İslam Tarihi'nde Gerçeğe Giden Yol



Yüklə 2,16 Mb.
səhifə43/50
tarix31.05.2018
ölçüsü2,16 Mb.
#52233
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   50

KAZA VE KADERİN SINIRI

Alemde etki ve tesirini gösteren illet ve sebepler kaza ve kaderin mazharı olup maddi şeylerle sınırlı değillerdir. İnsanın alın yazısısını etkileyen değiştiren ve bu konuda tesiri olan bir takım manevi unsurlarda vardır. İnsanın yapmış olduğu hal, haraket ve davranışlarının bir hesabı ve yan etkisi vardır. İyi ve kötünün değerlerlendirilmesinde farklılıklar vardır. Örneğin, herhangi bir canlıya eziyet etmek, özellikle bu canlı fazla hukk sahibi olan anne-baba-üstad... olursa, bu dünyada kötü sonuçlarını muhakkak bir gün doğuracaktır.

Nitekim onların haklarına riayet etmek ve onlara saygı göstermekte insanın seadetli oluşunda etkisiz ve esersiz ol-

maz. Duada bu alemin manevi ünsurlarından birisidir ki herhangi bir hadisenin sonucunda tesirli olabilir. Genel olarak günah veya itaat, tevbe veya hayasızlık, adalet veya zulüm, iyilik veya kötülük, dua veya nifrin.... insanın ömür, selamet, rızık, başarı gibi alanlarında etkili ve tesirli olan manevi etkenlerdir.

İmam Cafer Sadık şöyle buyuruyorlar; Günahlar vesile-

Si ile ölenlerin sayısı ömürleri bittiğinden dolayı ölenlerden fazladır ve iyiliklerinden dolayı uzun bir müddet yaşayanla-

rın sayısı asıl ömürleri ile yaşayanarıdan fazladır.1

Şimdi bu görüş karşısında yer alan cebr (mecburluk) görüşünü inceleyelim:



SAHABEYE GÖRE CEBR

Tarihden anlaşıldığına göre cebr (mecburluk) görüşü bazı sahabeler arasında yaygındı ve bu görüşün ortaya çıkış esasları cahiliyye zamanına dönmektedir. Bu tür bir düşünce tarzı onların zihinlerinde kök salan bir nevi cehalet düşüncesidir. Bu ekol islamın zuhurundan sonrada kendisini göstermiştir.

Biz burada sadece onlardan bir kaçına işaret edeceğiz:


  1. Vakidi kendi Meğazi’sinde şöyle yazar; Huneyn sava-

şında müslümanlar yenildiğinden Ummut Haris ensari Ömer b. Hattabın savaş meydanını terkettiğini ve bir nokta ya doğru firar ettiğini gördü, ona itiraz ederek şöyle dedi; Bu nedir? O, Allahın işidir! diye cevap verdi.2
__________________________

1- Bihar-ul Envar, c.73, s.354

2- Vakidi, Meğazi, c.2, s.904


  1. Ebru Hilal Askeri şöyle diyor; İnsanların fiillerini

Allahın iradesine bağlayan ilk kişi Muaviye b. Ebu Sufyandır.1

3- Hatib Bağdadi Ebu Kutade’den şöyle nakleder; “Aişeye haricilerin başından geçenler ve onların Hz. Alinin emrine itaatsizlik ettikleri anlatılınca, o şöyle dedi ; Benim hakkı söylememe hiçbir şey engel değildir. Peygamberden şöyle duydum; Benim ümmetim iki gruba ayrılacaktır; Onlardan bir grubu saçlarını ve bıyıklarını kesecekler, kısa elbiseler giyecekler, Kuran okuyacaklar ama Kuran onların boğazından aşağı inmeyecektir. Ben ve Allahın yanında ümmetim en değerlileri olanlar onları öldüreceklerdir.

Ebu Kut’ de diyorki Aişeye şöyle dedim; Sen Alinin bu makam ve değerini bilğin halde neden ona böyle davrandın? O cevaben şöyle dedi; Bu Allahın kaza ve takdiriydi ve takdir için bir çok sebep mecuttur.2

İbni Kuteybe şöyle yazıyor; Muaviye Hasan İbni Aliyi zehirledikten sonra, oğlu yezidi hilafete geçirmede İslam coğrafyasının siyasi zeminesini müsait gördüğünde Hicaza giderek peygamberin sahabesi ile konuştu. Abdullah b.Ömer bu işe itiraz edince, Muaviye ona şöyle cevap verdi; Ben seni müslümanların arasına ihtilaf sokmadan sakındırmıyo-rum; Yezidin hilafeti Allahın takdir ettiği bir şeydir ve insanların bu konuda ihtiyarı yoktur.3

Aynı itirazı Aişede Muaviyeye etmiş ve Muaviye yukardaki cevabı Aişeyede vermiştir.4

Elbette bu tür bir düşünce tarzı Muaviyeden sonra ço-

ğalmaya ve şiddetlenmeye başladı. Hatta evliyalar ve fazilet

sahiplerinin katillleri dahi kendi cinayetlerini bu safsata gö-

rüşlerle yorumlayıp, geçiştirdiler.

______________________

1- El-Evail, s.225

2- Tarihi Bağdat, c.1, s.160



  1. El-İmamet ves-Siyaset, c.1, s.171

  2. El-İmamet ves-Siyaset, c.1, s.167

Abdullah b. Muti, Ömer b. Sad’a itiraz ünvanında, sen

Hemdan ve Rey topraklarını amcan oğlu Hüseynin kanını

dökmeye tercih ettin diye dediğinde, o şöyle cevap vermiştir;

Bu, Allah tarafından takdir olunan işlerdendi ve ben savaştan

Önce amcam oğlunu uyardım ama o biat etmekten sakındı.1

Hatib ve vaiz olan Hasan-ı Basri böyle bir takdire itiraz

ettiğinde, bir daha itiraz etmemesi için zamanın hükümeti ta-

rafından tehdit olunuyordu. Oda bu konuda bir daha konuş-

mayacağına dair söz verdi.2

Sirei Nebevinin müellifi Muhammed b.İshak ki İbni

Hişam kendi siresini onun siresinin esasına göre kaleme al-

mış ve gerçekte onu hülasa etmiştir, bu manada olan takdiri

inkar ediyordu. O (bu manada olan) kaza ve kaderi inkar et-

mesin diye zamanın hükümeti tarafından dövülmüştür.3

İbni Murtaza şöyle diyor; Cebre olan inanç Muaviye ve

Beni Mervan hakimleri zamanında şiddet kazandı ve fitne o

zamandan çoğalmaya başladı.4

Sahabe ve tabiinden bazılarının cebr manasında savun-

duğu kaza ve kader birkaç delile göre batıldır.


  1. Her ahlaki ve dini mektebin esasını oluşturan teklif (so-

rumluluk) cebr ile bağdaşmamaktadır. Eğer insanlar yapmış oldukları işlerde mecbur olsalar o zaman emrin ve nehyin, mükafat ve cezanın cennet ve cehennemin bir mefhumu ve anlamı kalmaz. Bir insanın vazgeçmediği ve yapmasında mecbur olduğu bir işte ona vazgeç demek doğru değildir. Böyle bir teklif ve sorumluluk akıllı bir insanda düşünülemez, nerde kaldı ki Allahda düşünülebilsin!

Netice itibarı ile, sorumluluk meselesi islam ve diğer semavi mekteplerin hiçbirisinin cebr mektebi olmadığını göstermektedir.

__________________________

1- Tabakat-ul Kübra, ibni Sad, c.5,s.148



  1. Tabakat-ul Kübra, ibni Sad, c.7,s.148

  2. İbni Hacer Askalani, Tahzib-it Tahzib, c.9,s.38

  3. Tabakat-ul Mutezle, s.6

2- Bütün insanlar kendi vicdanlarında, kendilerinin otomatik bir eşya türünden olmadıklarını derketmektedirler. Aksine yapılan işler her insanın irade, düşünce ve tam bir özgürlüğü ile gerçekleşmektedir. İşte bu sebepden dolayı hakkı elinden alınan birisine kendi hakkını alması ve savunması için mahkemeye başvurma hakkı verilmiştir.

Eğer insan kendi işlerinde mecbur olmuş olsaydı bu insanın hakkını aramaya ve karşı karafı mahkemeye çekmeye hakkı olmamış olurdu.



  1. Bunların yanısıra Kuran-ı Kerimdeki ayetler insanın

işlerinde mecbur değilde muhtaç oluğunu, kendi irade ve ihtiyarıyla ister seadeti ister bedbahtlığı, ister ilerlemeyi ve istersede gerilemeyi seçtiğini beyan etmiştir.

Aşağıdaki ayetler bu meseleyi açık bir şekilde göstermektedir;

1- “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu.”1

2- “Şüphesiz biz ona yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.”2

3- “Semuda gelince onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü, doğru yola tercih ettiler.”3

4- “İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.”4

Yukardaki ve onlara benzer ayetlerden anlaşılan şudur ki ; İslamı Cebri (mecburi) bir mektep tanıtan yanılmış, kaza ve kaderin manasını anlamamıştır. Veya islam muhalifleri gibi bu düşünce tarzı ile su istifalerde bulunmak ve bazı müslümanların zihinlerini bulandırmak istemişlerdir.

__________________________

1- Rum, 41

2- İnsan, 3



  1. Fussilet, 17

  2. Necm, 39




Yüklə 2,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin