TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buharinesaiebu davud|İbnu Abbas|Ata'nın anlattığına göre, İbnu Abbas (ra) şu ayeti okurken dinlemiştir: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184). İbnu Abbas (ra) ayeti okuduktan sonra ilave etti: "Bu ayet, oruç tutmaya tahammül edemeyen yaşlı erkek ve yaşlı kadın hakkında mensuh değildir. Onlar da her bir günün orucu yerine bir fakir doyururlar." |Buhari, Tefsir, Bakara 25; Nesai, Siyam 63 (4, 190-191); Ebu Davud, Savm 3, (2318), Sıyam 2, (2316)|459
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|ebu davud|İbnu Abbas|Ebu Davud merhumun bir rivayetinde şu ziyade var: "İbnu Abbas dedi ki: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184) ayeti şu demektir: "Onlardan kim orucuna mukabil bir fakiri doyuracak kadar fidye vermek isterse fidye verir ve böylece orucunu tutmuş sayılır." Cenab-ı Hak buyurmuştur: "Kim (vacib miktardan) daha fazla fidye verirse bu kendisi için daha hayırlı olur. Orucu (yiyip de fidye vermek yerine) bizzat tutmanız daha hayırlıdır" (Bakara, 184). Sonra Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu: "Sizden kim Ramazan ayına ulaşırsa orucu tutsun. Kim de hasta olur veya yolcu bulunursa yediği miktarda başka günlerde oruç tutar." |Ebu Davud, Savm 2 (2316)|460
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|nesai||Yine Ebu Davud'un bir başka rivayetinde şöyle denmektedir: "(Ramazan'da orucu yiyip, fidye ödemeye ruhsat veren ayet) hamile ve emzikli kadınlar için sabittir, mensuh değildir." Nesai'de rivayet şöyledir: "Orucu tutmaya dayanamayanlar orucu kendilerine (tahammül edilmez) bir meşakkat addedenler için bir yoksula yetecek kadar fidye gerekir. Ayetin "Kim de hayır düşünerek (bir fakire yetecek miktardan fazlasını) verirse" hükmü mensuh değildir, bu onun için daha hayırlıdır. (Fidye vermektense) oruç tutmanız daha hayırlıdır. Ayetteki ruhsat, oruca takat getiremeyen veya şifasız hastalığa yakalananlar içindir." |Nesai, Sıyam 63, (4,190-191)|461
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buharimüslimebu davudtirmizinesai|Selemetu'bnu'l-Ekva|"Oruca takat getiremeyenler, bir fakire yetecek kadar fidye vermesi gerekir" ayeti indiği zaman orucu yiyip fidye verenler vardı. Bu hal müteakip ayetin inmesine kadar devam etti. Bu ayet öncekini neshetti. Yani asıl hüküm şudur: "Kim Ramazan ayında hazır bulunursa orucunu tutsun" |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 26; Müslim, Sıyam 149 (1145); Ebu Davud, Savm 2 (2315); Tirmizi, Savm 75, (798); Nesai, Sıyam 63, (4, 190)|462
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buhari|İbnu Ömer|Rivayetine göre oruca gücü yetmeyenin fidye vermesi gereğini beyan eden ayeti "fidyetün taamu mesakine" şeklinde (yani fakirlerin yiyeceği kadar fidye) okudu ve bu ayetin mensüh olduğunu söyledi." |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 26|463
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|ebu davudtirmiziİbnu mace|Nu'man İbnu Beşir|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Dua, ibadettir", sonra şu ayeti okudu: "Rabbiniz: Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler var ya, alçalmış ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuşlardır" (Mü'min, 60) |Ebu Davud, Salat 358, (1479); Tirmizi, Tefsir 2, (2973, 3244), Daavat 2, (3369); İbnu Mace, Dua 1, (3828)|464
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|rezin||Rezin şu ilave rivayeti kaydetti: "Resulullah (sav)'a Ashabı (ra) sordular: Rabbimiz yakın mıdır, biz ona hafif sesle hitab edelim, uzaksa yüksek sesle taleblerimizi söyleyelim?" Bunun üzerine şu ayet indi: "Kullarım sana benden sorarlarsa, (söyle ki) ben yakınım. Dua edenin duasına, bana dua ettiği takdirde icabet ederim" (Bakara, 186) |Rezin|465
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buhari|Berd İbnu Azib|Ramazan orucu farz kılındığı vakit, Müslümanlar ay boyu kadınlara temas etmezler. Bazı kimseler bu meselede nefislerine itimad edemiyorlardı. Bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil oldu: "...Allah nefsinize güvenmiyeceğinizi biliyordu. Bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti."(Bakara 187) |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 27|466
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buharitirmiziebu davudnesai||Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi'nin bir rivayetinde de şöyle gelmiştir: "Ashab-ı Muhammed (a.s.)'in (başlangıçta) durumu şöyleydi: Bir kimse oruçlu iken, iftar vakti gelince, iftarını açmadan uyuyacak olsa, artık o gece yemediği gibi ertesi günü de yiyemez, o günün akşamına kadar beklerdi. Kays İbnu Sırma el-Ensari (ra) oruçlu olduğu bir günde iftar vakti girince hanımına gelerek yiyecek birşey olup olmadığını sordu. Kadın: "Hayır, yok!" ancak bekle, sana yiyecek arıyayım" dedi. Kays, gün boyu çalışan birisiydi, beklerken uyuyakaldı. Hanımı gelince baktı ki uyuyor: "Eyvah mahrum kaldın, yiyemiyeceksin" diye eseflendi. Ertesi gün, öğleye doğru Kays (ra) açlıktan baygın düştü. Durumu Resulullah (sav)'a anlattılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı" (Bakara, 187). Buna Müslümanlar fevkalede sevindiler. Arkadan, "Tanyerinde beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayırd edilinceye kadar yiyin için.." ayeti nazil oldu." Ayetin nüzülüne sebep olan zatın ismi Ebu Davud'da Sırma İbnu Kays (ra)'dır. Nesai'de ise rivayet şöyledir: "Ashab'tan biri akşam yemeğinden önce uyursa, artık o gece ve ertesi gün güneş batıncaya kadar bir şey yiyip içmesi ona helal olmazdı. Bu durum şu ayet nazil oluncaya kadar devam etti: "Tan yerinde beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayırd edilinceye kadar yiyin, için." Ravi der ki: "Bu ayet, Kays İbnu Amr hakkında nazil olmuştur." |Buhari, Savm 15; Tirmizi, Tefsir 2, (2972); Ebu Davud, Savm 1, (2314); Nesai, Sıyam 29, (4, 147-148)|467
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buharimüslim|Sehl İbnu Sa'd|Beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayrılıncaya kadar yiyin için" ayeti indiği zaman "tan yerinde" kelimeleri henüz nazil olmamıştı. Bir kısım insanlar, oruç tutacakları zaman ayaklarına siyah ve beyaz (iplik) bağlar, bunlar görülünceye kadar yiyip içmeye devam ederlerdi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk "Tan yerinde" kelimelerini inzal buyurdu. O zaman herkes anladı ki burada beyaz ve siyah ipliklerden maksad gündüz ve gece imiş." |Buhari, Savm 16, Tefsir, Bakara 2, 28; Müslim, Sıyam 35, (1091)|468
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buharimüslimebu davudtirmizinesai|Adiy İbnu Hatim|Adiy İbnu Hatim (ra) biri siyah, biri beyaz iki köstek bağı aldı. Bir gece bunlara baktı fakat biri diğerinden ayrılmıyordu. Sabah olunca durumu Resulullah (sav)'a şöyle bildirdi: "Yastığımın altına biri siyah biri beyaz iki iplik koydum." Resulullah (sav) ona takıldı: "Beyaz iplikle siyah iplik senin yastığının altında iseler yastığın çok geniş olmalı" |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28, Savm 16; Müslim, Sıyam 33, (1090); Ebu Davud, Savm 17, (2349); Tirmizi, Tefsir, 2 (2974-2975); Nesai, Sıyam 29, (4, 148)|469
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buhari|Adiy İbnu Hatim|Resulullah (sav)'a: "Ey Allah'ın Resulü! Ayette geçen "beyaz ipliğin siyah iplikten ayrılması" nedir, bunlar iki iplik değil mi?" diye sordum da bana: "İki ipliğe baktı isen sen gerçekten kalın enselisin" dedi ve şu açıklamayı yaptı: "Hayır iki iplik değil, onun biri gecenin karanlığı, diğeri de gündüzün beyazlığıdır." |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28|470
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buharimüslim|Bera|Ensar hac yapıp da döndükleri zaman evlerine kapılarından girmezlerdi. Onlardan biri hac dönüşü kapıdan evine girdi. Fakat hemşehrileri onu bu davranışı sebebiyle kınadılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "İyilik, evlere arkasından girmeniz değildir. Kötülükten sakınan kimse(nin ameli) iyidir. Evlere kapılarından girin" (Bakara, 189) |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 29, Umre 18; Müslim, Tefsir, Nisa, (3026)|471
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buhari|Huzeyfe|"Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın. İhsanda bulunun. Allah ihsan edenleri sever" (Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demiştir ki: "Bu ayet infak ile alakalı olarak nazil oldu." |Buhari, Tefsir, Bakara 2,31|472
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|tirmiziebu davud|Eslem İbnu İmran|Medine'den gazve için yola çıktık. Niyetimiz İstanbul'du. Cemaatin başında Abdurrahman İbnu Halid İbnil-Velid vardı. Rum askerleri sırtlarını şehrin surlarına yaslamış müdafaada idiler. Bizden biri tek başına düşmana saldırıya geçti. Halk: "Dur, dur! Lailale illallah, eliyle kendini tehlikeye atıyor!" diye bağrıştılar. Ebu Eyyub el-Ensari hazretleri (ra) atılarak "Ey Ensar topluluğu, bu ayet bizim hakkımızda indi. Cenab-ı Hakk, Resulullah (sav)'a yardım edip, İslam galebe çalınca biz: "Artık işlerimizin başında kalıp, onları yoluna koyalım" dedik. Bunun üzerine Allah-u Teala bu ayeti indirdi. Yani "Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak" demek malın-mülkün başında kalıp onları düzene koymak için cihadı terketmektir." |Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2976); Ebu Davud, Cihad 23, (2512)|473
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buharimüslimtirmiziebu davudİbnu macemuvattanesai|Abdullah İbnu Ma'kıl|Ka'b İbnu Ucre (ra)'ye "Oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lazımdır" (Bakara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Başımda bitler kaynaştığı halde Resulullah (sav)'a götürüldüm. Beni görünce: "Meşakkatin, bu gördüğüm dereceye ulaşacağını zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin dedi. "Hayır" cevabını verdim. [Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "...İçinizde hasta olan veya başından rahatsız varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resulullah (sav): "Üç gün oruç tut veya her fakire yarım sa' yiyecek vermek suretiyle altı fakiri doyur, başını traş et" dedi. Bu ayet hassaten benim hakkımda nazil oldu, ancak umumen hepimize şamildir." |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 32, Meğazi 35, Tıbb 16; Müslim, Hacc 80, 85 (1201); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2977); Ebu Davud, Menasik, 43, (1856); İbnu Mace, Menasik 8, 6, (3079); Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesai, Menasik 96, (5,194-195)|474
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|ebu davud|Ebu Ümame et'Temimi|Ben hac sırasında, ücret mukabili hizmet veren birisi idim. Bana: "Senin haccın hacc sayılmaz" dediler. Bilahere İbnu Ömer (ra)'e rastladım. O'na: "Ben hacc sırasında, ücretle hizmet veren birisiyim, halk bana: "Senin haccın hacc sayılmaz diyorlar" dedim, İbnu Ömer (ra) "İhrama girmiyor, telbiye okumuyor, tavafta bulunmuyor musun?" dedi: "Hepsini yapıyorum" diye cevap verdim. Cevabım üzerine şu açıklamayı yaptı: "Senin haccın hacc sayılır. Nitekim Resulullah (sav)'a bir adam gelmiş, senin bana sorduğuna yakın şeyler sormuştu. Resulullah (sav) sükut buyurdu ve adama cevap vermedi, Derken şu ayet nazil oldu: "(Hacc mevsiminde, ticaret yaparak) Rabbinizden rızık istemenizde bir günah yoktur... (Bakara, 198). Bunun üzerine Resulullah (sav) o adamı çağırtarak, ayeti okudu ve: "Haccın hacc sayılır" buyurdu." |Ebu Davud, Menasik 7, (1733)|475
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buhariebu davud|İbnu Abbas|Ukaz, Mecenne ve Zülmecaz cahiliye devrinin panayırları idi. İslam geldiği zaman halk, hac mevsiminde ticaret yapmayı günah addeder oldular. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Hac mevsiminde Rabbinizden rızık taleb etmenizde sizin için bir günah yoktur." Ayeti İbnu Abbas şu şekilde okudu. |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 34, Hacc 150, Büyu 1; Ebu Davud, Menasik 5, (1732), 7, (1734)|476
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buhariebu davud|İbnu Abbas|Yemen ahalisi, hacca geliyorlar fakat beraberlerinde azık almıyorlardı. "Biz mütevekkil kimseleriz" diyorlardı. Mekke'ye gelince bu davranışlarını halka sordular. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Azıklanın, ancak bilin ki, en hayırlı azık takvadır" (Bakara, 197). |Buhari, Hacc 6; Ebu Davud, Menasik 4, (1730)|477
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buhari|İbnu Abbas|Kişi ihramsız olarak (yani Mekke'de ikamet edenler veya ümre için gelip, ümreden sonra ihramı çıkaranlar) Beytullah'ı ziyaret eder. Bu imkan, hacc niyetiyle ihram giymeye kadar devam eder. Arafat'a çıkınca, kime deve, sığır veya davardan kurban müyesser olmuşsa, dilediğini kurban eder. Bunlardan biri olmazsa, ona hacdaki, üç günün orucu terettüp eder. Bu günler, arefe gününden evvele ait olmalıdır. Bu üç günün sonuncu günü arefe gününe tesadüf ederse, bunda bir günah yoktur. Sonra Arafat'da vakfe'ye gider ikindi namazından akşam karanlığının gelmesine kadar vakfe'de kalır. İbnu Abbas anlatmaya üslubu biraz değiştirerek devam ediyor. Sonra Arafat'tan insanlar sökün edince, orayı terketsinler. Topluca geceyi geçirecekleri yere (Müzdelife'ye) gelsinler. Orada Allah'ı çokça zikretsinler, sabah vakti girmezden önce bilhassa tekbir ve tehlili çok yapsınlar sonra buradan da topluca hareket etsinler. Çünkü (eskiden beri) herkes buradan hareket ederdi. Cenab-ı Hakk: "İnsanların toplu olarak sökün ettiği yerden siz de sökün edin, (eski yaptıklarınızdan) Allah'a af dileyin. Allah bağışlar ve merhamet eder" (Bakara, 199). Şeytan taşlayıncaya kadar akmaya (ve çok zikretmeye) devam edin. |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 35|478
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|rezin|İbnu Müseyyeb|Süheyb (ra) muhacir olarak Mekke'den yola çıktı. Kureyş'ten bazıları onu takibe başladılar. Bunun üzerine o da devesinden inerek sadağında ne kadar ok varsa hepsini çıkardı. Takipçilere: "Allah'a kasem olsun oklarımın hepsini alıncaya kadar bana yetişemezsiniz. Sonra elimde durdukça kılıcımı kullanacağım. Eğer dilerseniz, size Mekke'de toprağa gömdüğüm malın yerini söyleyeyim, mukabilinde siz de beni serbest bırakın, yoluma devam edeyim" dedi. Takipçiler teklifini kabul ettiler. (O da sağ salim yoluna devam etti). Resulullah (sav)'ın yanına varınca şu ayet nazil oldu: "İnsanlardan öyle kimse de vardır ki, Allah'ın rızasını isteyerek nefsini satın alır..." (Bakara, 207). Hz. Peygamber (sav): "Ebu Yahya'nin alış-verişi karlı oldu" der ve ayeti tilavet buyurur". (Rezin'in ilavesidir. Bagavi ve İbnu Kesir tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler) |Rezin|479
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|ebu davudnesai|İbnu Abbas|Cenab-ı Hakk'ın şu sözleri nazil olduğu zaman: "Yetim rüşdüne erinceye kadar, onun malına o en güzel olanından başka bir suretle yaklaşmayın"; keza "Yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir" (Nisa, 10) yanında yetim bulunanlar hemen gidip yetimlerin yiyeceğini ve içeceğini kendilerinin yiyip içeceklerinden ayırdılar. Yetime ait yiyecek ve içeceklerden bir şey artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokuşup bozuluncaya kadar saklanıyordu. Bu hal, bir kısım müşkilatlara sebep oldu. Durum Resulullah (sav)'a arzedildi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar. De ki; "Onları faydalı ve iyi bir hale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşlerinizdir" (Bakara, 220). Bu ayet üzerine yetimlerin yiyeceklerini ve içeceklerini kendi yiyecek ve içeceklerine karıştırdılar." |Ebu Davud, Vesaya 7, (2871); Nesai, Vesaya 11, (6, 256-257)|480
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buhari|Nafi|İbnu Ömer (ra) Kur'an okuduğu zaman, okuma işinden çıkıncaya kadar hiç konuşmazdı. Bir gün ben (Mushafı, yüzünden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara süresini okudu. Bir ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkında indi biliyor musun?" diye sordu. Ben "Hayır" deyince: "Şu, şu mesele için" diye açıkladı, sonra (okumaya) devam etti. |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 39|481
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buharimüslimebu davudtirmizi|Cabir|Yahudiler: "Kadına arka istikametinden temas edilirse çocuk şaşı doğar" derlerdi. Bunun üzerine: "Kadınlarınız sizin (evlad yetiştiren) tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayeti nazil oldu" (Bakara 223). |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 39; Müslim, Nikah 117 (1435); Ebu Davud, Nikah 46, (2163); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2982)|482
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|tirmizi|İbnu Abbas|Hz. Ömer (ra), Resulullah (sav)'a gelerek: "Ey Allah'ın Resulü mahvoldum" buyurdu. Hz. Peygamber (sav): "Niye mahvoldun ne var?" diye sorunca açıkladı: "Bu gece bineğimi ters çevirdim (arka canibinden yanaştım). "Resulullah (sav) hiçbir cevap vermedi. Cenab-ı Hakk peygamberine şu ayeti vahyetti: "Kadınlarınız sizin tarlalarınızdır. Tarlanıza istediğiniz gibi gelin." Dübüründen ve hayız halinde temastan kaçınmak şartıyla önden, arkadan, nasıl istersen öyle gel. |Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2984)|483
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|ebu davud|İbnu Abbas|Allah, İbnu Ömer (ra)'i mağfiret buyursun, bir hususta yanılmıştı. Şu Ensariler putperestti ve ehl-i kitaptan Yahudilerle birlikte idiler. Ensar (İslam'dan önce) ilim yönüyle Yahudilerin kendilerinden üstün olduklarına inanırlardı. Bu sebeple onların birçok davranışlarını aynen taklid ediyorlardı. Ehl-i kitaba has adetlerden biri de kadınlarına tek istikametten (yani ön cihetten) yanaşırlardı. Bu, kadın için de en uygun tarzdı. Ensar topluluğu, bu adeti de Yahudilerden aynen almıştı. Kureyşliler ise, kadınları hoş olmayan şekilde açarlar, onlara arka cihetlerinden, ön cihetlerinden, sırt üstü yatmış vaziyette yanaşırlardı. Medine'ye muhacir olarak Mekkeliler gelince onlardan bir erkek Medineli bir kızla evlendi. Erkek, kadına Kureyş usulünce temas etmek istedi. Kadın buna müsaade etmedi. "Bizde kadına tek istikametten temas edilir, sen de öyle yap, aksi halde bana dokunma" dedi. Onların bu ihtilafı büyüdü ve herkes duydu. Öyle ki Resulullah (sav)'a da intikal etti. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlanızdır. Tarlaya dilediğiniz gibi gelin" (Bakara 223). "Dilediği gibi" den maksad (istikamet olarak) önlerinden, arkalarından, sırt üstü yatmış olarak. Ancak bu geliş çocuk mahalline olacak." |Ebu Davud, Nikah 46, (2164)|484
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|tirmizi|Ümmü Seleme|Resulullah (sav): "Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlalarınızdır, tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: "Tek yoldan (ki o da çocuk yoludur) olmak kaydıyla dilediğiniz şekilde temas kurun" |Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2983)|485
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buhariebu davudmuvatta|Aişe|Kur'an'daki: "Allah sizi (dil alışkanlığı olarak maksadsız yapılan) lağv yeminleriniz için muaheze etmez" ayeti kişinin sözünde sıkça kullandığı, "vallahi evet", "billahi hayır" gibi yeminleri için nazil oldu." (Yukandaki metin Buhari'den alınmadır. Hadisi, Ebu Davud hem Hz. Peygamber (sav)'in sözü olarak hem de Hz. Aişe (ra)'nin sözü olarak iki şekilde rivayet etmiştir. İmam Malik Muvatta'da bu hadisle ilgili olarak şunu söyler: "Bu mevzuda işittiğimin en güzeli şudur: "Ayette geçen "Lağv", bir kimsenin öyle bildiği için bir şey hakkında yaptığı yemindir, ancak sonradan, o şeyin, bildiği gibi olmadığını anlar. Bu durumda yaptığı yemin için kefaret gerekmez. Ancak bir kimse de çıkıp, günahkar ve yalancı olduğunu bile bile, birilerini memnun etmek veya bir malı ede etmek için yemin ederse bu öylesine büyük bir günahtır ki, bunun kefareti yoktur.") |Buhari, Eyman 14, Tefsir, Maide 8; Ebu Davud, Eyman 7, (3254); Muvatta, Eyman 9, (2, 477)|486
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|ebu davudnesai|İbnu Abbas|Kur'an-ı Kerim'deki "Kocaları, bekleme müddeti içinde barışmak isterlerse onları geri almaya (herkesten) çok layıktırlar" (Bakara 228) ayeti hakkında şunu söyledi: "Erkek hanımını üç talakla da boşasa hanımını geri almaya herkesten daha çok hak sahibi idi. Ancak bu hüküm, Cenab-ı Hakk'ın şu sözü ile neshedildi: "Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır..." (Bakara, 229). |Ebu Davud, Talak 10, (2195); Nesai, Talak 74, (6, 212)|487
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|tirmizimuvatta|Urvetu'bnu'z-Zübeyr|Cahiliye devrinde kişi hanımım boşar, iddeti sona ermeden geri almak isterse, alma hakkına sahipti. Bu şekilde bin kere boşayıp geri dönebilirdi. (Bu hal bir adamın şu hadisesine kadar devam etti.) Bir gün adam hanımını boşadı ve iddeti dolmak üzere iken hanımını geri aldı, sonra tekrar boşadı ve hanımına: "Allah'a kasem olsun seni evime almıyorum ve ebediyen başkasına da helal olmayacaksın" dedi. Kadın: "Bu nasıl olur?" deyince, adam: "Seni boşuyorum, iddetin dolmadan tekrar geri alacağım ve bu böylece devam edip gidecek" dedi. Kadın Hz. Aişe (ra)'ye gitti, durumu anlattı. Hz. Aişe cevap vermedi. Resulullah (sav)'ı bekledi. Gelince vak'ayı anlattı. Resulullah (sav) da cevap vermedi (vahiy bekledi). Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Boşama iki defadır ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır" (Bakara, 229). O günden itibaren insanlar bu yeni talaka yöneldiler, boşayan da boşamayan da. (Parantez içindeki açıklayıcı kısımlar Tirmizi'deki ziyadeden alınmıştır) |Tirmizi, Talak 16, (1192); Muvatta, Talak 80, (2, 588)|488
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buhariebu davudtirmizi|Ma'kıl İbnu Yesar|Benim bir kızkardeşim vardı. Evlenmek için buna müracaat edenler oldu. Fakat kimseye müsbet cevap vermiyordum. Derken amcamın oğlu istedi. Kızkardeşimi ona nikahladım. Allah'ın dilediği kadar bir müddet beraber yaşadılar. Sonra amcam oğlu onu talak-ı ric'i ile boşadı. Ancak tekrar almadan terketti. İddeti tamamlandı. Kız kardeşimle evlenmek isteyenler bana müracaat edince amcam oğlu da, müracaat ederek tekrar almak istedi. Kendisine: "Daha önce de çok isteyenler oldu, kimseye vermedim, seni hepsine tercih ederek sana verdim, seninle evlendirdim. Sen onu talak-ı ric'i ile boşadın. (Geri alma hakkın olduğu halde terkettin ve iddeti doldu. Başkaları istemeye gelince, sen de talib odun, taleble almak istiyorsun. Allah'ıma kasem olsun onu asla sana vermeyeceğim" dedim. Ma'kıl der ki: Bunun üzerine benim hakkımda şu ayet nazil oldu: "Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiler mi, aralarında meşru bir surette anlaştıkları takdirde, artık kendilerini kocalarına nikah etmelerine engel olmayın" (Bakara, 232). Yine Ma'kıl ilave ediyor: "Ayet üzerine, yeminim için kefarette bulundum ve kız kardeşimi, eski kocasına nikahladım." Buhari'nin bir rivayetinde şöyle denir: "Resulullah (sav) Ma'kıl'ı çağırdı, ayeti kendisine tilavet buyurdu. Bunun üzerine o, müşkülpesendliği bıraktı ve Allah'ın emrine boyun eğdi" (Buhari, Talak 44) |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 40, Talak 44; Ebu Davud, Nikah 21, (2087); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (298)|489
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buhari|İbnu Abbas|Kur'an'ın: "(Vefat iddeti bekleyen) kadınları nikahla isteyeceğinizi çıtlatmanızda... üzerinize bir vebal yoktur" (Bakara 235) ayetinden maksadı, "Evlenmeyi arzu eden kişinin: "Ben nikahlanmak istiyorum, kadına ihtiyacım var, saliha bir kadına kavuşmak istiyorum" demesidir" diye açıklamıştır. |Buhari, Nikah, 34|490
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|buharimüslimebu davudtirmizinesaiİbnu mace|Ali|Resulullah (sav) Hendek Savaşı sırasında "Allah onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun, bizim orta namazımıza mani oldvlar, güneş batıncaya kadar kılamadık" buyurdu. Bir rivayette: "Bizi, salat-ı vusta olan ikindi namazından ahkoydular" denir. Bir diğer rivayette: "Sonra ikindiyi akşamla yatsı arasında kıldık" denir. |Buhari, Tefsir, Bakara 2, 42, Cihad 98, Meğazi 29, Daavat 58; Müslim, Mesacid 202-206, (627); Ebu Davud, 5, (409); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2987); Nesai, Salat 14 (1, 236); İbnu Mace, Salat 6, (684)|491
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|müslimebu davudtirmizinesaimuvatta|Ebu Yunus|Aişe'nin azadlısı Ebu Yunus anlatıyor: "Hz. Aişe (ra), kendisine bir mushaf yazmamı emretti ve dedi ki: "Şu ayete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim. Bana şunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazına ve ikindi namazına devam edin ve Allah için yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238). Hz. Aişe (ra): "Ben bunu Resulullah'dan işittim" dedi. |Müslim, Mesacid 207, (629); Ebu Davud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesai, Salat 6, (1, 236); Muvatta, Salat 25, (1,138-139)|492
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Bakara Suresi|muvatta|Amr İbnu Rafi|Anlattığına göre, "Hz. Hafsa (ra)'ya bir mushaf yazıyormuş. Hz. Hafsa (ra) kendisinden, önceki hadiste "(Ebu Yunus'tan) Hz. Aişe'nin taleb ettiği hususu aynen taleb ettiğini anlatmıştır." |Muvatta, Cema'a 25, (1, 139)|493
Dostları ilə paylaş: |