İÇİndekiler öNSÖz piri Aşk İçin Söylenen Bir Kaside 4



Yüklə 1,17 Mb.
səhifə24/40
tarix21.08.2018
ölçüsü1,17 Mb.
#74085
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   40

Azer, 1365


Rabi-usSani, 1407 (Aralık, 1986)


(İmam’in Oğlu, Seyyid Ahmed Humeyni’ye Mektubu)

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla...


Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a özgüdür. salât-u selam Allah Resulü Hz. Muhammed’in (s.a.a) üzerine olsun.

Bu, ömr-ü hayatını başıboşluk ve cehaletle geçiren, şu anda da iyiliklerden mahrum ve kötülüklerle dolu simsiyah bir nameyle ebediyet yurduna doğru hareket eden, ama Allah’ın mağfiretine ümidi, affına umudu olan yaşlı babadan, zamanın müşkülat keşmekeşi içinde ve ilahi sırat-ı müstakim yolu (Allah sonsuz lütfüyle hidayet etsin) ile Allah korusun başka bir yolu (Allah rahmetiyle onu sürçmelerden korusun) seçme hususunda muhtar olan genç evlada vasiyettir.

Evladım, sana hediye ettiğim bu kitap (Sırr’us Salât) ariflerin namazı ve sülük ehli olan kimselerin manevi sülukundan sadece bir koku mesabesindedir. Gerçi benim gibilerin kalemi bu sefernameyi yazmaktan acizdir ve itiraf ediyorum ki bütün bu yazdıklarım elfaz ve ibare sınırından dışarı çıkmamıştır. Ben şu ana kadar da bu kokudan bir tek defa olsun koklayabilmiş değilim.

Evladım, bu, miraçta var olan şey, marifet ehlinin emellerinin en sonuncusu ve gayesidir ki, ellerimiz oraya ulaşamamaktadır,

Anka kuşunu kimse avlayamaz, tuzağını topla.”1 Ama fakirlerin yardımcısı ve zayıfların elinden tutan rahman olan Allah’ın inayetinden meyus da olamayız.

Azizim, bahsimiz halktan Hakk’a, kesretten vahdete, tabiat ve madde âleminden ceberut üstü âleme sefer hususundadır. Ta ki ilk secdede hâsıl olan mutlak fena haddine ve sehv’den (ayılma) sonra ikinci secdede hâsıl olan fenadan fenaya erişelim. Bu da minellahtan ilellaha vücud yayının tümüdür. Bu durumda sacid ve mescud, abid ve mabud diye bir yer yoktur. “O ilktir, sondur, zahirdir, batındır. O, her şeyi bilendir.2

Evladım, sana ille derecede tavsiye ettiğim şey marifet ehlinin makamları inkâr etmemendir. Zira bu cahillerin yaptığı bir şeydir. Dolayısıyla evliyanın makamlarını inkâr eden kimselerle oturup kalkmaktan şiddetle sakın. Bunlar hak yolunun eşkıyalarıdır.

Evladım, şeytanın mirası olan bencillik ve hodbinlikten şiddetle kaçın. Şeytan bu sıfatı sebebiyle Allah Teala’nın veliyy ve seçkin kuluna huz’u gösterme emrine karşı çıkmış, isyan etmiştir. Ve bil ki insanoğlunun tüm bela ve musibetleri de şeytanın miras olarak bıraktığı işte bu haslet sebebiyledir. Fitnelerin esası buradan kaynaklanmaktadır.

Belki “Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın1 ayet-i şerifesi de bazı merhalelerinde cihad-ı ekber’e ve insanların kalplerinin en derinliklerine kadar inen şeytan ve ordusunun bu dal budak salan kökleriyle mukabelede bulunmaya işarettir, herkes kendi ve dışından fitnenin kalkması için mücahede etmelidir. Bu da cihad-ı ekber’dir ki insan burada galip ve üstün gelecek olursa her şey ve herkes kendiliğinden ıslah olacaktır.

Evladım, bu galibiyeti veya en azından bazı merhalelerinde başarıyı ele geçirmeye çalışmalısın. En azından bazı merhalelerim... Himmet et ve hiçbir had ve sınırı olmayan nefsanî heva ve heveslerini azaltmaya çalış. Allah Teala’dan daima yardım ve medet talep et, zira onun medeti olmaksızın hiç kimse bir yere varamaz. Ariflerin miracı ve âşıkların seferi olan namaz da maksada ulaşmak için bir yoldur. Eğer tevfik elde eder de bir tek rekâtını dahi Allah için kılar ve kudretimiz oranında ondaki gizli nurları ve sırlarını müşahede edecek olursak, o zaman evliya-i ilahinin maksat ve maksudunun kokusunu istişmam etmiş ve arif ve enbiyaların seyyidi’nin (s.a.a) miraç namazından bir tek manzarayı müşahede etmiş oluruz. Allah-u mennan bu büyük nimeti bizlere ve sizlere nasip etsin.

Yol oldukça uzun çok tehlikeli ve çok da azık gerektirmektedir. Benim gibilerin azığı ise ya hiç yoktur ya da oldukça azdır; meğerki dostun (celle ve âla) lütfü bizlere de şamil olur ve ellerimizden tutar.

Azizim, gençlikten baki kaldığı ölçüde istifade et. Zira yaşlılıkta insan her şeyini yitirmektedir. Hatta Allah ve ahirete teveccühü bile... Şeytanın ve nefs-i emmare’nin en büyük hilelerinden biri de gençlere ihtiyarlık zamanı için salah ve ıslah vadinde bulunmasıdır. Bununla gaflet ederek gençliğini de elden çıkarmasını arzulamaktadır. Yaşlılara da uzun ömür ve yaşantı vaat etmektedir. Nitekim o son lahzaya kadar da boş vadelerle insanı Allah’ın zikrinden ve ihlâstan alıkoymaktadır. Böylece ölüm anı gelip çatınca (o zamana kadar almamışsa) insanın imanını da elinden almaktadır. Öyleyse daha kudretli olduğun şu gençlik döneminde mücahedeye başla. Dosttan (celle ve âla) başkasından şiddetle kaç, kendini O’na bağla ve var olan bağını daha da bir muhkem kılmaya çalış. Eğer Allah korusuz bağın yoksa o takdirde onu tahsil etmeye çalış. Takviye edilmesi için himmet et. O’ndan başka hiç bir varlık bağ ve ilişki kurmaya layık değildir. O’nun evliyası ile kurulan bağ bil onunla bağ kurmak için değilse şeytanın bir hilesidir ki insanı hakk yolundan alıkoymaktadır. Hiç bir zaman kendine ve amellerine rızayet gözüyle bakma. İhlâslı evliyaların tümü böyle idiler ve kendilerini bir hiç olarak görüyorlardı. Hatta bazen iyiliklerini dahi kötülüklerden sayıyorlardı.

Evladım insanın marifet makamı yükseldikçe O’ndan (celle ve âla) başkasının bir hiç olduğu duygusu da daha fazla olur, artış kaydeder.

İlallah’a vusul merdiveni olan namazda her övgü ve senadan sonra bir tekbir vardır. Nitekim namaza başlarken de bir tekbir getirilir. Bu da O’nun övgü ve senalardan, hatta övgülerin en büyüğü olan namazdan bile daha büyük olduğuna işarettir. Namazdan çıkarken de tekbirler vardır ki, bu da onun zat ve sıfat ve efal tavsifinden daha büyük olduğunu ima etmektedir. Ne diyorum, kim tavsif etsin ve nasıl tavsif etsin! Kimi tavsif etsin? Hangi dil ve beyanla tavsif etsin? Tüm bu âlem, vücudun en yüce mertebesinden esfele’s safilin mertebesine kadar her şey, birer hiçtir ve her ne varsa O’dur. Hiç olan şey, mutlak varlık hakkında ne diyebilir ki? Eğer Allah Teala’nın emri ve izni olmasaydı evliyalardan hiç birisi O’nun hakkında bir tek laf olsun edemezdi. Aynı şekilde var olan her şey onu konuşmaktadır, başkasını değil... Hiç kimse O’ndan başkasını zikredemez. Her zikir O’nun zikridir. Belki “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti1 ile “(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz2 ayetleri de Hakk’ın lisanından tüm mevcudata hitaptır...

O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız.3 İfadesi de kesret diliyledir. Yoksa hamd da, hamid de mahmud da O’dur. “Şüphesiz Rabbin de salât eder”4 “Allah, göklerin ve yerin nurudur”5

Evladım, biz ki O’nun ve sonsuz nimetlerinin şükrünü eda etmekten aciziz. O zaman en iyisi O’nun kullarına hizmetten gaflet etmeyelim ki hakikatte O’nun kullarına hizmet Hakk’a hizmettir. Zira her şey O’ndandır.

Allah kullarına hizmette hiçbir zaman kendini alacaklı zannetme, onların gerçekten de üzerimizde hakları vardır. Zira onlar O’na (celle ve âla) hizmet için bir vesile konumundadırlar. Onlara hizmet ederken de şöhret ve mahbubiyet elde etme fikrinde olma. Bu da şeytanın bir başka hilesidir. Şeytan bununla da bize hâkim olmakta ve böylece kendi arzusuna nail olmaktadır. İnsanlara hizmet ederken onlara en yararlı olan şeyleri seç; kendin ve dostların için iyi olan şeyleri değil. Zira bu O’nun mukaddes dergâhına (celle ve ala) olan sıdkın alameti sayılmaktadır.

Aziz evladım, Allah her yerde hazırdır ve âlem; Allah’ın huzuru, nefsimizin sayfası, amel defterlerimizden biri konumundadır, daima seni O’na yaklaştıran iş ve amelleri seçmeye çalış. Zira Allah’ın rızası da bundadır. İçinden, “Eğer doğru söylüyorsan, sen niçin öyle değilsin?” diye itirazda bulunma! Zira gönül ehlinin hiçbir sıfatıyla muttasıf olmadığını ben de biliyorum. Ve bu aciz kalemin de iblis ve habis nefsin hizmetinde olmasından ve yarın benden bunun hesabının muaheze edilmesinden korkuyorum. Ama meselenin aslı haktır. Hatta bu benim gibi şeytani hasletlerden uzak olmayan birinin kaleminden bile olsa. Bu son nefeslerimde Allah Teala’ya sığınıyorum. O’nun evliya kullarından elimden tutmalarını ve bana şefaatte bulunmalarını ümit ediyorum.

İlahi, bu zayıf yaşlı kulun ile Ahmet gencinin elinden sen tut. Sonumuzu hayırlı kıl ve geniş rahmetinle senin celal ve cemal dergâhına girebilmek için bizlere bir yol aç.

Hidayete tabi olanlara selam olsun.

15 Rebi’ül Mevlüd 1407 (18.11.1986) gecesi.

Ruhullah’il Museviyy’il Humeyni

(Piri Aşk’ın oğlu Ahmet Humeyni’ye yazdığı ikinci irfanı mektubu:)


Yüklə 1,17 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin