İBNÜ's-sayrafi, HÜseyin b. MÜbarek 6 ibnu's-sayrafi el-hatib 6


İBNÜ'L-VEZÎR, ABDULLAH B. ALİ 431



Yüklə 1,49 Mb.
səhifə26/50
tarix17.11.2018
ölçüsü1,49 Mb.
#83308
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   50

İBNÜ'L-VEZÎR, ABDULLAH B. ALİ 431

İBNÜ'L-VEZÎR, EBÛ ABDULLAH

Ebû Abdillâh İzzüddîn Muhammed b. İbrâhîm b. Alî el-Yemânî (ö. 840/1436) Zeydî-Selefî âlimi.

77S (1373-74) yılında Yemen'in Şevde bölgesinde doğdu. İbnü'l-Vezîr künyesini, beşinci ceddi Vezîr Muhammed el-AfîiT-den itibaren Âlü'l-Vezîr olarak bilinen aile­sinden dolayı almıştır. İlimle şöhret bul­muş bir aile çevresinde yetişen, babası şair ve hatip olan İbnü'l-Vezîr, başta Ka­dı Ali b. Abdullah b. Ebü'l-Hayr ve Tecrî-dü'l-kesşâf sahibi Seyyid Ali b. Muham­med b. Ebü'l-Kâsim olmak üzere birçok hocadan kelâm, fıkıh usulü ve aklî ilimle­ri tahsil etti. Daha sonra Yemenin o dö­nemdeki başşehri olan Taiz'e gitti, orada imam Nefîsüddin b. İbrahim el-Alevî'den icazet aldı; ardından Mekke'ye geçerek Muhammed b. Abdullah b. Zuhayre eş-Şafiî gibi âlimlerle tanıştı. Bu görüşmeler düşünce dünyası İçin bir dönüm noktası teşkil etti ve Zeydiyye mezhebinden ay­rılarak Selef anlayışını benimsedi. Mek­ke'de iken Yemen'deki hocalarından Sey­yid Ali b. Muhammed ile tartışmalara gir­di ve ona reddiye olmak üzeree/-'.4vdşim ve'S-kavöşım adlı eserini yazdı. Ömrünün sonlarında Hicaz'dan ayrılıp Yemen'e dön­dü; ancak burada mutaassıp Zeydîler'in sert tenkitlerine mâruz kaldığı gibi çeşitli merciler nezdinde hakkında iftiralarda bulunuldu. Bu sırada birkaç defa inziva­ya çekilerek ücra yerlerde ve mağaralar­da yaşamaya başladı. En son uzletinde İşârü'1-hak adlı eserini telif ettikten kı­sa bir müddet sonra vebaya yakalanarak öldü ve San'a'daki Ferve b. Müseyk Mes-cidi'nin yanına defnedildi.

Talebelik hayatını anlatırken gençliğini kelâm ve cedel ilimleriyle çeşitli mezhep telakkileri uğrunda harcadığını belirten İbnü'l-Vezîr itikadda aklî istidlalin vacip, taklidin ise küfür olduğu şeklindeki pren­sibin bu yönelişinde büyük rol oynadığını belirtir. Ancak kesin bir sonuca ulaşama­dığı için pişmanlık duygusuna kapıldığı­nı, bu sebeple Kitap ve Sünnet'e dönerek bunları incelemeye başladığını kaydeder. Bu incelemeleri sonunda vardığı netice­ye göre âyet ve hadislerde inanç esasla­rını ispatlayan yeterli kanıt ve İslâm muhatiflerine karşı cevapların yanı sıra teb­liğ ve irşada yönelik çeşitli yöntemlerin mevcut olduğunu söyleyen İbnü'l-Vezîr'in en son ulaştığı bu nokta kendi İfadesiyle manevî açıdan şifa bulup rahatlamasını sağlamıştır.432 Geri kalan Ömrünü de "kesin bilgiye ve manevî kurtuluşa ulaşmada en kısa ve fıtrata en uygun yol" olarak ta­nımladığı sahabe ve Selef yolunu açıkla­maya ve yenileştirmeye hasretmiştir.

İbnü'l-Vezîr dinin temel konularını ye­di grupta toplar. Bunlar zarurî ilimlerin ispatı, Allah'ın varlığı, birliği, isimleri, nü­büvvetin gerekliliği, fark gözetmeden peygamberlere iman ve bid'atlan terk şeklinde özetlenebilir. İlkelerin ilk altısı İslâm'ın bütünü olup bunlara muhalefet veya haklarında görüş beyan etmek kü­fürdür. Hemen hemen bütün insanlar, Kitap ve Sünnet'te ayrıntılı biçimde yer alan bais mevzuu ilkeleri gene! çerçeve içinde kavramaya fıtrî olarak yatkın ol­duklarından bunlar için ispat ve istid­lallere girişmeye gerek yoktur.433

Temel itikadî meselelerde Selef meto­dunu benimseyen İbnü'i-Vezîr eserlerin­de Allah'ın varlığı, sıfatları, kader ve tek­fir gibi konularda genellikle İbn Teymiy-ye ekolünün görüşlerini tekrar etmiştir. Allah'ın varlığını ispatta fıtrat delili üze­rinde dururken inanç konularının gene­linde de Kur'ânî istidlalleri öne çıkarma­ya çalışır. Kur'an'daki delillerin felsefî de­lillerden daha isabetli ve kesin olduğunu söyleyen İbnü'l-Vezîr, bu görüşünü kanıt­lamak amacıyla Tercîhu esâlîbi'l-Kurân calâ esâîîbi'l-Yûnân adlı risalesini kale­me almıştır. Kur'an âyetlerinin rubûbiy-yet, tevhid ve nübüvvetin aklen ispatın­da kâfî gelmediği düşüncesi ona göre bir yanılgıdan ibarettir. Zira Kur'an'da çeşitli aklî istidlalleri ihtiva eden ve bilhassa Al­lah'ın varlığını belirten birçok âyet bulun­maktadır. Arazların hudûsu, imkân, ah­vâl, tevlîd, tafra gibi nazariyeler ihtilâf ve karışıklığa yol açtıkları için usûlü'd-dîn açısından bir fayda sağlamamaktadır.434

İbnü'l-Vezîr'in eserleri incelendiğinde onun en çok tepki gösterdiği hususların kelâmcılar arasındaki ihtilâflar, mezhep­ler ve şahıslar arası tartışmalar ve gide­rek yaygınlaşan tekfir suçlamaları oldu­ğu görülür. Ona göre ihtilâfların sebebi, açık bir şekilde tebliğ edilen iman esaslarının kelâmcılar tarafından zor ve kapalı delillerle ispat edilmeye çalışılmasıdır. Halbuki karmaşık istidlaller hem anla­mayı zorlaştırıp ihtilâfı arttırmakta hem de tekfir suçlamalarına sebep olmakta­dır. Bir ilmin güç meseleleri ele alması o İlimde ihtilâfların çok olmasını gerektir­mez. Meselâ matematik ve astronomi en ince hesapları gerektiren ilimler oldukla­rı halde hükümlerinin çoğu doğrudur ve üzerinde ittifak vardır. Buna karşılıK ast­rolojinin konulan karmaşık, önerme ve öncülleri de yanlıştır. Dolayısıyla bir ilim­deki ihtilâflar zorluktan değil ondaki ku­ralların zayıflığından kaynaklanmaktadı.435 İbnü'l-Vezîr teorik konularla uğraşan kelâmcının durumu­nu, henüz ortaya çıkmayan bir hastalığa karşı önceden ilâç kullanan kişinin duru­muna benzetir. Ona göre yıllarca kelâm konulan ile uğraşılsa bile yine de tahmin edilemeyen ve cevabı düşünülemeyen iti­razların ortaya çıkması mümkündür.436 Ancak me­selâ tıpta giderek yaygınlaşmaya başla­yan aşı uygulaması ve koruyucu hekimlik bu görüşü çürütmektedir. Çünkü gelmesi muhtemel bir tehlikeyi önlemek için Ön­ceden tedbir almanın gereği inkâr edile­mez.

Naslardaki istidlal metodunu öne çıkar­masının yanında akla da vurgu yapan İb­nü'l-Vezîr kuru nakil ve taklid anlayışını eleştirir. Onun karşı çıktığı aklîlik, Aristo ve Yunan düşüncesine dayalı mantıkî ku­rallar ve felsefî istidlallerdir. İbnü'l-Vezîr. Kur'an ve Sünnet çerçevesindeki vahyin metot, işleyiş ve hedeflerine uygun bir aklîliği felsefî-kelâmî akılcılığa tercih et­miştir. Buna rağmen doğruluğu zorunlu olarak bilinen hususların yer aldığı kelâm ilmini inkâr etmediğini 437 ayrıca kendisinden farklı dü­şünenleri de kınamadığını, fakat maksa­da ulaşmada en kısa yoiu takip etmenin esas olduğunu belirtir.438 Onun, Ömrün kısalığından ve gereksiz bil­gilere dalmanın zararlarından bahsedip usûlü'd-dîndeki ihtilâflardan kaynaklanan tartışmalar arasında kaybolmaktan endi­şe duyması kendisini dininin özüne doğ­rudan ulaşma arayışına sevketmiştir.

Zeydî- Mu'tezilî bir çevrede yetişen İb­nü'l-Vezîr'in fikrî dönüşümüne Mekke'de­ki ilim çevresinin yanı sıra Gazzâlî'de ol­duğu gibi zamanındaki ilim anlayışı ile ilim adamlarının tavrının da büyük tesiri olmuştur. Ayrıca İbn Teymiyye ile İbn Kay-yim'in eserlerini tanıması böyle bir terci-

he gitmesini hızlandırmıştır. Yemen'deki Zeydîler'in arasında İbnü'l-Vezîr'le başla­yan Selefî çizgi etkisini sürdürmüş ve Şev-kânî'ye kadar devam etmiştir.



İbnü'l-Vezîr'in masum olan peygambe­rin getirdiği vahiy İle beşer düşüncesini karşılaştırma yanlışlığına düşerek 439 kelâmın ne-bevî bir yöntem olmadığını ispatlamaya çalıştığı görülmektedir. Ona göre kelâm peygamberi bir yöntem olsaydı Kur'an'ın ve diğer mukaddes kitapların araz ve cev­her gibi konulara yer vermesi gerekirdi. Halbuki kelâm âlimleri, sağlam bir iman için akıl yürütmeyi zaruri görmekle birlik­te herkesi aynı istidlal biçimini veya yal­nızca kelâmî istidlalleri uygulamaya mec­bur tutmamışlardır. Ayrıca inanç esasla­rını sunmakla yetinmeyip onların felse­fesini de yaptıkları için kelâmcıların muh­telif terimleri kullanmaları, çeşitli fikirle­ri tartışmaları ve düşünce üretmeleri ta­biidir.

Eserleri.



1. el-Burhânü 1-kâtf ü işbâti (ma'rilreü) 'ş-şdnf. 801 (1399) yılında te­lif edildiğine göre muhtemelen İbnü'l-Ve­zîr'in Kaleme aldığı ilk eser olup daha ön­ceki baskısına (Kahire 1349) ve bir yazma nüshasına dayanılarak Mustafa Abdül-kerîm Hatîb tarafından yayımlanmıştır ( Dımask 1409/1988).

2. Tercîhu esâUbi'l-Kurân cad esâlîbi'l-Yûnân (Beyrut 1404/1984).

3. îşârü'1-hak. Tam adı îşâ-rü'I-hak ca!e'I-halk ü reddi'l-hilâfât 'alâ mezâhibi'1-hak miri uşûli't-tevhîd olan eser 837'de (1434) müteahhirîn Selef metoduna göre kaleme alınmıştır. Bir mukaddime, on kadar bölümden ve bir hatimeden oluşmaktadır. Eserin, itikadî konularda çok sayıda görüş ayrılığı ve tek­fir suçlamaları arasında doğru olanı tes-bit etmek ve yanlışları ayıklamak amacıy­la yazıldığına işaret edilen mukaddime­den sonra sırasıyla ilim bahsi, tevhid ve nübüvvetin ispatı, bid'atlar, te'vil, esmâ-i hüsnâ, Allah'ın fiillerinde hikmet, irade ve kader, efâl-i ibâd ve tekfir konularına yer verilmiştir. Kelâm kitaplarından farklı bir tasnif ve üslûba sahip olması, ihtilâf­ların çözümünde Kur'an'a sıkça referans yapılması eserin beğenilen taraflarıdır.440 Ancak düzenli bir siste­matiğinin bulunmaması ve çokça tekrar içermesi kitaptan faydalanmayı zorlaştır­maktadır. Birçok baskısı bulunan 441 ese­rin mukaddimesi, A. Mustafa Hüseyin Salih tarafından yüksek lisans tezi olarak tahkik edilip yayımlanmıştır. 442

4. Tah-rîrü'l-kelâm fî mes^eleti'r-rü'ye ve lik-ru mâ dâre beyne'l-Mu'tezile ve'l-Eş-cariyye. Rü'yetullah konusundaki farklı görüş ve delilleri ihtiva eden bir risaledir. 443

5. el-'Avâşım ve'!-kavâşım fi'z-zeb ıan sünneti Ebi'l-Kâsım. İbnü'l-Vezîr'in en hacimli eseri olup Selef yoluna dön­dükten sonra Yemen'dekİ hocası Cemâ-leddin b. Ebü'l-Kâsım tarafından kendi­sine gönderilen ve hadis ehlini hedef alan risalelere karşı yazılmıştır. 444

6. er-Ravzü'1-bâsim muhtaşarü'l-'Avâşım ve'l-kavâşım.

7. Tenkihu'1-en-7Âr ü 'ulûmi'î-âşâr. Emîr es-San'ânî ta­rafından Tavzîhu'l-efkâr li-mecâm Ten-kihi'l-enzör adıyla şerhedilmiştir. 445

8. el-Husâmü'1-meşhûr fi'z-zeb cani'l-İmâmi'l-Manşûr. Mansûr Ali b. Selâhad-din'in imamlığına yapılan itirazlara red­diye olup San'a'daki Mektebetü'l-câmii'l-garbiyye'de yazma nüshası mevcuttur. 446

9. el-'Uzle ve kabûlü'l-büşrâ bi'l-teysîr li'1-yüsrâ (Tanta 1412/1992).

10. el-Emr bi'l-ıuzie fîâhiri'z-zamân.447 Bunların dışında kay­naklarda İbnü'l-Vezîr'e nisbetedüen baş­ka eserler de vardır.448

Bibliyografya :

İbnü'l-Vezîr, İşârü'i-hak'ate'i-halk, Beyrut 1403/1983, s. 15-21, 26;a.mlf., el-Buıhânü'l-kâtıc (nşr. Mustafa Abdülkerîrnel-Hatîb), Dımaşk 1409/1988, s. 93-104; a.mlf., Tercihti esâltb'ı'l-Kur'ân caiâ esâUbi'l-Yûnân, Beyrut 1404/1984, s. 9-22, 39-40; a.mlf., el'Auâşım ue'l-kauâşım (nşr. Şuayb el-Arnaût), Beyrut 1412/1992,1,201-202; Sehâvî. ed-Dau'ü'l-lâmi', VI, 272; Şevkâ-nî. el-Bedrü't-tâii',]\, 81-93; Brockelmann, GAL SuppL.U, 249; Hediyyetd'l-'âriftn, II, 190-191; Rızk el-Hacer, İbnü 'l-Vezîr ei-Yemen't oe mertfıe-cühü'l-kelâmî, Cidde 1404/1984, s. 103-114; Abdullah Muhammed el-Habeşî, Meşâdirü't-fik-ri'l-İstâmî fi't-Yemen, Beyrut 1408/1988, s. 130-131; a.mlf.. Fihrtsü mahlûtali ba'zi'l-mektebâ-Ü't-hâşşa fi'l-Yemen, London 1994, s. 40, 65, 123; Ali b. Ali Câbir el-Harbî, İbnü'l-Vezîr ue ârâ'û.hül-1'ükâdiyye ue cühûdühû fı'd-difâ* ^ani's-sünnetî'n-nebeüiyye, Mekke 1417/1996, 1,89-101.




Yüklə 1,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin