Bir atıf notu:
-Bir kısım meczub velilerin durumu, bak: 2364-2366.p.lar.
3677- Hem Kur’an « (4:79)
«t¬K²S«9 ²w¬W«4 ¯}«¶[¬±[«, ²w¬8 «t«"_«.«~ _«8«— ¬yÁV7~ «w¬W«4 ¯}«X«K«& ²w¬8 «t«"_«.«~ _«8
dersini verdiği gibi; nefsin muktezası daima iyiliği kendinden bilip fahr ve ucbe girer. Bu hatvede nefsinde yalnız kusuru ve naksı ve aczi ve fakrı görüp, bütün mehasin ve kemalatını, Fâtır-ı Zülcelal tarafından ona ihsan edilmiş ni’metler olduğunu anlayıp, fahr yerinde şükür ve temeddüh yerinde hamdetmektir. Şu mertebede tezkiyesi, _«Z[Å6«ˆ ²w«8 «d«V²4«~ ²f«5 sırrıyla şudur ki: Kemalini kemalsizlikte, kudretini aczde, gınasını fakrda bilmektir.» (M.459)
Not: Kur’an (57:27) âyeti, meşru bir netice için ruhbaniyet ve tasavvuf gibi bir vesile ihdas etmenin cevazına da delalet eder. (Bak: Tatavvu’) Hem 3799. p.da kaydedilen mübahlar sahasında beşerî tasarruf serbestliği, bu mes’ele ile de âlakalıdır.
Dostları ilə paylaş: |