TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|A'raf Suresi|buhariebu davud|İbnu'z-Zübeyr|"Sen afyolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme" (A'raf, 199) ayeti, ancak ve ancak halkın ahlakı hususunda nazil oldu. |Buhari, Tefsir, A'raf 5; Ebu Davud, Edeb 5, (4787)|616
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|A'raf Suresi|buhariebu davud||Buhari ve Ebu Davud'un diğer bir rivayetinde şöyle denir: "Allah, Peygamberine (sav) halkın ahlakından, affetmeyi, benimseyip almasını emretti." (Açıklaması için önceki hadise bakılabilir) |Buhari, Tefsir, A'raf 5; Ebu Davud, Edep 5, (4787)|617
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|buharimüslim|İbnu Cübeyr|İbnu Abbas (ra)'a "Enfal süresi (ne hususta indi?)" diye sordum, bana: "Bedir Savaşı uzerine indi" cevabını verdi. |Buhari, Tefsir, Enfal 1; Müslim, Tefsir, 31, (3031)|618
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|müslimtirmiziebu davud|Mus'ab İbnu Sa'd|Babasından (ra) naklettiğine göre, babası şöyle demiştir: "Bedir Savaşı sırasında bir kılıçla geldim ve: Ey Allah'ın Resulü, Allah kalbimi müşriklerden kurtardı, bu kılıcı bana bağışla" dedim. Bana: "Bu mal ne senin, ne de benim" diye cevap verdi. Ben (içimden): ""Bu kılıç, savaş sırasında benim kadar ciddi hizmette bulunmayan birine verilebilir" diyerek ayrıldım. Sonra Resulullah (sav) benim yanıma geldi ve: "Sen, kılıç benim değilken onu benden istemiştin. Şimdi ise artık benim oldu, al, bu senin olsun!" dedi." Şu ayet inmişti: "Ey Muhammed! Sana ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: "Ganimetler Allah'ın ve Peygamberindir, inanıyorsanız Allah'tan sakının..." (Enfal, 1) |Müslim, Cihad 33, (1748); Tirmizi, Tefsir, Enfal (3080); Ebu Davud, Cihad 156, (2740)|619
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|ebu davud|Ebu Said|"Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, savaş günü arkasını düşmana dönen kimse Allah'tan bir gazaba uğramış olur. Onun varacağı yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüştür!" (Enfal, 16) ayeti Bedir günü indi. |Ebu Davud, Cihad 106, (2648)|620
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|buhari|İbnu Abbas|"Allah katında yeryüzündeki canlıların en kötüsü gerçeği akletmeyen sağırlar ve dilsizledir" (Enfal, 22) ayetinde kastedilmiş olanlar Abdü'd-Daroğullarından bir gruptur. |Buhari, Tefsir, Enfal 1|621
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|buharimüslim|Enes|Ebu Cehl (birgün) şöye dedi: "Allah'ımız, eğer bu Kitap, gerçekten senin katından ise, bize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azab ver" (Enfal, 32) diye dua etmişti. Şu ayet indi: "Sen içlerinde iken Allah onlara azab etmez. Onlar bağışlanma dilerken de elbette Allah azab edecek değildir" (Enfal, 33) Müşrikler mü'minleri Mekke'den çıkardıkları zaman da şu ayet indi: "Yoksa Mecsid-i Haram'a girmekten men ederlerken Allah onlara niçin azab etmesin?" (Enfal, 34). |Buhari, Tefsir, Enfal 3, 4; Müslim, Sıfatu'l-Münafıkin 37, (2796)|622
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|müslimtirmiziebu davud|Ukbe İbni Amir|Resulullah (sav) minberde iken dinledim, şu ayeti okudu: "Ey iman edenler! Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar -Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah'ın bilip sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere kuvvet ve savaş atları hazırlayın..." (Enfal, 60). Ayette geçen "kuvvet"i "Bilesiniz, kuvvet "atmak"tır" diye açıkladı ve bunu üç kere tekrar etti." |Müslim, İmaret 167, (1917); Tirmizi, Tefsir, Enfal (3083); Ebu Davud, Cihad 24, (2514)|623
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|müslim|Ukbe İbni Amir|Müslim ve Tirmizi'de şu ziyade vardır: "... Haberiniz olsun! Allah, arzı fethetmenizi müyesser kılacak, ihtiyaçlarınız (Allah tarafından) karşılanacaktır. Sizden kimse oklarıyla oynamaktan sakın geri kalmasın." |Müslim, İmaret 168, (1918)|624
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|buhariebu davud|İbnu Abbas|"Ey Peygamber! Mü'minleri savaşa teşvik et. Sizin sabırlı yirmi kişiniz onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin yüz kişiniz, inkar edenlerden bin kişiyi yener; çünkü onlar anlayışsız bir güruhtur" (Enfal, 65) ayeti inince bir kişinin on kişinin önünden kaçmaması, yirmi kişinin de iki yüz kişinin önünden kaçmaması farz kılındı. Sonra da şu ayet indi: "Şimdi Allah yükünüzü hafifletti, zira içinizde zaaf bulunduğunu biliyordu. Sizin sabırlı yüz kişiniz, onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin bin kişiniz, Allah'ın izniyle, iki bin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfal, 66). Böylece yüz kişinin, iki yüz kişinin önünden kaçmaması farz kılındı. |Buhari, Tefsir, Enfal 6, 7; Ebu Davud, Cihad 106, (2646)|625
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|ebu davud||Bir rivayette de şöyle denir: "... Sizin sabırlı yirmi kişiniz, onlardan iki bin kişiyi yener" ayeti nazil olunca bu, Müslümanlara ağır geldi ve şu ayet indi: "Şimdi Allah yükünüzü hafifletti. Zira içinizde zaaf bulunduğunu biliyordu. Sizin sabırlı yüz kişiniz onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin bin kişiniz, Allah'ın izniyle onlardan iki bin kişiyi yener.." (Enfal, 66). Allah onlardan miktarı hafiflettikçe, Müslümanların sabrı da -azaltılan miktar nisbetinde- eksildi." |Ebu Davud, Cihad 106, (2646)|626
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|tirmizi|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ganimetler sizden önce hiçbir başı siyaha (yani ademoğluna) helal kılınmadı. Ganimet alındığı zaman gökten inen bir ateş onu yakardı. -Ravi Süleyman el-A'meş der ki: "(Başı siyah tabirini) şimdilerde Ebü Hüreyre'den başka kullanan birini göremiyorum- Bedir savaşı sırasında henüz helal edilmezden önce, Müslümanlar ganimetleri aldılar. Bunun üzerine Cenab-ı Hak şu ayeti indirdi: "Daha önceden Allah'tan verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldıklarınızdan ötürü size büyük bir azab erişirdi..." (Enfal, 68). |Tirmizi, Tefsir, Enfal, (3084)|627
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|ebu davudmüslim|Ömer|Bedir savaşında Hz. Peygamber (sav) (esirlerin serbest bırakılmaları mukabilinde) fiyde-i necat alınca Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere sermeden esir almak hiçbir peygambere yaraşmaz. Geçici dünya malını istiyorsunuz. Oysa Allah ahireti kazanmanızı ister. Allah güçlüdür, hakimdir. Daha önceden Allah'tan verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldıklarınızdan ötürü size büyük bir azab erişirdi. Elde ettiğiniz ganimetleri temiz ve helal olarak yiyin..." (Enfal 67-69). Ganimetler sonradan helal kılındı. |Ebu Davud, Cihad (2690); Müslim, Cihad 58, (1763)|628
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Enfal Suresi|ebu davud|İbnu Abbas|Şu iki ayet hakkında aşağıdaki açıklamayı yapmıştır: "Doğrusu inanıp hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenler ve Muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin dostudurlar" ve "İnanıp hicret etmeyenlerle, -hicret edene kadar- sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluktan başkasına karşı onlara yardım etmeniz gerekir. Allah işlediklerinizi görür. İnkar edenler birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda dost olmazsanız yeryüzünde kargaşalık, fitne ve büyük bozgun çıkar, inanıp hicret eden, Allah yolunda savaşanlar ve Muhacirleri barındırıp, onlara yardım edenler, işte onlar gerçekten inanmış olanlardır. Onlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır. Sonra inanıp hicret eden ve sizinle birlikte savaşanlar, işte onlar sizdendir." Bedeviler muhacire varis olmazdı, muhacir de ona varis olmazdı. Bu durum nesh edildi. Ayet şöyle buyurdu: "Birbirinin mirascısı olan akraba Allah'ın kitabına göre birbirine daha yakındır. Doğrusu Allah her şeyi bilir." (Enfal, 22-25) |Ebu Davud, Feraiz 16, (2924)|629
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|ebu davudtirmizi|İbnu Abbas|Hz. Osman (ra)'a dedim ki: "Siz niçin, mesani grubuna giren Enfal suresini miün grubuna giren Beraet suresine yaklaştırdınız ve aralarına da besmeleyi yazmadınız?" Hz. Osman (ra) şu cevabı verdi: "Resulullah (sav)'a vahiy sırasında, bir çok süre birlikte gelirdi. Bu durumda herhangi bir vahiy geldi mi, vahiy katiblerini çağırır, onlara: "Şu ayetleri, şu şu meselelerin zikedildiği sureye koyun" diye irşad ederdi. Bir ayet geldiği zaman da "Bu ayeti içinde şu şu şeylerin zikredildiği sureye koyun" derdi. Enfal suresi, Medine'de ilk nazil olanlardandı. Beraet suresi ise, iniş itibariyle Kur'an'ın sonuncusu idi. Bunun kıssası da Enfal'in kıssasına benzemekte idi. Bu sebeple Beraet'i öbüründen zannettim. Resulullah (sav) bu surenin öncekinden olduğunu belirtmeden vefat etti. Bu sebeple ben bunların arasını yakın tuttum ve ikisinin arasına bismillahirrahmanirrahim satırını koymadım. Böylece onu yedi uzunların (Seb'u't-Tıval) arasına koydum." (Ebu Davud'un rivayetinde "Beraet'i öbüründen zannettim" cümlesi yoktur) |Ebu Davud, Salat 125, (786); Tirmizi, Tefsir, Tevbe, (3086)|630
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|buharimüslim|Said İbnu Cübeyr|İbnu Abbas (ra)'a sordum: Tevbe süresi nedir? Şu cevabı verdi: Tevbe mi? bilakis o fazihadır (İslam'ın düşmanlarını rezil etmektedir). Onlardan bir kısmı şöyledir... diyerek o kadar çok saymıştır ki, halk "Bizden kimseyi bırakmıyacak, herkesi zikredecek" zannına kapıldılar. Ben tekrar sordum: Ya Enfal süresi? Bu, dedi. Bedir Savaşı hakkında nazil oldu. Ben tekrar sordum: Pekala Haşr süresi? O da, dedi, Benu'n-Nadir Yahudileri hakkında nazil oldu." |Buhari, Tefsir, Haşr 1, Enfal 1, Megazi 14; Müslim, Tefsir 31, (3031)|631
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|buharimüslim|Said İbnu Cübeyr|Bir diğer rivayette Said İbnu Cübeyr'in: "Ya Suretu'l Haşr (niçin inmiştir?)" sorusuna İbnu Abbas (ra)'ın: (Haşr süresi mi? hayır! O), Benun-Nadir süresidir" cevabını verdiği kaydedilmiştir. |Buhari, Tefsir, Haşr 1, Enfal 1, Meğazi 14; Müslim, Tefsir 31, (3031)|632
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|buharimüslim|Said İbnu Cübeyr|Bir diğer rivayette Said İbnu Cübeyr'in: "Ya Suretu'l Haşr (niçin inmiştir?)" sorusuna İbnu Abbas (ra)'ın: (Haşr süresi mi? hayır! O), Benun-Nadir süresidir" cevabını verdiği kaydedilmiştir. |Buhari, Tefsir, Haşr 1, Enfal 1, Meğazi 14; Müslim, Tefsir 31, (3031)|633
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|buharimüslimebu davudnesai|Ebu Hüreyre|Hz. Ebu Bekir (ra), Resulullah (sav) tarafından Veda haccından önceki hacc mevsiminde hacc emiri olarak tayin edildiği hacda, "Bu yıldan sonra müşriklere haccetmek yasaktır", "Çıplak olarak Beytullah tavaf edilemez" diye ilan etmek üzere vazifelendirdiği bir gruba beni de gönderdi. Ancak, bilahare Hz. Peygamber (sav), Hz. Ebu Bekir (ra)'in arkasından Hz. Ali'yi gönderdi ve Beraet süresini halka ilan etmeyi ona emretti. Hz. Ali (ra) bizimle birlikte Mina'da halka, Beraet'i ilan etti: "Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hacc yapamıyacak ve çıplak olarak Beytullah tavaf edilmeyecek." |Buhari, Salat 10, Hacc 67, Cizye 16, Meğazi 66, Tefsir, Tevbe 2, 3, 4; Müslim, Hacc 435, (1347); Ebu Davud, Hacc 67, (1946); Nesai, Hacc 161, (5, 234)|634
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|buharimüslimebu davudnesai|Ebu Hüreyre|Bir başka rivayette, aynı hadise şöyle gelmiştir: "Haccu'l-Ekber günü, kurban bayramı günüdür. el-Haccu'l-Ekber de haccdır. Hacca "el-Haccu'l-Ekber" denilmesi, halkın ümreye "el-Haccul-Asgar" demesinden ileri gelmiştir." Ebu Hureyre devamla diyor ki: "O yıl, Hz. Ebu Bekir (ra) bu tebliği halka duyurdu. Bunun üzerine ertesi yıl yani Hz. Peygamber (sav)'ın bizzat katılarak Veda haccını yaptığı zaman, tek müşrik hacca katılmadı. Hz. Ebü Bekir'in müşriklere ilanda bulunduğu sene Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ey iman edenler! Doğrusu puta tapanlar pistirler, bu sebeple, bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer fakirlikten korkarsanız, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginleştirecektir. Allah şüphesiz bilendir, hakimdir" (Tevbe 28). Müşrikler ticaret yapıyorlar, Müslümanlar da bundan faydalanıyorlardı. Allahu Teala müşriklerin Mescid-i Haram'a yaklaşmalarını yasaklayınca, Müslümanlar müşriklerin yaptıkları ticaretin kesilmesiyle ondan elde ettikleri menfaatin kesileceği endişesine düştüler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu vahyi indirdi: "Eğer fakirlikten korkarsanız, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginleştirecektir."Sonra bunu takip eden ayette Cenab-ı Hakk cizyeyi helal kıldı. Bu daha önce alınmıyordu. Bunu, müşriklerin ticaretiyle elde edilen menfaate bir karşılık (ivaz) yaptı. Cenab-ı hakk şöyle buyurdu: "Kitap verilenlerden, Allah'a, ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın" (Tevbe, 29). Allah Müslümanlara bunu helal kılınca, anladılar ki, Allah kendilerine, müşriklerle olan ticaretin kesilmesi sebebiyle kaybından korkup üzüldükleri menfaatten daha fazlasını vermektedir" |Buhari, Salat 10, Hacc 67, Cizye 16, Meğazi 66, Tefsir, Tevbe 2, 3, 4; Müslim, Hacc 435, (1347); Ebu Davud, Hacc 67, (1946); Nesai, Hacc 161, (5, 234)|635
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|nesai|Ebu Hüreyre|Nesai'den gelen bir diğer rivayet şöyledir: Ebu Hüreyre (ra) dedi ki: "Resulullah (sav) Ali İbnu Ebi Talib (ra)'i Beraet suresiye birlikte Mekke ahalisine gönderdiği zaman onunla beraber ben de geldim. Kendisine "Ne ilan ediyordunuz?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Biz şunları ilan ediyorduk: 1- Kabe'ye ancak mü'minler girer. 2- Beytullah çıplak tavaf edilemez. 3- Kimin Resulullah (sav)'la bir anlaşması varsa bunun müddeti dört ayın hitamıdır. Dört ay geçtikten sonra Allah ve Resulü müşriklerden beridir. 4- Bu seneden sonra hiçbir müşrik haccetmeyecek. Ben bunları böyle (yüksek sesle ve tekrarla) bağırarak söylüyorum ki O gün sesim kısıldı." |Nesai, Hacc 161, (5, 234)|636
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|tirmizi|Ali|Ben, "Hacc-ı Ekber günü hangi gündür?" diye sordum, bana: "Kurban günü" diye cevap verdi." |Tirmizi, Tefsir, Beraet (3088), Hacc 110 (958)|637
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|ebu davudİbnu mace|İbnu Ömer|Resulullah (sav) haccettiği hacc sırasında, cemreler arasında, kurban günü durarak sordu: "Bu gün hangi gündür?" Halk: "Kurban günüdür", dediler. Resulullah (sav): "Bugün Hacc-ı Ekber günüdür" buyurdu. |Ebu Davud, Hacc 67, (1945); İbnu Mace, Menasik 76, (2058)|638
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi||İbnu Ebi Evfa|Resulullah (sav) şöyle diyordu: "Kurban günü büyük hacc (el-haccu'l-ekber) günüdür. O gün kanlar akıtılır, başlar traş edilir, kirler, paslar giderilir, haramlar helal olur." ||639
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|nesai|Cabir|Resulullah (sav) Ci'rane ümresinden dönünce Hz. Ebu Bekir (ra)'i haccın başında emir olarak yolladı. Onunla birlikte biz de vardık, el-Arc mevkiinde iken (es-salatu hayrun minen nevm) diye çağrıda bulundu. Bir müddet sonra da tekbir getirmek üzere doğrulduğu sırada arka tarafından kulağına bir deve sesi geldi. Bunun üzerine tekbiri bıraktı ve: "Bu ses, dedi, Resulullah (sav)'ın devesi Ced'a'nın sesi, muhakkak ki hacc konusunda Resulullah (sav) yeni bir karara varmıştır, belki de bu, Resulullah (sav)'nın kendisidir, bu durumda namazı birlikte kılarız." dedi. Devenin sırtındaki Ali (ra) idi. Hz. Ebu Bekir (ra) ona: "Hacc emiri olarak mı geldin, elçi olarak mı?" diye sordu. Hz. Ali (ra): "Elçi olarak geldim, Resulullah (sav) beni Beraet süresiyle gönderdi. Onu hacc mahallerinde halka okuyup tebliğ edeceğim" dedi. Sonra Mekke'ye geldik. Tevriye gününden (Zilhicce'nin 8. günü) bir gün önce Hz. Ebu Bekir (ra) kalktı. Halka hitabetti. (Mina'dan Mekke'ye) nasıl sökün edeceklerini, taşlamayı nasıl yapacaklarını, birer birer tarif ederek halka haccın menasikini (usul ve adabını) öğretti. Hz. Ebu Bekir (ra)'in konuşması bitince sözü Hz. Ali (ra) aldı. Beraet suresini halka, son ayetine kadar okudu. Sonra kurban günü geldi. Arafat'ı terketti. Hz. Ebu Bekir (ra) dönünce, tekrar halka hitabetti. Onlara Arafat'ı terketme (adabın)dan kesimlerinden (vesair) menasiklerinden sözetti. Sözü bitince, yine Hz. Ali (ra) ayağa kalktı, halka, Beraet suresini sonuna kadar okudu. Nefrul-evvel günü (Mina'dan Mekke'ye hareket günü) Hz. Ebu Bekir (ra) kalktı ve halka bir hitabede daha bulundu. Mina'yı nasıl terkedeceklerini, nasıl taşlama yapacaklarını tarif etti, haccın menasikini öğretti. Konuşmasını bitirince fecirden Hz. Ali (ra) kalktı. Halka Beraet suresini sonuna kadar (bir kere daha) okudu. |Nesai, Hacc 186,187, (5, 247-248)|640
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|buhari|Zeyd İbnu Vehb|Biz Huzeyfe (ra)'nin yanında idik. Bize dedi ki: Şu ayetin kasteddiklerinden hayatta sadece üç kişi kaldı: "Eğer andlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar, dinimize dil uzatırlarsa, inkarda önde gidenlerle savaşın -çünkü onların yeminleri sayılmaz- belki vazgeçerler" (Tevbe, 12), münafıklardan da sadece dört kişi kaldı. Bu söz üzerine bir bedevi kalkarak: "Siz Muhammed (sav)'in arkadaşlarısınız, bize bir kısım haberlerde bulunuyorsunuz, ama bunların mahiyeti nedir, ne değildir biz anlamıyoruz. Söz gelimi sadece dört tane münafık kaldığını söylediniz. Pekala şu evlerimizi yarıp işe yarayan şeylerimizi çalanlara ne demeli?" dedi. Huzeyfe (ra): "Onlar fasıklardır. Ben tekrar ediyorum münafıklardan sadece dört tanesi kalmıştır: Bunlardan biri yaşlı bir ihtiyardır, öyle ki soğuk suyu içse soğukluğunu hissedecek halde değildir." |Buhari, Tefsir, Berae 5|641
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|müslim|en-Nu'man İbnu Beşir|Ben Resulullah (sav)'ın minberinin yanında idim. Bir adam: "Ben Müslüman olduktan sonra başka bir amelde bulunmamış olmama kıymet vermem, ancak hacılara su dağıtmam harıç" dedi. Bir diğeri: "Ben de Müslüman olduktan sonra başka bir iş yapmamış olmama ehemmiyet vermem, ancak Mescid-i Haram'ı imar edip bakımını yapmam hariç" dedi. Bir üçüncüsü de: "Allah yolunda cihad, söylediklerinizden daha üstün bir ameldir" dedi. Hz. Ömer (ra) onlara müdahale ederek konuşmalarını menetti ve: "Resulullah (sav)'ın minberinin yanında sesinizi yükseltmeyin, bugün cumadır. Namazı kılınca ben huzura girer, ihtilaf ettiğiniz hususu sorarım" dedi. Arkadan Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Hacca gelenlere su vermeyi, Mescid-i Haram'ı onarmayı Allah'a ve ahiret gününe inananla, Allah yolunda cihad edenle bir mi tuttunuz? Allah katında bir olmazlar, Allah zulmeden milleti doğru yola eriştirmez. İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır" (Tevbe, 19-20). |Müslim, İmare 111 (1879)|642
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|tirmizi|Adiy İbnu Hatim|Boynumda altundan yapılmış bir haç olduğu halde Resulullah (sav)'a geldim. Bana: "Ey Adiy boynundan şu putu çıkar, at!" dedi ve arkadan şu ayeti okuduğunu hissettim: "Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek ilahtan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ilah yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir." (Tevbe, 31). Resulullah (sav) devamla: "Aslında onlar, bunlara (ruhbanlarına) tapınmadılar, ancak bunlar (Allah'ın haram ettiği bir şeyi) kendileri için helal kılınca hemen helal addediverdiler, (Allah'ın helal kıldığı bir şeyi de) kendilerine haram edince hemen haram addediverdiler." |Tirmizi, Tefsir, Berae, (3094)|643
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|buhari|Zeyd İbnu Vehb|Rebeze'ye uğramıştım. Orada Ebu Zerr (ra)'i gördüm. Kendisine: "Seni buraya getiren sebep nedir?" diye sordum. Şöyle açıkladı: "Şam'daydım. Bir ayet hakkında Muaviye (ra) ile ihtilafa düştük. Ayet şu: "Ey iman edenler! Hahamlar ve rahiplerin çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler. Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı mujdele. Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. "Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir, biriktirdiğinizi tadın" denecek" (Tevbe, 34-35). Muaviye (ra): "Bu ayet ehli kitap hakkına inmiştir" dedi. Ben ise: "Hem bizim, hem de onlar hakkında indi" dedim. Bu mesele üzerinde aramızda ihtilaf çıktı. Halife Hz. Osman (ra)'a yazarak beni şikayet etti. Hz. Osman bana yazarak Medine'ye gelmemi emretti. Bunun üzerine Medine'ye geldim. Halk, sanki daha önce beni hiç görmemiş gibi, çoklukla etrafımı sardı. Durumu Osman (ra)'a açtım. Bana: "İstersen buraya yakın bir yere git" dedi. İşte beni buraya getiren gerçek sebep budur. Benim üzerime Habeşli siyahi bir köleyi amir tayin etseler mutlaka dinler, itaat ederim." |Buhari, Zekat 4, Tefsir, Berae 6|644
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|buharimuvatta|İbnu Ömer|Bir bedevi kendisine: "Bana şu ayet hakkında açıklamada bulun", dedi ve ayeti okudu: "Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele" (Tevbe, 35). İbnu Ömer şu cevabı verdi: "Kim onu biriktirir ve zekatını vermezse vay haline! Bu ayet zekat emri gelmezden önceye aittir. Zekat emri gelince, Allah zekatı mallar için bir temizlik kıldı." |Buhari, Zekat 4, Tefsir, Berae 6; Muvatta, Zekat 1, (1, 256)|645
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|muvatta|İbnu Ömer|Muvatta'da şöyle denmiştir: "İbnu Ömer (ra)'e "(Azaba sebep olacak) hazine nedir?" diye sorulunca: "Zekatı verilmeyen maldır" diye cevap verdi." |Muvatta, Zekat 1, (1, 256)|646
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|tirmizi|Sevban|"Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele" ayeti nazil olduğu zaman biz, Hz. Peygamberle bir seferde bulunuyorduk. Ashabından bazısı: "Ayet altın ve gümüş hakkında indi, hangi malın daha hayırlı olduğunu keşke bilseydik?" dedi. Resulullah (sav) şu cevabı verdi: "Sahip olunan şeylerin en efdali: Zikreden bir dil, şükreden bir kalb, kocasının imanına yardımcı olan saliha bir zevcedir." |Tirmizi, Tefsir, Berae (3093)|647
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|ebu davud|İbnu Abbas|"Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele" ayeti nazil olduğu zaman, Müslümanlar bundan fazlaca kaygılandılar. Hz. Ömer (ra): "Ben sizin üzüntünüzü gidereceğim, haydi gelin" dedi ve gidip Hz. Peygamber (sav)'e müracaat ederek: "Ey Allah'ın Resulü", dedi "bu ayet ashabını çok kaygılandırdı." Hz. Peygamber : "Allah zekatı, malınızda baki kalan kirliliği temizlemek için farz kıldı. Nitekim, sizden sonrakilere kalması için de mirası farz kıldı" buyurdu. İbnu Abbas devam etti: (Resulullah'ın bu açıklaması üzerine) Hz. Ömer (ra) sevincinden (Allahu ekber) dedi. Peygamberimiz (sav) açıklamasına devamla, Hz. Ömer (ra)'e: "Kişinin kendi lehine biriktirdiği şeyin ne olduğunu sana haber vereyim mi? Bu, saliha bir kadındır. Yani nazar ettiği zaman kendini hoşnud kılacak, emrettiği zaman itaat edecek, evinden uzaklaştığı zaman (malını ve namusunu) koruyacak olan kadın" |Ebu Davud, Zekat 32, (1664)|648
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|ebu davud|İbnu Abbas|"Allah'a ve ahiret gününe inananlar mallarıyla, canlarıyla savaşmak istediklerinden ötürü geri kalmak için senden izin istemezler.." (Tevbe, 44) ayeti, Nur suresindeki şu ayetle neshedilmiştir: "Doğrusu Allah'a ve Peygamberine inanan mü'minler, Peygamberle beraber bir işe karar vermek için toplandıklarında ondan izin almaksızın gitmezler. Ey Muhammed! Senden izin isteyenler, işte onlar, Allah'a ve Peygamberine inananlardır. Bazı işleri için senden izin isterlerse, içlerinden dilediğine izin ver, Allah'tan, onların bağışlanmalarını dile. Allah şüphesiz bağışlar, merhamet eder" (Nur, 62). |Ebu Davud, Cihad 171, (2771)|649
TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Beraet (Tevbe) Suresi|buharimüslimnesai|Ebu Mes'ud el-Bedri|Sadaka vermeyi emreden ayet (Tevbe, 103) nazil olduğu zaman biz (ücret mukabilinde) sırtlarımızda yük taşıyor (bu yolla bir şeyler kazanıp) ondan sadaka veriyorduk. Bir adam (Abdurrahman İbnu Avf) gelerek çok miktarda bağışta bulundu. (Münafıklar dedikodu yaparak onun hakkında, gösteriş yapıyor), mürai dediler. Hemen şu ayet nazil oldu: "Sadaka vermekte gönülden davranan mü'minlere dil uzatan ve ancak ellerinden geldiği kadar verebilenlerle alay eden kimselere bu davranışlarının cezasını Allah verir. Onlara can yakıcı azab vardır" (Tevbe, 79). |Buhari, Zekat 10, İcare 13, Tefsir, Berae 11; Müslim, Zekat 72, (1018); Nesai, Zekat 48. (5, 59)|650
Dostları ilə paylaş: |