Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 436; Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanunnamesi, Ankara, 1935, s. 126-127; Tarih-i Cevdet, I, 298; Hüseyin bin Halef Tebrizi, "Astan", Tibyan-ı Nâfi der Tercüme-i Burhan-ı Katı, (çev. Mütercim Âsim), ist., 1214, s. 48; Pakalm, Tarih Deyimleri, I, 94; Efdaleddin (Tekiner), "Âsitane", İslâm-Türk Ansiklopedisi, I, İst., 1941, s. 547.
NECDET SAKAOĞLU
ASKERİ HASTANELER
Osmanlı Devleti'ndeki askeri kurumlarda sağlık işlerine uzun yıllar cerrahlar bakmış, hekimlere ise sadece savaşlar sırasında geçici olarak görev verilmiştir. Bu yüzden uzun süre askeri hastanelere ihtiyaç duyulmamıştır. İlk kez, III. Selim zamanında (1789-1807) ordunun yeniden yapılanması sırasında askeri hastaneler kurulmaya başlanmıştır.
Bugünkü bilgilerimize göre İstanbul'daki askeri hastanelerin en eskilerinden biri Tophane-i Âmire Hastane-si'dir. Taksim'deki topçu ocağı erlerinin
tedavilerine tahsis edilen bu hastanenin açılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ama 1796'da faaliyette olduğuna ilişkin belgeler vardır. 184l'de tek katlı olan hastane binasına bazı koğuşlar ve dershaneler eklenmiş ve Mekteb-i Har-biye'ye tahsis edilmiştir. Bu tarihten sonra Tophane'deki müşirlik binasında küçük bir hastane faaliyete geçirilmiştir.
1850'de Gümüşsüyü Askeri Hastanesi'nin^) hizmete girmesi, bunu takiben de İstanbul Boğazı'ndaki Liman-ı Kebir Hastanesi ile Zeytinburnu Hastanesi'nin Tophane Müşirliği emrine verilmesi nedeniyle Tophane-i Âmire Hastanesi'nin 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan hemen sonra kapatıldığı sanılmaktadır.
Bu dönemdeki askeri hastanelerden biri de Asâkir-i Hassa-i Muhammediye Hastanesi adı ile de tanınan ve Topta-şı'ndaki Valide-i Atik Bimarhanesi'nde faaliyet gösteren Toplası Hastanesi'dir. III. Murad'ın annesi Nurbânu Valide Sultan tarafından 1583'te yaptırılan bi-marhane, III. Selim zamanında Nizam-ı Cedid askerlerine kışla olarak tahsis edilmiştir. Bu ordunun lağvından sonra bir müddet boş kalan bimarhane sonraları askeri hastane olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1865'te İstanbul'da patlak veren kolera salgınında hastane koleralı hastaların bakımını üstlenmiştir. Ekim 1873'te buraya Süleymaniye Bimarhane-si'ndeki akıl hastaları nakledilmiş ve bu tarihten sonra askeri hüviyetini yitirerek akıl hastalarının kabul edildiği bir bimarhane olmuştur.
1799'da hizmete giren Asâkir-i Man-sure-i Hassa Hastanesi, III. Selim'in tahttan indirilmesi üzerine 1807'de diğer bütün mansure kuruluşları gibi kapatılmış ancak 1834'te, II. Mahmud devrinde Süleymaniye Külliyesi'nin tabhanesinde yeniden hizmete girmiştir. Daha iyi hizmet vermesi amacıyla tabhaneye yeni koğuş ve daireler ilave edilmiştir. Bu hastane hakkında fazla bilgiye sahip değiliz.
III. Selim tarafından mansure askerleri için kurulan diğer bir hastane de Levend Çiftliği Hastanesi'dir. Bu hastane III. Selim'in 1799'da, Nizam-ı Cedid askerlerinin talim ve terbiyeleri için Levend Çiftliği'nde yaptırdığı kışla yakınında faaliyete geçmiştir. Bostancı Tü-fenkçileri Ocağı askerlerine sağlık hizmeti vermek amacıyla ayrılan binanın yetersiz gelmesi üzerine hemen ertesi yıl Foti Kalfa'ya tek katlı yeni bir hastane binası yaptırılmıştır. Bu hastane de Nizam-ı Cedid'e karşı ayaklanan yeniçeriler tarafından tahrip edilmiş ve 1807' de kapatılmıştı. Ancak 1834'te burada yeniden hasta askerler tedavi edilmeye başlanmıştır.
III. Selim zamanında açılan bu askeri hastaneler faaliyetlerini sürdürürken 14 Mart 1827'de, barışta hastalanan, savaşta yaralanan askerlerin tıbbi kurallara uygun olarak tedavi edilmeleri amacıyla askeri hekim yetiştirmek üzere Tıbha-ne-i Amire(->) açılmıştır. Bunu yine orduya cerrah yetiştirmek amacıyla, 9
Zeytinburnu Askeri
Hastanesi'nin
deniz
tarafından
(üstte) ve ön
cephesinden
(sağda)
görünümü.
TETTVArslvı
Ocak 1832 tarihinde öğretime başlayan Cerrahhane-i Mamure(->) izlemiştir. II. Mahmud bu askeri eğitim kurumlarından sonra III. Selim gibi yeni kurduğu Asâkir-i Mansure-i Muhammediye'ye hizmet vermek için yeni askeri hastaneler tesis etmiştir. II. Mahmud zamanında açılan askeri hastaneler şunlardır:
Maltepe Hastanesi: Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi'nin önerisi üzerine 1827'de yaptırılmıştır. Asâkir-i Mansure Hastanesi adı ile bilinen hastanede Kırım Savaşı sırasında, hasta ve yaralı Fransız askerleri tedavi edilmiş, 1877 Osmanlı-Rus Savaşı'nda da hastane hasta ve yaralı bakmış, yatak sayısı 979'u bulmuştur.
Maltepe Hastanesi, II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) büyük itibar kazanarak İstanbul'un en büyük askeri hastanesi olmuştu. Balkan ve I. Dünya savaşlarında kısmen bulaşıcı hastalıklar hastanesi şeklinde hizmet vermiş, 1922' de de lağvedilmiştir.
Bâb-ı Seraskeri Hastanesi: Şimdiki İstanbul Üniversitesi merkez binasının bulunduğu yerde iki katlı kagir bir binada II. Mahmud tarafından kurulmuştur. Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Beyazıt Yangın Kulesi 1826'da yapıldığına göre hastanenin de bu tarihte faaliyete geçmiş olduğu kabul edilmektedir. Hastane Balkan Savaşı (1912-1913) sonunda Sıhhiye Eğitim Merkezi olarak kullanılmış, İstanbul Üniversitesi'nin Harbiye Nezareti binalarına yerleşmesinden sonra yıktırılmıştır.
Mühimmât-ı Harbiye (Askeriye) Hastanesi: Tophane askerlerine bakmak amacıyla 1828'de Tophane-i Âmire'ye bağlı olarak Cebehane adı ile kurulan hastane, 1831'de bu adı almıştır. Azatlı ve Ayastefanos (Yeşilköy) baruthanelerinin Avrupa'dan getirtilen araç gereçle faaliyete geçmesi üzerine artan hasta talebi karşısında hastane yetersiz kalmış ve 1847'de fabrikalar müdürü Halil Paşa tarafından yeni bir bina yaptırılarak adı Zeytinburnu Askeri Hastanesi olarak değiştirilmiştir. Tek katlı ve kagir olan bu yeni bina Tophane-i Âmire'ye bağlı hastanelerin en küçüğüydü. Zaman zaman kapasitesinin çok üstünde hizmet veren bina 1893'te II. Abdülhamid tarafından yıktırılarak yerine yenisi yaptırılmıştır. Hastane Balkan ve I. Dünya savaşlarında faaliyetini sürdürmüş, 1918' de de kapatılmıştır. Cumhuriyet döneminde farklı amaçlarla kullanılan bina 1947'de yeniden hastane olarak hizmete açılmış ama İstanbul'daki askeri hastanelerin yeterli olduğu ileri sürülerek 1956'da lağvedilmiştir.
Osmanlı Devleti'nde karantina uygulanmadan önce İstanbul'da askerler arasında görülen salgın hastalıklar sırasında tecrit ve tedavi maksadıyla Maltepe Hastanesi kullanılmaktaydı. 1831'de, burası yeterli olmadığından etrafı açık ve denizle çevrili Kızkulesi, Kızkulesi Mat'ûnîn (vebalılar) Hastanesi adıyla bir süre koleraya yakalanan erlere tahsis edilmiştir.
ASKERİ HASTANELER
346
347
ASKERÎ HASTANELER
mıın m ısı ıît ııı ısı ıiî eı m jıı uj ııı mı ui ;ıı !U f inim in l!l i!l 13 ü! l!l !E l II !!1 Ii! !fi il) l mra ffv.'v.-i) 5UÎULC55Î
Selimiye
Kışlası'nın
hastane olarak
kullanıldığı
dönemden bir
resim.
The Illustrated
London News, 6
Ocak 1855
Nuran Yıldırım
koleksiyonu
1877-1878
Osmanlı-Rus
Savaşı sona
erdikten sonra
kapanan
Serviburnu
Askeri
Hastanesi.
10 Kütüphanesi,
Yıldız Albümleri,
no. 90667/5
l -• --1 şfetS* -•-•-• .:-v'-:/^ :*t^*~
Bu dönemde Sarayburnu'nda faaliyete geçen ve Topkapı Hastanesi, Asâkir-i Hassa-i Şahane Hastanesi adları ile bilinen diğer bir hastanenin Maltepe Hastanesi ile karıştırıldığı görülmektedir. Burada daha çok Sarayburnu'ndaki süvari kışlasıyla, Ayasofya civarında bulunan cephane kışlasından gelen hastalar tedavi edilmekteydi. Topkapı Hastane-si'nin hangi tarihe kadar çalıştığı bilinmemektedir.
Selimiye Hastanesi: Selimiye Kışla-sı'na ek olarak yaptırılan koğuş ve dairelerde 1833'te faaliyete geçmiştir. Kırım Savaşı'nda (1854-1856) Selimiye Kışlası istanbul'a gelen İngiliz askerlere tahsis edilmişti. Hastalanan erler ile Kırım'dan gelen hasta ve yaralılar ise Haydarpaşa Askeri Hastanesi'ne yatırılmıştı. Çok sayıda hasta ve yaralının gelmesi üzerine Kavak Kasrı da hastalara tahsis edilmişti, ingiliz askerleri Kırım'a sevk edilince Selimiye Kışlası'nın tamamı hastane haline getirilerek, Osmanlı ve Müttefik ordularının hasta ve yaralılarına ayrılmıştır. Hastabakıcılığın ve hemşireliğin kurucusu, İngiliz Florance Nightingale(->) ve 40 kadar yardımcısı buradaki çalışmaları ile Türk ve dünya hastabakıcılık tarihinde büyük bir ün kazanmıştır.
Selimiye Hastanesi, Balkan ve I. Dünya savaşlarında Sıhhiye Eğitim Merkezi görevini yapmıştır. Mütareke'de hastanenin çalıştırılmasına gerek kalmadığı gerekçesiyle kapatılmış ve 1920'de bina Beyaz Rus göçmenlerine tahsis edilmiştir.
1933'te Haydarpaşa Askeri Hastane-si'nin onarımı sırasında Haydarpaşa Selimiye Asker Hastanesi adı ile tekrar bir hastane açılmış ve 1940'a kadar hizmet
vermiştir. Bu hastanenin çalışmalarını sürdürdüğü yerde, II. Dünya Savaşı sırasında, 1948'de II. Tümen birliklerinin tamamı Selimiye Kışlası'na yerleştirilince, Selimiye Hastanesi, Haydarpaşa Askeri Hastanesi'nin karşısında bulunan Askeri Veteriner Tatbikat Okulu binasına taşınmıştır. Aynı zamanda maluller yurdu olarak da kullanılan hastane 1950'de lağvedilmiştir.
Mekteb-i Harbiye öğrencilerinin tedavisi için 1834'te Maçka Kışlası'nda Mekteb-i Harbiye Hastanesi açılmıştı. Daha sonra, bazı eklemeler yapılan hastane, şimdiki Harbiye binasının bulunduğu yere nakledilmiştir. II. Abdülha-mid devrinde hastane Harbiye'nin ön cephesinde, batı köşesinin üst katındaki 7 odaya yerleştirilmiştir. Çanakkale Savaşı (1915) sırasında Mekteb-i Harbiye Ağır Mecruhin (yaralılar) Hastanesi adıyla çalışmıştır.
Humbarahane-i Mamure Hastanesi: BOA'daki belgelerden 1836'da Sütlü-ce'de hizmette bulunduğu anlaşılmaktadır. Humbarahane binası kışla, hastane ve askeri malzeme deposu olarak kullanılmış, 1838'de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Galatasaray'daki binasının yanmasından sonra bir süre burada faaliyet göstermiştir. 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda hasta sayısı artan Humbarahane Hastanesi, Balkan Savaşı'ndan sonra çalışmalarım durdurmuş, I. Dünya Savaşı'nda da kapatılmıştır.
Kuleli Askeri Hastanesi (Selimiye Hastanesi): 1844'te yanan eski kışlanın yanında bulunan fener yıktırılmış ve temelleri üzerine ortasında bahçe bulunan dört cepheli hastane binası inşa ettirilmiştir. 1845'te hizmete giren hastane Selimiye ve Kuleli kışlalarında barınan
hassa askerlerine hizmet vermiştir. 1848'de tamir gören kışla ve hastane, Kırım Savaşı sırasında bir ara İngiliz ve Fransız askerlerine tahsis edilmiştir. 1859'da bina yanmış, 1863'te Abdülaziz tarafından kagir olarak yeniden yaptırılmıştır. Sonraları hastane Beylerbeyi'ne taşınmış, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra (1908) eski yerine dönmüş, Anadolu yakasında Haydarpaşa ve Selimiye hastanelerinden sonra en büyük askeri sağlık kurumu olarak çalışmalarını sürdürmüştür. Mütareke yıllarında faaliyeti durdurulmuş, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra ise kapatılmıştır.
II. Dünya Savaşı seferberliğinde Kuleli Kışlası'nda, Çengelköy Askeri Hastanesi adı ile 1.000 yataklı bir hastane faaliyete geçirilmiştir. Savaş sonrası hastane 1947'de lağvedilmiş ve bu tarihten sonra bina Kuleli Askeri Lisesi olarak kullanılmıştır.
Arşiv belgelerinden, 1838'de Anado-lukavağı'ndaki Liman-ı Kebir (Büyük Liman) koyunda Tophane-i Amire'ye bağlı olarak bir hastane kurulduğunu öğrenmekteyiz. Liman-ı Kebir Hastanesi adı verilen bu askeri hastane Kavak Hastanesi adı ile de bilinmekteydi. Hastane 4 büyük koğuşu ve müştemilatı olan bir köşkte hizmet veriyordu.
1909'da eskimiş olan binaya yeni pavyonlar ilave edilmesi kararlaştırılmış bunlar I. Dünya Savaşı'ndan önce tamamlanarak hizmete girmiştir. Bu savaşta yararlı hizmetlerde bulunan hastanenin faaliyeti, Mütareke'de Boğazlar'ın İtilaf devletleri tarafından işgali üzerine durdurulmuştur. 1933'te yeniden açılmış, II. Dünya Savaşı seferberliğinde 451 Numaralı Memleket Hastanesi adı ile hasta kabul etmiştir. Seferberliğin so-
nunda büyük bir onarım görmüş ve bir de ameliyathane ilave edilmiştir. Boğazlar Kumandanlığının, Deniz Kuvvetle-ri'ne devredilmesi üzerine hastane Kara Kuvvetleri'nden ayrılmış ve 19öO'a kadar Deniz Kuvvetleri emrinde faaliyetini sürdürmüştür. II. Mahmud döneminde kurulmuş bir başka deniz hastanesi Ka-sımpaşa'daki Bahriye Merkez Hastane-
Tarabya'da bulunan Alman Elçiliği'nin yazlık binasının yerinde Tarabya Askeri Hastanesi adında bir hastane bulunduğu bilinmekteyse de açılış tarihi belli değildir. I. Dünya Savaşı'nda Tarabya Hastanesi adı ile faaliyete geçen hastanenin bu hastane ile bir ilgisi yoktur.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ve savaşı izleyen geri çekilişte İstanbul, askerler ile göçmenlerin akınına uğramıştı, istanbul'daki sağlık kurumları çoğu hasta ve yaralı olan bu göçmen ve askerlere cevap veremediğinden İstanbul'da bu dönemde yeni askeri hastaneler açılmıştır. Bunları şöylece sıralayabiliriz:
Mîrgûn (Emirgân) Hastanesi: Mısır Hıdivi ismail Paşa kendisine ait Emir-gân'daki korulukta, yanında hamam ile ayrı bir memurlar dairesi bulunan bir hastane inşa ettirmişti. Fakat bina tamamlandıktan sonra içi döşenmeden kalmış ve araç gereç de alınamamıştı. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda yardım için Mısır'dan gönderilen askerlerin hasta ve yaralılarının bakım ve tedavilerinin burada yapılması düşünülmüş ve bina derhal donatılarak hizmete açılmıştır. Savaş sırasında 7-8 ay kadar faaliyette bulunan hastane savaş bitince kapatılmıştır.
1879'da yeni Mısır Hıdivi Tevfik Paşa ile yapılan görüşmeler sonunda hastane
binası ve arazi, şehremanetine devredilmiştir. Ama yeterli tahsisat bulunamadığı için burası hastane olarak kullanılamamış, boş kalan hastane 19H'de harap bir halde Müessesât-ı Sıhhiye-i Hayriye Müdüriyeti'ne verilmiştir. I. Dünya Savaşı'nda burada bir nekahethane açılmış, savaş bitince lağvedilmiştir. Tekrar belediyeye intikal eden binanın yer aldığı arazi bugün Emirgân Korusu olarak kullanılmaktadır.
iplikhane Hastanesi: 1827'de Eyüp'te ordu kumaşlarının yapımında kullanılan ipliklerin hazırlanması amacıyla kurulan İplikhane'de 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında 1.500 yataklı bir hastane faaliyete geçmiştir. 1890'a doğru hastane, personeli ile Humbarahane Kışlası'na nakledilmiştir. I. Dünya Savaşı'nda İplikhane tekrar hastane haline getirilmiş, Mütareke'de hizmet vermemiş, 8 Haziran 1921'de lağvedilmiştir.
Beylerbeyi Hastanesi: 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda, Beylerbeyi Sara-yı'nın eklerinden olan Muzıka-i Hümayun ve Paşalar Dairesi binalarında açılmıştır. Sarayın Kuzguncuk tarafında olan bu bölümlerine 1890'da Kuleli Kışla-sı'ndaki hastane ve Tıbbiye İdadisi taşınmış, 1906'da da Mekteb-i Sultani (bugün Galatasaray Lisesi) bir süre burada faaliyetini sürdürmüştür. Mekteb-i Sultani'nin yerine taşınması üzerine 15 Mart 1909'da yeniden hastane olarak kullanılmaya başlanmıştır. I. Dünya Savaşı'nda ağır yaralılara tahsis edilmiş, 1919'da lağvedildikten sonra bina bir aralık Yedek Subay Okulu ve Sıhhiye Transit Deposu olarak kullanılmış, daha sonra da büyük bir restorasyon geçirerek Deniz Astsubay Okulu olmuştur. Sonraları kısmen yanmış ve daha sonra da yıkılmıştır.
Serviburnu Askeri Hastanesi: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'ndeki Yıldız Albümleri'nden (no: 90667/5), 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda, Beykoz' da Yalıköyü'ndeki Serviburnu Koyu'nda bir kışla ile bir askeri hastanenin bulunduğu anlaşılmaktadır. Burası, I. Dünya Savaşı'nda bulaşıcı ve salgın hastalıklardan birine yakalanan erler için tecrit yeri olarak kullanılmış, Mütareke'den sonra kapanmıştır.
Şemsipaşa Muhacirin Hastanesi: Bu hastanenin mevcudiyetini, İstanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Ana-bilim Dalı'nda bulunan 19 Şubat 1294/3 Mart 1879 tarihli bir yazıdan öğrenmekteyiz. Hastane Sertabibi Mahmud Bey'in mührünü taşıyan yazı hastaneye tayin edilen eczacı Ali Rıza Bey hakkındadır. Hastanenin 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra göçmenlere ve askerlere hizmet amacıyla faaliyete geçtiği düşünülmektedir.
II. Abdülhamid döneminde açılmış en önemli askeri hastane Yıldız Askeri Hastanesi'dir. Bu hastane 1884'te Balmumcu ve Orhaniye kışlalarındaki saray muhafız erleri ve Beşiktaş çevresinde oturan saray mensuplarının muayene ve tedavileri için Yıldız Sarayı içinde kurulmuştur.
En son yeniliklerle donatılan ve Du-quer Sistemi adı verilen barakalardan oluşan hastane üç ayrı pavyondan meydana gelmekteydi. Bunlar taş temeller üzerine kurulan ve 10 saatte sökülüp yeniden kurulabilen portatif barakalardı. 200 hastanın yatırılarak tedavi edile"-bildiği hastanenin 1887'de Hassa Ordu-yı Hümayunu İkinci Fırkası için daimi bir hastane haline getirilmesi kararlaştırılmış ve kagir olarak inşa edilecek ba-
ASKERİ HASTANELER
348
349
ASKERİ KURULUŞLAR
rakaların koridorlarla bağlanması düşünülmüştü. Ancak yapılan keşifte bunun çok masraflı olduğu tespit edilince sonraları bir röntgen dairesi, hamam ve müştemilat ilave edilmiştir.
1892'de Almanya'dan en son sistemde 13 baraka satın alınmış, hastanenin yerleştirilmesi için Yıldız Sarayı bahçesinde bulunan Yıldız Hastanesi'nin arkasındaki Ramiz Paşa'ya ait arsanın satın alınması kararlaştırılmıştır.
1897 Osmanlı-Yunan Savaşı sırasında hastanede yatak sayısı 957 idi. Yataklarına kadar bütün eşyaları Almanya'dan getirtilen hastanede Tesalya'dan gönderilen 2.000'e yakın yaralı tedavi ve ameliyat edilmiştir. Nisan 1897'de, Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne'nin son sınıfında okumakta olan Esad Feyzi ve Rıfat Osman yaralılardaki kurşun ve mermi parçalarını röntgen ışınları ile tespit ederek Cemil Paşa'nın (Topuzlu) yaptığı ameliyatlara yardımcı olmuşlardır. Bunlar dünya tıp tarihinde savaş yaralıları üzerinde yapılan ilk röntgen uygulaması olarak kabul edilmektedir. Dünyada röntgen uygulaması yapan ilk askeri hastane de Yıldız Hastanesi'dir, röntgeni savaş cerrahisinde kullanan ilk cerrah da Cemil Paşa'dır. Hastane II. Meşrutiyet'te faaliyetini sürdürmüş, Balkan ve I. Dünya savaşlarında da yaralı erleri tedavi etmiştir. Mütareke'de çalışmaları durdurulmuş, 1923'te de lağvedilerek malzemesinin bir bölümü Gümüşsüyü Hasta-nesi'ne gönderilmiştir.
Günümüze kadar ulaşan en önemli askeri hastanelerden biri olan, Gülhane Tatbikat Mektebi ve Seririyat Hastane-si(-0 de 1898'de faaliyete geçmiştir.
İstanbul'daki askeri hastanelerin sayısı Osmanlı Devleti'nin girdiği savaşlara paralel olarak artış göstermiştir. Balkan ve I. Dünya savaşları ile II. Dünya Savaşı seferberliği sırasında orduda baş gösteren salgın hastalıklarla mücadele etmek ve yaralıları tedavi etmek üzere pek çok geçici hastane kurulmuştur. Osmanlı Hi-
lal-i Ahmer Cemiyeti'nin (Kızılay) yardımlarıyla, savaşlar boyunca olağanüstü koşullarda hizmet veren bu hastaneler barış döneminde kapatılmıştır.
Balkan Savaşı'nda (1912-1913), Rumeli'ye gönderilmek üzere Anadolu'dan gelen, Kartal ve yöresinde toplanan askerler arasında kolera baş göstermişti. Hadımköyü'ne yapılan sevkıyat hastalığın yayılmasına sebep olmuştu. Hasta sayısı çok fazla olduğundan bir kısmı istanbul'a gönderilmiş ve kolera istanbul'a da yayılmaya başlamıştı. Salgın nedeniyle Kızılay'ın yardımlarıyla, Demir-kapı ve Ayastefanos'ta askeri hastaneler kurulmuştur. Demirkapı Hastanesi, Top-kapı Sarayı içinde Demirkapı civarında kurulan barakalarda 110 yatakla hizmet vermiştir. Salgın önlendikten sonra da savaş bitinceye kadar yaralı ve hasta erlerin tedavilerini üstlenmiştir. Ayastefa-nos (Yeşilköy) Hastanesi ise Yeşilköy tren istasyonu yakınlarındaki Rum mektebi merkez olmak üzere çeşitli binalar, deniz kıyısında kurulan barakalar ve çadırlarda faaliyet göstermiştir. Salgın önlendikten sonra I. Dünya Savaşı'nda 200 yataklı hafif yaralı menzil destek hastanesi olarak askeri hekimler ve Kızılay denetiminde faaliyetini sürdürmüştür. Çanakkale'nin ingilizler tarafından boşa-tılmasından sonra Kızılay tarafından başka bir yere sevk edilmiştir.
Hasta ve yaralı ordu mensupları ise şu hastanelerde bakıma alınmışlardır:
Taşkışla Hastanesi: Balkan Savaşı sırasında Taksim'deki Taşkışla binasında 2.000 yatakla yedek harp hastanesi olarak 2 Kasım 1912'de hasta kabulüne başlamıştır. Bir yıl görev yaptıktan sonra lağvedilmiştir. I. Dünya Savaşı'nda Taşkışla yeniden yedek hastane haline getirilmiş Mütareke'de tasfiye edilmiştir.
Kandilli Hastanesi: Kandilli'de Prens Celaleddin Bey'in köşkündeki ağalar dairesinde 7 Kasım 1912 tarihinde 50 yatakla hizmete girmiştir.
Klemov Hastanesi: Şişli'de Süvari Ka-
Yıldız Askeri Hastanesi'nin barakaları. Servet-i Fünun, c. XIII, no. 330, s. 280, 1313/1897
rakolu (bugün yerinde Şişli Camii vardır) ile karşısındaki Rıza Bey Kona-ğı'nda Dr. Klemov'un yardımlarıyla kurulmuştur. Kasım 1912-Şubat 1913 tarihleri arasında burada 155 yaralı ve hasta tedavi olmuştur.
Maçka Hastanesi: Balkan Savaşı'nın zor günlerinde İstanbul'daki kışlaların hastane olarak kullanılması zarureti doğmuş ve Maçka Silahhanesi'nin bir bölümü de yaralılara ayrılmıştır. I. Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine binanın tamamı 400 yataklı bir hastane olarak hizmete girmiştir. Çanakkale Savaşı sırasında yatak sayısı 750'ye yükseltilmiştir. Hastane hizmetlerine uygun olmayan binada sağlık hizmetleri zorluklarla yürütülmüştür. Hastane 1922'de lağvedilmiştir.
Tuzla Askeri Hastanesi: Balkan ve I. Dünya savaşları sırasında Tuzla Tahaffuzhanesi yakınlarında kurulmuştur. Tuzla Sevkıyat Hastanesi adı ile de anılan hastane, 1912-1913'te koleralı erlerin tecrit ve tedavileri ile meşgul olmuştur. 1914'te, ordu zührevi hastalıklar hastanesi yapılmış, ancak 300 yataklı hastanede hasta mevcudu 20-30'dan yukarı çıkmamıştır. 1918-1919'da hastane tahaffuzhanede bulunan sıhhiye bölüğüne devredilmiş, bir süre sonra Çamlıca'ya nakledilmiş, 1920'de de lağvedilmiştir.
II. Dünya Savaşı seferberliği sırasında Trakya'nın boşaltılma karan üzerine 194l'de Kırklareli Hastanesi, Tuzla'daki Topçu Kışlası'na nakledilmiştir. Bir ameliyathane eklenerek Tuzla Harp Hastanesi adı altında faaliyetini sürdürmüştür. Bundan sonra yöredeki birliklerde görülen; dizanteri, menenjit ve tifüs vakalarının tecrit ve tedavileri ile uğraşmış, hasta mevcudunun artması üzerine hastalar yöredeki başka sağlık kurumlarına nakledilmiştir. Hastane ise önce Gebze'deki 41. Tümen emrine, sonra Eskişehir Yurtiçi Bölge Komutanlığı'na bağlanmış, 1947'de de kapatılmıştır.
lstihlak-ı Milli Cemiyeti Hastanesi: İstanbul Divanyolu'nda halen Sağlık Mü-
zesi olarak kullanılan binada Çanakkale Savaşı (1915) sırasında 173 yatakla hizmete girmiş, 19l6'da da kapatılmıştır.
Moda Askeri Hastanesi: Çanakkale Savaşı sırasında Kalamış ile Mühürdar arasında bulunan bazı binalar ile Mo-da'da Vitollere ait konak bu isim altında faaliyete geçmiştir.
Ağahamamı Hastanesi: Çanakkale Savaşı sırasında açılmıştır. 1917'de lağvedilmiş, hastalar İplikhane Hastane-si'ne nakledilmiştir.
Makriköy (Bakırköy) Gaziler Askeri Hastanesi: Çanakkale Savaşı sırasında, Bakırköy'deki Reşadiye Kışlası'nda faaliyete girmiş, iç hastalıklarının ve nekahet dönemindeki erlerin tedavilerine ayrılmıştır. Savaş bitince kapatılmıştır.
Çamlıca Askeri Hastanesi ve Sanatoryumu: I. Dünya Savaşı sırasında yeri ve havasının güzelliği, çevresinin sessizliği dikkate alınarak Çamlıca'da bir ne-kahethane açıldığı ve Mütareke yıllarında bir süre faaliyette bulunduğu bilinmektedir. Burası esaretten dönen subayların bir süre dinlenmesi amacıyla kullanılmaktaydı. 1920'de lağvedilen hastanede görevli hekimlerin bir kısmı Anadolu'ya geçmiş, bir kısmı da emekliye ayrılmıştır.
Cumhuriyet döneminde başlatılan verem mücadele programı çerçevesinde ordu için bir verem hastanesi kurulması planlanmıştır. 1939'da Çamlıca'daki eski nekahethane civarında, Abdülmecid ve
Abdülaziz'in av köşkü olan ve o dönemde Alımed Celaleddin Paşa Köşkü olarak bilinen yapı ve çevresindeki arazi, diğer binalarla birlikte satın alınmıştır. 1940'ta Milli Savunma. Bakanlığı emrine verilen hastane 1943'te faaliyete geçmiştir. 1945'te mevcut binaların yetersizliği göz önünde tutularak yeni bir hastane inşaatına başlanmıştır. 1950'de hastane 200 yataklı yeni binasına taşınmış, eski bina bir süre müze gibi korunmuştur. Artan hasta talebi karşısında burası da yetersiz kalınca 1953'te 500 yataklı büyük bir binanın yapımına başlanmış ve 1963'te bitirilmiştir. Buraya Sarayburnu'ndaki Verem Hastanesi de nakledilerek Çamlıca Askeri Göğüs Hastalıkları Hastanesi adı altında faaliyete devam edilmiştir.
Davutpaşa Askeri Hastanesi: I. Dünya Savaşı sırasında Davutpaşa Kışlası'nda açılmış, 1920'de lağvedilmiştir.
Fenerbahçe Askeri Hastanesi: İ915'te Fenerbahçe askeri depolarının yakınında kurulmuş bulunan barakalarda faaliyet göstermiş, Çanakkale Savaşı'nın bitiminden sonra kapatılmıştır.
Teâli-i Nisvan Cemiyeti Hastanesi: I. Dünya Savaşı sırasında yaralı erleri tedavi etmek amacıyla açılmıştı. Cağaloğ-lu'nda Himâye-i Etfal Sokağı'nda bulunan ve cemiyet üyelerinden Mihri Ha-nım'ın (Pektaş) ailesine ait olan evde 30 yatakla hizmet vermiştir. Burada Halide Edip Adıvar da hastabakıcılık yapmıştır.
Pangaltı Askeri Hastanesi: I. Dünya
Yıldız
Hastanesi'nde bir yaralının el röntgeni çekiliyor, 1897. Nurun Yıldırım koleksiyonu
Savaşı'nda Panğaltı'daki Rus Hastanesi'nde faaliyete geçmiş, Çanakkale Sa-vaşı'ndan sonra kapanmıştır.
Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı yıllarında İstanbul'da kurulan diğer geçici askeri hastaneler şunlardır:
Beyoğlu yakası: Belediye Hastanesi (bugünkü İlkyardım Hastanesi), Bo-monti Hastanesi (Bomonti'deki İtalyan Mektebi'nde), Emirgân Nekahethanesi (Emirgân Tokmakburnu'ndaydı, bugün yıkılmıştır), Feriköy Mecruhin Hastanesi, Galatasaray Hastanesi, Halıcıoğlu Hastanesi, İngiliz Hastanesi (Kulekapı-sı'nda bugünkü Belediye Hastanesi'nde), İtalyan Hastanesi, Ağaçlı Maden Hastanesi (Kâğıthane), Maçka Hastanesi, Taksim Fransız Hastanesi (bugünkü Fransız Konsolosluğu binası), Tarabya Hastanesi (Tarabya'daki Sümer Palas Oteli'nde, daha sonra yıkılmıştır), Yeni-köy Hastanesi, Zapyon Hastanesi (Zap-yon Lisesi'nde) ve Sarıyer Hastanesi.
İstanbul yakası: Vefa Hastanesi (Vefa Lisesi'nde), Balat Yahudi (Orahayim) Hastanesi, Darülmuallimîn Hastanesi (Çapa), Darülfünun Hastanesi (Zeynep Hanım Konağı'nda), Darüşşafaka Hastanesi, Letafet Apartmanı Hastanesi (Şeh-zadebaşı'nda), Mercan Hastanesi, Yedi-kule Hastanesi (Yedikule Rum ve Ermeni hastanelerinde), Yeşilköy İntaniye Hastanesi.
Üsküdar yakası: Alemdağ Hastanesi, Anadolukavağı Hastanesi, Beylerbeyi Hastanesi, Tıp Fakültesi Hastanesi (Haydarpaşa'daki Tıp Fakültesi binasında), Zeynep-Kâmil Hastanesi (Zeynep Kâmil Hastanesi'nde).
Cumhuriyet döneminde istanbul'da kurulan en önemli askeri hastaneler ise Maslak Askeri Hastanesi ile son yıllarda Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne bağlanarak yeniden örgütlenen Haydarpaşa Askeri Hastanesi'dir(->).
Dostları ilə paylaş: |