İÇİndekiler öNSÖz piri Aşk İçin Söylenen Bir Kaside 4


EMPERYALİSTLERİN ÜNİVERSİTELER VE İLİM HAVZALARINDAKİ KOMPLOLARININ FARKLILIĞI



Yüklə 1,17 Mb.
səhifə35/40
tarix21.08.2018
ölçüsü1,17 Mb.
#74085
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   40

EMPERYALİSTLERİN ÜNİVERSİTELER VE İLİM HAVZALARINDAKİ KOMPLOLARININ FARKLILIĞI


Onların büyük komplolarından birisi burada da değindiğim ve önceleri de defalarca hatırlattığım gibi, eğitim ve öğretim merkezlerini, özellikle yetiştirdiği elemanlarla ülkelerin mukadderatını elinde tutan üniversiteleri ellerinde bulundurmalarıdır: Onların İslam alimlerine ve İslami ilimler okutan edreselere karşı takındıkları tavır, üriversiteler ve liselerinkinden farklıdır. Onların planı İslam alimlerini sahneden çıkarmak, onları inzivaya itmek ve Rıza Han’ın zamanında (uygulanıp aksine sonuçlandığı gibi) onları zorbalıkla ezmeye çalışmak veya her türlü propaganda, iftira ve şeytani planlarla ülkenin tahsilli ve aydın kesimini onlardan uyarmaktan ibarettir ki, bu şeytani planlarını Rıza Han’ın zamanında daha çok baskı ve zorbalıkla, oğlu Muhammed Rıza’nın zamanında ise gizli ve perde arkasından icraat etmişlerdir.

Üniversitelerde uygulanmasına çalışılan plan ise, gençleri yerli kültür, edebiyat ve değerlerden saptınp onları Batı veya Doğu’nun kucağına düşürmek, sonra da devlet yöneticilerini onların içerisinden seçerek bütün istediklerini onların eliyle uygulamak ve böylece ülkenin daha kolay batılılaşmasını ve talan edilmesini sağlamaktan ibarettir, zaten inzivaya çektirilmiş, halk gözünde menfur kılınmış ve böylece yenilgiye uğratılmış alimler de birşey yapamazlar. İşte bu; sulta altında bulunan ülkeleri geri bırakmak ve onları yağmalamak için en iyi yoldur. Zira ne süpergüçlere herhangi bir zahmet ve masraf yükler, ne de milli çevrelerin sesini çıkarır, ülkenin bütün varlığı da rahat bir şekilde ceplerine dökülür.

O halde İran’da üniversiteler ve diğer yüksek eğitim yerlerinin ıslahına çalışıldığı bu zamanda, hepimiz mesullerle yardımlaşarak, üniversitelerin saptırılmasını önlemeye, gördüğümüz her türü sapıklığı hemen yok etmeye çalışmalıyız. Bu hayati sorun ilk aşamada üniversiteli gençlerimizin güçlü elleriyle halledilmelidir. Üniversitenin sapıklıktan kurtulması ülke ve milletin kurtuluşu demektir.

Ben önce bütün gençlere, sonra annebabalarına ve arkadaşlarına daha sonra da devlet yöneticilerine ve ülkenin hayrını düşünen aydınlara vasiyet ediyorum ki ülkenizi afet ve zarar karşısında sigorta eden bu önemli mesele için bütün vücudunuzla çalışın ve üniversiteyi sonraki nesile (sağlam bir şekilde) teslim edin. Gelecek bütün nesillere de vasiyetim, kendilerini, aziz ülkelerini ve insan eğitici islamı kurtarabilmeleri için, üniversiteleri sapıklık ve doğu ve Batı hayranlığına kapılmaktan korumalarıdır. Bu insani İslami hareketinizle büyük güçlerin elini ülkenizden kesin ve onları ümitsizliğe düşürün. Allah himayeci ve koruyucunuz olsun.



İSLAM ŞURA MECLİSİ MİLLETVEKİLLERİNİN İSLAMA SIKICA BAĞLI OLMALARININ GEREKLİLİĞİ


Önemli meselelerden biri de İslami Şura Meclisi milletvekillerinin İslam’a bağlı ve sorumluluklarının bilincinde olmalarıdır. Biz, meşrutiyet döneminden zalim Pehlevi rejimine kadar gelip geçen ve hepsinden daha kötü ve tehlikelisi bu fasit ve tahmili rejimdeki (Muhammed Rıza Dönemindeki) fasit ve sapık meclislerden İslam ve İran’ın nice üzücü darbeler yediğini, millet ve ülkenin bu değersiz ve uşaklık yapan caniler tarafından nice musibetler ve zararlara uğradığını gözlerimizle gördük.

Şu son elli yıl içerisinde mazlum ve azınlığın karşısında sapık ve Allah’tan habersiz sahte bir çoğunluğun eliyle, ingiltere ve Rusya’nın, son olarak da Amerika’nın bütün isteklerini yerine getirip, ülkeyi felaket ve yokluğa doğru ittiler. Rıza Han’dan önce Batı hayranı bir grup satılmış kimselerin ve bir avuç ağaların, Pehlevi rejimi zamanında da cani rejimin kendisi ve ona bağlı uşaklar ve kapı kullarının iş başında bulunması sonucu meşrutiyetten sonra hiçbir zaman anayasanın mühim maddelerinin hemen hiç birisi uygulanmamıştır.

Allah’ın inayeti ve yüce milletimizin himmet ve gayretiyle ülkenin kaderinin halkın kendi eline geçtiği, İslami Şura meclisi milletvekillerinin halkın kendisinden olup, devlet ve ağaların hiçbir etkisi olmadan halkın kendi eliyle seçilerek, İslam ve ülke maslahatlarına olan bağlılıklarından dolayı inşaallah her türlü sapıklığın önlenmesinin ümid edildiği şu anda benim, bugünün ve geleceğin nesillerine olan vasiyetim şudur ki, kesin iradeleriyle İslam ahkamına ve ülke maslahatlarına olan bağlılıklarıyla, genellikle halkın orta ve mahrum tabakasından olan, İslam ve İslam Cumhuriyetine bağlı, müstakim yoldan Batı ve Doğu tarafına sapmayan, sapık ekollere eğilim göstermeyen, tahsilli o günün meselelerine ve İslami siyasetten haberdar olan kimseleri meclise seçip göndersinler.

Muhterem alimler camiasına, özellikle büyük İslam mercilerine de vasiyet ediyorum ki, toplumsal meselelerde, hususen Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçimi meselelerinde bir kenara çekilerek sorumsuz kalmasınlar. Hepiniz gördünüz ve gelecek nesiller de duyacaktır ki Batı ve Doğu izinden giden siyaset oyuncuları, türlü zorluk ve çilelerle meşrutiyetin temelini atan İslam alimlerini safdışı bıraktılar; alimler de onların oyununa gelip ülke ve müslümanların işlerine karışmayı kendi makam ve görevlerinin dışında zannederek sahneyi batılılaşmış zümreye terkettiler, ki neticede meşrutiyet, anayasa, ülke ve İslam’a öyle bir darbe vuruldu ki bunu telafi edebilmek için uzun bir zamana muhtacız.

Elhamdulillah Teala engellerin ortadan kalktığı ve bütün tabakaların faaliyet edebilmesi için serbest bir atmosferin meydana geldiği bu zamanda müslümanlara ait meselelerde ihmalkarlık yapmak bağışlanmayacak büyük günahlardandır. Herkes gücü yettiği ve sözü geçtiği miktarda İslam’a ve vatana hizmet etmeli ve ciddi bir şekilde iki sömürgeci gücün bağımlıları. Batı ve Doğu hayranları ve büyük İslam mektebinden sapmış kimselerin nüfuzunu önlemeye çalışmalı ve şunu bilmelidirler ki beynelmilel yağmacı süper güçlerden ibaret olan İslamın ve İslam ülkelerinin düşmanları, yavaş yavaş ve sinsice ülkemize ve diğer İslam ülkelerine sızarak kendi içlerinden bazı kişilerin eliyle ülkeleri sömürü tuzağına düşürmektedirler. Onun için dikkatli ve uyanık olmalı ve sızmak için atılan ilk adımın önünde durup onlara fırsat vermemelisiniz. Allah yardımcı ve koruyucunuz olsun.

Şimdiki ve gelecekteki İslami Şura meclisi milletvekillerinden istiyorum ki eğer Allah etmesin bazı sapık unsurlar hile ve siyasi oyunlarla milletvekilliğine seçilecek olursa, meclis onların salahiyet belgesini reddetmeli ve tek bir fasit unsurun bile meclise girmesine izin vermemelidir. (İslam Cumhuriyetinde) resmiyeti olan dini azınlıklara da vasiyetim şudur ki, Pehlevi rejiminde geçen devrelerden ibret alıp temsilcilerini kendi dinlerine ve İslam Cumhuriyetine bağlı olan, emperyalist güçlerden bağımsız kalan ve mülhid, sapık ve karma ekollere meyilli olmayan şahıslar arasından seçsinler.

Bütün milletvekillerinden de istiyorum ki, birbirlerine karşı son derece iyi niyetli ve kadeşçe davransınlar, hep birlikte kanunların Allah etmesin islam’dan sapmasını önlemeye çalışsınlar ve hepiniz İslam’a ve Semavi hükümlere vefalı olun, ta ki dünya ve ahiret adetinizi elde edebilesiniz.

Şimdiki ve gelecekteki muhterem Anayasayı Koruma Şurası’ndan da istediğim ve onlara olan tavsiyem şudur ki son derece bir dikkat ve kudretle İslami ve milli vazifelerimi yerine getirsinler ve hiçbir gücün etkisi altında kalmayıp pak şeriata ve anayasaya muhalif olan kanunları hiçbir şeyi mülahaza etmeden reddetsinler ve bazen semavi hükümler yoluyla bazen de fakihin velayetiyle halledilen ülkenin zaruri meselelerini de göz önünde bulundursunlar.

Yüce milletimize vasiyet ediyorum ki, gerek Cumhurbaşkanlık seçimi olsun gerek İslami şura meclisi milletvekilleri ve gerekse rehber veya rehberlik şurasını seçen Hibreler (uzmanlar) Meclisi olsun bütün seçimlerde sahnede bulunup, gereken şartları taşıyan kimseleri seçsinler. Örneğin, rehber veya rehberlik şurasını seçecek Hibreler meclisi temsilcilerini ihmalkarlık edip Şer’i ve kanuni ölçülere dayanarak seçmezlerse elbette ki isLam’a ve ülkeye telafi edilemeyecek darbeler iner ve herkes Allah karşısında sorumlu olur. Bu hesaba bütün nesillerde bütün İslam merci ve alimlerinden tutun esnaf, çiftçi, işçi, memur sınıfına kadar herkes ülkenin ve İslamın kaderi karşısında mesuldür. Hatta bazen ihmalkarlık edip sahnede bulunmamak büyük günahların başında yer alabilir.

O halde müşkülü, vuku bulmadan veya daha fırsatlar eldeyken halletmek gerekir. Bu meşrutiyetten bu yana birlikte vardığımız en son neticedir. En büyük çare ise şudur: Millet ülke genelinde üzerine düşen vazifeyi İslam’a ve Kanunu Esasiye uygun bir şekilde yapmalı. Cumhurbaşkanı ve milletvekillerini seçme konusunda İslama bağlı, sömürgeci güçlerin nüfuzundan uzak, takvayla, İslam’a ve islam Cumhuriyetine bağlılıkla meşhur olan tahsilli ve aydın kimseler ayrıca takvalı ve İslam Cumhuriyetine bağlı alimlere danışmalı Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin, kapitalist zihniyetli, konforlu bir hayata. türlü şehvetlere daldıklarından dolayı fakir ve mustazaf bırakılmış sınıfın mahrumiyet açısını anlayamayan tabakadan değil, mustazaf ve mahrum kimselerin mazlumiyet ve mahrumiyetini bizzat tadan ve onların refah ve rahatlığını düşünen kimselerden olmasına dikkat etmelidirler.

Şunu bilmeliyiz ki Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri layık, İslam’a bağlı,,ülke ve milletin hayrını isteyen kimseler olursa çoğu müşküller karşımıza çıkmaz ve var olan müşküller de kısa bir zamanda halledilir.

Aynı meseleler, rehber veya rehberlik şurasını seçecek hibrelerin (uzmanların)seçiminde de diğer şartlarının yanısıra göz önünde bulundurulmalıdır. Evet halkın oyuyla seçilen hibreler (uzmanlar) tam bir dikkatle ve her asrın büyük mercilerine ve ülkenin büyük alimlerine, dindar ve bilgili kimselere danışılarak, seçilirse onların tayin edeceği en layık ve İslam’a bağlı rehber veya rehberlik şurası vasıtasıyla çoğu probemler ve hayati sorunlar meydana çıkmaz veya çıksa da en iyi bir şekilde halledilir.

Bu konuda kanunu Esasi’nin 109. ve 110. maddelerine bakılırsa, hibrelerin (uzmanların) seçiminde halkın, rehber veya rehberlik şurasını seçme konusunda ise hibrelerin ne kadar ağır bir sorumuluk taşıdıkları ve seçim konusunda en ufak bir ihmalkarlığın İslam’a , ülkeye ve İslam Cumhuriyetine ne denli ağır bir darbe vuracağı kendiliğinden anlaşılır. Büyük bir ehemmiyeti taşıyan bu meselede tehlikenin muhtemel oluşu bile onlar için seri mükellefiyet, sorumluluk getirir.

Süper güçlerin ve onların içerideki veya dışarıdaki uşaklarının İslam Cumhuriyetine ve İslam maskesi altında İslam’a saldırdığı böyle bir asırda ve gelecek asırlarda benim, rehbere veya rehberlik şurasına olan vasiyetim şudur ki: Kendilerini İslam’a, İslam Cumhuriyetine ve mahrum ve mustazaf insanlara hizmet etmeye adasınlar. Rehberliğin kendileri için bir hediye ve değerli, kalıcı bir makam olduğunu zannetmesinler. Çünkü rehberlik oldukça ağır ve tehlikeli bir mesuliyettir ve Allah korusun nefsani istekle karışık olarak yapılan en küçük bir hata ve kayma insanı dünyada ebedi rezilliğe ve ahirette de kahhar olan Allah’ın gazap ateşine düçar eder.

Hidayet edici Mennan Allah’tan bizi ve sizi bu tehlikeli imtihandan yüzü ak olarak çıkarıp kendi huzuruna kabul etmesini acizane bir şekilde diliyorum.

Aynı tehlike biraz hafif şekliyle bugünün ve geleceğin cumhurbaşkanları, hükümetleri ve diğer mesuller için de (yüklendikleri mesuliyetin derecesi hasebiyle) söz konusudur. Binaenaleyh daima Allahu Teala’yı hazır ve gözetleyici bilmeli ve kendilerini onun mübarek huzurunda görmelidirler. Allahu Muteal onların yol göstericisi olsun.



Yüklə 1,17 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin