İsim ve Sıfatlar Tevhidinde Ehl-i Sünnet’in Muhaliflere Cevabı



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə75/92
tarix07.01.2022
ölçüsü1,69 Mb.
#83151
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   92
3- Ebû Yûsuf:

“Rivâyete göre Bişr el-Merîsî’ye : “Kelâm ilmini bilmek cehâlet, bilmemek ise ilimdir” demiştir.” el-Hucce fî Beyâni’l-Mehacce (1/106); Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye (sh: 75); Şerhu’l-Fıkhı’l-Ekber (sh: 4).

“Kim dini kelâmla öğrenmek isterse zındıklık etmiş olur. Kim kimya yoluyla mal elde etmeye çalışırsa iflas eder. Kim de hadisin garibini elde etmek isterse yalancı olur.” el-İbânetü’l-Kübrâ (sh: 537-538); el-Lâlekâî (1/147, No: 305 benzeri); Şerefu Ashâbi’l-Hadîs (No: 4); Zemmu’l-Kelâm (6/104/1); İhyâu Ulûmi’d-Dîn (1/114 benzeri); el-Hucce fî Beyâni’l-Mehacce (1/106); el-Uluv li’l-Aliyyi’l-Gaffâr (bk. Muhtasaru’l-Uluvvv, sh: 154, No: 157); Siyer (8/537); Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye (sh: 75); Şerhu’l-Fıkhı’l-Ekber (sh: 4).

“Kelâm ilmini bilmek zındıklığa davetiye çıkarır.” el-İbânetü’l-Kübrâ (sh: 538).

“Sakın üç şeyi üç şeyle isteme: Dini tartışmalarla öğrenmek isteme. Çünkü bu konuda derine dalan hiç kimse yoktur ki ona zındık denmiş olmasın. Malı kimya yoluyla elde etmek isteme. Çünkü bu hususta derine dalan hiç kimse yoktur ki iflas etmiş olmasın. Hadisi rivâyet fazlalığıyla elde etmek isteme. Öyle ki bilinmeyen bir şeyi söylersin de sonra (sana) yalancı denilir.” el-Hucce fî Beyâni’l-Mehacce 1/105).

Âlimlerin bu konudaki diğer sözleri hakkında daha geniş bilgi için bk. el-Lâlekâî (1/114-150); Zemmu’l-Kelâm adlı kitabın tamamı; Câmiu Beyâni’l-İlmi ve Fadlih (2/928-943); el-Hucce fî Beyâni’l-Mehacce (1/102-106); Şerhu’l-Fıkhı’l-Ekber (sh: 3-8); Hadisçilerle Kelamcılar Arasındaki Münakaşalar (sh: 253-258).

278. Bk. 4. bölüm sh: 66-67.

279. el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ (sh: 143, Mecmûu’l-Fetâvâ 5/99-100).

280. A. g. e. (sh:145, 5/101). Daha sonra İbn-i Teymiyye şöyle diyor: “Muâz b. Cebel, Ebû Dâvûd’un Sünen’inde rivâyet ettiği meşhur sözünde şöyle demektedir: “Hakkı, onu getiren (söyleyen) kâfir -veya fâsık dedi- bile olsa herkesten alıp kabul edin. Hikmet sâhibi kimsenin sapıtmasından da sakının.” Bunun üzerine çevresindekiler dediler ki: “Kâfirin hak söz söylediğini nasıl biliriz?” Dedi ki: “Hakkın üzerinde bir nûr vardır.” Ya da bu anlamda bir söz söyledi.” A. g. e. (sh: 145-146, 5/101-102).

İbn-i Teymiyye’nin Muâz b. Cebel’den naklettiği bu mevkûf (sahâbî sözü) hadisi; Abdürrezzâk “el-Musannaf” (No: 20750); Ebû Dâvûd (No: 4611); İbn-i Vaddâh “el-Bida’ ve’n-Nehyu Anhâ” (No: 26 özet olarak); Âcurrî “eş-Şerîa” (sh: 47-48); İbn-i Batta “el-İbânetü’l-Kübrâ” (1-22/B); el-Lâlekâî (No: 116); Ebû Nuaym “el-Hilye” (1/232) ve İbn-i Abdilberr “Câmiu Beyâni’l-İlmi ve Fadlih” (2/981, No:1871) farklı lafızlarla rivâyet etmişlerdir. Hadisin mevkûf olarak sahih olduğunu Münzirî, Muhammed Şemsu’l-Hakk el-Azîm Âbâdî (bk. Avnu’l-Ma’bûd Şerhu Süneni Ebî Dâvûd, 12/238); Habîbu’r-Rahmân el-A’zamî (bk. el-Musannef Tahkiki, 11/364); Ebu’l-Eşbâl ez-Züheyrî (bk. Câmiu Beyâni’l-İlmi ve Fadlih Tahkiki, 2/981) ve el-Elbânî (bk. Sahîhu Süneni Ebî Dâvûd, No: 4611) belirtmişlerdir.

281. Bir bölümü Şia’ya, bir bölümü de Bâtıniyye’ye mensup olan sapık bir fırka. Bâtıniyye’ye mensup olan kolu islam dışı sayılmıştır. Bunlar, imameti Ca’fer-i Sâdık’a götürmüş ve ondan sonraki imamın, oğlu İsmâil olduğunu iddia etmişlerdir. Bunlar da kendi içlerinde iki gruba ayrılmışlardır: İlk grup imam olarak İsmâil b. Ca’fer’i, ikinci grup ise Ca’fer’in torunu Muhammed b. İsmâil b. Ca’fer’i beklemektedir. Bâtıniyye’nin İsmâiliyye grubu işte bu ikinci görüşe meyletmiştir. Fikirleri Bâtıniyye ve Karâmitayla aynıdır. Sadece imamların tayini gibi birkaç meselede ayrılığa düşmüşlerdir. Görüşleri için 270 ve 271 nolu dipnotlara bakılabilir. Ayrıca bk. Makâlâtü’l-İslâmiyyîn (2/100, 101); İ’tikâdâtu Fıraki’l-Müslimîn ve’l-Müşrikîn (sh: 54, 76); el-Milel (1/122, 140-142); Mecmûu’l-Fetâvâ (1/243), (2/67, 92, 95, 130, 196), (3/357), (4/185, 287, 429, 490), (5/32, 197), (7/503), (35/135, 136, 139, 140, 141, 143, 144, 162); Minhâcu’s-Sünne (1/10) ,(9/386).

282. Salâhuddîn Halîl es-Safedî, el-Vâfî bi’l-Vefayât adlı eseri (7/138)’de bu beyitin meşhur şâir Ebû Nuvâs el-Hasen b. Hânî el-Hakemî’ye (ölm. 195 veya 196 h.) ait olduğunu söylemiştir. Ebu’l-Ferec el-Esbehânî ise, el-Eğânî adlı eseri (4/35)’de bu beyitin aşağıda gelen şu üç beyitle birlikte Ebu’l-Atâhiye İsmâil b. Kâsım el-‘Anezî’ye (öl. 211 veya 213 h.) ait olduğunu söylemiştir:

“Gerçek şu ki, muhakkak hepimiz ölüp gideceğiz.

Zaten âdemoğlunun hangisi sonsuza kadar kalıcıdır ki?

Onların başlangıçları Rabb’lerinden idi,

Ve sonunda herkes Rabb’ine dönücüdür.

Ne tuhaf! İlaha nasıl isyan edilebiliyor?!

Ya da inkarcı onu nasıl inkar edebiliyor?!

(Oysa) her bir şeyde vardır, O’na bir ayet

O’nun (varlık) ve birliğine eder delâlet.”


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin