay, Reha Kral, Rauf Ulukut, Saadet Soyman, Le-man Akçatepe, Güzin Fırat, Şevki Artun, Emin Cenkmen, İsmail Cavcı, Zeki Alpan, Hikmet Karagözlü, Kemal Oğan, Vahi Öz, Kerim Tuna topluluğun sahnelediği oyunlarda rol alan sanatçılardan bazılarıdır.

Ses Opereti'nin dağılmasının ardından topluluğun bir grup sanatçısı, Tevhit Bil-ge'nin öncülüğünde Yeni Ses Opereti adıyla toplandı ve 1955'e kadar çalışmalarını sürdürdü. 1951'de Avni Dilligil topluluğa rejisör olarak döndü. Bir süre sonra yeniden ayrılmalar oldu. Yeni Ses Opereti de sonunda İstanbul Opereti ve Şen Ses Opereti adlarıyla iki topluluğa bölündü.

HlLMİ ZAFER ŞAHİN


Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   135   136   137   138   139   140   141   142   ...   147




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin